Yargıtay Ceza Dairesi Numara 9/1990 Dava No 9/1990 Karar Tarihi 26.10.1990
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 9/1990 Dava No 9/1990 Karar Tarihi 26.10.1990
Numara: 9/1990
Dava No: 9/1990
Taraflar: Mustafa Kırmızıyüz ile Başsavcılık arasında
Konu: Cinsel suçlar – Şahadette çelişki
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 26.10.1990

-D.9/90 Yargıtay/Ceza 9/90
(Ağır Ceza No: 1680/89 G. Mağusa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Celâl Karabacak, Metin A. Hakkı.

İstinaf eden: Mustaf-a Kırmızıyüz, Merkezi cezaevi, Lefkoşa.
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Erdal Öncü
Aleyhine istinaf edilen namına: İsmet Dağlar.


H Ü K Ü -M

Salih S. Dayıoğlu: İşbu istinaf Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinin 9.8.1990 tarihinde, sanığı (istinaf edeni) 7 sene hapis cezasına çarptıran hükümden yapılmış bulunmaktadır. Olgular hususunda taraflar arasında ciddia görüş ayrılığı vardır. Bu bakımdan -ilkin İlk Mahkemenin yapmış olduğu bulgulara ve daha sonra da gerek iddia makamı ve gerekse sanık tarafından ileri sürülen iddialara sırası ile temas edeceğiz.

Müşteki Ayten Kırmızıyüz bütün ilgili zamanlarda 15 yaşında ve ailesi ile birlikte Bahçeler kö-yünde ikamet etmekte idi. Sanık müştekinin ağabeyisidir ve bütün ilgili zamanlarda 25 yaşında idi.

7500/87 sayılı bir ceza davası tahtında müştekinin babası olan Mehmet Kırmızıyüz'ün müşteki ile cinsi ilişkide bulunduğu iddiası ile aleyhine bir dava geti-rildi. O davanın duruşması esnasında müşteki şahadet verirken istintakında babasından başka ağabeyisi olan sanığın da kendisi ile cinsi ilişkide bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine sanık 13.5.1988 tarihinde derdest edildi ve aleyhine yapılan ithamın araştı-rılması için tahkikat açıldı. 15.5.1988 tarihinde sanıktan alınan gönüllü bir ifadede sanık müşteki ile 1987 yılı içerisinde cinsi ilişkide bulunduğunu kabul etti. 16.5.1988 tarihinde ise sanığa polis tarafından okunan bir davaya verdiği cevapta sanık aley-hindeki ithamı kabul etti. Hayli çekişmeli geçen duruşmada sanık aleyhindeki ithamı kabul etmedi ve yeminsiz olarak verdiği şahadette "Bu bir iftiradır. Bana bir baskı yaptılar Ayten Kırmızıyüz isimli şahıs ile cinsel ilişkide bulunmadım." dedi.

9.8.1990- tarihinde hükmünü veren Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi iddia makamı tarafından celbedilen tanıklara inandığını belirtti ve gerek müştekinin vermiş olduğu şahadet ve gerekse gönüllü olarak verildiği kabul edilen sanığın ifadedi ve sanığın polis tarafından- kendisine okunan dava tebliğine verdiği cevabı dikkate alan Ağır Ceza Mahkemesi sanığın aleyhine getirilen suçun her türlü makûl şüpheden ari olarak kanıtlandığı kanısına vardı ve sanığı suçlu bularak aleyhine getirilen davadan mahkûm etti. Ağır Ceza Mah-kemesi sanığı mahkûm ettikten ve ceza ile ilgili hitabeleri dinledikten sonra sanığı 7 sene hapis cezasına çarptırdı.

Sanık bu hükümden istinaf etmiş bulunmaktadır. Dosyalanan istinaf ihbarnamesi gayet mufassal olup 19 sebep içermekle birlikte bunları ik-i ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar ise şu şekilde özetlenebilir:

-1. Ağır Ceza Mahkeemsi iddia makamı şahitlerine ve özellikle müştekiye, müştekinin kızkardeşi ve annesine inanmakla ve onların şahadetine itibar etmekle hata etti.
-
2. Sanığa kesilen 7 yıl hapis cezası aşikâr surette çoktur.

Sanık, istinafın duruşması esnasında diğer bazı konulara da temas etmişe de bunları tetkike değer bulmadığımız için bunlar üzerinde durmayacağız.

1. İstinaf sebebi:

Sanığın avukatı istina-fın duruşmasında iddia makamı şahitlerinin ve özellikle müşteki, annesi ve kızkardeşinin şahadetlerini ve çelişkili kısımlarını Mahkemenin bilgisine getirmeye çalıştı. Söylediklerinde büyük birt gerçek payı vardır. Ne var ki konu tanıkların aşahadetleri ar-asında çelişki olup olmadığı değil, bu çelişkilerin şaahdetlerine itibar edilmesini önleyecek nitelikte esasa ilişkin olup olmadığı konusudur. Ağır Ceza Mahkemesi hükmünde iddia makamı şahitlerinin şahadetleri arasında birtakım çelişkilerin emvcut olduğunu- vurguladı. Ancak bunların esasa ilişkin çelişkiler olmadığı kanısına vardı. Bu bir yana geçmişte birçok içtihat kararlarımızda da vurguladığımız gibi İlk Mahkemeler önlerinde şahadet veren tanıkları görüp tavır ve hareketlerini gözetimleri altında buludnu-rdukları cihetle ibraz edilen şahadeti daha iyi değerlendirebilecek durumda oldukları için onların şahadetle ilgili olarak yaptıkları bulgulara Yargıtay müdahale etmekten çekinir. Ancak bu konuda hiç müdahale etmez anlamı da çıkarılmaması gerekir. Yine geç-miş birçok içtihat kararlarımızda da belirttiğimiz gibi özellikle tanıkların şahadetlerinin inanırlılığı konusunda İlk mahkemelerin yanıldıkları hususunda Yargıtayı kesin bir şekilde ikna etmek bu iddiayı yapana düşmektedir. Şayet İlk Mahkemelerin huzurund-a verilen şahadet bu Mahkemelerin yapmış oldukları bulguları yapabilmesi için yeterli ise genelde istinaf mahkemeleri İlk Mahkemelerin bu bulgularına müdahale etmezler. Önümüzdeki meselede de durum aynıdır. Gayet dirayetli bir şekilde istinafını savunan sa-nığın avukatının da işaret ettiği gibi iddia makamı tarafından celbedilen müşteki, annesi ve ablasının şahadetleri arasında veya onların şahadetleri ile polislerin şahadetleri arasında brtakım çelişkiler mevcuttur. İlk Mahkeme bu çelişkilerin bilinci içind-e idi. Buna rağmen bu çelişkileri esasa ilişkin oalrak nitelendirmedi ve müştekinin şahadetinin doğruyu yansıttığı kanaatına vardı. Böyle bir kanaata varabilmesi ve avrılan sair bulguları yapabilmesi için Ağır Ceza Mahkemesinin önünde şahadet olmadığını id-dia etmek olanaksızdır.

Son derece çekişmeli geçtiği anlaşılan Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada hiç de olağan olmayan bir davada şahadet vermek zorunda kalan şahitlerin tavır ve hareketleri son derece önemlidir ve Ağır Ceza Mahkemesi bunları görüp dinl-edikten sonra Yargıtaya oranla daha avantajlı durumda olduğuna kuşku yoktur. Bu nedenle bu meselede iddia makamının şahitlerinin inanırlılığı konusunda Ağır Ceza Mahkemesinin vardığı olumlu izlenim sonucu yapmış olduğu bulgulara bizim müdahale etmemiz doğr-u ve uygun değildir.

2. İstinaf Sebebi:

Önümüzdeki meselenin ne kadar iğrenç olduğu izahtan varestedir ve 25 yaşlarında bir erkeğin kendisnden 1o yaş küçük kızkardeşine bu şekilde tecavüzde bulunması her türlü ahlâk kurallarını ihlâl ettiğine hiç kuşk-u yoktur. Bu tür suçların halkımız arasında nefret uyandırdığı ve asla hoş görülmediği bir gerçektir. Hal böyle olamsına rağmen bu tür suçların ülkmeizde yaygın olmadığını da söylemek doğru ver yerinde olur. Ayrıca sanığın sadece bir defa cinsel ilişkide b-ulunduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir. Bütün bunlara ilâveten kızın babsı tarafından da iğfal edildiği iddiası vardır. Ancak hemen ilâve etmemiz gerekir ki bize iletilenlerden anladığımız akdarı ile müştekinin babası aleyhine getirilen ve askıda bulun-an bir dava vardır. Hükmün bu kısmı ile müştekinin babasına yapmış olduğumuz atıf herhangi bir şekilde babasının aleyhinde askıda bulunan davadaki müdafaasına olumsuz bir etki yapmaması gerektiğini vurgulamak isteriz. Bu safhada babasına yapılan atıf daha- ziyade sanığın işlemiş olduğu suçun vehametini bir nebze olsun hafifletmeğe yöneliktir. Bundan haerketle müşteki ile babasının ilişkilerinin yer aldığı bir evde sanığın ikâmet etmek mecburiyetinde de kalamsı sanığın bu suçu işlemesinde bir rol aynadığını -söylemek herhalde yanlış olmaz. Diğer bir ifade şekli ile sanığın iradesi dışında meydana gelen şartlar onun bu suçu işlemesine müsait bir ortam yaratmıştır. Kanaatımızca sanığın vukuatsız olduğu da dikkate alındığında mahkûm odluğu suçtan ona yasanın öngö-rdüğü azami cezanın verilmesi doğru değildir. Suça ve sanığa ilişkin şarylar dikkate alındığında sanığa verilmesi gerken hapis cezasının 3 yıl olması gerektiği inancındayız.

Sonuç olarak istinafın mahkûmiyet ile ilgili kısmı reddeolunur. Ancak ceza ile i-lgili kısım kabul edilir ve Ağır Ceza Mahkeemsinin sanık hakkında hükmettiği 7 yıl hapis cezası, mahkûmiyet tarihinden başlamak üzere, 3 yıl olarak değiştirilir.


(Salih S. Dayıoğlu) (Celâl Karabacak) (Metin A. Hakkı)
- Yargıç Yargıç Yargıç

26 Ekim 1990


-


-4-



-


Full & Egal Universal Law Academy