Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1989/1-90 Esas 1989/144 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1989/1-90
Karar No: 1989/144
Karar Tarihi: 17.04.1989

(765 S. K. m. 448, 51, 59)

Dava: Adam öldürmek suçundan sanık Nezir Oğuz'un TCK.nun 448, 51/2 ve 59. maddeleri uyarınca 6 sene 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişmin Midyat Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 8.2.1988 gün ve 1987/198-1988/17 sayılı hüküm C. Savcısı ve sanık vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 28.9.1988 gün ve 1988/2015-3291 sayılı kararı: ".. Sanık iptidaen ve 23.7.1987 tarihinde suçunu inkar, 28.7.1987 tarihinde ilçe karakolunda verdiği ifadesinde suçu ikrar ve daha sonra suçunu inkar ettiği, sanığın gayri resmi eşi Gülseren Ekinci ilk beyanında görgü ve bilgisinin olmadığını, daha sonra ve sanıkla birlikte nezarete alındığında ikrara yakın bir beyanda bulunmuş ise de sonradan ilk ifadesine rücu etmiştir.

Sanığın nezarete alındığında muameleye maruz kaldığı takip raporuyla doğrulanmıştır. Sanık tesirden azade ve samimi olması gereken savunmalarında suçu inkar etmiştir. Bu olayın tek tanığı Gülseren Ekinci'nin beyanı olayın başlama ve gelişim tarzına uygun düşmemektedir.
İkrarın geçerli ve hükme dayanak alınabilmesi için,

a) Serbest irade ürünü olduğunun kanıtlanması,

b) Maddi ve manevi cebirden yoksun olması,

c) Devamlılık arz etmesi,

d) Maddi ve hukuki delillerle desteklenmesi,

Koşul olup elde edilen deliller sanığın mahkumiyetine yeterli nitelikte bulunmadığından bu aşamada sanığın beraatine karar vermek gerekirken sanığın kerhe müstenit ve tanık Gülseren'in istikrar göstermeyen ve oluşa uygun bulunmayan beyanına bağlı kalınarak yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesis edilmesi.." İsabetsizliğinden oyçokluğu ile bozulmuştur.

Yerel mahkemenin 5.12.1988 gün ve 1988/249-252 sayılı kararı:

"... Sanık samimi görülen 28.7.1987 tarihli beyanında olayı ayrıntılı olarak anlatmış olup, bu beyanı maddi ve hukuki delillerle desteklenmiştir.." görüşüyle direnmiştir.

Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının onama isteyen 20.3.1989 gün ve 89 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu.

Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin bir yasa hükmü bulunmadığından sanık vekilinin duruşmalı inceleme isteminin reddine oybirliği ile karar verildikten sonra dosya üzerinde yapılan incelemede:

Dosya içeriğine göre; maktül Abdulmanaf Akbel'e 23.7.1987 günü Dicle Nehrinde ölü olarak bulunması üzerine, evleri olay yerine yakın olan Sanık Nezir Oğuz, gayri resmi eşi Gülseren ve Şehmuz Ekinci adındaki kişinin gözaltına alınıp soruşturma başlatıldığı, sanığın 23.7.1987 tarihli ilk ifadesinde suçu inkar edip, 28.7.1987 tarihli ikinci ifadesinde ikrar ettiği, savcılık dahil diğer aşamalarda ilk ifadesine rücu ederek ikrara ilişkin beyanının baskıya dayalı olduğunu söylediği, sanığın gayri resmi eşi olan ve aynı zamanda olayın tek tanığı durumunda bulunan Gülseren Ekinci 28.7.1987 tarihli ifadesinde ikrara yakın beyanda bulundurulmuşsa da diğer ifadelerinde olay hakkında bilgi ve görgüsünün olmadığını belirtmiştir. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bu delillerin yeterli olup olmadığına ilişkindir.

Gözaltına alındığında kötü muameleye maruz kaldığı doktur raporu ile saptanan sanığın ikrarı ve bu ikrarı kısmen doğrulayan tanık Gülseren'in şahadeti oluşa ve toplanan maddi delillere uygun düşmemektedir. Çünkü sanık baskıya dayalı olduğunu savunduğu ikrarında, olayın 22.7.1987 günü gece yarısı meydana geldiğini maktulü keser ve bıçak darbeleriyle yaralayıp mendille boğduğunu, suç aletleri keser ve bıçağı cesetle birlikte nehire attığını söylediği halde 23.7.1987 günü saat 18.00 de yapılan otopsi saatine göre ölümün bundan 30-36 saat önce meydana geldiğine ilişkin Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu mütalaası, maktülde kesik dışında kafada keserle meydana getirilmiş yara izine rastlanılmaması, atıldığı yer gösterilen suç aleti keser ve bıçağın yetenekli dalgıçlar tarafından aranmasına karşın elde edilememesi, sanığın gayri resmi eşi Gülseren ile maktül arasında aşk ilişkisi olduğuna ve taraflar arasında husumet bulunduğuna dair her hangi delil bulunamaması karşısında baskıya dayalı olduğu konusunda kuşku bulunmayan ve devamlılık arzetmeyen ikrar ve bu nitelikteki şahadete dayanılarak mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.

Bu nedenle özel daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle direnilmesinde isabet görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA isteme aykırı olarak 17.4.1989 gününde oybirliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy