Yargıtay Ceza Dairesi Numara 8,9/1992 Dava No 3/1992 Karar Tarihi 08.07.1992
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 8,9/1992 Dava No 3/1992 Karar Tarihi 08.07.1992
Numara: 8,9/1992
Dava No: 3/1992
Taraflar: Mehmet Doğu Özdağ ile Başsavcılık arasında
Konu: Zimmete para geçirme – İsbat yükümlülüğü – Tanıkların şahadetlerinin inanılır olup olmaması – Sahtelenen evrağın Mahkemeye ibraz edilmesi gereği – İhtimaller dengesi
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 08.07.1992

-D.3/92 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 8/92 ve 9/92
(Ağır Ceza Dava No. 2692/91; Lefkoşa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salahi, Taner Erginel, Metin A. Hakkı
-

Yargıtay/Ceza 8/92

İstinaf eden: Mehmet Doğu Özdağ, Lefkoşa
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Kıvanç M. Riza
Aleyhine istinaf edilen namına: Aşkan İlg-en


Yargıtay/Ceza 8/92

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı
ile
Aleyhine istinaf edilen: Mehmet Doğu Özdağ, Lefkoşa
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Aşkan İlgen
Aleyhine istinaf e-dilen namına: Kıvanç M. Riza




H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: Birleştirilerek ele alınan 8/92 sayılı istinaf Ağır Ceza Mahkeme-sinde yargılanıp mahkûm edilen Mehmet Doğu tarafından mahkûmiyet ve ceza aleyhine dosyalanmıştır. 9/92 sayılı istinaf ise Başsavcı-lık tarafından 8/92 sayılı istinafta mukabil istinaf olarak dosyalanmış ve İlk Mahkemece snığa takdir edilen cezanın aşikâr surette az olduğu yönündedir.

Bu istinafta sanık aleyhine getirilen ithamlar ile olgular aşağıda özetlendiği gibidir.

Geçmişte A-sbank Ltd'in Güzelyurt Şube Müdürlüğünü yapmış olan sanık Mehmet Doğu Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde zimmetine para geçirme, evrak sahteleme ve tanzim etme gibi suçları içeren ve aşağıda görülen 5 dava ile itham edilmişti.

Sanık aleyhine getirilen davala-r:

1. Fasıl 154 Ceza Yasasının 331, 333(a), 334 ve 336. maddelerine aykırı 1.5.1990 tarihi ile 31.5.1990 tarihleri arasında İddia Makamınca tespit edilmeyen bir günde Asbank Ltd. Şirketinin Güzelyurttaki banka şubesinde müdür olarak görev yapmakta olduğu -bir sırada, dolandırmak niyeti ile Asbank Ltd. Şirketinin Güzelyurttaki banka şubesinde kapatılmış bulunan Sobutay Irıkoğluna ait 33-11-4 numaralı hesaptan Sobutay Irıkoğluna 36 Milyon TL. ödemesini amaçlayan sahte bir ödeme fişi tanzim etmek;

2. Fasıl -154 Ceza Yasasının 339 ve 336. maddelerine aykırı bilerek ve hile ile 18.5.1990 tarihinde Güzelyurtta 1. davada tafsilât verilen sahte ödeme fişini Güzelyurttaki Asbank Ltd. Şirketinin veznedarı Taşer Gürdala ibraz etmek suretiyle tedavüle sürmek;

3. Fas-ıl 154 Ceza Yasasının 255 ve 269. maddelerine aykırı 2. davada belirtilen tarih ve mahalde, Asbank Ltd. Şirketinin Güzelyurt Şubesinin Müdürlüğünü yapmakta olduğu bir sırada düzenlediği sahte bir ödeme fişi ile bu şirkete ait 36 Milyon TL nakit parayı zimm-etine geçirmek suretiyle sirkat etmek;

4. Fasıl 154 Ceza Yasasının 334 ve 311(b)(ı) maddelerine aykırı 2. davada belirtilen aynı tarih ve mahalde Asbank Ltd. Şirketinin Güzelyurttaki banka şubesinde müdür olarak istihdam edildiği bir sırada dolandırmak n-iyeti ile mezkûr şirkete ait olan 36 milyon TL. nakit paranın ödendiğini gösteren 000213 numaralı maliye kartını tahrip etmek suretiyle ortadan kaldırmak;

5. Fasıl 154 Ceza Yasasının 334 ve 311(b)(ii) maddelerine aykırı 2. davada belirtilen aynı tarih ve- mahalde, Asbank Ltd. Şirketinin Güzelyurttaki banka şubesinde müdür olarak istihdam edildiği bir sırada dolandırmak niyeti ile bu şirkete ait 000213 numaralı maliye kartı üzerine sahte bir kayıt yaparak mezkûr şirketten 36 Milyon TL. nakit payı zimmetine -geçirmek.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanık, yukarıda sözü edilen ithamları kabul etmemiş ve neticede 5.2.1992 tarihinde sona eren duruşmada, aleyhindeki tüm davalardan suçlu bulunarak, 1. ve 2. davalardan 9'ar ay, 3, 4 ve 5. davalardan 6'ş-ar ay hapse mahkûm edilmeisne karar verilmiştir.

İstinaf, sanık tarafından mahkûmiyet ve ceza aleyhine yapılmıştır. mahkûmiyet aleyhindeki istinaf 'mevcut şahadet ile sunulan emarelerin, sanığın aleyhine getirilen davalardan mahkûm edilemsine yeterli olm-adığı' şeklinde özetlenen ana bir başlık altında toparlanmıştır. Ancak mahkûmiyetle ilgili bu istinaf sebebi, takriben 7 sayfa tutmakta ve numaralandırılıp paragraflara bölünmüş sebepler içermektedir. istinaf ihbarnamesinde İddia Makamının düştüğü iddia ed-ilen tenakuzlar ile şahitlerin şahadetlerine ne sebeple itibar edilmemesi gerektiğini içeren iddia ve gerekçelere detaylı bir şekilde yer verilmektedir. İstinaf ihbarnamesinde, özellikle sanığı suça veznedar Taşer Gürdalın şahadetindeki tenakuzlara yer ver-ilerek, bu şahidin olay günü olan 18.5.1990 tarihinde sanığın vezneye, Sobutay Irıkoğlu adına çıkarılmış 36 Milyon TL.'lik ödeme fişini götürdüğünü, ancak bu şahsın imzası eksik olduğundan ona imzalatırıp geri getirmek bahanesi ile 36 Milyon TL.yi nakit ol-arak aldığını, ancak bu fişi geri getirmediği iddiasının tutarsızlığına değinerek bu şahidin kendi şahadeti içerisindeki çelişkilere ve gerekse sunulan emarelerle bağdaşmadığını gösteren iddia ve gerekçelere de yer verilmiştir.

İstinaf ihbarnamesindeki i-ddialar üzerinde müstenif avukatı istinafın duruşmasında durduğundan ve bunlara kararın seyri içerisnde değineceğimden, istinaf ihbarnamesindeki tüm argümanlara bu safhada teker teker değinmeyi lüzumsuz bulmaktayım.

İstinafın duruşmasında müstenif avukat-ı istinaf ihbarnamesinde yer alan iddialara ana hatları ile değindikten sonra iddialarını başlıca 4 noktada teksif etmiştir.

Müstenif avukatının iddiasına göre veznedar Taşer Gürdal bitaraf bir şahit değildir. Emare 2 olarak sunulan kasa defterinin 13. s-ırasında 36 Milyon TL. ödeme fişi ile birlikte Sobutay ırıkoğluna bizzat bu şahıs tarafından ödediğine dair kayıt bulunduğuna göre şayet para Sobutay Irıkoğluna ödenmemiş ise ilk nzarda bu şahit esas suçlu durumunda görüldüğünden bu şahidin şahadetinin ve -sanık hakkında yapmış olduğu iddiaların titizlikle incelenmesi ve çok ihtiyatla İlk Mahkemece üzerinde durulup değerlendirilmesi gerekirdi. Müstenif avukatına göre bu şahidin esas sorgulaması ile istıntakında verdiği cevaplar arasında birçok hussularda çel-işki mevcuttur. Örneğin bu şahit esas sorgulamasında 18.5.1990 tarihinde vezneye verilen ve Sobutay ırıkoğlu ismine isdr edilen ödeme fişi üzerinde sanığın imzasından başka bir imza bulunmadığını iddia ederken, istintakında mavi 28'de ve özellikle mavi 28C-'de "ödeme yetkisi veren başka birisinin bu fişte imzası olup olmadığını hatırlamıyorum" şeklinde yanıt vermiş, "bu fişin üzerinde sanığın imzasından başka birisinin imzası yoktu diyebilir misiniz?" şeklindeki soruya ise "diyemem" şekkinde yanıt vermiştir.- Bu durumda vezneye verilen ödeme fişi üzerinde sanığın imzasından başka imza bulunmadığı yönündeki iddia ortadan kalkmış olup sanığın gerek ifadesinde gerekse Mahkemede tekrarladığı gibi konu fişin sanıktan başka ödemeye yetki veren kişiler tarafından imz-alandığı ve keza Sobutay Irıkoğlunun da bu fişte imzası buludnuğu yönünde yapmış olduğu iddia tekzip edilmemiş bir şahadet olarak Mahkeme önünde durmaktaydı. İlk Mahkeme bu şahidin sorgulamasında ve istintakında verdiği farklı yanıtlar ile neticede sanığın- söylediklerini doğrular mahiyette istintakında söylediklerini lâyıkı ile değerlendirmemekle hata etmiştir.

Yine müstenif avukatı bu şahidin şahadetinde söyledikleri ve sanık hakkında ileri sürdüğü iddiaların tutarsızlığına değinmiştir. Bu şahit, veznede-n çıkan ve direkt ödenmesi gereken kişiye direkt olarak ödenmeyecek paraların başka birisine ödenmesi durumunda paranın emaneten ödendiği kişiden makbuz veya şahsi çek aldındığı ve vezneden bu şekilde öedenen küçük miktarlara bile bu işlemler uygulandığını- şahadetinde kabul ederken, bu meselede sanığa Sobutay Irıkoğluna ödenmek üzere verdiği iddia edilen 36 Milyon TL. gibi büyük bir para için ne sebeple makbuz alınmadığı sorulduğunda müdürü olduğunu ve ona itimat ettiğini iddia etmiştir ki bu şahidin iddias-ı inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Müstenif avukatı ayrıca bu şahidin konu ödeme fişi ile birlikte 36 Milyon TL.'yi Sobutay Irıkoğluna ödemek üzere verdiği iddiası maddi şahadet "best evidence" olan Emare 2 vezne defteri ile de takip edilmektedir. Mahkemey-e Emare 2 olarak sunulan vezne defterinde konu ödeme fişi ile bu paranın bu şahidin el yazısı ile, direkt olarak Sobutay Irıkoğluna öden- diğine dair kayıt vardır. Bu durumda daha geçerli bir şahadet olan Emare 2 vezne defterindeki bu kayıtla bu şahidin ko-nu 36 Milyonun nakit olarak sanığa, Sobutay ırıkoğluna ödenmek üzere verdiği yönündeki iddiasının İlk Mahkemece kabul edilmemesi gerekirdi. Yine müstenif avukatı ilgili tarihte sanığın vezne kapanacağı sırada konu ödeme fişini elden kendisine getirdiğini,- bu fişi ve 36 Milyonu Sobutay Irıkoğluna ödenmek üzere aldığını ve bu fişin geri vezne kapanmadan önce getirilmediğini iddia etmiştir. Halbuki Emare 2 vezne defteri incelendiğinde aynı gün veznede 27 ödeme işlemi yapıldığı, konu 36 Milyonun Sobutay Irıkoğ-luna direkt olarak ödendiğinin 13. sırada kayıtlı olduğu ve bu durumda sözü edilen 36 Milyonun ödenmesinden sonra birçok daha işlem yapıldığı görüldüğüne göre en son yapılan ödemenin bu 36 Milyon olmadığı açıklık kazanmış olup şahidin bu husustaki iddialar-ı da yine maddi bir şahadet olan vezne defteri ile tekzip edilmektedir.

Bu şahidin bu başlık altındaki iddiaları bir başka açıdan incelendiğinde aynı gün yapılan işlemler ve Hüsnü Dubanın şahaeti ile de bir dereceye kadar tekzip edilmiştir. Şöyle ki vezn-e defterine işlenen ödeme fişleri vezne kapandıktan sonra aynı gün, Mahkemeye Emare 3 olarak sunulan ve çarşaf diye bilinen deftere işlenmektedir. Konu fiş aynı gün, Emare 3 çarşaf diye dlandırılan deftere Hüsnü Duba tarafından işlenmiş olduğuna göre vezne-dar Taşer Gürdalın bu fişin vezneye getirilmediği yönündeki iddiası, sunulan Emare 3 ve Hüsnü Dubanın şahadeti ile de tekzip edilmiştir. Müstnif avkatına göre Mahkeme tüm bu hususları lâyıkı ile değerlendirmemek ve bu şahidin şaahdetini doğru olarak kabul -etmekle hata etmiştir.

Müstenif avukatına göre veznedar şahit Taşer Gürdal şayet vezneden para eksilmişse itham altında olması gereken bir kişidir ve şahadeti titizlikle değerlendirmesi gerekirdi. Bu şahidin konu 36 Milyonu sanığa ödediği yönündeki iddia-ları sornadan uydurulmuş bir hikâyedir. Şayet olay bu şahidin iddia ettiği gibi cereyan etmişse küçük bir banka şubesi olan bu şubede 36 Milyonun bu şahit tarafından sanığa ödendiğinin başka birisi tarafından görülmemiş ve teyit edilmemiş olması son derece- düşündürücüdür. Ayrıca şayet bu hikâye sonradan uydurulmuş değilse fişin geri getirilmediği iddia edildiğine göre niye bu şahit olayı başka bir memura söylememiştir. Bu şahit iddia ettiği bu olayı banka şubesinde herhangi birisine de söylememiş, çok sonra-ları konu ödeme fişinin kayıpta olduğunu öğrendiği zaman da dahi bankadaki ilgili memurla "ben bu fişi 18.5.1990'da para ile birlikte müdüre verdim, geri getirdiğini hatırlamam" demesi gerekirken bu geç safhada dahi hiç birisine ilgili tarihte 36 Milyon il-e ödeme fişini sanığa verdiği yöndeki iddiasından bahsetmemiştir. En ilginç taraf konu fişin kaybolduğu ve banka personeli tarafından arandığını duyduğu zaman dahi ilgili tarihte bu ödeme fişi ile parayı sanığa verdiği yönündeki iddiasını hiç birisine söyl-emeyerek onlarla birlikte bu fişi aramaya koyulmasıdır. Bu şahidin bu tavır ve hareketi snaığa yönelik yapmış olduğu iddiaları ile taban tabana zıttır. İlk Mahkeme tüm bu serdedilen olguları dikkate alıp bu şahidin şahadetini değerlendiririken kendi kendin-e sorması gereken birçok soruları sormadan bu şahidin şahadet ve iddialarına itibar etmekle hata etmiştir.

Müstenif avukatı Mahkemeye şahit olarak çağrılan Özgür Özgürlerin şahadetinin de bitaraf olmadığını iddia etmiştir. Bu şahit konu banka şubesini mü-dür olarak dervalmak için gönderilmiş bir kişidir. Sanıkla merkez şubesi arasındaki ihtilâfları bildiği halde banka şubesini müdür olarak devralmak için görevlendirildiğini sanıktan saklamış ve sanığın her hareketinde bir suç aramak ve onu suçlamak için ça-ba göstermiştir. Bu şahidin tavır ve hareketleri ve durumu dikkate alındığında şahadetinin bitaraf bir şahadet olarak kabul edilmemesi gerekirdi.

Müstenif avukatının iddiasına göre 1990 yılı başından beri sanık ile merkez şubesi arasında yetki meselesi b-ahane edilerek bazı sorunlar çıkmış ve bir ara sanık istifa etmek istemiştir. Ancak ihtilâf bir dereceye yatıştırılmış ve sanık ilgili tarihlerde Asbankın Güzelyurt Şube Müdürü olarak görevine devam etmiştir. Bu arada müdafaa sahidi no.1 Özgür Özgürler mer-kezden şubey müdürlük görevini devralmak için atanmış, bu durumu merkez şubesi sanığa bildirmediği gibi bu şahit de Güzelyurtta bulunmasının esas gayesini sanıktan gizlemiştir. Bu husus açıklıkla şahadette görülmektedir. Yine bu şahit şahadetinde sanığın E-mare 4 maliye kartını sahtelediğini, hesaplarda oynama yaptığını iddia etmiş, daha sonra istintakında bocalayarak bu iddialarından vazgeçme yönünü seçerek bu yöndeki iddialarını geri çekmiştir.

Müstenif avukatına göre bu şahidin şahadetinde inanmaması ge-rektiği gibi esasta sanığın suçlu bulunması yönünde kayda değer kaale alınması gereken bir şahadet de vermediğini iddia etmiştir.

Müstenif avukatı sanığın suçlu bulunmadında İlk Mahkemece üzernde durulan Sobutay ırıkoğlunun şahadetine de uzun boylu değin-erek bu şahidin de bitaraf bir şahit olmadığını iddia etmiş ve şahadetinde tutarsızlık ve çelişkilere değinmiştir.

Müstenif avukatının iddiasına göre Emare 2 kasa defteri maddi (best evidence) ve bağlayıcı bir şahadettir. Bu defterdeki kayda göre 36 Mily-on TL direkt olarak Sobutay Irıkoğluna ödenmiştir. Bu şahadet sözlü bir şahadetle (oral evidence) kolaylıkla bertaraf edilemez. Ayrıca kayıtlarda konu paranın Sobutay Irıkoğluna direkt olarak ödendiği görüldüğüne göre bu şahit sanığın suçlu bulunmaması hal-inde hak etmediği parayı geri ödemesi gerekecektir. Bu durumda Sobutay Irıkoğlunun şahadetinin çok ihtiyatla değerlendirilmesi gerekir. Bu şahidin şahadetine bakıldığında aynı gün bankaya hiç gelmediğini ve Lefkoşada bulunduğunu iddia ettiği görülür. Ayrı-ca bankaya 18.5.1990'da hiç gitmediğine göre de konu 36 Milyonu almadığını iddia etmektedir. Sanık ise şahadetinde sözü edilen ödeme fişinin üzerinde Sobutay Irıkoğlunun imzası bulunduğunu ve aynı gün bankaya gelerek bu fişi hazırlattığını iddia etmektedir-. Ödeme fişi, Emare 2 kasa defteri, Emare 3 çarşaf ve Emare 4 maliye kartına işlenmiş ve daha sonra şube muhasebecisi Ayşe Kalkanlı doğum izninden döndükten sonra hesaplar çeke dilmek istendiğinde aranmış ve bulunamamıştır. Bu fiş bulunamayıp Mahkemeye de -ibraz edilemediğine göre konu fişte Sobutay ırıkoğlunun imzası bulunup bulunmadığı hususunda iddia makamınca maddi bir şahadet Mahkemeye sunulamamıştır. Bu şahit şahadetini verdikten sonra ve başka bir şahidin istintakı sırasında Emare 2 kasa defteri incel-enirken Sobutay Irıkoğlunun 15 Mayıs 1990'da vezneden kendi ismine yazılmış şahsi bir çekinin bozdurulduğu görülmüştür. Bunun farkedilmesi üzerine Mahkemeye gerek veznedar Taşer Gürdal ve gerekse bu şahit betekrar çağrılmışlardır. Ancak konu şahsi çekin ar-kasında Sobutay ırıkoğlunun imzası yanında başka bir imza da bulunduğu tespit edilmiş ancak bu çekin üzerindeki ikinci imzanın kime ait olduğu ve paranın bu imzası ve kimliği tespit edilemeyen şahsa ödenip ödenmediği ne kayıtlarda ne de sunulan şahadetle t-espit edilmemiştir. Bu durumda bu çekin Sobutay Irıkoğlu tarafından şahsen bozdurulup bozdurulmadığı ve dolayısıyle ilgili tarihte bankaya gidip gitmediği de açıklık kazanmamıştır.

Müstenif avukatı, Sobutay Irıkoğlunun, şahadetinde birçok hususları gizle-me yönüne gittiğini, kayıp fiş üzerindeki hesap numarasını hatırlamadığı gibi o günlerde 36 Milyon faiz getirecek hesabının olmadığını ifade etmesine karşın kaç hesabı bulunduğu, ne kadar faiz getirdiği hususunda açıklayıcı bilgi vermekten kaçınmıitır. Mah-kemeye sunulan sair şahadetle tespit edildiğine göre ilgili tarihlerde muhtelif hesaplarda 265 Milyona baliğ olan paracı mevcut olduğu sabit olmuştur. Ayrıca sair şahitlerin sunduğu şahadete göre bnaka heyeti idaresinde görevli olan ve Güzelyurt Şubesinin -işlerine devamlı olarak akrışan bu şahide o günleerdeki normal mevcuata ödenen %55 faizin çok üzerinde faiz ödendiği, bu faiz farkının bankanın kâr ve zarar hesaplarından karşılanmakta olduğu da görülür. Bu durumda Sobutay ırıkoğlunun ilgili tarihlerde 36 -Milyon TL. faiz getiren hesabı olup olmadığı da lâyıkı ile şaahdetle aydınlanmamıştır.

Müstenif avukatı konu 36 Milyonun kapanmış bir hesap için ödendiğinin Emare 4 ve 5'e işlenen hesap numarası dikkate alındığında görüldüğünü ancak konuyu aydınlatabilec-ek ödeme fişi kaybolduğu için bu fişten doğru olarak Emare 4 ve 5'e aktarılıp aktarılmadığının sıhhatli olarak tespit edilemediğini iddia etmiştir. Müstenif avukatına göre Sobutay ırıkoğlunun ilgili tarihlerde 36 Milyon TL: faiz getiren hesabı bulunup bulu-nmadığı lâyıkı ile tesit edilmediğini, her halükârda bu tarihlerde 265 Milyona baliğ olan mevduatı bulunduğu sabit olduğuna göre bu miktarın faiz getirebilecek başka bir hesap numarasının yanlışlıkla ödeme fişine ve daha sonra Emare 4 ve 5'e işlenmiş olabi-leceği üzerinde titizlikle durulması ve bu hususun sanık lehine alınması gerektiğini ileri sürmüştür.

Müstenif avukatı sair şahitlerin şahadetine de teker teker değinmiştir. Bu şahitler arasında konuya bir dereceye kadar ışık tutabilecek olan iddia makam-ı şahidi Mahmut Sezinlerin şahadetine de değinmiştir. Bu şahidin banka merkezinden Asbank Güzelyurt Şuebsinin iç murakabesini denetlemekle görevli murakıp olarak Mayıs 1990'da iki defa Güzelyurt Şubesini teftiş ettiğini ve bu teftişlerde banka hesaplarında- herhangi bir hata veya açık bulunmadığı yönündeki şahadetine de işaret etmiştir. Müstenif avukatı bu şahidin şahadetine göre 36 Milyonun 4-330-11-4 numaralı Sobutay Irıkoğlunna ait mevduat hesabının faizi olarak ödenmiş olduğunun görüldüğünü ancak bu hesa-bın 1989'da kapanmış olduğunu ifade etmesine karşın defterlere geçirilen bu hesap numarasında bir yanlışlık olup olamayacağını kesin olarak söyleyememiştir. Ayrıca bu şahit Sobutay Irıkıoğlunun 18.5.1990 tarihi itibarı ile 36 Milyon faiz taşıyan bir hesabı- bulunmadığını ifade etmekle beraber Sobutay Irıkoğlunun muhtelif hesapları bulunan ve 265 Milyon TL.'ye baliğ olan Sobutay Irıkoğluna ait paraların sürelerinin ne olduğu, ne kadar faiz getirdiği hakkında ayrıntılı bilgi verilmediği için bu konu üzerinde M-ahkemeye inceleyip bir yargıya varmasına yeterli şahadet sunulmamıştır. Özellikle sunulan şahadetten görülebileceği gibi Sobutay Irıkoğlu kendine ait bazı mevduat hesaplarından vadesi gelmeden faiz aldığı ve bu şahsa özel işlem yapılarak hem vadesi gelmiş -gibi faiz ödendiği, hem de yasal mevzuat dışı olarak bankanın kâr ve zarar hesabından yüksek faiz ödendiği yönündeki şahadet dikkate alındığında ilgili tarihlerde bu şahsın 36 Milyon TL. faiz alabilecek hesabı bulunup bulunmadığının lâyıkı ile aydınlatıl-m-adığına da değinmiştir.

Müstenif avukatının iddiasına göre esas ödeme fişi Mahkemeye ibraz edilmediği için dava konusu hesap numarasının ödeme fişine hakikaten yazılıp yazılmadığı belli olmamıştır. Sanığın izahatına göre Emare 4 olarak sunulan maliye kar-tına geçirilen miktar ile hesap numarasının başka karttan aktarıldığı, esas karttaki kayıtlarda şube maliyecisinin doğum izninde olduğu bir sırada görevde yeni olan Hüsnü Duba tarafından birçok yanlışlıklar yapıldığı ve kullanılamaz hale geldiği için ilk k-artın iptal edilerek ikinci yeni karta bu ve sair hesapların geçirildiği, 36 Milyonun görüldüğü yerde yazılı olan 314.000TL.'nin çizilerek üzerine 36 Milyonun sanık tarafından yazıldığı kabul edilmektedir. Ancak müstenif avukatı bu düzeltmenin sanık tarafı-ndan parafe edildiği, sanığın hesapları sahteleme suretiyle para temin etme niyeti olmuş olsa idi bu düzletmenin üzerine kendi parafesini atmasının söz konusu olamaycağına değinmiştir. Müstenif avukatının iddiasına göre 000213 numaralı maliye kartı üzerind-e yapılan bu düzeltmenin sahte olamdığını, sanığın izah ettiği gibi kullanılmaz hale gelen karttan buraya gördüklerini aktardığı ve bu kart üzerinde yapılan düzeltmeyi de parafe ettiğine göre konu kartı sahteleme niyetini taşımadığı açıklık kazanmıştır. İl-k Mahkeme bu hussuları da sanığın izahatı ışığında değerlendirmemek ve sanığı sair davalar yanında 4 ve 5. davadan suçlu bulmakla hata etmiştir.

Yine müstenif avukatına göre tüm olgular dikkate alındığında sanığın itham olunduğu suçlardan suçlu bulunması-na yeterli şahadet bulunmadığı gibi özellikle sanık aleyhindeki ödeme fişini sahteleme suçunun unsurlarının ispat edilmediğini ileri sürmüştür.

Aleyhine istinaf edilen tarafından bulunan savcı, müstenif avukatı tarafından ileri sürülen birçok tenakuza ve- tutarsızlığa değinmemiştir. Şahit olarak çarğılan Taşer Gürdalın bizzat sanık atarından işe alındığı ve sanığın kendisine komplo yapıldığı yönündeki iddialarını da tutarsız olduğu üzerinde durmuştur. Ayrıca 36 Milyon faiz ödenen hesabın numarasının sanık -tarafından da ifadesinde kabul edildiği ispatlandığına ve bu hesabın 1989 yılında kapanmış bir hesap olduğuna göre mevcut sanık aleyhindeki ithamların ispatlanmış olduğunu ileri sürerek İlk Mahkemenin sanık aleyhinde vermiş olduğu mahkûmiyet kararının doğr-u olduğuna değinmiştir.

Yapılan argümanlar ışığında mevcut şahadete göz atıldığında sanığı suça bağlayan en esaslı şahit veznedar Taşer Gürdal ve Sobutay Irıkoğlunun şahadeti görülmektedir.

Müstenif avukatının veznedar Taşer Gürdalın şahadeti için iler-i sürdüğü çelişki ve tutarsızlıklar zabıtalrdaki şahadette açıklıkla görülmektedir.

Özetle bu şahit ilgili tarihte Sobutay Irıkoğlunun adına isdr edilen ödeme fişinde sadece müdürün imzası bulunduğunu esas sorgulamasında iddia etmiş, sonra bunu değiştire-rek başkalarının da imzası bulunduğunu teslim etmiştir. Bu şahidin ilgili tarihte konu ödeme fişini vezne kapancağı zaman sanığın elden getirdiği ve bu fişte görülen 38 Milyonun Sobutay ırıkoğluna ödenmek üzere sanığa ödendiği ve ödeme fişinin geri vezne k-apanmadan getirilmediği yönündeki iddiaları tamamen tutarsız ve sorndan uydurulmuş bir hikâye olarak görülmektedir. Küçük bir banka şubesinde bu şahidin söylediklerini görüp teyit edebilecek hiçbir başka şahidin bulunmamamsı şüpheleri artırmaktadır. Konu b-ununla da kalmmakta bu şahidin söyledikleri daha sonra geçerliliğine değineceğim maddi şahadetle de tekzip edilmektedir. Şöyle ki; Emare olarak sunulan kasa defterinde konu ödeme fişi ile 36 Milyon TL.''in direkt olarak Sobutay ırıkoğluna ödendiği bu şahid-in el yazısı ile kayıtlıdır. Vezne kapancağı sırada fişin getirildiği hikâyesi ise 18.5.1990 tarihinde veznede 27 ödeme işlemi yapıldığı ve konu 36 Milyonun 13. sırada yer aldığı, bu ödemeden sonra geriye kalan muhtelif ödeme işlemleri yapıldığı maddi şaha-detle tespit edildiğine göre bu yöndeki iddiası da tekzip edilmektedir. Mahkemeye izah edilen yönteme göre kasa defterinden sonra ödeme fişleri ve ödenen miktarlar Emare 3 çarşaf diye bilinen deftere işlenmektedir. Konu fiş ve 36 Milyon TL. aynı gün Emare -3 çarşafa Güsnü Duba tarafından işlendiğine göre bu fişin vezne kapandığı sırada kendisine getirildiği ve Sobutay Irıkoğluna ödenmeküzere bu fiş ve sözü edilen 36 Milyon TL.'nin sanığa verildiği ve bu fişin tekrar geri getirilmediği iddiası da yine bu olgu-lar ışığında tekzip edilmektedir. Bu şahidin daha sonraki tavrı ve hareketleri de ileri sürdüğü hikâye ile taban tabana zıttır. Direkt ödenmesi gereken kişiye ödenmeyen ve emaneten başka birisine vezneden ödenen küçük miktar için dahi makbuz alınırken 36 M-ilyon gibi büyük bir para için hiçbir makbuz alınmamış olması da pek tutarlı görülmemektedir. Bu şahidin daha sonraki tavır ve hareketleri de söyledikleri ile çelişki arzeder. Bu şahidin ileri sürdüklerini, aynı gün veya müteakip günlerde bankadaki hiçbir -personele bahsetmemesi, konu fiş Emare 3 ve 4' işlendikten sonra ve daha sonra kaybolduğu tespit edildiği anda dahi herhangi bir personele bu ileri sürdüğü hikâyeden bahsetmememsi ve onlarla birlikt bu fişi aramaya koyulması da bu şahidin ileri sürdüğü idd-iaların son derece tutarsız ve uydurma olduğunu ortaya koyaktadır.

Bu şahidin şahadetindeki birçok çelişki ve tutarsızlıklara uzun boylu burada değinem lûzumunu hissetmiyorum. Ancak bu şahidin Emare 2'de görülen kayda göre konu 36 Milyonu direkt Sobutay -Irıkoğluna ödediğine dair ekndi el yazısı ile yaptığı kayıt şifahi şahadetle tekzip edilip edilemeyeceği üzerinde daha sonra duracağım. Hemen şunu da belirteyim ki direkt itham altında olması gereken esas kişi bu şahittir ve bu şahidin şahadeti ve iddialar-ı İlk Mahkemece değerlendirilirken son derece titiz davranılması gerekirdi.

Sobutay Irıkoğlunun şahadetinde gelince bu şahit de bitaraf bir şahit olmaktan uzaktır. Emare 2 kasa defterinde bu para kendisine direk ödendiği görüldüğüne göre sanığın suçlanma-ması ve suçlu bulunmaması halinde haksız olarak ödendiği görülen bu parayı geri iade etmesi gerekecekti.

Bu şahit 18.5.1990 tarihinde Güzelyurt Şubesine hiç gitmediğini ve Lefkoşada bulunduğunu iddia etmesine rağmen aynı gün kendi ismine yazılı şahsi çek-in bu bankada bozdurulduğu görülmektedir. Konu çekin arkasında kendi imzasından başka birisinin imzası bulunmuş olmasına rağmen bu imzanın kime ait olduğu ve hakikaten bu çekin, kimliği tespit edilemeyen kişiye ödenip ödenmediği de belirlenmemiştir. BU dur-umda Sobutay ırıkoğlunun ilgili tarihte bankaya gitmediği yönündeki şahadeti de oldukça muğlaktır. BU şahit ayrıca son deerece ciddi ithamlarla karşılaşan sanığın dürüst ve inanılır bir kişi olduğu, geçmişte sanığa boş çek verdiği ve bu şahsın hiçbir suist-imalde bulunmadığını ifad etmesine rağmeen ilgili banka şubesinde, konuyu aydınlatılabilecek hesapları hakkında sıhhatlı bilgi vermekten kaçınmıştır. Bu şahsın ilgili banka şubesinde birçok mevduat hesabı bulunduğu şahadetle tesit edilmiştir. Bu şahit kend-isince özel ve belki de masum nedenlerle hesapları hakkında bilgi vermekten kaçınmış olabilir. Ne var ki ciddi ithamlarla karşılaşan sanığa yardımcı olmak istiyorsa idi bu hesapları hakkında Mahkemeye detaylı bilgi vermesi ve sanığın sıhhatli bir şekilde y-argılanmasını kolaylaştırması gerekirdi. Bu şahit hesapları hakkında yeterli bilgi vermediği cihetle hakikaten ilgili tarihlerde 36 Milyon TL. faiz taşıyabilen hesabı bulunup bulunmadığı veya 2-3 hesabın birleştirilerek bu faiz miktarlarının konu fişe yazı-lıp yazılmadığı açıklanamamıştır. Yine şahadete tebellür ettiğine göre bu şahit heyeti idaresinde olması yanında Asbank Güzelyurt Şubesinin işlerine sık sık karışan birisidir. Mevduat hesaplarında vadesinde faiz olarak para çektiği ve bu durumda dahi kendi-sine bankanın kâr ve zarar hesabından eklenerek yüksek faiz ödenmek suretiyle ayrıcalık yapıldığı sabit olmuştur. İlgili tarihlerde bu şahsın 36 Milyon TL. faiz getiren hesabı olup olmadığına karar verirken bu hususların da dikkate alınması gerekirdi.

So-butay Irıkoğluna isdar edilen ödeme fişi üzerindeki hesap numarasına gelince; bu hesap numarasının kapatılmış bir hesaba ait olduğuna dair şahadet mevcuttur. Ancak sanığın itham edildiği esas suçları aydınlığa kavuştırabilecek, sahtelediği iddia edilen öde-me mekbuzu Mahkeemye ibraz edillememiş, bu makbuz hakkına şifahi şahadet verilmesi yönüne gidilmiştir. Bu şahadetin geçerliliği ve yasal durumu daha sonra inceleyeceğim. Ancak hemen şunu da belirteyim ki sanık suçlu bulunmadan önce gerek ödeme makbuzu gere-kse müteakiben deftere işlenen ve kapatıldığı tespit edilen hesap numarası hakkında sanığınb vermiş olduğu izahat dikkate alınarak bu izahatın doğru olma olasılığı bulunup bulunmadığı hakkında bir karar verilmesi ve bunlar dikkate alındıktan sonra gerek ko-nu ödeme makbuzunun kötü niyetle sahtelenip sahtelenmediği ve keza bu makbuza ve bilâhare defterlere geçirilen kapanmış hesap numarasının bir yanlışlık olup olmadığı veya sadece sahteleme maksadı ile yapılıp yapılmadığına karar verilmesi gerekirdi. Maalese-f bu hususlar İlk Mahkemede lâyıkı ile tezekkür edilmemiş, sanığın verdiği izahat üzerinde ciddiyetle durulmamış ve sanığın verdiği izahatın doğru olma olasılığının bulunup bulunmadığı hakkında da bir karara varılmamıştır.

Mevcut şahadeti lâyıkı ile değe-rlendirebilmek için sanığın merkez şubesi ile arasındaki ihtilâfa da bir göz atmak gerekir. Sanığın merkez şubesi ile arasında 1990 yılı başından itibaren yetki meselesinden doğan bir ihtilâf bulunuyordu. Bir süre önce görevden istifa etmek istemiş, istifa-sı kabul edilmemiş ancak konu banka şubesini müdür olarak devralmak için iddia makamı şahidi numaa 1 Özgür Özgürler konu şubeye bu maksatla gönderilmişti. Gerek merkez tarafından gerekse bu şahit tarafından bu şahidin şubede bulunma maksadı sanığa bildiril-memiş ve olayın cereyan ettiği Mayıs 1990'da bu şahit sanığın yaptığı işi sinsice kontrol etme durumunda idi. Buna rağmen Mayıs 1990'da konu banka şubesi iki defa terftiş edilmiş ancak hesaplarda herhangi bir aksaklık bulunmmamıştır. Bu olayın ise sanık ba-nkadan ayrıldıktan sonra ortaya çıkmış olması oldukça şüphe ile karşılanması gereken bir durumdur.

Konunun hukuki durumunu incelemeden önce müstenif avukatının ileri sürdüğü hususları dikkate aldığımda iddia makamı şahidi Taşer Gürdalın şahadetinin inanı-lır olmadığını, özellikle ödeme fişi ile 36 Milyon TL.'nin Sobutay Irıkoğluna verilmek üzere sanığa verdiği yönündeki iddiasının uydurulmuş bir hikaye olduğu kanaatindeyim. Sobutay Irıkoğlunun bitaraf bir şahit olmadığını, hesapları hakkında birçok hususla-rı Mahkemeye açıklamaktan kaçındığı, aynı gün kendisine yazılmış çekin kime ödendiğinin tespit edilmediği hususları dikkate alındığında bu şahidin şahadetinn de kabul edilmemesi gerektiği görüşündeyim. İddia makamı şahidi numara 1 Özgür Özgürlerin ise şaha-etinde belirlenen tavrı hareketleri, banka içerisindeki tutumu ile tavrı hareketleri, esas sorgulamasında sanığa yönelik yapmış olduğu ithamları istintakta sıkı sorgulamaya tabi tutulduktan sonra geri çektiği dikkate alındığında bu şahidin şahadeti de güve-nilir bir şahadet değildir. İddia makamı şahidi Mahmut Sezinlere gelince; bu şahit konu banka şubesini, olayın cereyan ettiği Mayıs 1990'da iki defa teftiş ettiğini, hesaplarda bir hata bulunmadığını, sanık bankadan ayrıldıktan sonra ise ortaya atılan bu o-layı lâyıkı ile aydınlatılmamış ve yaratılan bu çelişkinin yanıtlarını verememiştir. esasen bu şahidin şahadeti, üzeirnde durulan esas şahitlerin şahadetinin kabul edilmesi halinde bir mana taşıyabilirdi. Geriye kalan şahitler ise konuyu aydınlatıcı bir b-ilgi verememişlerdir ve bunların şahadeti üzerinde pek durulması gerekmemektedir.

Şimdi de yasal duruma değinmek isterim. Sanık aleyhindeki 1. dava Sobutay Irıkoğluna ait 4-33-11-4 numaralı hesaba karşılık 36 Milyon TL: faiz ödenmesini amaçlayan sahte bi-r ödeme fişi tanzim etmekle ilgilidir. Sanığın böyle bir ödeme fişini tanzim etmeye yetkisi olduğuna göre ilk bakışta bir evrak sahteleme olayı söz konusu görülmemektedir. Sahtelendiği iddia edilen ödeme fişi üzerine yazılan mevduat hesabı numarasının kapa-tılmış bir hesaba ait olduğu ileri sürülmüştür. Bunun bir yanlışlık olup olmadığı ve hakikaten sanığın bu fişi düzenlerken sahtelemek niyeti mevcut olup olmadığının iddia makamı tarafından ispat edilmesi gerekirdi. Sahteleme suçlarında niyet unsuru idia am-kamınca ispat edilmesi gereken esas unsurlardan birisidir. Bu niyetin gerek direkt olarak veya çevre şahadetle ispat edilmesi mümkündür. Bu meselede konu ervağı sahte kılabilecek tek husus ödeme fişi üzerine geçirilen kapatılmış hesap numarasıdır. Bu husus-a daha sonra değineceğim. Ancak ilk önce sahtelendiği iddia edilen ervakın ibraz edilmediğine ve bunun doğuracağı neticelere değinmek isterim.

Archbold Criminal Pleading Evidence and Practice, 38. baskı, paragraf 2191, sayfa 850'de R. v. Hall, 12 Cox 159-'a atıfta bulunularak sahtelendiği iddia edilen evrakın Mahkemeye ibraz edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Böyle bir evrakın ibraz edilmemesi halinde orijinal ervak yerine kopyasının ibrazı veya şifahi şahadt verilmesi mümkün olabilir. Ancak (secondary e-vidence) veya şifahi şahadet verilmesinden önce ilkin konu ervakın sanıkta olduğu iddia ediliyorsa sivil davalarda olduğu gibi bunun Mahkemeye sanık tarafından ibrazı için ihbar gönderilmesi gerekir.- Bak: Archbold Criminal Pleading Evidence and Practice, -38. baskı, paragraf 1003. Bu meselede sahtelendiği iddia edilen evrakın sanığın tasarrufunda bulunabileceği şahadette ima edilmek istenmiştir. Ancak bu evrakın sanığın tasarrufunda olduğu veya onun tarafından tahrip edildiğine dair şahadet yoktur. Bu ervak- şayet sanığın tasarrufunda olduğu iddia edilmekte ise idi, ona ihbar verilmesi gerekirdi, bu yapılmamıştır. Bu durumda ervak hakkında, duruşmada yapıldığı gibi, şifahi şahadet verilmesi yönüne gidilmezden önce aslının kaybolduğuna dair şahadet verilmesi v-e aslı kaybolmuş ise yazılı bir kopyasının ibraz edilmesi gerekirdi. Yazılı bir kopyası ibraz edilmediği gibi konu ödeme fişinin sadece asıl olarak bir nüsha çıkarıldığı ve başka bir kopyasının bulunmadığı yönünde de şahadet verilmiştir. Bunlar yapılmadığı-na göre şifahi şahadetin Mahkemeye ibraz edilmemesi gerekirdi. Konu ödeme fişinin şayet aslı kaybolmuş ise bir kopyasının ibraz edilmemiş olması bu meselede büyük bir eksikliktir. İddia makamı şahidi Sobutay Irıkoğlu konu günde ilgili banka şubesine gidip -ödeme fişinde görülen miktarı almadığına dair şahadet vermiştir. Sanık ise bu fişi Sobutay Irıkoğlunun hazırlattığını ve ödeme fişinde kendi imzası yanında ödemeye yetki veren başka kişilerin imzası bulunduğu gibi Sobutay Irıkoğlunun da imzası bulunduğunu -söylemektedir. Konu fişin aslı ibraz edilmemiş olmasına rağmen kopyası ibraz edilmiş olsaydı bu konular aydınlatılmış olacaktı. Bu evrak hakkında bilgi veren ve daha önce değindiğim sanık hakkındaki iddiaları yapan veznedar Taşer Gürdalın şahadetine inanıl-madığına göre, 1. dava üzerinden saığın verdiği izahat da dikakte alındı-ğında bu davadan mahkûm edilmeemsi gerekir.

Konuya bir başka açıdan baktığımda saniyen iddia makamının Emare 4 ve 5'de yer alan hesap numarsını ve bu hesabın kapandığını ispatladıkt-an sonra bu hususta sanığa bir ispat külfeti düştüğünü kabul etsem dahi sanığın gerek ifadesinde ve gerekse Mahkemede bu ifadesine dayanarak tekrarladığı izahatını dikkate alıp değerlendirdiğimde yine sanığın bu davadan beraat etmesi gerekmektedir.

Ceza -davalarında belirli hususları iddia makamı ispat ettikten sonra hakikatlere dayalı bir karine (presumtion of fact) doğabilir. Bu gibi halde bu karineyi bertaraf etmk külfeti sanığa düşmektedir. Ancak yerleşmiş hukuk ilkesine göre sanığın vermiş olduğu şaha-detin ihtimaller dengesine göre değerlendirilmesi gerekir. Regina v. Hussein Ahmed Koutchouk, 22 C.L.R., s.65'de R.v. Carr-Briant (1943) K.B. 607, at page 612'ye atıfta bulunularak şu görüşe yer vermektedir:

" 'In our judgement, in any case where, either- by statute or at common law, some matter is presumed against an accused person 'unless the contrary is poved', the jury should be directed that it is for them to decide whether the contrary is proved, that the burden of proof required is less than that re-quired at the hands of rhe prosecurion in proving the case beyond a reasonable doubt, and that the burden may be discharged by evidence satisfying the jury of the probability of that which the accused is called upon to establish.'

From the excerpts of th-e above authorities it follows that the appealnt in order to succeed in his defence, had to satisfy the trial Court that his excuse or his exculpatory reason for possessing the weapon, in other words his version as to why he came to possess the pistol in t-he afternoon of the 3rd December last, was a probable one.
..............."

Yine aynı konuda Glanville Williams'ın Criminal Law isimli kitabının 7. baskı, s.877 ve 878'de R.v. Schama (1914) 84 L.J.K.B. 396'ya atıfta bulunularak şu görüşe yer verilmek-tedir:

"In the case such as the present. the jury should be told that they may, not that they must, in the absence of any explanation which may reasonably be true, convict the prisoner. But if an explanation has been given by the accused, then it is for -the jury to say whether upon the whole of the evidence they are satisfied that the prisoner is guilty. If the jury think that the explanation given may reasonably the true, although they are not convicted that it is true, the prisoner is entitled to be acq-uitted, inasmuch as the Crown would then have failed to discharge the burden imposed on it by our law of satisfying the jury beyonde reasonable doubt of the guilt of the prisoner. The onus of proof is never changed in these cases; it always remains on the -procesuction."

-Görülebileceği gibi son alıntıdan bir izahat vermesi halinde verilen izahatın doğruluğuna mahkeme ikna edilmiş olsa dahi izahatın makul olarak ddoğru olma olasılığı mevcutsa bu durumun sanık lehine alınarak beraat ettirilmesi gerekmektedir.
-
İlk Mahkeme iddia makamının sanık aleyhindeki davalardaki ispat külfetini pek dikkate almayarak sanığın söylediklerini iddia makamı şahidi veznedar Taşer Gürdal ile Sobutay Irıkoğlunun şahadetleri ile karşılaştırılarak hangisine inanılması gerektiği yön-ünde bir bulguya varmış ve bu bulguya varırken de özellikle veznedar Taşer Gürdalın çelişkilerle dolu şahadetini pek eleştirmeden bu şahidi sanığın işe almış olduğu ve sanığın aleyhine ileri sürdüğü iddiaların bir komplo olmadığı yargısına vararak konuyu s-on derece sathi incelediği gibi sanığın vermiş olduğu izahatın doğru olma olasılığının olup olmadığını da incelememiştir.

Emare 2 oalrak ibraz edilen kasa defterinde sahtelendiği iddia edilen ve Sobutay Irıkoğlunun ismine isdar edilmiş olan 36 Milyon TL:-'nin ödeme fişindeki paranın veznedar Taşer Gürdal tarafınan direkt oalrak Sobutay Irıkoğluna ödendiği bu şahidin el yazısı ile görülmektedir. Kanaatimce Emare 2 Mahkemeye ibraz edildikten sonra buradaki ödemenin Sobutay ırıkoğluna yapılmadığı yönündeki ge-rek Taşer Gürdalın gerekse Sobutay Irıkoğlunun şahadetinin kabul edilmemesi, şayet kabul edilecekse bu maddi şahadeti tekzip eder mahiyette verilen şahadetin son derece titizlikle incelenmesi ve ne sebeple Emare 2'deki maddi şahadete inanılmaması gerektiği-nin gerekçeleri ile birlikte kararda yer alması gerekirdi. İlk Mahkeme kararına göz atıldığında bu hususun üzerinde hiç durulmadığı ve bu konunun hiç kaale alınarak incelenmediği görülmektedir. Kanaatimce bir ceza davasında bu husus gözardı edilemeyecek or-anda büyük bir hatadır.

Yukarıda söylediklerim 1. davaya bağlı olan 2. ve 3. dava için aynen geçerlidir ve sanığın 1. davadan beraat etmesi gerektiğine göre buna bağlı olarak 2. ve 3. davadan da aynı nedenlerle beraat etmesi gerekir.

Sanık aleyhindeki -4. dava sözü edilen ödeme fişinde görülen şirkete ait 36 Milyon TL. nakit parayı dolandırmak maksadı ile 000213 numaralı maliye kartını tahrip etmek sureti ile ortadan kaldırmak ve 5. dava ise aynı kart üzerinde sahte bir kayıt yapmak sureti ile aynı paray-ı dolandırmak maksadı ile zimmetine geçirmekle ilgilidir.

Bu hususta sunulan şahadete göz atıldığında Mahkemeye emare olarak sunulan ve 000213 numaralı maliye kartının yerini alan başka bir maliye kartında 314.000TL.'nın çizilerek üzerine 36 Milyon TL. y-azıldığı ve bu düzeltmenin sanık tarafından parafe edildiği görülmektedir. Hemen şunu da belirteyim ki muavin diye adlandırılan ve sanık tarafından tahrip edildiği idda edilen 000213 numaralı kart yalnız başına mütalâa edilmemesi gerekir. Şahadette izah ed-ilen işlemlere göre vezneden ödeme fişi ile yapılan ödemeler daha sonra Mahkemeye Emare 3 olarak ibraz edilen ve çarşaf diye adlandırılan defter-ı kebir (muvazene cetveli)'ne işlenmekte, daha sonra Emare4 ve 5 olarak görülen muavin diye adlandırılan kart v-eya defterlere işlenmektedir. Öyle anlaşılıyor ki günlük kartın kontrolü ilkin Emare 3 çarşafta yapılmakta, sonra muavin hesaplarına aktarılmaktadır. Konu şubede bu işlerle görevli maliyeci Ayşe Kalkanlının izinli bulunduğu sürede bu işleri HüsnüDuba isiml-i görevde oldukça yeni olan başka bir muhasebe memuru yapmakta idi. Yine şahadete göre Hüsnü Duba, Emare 3 çarşafa konu makbuzu işlemiş, daha sonra muavin hesaplarına da Müdürün yardımı ile işlenmiştir. Görülebileceği gibi muavin hesapları ve sahtelenip or-tadan kaldırdığı iddia edilen 000213 numaralı maliye kartı sırası ile Emare 2 kasa defteri ve Emare 3 çarşafın bir devamı olup aynı veri ve bilgileri ihtiva etmektedir. Sanığın dolandırmak maksadı ile sahteleme niyeti varsa idi Emare 3 olarak ibraz edilen -çarşafı niye sahteleme yönüne gitmemiştir? Yine sanığın sahteleme niyeti varsa idi muavin hesabında yaptığı düzeltmeye niye parafesini koymuştur? Esasen yaptığı düzeltme hem Emare 2 kasa deferine, hem de Emare 3 çarşafa uygun olarak yapılmış olup buradaki -bilgileri doğrulamaktadır. Emare 2 kasa defterinin sahte olduğu iddia edilmediğine ve Emare 3 çarşafın shate olduğu da iddia edilmediğine göre muavin hesabında yapılan düzeltmenin sahteleme amacına yönelik olduğunu söylemek olası değildir. Hele bu düzletme-yi sanığın parafe etmiş olması sahteleme niyeti olan bir kişinin niyeti ile hiç bağdaşmamaktadır.

Tahrip edilen 000213 numaralı karta gelince, şahadetten sabit olduğuna göre ilgili şubenin esas muhasebecisi Ayşe Kalkanlı o günlerde görevde değildi ve bu -muhasebe işlerini de görevde yeni olan Hüsnü Duba yapmakta isi. Hüsnü Duba yeni olduğunu ve hesaplarda birçok hata yapabileceğini ve bu hataları üzerlerini çizmekle düzelttiğini kabul etmektedir. Sanık ise vermiş olduğu ifadesinde ve Mahkemedeki izahatında- 000213 numaralı maliye kartının yapılan birçok düzeltmeler ve lekelerle kullanılamaz hale geldiğini ve bunun yerine bu karttaki bilgileri başka bir maliye kartına aktardığını, bu şekilde iptal edilen kartı da iptal dosyasına koyduğunu söylemektedir. İddia- Makamı tarafından çağrılan şahitler ise bankada böyle bir iptal dosyası bulunmadığını ifade ettiler. Halbuki devamlı kullanım halinde olan bu kartların herhangi bir nedenle lekelenmesi, fazla düzeltmeden kullanılamaz hale gelmesi ve neticede bunun yerine -yeni bir kart açılması son derece olağan ve doğaldır. Sanığın vermiş olduğu bu izahat olağan olmaktan öteye iddia makamı şahitleri tarafından verilen şahadetten daha da inandırıcıdır.

Konuya bir başka açıdan baktığımda sanığın sözü edilen evrakı sahtelem-e niyeti olmuş olsa idi bu kart üzerinde görülen 33-11-4 numaralı hesap numarasının 1989'da kapanmış olduğunu iddia makamının iddia ettiği gibi bilerek yazmış ve uydurmuş ise niye bunu çizip aynı şahsa ait kapanmamış veya daha uygun bir hesapnumarası ile d-eğiştirmiştir ve aynı işlemleri niye diğer emarelerde de yapmamıştır? Bu suale iddia makamı tarafından doyurucu bir yanıt vermemiştir.

Yukarıda değindiğim gibi muavin hesabı ayrı gibi görülmekle berraber hakikatte sırası ile Mahkemeye ibraz edilmeyen öde-me fişi, Emare2 kasa defteri ve Emare 3 çarşafla birlikte mütalâa edilmesi gerekir. Bunlarla birlikte mütalâa edildiğinde muavin hesabında yapılan düzeltmenin doğru olarak kabul edilen Emare 2 ve 3'ün bir devamı olduğu ve onların sahte olduğu iddia edilmed-iğine göre bunun da sahte olamayacağı sonucuna varılması gerekir.

Kanaatimce yukarıda söylenenler ve özellikle sanığın izahatı dikkate alındığında sanığın 4. ve 5. davalardan da beraat etmesi gerekir.

Netice olarak sanığın mahkûmiyet aleyhine yapmış ol-duğu istinafın kabul edilmesine ve aleyhindeki1., 2., 3., 4. ve 5. davalardan beraat etmesine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim. Bu karara vardıktan sonra tabiatıyle Başsavcılık tarafından ceza aleyhine dosyalanan 9/92 sayılı mukabil istinafın da redd-edilmesine karar verilmesi gerekir.

Taner Erginel: Asbank Ltd.'in Güzelyurt Şube Müdürü olarak görev yapmış olan Sanık, bankaya ait 36 Milyon TL.yi zimmetine geçirmekle itham edilmiştir. Sanık aleyhine hazırlanmış ithamnamede 5 dava olmakla birlikte daval-arın tümü 36 Milyon TL'nin zimmete geçirilmesi ile ilgilidir. Şöyle ki; Sanık 1. davada 36 Milyon TL.'yi zimmetine geçirmek için sahte ödeme fişi tanzim etmekle, 2. davada sahte ödeme fişini kullanmakla, 3. davada 36 Milyon TL.'yi zimmetine geçirmekle, 4. -davada zimmete geçirme olayını gizlemek için 36 Milyon TL'nin ödendiğini gösteren maliye kartını ortadan kaldırmakla ve 5. davada maliye kartı üzerine sahte kayıt yapmakla itham edilmektedir. Sanık Ağır Ceza Mahkeme-sinde yargılandıktan sonra aleyhine geti-rilen davaların tümünnden suçlu bulunarak 1. ve 2. davalardan 9'ar ay, 3., 4 ve 5. davalardan ise 6'şar ay hapse mahkûm edildi. Sanık bu mahkûmiyet kararına karşı önümüzdeki istinafı dosyalamış bulunmaktadır ve Ağır Ceza Mahkemesinin kendisini mahkûm etmek-le hata ettiğini iddia etmektedir. Savcılık ise Sanığa verilen 9 ay hapis cezasının yetersiz olduğundan şikâyetçidir. Bu nedenle Savcılığın cezaya karşı dosyaladığı istinafla Sanığın mahkûmiyete karşı istinafı birleştirilerek dinlenmiş bulunmaktadır.

Önü-müzdeki davaya ilişkin olgular özetle şöyledir: Asbank Ltd'in Güzelyurt Şubesi, 2 odadan oluşan küçük bir banka şubesidir. Sanık, kurulduğu tarihten beri bu şubenin müdürü idi ve şubede Sanıktan başka görev yapan 6 memur daha vardı. Şubede muhasebe memuru -olarak görev yapan Ayşe Kalkanlı 4 Mayıs 1990 tarihinde doğum iznine çıktı ve 18 Haziran 1990'da göreve döndü. Ayşe Kalkanlı kendisi yokken yapılan ve eksik kalmış muhasebe işlerini tamamlamaya çalışırken hesaplarda bir tutarsızlık farketti. Şöyle ki; kâr -ve zarar kartındaki bakiye, toplam bakiyeden 36.314.000TL. farklı idi. Bunun üzerine defteri kebirdeki hesapları tek tek kontrol eden Ayşe Kalkanlı 18.5.1990 tarihli çarşafın üzerindeki 36.314.000TL.'nin defteri kebir kartına yazılmamış olduğunu, sadece 31-4.000TL. yazılıp daha sonra üzerinin çizilmiş olduğunu gördü. Ortada bir yanlışlık olduğunu düşünen Ayşe Kalkanlı hesapları uyuşturma amacıyle oraya 36.314.000TL yazdı. Daha sonra muavin hesapalrını kontrol ederken yine 36 Milyon TL.'lik bir farkla karşıla-ştı. Bunun üzerine 18 Mayıs tarihli zarfı açıp orada bulunması gereken 36 Milyon TL.''ik ödeme fiini aradı. Zarfta fişi bulamayınca durumu muhasebe sorumlusu Sezgin Hanıma anlattı. Sezgin Hanım Ayşe Kalkanlı ile birlikte veznedar Taşer Beyi gördüler ve sor-unu Şube Müdürü olan Sanığa intikal ettirdiler. Sanıkla birlikte 36 Milyon TL'lik ödeme fişini aradıkları halde bulamadılar.

Banka Yönetim Kurulu, Şube Müdürlüğüne 24 Mayıs 1990 tarihinde, geçici olarak Özgür Özgürler isimli bir kişiyi atamıştı. Özgür Öz-gürler Güzelyurt Şubesinde görev yapmaya başlamış fakat henüz şube yönetimini devralmamıştı. Bu olay bilgisine gelince merkezde iç murakıp görevini yapan Mahmut Sezinleri teftiş için şubeye çağırdı. Mahmut Sezinler Güzelyurt Şubesine gelerek hesap bakiyele-rini kontrol etti ve gerçekten hesaplarda tutarsızlık olduğunu, yani 18.5.1990 tarihinde birisinin bankadan karşılığı olmayan 36 Milyon TL. çektiğini saptadı. 18.5.1990 tarihli vezne defterini kontrol eden Mahmut Sezinler bu deftere 36 Milyonun Sobutay Irı-koğluna faiz olarak ödendiğinin belirtildiğini gördü. Muavin denilen hesapları inceleyen Mahmut Sezinler burada 36 Milyon TL'nin karalanmış olduğunu ve yanında açıklama sütununda Sobutay Irıkoğluna ait bir hesap numarası bulunduğunu tespit etti. Bu hesap n-umarasını kontrol edince 1989 yılında kapanmış bir hesabın numarası olduğunu ve bu hesap için faiz ödenmesinin söz konusu olmadığını ortaya çıkaardı. Dolayısıyle bankadaki belgelere göre Sobutay Irıkoğlunun 1989 yılında kapanmış bir hesabına 36 Milyon TL. -faiz tahakkuk ettirilmiş ve vezneden Sobutay Irıkoğluna 36 Milyon TL. Ödenmişti. Yanı Bobutay ırıkoğlu hakkı olmadığı halde bankadan 36 Milyon TL. çekmiş görünüyordu. Mahmut Seinler Banka Yönetim Kurulu üyesi de olan Sobutay Irıkoğlu ile temasa geçti. Sobu-tay Irıkoğlu daha sonra Mahkemede tekrarladığı gibi Mahmut Sezinlere 36 Milyonu almadığını söyledi. Daha doğrusu Sobutay Irıkoğlu 18.5.1990 tarihinde Lefkoşada olduğundan Asbank Güzelyurt Şubesine hiç uğramamıştı. Zaten kapanmış olan 33-11-4 no'lu hesaptan- faiz alması söz konusu değildi. Sobutay Irıkoğlunun şubede başka hesapları olmamakla birlikte Mahmut Sezinlere göre a tarihte bu hesapların da 36 Milyon TL faiz getirecek durumları yoktu. Mahmut Sezinlerin veznedar Taşer Gürdaldan aldığı bilgiler, şüphele-rin Sanık üzeine toplanmasına neden oldu. Taşer Gürdal daha sonra Mahkemede de tekrarladığı gibi 18.5.1990 tarihinde saat 12.00-12.30 arasında kasayı kapatmak üzere iken Sanığın kendisine 36 Milyonluk bir ödeme fişi getirdiğini, fişin Yönetim Kurulu Üyesi -Sobutay Irıkoğluna ödenmek üzere hazırlandığını, fişin araksında Sobutay Irıkoğlunun çifte imzası olması gerektiği halde, herhangi bir imzası olmadığını, fişteki tüm imzaların Sanığa ait olduğunu, Sanığa fişteki imzanın eksik olduğunu söylediği zaman, Sanı-ğın fişle parayı götürüp Sobutay Irıkoğluna imzalattıktan sonra geri getireceğini söylediğini, Sanık Şube Müdürü olduğu için itiraz etmeden 36 Milyonu Sanığa verdiğini, daha sonra Sanığın fişi imzalatıp kendisine geri getirmediğini, ancak Sanığın bu davran-ışını normal kabul ettiğini, çünkü kasa kapndıktan sonra fişi muhasebeye vermesi gerektiğini, Sanığın sözüne güvendiği için defteri kebire 36 Milyon TL.'nin Sobutay Irıkoğluna ödendiğini yazdığını söyledi.

Topladığı bilgiler ışığında Mahmut Sezinler olay-ı poise intikal ettirdi. Poliste sorgulanan Sanık polise verdiği gönüllü ifadenin bir bölümünde şöyle dedi:

".. 18 Mayıs 1990 tarihinde Sobutay Irıkoğlu şubemize geldi ve yanlışım yoksa üst kattaki odamıza çıktık. Sobutay Irıkoğlunun bankamızda vadeli he-sapları vardır ve bu hesaplarının bir kısmı yıllık bir kısmı da aylık faiz ödeme sistemi ile vadelidir. O gün geldiğinde faiz alacağını söyledi. Geçmiş gün bu şahsa yanlışım yoksa 33-11-4 numaralı hesabındaki faizleri hesapladım ve 36.000.000TL. tuttu. Bu -şahıs faizi alacağını söyledi. Ben de Kâr ve Zarar hesabından fişi doldurup imzaladım. Bu ödeme fişini treye koydum ve diğer memurlar tarafından alındı. Fişin arkasını Sobutay da imzaladı."

-Görüleceği gibi Sanığın savunması 36 Milyon TL'nin Sobutay Irıkoğlunun hesabının faizi olduğu, Sobutay Irıkoğlunun talebi üzerine bu paranın kendisine ödenmek üzere hazırlandığı, ödeme fişinin Sobutay Irıkoğlu tarafından imzalandığı ve dolayısıyle paranın- onun tarafından alındığı doğrultusundadır. Sanık Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı zaman bu savunmasında ısrar etti. Sanık Ağır Ceza Mahkemesi tarafından savunmasını yapmaya çağrıldığı zaman olduğu yerden yeminsiz ifadede şunları söyledi:
-
" İfademi polise gönüllü olarak verdim, ifademi ana hatları ile benimserim. İfade benden alınırken görevde olmadığım için bankadaki evrak ve kayıtlardan istifade etmek olanağım yoktu. Bankada herhangi bir tahrifat yapmadım, evraklarda yaptığım değişiklik-lerin yanına imzamı koydum, bu da gizli saklı veya kötü bir niyetim olmadığını gösterir. Dava konusu 36 Milyonu almadım, aleyhime söylenenler iftiradır. Bu vakadan önce banka yöneticileri ile aramızda ihtilâf vardı, bana karşı komplodur. Nitekim Sn. Özgür -Özgürler Güzleyut'a tayin olduğunda bana yardım olsun diye tayin oldu biliyordum ve Mahkemede söylediği gibi Özgür Özgürler yerime müdür olarak tayin olmuş, tabii haberim olmadan. Takdir yine Mahkemenindir."

-herhnagi bir ceza davasında bir sanığın suçlu olduğunu kanıtlamak yükümlülüğü İddia Makamınındır. İddia Makamı Sanığın suçlu olduğunu makûl şüpheden ari olaak kanıtlamak zorundadır. İddia Makamının suçu kanıtlamak için ibraz ettiği delilere karşılık Sanığ-ın savunmasında öne sürdüğü bir iddiayı makûl şüpheden ari olarak kanıtlaması gerekmez. Aksine Sanığın ihtimaller dengesi içinde suçsuz olma oalsılığının bulunduğunu kanıtlaması beraat etmesi için yeterlidir. ceza hukukunun bu genel ilkeleri ışığında önümü-zdeki devanın olgularını inceleyelim ve İddia Makamının Sanığın suçlu olduğunu kanıtlayabilip kanıtlayamadığını saptamaya çalışalım.
-
Yukarıda anlatılan olaylardan da anlaşılacağı gibi bu davada Sanığı suça bağlayan şahadet vardır. Şöyle ki; murakıp Mahmut Sezinler 18.5.1990 tarihinde bankadan 36 Milyon TL:'nin eksildiği, bu paranın Sobutay Irıkoğlunun 1989 yılında kapnmış bir hesabını-n faiziymiş gibi gösterilerek bankadan çekildiği hususunda şahadet vermiştir. Sobutay Irıkoğlu 18.5.1990 tarihinde bankadan faiz talep etmediği ve 36 Milyon TL.'yi almadığı hususunda şahadet vermiştir. Veznedar Taşer Gürdal ise 36 Milyon Tl.'yi Sobutay Irı-koğluna vermediğini, Sanığın Şube Müdürü sıfatını kullanarak parayı aldığını söylemiştir. Ağır Ceza Mahkeemsi diğer tanıkların yanısıra bu üç tanığın şahadetlerine inanarak Sanığı mahkûm etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi kararında Sobutay Irıkoğlu ile Taşer Gü-rdalın yalan söylediklerinin Sanık avukatı tarafından da öne sürülmediğine değinmiştir. Dolayısıyle önümüzde İddia Makamı tarafından açıkça kanıtlanan suçlar bulunmaktadır. Buna rağmen Sanığın savunmasında öne sürdüğü iddialar üzerinde bir bir duralım ve S-anığın iddialarının makûl bir şüphe yaratıp yaratmadığını araştırmaya çalışalım.

Sanık daha sonra Mahkemede benimsediği gönüllü ifadesinde, banka yöneticileri ile arasında bir ihtilaf olduğunu ve bir komplo ile karşı karşıya olduğunu iddia etmiştir. Önce- bu iddianın doğru olma olasılığının bulunup bulunmadığı üzerinde durtalım. Asbank Ltd. isminden de görüleceği gibi özel bir şirkettir. Bu özel şirketin ihtilâflı olduğu bir şube müdürünü görevden alma güçlüğü yoktur Bir banka, basit bir kararla görevden a-labieceği bir müdürden kurtulmak için, niçin komplo hazırlama ihtiyacı duysun? Kaldı ki olayların gelişmesi bir komploya kesinlikle uymamaktadır. Şöyle ki: bir komplo yapılmışsa bu komplo merkezdeki banka yöneticilerinin yanısıra Sobutay Irıkoğlu, Taşer G-ürdal ve Mahmut Sezinlerin bilgisi dahilinde hazırlanmış geniş bir komplo olabilir. Bu kadar geniş bir komploya taraf olan kişilerin 18.5.1990 tarihinde komployu gerçekleştiridkten sonrra, olayı unutup hiçbir şey olmamış gibi ise devam etmeleri ve Ayşe Kal-kanlının doğum izinden döndükten sonra tesadüfen hesapalrdaki bir tutarsızlığı görmesini beklemeleri makûl veya olası bir bir durum değildir. Kanımca basit bir kararla görevden alınabilecek bir kişiye böyle bir komplo hazırlanması olası değildir.

Sanığın- gönüllü ifadesinde belirttiği gibi 36 Milyon TL.'nin Sobutay Irıkoğlunun talebi üzerine kendisine ödenmek üzere hazırladığı, ödeme fişinin Sobutay Irıkoğlu tarafından imzalandığı ve Sobutay Irıkoğlunun bu gerçekleri inkâr ettiği iddiasının muhtemel olup o-lmadığı üzerinde duralım, Sobutay ırıkoğlunun 33-11-4 numaralı hesabı 1989 yılında kapanmış bir hesap olup bu hesabın fazi getirmesi söz konusu değildi. Bir kişinin bankaya giderek hakkı olmayan bir parayı talep edip, kendisine paranın ödenmesi için gerek-li fişi imzaladıktan ve dolayısıyle parayı aldıktan sonra bunu inkâr etmesi mümkün mü? Böyle bir kişinin parayı aldığı ödeme fişindeki imzasıyla kolayca kanıtlanamaz mı? Parayı aldığı bu kadar kolay kanıtlanailecek birisi boş yere inkâr yoluna sapıp kendi -kendini güç duruma düşürür mü? Kaldı ki sanığın ifadesine göre Sanıkla Sobutay ırıkoğlu odasında konuştuktan sonra ödeme fişi hazırlanmıştır. Bu durumda Sanığın bu haksız ödemeye niye razı olduğu yine izahsız kalmaktadır.

Sanık avukatı duruşmada ileri sü-rmese bile çoğunluk kararında değinildiği için parayı veznedar Taşer Gürdalın alma oalsılığı üzerinde durmak istiyorum. Sanık ödeme fişini Sobutay Irıkoğlunun imzaladığını iddia etmemiş olsa bu olasılık daha fazla ağırlık kazanabilirdi. Ancak sanığın iddia-sına göre 36 Milyon TL.'nin ödenmesi Sobutay Irıkoğlunun talebi üzerine hazırlandığına ve ödeme fişini Sobutay Irıkoğlu imzaladığına göre parayı taşer Gürdal almış olamazdı. Almış olsa herhalde Sobutay Irıkoğlu onun karşısına çıkıp parayı ondan talep edece-kti. Ayrıca bu para mevcut olmayan bir hesabın faiziymiş gibi gösterilecek ve sanığın iddiasına göre Müdür odasında Sobutay Irıkoğluna ödeme fişi imzalattırılarak bankadan çıkarılmıştır. Taşer Gürdalın böyle bir işlem yapma oalsılığı yoktu.

Görüleceği gi-bi sanığın lehine öne sürülebilecek olasılıkların hiçbirinin gerçekleşmesi mümkün değildir. İddia Makamının ibraz ettiği şahadette bazı çelişkiler bulunsa bile bunlar sanığın suçsuz olduğunu gösterecek veya sanık lehine şüphe yaratıp sonucu etkileyecek çel-işkiler değildir. Sanığın daha dikatli olması halinde 36 Milyon TL.'yi zimmete geçirme olayını daha başarılı bir şekilde kamufle edebileceği ve bu durumda hesapalrdaki tutarsızlığın uzun süre farkedilemiyeceği doğrudur. Ancak sanığın bu konuda dikkatsiz d-avramış olması veya olayı kamufle etmeye çalışırken hatalar yapmış olması onun suçsuz olduğunu göstermez. Bu nedenle Ağır Ceza Mahkemesinin sanığın iddialarını reddetmekle ve Mahmut Sezinler, Sobutay Irıkoğlu ve Taşer Gürdalın şahadetlerini kabul ederek sa-nığı mahkûm etmekle hatalı hareket etmediği görüşündeyim.

Çoğunluk kararı ışığında mukabil istinaf akademik kaldığından bu hususta görüş beyan etmeyi gereksiz buluyorum.

Metin A. Hakkı: Sayın Yargıç N. Ergin Salâhinin serdettiği görüşler ve vardığı neti-ce ile hemfikirim.

N. Ergin Salâhi: Netice olarak yukarıda serdedilen görüşler ışığında, Sayın Yargıç Taner Erginel'in karşıoyu ve oyçokluğu ile, sanığın mahkûmiyet aleyhine dosyalamış olduğu 8/92 sayılı istinafın kabul edilmesine ve sanığın aleyhindeki -1, 2, 3, 4 ve 5. davalardan beraat etmesine;

Başsavcılığın ceza aleyhine dosyaladığı 9/92 sayılı mukabil istinafın reddine, karar verilir.


(N. Ergin Salâhi) (Taner Erginel) (Metin A. Hakkı)
Yargıç - Yargıç Yargıç

8 Temmuz 1992






-


23



-


Full & Egal Universal Law Academy