Yargıtay Ceza Dairesi Numara 9,11,12,15,16,17/1993 Dava No 1/1994 Karar Tarihi 26.01.1974
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 9,11,12,15,16,17/1993 Dava No 1/1994 Karar Tarihi 26.01.1974
Numara: 9,11,12,15,16,17/1993
Dava No: 1/1994
Taraflar: Kadir Özyay ve diğerleri ile Başsavcılık Arasında
Konu: Soygunculuk ve adam kaçırma – Tahkikat – Tanıtma merasimi – Suç ortağının ifadesi – Yargıtayda ek şahadet dinlenmesi –Müştekinin polise verdiği yazılı ifade – Teyid edici şahadet
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 26.01.1974

-D.1/94 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza: 9/93, 11/93, 12/93,
15/93, 16/93, 17/93

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Taner Erginel, Metin A. Hakkı.


Yargıtay/-Ceza: 9/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: Kadir Özyay, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
ile
Aleyine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avuk-at Erden Algun.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Aşkan İlgen adına Sv. Güven Silman.


Yargıtay/Ceza 11/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: Hulusi Özyay, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Erden Algun.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Aşkan İlgen adına Sv. Güven Silman.



Yargıtay/Ceza 12/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: Burhan M-ahmutoğlu, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Altan Erdağ adına Erden Algun.
Aleyhine -istinaf edilen namına: Savcı Aşkan İlgen adına Sv. Güven Silman.


Yargıtay/Ceza 15/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: Kadir Özyay, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Aşkan İlgen adına Sv. Güven Silman.
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Erden Algun.


Yargıtay/Ceza 16/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı, Lef-koşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: Hulusi Özyay, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Aşkan İlgen.
Aleyhine istnaf edilen namına: -Avukat Erden Algun.


Yargıtay/Ceza 17/93
(552/93; Girne)

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: Burhan Mahmutoğlu, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Aşkan İlgen.
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Altan Erdağ adına Erden Algun.



H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: Bu istinaf Girne Ağır Ceza Mahkemesinde 552/93 sayılı bir dava ile aşağıda t-afsilâtı verilen suçlarla itham edilip yargılanan ve neticede suçlu bulunup gapse mahkûm edilen sanıklar tarafından mahkûmiyet ve ceza aleyhine yapılmıştır.

Yargıtay/Ceza: 9/93, 552/93 sayılı davadaki sanık numara 2 Kadir Özyay, Yagrıtay/Ceza: 11/93 aynı- davada sanık numara 3 olarak yargılanan Hulusi Özyay ve Yargıtay/Ceza: 12/93 ayni davada sanık numara 1 olarak yargılanan Burhan Mahmutoğlu tarafından mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyalanmıştır.

Sırası ile Yargıtay/Ceza; 15/93, 16/93 ve 17/93, yukarıda- referansı verilen istinaflara karşı Başsavcılık tarafından mukabil istinaflar oalrak dosyalanmış olup sanıklara verilen cezaların aşikâr surette az olduğu yönündedir.

Girne Ağır Ceza Mahkemesinde 552/93 sayılı davada sanıklar aleyhine getirilen ithamlar- ile tafsilâtı aşağıdaki gibidir:

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
Birinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 21. maddesi ile 366 ve 214(a) maddesine aykırı kanunsuz bir fiille adam öldürmeye teşebbüs etme.

SUÇUN TAFSİATI

Sanıklar, 14.1.1993 tarihinde Girne'de öl-dürmek kastıyle yasaya aykırı bir fiile yani tabanca ile Bektaş Korkusuz'u bir el ateş etmek suretiyle kendisini öldürmeye teşebbüs ettiler.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
İkinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 21. maddeleri ike 282 ve 283. maddelerine aykırı s-oygunculuk yapmak.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar, birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde Bektaş Korkusuz'u tabanca tehdidi ile sanık 3'e ait BJ 844 plâkalı araç ile zorla kaçırıp darp etmek suretiyle ceketinin cebinden 20.000TL.- değerinde bir adet -boş para cüzdanı ile yien Bektaş Korkusuz adına isdar edilen bir adet Y0162351 no'lu T.C. nüfus cüzdanını sirkat etmek suretiyle soygunculuk yaptılar.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
Üçüncü Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 21. maddeleri ile 249 maddesine aykırı ö-ldürme tehlikesi geçirerek biçimde adam kaçırma.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde Bektaş Korkusuz'u rızası hilafına ve zorla öldürme tehlikesi geçirecek biçimde silah tehdidiyle BJ844 plâkalı araç ile Girne'de orm-anlık bir bölgeye götürmek suretiyle kaçırdılar.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
-
-Dördüncü Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 21. maddeleri ile 7/89 ve 15/92 sayılı yasalarla tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2,4(1)(3)(A), 26 ve 27. maddelerine aykırı özel izinsiz tabanca taşımak.

SUÇUN TFSİLATI

Sanıklar birinci dava-da belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili makamalrından özel izinleri olmaksızın bir adet L71450 nuamralı Browning marka Belçika yapısı 9mm çapında tabancayı kanunsuz olarak taşıdılar.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Beşinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20,- 21 ve 7/89 ve 15/92 sayılı Yasalarl tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2, 4(1)(3)(A), 226 ve 27. maddelerine aykırı izinsiz tabanca kullanma.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili makamlarınd-an özel izinleri olmaksızın 1 adet L71450 numaralı Browning marka Belçika yapısı 9mm çapında tabanca ile kanunsuz olarak ateş etmek suretiyle tabanca kullandılar.

İTHAM OLDUNDUĞU SUÇ

Altıncı Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile 7/89 ve 1-5/92 sayılı Yasalarla tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2, 4(1)(3)(B), 26 ve 27. maddelerine aykırı tabanca tasarrufu.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili makamlarından gerekli izinleri alm-aksızın 1 adet L71450 numaralı Browning marka Belçika yapısı 9mm çapında tabancı kanunsuz olarak tasarruflarında bulundurdular.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Yedinci Dava

Fasıl 154 Ceza yasasının 20 ve 21. maddeleri ile 7/89 ve 15/92 sayılı Yasalarla tadil edilen- Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2, 4(1)(3)(A), 26 ve 27. maddelerine aykırı özel izinsiz tabanca taşımak.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtien aynı atrih ve mahalde KKTC yetkili makamlarından özel izinleri olmaksızın bir adet 9mm çapınd-a Ruger marka 303-43546 numaralı tabancayı kanunsuz oalrak taşıdılar.


İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Sekizinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile 7/89 ve 15/92 sayılı Yasalarla tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2, 4(1)(3)(B), 26 ve -27. maddelerine aykırı tabanca tasarrufu.


SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı atrih ve mahalde KKTC yetkili makamlardan gerekli izinleri olmaksızın bir adet 9mm çapında Ruger marka 303-43546 numaralı tabancayı kanunsuz olarak tasarr-uflarında bulundular.




İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Dokuzuncu Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile 55/88 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 5(a), 4(1)(e), 4(d) maddelerine aykırı izinsiz patlayıcı madde taşımak-.


SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili makamlarından özel izinleri olmaksızın 9 adet 9mm çapında canlı tabanca mermisi kanunsuz olarak taşıdılar.


İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Onuncu Dava

Fasıl 154 Ceza Yasası-nın 20, 21. maddeleri ile 55/8 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 4(1)(e), 4(d) maddelerine aykırı izinsiz patlayıcı madde tasarrufu.

SUÇUN TAFSİLATI

anıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili- makamlarından özel izinleri olmaksızın 9 adet 9mm çapında canlı tabanca mermisini kanunsuz olarak tasarruflarında bulundurdular.


İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Onbirinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile 55/88 sayılı Yasa ile atdil edilen fasıl- 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 4(1)(e), 4(d) maddelerine aykırı izinsiz patlayıcı madde tasarrufu.


SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC yetkili makamlardan özel izinleri olmaksızın 14 adet 9mm çapında canlı- tabanca mermisini kanunsuz olarak tasarruflarında bulundurdular.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Onikinci Dava

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile yine aynı Yasanın 255, 262 ve 266(a) maddelerine aykırı sirkat.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada- belirtilen aynı atrih ve mahalde Bektaş Korkusuz isimli şahsın giymekte olduğu ceketinin cebinden bir adet 20.000TL.- değerinde boş para cüzdanı ile 1 adet Y 01623531 no'lu nüfus cüzdanını kanunsuz olarak sirkat ettiler.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ

Onüçüncü Dava-

Fasıl 154 ceza Yasasının 20, 21. maddeleri ile 234(a) maddesine aykırı yaralama.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanıklar birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde Bektaş Korkusuz'a tabanca ile bir el ateş etmek suretiyle kendisini sol elinden kanunsuz olarak -yaraladılar.

15.3.1993 tarihinde Girne Ağır Ceza Mahkemesi önünde, yukarıda referansı verien ceza davsında yargılanan sanıklar aleyhlerindeki ithamları kabul etmişler ve İddia Makamı sanıklar aleyhine ileri sürülen ithamları ispat için 19 şahit dinletmiş- ve 17 adet de Emare ibraz etmiştir. Sanıklar ise yeminli şahadet vermemekle beraber bulundukları yerden suçsuz olduklarını beyan etmekle yetinmişler, ancak lehlerine 3 tanık çağırmışlardır. Neticede Girne Ağır Ceza Mahkemesi sunulan şahadeti ve ibraz edil-en Emareleri değerlendirildikten sonra 2.4.1993 tarihinde sanıkların 1. davadan beraatine karar verirken geriye kalan davalardan sanıkları suçlu bulunmuştur. Mahkeme daha sonra sanıklar lehinde sunulan hafifletici sebepleri de değerlendirdikten sonra sanık- 1 numara 1 ve 2'ye 2. davadan 3 yıl hapis, sanık numara 3'e ise yne 2. davadan 2 yıl hapis cezası takdir etmiştir. Öte yandan 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13. davalardan ise Mahkeme 2. davadan verilen cezayı dikkate alarak bu davalardan sanıklara he-rhangi bir ceza vermemiş, sadece mahkûmiyet kararını kaydetmekle yetinmiştir.

Bu karardan sanıklar yukarıda sayı ve ünvanları verilen istinafları mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyalamışlar, Başsavcılık ve yine yukarıda sayı ve ünvanı verilen istinafları, -Ağır Ceza Mahkeemsince sanıklara takdir edilen cezalar aleyhine mukabil istinaflar olarak dosyalanmıştır.

İstinafın duruşması sırasında tüm istinafların birleştirilerek birlikte ele alınasına karar verilmiş ve duruşmada istinaflar dosyalanış sırasına gör-e ele alınmıştır.

Sanık numara 2 Kadir Özyay tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza: 9/93 ile sanık nuamra 3 Hulusi Özyay tarafından dosyalanan yargıtay/Ceza: 11/93 ayni istinaf sebeplerini kapsamakta olup istinafları aynı avukat tarafından yürütülmüş ve aş-ağıda özetlenen istinaf sebeplerini içermektedir:

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, İddia Makamı şahitlerinin şahadetini güvenilir bulup doğru olarak kabul etmekle hata etmiştir.

Sanık 2, müştekinin şahadeti ile suça bağlanırken, polisin sanık 2'yi suça bağlama-k için yaptığı tanıtma merasiminde mevzuatın öngördüğü usullere sıkı sıkıya uyulmadığından hatalıdır ve Ağır Ceza Mahakemesi bu hataları gözardı ederek tanıtma merasimi doğru olarak kabul etmekle hataya düşmüştür.

Sanık 3 suça, sanık 1'in polise verdiği b-ir gönüllü ifade ile bağlan-mıştır ki söz konusu ifadenin yeminli şahadet olmadığı, sanık 1 ile sanık 3'ün suç ortakları (accomplice) olduğu göz önünde bulundu- rulduğunda, Bidayet Mahkemesiin bu hususları gözardı ederek söz konusu ifadeye değer vermemesi -gerekirken değer vermekle hata etmiştir.

Bidayet Mahkemesi, meselenin tahkikatının tam yapılmadığını ve Mahkeme önünde olması gereken tüm şahadetin Mahkemeye ibraz olunmadığını kabul ettikten sonra birtakım faraziyelerle bu boşlukları kapatarak hatalı har-eket ettiğinden ve sanık 2 ve 3'ü mahkûm ettiğinden karar hatalıdır.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi sanıkları mahkûm ettiği davalardan mahkûm etmekle, suç unsurlarının tümünü mevcut olmadığını gözardı etmiş, eksik suç unsurlarını tamammış gibi kabul ederek san-ıkalrı mahkûm etmekle hataya düşmüştür.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, Müdafaanın tanıklarına ve ibraz ettikleri şahadete değer vermemekle hata etmiştir.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi bir karine kulalanrak sanık 3'ü suça bağlayıp mahkûm etmekle hata etmiştir. As-lında sanık 3 makûl bir izahat verdikten sonra karine kullanılmaz ve sanık 3 de suça bağlanıp mahkûm edilemezdi.

Sanık numara 1'in mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyaladığı Yargıtay/ Ceza: 12/93'de ise ileri sürülen istinaf sebepleri aşağıdaki gibi özetlenm-iştir:

Ağır Ceza Mahkemesi olayın tek görgü tanığı olan Müstedinin olay anında panik içinde olduğu ve oalyın karanlıkta, yani gün ışığı olmadan cereyan ettiğini kabul ettikten sonra Müştekinin şahadetine istinaden sanık 1'ı mahkûm etmekle hatalı hareket e-tmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi, sanık 2'nin polisce yapılan tanıtma merasi-minde usullere sıkı sıkıya uyulmadığını kabul ettikten sonra, tanıtma merasiminde Müştekinin, sanık 2'yi olaydaki kiş diye tanıdığı bulgusuna varmakla hatalı hareket etmiştir.

Sanık- 1'in polise vrdiği 2. gönüllü ifadesinde olaya karışma nedeninin milliyetçilik duygularından kaynaklandığını söylemesine rağmen Girne Ağır Ceza Mahkemesinin bunun Mens Rea teşkil etmediği hususunu göz önünde bulundurmayıp sanık 1'ı yine de mahkûm edildiği- davalardan mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi sanık 1'imahkûm ettiği davaların tüm suç unsurları tatmin olmadan sanık 1'ı yine de mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

Davanın tüm ahval ve şeraiti göz öünde buludnurularak sanı-k 1'in çarptırıldığı 3 yıllık hapislik cezasıa lenen fahiştir.

Sanıklara İlk Mahkemece takdir edilen cezalara karşı mukabil istinaflar olarak Başsavcılık tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza: 15/93, 16/93 ve 17/93 sayılı istinaflar özetle; sanıkların mahkû-m edildikleri suçların vehameti, işleniş şekilleri ve tüm olgular dikkate alındığında sanıklar takdir edilen cezanın aşikâr surette az olduğu yönündeistinaf sebebi içermektedir.

İstinafın duruşmasında sanık numara 2 ve 3'ün avukatı, yukarıda özetlenen is-tinaf sebeplerine değinerek özetle; Ağır Ceza Mahkemesinin, meselenin tahkikatının İddia Makamınca lâyıkı ile yapılmadığını, tüm şahadetin Mahkemeye ibraz edildiğini kabul etmesine rağmen sanık numara 2 ve 3 aleyhinde sunulan şahadetteki boşlukları bazı fa-raziyelerle tamamlama yönüne gitmekle hata ettiğini ileri sürmüştür. Sanık nuamra 2'yi suça bağladığı iddia edilen şahadet, sadece müştekinin şahadeti ile yapılan tnıtma merasiminde müştekinin olayda yer alan kişilerden birinin de sanık numara 2 olduğu yön-ündeki ifadesine dayanmaktadır.tek göz şahidi durumunda olan müştekinin şahadetini değerlendirirken Ağır Ceza Mahkemesinin sond erece titiz davranması, bu şahsın banka soyan bir soyguncu olduğunu ve karakterini dikkate alması, mevzubahis gecede sarhoş veya- çok içkili durumda olduğunu göz önünde bulundurması ve bu şahsın kendi şahadeti içerisindeki çelişkilerle diğer şahitlerin şahadtindeki çelişkileri dikkate alarak bir değerlendirme yapması gerekirdi. Ağır Ceza Mahkemesi bu hususları dikkate aldığını belir-tmekle beraber bunlara gerekli ağırlığı vermemiş ve müştekinin sarsılan şahadetine rağmen sanık 2'yi suçlu bulmakla hata ettiğini ileri sürmüştür. Yine müstenif avukatı sanık numara 1'in suç ortağı (accomplice) olan ve sanık numara 2 ve 3'ün bu olayda meth-aldar olduğundan bahsedilen 1. ifadesini sanık nuamra 2 ve 3 aleyhine şaahdet olarak dikkate almak ve diğer şahadeti de bunlara dayalı olarak incelemekle maddi bir hata yaptığını ileri sürmüştür. Keza Ağır Ceza Mahkemesi yanlış kabul edilen bu şaahdetin te-siri altında kalarak sanık numara 2 ve 3'ün suçsuz oldukları yönündeki beyanları ile verdikleri izahatı ve sanık numara 2'nin eşi müdafaa şahidi numara 3 Kutlay Özyay'ın mevzubahis gecede evinde bulunduğu yönündeki şahadetini lâyıkı ile değerlendirdiğini i-leri sürmüştür.

Müstenif avukatı, ayrıca, sanık numara 2 için yapılan tanıtma merasiminin usulsüz ve adaletsiz olduğu üzerinde ısrarla durarak bu tanıtma merasiminde yapılan usulsüzlük ve adaletsizliklere değinmiştir. Yine müstenif avukatı, sanık numara -1'in verdiği 1. ifadenin bu sanık aleyhine şahadet olarak dikkate alınamayacağına göre bu sanık aleyhine onu suça bağlayacak bir karine İddia Makamınca yaratılmadığını, saniyen bir karine yaratılmış olsa dahi sanığın ilk anda tahkikat memuruna verdiği iza-hatın bu karineyi bertaraf edebilecek nitelikte olduğunu ileri sürerek Ağır ceza Mahkemesinin bu hususları dikkate almadan bir karar vermekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Sanık numara 1 tarafından duruşmayı yürüten avukat ise özetlenen istinaf sebepler-i üzerinde durarak sanığın uzun süre istihbarat görevinde çalıştığını, ilgili tarihte 2. ifadesinde adını verdiği ve istihbarat mensubu oldupuna inanuığı İhsan ve Bejaettin'e yardımcı olmak ve bir nevi polis görevi yapmak gayesi ile bu olaya karıştığını,bu- eylemleri bu yönde gerçekleştirmek niyeti (Mens Rea) bulunmadığını ve bu nedenle itham edildiği suçlardan beraat etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca aleyhine ileri sürülen olgular ddoğru oalrak kabul ediles dahi bazı suçlardan, örneğin 7. ve 8. dav-alardan yine de beraat ettirilmesi geekirken suçlu bulunmasının hata odluğunu ileri sürmüştür. Sanık numara 1 tarafından bulunan avukat, bu sanığın polise 2 ifade verdiğini, 1. ifadeyi verirken istihbarat görevlisi olduklarına inandığı ve olayda yer alan İ-hsan ve Behaettin'ı ve üstlendikleri görevi açıklamamak gayesi ile suça dürüst ve milliyetçi kişiler olan sanık numara 2 ve 3'ü dahil ederek konuyu kamufle etmek için doğruya söylemediğini, ancak işin ciddiyeti belirlendikten sonra yapmış odluğu 2. ifadeni-n doğruyu yansıttığını ve hakikatte bu ifadede söylenenlerin doğru olduğunu ileri sürmüştür.

İstinafta müstenif avukatlarından sonra söz alan olan savcı sanık numara 2'nin bu eyleme karışmış olmasının konuyu daha da ağırlaştırdığını, lehlerinde alınabile-cek tüm hususları Ağır Ceza Mahkemesinin almış olmasına rağmen yine de bu olgular ışığında suçun işleniş şekli dikkate alındığında sanıkalra verilen cezanın aşikâr surette az olduğunu ileri sürmüştür.

İleri sürülen argümanlar ışığında istinaf sebeplerine- detaylı bir şekilde değinmeden önce mevcut olgulara ve özellikle sanık nuamra 2 ve 3'ü suça bağlayan muhtemel şahadete değinmeyi uygn buldum.

Yukarıda değindiğim gibi İddia Makamı sanıklar aleyhindeki ithamları ispat için müşteki dahil 19 şahit çağırmış- ve 17 adet de Emare sunmuştur. Duruşmada dinlenen bunca şahit içerisinde göz şahidi oalbilecek olan sadece İddia Makamı şaaahidi numra 1 müşteki Bektaş Korkusuz ile bir dereceye kadar da İddia Makamı şahidi numara 7 Turgut Dadı bulunmaktadır. Diğer şahitl-er az sonra değineceğim gibi tahkikat zincirini tamamlamaya yönelik tahkikatı yürüten polis mensupları ile ihtilafsız olgular hususunda şahadet veren ancak olaya pek ışık tutmayan şahitlerdir.

İddia Makamı şahidi numara 1 Bektaş Korkusuz'un şahadetine da-ha sonra detaylı olarak değineceğim.

İ.M.Ş. numara 2 Zehra Ersürer, İ.M.Ş. numara 3 Dr. Kemal Kamiloğlu'nun kliniğinde hemşiredir ve mevzubahis gecede olaydan sonra müştekinin elinde Emare 4 tabanca olduğu halde bu kliniğe nasıl girdiğini, sol elinin yar-alı olduğunu ve üat katta oturan Dr. Kemal Kamiloğlu'nun daha sonra nasıl çağırlarak müştekinin elinde bulunan tabancayı ona verdiğini anlatmak için Mahkemeye çağrılmıştır.

İ.M.Ş. numara 3 Dr. Kemal Kamiloğlu ise müştekinin yaralı olan sol elini tedavi e-den, onun elinden Emare 4 tabancayı alan ve daha sonra polis yetkililerine teslim eden kişidir.

İ.M.Ş. numara 4 Polis Memuru Mustafa Sertel poliste göervli fotoğraf uzmanı olup olay mahallinin olayla ilgili fotoğraflarını çekerek bunları albüm halinde ha-zırlayıp Mahkemeye ibraz eden teknik bir şahittir.

İ.M.Ş. numara 5 Mehmet Şarıbaş, Metin Sürer Sokak, Numara 14'de oturan bir vatandaştır ve müştekinin olaydan sonra sığınmaya çalıştığı ilk ev sahibidir. Olay hakkında Mahkemeyi aydınlatıcı bir şahadet ve-rmemiştir.

İ.M.Ş. numara 6 P. Çv. Hüseyin Sakallı, İ.M.Ş. numara 14 Müfettiş Mustafa Bindayı başkanlığında kurulan tahkikat ekibinede esas tahkikat memuru olan P. Çv. Ergüç Özaydın'la birlikte yer alan ve tahkikata yardımcı olan polis mensubudur. Bu şahi-t diğer tahkikatı yürüten polis mensupları ile birlikte olay gecesi olay mahallinde inceleme yapmış ve bildiklerini Mahkemeye aktarmıştır. Söz konusu şahit, ayrıca, kahvehanelerden gelişigüzel topladığı 8 kişi arasında sanık numara 2'yi koyarak tanıtma me-rasimini düzenleyen polis mensubudur.

İ.M.Ş. numara 7 Turgut Dadı müştekinin Kıbrıs'ta edindiği arkadaşı olup söz konusu gecede olayın ilk vukubulduğu anda müşteki ile birlikte yana yana yürümekte idi. Olayın ilk cereyan ediş şekli hakkında bilgi sahibid-ir. Bu şahit Reno 9 bir araba ile bazı kişilerin kendisi ile müştekinin yanına gelip durduklarını, müştekiye polis olduklarını söyleyerek onu araba dışında yokladıktan sonra kendisine gitmesini söylediklerini, müştekiyi ise arabaya koyduklarını şahadetind-e ifade etmektedir. Ancak bu şahit arabadan inen ve müştekinin daha sonra sanık numara 2 olarak tanıdığı kişiyi tanıyamadığını söyleyerek müştekinin sanık numara 2'nin kendini kaçıranlar arasında olduğu ve ilk koyan kişi olduğu yönündeki şahadetini teyit e-tmemektedir.

İ.M.Ş. numara 8 Alaeddin Yemez T.C. kökenli bir vatandaş olup olayın cereyan ettiği konteynerin içinde kalmakta olduğunu ve bu konteynerin yanına ikinci defa geldikerlinde müştekinin bağırmasını duyduğunu iddia eden şahıstır. Ancak bu şahit -iptiai duruşmada konuşmaları iyi seçemediğini söylemesine rağmen Mahkemedeki şahadetinde müştekiye saldıranların Kıbrıs şivesi ile konuştuklarını söylemiş, ancak iptidai duruşamsında böyle bir şahadet vermediği için uzun boylu istintaka tabi tutulmuştur. K-eza seslenin kapalı kontreynerden iyi duyulmadığını ifade etmesine rağmen istintakında şiveyi nasıl seçebileceğinin izahını vermemiştir.

İ.M.Ş. numara 9 Suat Fikri Golden Girl Gece Kulübünde garsondur ve sanıkların aynı gece orada bulunup bulunmadığı yön-ünde şahadet vermek için çağrılmıştır. Ancak bu şahidin olayla ilgili direkt bir şahadeti bulunmadığı gibi sanık 2 ve 3'ün o gece orada bulunup bulunmadığını bilmediği şeklinde şahadet vermiştir.

İ.M.Ş. numara 10 Kaan Saraç Golden Girl Gece Kulübünde çal-ışan ancak Mahkemeye çağrılmayan Ayten isimli bar kadınının sanıkalrı söz konusu gecede tanıyıp tanımadığı yönünde bir nevi tanıtma merasimi yapmaya çalışmıştır.

İ.M.Ş. numara 11 Dr. Erkan Çeliker sanık numara 1'in sol elindeki yarayı, bu sanığa ilk teda-visi Dr. Uluçamgil tarafından yapıldıktan çok sonra, yarası dikişli iken bu yarayı tetkik edip silah yarasu olup olamayacağı yönünde şahadet vermek için çağrılmıştır. Ancak bu şahit silahtan olabileceği ihtimalini belirtmekle beraber kesin bir şahadet vere-memiştir.

İ.M.Ş. numara 12 Dr. Baysan Keleşoğlu müştekinin yarasını tetkik eden ve mermi yarası olup olamdığı yönünde >Mahkemeye şahadet vermesi için çağrılan bir şahttir. Verdiği şahadet ise ihtilafsız olgularla ilgilidir.

İ.M.Ş. numara 13 Veli Doğan -garsondur ve olay gecesi sanık numara 1'in Pegassus Restaurant civarında olup olmadığı yönünde şahadet vermek için Mahkemeye çağrılmıştır.

İ.M.Ş. numara 14 Müfettiş Mustafa Bindayı, İddia Makamı şahidi numara 17 P. Çv. Ergüç Özaydın'la birlikte tahkikatı- yürüten emniyet mensubudur.

İ.M.Ş. numara 15 Müfettiş Abdullah İraz Mahkemeye Emare 4 olarak ibraz edilen ve müştekinin olaydan sonra izah edildiği şekilde elinde kalan tabancayı İ.M.Ş. numara 3'den alıp tetkik ve analize tabi tutan teknik bir şahittir-. Bu şahit tabanca hakkında bilgi vermiş olmasına rağmen tabanca üzerinde parmak izi araştırması yapmamıştır. Bu, daha sonra değineceğim gibi sanık numara 1''n 2. ifadesinde tabancasının kendisine adını verdiği istihbarat mensupalrı tarafından verildiği y-önündeki sanık numara 1''n iddiasına aydınlık kazandıracak bir durum olmasına rağmen parmak izi araştırması yapılmaması bu olanağı ortadan kaldırmıştır. Bu hususa da daha sonra değineceğim.

İ.M.Ş. numara 18 Lojistik Şube Amiri Hasan Bendesan sanık numara- 2'nin vazifesi icabı yasal tasarrufunda bulunan Emare 6 tabanca hakkında bilgi vermek için Mahkemeye çağrılmıştır.

İ.M.Ş. numara 19 Adil Korel ise tamamen teknik bir şahittir. ve emvzubahis gecede ayınd urumu hakkına bilgi vermek için Mahkemeye çağrılmı-ştır.

Müdafaa şahidi numara 1 Güven Bardi bir garsondur ve sanık numara 1'ı takriben 8 yıldan beri tanımaktadır. Sanık numara 1'in saçlarının kırlaşmış olmadığı hakkında şahadet vermek için çağrılmıştır.

Müdafaa şahidi numara 2 Tacettin Özer berberdir -ve bu şahit de sanıkalrın ve özellikle sanık numara 1'in saçları hakkında Mahkemeye bilgi vermek için çağrılmıştır. Bu şahit sanıkalrın saçlarının boyalı olmadığı, hakiki saçları olduğu ve hiç birisinin de kır saçlı olmadığı gibi siyah saçlı odlukları yön-de şahadet vermiştir.

Müdafaa şahidi numara 3 Kutlay Özyay, sanık numara 2'nin hanımıdır ve mevzubahis gecede eşi sanık numara 2'nin eve 9.30 sularında geldiğini ve daha sonra evden ayrılmadığını şahadetinde söylemektedir.

Olaya ışık tutabilecek tek gö-z şahidi İddia Makamı şahidi numara 1 Bektaş Korkusuz ile İddia Makamı şahidi numara 7 Turgut Dadı görülmektedir.

Müşteki Bektaş Korkusuz şahadetinde, özetle; aslen Sivas'ın Şarkışla Bölgesinden olduğunu, Etibank'ın Elbistan Şubesinde Şef yardımcısı olar-ak çalıştığı bir sırada bu bankadan sahte evrak düzenleyerek dış muameleler şubesinden 40.000 Amerikan Doalrı ve 50.000 Alman Markı çalarak Kıbrıs'' firar ettiğii, Kıbrıs''a bu paraların bir kısmını nasıl harcadığı hakkıında şahadet vermiştir. Müştekinin i-ddiasına göre 13.1.1993 tarihinde Kıbrıs'ta tanıdığı Türkiye kökenli Turgut Dadı'nın kahvehanesinde bir miktar bira içtikten sonra yine arkadaşı olduğunu iddia ettiği İbrahim Bahçeli ve Trgut Dadı ile birlikte Golden Girl isimli gece kulübüne giderek orada- eğlendiklerini ve bu yerde de 2-3 şişe daha bira içtikten sonra saat 3.00 civarında eve gitmek için bir taksi aldıklarını, yolda İbrahim Bahçeli'yi bıraktıktan sonra Turgut Dadı ile birlikte Girne'nin batısındaki kalmakta oldukları konteynere gitmek üzere- taksi ile yollarına devam ettiklerini ifade etmektedir. Kalmakta oldukaları konteynere 20-25 metre kala taksiden inip yaya olarak yollarına devam ettikleri bir sırada sağ taraftan gelen gri renkli Reno 9 bir arabanın yanlarında durduğunu ve arabadan Kıbr-ıs şiveli, düzgün saçlı, saçları geriye taranmış, iyi giyimli, koyu takım elibiseli birisinin inerek kendisini polise diye tanıttığını, kendisine isini sorduktan sonra onu sol araka tarafından tutarak arabaya koyduğunu, kendisini arabaya koymazdan önce Tur-gut Dadı'ya "sen git" dediği gibi onu ittirip kaktırdığını söylemektedir. üşteki bu şekilde arabaya konduğunda arabanın şoför mahallinde tanımadığı ir şahıs ile onun yanında önde daha sonra sanık nuamra 1 olarak tanıdığı şahsın bulunduğu, kendisini arabaya- koyan şahsın da daha sonra sanık numara 2 olduğunu tanıdığını ifade etmektedir. Müşteki bu şekilde arabaya konduktan sonra arabanın şoför mahallinde yüzünü göremediği ve neticede olay sonuna kadar tanıyamadığı bir kişi ve onun yanında daha sonra sanık num-ara 1 olarak tanıdığı şahsın bulunduğunu, kendisini arabaya koyan ve daha sonra sanık numara 2 olarak tanıdığı arabanın arka kısmında kendisi ile birlikte olduğunu, arabaya girer girmez elelrini öne koymasını söylediğini ve üstünü tekrar aradığını, cüzdanı-nı ve kimlik kartını üzerinden aldığını ifade etmektedir. Yine müşteki, arabanına rka kısmında bulunan şahsa polis kimliğini sorduğunda, onun kendisine hakaret ederek belinden sağ eli ile çıakrdığı bir tabancayı böğrüne dayandığını ve "biz seni izliyoruz. -Sen Türkiye'den çok para getirmişsin. Ya bu parayı bize vereceksin, ya da öleceksin" diye tehdit ettiğini, bu arada arabanın hareket ettiğini, bu şekilde kendisini Girne dışında dağda ağaçlı bir yere götürdüklerini, orada arabadan çıkararak yine aynı meyan-da tehdit savurup tabancayı şakağına dayadığını, arabanın ön kısmında oturan ve daha sonra sanık 1 olarak tanıdığı kişinin de başka bir tabanca çıkararak onun da kendisini tehdit ettiğini ifade etmiştir. Müşteki, yine olayı anlatırken, bu şahıslardan korkt-uğunu ve ellerinden kurtulmak için parayı kalmakta olduğu konteynerin yanına gömdüğünü söylemesi üzerine kendisini arabaya koyup kalmakta olduğu konteynerin bulunduğu yere götürdüklerini, bir süre orada arar gibi yaptıktan sonra para bulunmadığını söylemes-i üzerine ellerinde tabanca bulunan şahırların kendisini tutup arabaya doğru sürüklemek istediklerini, bu arada can havli ile "cankurtaran yok mu? adam öldürüyorlar" şeklinde avazının çıktığu kadar bağırması üzerine elelrinde tabanca tutan kişilerin paniğe- kapıldığını, bundan istifade eden müştekinin sanık 1 oalrak tanıdığı kişinin tutmakta olduğu tabancaya sarıldığını, bu şekilde mücadele ederken tabancanın ani oalrak patladığını ve tabancanın kendi eline geçtiğini, tabanca eline geçer geçmez oradan süratl-e koşarak kaçtığını, bir süre bilinçsizce sokaklarda koştuktan sonra tanık numara 3 olarak Mahkemeye çağrılan sonradan Dr. Kemal Kamiloğlu'nun kliniği olduğunu öğrendiği kliniğe gittiğini, burada hemşire olan Zehrqa Ersürer ile karşılaştığını ve bu arada t-abancanın patlamasından sol elinden yararlandığını farkettiğini, tanık numara 2 olan Zehra Ersürer'in tanık numara 3 oan Dr. Kemal Kamiloğlu'na telefon etmesi üzerine üst katta oturan doktorun gelerek kendisini muayene ettiğini ve bu arada tabancayı ona ve-rdiğini ifade etmektedir. Müşteki aynı gecenin sabahında polise giderek durumu onlara bildirip kendisini kaçıran şahısların eşgalini bildirmiş ve polise oalyın cereyan edişi hakkında ifade vermiştir.

Müştekinin kendisini kaçıran şahısları tarifi üzerine -polis aynı gün şüpheli gördüğü Şaban Keleş, Erdal Kaçkın ve Hamit Topyürek'ı tutuklamıştır. tahkikatı yürüten Tahkikat Amiri Müfettiş Mustafa Bindayı, Polis Çavuşu Ergüç Özaydın ve Polis Çavuşu İddia makamı şahidi numara 6 Hüseyin Sakallı olay yerini ziyar-et ederek gerekli tahkikatı başlatmışklardır. Daha sonra Polis Eri İddia Makamı Şahidi numara 4 olarak çağrılan Mustafa Sertel olayla ilgili fotoğrafları çekmiştir. İddia makamı şahidi numara 15 olarak çağrılan Müfettiş Abdullah İraz ise müştekinin kendisi-ni kaçıranlardan biri olan ve daha sonra sanık 1 oalrak tanıdığı şahsın elindeki tabancanın patlaması üzerine müştekinin elinde kalan tabancayı alarak bu tabanca üzerinde gerekli araştırmayı yapmıştır.

Tahkikat devam ederken konu olayın tahkikatı ile gör-evli polis mensupları kaynağını açıklamadıkları bir bilgi almışlar ve bu bilgi üzerine zanlı olarak tutmakta oldukları Şaban Keleş, Erdal Kaçkın ve Hamit Topyürek hakkında tahkikat derinleştirmeden sanık numara 1'in Çatalköy'deki evini Mahkemeden aldıkları- bir yoklama müzekkeresi ile yoklamaya gitmişlerdir. Sanık numara 1'i bulduklarında böyle bir olayı inkâr etmiş ve eli sarılı olan sanığa eline ne olduğu sorulduğunda ilk anda elinin konseve kutusu ile kesildiğini tahkikat eden polislere söylemiştir. Yapıl-an yoklamada evde kanunsuz birşey bulunmadığı gibi müştekinin kendinden alınmış olduğu iddia edilen cüzdan ve kimlik kartı da evde bulunmamıştır. Buna rağmen tahkikatla görevli polis memurları sanık 1'ı itham etme yönüne gitmiş ve sanığı tutuklayarak karak-ola getirmişlerdir. Sanık yolda giderken kendilerne bir itiraftta bulunaccağını bildirmesi üzerine kanuni ihtar yapmışlar ve neticede polis karakoluna bu ihtarı yineleyerek sanık 1'den Makmeye Emare 5 olarak ibraz edilen 15.1.1993 tarihli 1. ifadesini almı-şlardır. Bu sanık daha sonra değineceğim gibi 19.1.1993 tarihinde birinci verdiği ifadenin doğru olmadığını iddia ederek 2. bir ifade vermiştir. Ancak 1. ifadesinde bu sanık olayda sanık numara 2 Kadir Özyay ve sanık numara 3 Hulusi Özyay'ın buklunduğunu- belirtmesi üzerine ilkin kadir Özay'ın evi araştırma müzekkeresi ile yoklamaya tabi tutulmuş, kanuna aykırı birşey bulunmamış, ancak bu sanık da tutuklanarak ileri tahkikat için karakola götürülmüştür. Sanık numara 3'ün ise evi yoklanmak istediğinde ada h-aricinde olduğundan hanımı huzurunda evi araştırılmış, kanuna aykırı birşey bulunmamış, ancak müştekinin kendisini kaçıran kişilerin Reno 9 bir araba kullandığını dikkate alan polisler aldıkları ve kaynağını açıklamadıkları bilgiye dayanrak sanık 3'ün avlu-da duran arabasını zapederk karakola götürmüşlerdir. Araba karakola götürülmeden evvel tahkikatı yapan polislerce yoklanmış, ancak kanuna aykırı herhangi birşey bulunmamıştır. Bu arada daha sonra arabada bulunduğu iddia edilen kan lekelerinin arabada mevcu-t odluğu tespit edilmemiştir.

Bu şekilde tutuklanan sanık numara 2 karakola götürldüğünde, ilk anda olduğu gibi, orada da olayda yer aldığını reddetmiştir. Tahkikat devam ederken İddia Makamı Şahidi numara 6 Hüseyin Sakallı kendi tabiri ile muhtelif kahv-ehanelerden topladığı 8 kişnin arasına sanık 2'yi de koyup bir tanıtma merasimi düzenlemiştir. Bu tanıtma merasiminde müşteki sanık numara 2'yi ilk anda tanımamasına rağmen daha sonra tanıyabilmiştir. Ancak bu husus taraflar arasında epeyi ihtiâf konusu ol-duğundan tanıtma merasiminin usulünde yapılıp yapılmadığı, hakikaten müştekinin bu şahsı tanıyıp tanımadığı veya bunu tanıamsına yardımcı olup olunmadığına daha sonra değineceğim. Aynı şekilde Polis Eri Kaan Saraç sanık nuajra 1 için bir tanıtma merasimi d-üzenlemiştir. Daha sonra Türkiye'den döndükten sonra bulunansanık numara 3 olayda bulunduğunu veya olayda yer aldığını kabul etmemiş, arabasının bu olayda methalder olamdığını ve arabası içerisinde bulunan kan izlerinin arkadaşı olan sanık nuamra 1'in elin-i konserve açarken kestiğini ve kendini doktora götürmesini talep ettiğini ve onu Lefkoşa'da Dr. Uluçamgil Kliniğine götürdüğü sırada elinden damlayan kan olabileceği şeklinde izahatı tahkikat memuru Polis Çavuşu Ergüç Özaydın'a vermiştir.
Mahkemeye sunul-an şahadete değindikten sonra ihtilâfsız olgulara ve bu arada polisin tahkikatı sırasında yapmış olduğu hatalara değinmeyi uygun buluyorum.

Şahadete göz atıldığında müşteki Bektaş Korkusuz'un 14 Ocak 1993 tarihinde geceleyin sabaha karşı polis olduğunu s-öyleyen kişi veya kişiler tarafından ilkin yoklanarak bir arabaya konduğu, arabada terkar yoklandığı ve bu şahsın daha önce Türkiye'de Etibank'ın Elbistan Şubesinden çalmış odluğu ve Kıbrıs'a getirildiği hakkında bilgi alınan 40.000 Amerikan Doalrı ve 50.0-00 Alman Markı için sorgulandığı, bu sorgulamanın kısmen bindirildiği arabada, kısmen de götürüldüğü ormanlık mevkide devam ettiği, bu sorgulamak maksadı ile kaçırılması sırasında olaya 3 kişinin methalder olduğu, olayda yer alan 2 kişinin müştekiyi izah e-dildiği şekilde tabanca ile ethdit ettikleri ihtilâfsız olgular olarak görülmeketdir. Yine götürülüdüğü ormanlık bölgede sorgulamadan bir netice alınmaması üzerine müştekinin kalmakta olduğu konteynerin yanına gönüllü olduğu iddia edilen paraların elde edi-lebilmesi için geri Girne'ye götürüldüğü ve orada sözü edilen paraların bulunmaması üzerine müşteki tekrar arabaya bu şahıslar tarafından konmaya çalışıldığı sırada yine 2 kişinin müştekiye yönelttiği tabanca ile tehdit edildiği ve bu sırada müştekinin ava-zının çıktığı kadr "aam kaçırıyorlar, adam öldürüyorlar" meyanında bağırması üzerine oalyda methalder olan ve müştekiye tabanca çeken bu iki kişinin bir anlık paniğinden faydalanan müşteki izah edildiği şekilde kendine yöneltilen tabancanın birini elleri i-le kavraması üzerine aralarında geçen mücadelede tabancanın patladığı, müştekinin sol elinden yaralandığı ve bu anda tabancanın müştekinin eline geçtiği ve müşteki elinde tabanca olduğu halde biliçsizce olay yerinden koşarak kaçıp kurtulduğu, ilkin Girne'd-e Metin Sürer Sokak, No.14'de ikâmet eden İddia Makamı şahidi Mehmet Sarıbaş'ın evine sığınmaya çalıştığı, daha sonra yarası için aynı bölgede bulunan Dr. kemal Kâmiloğlu Kliniğine giderek ilkin şahit numara 2 Zehra Ersürer'ı bulduğu ve neticede üst katta -kalan doktorun gelmemesi üzerine Mahkemeye Emare 4 olark ibraz edilen tabancayı ona teslim ettiği ve müştekinin ilk tedavisinin bu doktor tarafından yapıldığı yine ihtilâfsız bir olgudur.

Müştekinin olaydan sonra aynı gün polise müracaat ederek şikâyette- buklunduğu, olay hakkında bilgi ve ifade verdiği ve polisin tahkikata başlayıp İddia Makamı Şahidi Numara 17 Polis Çavuşu Ergüç Özaydın ve İddia Makamı Şahidi Numara 6 Polis Çavuşu Hüseyin Sakallı'nın tahkikata başlayrak olay yerini araştırdıkları, olay y-erinde müştekiden alındığı iddia edilen cüzdan ve kimlik kartının bulunmadığı, müştekinin kendini kaçıranların eşgali hususunda bilgi ve tarifi üzerine Şaban Keleş, Erdal Kaçkın ve Hamit Topyürek'in zanlı olarak tutuklanarak ileri tahkikata başlandığı ihti-lâfsız olgular arasındadır. Tahkikat bu şekilde devam ederken polis mensupları açıklanmayan bir kaynaktan bir bilgi almaları üzerine ertesi gün 15.1.1993 tarihinde öğle üzeri Mahkemeden alınan bir arama müzekkeresi ile sanık numara 1'in Çatalköy çıkışındak-i evine gittikleri, onun sol elinin yaralı ve sarılı olduğunu gördükleri ve eline ne olduğu sorulduğuında konserve açarken elinin kesildiği veya yaralandığı şeklinde beyanda bulunduğu, evde yapılan araştırmada kanuna aykırı birşey bulunmadığı gibi müştekid-en çalındığı iddia edilen cüzdan ve hüvviyet kartının da bulunmamasına ve bu sanık hakkında bu aşamada herhnagi bir suçlayıcı şahadetin varolmamasına rağmen bu sanığın itham edilerek tutuklandığı ve Girne Emniyet Müdürlüğüne getirildiği de ihtilâfsız bir o-lgudur. Sanık numara 1 yolda karakola getirilirken bir beyanda bulunmak istemiş ve kendisine kanuni ihtar yapılmış, olayda yer aldığını söylemiş ve daha sonra Mahkemeye Emare 5 oalrak ibraz edilen ifadesi alınmıştır. Bu sanık yine Mahkemeye Emare 8 olarak -ibraz edilen 19.1.1993 tarihinde oalyla ilgili ikinci gönüllü bir ifade vermiştir.

Sanık numara 1 kendisinin bu olayda yer aldığını her iki ifadesinde de kabul etmektedir. Ancak sanık numara 1 bu eylemi ikinci ifadesinde isimlerini verdiği ve milli istih-abrat ajanı odluğunu iddia ettiği kişilere yardımcı olmak maksadı ile yaptığını, müştekiyi kaçırmak, öldürmek veya kanunsuz bir eylemde bulunmak maksadı ile yapmadığını ileri sürmektedir. Sanık numara 1 birinci ifadesinde bu eylemi sanık numara 2 ve 3 ile -birlikte yaptığını söyleiş, ancak ikinci ifadesinde bu eylemi, milli istihbarattan olduğunu iddia ettiği İhsan ve Behaettin'le birlikte gerçekleştirdiğini, sanık numara 2 ve 3'ün bu olayda veya eylemde yer almadığını ileri sürmüştür. Sanık numara 2 ve 3 ol-ayda yer aldıklarını kesinlikle kabul etmemektedirler.

Öyle anlaşılıyor ki tahkikatı yürüten polisler aldıkları ve kaynağını açıklamadıkları bilgi üzerine müştekinin tarif ettiği ve polis tarafından tutuklanan zanlı Şaban Keleş, Erdal Kaçkın ve Hamit Top-yürek hakkında tahkikatı sürdürmemişler ve sanık numara 1'in verdiği birnci gönüllü ifadeyş dikkate alarak tahkikatlerini bu yönde derinleştirmişlerdir. Sanık numara 1'in vermiş olduğu ikinci ifadede yer alan ve milli istihbarat ajanı oldukları iddia edile-n İhsan ve Behaettin'le ilgili herhangi bir tahkikat yapılmamış ikinci ifadenin doğru olabileceği üzerinde durarak tahkikatı derinleştirmmemişlerdir. Kanaatimce bu son derece ciddi bir tahkikat hatasıdır. Sanık numara 1'in ikinci ifadesinde olayda kullanı-lan ve neticede Mahkemeye Emare 4 olarak ibraz edilen tabancanın sözü edilen bu kişiler tarafından kendisine verildiği iddia edilmektedir. Ikay sırasında müştekinin elinde kalan ve İddia Makamı şahidi numara 3 tarafından polise teslim edilen ve neticede İd-dia Makamı şahidi numara 15 tarafından tetkik ve analize tabi tutulan bu tabanca üzerinde maalesef parmak izi araştırması yapılmamıştır. BU da son derece ciddi bir tahkikat hatasıdır. Böyle bir aşatırma yapılmış olsa idi sanığın polise verdiği iki ifadeden- hangisinin daha doğru olduğu açıklık kazanacaktı. Tahkikatı yürüten polislerin sanık numara 1'in ikinci ifadesini de ciddiye alarak belirli bir araştırma yapmaları gerekirdi. Bu ifadede sanık numara 2 ve 3'ün yer almadığı ve MİT ajanı oldukalrı iddia edil-en İhsan ve Behaettin'in eşgalleri snaık numara 1 tarafında belirtildiğine göre tahkikat bu yönde de derinleştirilerek Maghkemeye aydınlatıcı bilgi ve şahadet sunulması gerekirdi. yeterli bilgi sanık numara 1 tarafından verilmeemişse yeterli bilginin ondan- talep edilerek bu kişilerin mevcut olup olmadığı, mevcutsa onlar bulunarak bu kişilerin durumu derinliğine araştırılabilirdi.

Özellikle olayda kulalnılşan Emare 4 tabancanın bu kişiler tarafından sanığa verildiği açıkça ifade edildiğine göre polisin Ema-re 4 tabanca üzerindeki parmak izi araştırması yapmaması büyük bir eksiklik olduğu gibi şaahdet de sunulmadığından bu yönde İlk mahkeme karanlıkta bırakılmış ve sıhhatli bir yargıya varma olanağı kısıtlanmıştır. Tahkikat hatalarına değinirken sırası gelmiş-ken diğer tahkikat eksiklik ve hatalarına da değinmeyi uygun buluyorum. Sanık numara 1 izah edildiği şekilde polis karakoluna ilk götürüldüğü andan itibaren kendisinin istihbarat örgütünde görevli olduğunu ve müşteki ile ilgili hususları araştırmak için po-lise veya ilgili istihbarat bölümüne yardımcı olmaya çalıştığını söylemiştir. Birçok halde tutuklu bir kişi avukatı ile dahi görüştürül-mezken bu sanığın bu yönde yapmış olduğu beyanlar dikkate alınarak telefonla amiri olabilecek kişilerle görüşmesine müsa-ade edilmiş, sanık numara 1 telefonla bu kişileri polis karakolundan aramıştır. Daha sonra poliste tutuklu iken Girne Emniyet Müdürü sanığın bulunduğu yere gelerek "o beklediğin adam gelmeyecek" şeklinde bir bilgi vermiştir. Bu şahadet dahi sanık numara 1'-in bu husustaki söylediklerini doğrular mahiyettedir.

Meselenin Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşması sırasında sanıkla avulatı ısrarla polisin daha önce tutukladığı kişiler hakkındaki tahkikatı keserek sanık 1'ı tutuklamasının nedenini teşkil eden aldıklar-ı bilginin kaynağı ile hakikaten sanık 1'in istihbaratta göevli olup olmadığı yönünde Mahkemeye bilgi verilmesini talep etmiş, ancak İddia Makamı konunun Devlet güvenliğini ilgilendirdiğini ileri sürerek alınan bilginin kaynağını açıklamadıkları gibi sanı-k 1 hakkında bilgi verecek kişileri de Mahkemeye çağırmaktan kaçınmışlardır. BU nedenlerle bu mesleyi örten ve Mahkemeye oldukça yardımcı olabilecek bilgiler Mahkemeden gizlenmiştir. Kanaatimce adaletin tecellisi bakımından bunlar gerekli idi ve bunların e-ksikliği büyük bir talihsizlik olup meselenin bu yönünü karanlıkta bırakmıştır.

Polis tahkikatına genel bir açıdan bakıldığında müştekinin verdiği bilgi üzerine zanlı olarak tutuklanan 3 kişi hakkındaki tahkikat durdurulmuş ve polis kendisini bir derecey-e kadar Mahkeme yerine koyarak sanık 1'in verdiği birinci ifadeyi doğru oalrak kabul etmiş, ikinci ifadenin doğruluğunu hiçbir izahat vermeden araştırma yönüne gitmemiştir. Müteakip tahkikatta ise birinci ifadenin doğruluğunu kanıtlamak için ek ve çevre şa-ahdet bulma yönünde çaba sarfedildiği görülmektedir. Halbuki tüm verilerin Mahkeme önüne getirilmesi Mahkemeyi çok daha avantajlı duruma soakcaktı. Bunun yapılmaması büyük bir eksikliktir.

Bu başlık altında iken sanık numara 1 ve 2 için yapılan tanıtma m-erasimlerine de değinmek isterim. Bu tanıtma merasimlerinin usulsüz ve adaletsiz olduğu müdafaa avukatları tarafından ısrarla ileri sürülmüştür. Knunun tam derinliğine inmeden önce ilk bakışta müştekinin tarif ettiği ve tarifi üzerine polis karakolunda tut-uklu bulunan yukarıda adıgeçen 3 kişi vaar iken bunların tanıtma merasimine niey dahi edilmediğinin izahı yapılamamaktadır. Sanık numara 2 için yapılan tanıtma merasiminde kahvehanelerden toplanan ve birçoğu inşaatlarda yatmakta olan işçi veya garson gibi -kişiler yer almış ve bunlar içerisine sanık da konmuş ve merasime katılanların kılık kıyafetlerinin müştekinin yaptığı tarife uyup uymadığına bakılmaksızın bir tanıtma merasimi yapılmıştır. merasime dahil edilen bu kişilerin müştekinin yapmış olduğu eşgale- uyup uymadığına da dikkat edilmemiştir. Az önce değindiğim gibi müştekinin tarifine uygun ve poliste tutuklu bulunan 3 kişi de bunlara dahil edilmemişti. Ayrıca tanıtma merasimi yapılırken sadece tanıtmayı yapmakla görevli polis yanında müştekinin ifadesi-ne göre, 5-6 kişi daha bu tanıtmayı izlemekte idi. Bu durmun teamüle ve usule uyduğu söylenemez. Sanık numara 1 için ise aynı yöntemler uyglanmıştır.

Davayı dinleyen Muhterem Ağır Ceza Mahkeemsi ise tahkikatın aksaklıklarına ve tanıtma merasimindeki bazı- aksaklıklara değinmekle beraber bunlar üzerinde ciddiyetle durmamıştır. Sanık numara 3 daha sonra değineceğim gibi müşteki tarafından tanınmamıştır. Bu sanığı olaya bağlayacak en esaslı şahadet arabasından bulunan kan izleridir. Bu kan izleri hakkında san-ık numara 3'ün polis tahkikat memuru Polis Çavuşu Ergüç Özaydın'a verdiği izahatın kabul edilip edilmemesinin daha sonra inceleyeceğiz. Ancak tahkikatta yapılan hatalara değinirken buradaki hataya da değinmek isterim. Müşteki, sanık numara 1'in elinde tut-tuğu ve neticede onun elinden aldığı tabacayı almak için yapılan mücadele sırasında tabancanın bir defa pataldığı ve kendisinin sol elinden yaralandığını söylemektedir. Müşteki, sanık numara 1'in bu tabanca ile yaralandığına dair herhangibir şahadet vermem-iştir. Sanık numara 1'in polise ilk anda söylediği ise konserve kutusunu açarken yaralandıı yönündedir. Daha sonra arkadaşı olans anık nuamra 3'ü aradığını ve arabayı kullanamayacağı için doktora onun götürmesini istediğini ve sanık nuamra 3'ün kendisini D-r. Uluçamgil'e götürdüğü şahadetinde yer almaktadır. Sanık numara 3 de verdiği izahatta arabasında bulunan kanalrın bu şekilde yaralanan sanık numara 1'in elinden akan kanlar olabileceğini söylemektedir. Tahkikatı yapan polisler arabayı sanığın gıyabında e-vinn bahçesinden aldıkalrı sırada arabada herhangi bir kan izine rastlamadılar, arabayı sanık 3'ün gıyabında polis karakoluna götürüdkten sonra bu kan izlerinin var olduğunun ortaya çıktığı iddia edilmektedir. BU kanlardan alınan örnekler analiz için Devle-t Laboratuvarına gönderilmiştir. Alınan birnci rapor Mahkemeye Emare 10 oalrak sunulmuş, bu raporda kan izlerinin insan kanı odluğu belirtilmiş, ancak kan grubu belirtilmediğinden ikinci defa analiz yapılmış ve Emare 11 oalrak Mahkemeye sunulmuştur. İkinci- raporda ORh pozitif insan kanı olduğu tespit edilmiştir. BU denli zahmete katlanan polisler gayet basit bir yöntemle sanık numara 1'in kanın alınıp tahlil ettirmek ve analiz edilen kan izinin grubu olan )Rh pozitif kan grubuna uyup uymadığını tespit etmek- zahmetine katlanmamışlar ve sanık 3'ün izahatının doğru olup olmadığını veya kanın sanık nuamra 1'e ait olup olamdığını gösterecek kanıttan mahrum kalınmasına sebep olmuşlardır. Bu da kanımca son derece ciddi olan bu davada büyük bir eksikliktir. Tahkikat- sırasında polisler yuakrıda değindiğim gibi sadece birinci ifade üzerinde durarak bu yönde tahkikatı derinleştirdiklerinden sanık numara 1'in elinde bulunan bir defa patlayan tabancadan hem sanık numara 1'in hem de müştekinin izah edilmeyen şekilde yaral-andığını izah yönünde delil aramışlardır. Bunu yapmak için de sanık 1'in dikişli ve kapalı olan yarasını İddia Makamı Şahidi numara 11 Dr. Erkan Çeliker'e muayene ettirmişler ve doktor de bu yaranın mermi ayrası olabileceği ihtimali olduğu yönünde şahadet -vermiştir. Ancak tahkikat memurları ikinci ifade üzerinde durmadıkalrından ilk anda sanık numara 1'e tıbbi müdahaleyi yapan, onun elini diken ve ilk anda yarayı görmüş olup Mahkemeye sıhhatli bilgi verecek olan Dr. Uluçamgil'ı şahit olarak Mahkemeye çağırm-amışlardır. Halbuki şahit çağrılmış olsa açık yarayı gördüğüne göre barut izi olup omadığı, yanık kısımların bulunup bulunmadığı ve daha birçok detayı mahkemeye verebielcek ve konuyu aydınlatabilecek durumda idi. Bu şahidin Mahkemeye çağrılmaması da yine ü-zerinde durlması gerken büyük bir eksikliktir. Bunun Mahkemede izahı sorulduğunda doktırun ada haricinde olduğu yönünde bir izahat verilmiştir. Ancak sanık numara 1'in vermiş olduğu ikinci ifadeyi bir nebze olsun cididye alarak tahkikatı yapmış olsalardı, -sanık numara 1'in eline ilk müdahaleyi yapan doktor aynı günlerde Kıbrıs'taydı ve istenen rahatlıkla alınabilirdi. Bunun yapılmaması da yine bir tahkikat hatasıdır.

Yukarıda uzun boylu değindiğim hatalar yanında tahkikatta daha birçok hatalr göze çarpmak-tadır. Bu denli ciddi bir meselede bu hataların yapılmış olması ve birçok hususların lâyıkı ile aydınlatılmamış olması Mahkemeyi zor durumda bırakarak tek göz şahidi olan müştekinin şahadeti ile bir sonuca varmaya zorlanmıştır.

İlkin özetlenmiş üçüncü is-tinaf sebebini oluşturan ve suç ortağı (accomplice) olduğu tartışmasız olan sanık numara 1'in verdiği ve sanık numara 2 ve 3'ü suçlayıcı ifadesinin dikkate alınıp alınamayacağı hususunu incelemeyi uygun buldum.

Suç ortağı olan bir şahsın tahkikat sırasın-da başka sanıklar aleyhine vermiş olduğu ifadenin geçerli şahadet olarak kabul edilemeyeceği yerleşmiş bir huku ilkesidir. Archbold on Criminal Pleading Evidence & Practice 38. baskı, sayfa 695 paragraf 1395'de şöyle denmektedir:

"It is a fundamental rul-e of evidence that statements made by one defendant either to the police or to others (other than statements, whether in the presence or absence of a co-defendant, made in the coruse and pussuance of a joint criminal enterprise to which to co-defendant was- o party, see post, 1399) are not evidence against a co-defendat unless the co-defendant either expressly or by implication adopts the statement and thereby makes them his own."

Keza bak: R. v. Rudd (1948) 32 Cr. App. R.138; R. v. Gunewardene (1951) 35 C-r. App. R.80; R. v. Rhodes (1960) 44 Cr. App. R.23.

Bu yerleşmiş içtihat kararları ve içtihat kararlarının içerdiği prensipler- ışığında Mahkemede şahadet vermeyen ve istintaka tabi tutulmayan sanık numara 1'in sanık numara 2 ve 3 hakkıında daha önce polise verdiği ifadede yer alan hususların bu sanıklar aleyhine kullanılmaması gerekirdi. Halbuki Mahkeme bu hususta bir karar verme-miş olamsına rağmen kararının birçok bölümlerinde sanık numara 1'in vermiş olduğu birinci ifadede yer alan ve sanık 2 ve 3'ü suçlayan bazı hususları dikkate alarak geriye kalan şahadeti bu olgular ışığında değerlendirdiği görülmektedir. İlk Mahkeme bunu ya-pmakla hataya düştüğü gibi sanık numara 1'in birinci ifadesinde sanık nunara 2 ve 3 aleyhine söylediklerini dikkate alarak diğer şahadeti de bunlar ışığında değerlendirmekle sanıklara adaletsizlik yaptığı görüşündeyim. Bu nedenlerle 3. istinaf sebebinin ka-bul edilmesi gerekir.

2. istinaf sebebi sanık numara 2 için yapılan tanıtma merasiminin usulünde yapılıp yapılmadığı ve genel olarak adaletsizlik olup olmadığıdır. Tanıtma merasimini doğru kabul eden Ağır Ceza Mahkemesi dahi bu tanıtma merasiminin yapılm-asında bazı aksaklıkların olduğunu kabul etmiştir. Yukarıda değindiğim gibi İlk Mahkeme tanıtma merasimi ile ilgili prensipleri doğru koyup sıralanmış olamsına rağmen yapılan tanıtma merasiminin bunlara uyup uymadığı yönündeki yargısı maalesef hatalıdır. B-u bir yana müştekinin kabul ettiği gibi tanıtma merasimi yapıırken tanıtma merasimini yapan görevli dışında 4-5 kişinin daha merasimin yapıldığı yerde bulunması da doğru değildir. Bu nedenle tanıtma merasiminin usulünde, adaletli ve güvenilir bir biçimde y-apıldığı söylenemez. Müştekinin burada sanık numara 2'yi tanıdığı yönündeki beyanının da pek dikkate alınmaması gerektiği görüşündeyim. Esasen daha sonra müşteki verdiği gönüllü ifadede sanık nuamra 2'yi bu merasimde tanımadığını ve polisin kendini yönlend-irmesi ve onu göstermesi üzerine tanıdığını söylemektedir. Müştekinin vermiş olduğu bu ifadeye daha sonra detaylı oalrak değineceğim.

1. istinaf sebebi İddia Makamının sunduğu şahadetin tenakuzlarla dolu ve güveilir olmamasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesini-n bu şahadete itibar etmesi ve bulgularını buna dayandırmasının hatalı odluğu yönündedir.

İstinafın duruşmasında müstenif avukatı iddialarını bazı tahkikat memurlarının şahadeti ile müştekinin şahadetindeki tenakuzlarda teksif etmiştir. Müstenif avukatın-ın iddiasına göre müşteki Türkiye'de çalıştığı bankayı soyacak derecede düşük karakterde, güvenilir olmayan biirisidir. Mevzubahis gecede muhtelif yerlerde epeyi alkol almış ve sarhoş veya içki tesiri altınad idi. O kadar ki kaldığı yere gidebilmesi için a-rkadaşı Turgut Dadı'nın kendisine eşlik etmesini istemiştir. Müstenif avukatına göre müşteki olayın cereyan ettiği yerin aydınlık olduğunu söylerken aynı yerde bulunan Turgut Dadı karanlık olduğunu söylemektedir. Yine Turgut Dadı olay yerine gelen arabadan- inenkişinin polis olduğunu söylediğini ve müştekinin ismini sorduktan sonra onu araba dışında yokladığını, sonra arabaya götürüdüğünü söylerken, müşteki adının bu kişi tarafından sorulduktan sonra yoklanmadığını ve arabaya sürüklenerek veya zorla sokulduğ-unu söylemektedir. Bu kısa şahadet içerisinde dahi müştekinin şahadeti bitaraf bir göz şahidi olabilecek Turgut Dadı'nın şahadeti ile çelişkilidir. Mahkemede şahadet vren Turgut Dadı olay anında müşteki ile yan yana bulunduğunu, bu kişi ile müşteki ve kend-isi arasıdnaki mesafenin aynı olduğu şahadette tebellür etmesine rağmen sanık nuamra 2 oalrak itham edilen Kadir Özyay'ı tanımadığını söylemektedir. Halbuki müşteki gerek o anda gereksed aha sonraki hadisenin cereyanında sanık numara 2'yi tanımış ve yapıla-n şaibeli tanıtma merasiminde de tanımıştır. Aynı imkana sahip bulunan iki kişiden bir tanesi olan Turgut Dadı'nın sanık numara 2'yi tanımamış olamsının müştekinin bu şahsı tanıyabildiği yönünde söylediklerine göge düşürmesi veya kuşku uyandırması gerekird-i.

Yine müstenif avukatı müşteki arabaya izah edildiği şekilde konduktan sonra kendini kaçıranlardan birisinin bıyıklı ve kır saçlı olduğunu tarif etmektedir. Halbuki sanıkalr arasında Mahkemenin de müşahade ettiği gibi bu atrife uyan bir kişi yoktur. Ay-rıca müşteki arabanın önünde oturan ve sonradan sanık nuamra 1 olarak tanıdığı kişinin kendisine tabanca çektiğini, arabanın arka koltuğunda birlikte otruduğu ve sornadan sanık numara 2 oalrak tanıdığı kişinin de sorgulama veya tehdit sırasında belinden sa-ğ eli ile çektiği tabanca ile kendisini tehdit ettiğini söylemiştir. Götürüldüğü ormanlık bölgede de aynı şekilde bu iki kişinin sağ ellerinde tuttuğu tabancaları şakaklarına iki yandan dayadıkları, sorgulama ve tehdidi burada da devam ettirdiklerini şahad-etinde ifade etmeketdir. İddia Makamı şahidi numara 16 Narkotik Şube Amiri Yusuf Özkum sanık numara 2'nin kesin olarak solak olduğunu, yazı yazarken sol elini kullandığını, tabancayı sol eli ile kullandığını, atışlarda sol elini kullanabildiğini, hatta sig-ara içerken bile sol elini kullandığını, tam anlamı ile solak olduğunu söylemektedir. Müsteif avukatına göre müştekinin şayet sanıknumara 2 olarak tanıdığı kişi bu şahıs ise tabancayı sol eli ile kullanması ve sağ eli ile kullanmaması gerekirdi. Bu da üzer-inde ciddiyetle durulması gereken esaslı olgulardan birisidir.

Müstenif avukatının iddiasına göre, tahkikatı yapan polisler sanık numara 1'in ilk ifadesinde sanık numara 2 ve 3'ün bu olayda methalder olduğunu söylediğini dikkate alarak 1. ifadenin doğrul-uğunu gerekse bu ifadeden sorna verdiği ve sanık numara 2 ve 3'ün bu olayda yer almadığı hakikatte MİT ajanı olan İhsan ve Behaettin'in yer aldığı ve ilk anda kendisinin de istihbaratta göervli olduğuna ve olayda yer alan esas kişileri deşifre etmemek ama-cıyla ve gayet dürüst ve milliyetçi kişiler olan sanık 2 ve 3 nasıl olsa bu işten kurtulur düşüncesi ile isimlerini birinci ifadede olaya karıştırdığını açıkça ifade etmiştir. Buna rağmen tahkikatı yürüten polislerin 2. ifadenin doğru olup olmadığı yönünde- herhangi bir tahkikat yapmamalrı netciesinde esas durumun ayrınlanmadığını ileri sürmüştür. Müstenif avukatı, ayrıca, müştekinin kendi ifadesi içerisindeki çelişkilere ve ilk tahkikatta söyledikeri ile Mahkemede söyledikleri arasındaki farklılıklara da de-ğinmiştir.

Yapılan argümanlar ışığında bu istinaf sebebini incelerken tahkikatı yürüten polisler daha önce değindiğim gibi sanık numara 1'in vermiş olduğu ifadede sanık numara 2 ve 3'ün bu olayda yer aldığı hususunda söylediklerini dikkate alarak tahkika-tı bu yönde yürütmüşlerdir. Ancak sanık numara 1 verilen ifadelerden ve şahadetten de görülebileceği gibi 1. ifadesinde kendisinin olayda yer aldığını ve olayın nasıl cereyan ettiğini anlatırken sanık numara 2 ve 3'ün de yer aldığını söylemesine rağmen dah-a sonra verdiği 2. gönüllü ifadede ilkin polisde gittiğinde kendisinin istihbarat göevlilerine yardımcı olduğunu, bu olayda yer alan kişilerin ismini açıklamak istemediğinden milliyetçi ve dürüst kişiler olan sanık numara 2 ve 3'ün nasıl olmasa bunlar masu-mdurlar, kurtulurlar düşüncesi ile olaya kaleşçe karıştırıldığını itiraf etmiş ve olayı 1. ifadedeki gibi anlatmıştır. Sanık numara 2 ve 3 aleyhine bulunan 1. ifadenin bu sanıklar aleyhine şahadet olarak alınamayacağına yukarıda değinmiştim. 2. ifade ise m-aalesef tahkikatı yürüten polisler tarafından ciddiye alınarak bu yönde tahkikat derinleştirilmemiş ve sanık numara 1'in 2. ifadede söyledikleri ve ismini verdiği kişiler araştırıl-mamıştır. Bu yönde layıkı ile bir tahkikat yapılmış olsaydı, daha açık bir- şekilde sanık numara 1'in söylediklerinin doğru veya yanlış olduğu ortaya çıkacaktı. Bunun yapılmamış olması daha önce de değindiğim gibi çok büyük bir eksiklikter. Buna rağmen önümüzde mevcut olanları değerlendirmeye çalışalım. Tanık numara 7 Turgut Dadı- sanık numara 2'yi tanıyamamıştır. Başlangıçta müşteki gibi aynı mesafede olan ve aynı tanıma şansına sahip olan kişinin bu sanığı tanımamasının sanık lehine alınması gerekir. Müşteki ise sanık numara 3'ü hiç tanıyamamıştır. Kendini kaçıran diğer iki kişi-den bir tanesinin bıyıklı ve kır saçlı olduğunu söylemektedir Bu tarif ne sanık nuamra 1'e ne de sanık numara 2'ye uymamaktadır. Gerek sunulan şahadet, gerek İlk Mahkeme müşahadesinde ve gerekse Yargıtayda bizim müşahademize göre ne sanık numara 1 ne de sa-nık numara 2 bıyıklı ve kir şaçlı olmayıp ikisi de siyah saçıldırlar. Bu durumda olayda sanık numara 2 yerine başka birisinin yer aldığı olasılığını düşünmemiz gerekir. Danık numara 1'in verdiği 2. ifadede sanık numara 2 ve 3'ün olayda yer almadığı ve olay-da yer aldığını belirtilen İhsan ve Behaettin'in yer almış odluğu ihtimali kuvvet kazanmaktadır. Ayrıca kesinlikle sanık numara 2'nin solak olduğu sabit olduğuna göre müştekiye tabanca çeken ikinci kişinin sanık nuara 2 olamsı ihtimali de oldukça azalmakta- ve bu nedenle de bu sanık dışında başka birisinin mevcudiyetini düşünmek durumundayız. Bu tenakuzlar kanaatimce oldukça ciddidir ve İlk Mahkemnin bunlar üzerinde lâyıkı ile durması gerekirdi. Halbuki İlk Mahkeme numara 2 ve 3 aleyhine alınmaması gerelen 1-. ifadeyi kanunsuz olarak dikkate aldıktan sonra bu tenakkuzlar üzerinde ciddiyetle durmamış ve müştekinin ifadesindeki sair çelişkileri önemsiz olarak nitelendirerek ciddi bir değerlendirmeye tabi tutmamıştır. Daha sonra değine-ceğim gibi müşteki hapish-janede İddia Makamının kontrolünde tutuklu iken Başsavcılığın bilgisi dahilinde vermiş olduğu 2. gönüllü ifadede sanık numara 2 ve 3'ü tanımadığını, bu sanıkların kendisine polis tarafında gösterildiğini ve tanıması yönünde polis tarafından yönlendirilmesi- neticesinde tanıdığını söylediğini dikkate alacak olursak, müştekinin bu yöndeki şaahdetine itibar edilmeemsi veya bunun dikkate alınmaması gerektiği kanaatına varılmaı kaçınılmazdır. Bu aşamada müştekinin vermiş olduğu son gönüllü ifadeyi ve bu ifadeye n-e değer verilebileceğini incelemeyi de uygun buluyorum.

Müşteki Türkiye'de yapmış olduğu soygun eylemi ile ilgili olarak hapishanede İddia Makamının kontrolünde bulunduğu bir sırada bir gönüllü ifade yapmak istemiş, Savcılık bu durumdan haberdar edilmiş -ve onalrın rızası ile hapishane müdürü huzurunda, müstenif avukatının da hazır bulunduğu bir sırada, 5.4.1993 tarihinde aşağıdaki gönüllü ifadeyi vermiştir. Müşteki ifadesinde aynen şöyle demektedir:

"Kaçırılma olayı ile ilgili olarak poliste bana yapılan- muameleleri belirtmek isterim. Olay gecesi beni kaçıranları gerçekte tanımaım. özellikle sanık 2 ve 3'ü hiç tanımadım. Sanık 1'ı tanımadan önce bna resmini göstermişlerdi. Sanık 2'yi de şahsen gösterdiler ve ondan sonra tanıtma merasimi yaptılar. Arabaya -gelince, arabayı bana poliste gösterdikleri gibi Mahkemede de arabanın nerede olduğunu tahkikatı yapan polis çavuşu bana gösterdi.

Vicdanan rahatsız olduğumdan şimdi gerçekleri söylüyorm. Bu konuda polisler beni sanıklar aleyhine ifade vermem için yönlen-dirdiler.

Bu ifade kendi gönlümce yapılmıştır.

Bektaş Korkusuz"

Bu ifadede sanıkların Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamasından sonra verilmiştir. Müstenif avukatı bunun daha sonra ortaya çıktığını ve oldukça ciddi bir şahadet olduğunu ve istinafta di-kkate alınması gerektiğini belirterek istinafta ibraz edilip değerlendirilmesi yönünde müracaatta bulunmuştur.

İstinafın duruşması sırasında Savcılık bu ifadenin doğru olup olmadığı veya gönüllü olup olmadığı yönünde bir itiraz ileri sürmemiş, bilâksiz m-üştekinin böyle bir ifade yapma niyetinde olduğu ve onların da isterlerse hazır bulunamsı gerektiği Savcılığa bildirilmiş ve ifadede onların bilgisi dahilinde hapishane müdürünün huzurunda alınmıştır. Ancaak İddia Makamını temsilen bulunan Savcı, bu geç sa-fhada bunun ibraz edilmeemsi, ibraz edilse dahi nazarı dikakte alınmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz ise bunun ibraz edilemsine müsaade etmiş ancak bunun ibrazının mümkün olup ollamayacağını veya buna değer verilip verilemeyeceğini duruşma son-unda karara bağlanmasını uygun bulmuştur.

Stelios Michael Simadhiakos v. Police. (1961) C.L.R. p.64'deki davada 1960 yılında geçirilen the Courts of Justice Law of Republic No.14 (of 1960) section 25(3) incelenerek yeni geçirilen kanunun İstinaf Mahkemes-ine daha geniş yetkiler bahşedildiği vurgulanarak şöyle denmektedir:

"Notwithstanding anything contained in the Criminal Procedure Law or in any other Law orin any Rules of Court and in addition to any powers conferred thereby to High Court on hearing an-d determining any appeal either in a civil or a criminal case shall not be bound by any determinations on questions of fact made by the trial cour and shall have power to review the whole evidence, draw its own inferences, hear or receive further evidence -and, where the circumstances of the case so require, re-hear any witnesses already heard by the trial court, and may give any judgment or make any other which the circumstances of -the case may justify, including an order of retrial by the trial cour or any other court havng jurisdiction, as the High Court may direct."

Daha sonra geçirilen 1976 Mahkemeler Yasasının 37(3) fıkrası ise aynen şöyledir:

-"37(3) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun veya diğer bir yasanın veya mahkeme tüzüklerinin kurallarına bakılmaksızın ve o kurallarda gösterilen bir yetkiye ek olarak, Yüksek Mahkeme, Yargıtay sıfatıyle, hukuk veya ceza davasına ilişkin bir istinafı görüp ka-rar verirken, ilk mahkemenin olgularala ilgili bulgu ve kararları ile bağlı değildir, ve bütün tanıklığı gözden geçirmeye, kendi istidlâllerini yapmaya, daha fazla tanıklık dinlemeğe veya kabule ve davanın ahval ve koşullarının gerektirdiği halelrde, ilk -mahkeme tarafından dinlenmiş bulunan bir tanığı terkar dinle-meye yetkilidir ve davanın ahval ve koşullarının gerektirdiği hale göre hüküm verme veya davanın tekrar görülmesi için karar veren ilk mahkemeyi veya diğer bir mahkemeyi görevlendirmek yetkilerin-e de sahiptir."
-
Görülebileceği gibi adaletin tecellisi bakımından İstinaf Mahkemesi uygun ve münasip hallerde şahadet dinleme, ek şahadet kabul etme ve bu şahadete dayanarak İlk Mahkemenin olgularına bağlı olamdan konu hakkında kendi istidlâllerini yapmaya serbesttirler-. Bu durumda duruşmadan sonra ortaya çıkan ve konuyu büyük ölçüde aydınlatmaya yönelik bu ifadenin kabulü için herhangi bir engel yoktur. Müşteki ada haricinde olduğundan kendisi şahit oalrak çağrılmamıştır. Ancak İdare Makamının tasarrufunda bulunan ve on-ların bilgisi dahilinde alınan ifadenin ibraz edilemsine herhangi bir engel yoktur. Bu gibi şahadetin böyle geç safhada ibrazına müsaade edilmesi yetkisinin ise pek nadir hallerde kullanılması gerekir. Hangi hallerde ibrazına müsaade edileceği ise tamamen -Mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Meslenin tahkikatı sırasında birçok aksaklıklar yapıldığı, tahkikatın sanık numara 1'in verdiği 2. ifde yönünde derinleştirilmeddiği, birçok hususların aydınlanmadığı dikkate alıanrak, nadiren kullanılamsı gereken bu yet-kinin, bu meselenin tüm ahval ve koşulları dikkate alındığında, adaletin tecellisi bakımından ibrazı istenen bu gönüllü ifadenin ibrazına müsaade edilmesi yönünde kullanılamsının uygun ve doğru olduğu görüşündeyim.

Yukarıda alıntısı yapılan ifade ışığınd-a müştekinin sanıkalrı mevzubahis gecede tanıyamadığı açıklıkla teslim edilmektedir. Ayrıca polisin bitaraf davranmadığı, müştekiyi de yönlendirdiği vurgulanmaktadır. Bu durumda müştekinin sanıkları tanıması ile ilgili can alıcı noktalarda tenakuzlarla dol-u şahadetine bu olgular ışığında itibaer edilmesi olanaksızdır ve 1. istinaf sebebinin de kabul edilmesi gerekir.

Sanık numara 2'yi suça bağlayan tek şahadet müştekinin şahadeti olduğuna göre sanık numara 2'nin yukarıda muvaffak olduğu istinaf sebepleri -dikkate alınarak beraat etmesi gerektiği görüşündeyim. Bu görüşe varırken yukarıda gerekçelerini verdiğim nedenlerle ve sanık numara 1'in vermiş olduğu her iki ifadeyi doğru kabul edilen olgulara tatbik ettiğimde 1. ifadenin sanığın 2. ifadesinde belirtile-n nedenlerle olayda yer alması muhtemel olan milli istihbarat mensuplarını açıklamasının sakıncalarını düşünerek sanık numara 2'yi ve 3'ü olaya karıştırdığını, 2. ifadenin sunulan olgular ve özellikle müştekinin kendini kaçıran kişilerin eşgâli hakkında sö-yledikleri dikkate alındığında bu olayda sanık numara 2 ve 3'ün yer almadığı, bunlar dışında muhtemelen 2. ifadede adları verilen İhsan ve Behaettin'in yer aldığı daha büyük olasılıktır ve bu nedenle 2. ifadenin daha doğru olduğu kanaatında olduğumdan 1. i-fadenin hiç dikkate alınmaması gerektiği görüşündeyim.

Sanık numara 3'e gelince; sanık numara 3 müşteki tarafınan tanınma-mıştır. Bu sanığı suça bağlayacak başka herhangi bir direkt şahadet de yoktur. İlk Mahkemenin bu sanıklar aleyhine şahadet oalrak ka-bul edilmemesi gereken sanık numara 1'in ifadesinin tesiri altında kalarak arabasında kan lekeleri bulunduğu durumunu sanığa ait arabanın bu olayda kullanıldığı ve arabayı kullanan kişinin de sanık numara 3 olduğu yargısına vararak bu sanık aleyhine bir ka-rine yaratılmış ve sanığın kan lekeleri hakkında verdiği izahatın kabul edilir olamaycağı kanaatına vararak sanık 3'ün İddia Makamı tarafından yaratılan karineyi bertaraf edemediği nedeniyle sanık 3'ü suçlu bulmuştur.

İlkin mevcut şahadet ışığında sanık -numara 3 aleyhine bir karine yaratılıp yaratılmadığını inceleyelim. Mevzubahis gecede sanık numara 1'in müştekiye yönelttiği tabancayı müşteki onun elinden izah edildiği şekilde almaya çalışırken bu tabancanın bir defa patlayan tabanca ile hem müştekinin v-e hem de sanık numara 1'in yaralandığına dair herhangi bir direkt şahadeti yoktur. Diğer bir ifadeyle tek göz şahidi olan müşteki sanık numara 1'in de aynı anda tabancadan yaralandığını söylememektedir. Sanık numara 1 ise ilk anda polisler tarafından evin-de eli sarılı vaziyette bulunduğunda elinin ne olduğu yönünde sorulan suale cevaben konserve kutusu açarken kesildiğini söylemiştir. Ancak numara 1 daha sonra 1. ifadesinde tabancadan yaralandığını kabul etmiştir. Saniyen 1. ifadenin doğru olduğunu kabul e-tsek dahi sanık bu ifadede söylenenlerin yukarıda değindiğim gibi sanık numara 3 aleyhine şahadet olarak kullanılamayacağı gerçeği karşısında sanık numra 3'ün aleyhine İddia Makamı tarafından bir karine yaratılmamış olması gerekir. Sanık numara 3'ün arabas-ında kan lekeleri bulun- masına gelince; İddia Makamı bu kanların sanık numara 1'e ait olduğunu ispatlayamamıştır. Sanık numara 1 de arabadaki kanların kendi elinden akan kanlar olduğu hususunda herhangi bir şahadet vermemiştir. Bu kan daha sonra tahlil ed-ilmiş ve O grubu Rh (Negatif) insan kanı olduğu tespit edilmiş, ancak sanık numara 1'den kan alınıp onun hangi kan grubundan olduğu tespit edilme yönüne gidilmemiştir. Bu durumda bu kararın sanık numara 1'e ait olduğu ispat- lanamadığına göre sanık numara -3 aleyhine bir karine yaratıldığı söylenemez. Sanık numara 3 tahkikat memurlarından İddia Makamı şahidi numara 17 Polis Çavuşu Ergüç Özaydın'a olay tarihinden sonra sanık numara 1'in kendisine telefon ettiğini ve onun da konserve kutusundan yaralanan sanık- numara 1'ı Dr. Uluçamgil'e götürdüğünü ve arabada bulunan kanın sanık numara 1'e ait olabileceği yönünde verdiği izahatla bir bağlantı kurarak bu kanın sanık numara 1'e ait olduğunu sanık numara 3'ün ağzından ispatlamaya çalışmışlardır. Sanık numara 1'in -verdiği izahat kabule şayan değilse ve söyledikleri yalansa kanaatimce yalan kabul edilen bir beyanın bir kısmından faydalanarak İddia Makamının davasını ispatlamaya çalışması da uygun değildir. Saniyen bir karine yaratıldığını kabul etsem dahi verilen iza-hatın makul ve inanılır olduğu görüşünde olduğumdam bu sanığın da beraat etmesi gerektiği görüşündeyim.

Sanık numara 3 hakikaten bu olayda yer almış ve ispat edilememesine rğmen sanık numara 1 bu tabancadan yaralanmış ve onun elinden bu kanlar arabaya dö-külmüşse bunu gören sanık numara 3 fırsat varken niye bu kanları silmeye, yıkamaya ve ortadan kaldırmaya teşebbüs etmemiştir? Bilindiği gibi şahadete göre olmayan takriben 24 saat sanra araba sanığın gaybubetinde evinden alınmıştır. Suçlu bir kişinin kendi-sini olaya bağlayacak bu şekildeki deili ortadan kaldırması en doğal bir hareketti. Bu durumda ya sanığın verdiği izahat doğrudur ve izah edildiği şekilde konserve kutusundan yaralanan arkadaşı arabayı kullanamayacağı için onu doktora götürürken onun elind-en akan kanlardır veyahut sanık numara 3 son derece mantıksız ve sorumsuz davranarak gördüğü bildiği bu konuları ortadan kaldırma yönüne gitmemiştir ki bu değerlendirme de kanımca son derece mantıksızdır.

İddia Makamı, sanık numara 1'in 1. ifadesine fazl-a ağırlık verdiğinden onu söz konusu gecede bir defa patlayan bu tabancadan müşteki ile birlikte aynı anda yaralandığını ve elindeki yarasının tabancadan olduğunu ispatlamaya çalışmış ve bu hususta da İddia Makamı şahidi Dr. Erkan Çeliker'in şahadetine baş-vurmuştur. Bu şahıs sanık numara 1'ı çok sonra eli dikişli vaziyette gören kişidir ve tabancadan yaralanmış olabileceğinin ihtimal dahilinde olduğunu söylemektedir. Ancak sanığa ilk müdahaleyi yapan, onun elini diken ve konu hakkında en iyi şahadet verebil-ecek durumda olan Dr. Mehmet Ali Uluçamgil niye şahit olarak çağrılmamıştır? Bu büyük eksikliktir ve bu konuda yeterli ve inanılır şahadet Mahkemeye sunulmamıştır. Bu durumları dikkate aldığımızda sanık numara 3'ün gerek ilk anda polise söylediği, gerekse -2. ifadesinde terkar- ladığı gibi sanık 1'in konserve kutusundan yaralanmış olduğunun daha inanılır olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Sanık aleyhine bir karine saniyen İddia Makamı tarafından yaratılmış olması kabul edilse bile verilen izahat ve sunulan o-lguları ihtimaller dengesi prensibine göre değerlendirmemiz gerektiğini de gözden uzak tutmamamız gerekir. Mahkeme, bu konuda verilen izahatı pek inanılır bulmasa dahi verilen izahat mümkün ve olası ise bu izahat ile bu yöndeki şahadetin kabul edilmesi ve -yaratılan karinenin bertaraf edilmiş olduğunun kabul edilmesi gerekir.

Bu durumda yukarıdaki gerçekler ışığında sanık numara 3'ün istinafının da kabul edilmesi ve sanık 3'ün beraat etmesi gerektiği görüşündeyim.

Sanık numara 1'in dosyalamış olduğu isti-naf sebeplerine gelince; bu sanığın polise verdiği 1. ve 2. ifadeyi dikkate alarak bunların hangisinin mevcut olgular ışığında doğru ve inanılır olduğuna yukarıda değinmiş ve yine yukarıda belirttiğim tüm hususlar dikkate alındığında sanık numara 1'in verd-iği 2. ifadenin daha doğru ve inanılır olduğu kararına varmıştım.

Bu karara varılmış olmasına rağmen sanık 1 her iki ifadesinde de olayda yer aldığını kabul etmiş, ancak yukarıda da değindiğim gibi gerek bu olaya bir nevi polise yardımcı olmak gayesi ile- karıştığını, uzun seneler mücahitlik yapıp istihbaratta görev aldığını ve bunun verdiği alışkanlık ve milli hislerle bu olaya itildiğini ileri sürmüştür. Sanık numara 1'in böyle bir görevle görevlendirilmediği herhangi bir İddia Makamı şahidi tarafından t-ekzip edilmemiştir. Esasta defaten üzerinde durduğum gibi tahkikatı yürüten polis mensupları sanığın vermiş olduğu 2. ifadenin üzerinde ciddiyetle durmamışlar ve bu ifadenin içerdiği olguların doğru veya yanlış olabileceği yönünde herhangi bir araştırma ya-pmamışlardır. Bu durum müştekinin izah ettiği ve sanık numara 1'in de 2. ifadesinde kabul ettiği gibi bir olayın vukubulduğu gerçek olmakla beraber bu olayın ne maksatla gerçekleştirildiği tam anlamı ile açıklanmamıştır. Sanık numara 1'in Girne'de müştekin-in kalmakta olduğu konteyner yanında mevcut olabilecek para araştırması yaptıktan sonra böyle bir paranın bulunmaması üzerine sanık numara 1'in müştekiyi tehdit ettiği bir sırada izah edildiği şekilde onun elinden tabancayı alırken patlaması ve tabancanın -müştekinin elinde kalmasından sorna olayda kopukluk meydana gelmiş ve hakikaten sanık numara 1 ve beraberindekilerin müştekiyi polise teslim etme imkânı ortadan kalkmıştır. Müşteki olayı anlatırken sanık numara 1 ile beraberindeki diğer kişiler arasında ge-çen konuşmalarda para bulunmaması üzerine müştekiyi polise teslim etmek niyetinde oldukları, bu düşüncelerini kendi aralarında konuşurken izhar ettiklerini söylemektedir. Görülüyor ki maksadı tam anlamı ile açıklanmamış olan bu olayda sanık numara 1'in 2. -ifadesinde ve bir nebze de 1. ifadesinde ileri sürdüğü maksat, müştekinin söyledikleri ile bir dereceye kadar teyit edilmektedir. Durum böyle olmakla beraber sanık numara 1 tarafından bulunan avukatının istinaf sebeplerinde ileri sürdüğü gibi bu eylemde sa-nık numara 1'in niyetinin ne olduğunun ispatlanmadığı ve sanık numara 1'in itham edildiği davalardan beraat etmesi gerektiği yönündeki iddialarına sempati ile bakmama rağmen bu iddiaları hukuki açıdan incelediğimizde sanığın itham edildiği davalardan beraa-tına yeterli değildir ve bu hususta Sayın Yargıç Metin A. Hakkı'nın yaptığı hukuki inceleme ve vardığı sonuca katılmaktayım. Bu aşamada konuyu bu açıdan betekrar incelemeyi lüzumsuz buluyorum. Ancak sanığın 7, 8 ve 11. davalardan İddia Makamınca da teslim -edildiği gibi feragat etmesi, 2. ve geriye kalan davalardan mahkûm edilmesi; ancak 2. dava dışındakilerin 2. davanın alternatifi olduğu için bu davalardan sanığa ceza vermeyip sadece mahkûmiyet kaydedilmesi ile yetinilmesi gerektiği görüşün-deyim.

Sanığa- verilebilecek cezaya gelince; yukarıda değindiğim gibi sanığın bu eyleme iyi niyetle ve emniyet güçlerine yardımcı olmak gayesi ile katıldığı, olay sonunda sözü edilen tabanca patlaması ile olayın seyri kesilmemiş olsa idi muhtemelen müştekinin polise tes-lim edilebileceği ihtimalini lehine aldığımdan sanığın suçlu bulunduğu davadaki eyleminin oldukça teknik olduğu ve bu olgular ışığında kendisine nispeten hafif bir ceza verilmesi gerektiği görüşün-deyim. Kanaatimce İlk Mahkeme sanığın bu olayda polise yard-ımcı olmak gayesi ve niyeti ile karıştığı yönündeki tekzip edilmemiş iddiasına yeterince ağırlık vermemiş ve lehinde olabilecek hususları lâyıkı ile değerlendirmemiştir. İstinaf eden sanık numara 1'in mahkûmiyet aleyhindeki istinafının yukarıdaki nedenlerl-e reddedilmesine, ancak izhar ettiğim görüşler ışığında ceza aleyhine yaptığı istinafın kabul edilerek İlk Mahkemece bu sanığa takdir edilen 3 yıl hapis cezasının mahkûmiyet tarihinden itibaren 1 yıla indirilmesine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim. T-abiatıyle bu karara vardıktan sonra Başsavcılık tarafından cezaların aşikâr surette fahiş olduğu yönünde mukabil istinaf olarak dosyalanan Yargıtay/Ceza 15/93, 16/93 ve 17/93'ün de reddedilmesi gerekir.

Netice olarak sanık numara 2 tarafından dosyalanan -Yargıtay/Ceza: 9/93'ün sanık numara 3 tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza: 11/93'ün yukarıdaki gerekçelerile kabul edilerek bu sanıkların aleyhlerindeki tüm davalardan beraatlerına karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

Ayrıca sanık numara 1 tarafından -mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosya-lanan 12/93 sayılı istinafın mahkûmiyet aleyhindeki bölümünün kısmen kabul edilerek sanık numara 1'in 1, 8 ve 11. davalardan beraatına, 2. ve geriye kalan davalardan mahkûm edilemsine, sanık numar 1'in ceza aleyhine yapmış- olduğu istinafın ise kabul edilerek Ağır Ceza Mahkemesince çarptırıldığı 3 yıl hpis cezasının mahkûmiyet tarihinden itibaren 1 yıla indirilmesine, Başsavcılığın sanıkalra takdir edilen cezaların fahiş olduğu yönünde ceza aleyhine dosyaladığı Yargıtay/Cez-a: 15/93, 16/93 ve 17/93 sayılı istinafların ise reddedilmesibe karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

Taner Erginel: Sayın Yargıç N. Ergin Salâhinin verdiği karara katılıyorum.

Metin A. Hakkı: Sanıklar, Girne Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhlerine getirile-n 552/93 sayılı birt dava ile Sayın Yargıç N. Ergin Salâhi'nin kararının başında değindiği ithamlar ile yargılanmışlardır.

Davanın Girne Ağır Ceza Mahkemesinde duruşması 15.3.1993 tarihinde başlamış ve 2.4.1993 tarihinde hitam bulmuştur. Duruşma esnasınd-a İddia Makamı, Müşteki dahil, Mahkemece 19 tanık, Müdafaa ise 3 tanık dinletmiştir. İlâveten sanıkların her 3'ü de yeminsiz olarak beyan yapmışlardır. Duruşmada esnasında Mahkemeye taraflar 17 adet emare ibraz etmişlerdir.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, önü-nde ibraz olunan tüm şahadet ve emareleri değerlendirdikten sonra 2.4.1993 tarihinde verdiği kararla snaıklar aleyhlerine getirilen 1. davadan beraat ettirmiş, diğer tüm davalardan ise suçlu bularak mahkûm etmiştir. Mahkeme hafifletici sebpleri de dinledik-ten sonra sanık 1 ve 2'yi 2. davadan 3'er yıl hapis cezasına, sanık 3'ü de aynı davadan 2 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. Mahkeme sanıkları 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13. davalardan ise sadece mahûm edip herhangi bir cezaya çarptırmamıştır. Mahke-menin bu kararına karşı hem mahkûmiyet hem de ceza aleyhine sanık 1 12/93 sayılı, sanık 2 9/893 sayılı, sanık 3 ise 11/93 sayılı istinafı dosyalamıştır. Başsavcılık ise aynı karar aleyhine sanıkalrın çarptırıldığı cezaların aşikâr surette az olduğunu ve ar-tırılması gerektiğini iddia ederek sanık 1 aleyhine 17/93 sayılı, sanık 2 aleyhine 15/93 , sanık 3 aleyhine ise aynı iddialarla 16/93 sayılı istinafı dosyalamıştır.

İstinafın duruşması Yargıtay olarak oturum yapan Mahkemenin 17.9.1993 tarihli oturumunda -başlamış ve 11.10.1993 tarihinde hitam bularak karar için bilamüdet ertelenmiştir. Sanık 1 istinaf ihbarnamesinde 10 istinaf sebebi, sanık 2 ve 3 ise istinaf ihbarnamelerinde 3'er istinaf sebebi öne sürmüşlrdir. İlâveten sanık 2 ve 3 duruşma başlamazdan ön-ce ek istinaf sebepleri de dosyalamıştır.

İstinafın duruşması başlamazdan önce gerek Sanık 1'ı temsil eden avukat Altan Erdağ'ın, gerkese Sanık 2 ve anık 3'ü temsil eden avukat Erden Algun ile Başsavcılığı temsilen bulunan Savcı Aşkan İlgen'in müşterek m-üracaat ve rızaları ile yukarıda sözü edilen istinafların tümü birleştirilmiş ve birlikte dinlenmiştir.

Duruşma esnasında sanık 2 ve 3'ün Avukatı tüm istinaf sebeplerini aşağıdaki başlıklar altında toplamayı uygun görmüştür. Şöyle ki:

Girne Ağır Ceza Ma-hkemesi, İddia Makamının şahitlerinin şahadetini güvenilir bulup doğru olarak kabul etmekle hata etmiştir.

Sanık 2, müştekinin şaahdti ile suça bağlanırken, polisin sanık 2'yi suça bağlamak için yaptığı tanıtma merasiminde mevzuatın öngördüğü usullere sı-kı sıkıya uyulmadığından hatalıdır, ve Ağır Ceza Mahkemesi bu hataları gözardı ederek tanıtma merasimini doğru olarak kabul etmekle hataya düşmüştür.

Sanık 3 suça, sanık 1'in polise verdiği bir gönüllü ifade ile bağlanmıştır ki söz konusu ifadenin yeminli- şahadet olamdığını, Sanık 1 ile Sanık 3'ün suç ortakları (accomplice) olduğu göz önünde bulundurularak, Bidayet Mahkeemsi bu hususları gözardı ederek söz konusu ifadeye değer vermemesi gerekirken değer vermekle hata etmiştir.

Bidayet Mahkemesi, meselenin- tahkikatının tam yapılmadığını ve Mahkeme önünde olması gereken tüm şahadetin Mahkemeye ibraz olunmadığı kabul edildikten sonra birtakım faraziyelerle bu boşlukları kapatarak hatlı hareket ettiğinden ve Sanık 2 ve 3'ü mahkûm ettiğinden karar hatalıdır.

G-irne Ağır Ceza Mahkemesi sanıkları mahkûm ettiği davalardan mahkûm etmekle, suç unsurlarının tümünün mevcut olamdığını gözardı etmiş, eksik suç unsurlarını tamammış gibi kabul ederek sanıkları mahkûm etmekle hataya düşmüştür.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, Mü-daanınn tanıklarına ve ibraz ettikleri şahadete değer vermemekle hata etmiştir.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, bir karine kulalnarak Sanık 3'ü suça bağlayıp mahkûm etmekle hata etmiştir. Aslında sanık 3 makul bir ziahat verdikten sonra karine kullanılmaz ve s-anık 3 de suça bağlanıp mahkûm edilemezdi.

Sanık 1'in Avukatı ise istinafın duruşması esnasında sanık 1'in istinaf sebeplerini şöyle topralamıştır:

Ağır Ceza Mahkemesi olayın tek görgü tanığı olan Müştekinin olay anında panik içinde olduğu ve olayın kara-nlıkta, yani gün ışığı olmadan cereyan ettiğini kabul ettikten sonra Müştekinin şahadetine istinaden sanık 1'i mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi, sanık 2'nin polisce yapılan tanıtma merasiminde usullere sıkı sıkıya uyulmadığını k-abul ettikten sonra, tanıtma merasiminde Müştekinin, sanık 2'yi olaydaki kiş diye tanıdığı bulgusuna varmakla hatalı hareket etmiştir.

Sanık 1'in polise verdiği 2. gönüllü ifadesinde olaya karışma nedeninin milliyetçilik dugularından kaynaklanmasını söyle-meine rağmen Girne Ağır Ceza Mahkemesinin bunun Mens reas teşkil etmediği hususunu göz önünde bulundurmayıp sanık 1'ı yine de mahkûm edildiği davalardan mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi sanık 1'ı mahkûm ettiği davaların tüm suç- unsurları tatmin olmadan yine de mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

Davanın tüm ahval ve şeraiti göz önünde buludurularak sanık 1'in çarptırıldığı 3 yıllık hapislik cezası alenen fahiştir.

Bu istinaf sebeplerini ele alıp incelemeden önce Girne Ağı-r Ceza Mahkemesinin olayın ne şekilde cereyan ettiği ile ilgili olarak yaptığı bulguları özetlemekte fayda vardır. İstinafın duruşması esnasında, tüm ilgililer teslim etmiştir ki, 14.1.1993 tarihinde gece saat 7.30 - 8.00 raddelerinde sanıkların 3'ü de Gir-ne'de Pegasus Restaurant diye bilinen bir içkili lokantada yemek yeyip içki içtiler, bir başka deyimle, sanıklar birlikte idiler. Sanık 2 polistir. Sanık 3 de matbaacıdır. Sanık 2 ve 3 kardeştirler. Sanık 1 ise emekli memurdur. Müşteki Bektaş Korkusuz dava- tarihinden önce Türkiye'de Etibank Elbistan Şuebsinde memurdu ve çalıştığı bankayı takriben 40,000 Amerikan Doları ve 50,000 Alman Markı dondırıp parayı da sirkat ettikten sonra 3. bir ülkeye gitmek amacı ile Kıbrıs'a gelmiş ve Girne'de Bristol Otele yerl-eşmişti. Elindeki parayı 3. ülkeye gitmek için sahte pasaport temin etmek amacı ve hayat kadınları ile harcayıp parasız kaldıktan sonra Girne'de birkaç arkadaşı ile beraber bir konteynerin içinde ikamet etmeye başladı. Olayın cereyan ettiği gece sanıklar P-egasus Restaurantta iken onun hemen karşısında bulunan Turgut Dadı'nın büfesinde Müşteki Bektaş Korkusuz, takriben aynı saatlerde oturmuş bira içmekte idi. Müştekinin şahadetine göre (ki bunu alt Mahkeme doğru olarak kabul etti) Müşteki saat takriben 11.00- suları Turgut Dadı'nın büfesinden, Turgut Dadı ve İbrahim Bahçeli ile birlikte ayrılıp, eğlenmek için yine Girn'de bulunan Golden Girl gece kulübüne gittiler.

Müdafaanın duruşma esnasında Mahkeme önünde ibraz ettiği şahadete göre, sanıklar takriben 8.30- suları Pagasu Restauran'tan ayrıldılar, sanık 2 ve 3, sanık 3'ün arabası ile Lefkoşa'ya evklerine geldiler. Sanık 2'nin karısının Mahkemeye verdiği şahadete göre (ki bunu Ağır Ceza mahkemesi doğru olarak kabul etmemiştir), sanık 2 o akşam saat 9.30 suları- evine geldikten sonra ertesi gün sabahleyin işine gidene kadar evinden çıkmamıştır. Sanık 3 ise duruşma esnasında şahadet vermemiş ancak kutudan yapığı bir beyanla "masumum, suçsuzum" demekle yetinmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi sanık 2 ve 3'ün bu müdafaasına- itibar etmemiştir.

Müdafaanın duruşma esnasında Mahkeme önünde ibraz ettiği saşahdete göre, sanıklar takriben 8.30 suları Pegasus Restaurant'tan ayrıldılar, sanık 2 ve 3, sanık 3'ün arabası ile Lefkoşa'ya evlerine geldiler. Sanık 2'nin karısının Mahkeme-de verdiği şahadete göre 8ki bunu Ağır Ceza Mahkeemsi doğru oalrak kabul etmemiştir), sanık 2 o akşam saat 9.30 suları evine geldikten sonra ertesi gün sabahleyin işine gidene kadar evinden çıkmamıştır. Sanık 3 ise duruşma esnasında şahadet vermemiş ancak -kutudan yaptığı bir beyanla "masumum, suçsuzum" demekle yetinmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi sanık 2 ve 3'ün müdafaasına itibar etmemiştir.

Mahkemenin doğru oalrak kabul ettiği Müştekinin şahadetine göre, Müşteki, Turgut dadı ve İbrahim Bahçeli ile birlikte -Golden Girl gece kulübünde sabah saat 3.00'e kadar içki içip eğlenmişlerdir. Bir taksiye atlayıp Girne Hastahanesinin önünde Bahçeli'yi taksiden indirdikten sonra Turgut Dadı ile birlikte Müştekinin ikamet ettiği konteynere doğru taksi ile bir süre daha gi-tmişlerdir. Konteynere yaklaştıklarında ikisi birlikte taksiden inmiş, taksi yoluna devam etmiş, bu sırada akrabalarından gelen ve sanık 3'ün arabasına marka ve renk olarak benzeyen bir arabadan bir kişi inip Turgut dadı'yı bir kenara ittikten sonra Müştek-iye hitaben "biz polisiz, seni tutuklamaya geldik" deyip Müştekiyi arabanın arkasına alıp oturmuşlardır. Bu durumda arabada Müştekinin yüzünü görmediği ve şoför mahallinde oturan bir kişi, onun yanında önde, Mahkemenin sanık 1 olduğunu kabul ettiği kişi, v-e araka koltukta da Müştekinin şahadetine istinaden Mahkemenin sanık 2 olarak kabul ettiği kişi ve Müşteki yollarına araba ile devam ettiler. Mahkemenin doğru olarak kabul ettiği İddia Makamnının ibraz ettiği şahadete göre sanık 2, Müştekinin öğrüne Mahkem-enin önünde Emare 6 oalrak duran bir tabanca dayayıp, araba giderken Müştekinin üstünü aramış, ona elelrini öne uzatmasını söyleyip, cüzdanını ve kimlik kartını üstünü arayarak zorla almıştır. Sanık 2 Müştekiye hitaben "biz seni izliyoruz, sen Türkiye'den -çok para getirmişsin, ya bu parayı bize vereceksin, ya da öleceksin, 2 seçeneğin var""dediğini, bu meyanda araba ile Müştekinin bilmediği bir istikamete doğru götürüldüğünü, orada ağaçlık bir yerde durup, Müştekiyi arabadan indirip tehditlere devam ettiğin-i, bu meyanda arabadan indikten sorna sanık 1'in de bir başka tabanca ile Müştekiye aynı meyanda sözler sarfettiğii Ağır Ceza Mahkemesi bir olgu oalrak kabul etmiştir. Müşteki çok korkup, sırf vakit kazanmak için bir yalan uyduraraqk, söz konusu kişilere p-arayı kaldığı yerin bahçesine gömdüğünü, oraya geri gitmeleri halinde parayı gömdüğü yerden çıakrıp kendilerine verebileceğini söylemesi üzerine, Müştekinin söz konusu kişilerle birlikte kaldıkalrı yerre aynı araba ile geri döndüklerini de Mahkeme olgu ola-rak kabul etmiştir. Alt Mahkeme yine Müştekinin şaahdetine istinaden konteynerin yanına geldiklerinde, orada arabadan indiklerini, Müştekinin parayı arar gibi yapıp neticede para olamdığını söylemesini müteakip elelrinde tabanca olan ve alt Mahkemenin sanı-k 1 ve 2 oalrak kabul ettiği kişilerin Müştekiyi tutup arabaya doğru sürülmek isterken, Müştekinin can havli ile "cankurtaran yok mu? Adam öldürüyorlar" meyanında avazının çıktığı kadar bağırdığını, bunun züerine elerlinde tabanca tutan 2 kişinin paniğe ka-pıldıkalrını, bu durumdan istfade eden Müştekinin sanık 1'in elindeki tabancayı almak için teşebbüse geçtiğini ve mücadele anında sanık 1'in elindeki tabancanın patladığını ve hem Müşteki hem de sanık 1'in ellerinden yaralan-dıklarını, ancak bu mücadele es-nasında sanık 1'in elindeki tabancanın Müştekinin tasarrufuna geçtiğini ve Müştekinin elinde tabanca ile koşarak olay yerinden ayrılmayı başardığını, Müştekinin şahadetine istinaden alt mahkeme de bir olgu oalrak kabul etmiştir. Yine Müştekinin şahadetine -istinaden alt mahkemenin doğru oalrak kabul ettiği olgulara göre, Müşteki ışık gördüğü bir evin kapısını çalıp yardım istemiş, ancak olumu cevap alamayınca yine ışık gördüğü ve sornadan özel bir klinik olduğu ortaya çıkan Kamiloğlu Kliniğinin kapısını çalı-p, orada kapıyı İddia Makamı tanığı nörs Zehra Ersürer'in açtığını ve Müştekiyi içeri aldığını kabul etmiştir. Nörs Zehra Ersürer, bu meyanda İddia Makamı tanıklarından vekliniğin sahibi Dr. kemal Kamiloğlu'na durumu telefoniyen bildirmiş, Kemal Kamiloğlu- yine telefoniyen olaydan Girne polisini haberdar edip, oturduğu binanın üs kısmından aşağıda bulunan kliniğe yaralı olan Müştekiye yardım için inmiş, bu arada polis de olay yerine gelmiştir. İddia Makamı tanığı 2 nörs Ersürer, tabancayı Müştekinin elinden- alıp doktora verdikten sonra, İddia makamı tanığı 3 Dr. kemal Kamiloğlu gerekli tıbbi müdahaleyi Müştekiye yaptıktan sonra Müşteki polis nezaretinde Girne Polis Müdürlüğüne götürülmüştür. Bu meyanda Dr. kamiloğlu tabancayı da polise teslim etmiştir. Müşte-ki poliste ifade verdikten sonra duruşma gününe kadar poliste tutuklu kalmış ve bilâhare duruşamdan sonra Türkiye'de işlediği suç için yargılanmak üzere Türkiye'ye gönderilmiştir.

Müştekinin ifadesi polis tarafından alındıktan sonra ertesi gün öğleyin 1.-15 sularında polis, sanık 1'ı Girne'deki evinde ziyaret ederek kendini tutuklayıp Girne Polis Müdürlüğüne götürmüştür. Akabinde birkaç saat sonra sanık 1 poliste tutuklu iken kanuni ihtar altında yazılı ve gönüllü ifade vermiştir. İhtilâf konusu olmayan o-lgulara göre sanık 1'in tutukluluğu duruşma gününe kadar ve duruşma süresince devam etmiş ve akabinde de yuakrıda belirtilen davalardan mahkûm olup hapislik cezasına çarptırılmıştır. Sanık 1 tutuklu olduğu sürede 19.1.1993 tarihinde yine kanuni ihtar altın-da bir 2. gönüllü ifade vermiştir. Söz konusu ifadelerin her ikisi de alt Mahkemedeki duruşma esnasında Mahkemeye sırası ile Emare 5 ve 8 oalrak ibraz edilmiş olup dosyada mevcuttur.

Sanık 1polise verdiği ilk gönüllü ifadede, itham olunduğu ve neticede m-ahkûm olduğu suçları sanık 2 ve 3'ün bilfiil yardımları ile işlediğini söylemiş olduğundan dolayı ve keza Müşteki de sanık 2'yi olay yerinde tanımış olduğunu söylediğinden verdiği tariften sanık 2, 15.1.1993 tarihinde polise celbedilmiş ve Girne polisinde -yapılan tanıtma merasiminde de Müştekinin sanık 2'yi tanıması üzerine sanık 2 tutuklanmış ve polise olduğundan yasal oalrak zimmetinde olan tabancası da emare olarak zaptedilmiştir. Emare 6 oalrak bu davanın duruşması esnasında söz konusu tabanca alt mahke-meye ibraz edilmiştir. Keza duruşma esnasında, Müştekinin ilgili gecede İddia Makamı tanığı 2 nörs Zehra Ersürer'e evrdiği tabanca da Emare 3 oalrak alt Mahkemeye ibraz edilmiştir. Sanık 2'nin de tutuklandığı andan itiabren tutukluluğu devam etmiş ve tutuk-lu olarak yargılanmıştır. Alt Mahkemenin kararına göre de sanık 2 mahkûm edilip yukarıda sözü edilen hapislik cezasına çarptırılmış durumdadır. Alt Mahkeme önündeki şahadete göre sanık 3 de sanık 1'in ilk gönüllü ifadesini müteakip polis tarafından görülme-k istenmiş ancak 15.1.1993 tarihinden itibaren ada ahricinde olduğu tespit edildiğinden adıgeçen sanık 28.1.1993 tarihinde adaya döner dönmez tutuklanmıştır. Ancak sanık 3'ün arabası sanık ada haricinde iken ikamet ettiği mahallede polis tarafından sanık 3-'ün gıyabında bulunmuş, tanık 6 P.Ç. Hüsyein Sakallı tarafından emare olarak müsadere edilip, Girne polisine teslim edilmiştir. Araba duruşma esnasında Emare 7 olarak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Öte yandan sanık 3 de adaya avdetini müteakip tutuklanmış ve -tutuklu olarak yargılanmış ve alt mahkemenin kararını müteakip yukarıda belirtilen davalardan mahkûm edilip hapis cezasına çarptırılmış durumdadır.

Olgular kısmından ayrılmadan önce sırf tabloyu tamamlamak amcı ile birkaç hususu vurgulamada fayda vardır.- Şöyle ki; sanık 3'ün arabasının ön sol koltuğunun önünde, arabanın içinde, yerde, bilâhare sanık 1'e ait olduğu tesbit edilen kan izleri bulunmuştur.

Alt Mahkeme, kararında bu meselenin tahkikatının gönül arzu edildiği gibi etraflı yapılmadığını belirtm-iştir. İstinafın duruşmasında ve zabıtları okuduktan sonra bu yoruma katılmamak mümkün değildir. Meselâ, tüm şahadete göre sanık 1'in elinden Müşteki tarafından alınan ve İddia Makamı tanığı 2 Zehra Ersürer'e verilen ve bilâhare Dr. Kamiloğlu tarafından pl-ise teslim edilen Emare 3 tabancanın üzerinde kimseye ait bir parmak izi bulunmadığı yönünde alt mahkemede İddia Makamı tanıkları tarafından şahadet verilmiştir ki bunun izahı bizce mümkün değildir. Müştekinin elinden zorla alındığı alt mahkeme tarafından -kabul edilen Müştekiye ait cüzdan ve kimlik kartı da bulunmadığı gerekçesi ile Mahkemeye emare olarak ibraz edilmemiştir. Daha dikkatli ve sıkı bir tahkikat yapılsaydı söz konusu eşyaların bulunması kuvvetle muhtemldi. İstinaf sebeplerini ele alıp inceleme-den önce emraeler ile ilgili olarak birkaç yorum yapmayı da uygun gördüm. Şöyle ki; sanık 1'in polise verdiği 2 gönüllü ifade arasında genel hatları ile bir paralellik mevcuttur. 2 ifade arasında tenakuz teşkil eden en büyük husus ise danık 1'in 1. ifadesi-nde yuakrıda özetlenen olayı sanık 2 ve 3'ün yardımı ile gerçekleştirdiği söylenirken, 2. ifadede aynı oalyın sanık 1 ve 2'nin yardımları ile değil de Türkiye'den gelen ve tam isimleri sanık 1 tarafından meçhul olan 2 MİT ajanının yardımları ile olayın ger-çekleştiğinin öne sürülmesidir. Her halükarda sanık 1. dava konusu fiilleri şahsi bir kazanç için değil de, milli hislerine kapılıp, kendine verilen bilgiden çalınan para PKK'ya gidecek diye buna mani olmak için parayı geri sahibine verilsin diye yaptığını- söylemektedir.

Sanık 3 ise duruşma esnasında Mahkemede yeminli şahadet vermemiş, kutudan yaptığı beyanda ise masumum, suçsuzum demekle yetinmiştir, ancak sorgulaması sırasında polise kendinin soygun olayına karışıtığı ithamlarını reddedip, ilgili gece s-aat 4.000 sualrında sanık 1 tarafında telefoniyen aranmasını müteakip Lefkoşa'daki evinden şahsi (sanık 3'ün) arabası ile ve yaralı olan sanık 1'in elini tedavi ettirmek için Girne'den arayıp Lefkoşa'da Dr. Mehmet Ali Uluçamgil'in kliniğine getirdiğini ve -arabasında bulunan kan izlerinin bu sebeple arabasında bulunduğunu söylemektedir ki alt mahkeme sanık 3'ün bu 'Alibi' izahatını benimsememiştir.

İstinaf sebepelrini daha iyi değerlendirmek için sanıkları olaya bağlayan hususlara bir göz atmada fayda vadı-r. Bu hususlar şöyle özetlenip sıralanabilir:
1) Olay gecesi ilk akşam sanıkların 3'ü de birlikte Girne'de Pegasus Restaurant'ta beraberdiler.

2) İddia Makamı tanığı olan Müşteki, olayda bilfiil yer alan kişilerin sanık 1 ve 2 olduğuna dair Mahkeme önün-de yeminli şahadet vermiştir.

3) Sanık 1 polise verdiği ilk gönüllü ifadesinde olayı şahsen kendinin sanık 2 ve 3'ün yardımları ile yaptığını söylemiştir ki söz konusu ifade İddia Makamı tarfından emare olarak duruşma esnasında alt Mahkemeye ibraz edilmi-ş durumdadır.

4) Müştekinin, sanık 1'ı olaya bağlayan şifahi şahadeti, olayda Müştekinin söylediği gibi sanık 1'in elindeki tabancanın patlaması sonucu, hem müştekinin hem de sanık 1'in ellerinden yaralandıkları doğrultusundaki şaahdeti, bu gerçek yarala-nma olayı ile teyit edilmiş durumdadır.

anık 1'e ait kan izleri 3. sanığın arabasında bulunmuştur.

İstinaf sebeplerine gelince: önce sanıkların mahkûm olup çarptırıldıkları cezaların alenen az olduğu yönünde İddia Makamının yaptığı Yargıtay/Ceza 15/93, 1-6/93 ve 17/93 sayılı istinafların ele alınamsını uygun görmekteyim. Kanımca davanın olgularına ve bilhassa sanıkların söz konusu olaya şahsi bir menfaat ile değil de, hatalı da olsa milli hislerine kapılarak giriştikleri göz önünde bulundurularak ve herhan-gi bir sabıkaları olamdığından alt mahkemece sanıkalrın çarptırıldığı cezaların alenen az olduğu ve Yargıtayın müdahalesini gerektirecek nitelikte alt mahkemenin hata yaptığı doğrultusunda, İddia Makamının yukarıda sözü edilen istinaflarda yaptığı iddialar-ı benimsemediğimi belirtirken ve bu nedenlerle cezaların azlığı yönünde İddia Makamının dosyaladığı her 3 istinafın da reddedilemsi taraftarıyım.

Sanıkların yaptıkları istinaflara gelince, öbce sanık 1'in yaptığı istinafı incelemeyi daha uygun görürüm. S-anık 1, 9.4.1993 tarihinde alt mahkemenin kararına karşın dosyaladığı istinafta yukarıda da değindiğim gibi 10 istinaf sebebi öne sürmüştür. Sanık 1 istinafın duruşması esnasında istinaf sebeplerini aşağıda görüldüğü şekilde 5 başlık altında toplamıştır. B-u 5 başlık altında toplanan istinaf sebepleri şöyle özetlenebilir:

1)Ağır Ceza Mahkemesi, olayın tek görü tanığı olan Müştekinin olay anında panik içinde olduğu ve olayın karanlıkta yani gün ışığı olmadan cereyan ettiğini kabul ettikten sonra onun şahadet-ine istinaden sanık 1'ı mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

2) Ağır Ceza Mahkemesi, sanık 2'nin polisce yapılan tanıtma merasiminde usullere sıkı sıkıya uyulmamasına rağmen tanıtma merasiminde Müştekinin sanık 2'yi tanıdığı bulgusuna avrmakla hatalı -hareket etmiştir.

3) Sanık 1'in polise verdiği 2. gönüllü ifadesinde olaya karşıma nedeninin milliyetçilik duygularından kaynaklanmasını söylemesine rağmen ve bunun Mens Rea teşkil etmediği hususunu göz önünde bulundurmayıp Girne Ağır Ceza Mahkemesi sanı-k 1'ı yine de mahkûm edildiği davalardan mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

4) Ağır Ceza Mahkemesi sanık 1'ı mahkûm ettiği davaların tüm suç unsurları tatmin olmadan, sanık 1'ı yine de mahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.

5) Davanın tüm ahval v-e şeraiti göz önünde bulundurularak sanın 1'in çarptırıldığı 3 yıllık hapislik cezası alenen fahiştir.

Bu istinafı karara bağlamak için, bu istinaf sebeplerinin Yargıtay'daki duruşma esnasında, istinaf eden tarafından öne sürlen iddialar çerçevesinde, ön-ümüzde duran zabıtlar ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile birlikte tetkik edilerek karara bağlanması buMahkemenin görevidir. İlk istinaf sebebi Ağır Ceza Mahkemesinin Müştekinin şahadetine inanıp sanık 1'ı mahkûm etmekle hatalı hareket ettiği doğrultusund-adır. Mahkeme önünde zabıtlardan oalyın henüz şafak sökmeden, yani alacak akranlıkta cereyan ettiği, Müştekinin panik ve korku içinde olduğu hatta alkol tesiri altında olduğunu da Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği bir gerçektir. Ancak buna karşın, duruşm-a esnasında Müşteki, sanıkalrın avukatları tarafından uzun boylu istintak edilmiştir. İstintakı esnasında ufak tefek tenakuzlar şahadetinde görülse bile, esasa müteallik olgular üzerinde Müştekinin şahadetinde sarsıldığı kanımca söylenemez. Bir başka deyiş-le, istinafın duruşması esnasında, istinaf eden sanıkalrın avukatlarının Mahkemenin bu bulgusuna müdahale etmemiz gerektiği doğrtultusundaki iddiaları ile tatmin olmadım. Müşteki günlerce alt Mahkeme önünde şahadet vermiş ve alt mahkeme tarafından şahadeti- esansında gözlemlenmiştir. Alt Mahkeme bu şahidin şaahdetine inanmayı uygun gördükten sonra Yargıtay oalrak bizm, şahidi gören Ağır Ceza Mahkemesinin kararına bu husus ile ilgili olarak müdahale etmemizi doğru görmemekteyim. Geçmiş birçok içtihalarda da v-urgulandığı gibi, Yargıtay, alt mahekmenin bir şahidin şaahdetine inanıp inanmama doğrultusunda verdiği bir karara alt mahkemenin bariz hata yapması halinde müdahale edebilir. Ben bu meselede Ağır Ceza Mahkemesinin Müştekinin şahadetine inanmakla bariz bi-r hata yaptığı ve Yargıtayın bu karara müdahale etmesi egrektiği doğrultusundaki görüşleri ve iddiaları benimsemedim. Dolayısıyle bu hususun reddedilmesi taraftarıyım. İlâvetem, ölümle tehdit edilen bir kişinin, korku içinde ecel teri döktüğü bir sırada, k-endini katletmek isteyenin yüzünü çok kısa bir süre içinde iyi görebilmişse, o simayı bir daha unutması mümkün değildir.

Sırası gelmişken, egrek konsolide edilerek dinlenen bu istinafların duruşamsında, egrekse istinaf yolu ile önümüze gelen başka istina-fların duruşmasında müşahade ettiğimiz bazı eksik bilgilere bu kararımızda bilhassa genç meslektaşların yararına olcağı düşüncesiyle değinmeyi ve doğru olan yasal durumu bir kere daha özetlemeyi uygun görmekteyim. Genel prensip odur ki mahkemeler doğru oal-rak kabul ettiği bir şahidin şahadetine istinaden bulgu yapmakta ve mevzuatı o bulguya uygulamakta serbesttirler. Bu konu Phipsom on Evidence, 13th. Edition, (1982) sayfa 7174'de paragraf 30-01'de şöyle kaleme alınmıştır:

"As a general rule, courts may ac-t on the testimony of a single witness, even though uncorroborated; ................ One credible witness outweighs any number of other witnesses. ......"

Bu genel prensibe 2 tür istisna mevcuttur.

1) Bazı Yasalar, bazı tip davalarda Mahkemelerin tek şa-hidin şaahdetine istianden bulgu yapıp hareket etmesini men etmektedir. Bu tür meselelerde mevzuatta geçen kelimelerle: "Corroboration" yani teyit edici şahadetin aranması zaruridir.

2) Mahkemeler uzun tecrübeleri sayesinde herhangi bir Yasa gereği olmad-an bazı tip davalarda, yine teyit edici ek şahadet aranması prensibini benimdemişlerdir, veya bunun şayanı arzu olduğunu prensip olarak belirtmiştir.

Yasa gereği, teyit edici şahadet (corroboration) aşağıdaki davalarda muhakkak aranır:

Bir erkek ile bir- kadının ileride evlenme niyeti ile yaptıkları nişanın bozulmasından ötürü masum tarafın kusurlu taraf aleyhine açtığı zarar ziyan davaları. (Actions for Beach of Promise of Marriage). (Bak: Fasıl 9 madde 6).

Bir borç veya hibenin ödenmesi gerektiği halde- ödenmediği iddiası ile vefat eden bir kişinin terekesi aleyhine ikame edilen dabalarda. (Claims upon the estate of a deceased person). (Bak: Fasıl 9 madde 7).

Bir çocuğun yeminsiz şahadetine istinaden ceza davasında bir sanık aleyhine getirilen davalarda- şahit olan çocuğun şahadeti muhakkak başka şahadet ile teyit edilmelidir. (Unsworn evidence of a child of tender years) (Bak: Fasıl 9 madde 9).

Babalık davaları ile ilgili duruşmalarda. (Affiliation Proceedings) (Bak: Fasıl 278 madde 9(i) ).

Bir sanığın- mahkeemde yalan şahadet verdiği iddiası ile ilgili yargılandığı davalarda. (Perjury Cases). (Bak: Fasıl 154 madde 112).

Kadın ve kızların para mukabili erkeklerle seks yapmasını teşvik ettiği ithamı ile bir sanık aleyhine getirilen davalarda. (Procurati-on) (Bak: Fasıl 154 madde 157).

Çok eskiden beri yürürlükte bulunana ncak tatbikatta bugün ender görünen "Blasphemy" diye bilinen (Common Law) veya benzeri ceza davalarında yine Common Law gereği sanıkalrın mahkûm olması için teyit edici şahadet aranmakta-dır.

Biraz aşağıdaki örenekleri verilen duruşmalarda ise Mahkemeler uzun tecrübelerineistinaden tek şahidin şahadeti ile bulgu yapmaktan kaçınır. Bu örneklerdeki içtihatlarda genel oalrak teyit edici şahadet aranması gerektiği belirtilmekte veya bunun şa-yanı arzu odluğu vurgulanmaktadır. Ancak bu halelrde Mahkeme tek şahidin şahadteine istinaden bulgu yapmanın tehlikeli odluğunu kabul etmesi halinde ve bu tehlikeye karşı kendi kendini ikaz ettikten sonra, yine de bazı hallerde tek şahidin şahadetine istia-nden herhangi bir teyit edici şahadet olamdan bulgu yapıp hareket etmekte serbesttir. (Bak: Phipson on Evidence, 13th Rd., page 718 paragraph 32-02). Bu konudaki içtihatlar incelendiğinde bu tip davaların aşağıdaki şekilde gruplaştırılabileceği görülmekted-ir. (Bak: Phipson on Evidence, 13th Ed., pages 721-729, paragraphes 32-05 to 32-15).
Ceza davalarında bir sanığın, suç ortağı bir başka sanığın Mahkeme-deki şahadeti ile mahkûm olamsı durumalrında (Accomplices). (Bak: Davies v. D.P.P. (1954) A.C. 378) ve (-Chiu Nang Hong v. Public Prosecutor (1964) 1 W.L.R. 1279 (P.C.) ).

Yine ceza davalarında bir sanık seks ile ilgili suç işlendiği ithamları ile yargılandığı davalarda (Sexual Offences).

Hukuk davalarında evlilik ile ilgili karı koca arasındaki davalarda. -(Matrimonial Causes or more properly matrimonial offences).

Çocuk diye vasıflandırılabilecek bir şahidin yeminli şahadetinde istinaden Mahkeme bulgu yapmazdan önce genelde ilgili şahit durumunda olan çocuğun şahadetinin teyidini arar. (Swoen evidence of c-hildren).

Bu istinafta sanık 1'in istinaf sebebi; Girne Ağır Ceza Mahkeemsinin Müştekinin şahadetine istinaden bulgu yaptığı yakınamsını içermekte olup bununla sınırlıdır. Girne Ağır Ceza Mahkemesi de ne Yasa gereği ne tatbikat neticesi Müştekinin şahadet-inin teyit edilmesi gerektiği zorunluluğu olmaması karşısında Müştekinin şahadetine istinaden bulgu yapmakta serbest idi. Girne Ağır Ceza Mahkemesi de aynen bunu yapmıştır. Müştekinin şahadeti incelendiğinde de Ağır Ceza Mahkemesinin bunu güvenilir ve inan-ılır bulduğu sarihtir. Bu şahadete inanmakla da alt mahekemnin yasal açıdan bir hataya düştüğü kanımca söylenemez. İstinaf edenin bu doğrultuda yaptıpğı iddialar beni tatmin etmedi. Netice oalrak bu istinaf nedeninin ret edilmesi taraftarıyım.

Sanık 1'in- 2. istinaf sebebi, polisin sanık 2 ile ilgili yaptığı tanıtma merasimi ile ilgilidir. Bu husus sanık 1'ı hiç ilgilendirmemektedir, ve sanık 1 kendini ilgilendirmeyen bir hususu nasıl istinaf sebebi yapar onu da anlamakta müşkülat çekmekteyim. Bu istinaf s-ebebi sanık 1'ı ilgilendirmediği cchetle bunu tezekkür dahi etmeyi fuzuli görür, sanık 1'in öne sürdüğü bu istinaf sebebinin de reddedilmesi görüşünü belirtirim.

Sanık 1'in 3. istinaf sebebi, alt Mahkemenin önünde ibraz olunan tüm şahadet ve emareler muv-acehesinde sanık 1'in mahkûm odluğu suçları milli hislerine kapılarak ve iyi niyetle işlediği, dolayısıyle bunun "Mens Rea" teşkil etmediği, ve yine dolayısıyle mahkûm edilmemesi gerektiği doğrultusundadır. Bu husus çok eskilere dayanan içtihatlarda ve müe-llifler tarafından tezekkür edilip karara bağlanmıştır. (Bak: The Law of the Constitution by Prof. Dicey, 1oth ed. (1960) at page 286 ve Constations Ioannides v. The Republic of Cyprus and others (C.L.R. 1971 page 8) ve orada iktibas edilen Anglo-Saxon köö-kenli eski içtihatlar). Bir amirin bir sanığa suç teşkil eden bir fiili işlemesi için verdiği emre uyup da o eylemi gerçekleştiren sanık, eğer gerçekleştirdiği eylem suç teşkil eder ise amirinin emrine uyması bir müdafaa teşkil etmediği gibi suç teşkil ede-n bir eylemi bir sanığın iyi niyetle işlemesi de suç olan bir eylemi suç olmaktan çıkarmaz. Bir başka deyişle bir sanık, aç kalan ailesinin karnını doyurmak için ekmek çalar ise ve bu ekmeği çalması suç teşkil eder ise, sanığın ekmeği çalması,olayı hırsız-lık vasfından çıakrmaz. Ancak sanığın niyeti Mahkemece ceza takdirinde hafifletici bir neden teşkil edebilir. Nitekim bu meselede de Ağır Ceza Mahkeemsi doğru hareket etmiş Müdafaanın bu iddialarını göz önünde bulundurmuş olacak ki, sanık 1'ı müstelzim odl-uğu müebbet hapislik cezası yerine mahkûm edildiği 2. davadan sadece 23 yıllık hapislik cezasına çarptırılmıştır. Dolayısıyle bu istinaf sebebinin de reddedilmesi gerektiği görüşündeyim.

Sanık 1'in 4. istinafs ebebi, Ağır Ceza Mahkeemsinin sanık 1'in gör-evli oalrak bu olaya katıldığı İddia Makamının şahitlerinin şahadetinden rahatça istihraç edilebildiği halde Ağır Ceza Mahkemesinin bu yönde bir bulguya varmamkla hatalı hareket ettiği doğrultusundadır. Yukarıda sanık 1'in 3'üncü istinaf sebebini incelerke-n bu hususu da tezekkür ettiğimden dolayı bunu tekrar ele alıp incelemeyi fuzuli görür bu istinaf sebebinin de reddedilmesi gerektiği görüşünü belirtirim.

Sanık 1'in son istinaf sebebi, çarptırıldığı cezanın Yargıtayın müdahalesini gerektirecek nitelikte- alenen fahiş olduğu doğrultusundadır. Sanık 1'in mahkûm odluğu 2. davadan Ağır Ceza Mahkemesince çarptırıldığı 3 yıllık hapislik cezasının süresinin kısa süreli hapislik cezası olamdığı sarihtir. İstinafı karara bağlamazdan önce alt Mahkemenin yaptığı olg-uları yuakrıda özetlemiştim. Bunlardan açıkça görülebileceği gibi sanık 1 mahkûm olduğu 2. davadaki suçu işlerken tabanca da kullanmış ve hatta tanabca istemeyerek de olsa suçun fiilen işlendiği esnalarda patlamış ve hem Müşteki hem de sanık 1 yaralanmıştı-r. Bu istinaf sebebini bu olguları zihinde tutarak karara bağlamak için sanığın mahkûm odluğu Fasıl 154'ün 283. maddesinin hükümlerini göz önünde bulundurarak tezekkür etmek uygundur. mezkûr madde aynen şöyledir:

"Any person who commits the offences of ro-bbery is liable to imprison-ment for fourteen years.
If the offender is armed wth any dangerous or offensive weapon or instrument, or is in company with one or more person or persons, or if, at or immediately before or immediately after the time of the ro-bbery, he wounds, beats, strikes, or uses any other personal violence to any person, he is liabe to imprisonment for life".

B-undan da görülebileceği gibi Ağır Ceza Mahkemesi sanık 1'i mahkûm ettikten sonra 3 yıl hapislik cezası eyrine müebbet hapislik cezasına da yasal oalrak çarptırmakta serbest idi. Bir başka deyişle,s anık 1'in bu davada mahkûm odluğu suç müebbet hapislik ce-zasını müstelzim bir suç idi. Bu hususu gözardı etmeden bu istinaf sebebi tezekkür edildiğinde sanık 1'in çarptırıldığı 3 yıllık hapislik cezsının bu Mahkemenin müdahalesini gerektirecek nitelikte alanen fahiş bir ceza olamdığı tartışma kaldırmayacak bir ş-ekilde sarihtir. Dolayısıyle bu istinaf sebebinin de reddedilmesi gerekir.

Sanık 2'nin istinaf sebeplerine gelince; bunların da bir ölçüde, snaık 1'in istinaf sebepleri ile bir paralellik teşkil eden istinaf sebeplerinin de tezekkür edilmesi uygun oalcak-tır. Bunları gerçekleştirirken snaık 2 ve 3''n istinaf sebebi teşkil eden ve sanık 1''n istinaf sebebinde olmayan, istinaf sebeplerinin daha etraflı şekilde ele alnması da uygun olacaktır.

Sanık 2 ve 3'ün ilk istinaf sebepleri, Ağır Ceza Mahkeemsinin İdd-ia Makamının tanıkalrının şahadetlerine inanmakla hatalı hareket ettiği doğrultu- sundadır. Bu istinaf sebebini karara bağlarken kendimi tekrarlama pahasına şunu tekrar vurgulamak isterim ki Ağır Ceza Mahkeemsi bir davayı dinlerken ve şahitlerin şahadetler-ini izleyip değerlendirirken tabir caiz ise "jüri" sıfatı ile de hareket etmektedir. Dolayısıyle bir üst Mahkemenin, hem tanıkları şahadetleri esnasında görmeden mahrum kaldıkalrı gerçeği, hem de üst Mahkemenin bir Jürinin kararına yasal oalrak hatalı deği-lde, müdahale etmekten kaçınması egrektiği prensibini göz önünde buludnruarak, sanık 2 ve 3'ün bu istinaf sebebini reddetmeyi ve alt Mahkemenin önünde şahadet veren şaitlerin şahadetlerine istinaden Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı bulgulara bu istinafta müd-ahale etmeyi gereksiz görmekteyim.

Sanık 2 ve 3'ün 2. istinaf sebepleri,s anık 2'yi suça bağlayan polisin yaptığı tanıtma merasimi ile ilgili yakınmayı içermektedir. Bu konu ile ilgili oalrak yaklaşık 60 sayfaya avran Ağır Ceza Mahkemesinin kararı dikkat-li oalrak incelendiğinde Ağır Ceza Mahkemesinin bu hususa büyük ağırlık verdiği ortadadır. Şöyle ki zabıtların 219 ve 220. sayfalarında tanıtma merasimi yapılırken nelere uyulması gerektiğini Ağır Ceza Mahkemesi 22 başlık altında teker teker incelemiştir. -Söz konusu kritere uygun oalrak ise bu davaya konu tanııtma merasiminde yapılanları da incelemiş ve kararında (Bak Mavi 223) aynen şöyle demiştir:

".. Bir bütün olarak tanıtmalarla ilgili şahadete bakıldığı zaman tarafsız bir şekilde gerçekleştiği ve adae-ltsizlik teşkil edecek herhangi bir hususun mevcut olmadığı görüşündeyiz."

İstinafta tanıtma merasimi ile ilgili olarak istinaf eden sanık 2'nin iddialarını dinledikten sonra alt mahkemenin görüşünü aynen ben de paylaşırım, şöyle ki; bir bütün oalrak tan-ıtma merasimindeki olay incelendiğinde usul yönünden istinaf edenin argümanlarından bazılarında ufak tefek hakikat payı da osla sanık 2 için yapılan tanıtma merasiminin, tanıtma merasimini batıl kılacak nitelikte usulsüzlükler altında cereyen ettiğini söyl-emek olası değildir. Bir başka deyişle ve mevzuatta geçen kelimelerle bence 'no substantial miscarriage of justice has actually occurred.' Netice oalrak bu istinaf sebebinin de kanımca reddedilmesi uygun olacaktır.

Sanık 2 ve 3'ün 3. istinaf sebebi Girn-e Ağır Ceza Mahkeemsinin sanık 1'in verdiği birinci gönüllü ifadeyi doğru kabul ederek bu ifadeyi snaıklar aleyhine kulalnıp snaıkalrı mahkûm etmekle hataya düştüğü doğrultsuundadır. Bu konudaki yasal furum Privy Council'ın 1967'de verdiği Hong Kng'dan gel-en bir istinaf ile Mawz Khan and Another v. Reginam tüm tartışmaları ekarte edecek şekilde karara bağlanmıştı. (Bak: (1967) 1 A.C. 454 )P.C.) ). Buna göre bir sanığın polise verdiği bir gönüllü ifadede (Mahkeme haricinde) başka bir sanığı suçlaması, ifadey-i veren kişi aleyhine şahadet oalrak geçerli olabilirken ifadede suçlanan diğer sanık aleyhine kesinlikle şahadet teşkil etmez. Bu prensibi burada vurgularken bir sanığın İddia Makamı tanığı olarak bir duruşmada (Mahkemede) diğer sanıklar aleyhine vermesi -muhtemel yeminli şahadet durumları ile karıştırılmaması gerekir. O gibi durumlara şamil başka yasal prensipler mevcuttur. Ancak bizim önümüzdeki istinaf le sınırlı olarak sanık 1'in yaptığı birinci gönüllü ifadede sanık 2 ve 3 aleyhine söylenenlerin sanık -2 ve 3 aleyhine şahadet olarak kabul edilemeyeceği bir gerçektir ve Ağır Ceza Mahkemesinin bu ifadede sanık 2 ve 3'ün gıyaplarında sanık 1'in polise söylediklerinin sanık 2 ve 3 aleyhine kullanılması hatalıdır. Dolayısıyle sanık 2 ve 3 bu istinaf sebepelri-nde haklıdırlar ancak istinaf konusu alt mahkeme kararı incelendiğinde sanık 2 ve 3'ün sadece sanık 1'in ilk gönüllü ifadesine istinaden mahkûm edildikleri görülmemektedir. Sanık 2, buna ilâveten görgü taanığı Müştekinin şahadetine istinaden mahkûm edilmiş-tir, sanık 3 ise, İddia Makamının ortaya koyduğu sanık 3'ü olaya bağlayan çevre şahadet ile aleyhine doğan "evidential burden of proof'u" ortadan kaldırmadığı, ('rebut' edemediği) gerekçesi ile bir karineye (Presumption) istinaden mahkûm edilmiştir, dolayı-sıyle sanık 2 ve 3 bu istinaf sebeplerinde haklı olmalarına rağmen, mahkûmiyetleri sadece bu yakından olmadığından ötürü alt mahkemenin kararına müdahale etmek yanlış olur.

Sanık 2 ve 3'ün 4. istinaf sebebpelri, Girne Ağır Ceza Mahkemesinin meslenin tahk-ikatının gönül arzu ettiği şekilde polislerce yapılmadığını kabul ettikten sonra, sanık 2 ve 3'' yine de mahkûm etmekle hatalı hareket ettiğini içermektedir. İstinafın sebeplerini tezekkür etmezden önce, Ağır Ceza Mahkemesinin de bazı tahkikat eksiklikleri-nden ve şahadet eksikliğinden haklı oalrak yakındığını ben de belirtmiştim, bunlar bence de geçerlidir. Ancak bir bütün olarak dosya incelendiğinde, bu eksikliklerin olmaması her ne kadar da daha doğru idi ise de Ağır Ceza Mahkemesinin, tahkikattaki eksikl-ikler nedeni ile görevini yapmadığı, veya bu eksiklikleri gözardı ederek, sanıkalrı İddia Makamının ispat külfetini yerine getirmeden mahkûm edildikleri davalardan mahkûm ettiğini kabul etmek de hatadır. Dolayısıyle Ağır Ceza Mahkemesinin hatalı ahreket et-tiği veya sanık 2 ve 3'ü mahkûm edildikleri davalardan suçları ispat edilmeden mahkûm ettiği söylenemez. Dolayısıyle bu istinaf sebeinin de reddedilmesi gerekir.

Sanık 2 ve 3'ün 5. başlık altında topladığı istinaf sebepleri, sanıkların mahkûm olduğu suçl-ardan suç unsurları mevcut olamdan mahkûm edildiği dğrultusundadır. Sanık 2 ve 3'ün Ağır Ceza Mahkemesince mahkûm oldukları suçlar teker teker Yargıtay tarafından incelendiğinde bu istinaf sebebinde hakikat payı olduğu görülmektedir. Şöyle ki, sanık 2 ilgi-li tarihlerde polisti, ve olgulara göre Emare 6 oalrak Mahkeme önünde duran Ruger marka tabanca ile 14 mermi yasal olarak 2. sanığın tasarrufuna verilmişti. (Polis olması hasebi ile) Bu gerçek muvacehesinde 7., 8. ve 11. davalarda sanıkalrın kanunsuz olara-k tasarruflarında tabanca ve mermi bulundurup olay günü taşıdıkları iddiası varit değildir. Bu durumda Ağır Ceza Mahkemesinin sanıkları 7., 8. ve 11. davalardan mahkûm etmesi hatalıdır. Duruşma esnasında Yargıtayın bir ssualine cevaben Başsavcılığın Mahkem-e önünde temsil eden Savcı da bu hususu teslim etmiştir. Netice olarak bu istinaf sebebi 7., 8. ve 11. davaları ile ilgili olarak sınırlı klamak koşulu ile kabul edilmesi ve sanıkalrın bu davalardan mahkûmiyetlerinin iptal edilmesi uygundur. (Quashed). San-ıkların mahkûm oldukları diğer davalar aynı gerekçe ve iddia ile incelendiğinde burda bir hata olduğu iddiası ve sanıkalrın diğer davalardan hatalı oalrak mahkûm edildiği görülmediğinden diğer davalardan mahkûmiyetlerine bu sebeple müdahale edilmesi kanımc-a yanlıştır.

Sanık 2 ve 3'ün 6. istinaf sebebine gelince bu istinaf sebepleri ile sanıklar Müdafaa tanıklarının şahadetineAğır Ceza Mahkemesinin itibar etmediğinden yakınmaktadırlar. Diğer istinaf sebepelrini tezekkür ederken değinildiği gibi alt mahkeme- önünde ibraz olunan şahadeti değerlendirmede serbesttir. Ağır Ceza Mahkemesinin Müdafaa tanıklarının şahadetlerine itibar etmediği doğru olmakla beraber, bu hususta Ağır Ceza Mahkemesinin kanuni bir hatası olduğuna ikna olamdım. Dolayısıyle bu istinaf seb-ebinin de reddedilmesi kanımca uygun olacaktır.

Snık 2 ve 3'ün son istinaf sebebi sanık 3'ü olaya bağlayan karinenin alt mahkeme tarafından hatalı olarak uygulandığı ve sanık 3'ün hatalı oalrak mahkûme dildiği doğrultusundadır. Olay incelendiğinde sanık -3'ün olaya çevre şahadet ile bağlandığı bir gerçektir. Şöyle ki; suçun işlendiği gece ilk akşam Girne'de sanık 1 ve 2 ile birlikte bir lokantada beraberdi, olayda kulalnılan araba renk ve marka oalrak sanık 3'e ait arabaya benzetmekte idi ve sanık 3'ün ara-basında ön koltuğun önünde paspasın üzerinde sanık 1'e ait olduğu saptanan kan izleri polisce bulunmuştur. Bu çevre şahadetten Ağır Ceza Mahkemesi, sanık 3'ün suça methalder olduğu görüşünü benimsemiş ve sanık 3'ü de snaık 2 ve 1 ile birlikte mahkûm etme y-önüne gitmiştir. İstinag edenin iddia ettiği gibi Ağır Ceza Mahkemesi burada bir hata yapmış midir? Sanık 3 mahkeme önünde şahadet vermemiştir. Müdafaasını yapmak üzere Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çağrıldığında ise, kutudan yeminsiz olarak beyan yapa yö-ntemini seçmiş ve zabıtlara göre (Bak:Mavi 146) aynen şu beyanı yapmakla yetinmiştir:

"Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Masumum, suçsuzum."

Sanık 3 olayın tahkikatı sırasında polise yazılı ve gönüllü ifade de vermemiş, kendine polisce dava okunduğunda is-e, cevaben sadece 'Reddederim.' demiştir. (Bak: Mavi 269) Bu konudaki tabloyu tamamlamak için şunu da belirtmem gerekir ki, sanık 3, 27.1.1993 tarihinde yurt dışından dönüşünde Ercan'da tutuklanıp Girne Polis Müdürlüğüne götürüldükten sonra, orada sorgulan-ması sırasında polise 28.1.1993 tarihinde arabanın ön koltuğunda yerde paspasın üzerinde sanık 1'e ait kan izleri bulunduğunu itiraf etmiş ve bir izahat vermiştir. Bu husus P.Ç. Ergüç Özden'in şahadetinde mevcuttur. (Bak: Mavi 108) Zabıtların ilgili kısmı -aynen şöyledir:

"Yine 28.1.1993 tarihinde saat 09.00'de sanık 3'ü hücrede ziyaret edip kendisine yasal ihtar yaptıktan sonra arabasında kan izi bulunup bulunmadığını sordum. Bana 14.1.1993 tarihinde geceleyin 04.00 sularında Burhan beni telefoniyen evden -aradı. Girne'ye geldim. Bana elini feci kestiğini söyledi. Onu Lefkoşa'da Uluçam Kliniğine götürüp tedavi ettirdikten sonra tekrar eve götürdüm. Arabamın sağ ön koltuğu basamak yerinde Burhan abinin elinden akan kan lekeleri vardı, dedi. Bunun üzerine sanı-k 3'ü hücreden alıp refakatında Girne Polis Müdürlüğünde kapıları kilitli bulunan arabasına gidip kapılarını açtığımda sanık 3 bu tanıtmadaki izler kan izidir. Burhan abiyi doktora götürüken elinden akan kandır dedi. Bunu müteakip sanığı tekrar hücreye yer-leştirdim."

Konuya yukarıdaki olgusal gerçekler muvacehesinde biraz daha geniş açıdan da bakmak mümkündür. Phipson on Evidence, 13th Ed. Page 48'de paragraf 4-10'da 'The Evidential Burden in Criminal Cases' başlığı altında aynen şöyle denmeketdir:

"In c-riminal cases the prosecution discharge their evidential burden by adducing sufficient evidence to raise a prima facie case against the accused. If no evidence is called for the defence the tribunal of fact must decide whether the prosecution has succeeded- in discharging its persuasive burden by proving its case beyaond a reasonable doubt. In the absence of any defence evidence, the changes that the prosecution has so succeeded are greater. Hence the accused may be said to be under an evidential burden if t-he prosecution hasa established a prima facie case."

Aynı paralelede Archbold'da (Bak: Archbold, Criminal Pleading, Evidence and Practice, 38thEd., Page 578-580 paragraf 1142'de 'Presumption of Fact' başlığı altında) aynen şöyle denmektedir:

"A presumpt-ion arises where from the proof of some fact the existence of another fat may naturally be inferred without further poof from the mere probability of its having occurred is said to be presumed, is taken for granted until the contrary is proved by the oppos-ited party: Anda it is presumed the more readily, in proportion to the difficulty of proving the fact by positive evidence, and to the facility of disproving it or of proving facts inconsistent with it, if it really never occurred."

Ve paragraf 1146'da is-e şunlar yer almaktadır:

"The necessary proof in indictments for theft that goods of the prosecutor have been taken may be established by the circumstances of the case, although the witnesses for the prosecution cannot swear to the loss of the article sai-d to be stolen, not that the property found upon the defendant and alleged to have been stolen is the prosecutor's. A large quantity of pepper was kept in bulk in a warehouse where the defendant had no business. He was met coming out of the warehouse, hav-ing on him a quantity of pepper of the same description as that in the warehouse. On being stopped, he threw down the pepper, and said, "I hope you will not be hard with me." From the large quantity in the warehouse, it could not be proved that any pepper -had been taken from the bulkç Upon these facts, it was held that there was abundant evidence to justify the conviction of the defendant for stealing the pepper: R. v. Burton, dears.282. In that case, Maule J. said, "If a man go into the London docks sober,- without menas of getting durnk, and come out of one of the cellars very durk, wherein ara a million gallons f wine. I think that would be reasonable evidence that he had stolen some of the wine in that cellar, though you could not prove that any wine was -stolen, or any wine was missed."

Yukarıda söylenenler ışığında bu konu ve sanık 3'ün son istinaf sebebi incelendiğinde, söz konusu sanığın İddia Makamının aleyhine ortaya attığı, 'evidential burden of proof'u 'discharge' ettiği kanımca söylenemez ve bu -konuda Ağır Ceza Mahkemesinin bir hata yaptığı da görülmemektedir. Bir başka deyişle Ağır Ceza Mahkemesi sanık 3'ün Mahkemeye bermediği ancak polisce sorgulanması sırasında Mahkeme haricinde polise söylediği izahatı kabule tmemekle bri hata yapmış mıdır? İ-stinaf edenin avukatı Ağır Ceza Mahkemesinin hata yaptığı ddoğrultusunda da Yargıtaya herhangi bir içtihat göstermemeiştir. Bir başka deyişle Ağır Ceza Mahkemesi sanık 3'ün verdiği izahatı ille de kabul etmek zorunda mı idi? Alt mahkeme kendine verilmeyen -bu izahatı kabul etmek zorunda idi diye bir içtihat ben de bulamadım. Kaldı ki sanık 3'ün kan izi ile ilgili mahkeme haricinde polise vediği ifadenin tümünün de doğru olmadığı saptanmıştır. Örneğin sanık 3 polise vrdiği izahattan sanık 1''n elinden aldığı -yara, söylediği gibi elini kesme olayı olmamış, olay tarihinde Müstedi ile fizikal çekişmesi neticesi sanık 1'in elindeki tabancanın patlaması sonucu meydana gelmiştir. Bu durumda alt mahkemenin bu hususta bir hata yaptığına ikna olmadım. Dolayısıyle sanık- 3 duruşma esansında Mahkemede çevre şahadet ile olaya bağlandıktan sonra ve karine işleme giridkten sonra bunu 'rebut' etmeye çalışmamakla kanımca Ağır Ceza Mahkemesinin hataya düştüğünü söylemek mümkün değildir.

Bu konudana yrılamdan önce 'evidential b-urden of proof'un shift2 edebildiği prensibinin 'legal burden of proof'a teşmil edilemeyeceğini herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için vurgulamak isterim. Bir davada, Mahkeme önüne ibraz edilen şahadet ile 'evidential burden of poof' tarafla-rdan diğerine 'hift' edebilirken, 'Legal burden of proof' hiç oynamaz ve değişmez. Mesela bir ceza davasında sanığın itham olunduğu suçu işlediğine dair 'Legal burden of proof' daima İddia Makamınındır, ancak 'evidential burden of proof' sanığa geçebilir. -(Bak: Denning, Presumption and Burdens, L.Q.R. vol.61 page 379).

Son olarak da sanık 2 ve 3'ün avukatı tarafından kaleme alınan 5.4.1993 tarihini taşıyan ve istinaf dosyasına her nasılsa giren "ifade" başlıklı yazıya değinmek isterim. Mezkûr yazı 5.4.199-3 tarihini taşımakla birlikte ve bu istinafata istinaf eden sanıkların istinaf ihbarnameleri 7.4.1993 tarihini taşımasına karşın Mukayyitliğe anlayabildiğim kadarı ile 3.8.1993 tarihinde dosyalanmış bulunmaktadır. İlk nazarda kanımca söz konusu yazı yeni ş-ahadet ibraz etmek anlamına geldiği için ve alt mahkemece kararı verildikten sonra tanzim edildiği için ibraz edilemez ve bu istinaf Mahkemesi tarafınadn tezekkür dahi edilemez. Söz konusu evrağın Yargıtay tarafından kaale alınabilmesi için Fasıl 155 Madde- 46(b) uyarınca ve 1976 Mahkemeler Yasasının ilgili maddesi uyarınca Yargıtayın söz konusu yazıyı şahadet olarak tezekkür etmeyi kabul etmesi doğrultusunda bir emrin mevcut olması şarttır ve bu bir ön koşuldur. Yargıayın, alt mahkemede dava bitip karar ver-ildikten sonra istinafın duruşmasında ek şahadet kabul etmesi bu ön koşula bağlıdır. Bu meselede böyle bir emrin yokluğunda söz konusu yazı kanımca tezekkür dahi edilemez. Yargıtay istinafın duruşmasında yeni şahadet ibraz edilemsine müsaade edebilir. Anca-k kanımca bu mesele onlardan değildir ve dolayısıyle Yargıtayın izni olmaksızın tarafların herhangi biri tarafından istinaf mahkemesine dosyalanan evrakların tezekkür dahi edilmesi kanımca yanlıştır. Bu nedenle sözü edilen ervağa hiçbir ehemmiyet verilmeme-si gerektiği görüşündeyim.

Netice olarak tüm yukarıda söylenenler ışığında sanıkalrın dosyaladığı 12/93, 11/93 ve 9/93 sayılı istinafların kısmen kabul edilmesine, yani sanıkalrın alt mahkemece mahkûm edildikleri 7. 8 ve 11. davalardan mahkûmiyetlerinin -iptal edilmesine (Quashed) taraftarım. Diğer istinaf sebeplerinin ise reddedilmesi ve sanıkların alt Mahkemece mahkûmiyetleri ve çarptırıldıkları cezaların aynen yürülükte kalamsı gerektiği görüşündeyin. Sanıkların, 2. dava ile ilgili olarak çarptırıldıkla-rı hapislik cezalarının da, alt mahkemece çarptırıldıkları tarihten itibaren yürürlükte kalması kanımca uygun oalcaktır. Kararımın başında da belirttiğim gibi Başsavcılığın yaptığı mukabil istinafalrın da reddedilmesi kanımca uygun olacaktır.

N. Ergin Sal-ahi: Netice olarak yukarıda okunan kararlrdan görülebileceği gibi sanık numara 2 Kadir Özyay tarafından mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyalanan 9/93 sayılı istinafta bu sanık aleyhindeki 7, 8 ve 11. davalardaki ithamlardan beraatine oybirliği ile, geriye ka-lan 2, 3, 4 5, 6, 9, 10, 12 ve 13. dava dahil aleyhindeki tüm davalardan Sayın Yargıç metin A. Hakkı'nın karşıoyu ve oyçokluğu ile beraatine:

Sanık Hulusi Özyay'ın mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyalamış odluğu 11/93 sayılı istinafta bu sanık aleyhindeki -7, 8 ve 11. ithamlardan beraatine oybirliği ile, geriye kalan 2, 3, 4, 5, 6, 9, 10, 12 ve 14. dava dahil aleyhindeki tüm davalardan Sayın Yargıç Metin A. Hakkı'nın karşıoyu ve oyçokluğu ile beraatine karar verilir.

Sanık numara 1 Burhan Mahmutoğlu mahkûm-iyet ve ceza aleyhine dosyalamış olduğu 12/93 sayılı istinafta aleyhindeki 7, 8 ve 1. davalardan beraatine oybirliği ile, geriye kalan 2, 3, 4, 5, 6, 9, 10, 12 ve 13. davalar dahil aleyhindeki tüm dfavalardan istinafının oybirliği ile reddedilerek mahkûmiy-etine karar verilir. ceza aleyhindeki 2. davadaki istinafı ise Metin A. Hakkı'nın karşıoyu ve oyçokluğu ile kabul edilerek ilk mahkemenin vermiş olduğu 3 yıllık hapis cezasının mahkûmiyet tarihinden başlamak üzere 1 yıla indirilmesine, 2, 3, 4, 5, 6, 9, 10-, 12 ve 13. davalardan ise sanığa ceza verilmeyecek sadece mahkûmiyet kaydedilmesine oybirliği ile karar verilir.

Yukarıdaki karar ve gerekçeler ışığında Başsavcılığın cezalar aleyhine dosyalamış olduğu Yargıtay/Ceza: 15/93, 16/93 ve 17/93 sayılı istinaf-alrın reddine oybirliği ile karar verilir.


(N. Ergin Salâhi) (Taner Erginel) (Metin A. Hakkı)
Yargıç Yargıç Yargıç

26 Ocak 1994
-


































-


1



-


Full & Egal Universal Law Academy