Yargıtay Ceza Dairesi Numara 87-88-89-90/2016 Dava No 7/2022 Karar Tarihi 20.04.2022
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 87-88-89-90/2016 Dava No 7/2022 Karar Tarihi 20.04.2022
Numara: 87-88-89-90/2016
Dava No: 7/2022
Taraflar: İbrahim Maraşlı ile KKTC Başsavcılığı arasında
Konu: Mahkumiyet ve ceza aleyhine istinaf - taammüden adam öldürme - taammüden adam öldürme suçunun unsurları - şahadet - çevre şahadet - mahkeme dışı yalanlar - suç ortaklığı - feri faillik - feri failliğin unsurları - istinafın reddi
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 20.04.2022

-







D.
7/2022Birleştirilmiş




Yargıtay Ceza No: 87-88-89-90/2016
(Gazimağu-sa Ağır Ceza Dava No: 5723/2014)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti: Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ, Beril Çağdal








Yargıtay Ceza No. 87/2016
(Gazimağusa Ağır Ceza Dava- No: 5723/15)

İstinaf Eden: Mustafa İlhan Tuncay, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.

(Sanık 2)
İle
Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC Başsavcısı
(Başsavcılık)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Emre Kadri
Aleyhine is-tinaf edilen namına: Kıdemli Savcı Mustafa İldeniz










Yargıtay Ceza No: 88/2016
(Gazimağusa Ağır Ceza Dava No: 5723/2014)

İstinaf Eden:İbrahim Maraşlı, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.1)
İle
Aleyhine İstinaf Edilen: -KKTC Başsavcılığı - Lefkoşa.
A r a s ı n d a.
İstinaf eden namına: Avukat Öner Şerifoğlu ve Avukat Yunsal İlhan.
Aleyhine istinaf edilen namına: Kıdemli Savcı Mustafa İldeniz


Yargıtay Ceza No: 89/2016
(Gazimağusa Ağır Ceza Dava No: 572-3/2014)
İstinaf Eden: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
İle
Aleyhine İstinaf Edilen: Mustafa İlhan Tuncay, Merkezi Cezaevi
- Lefkoşa.
A r a s ı n d a.
İstinaf eden namına : Kıdemli Savcı Mustafa İldeniz
Aleyhine istinaf edilen n-amına: Avukat Emre Kadri.


Yargıtay Ceza No: 90/2016
(Gazimağusa Ağır Ceza Dava No: 5723/2014)

İstinaf Eden:KKTC Başsavcılığı - Lefkoşa.
ile
Aleyhine İstinaf Edilen: İbrahim Maraşlı, Merkezi Cezaevi,
Lefko-şa.
(Sanık No.1)



A r a s ı n d a.


İstinaf Eden namına: Kıdemli Savcı Mustafa İldeniz.
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Öner Şerifoğlu ve Avukat Yunsal İlhan.


Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesinde 26.8.2016 tarihinde Başkan Düriye E-lkıran, Yargıç Hasan Dağlı ve Yargıç Mesut Mesutoğlu'nun verdiği karara karşı Sanık No.1 ve No.2 ve Başsavcılık tarafından karşılıklı yapılan istinaflardır.

.................




K A R A R



Gülden Çiftçioğlu: Huzurumuzdaki 87-88-89 ve 90/2016 sayılı- istinaflar birleştirilerek dinlenmiştir.

Yargıtay/Ceza 87/2016 sayılı istinaf, İstinaf Eden/Sanık No.2 tarafından mahkûmiyet ve ceza takdiri aleyhine dosyalanmış olup, istinafın dinlenmeye başlandığı tarihte Sanık No.2 Avukatı tarafından gerek mahkumiy-ete ilişkin gerekse ceza takdirine ilişkin olarak istinaf geri çekildiği cihetle, 87/2016 sayılı istinaf Yargıtay tarafından ret ve iptal edilmiştir.



Yargıtay/Ceza 88/2016 sayılı istinaf Sanık No.1 tarafından mahkûmiyet ve ceza takdiri aleyhine dosya-lanmıştır.

Yargıtay/Ceza 89/2016 sayılı istinaf ise, KKTC Başsavcılığı tarafından, Sanık No 2'nin aleyhindeki 1.dava olan taammüden adam öldürme suçundan ve 2.dava olan adam öldürme suçundan beraat ettirilmesi ve iddianameye 3.dava eklenerek 3.davadan m-ahkûm ettirilmesi kararından beraat ve ceza takdiri aleyhine dosyalanmıştır.

Yargıtay/Ceza 90/2016 sayılı istinaf, İstinaf Eden/KKTC Başsavcısı tarafından Sanık No.1'in aleyhindeki 1.dava olan taammüden adam öldürme suçundan beraat ettirilmesi aleyhine v-e 2.davadan ceza takdiri aleyhine yapılmıştır.

Sanık No.1 İbrahim Maraşlı ( Bundan böyle Sanık No 1 olarak anılacaktır) ve Sanık No.2 Mustafa İlhan Tuncay (Bundan böyle Sanık No 2 olarak anılacaktır ) aleyhine, İddia Makamı tarafından, Gazimağusa Ağır C-eza Dava No: 5723/2014 altında Alt Mahkeme huzurunda aşağıda tafsilatı verilen davalar getirilmiştir:


Dava; Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20.21.203. ve 204.maddelerine aykırı olarak; 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal R-ocks Otel ile Marinero Restorant arasında bulunan kumluk alan içerisinde, önceden planlayarak içerisinde Methomyl türü zehir konarak hazırlamış oldukları profiterol isimli tatlıyı, öldürmek kastı ile Ahmet Aybak'a yemesi için verip, yemesini sağladıktan so-nra, yine Metomyl türü zehir içeren sıvıyı iğneli enjektörler içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup, zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ı taammüden öldürüp, kazmış oldukları bir çukura atarak gömmek;

-Dava; Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20.21.ve 205 (1)(3) maddelerine aykırı; 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile yani; içer-isine Methomyl türü zehir koyarak hazırlamış oldukları profiterol isimli tatlıyı, Ahmet Aybak'a yemesi için verip, yemesini sağladıktan sonra yine Methomyl türü zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektörler içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı v-ücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olup kazmış oldukları bir çukura atarak gömmek;-
-
-

Sanık No.1 ve No.2 aleyhlerine getirilen davalardan itham
edildiğinde aleyhlerindeki davaları kabul etmemeleri üzerine dava dinlenmiştir. İddia Makamı işbu davanın ispatı amacıyla (69) tanık celp edip dinletmiştir.
İddia Makamının davasını kapatmasını -müteakiben Sanık No.1 ve No.2 müdafaaya çağrılmışlar, her iki Sanık da bulundukları yerden beyanda bulunmuşturlar. Sanık No. 1 lehine (10) tanık celp edip dinletmiştir. Sanık No. 2 de lehine (2) tanık celp edip dinletmiştir.
İddia Makamı Tanıklarının şaha-deti esasında (253) emare, Sanık No. 1 Tanıklarının şahadeti esnasında da (11) olmak üzere toplam (264) emare ibraz edilmiştir.

Meseleyi dinleyen Alt Mahkeme, Sanık No.1 ve 2'nin aleyhindeki 1.dava makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığından Sanık- No.1 ve No. 2'yi 1.davadan beraat ettirmiştir. Sanık No.1 aleyhindeki 2.dava ise, makul şüpheden ari olarak ispatlandığından Sanık No.1'i aleyhindeki 2.davadan suçlu bulup mahkûm etmiştir. Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1 aleyhindeki 2.davayı suçun tafsi-lat kısmını Sanık No.1 açısından Fasıl 155 madde 83 (1) tahtında aşağıdaki şekilde tadil ederek suçlu bulup mahkûm etmiştir.





Şöyle ki;
2. suçun tafsilatı Sanık No.1, birinci davada belirtilen tarihte ve yerde (kanuna aykırı olarak )Ahmet Aybak'ın bo-yun kısmına (Larenks) enjektör ile Methomyl zerk edip ölüme sebebiyet verdi.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No.2'yi aleyhindeki 2.davadan beraat ettirmiştir. Akabinde Alt Mahkeme kararında, Sanık
No.2 aleyhine iddianameye aşağıdaki 3'üncü davayı ekleyere-k Sanık No.2'yi aleyhindeki 3.davadan suçlu bulup mahkûm etmiştir.

Şöyle ki;
3.dava; Sanık No.2, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 23.maddesine aykırı fer'i fail suçu.


Suçun Tafsilatı:
Sanık No.2, 1.davada belirtilen tarih ve yerde kanuna aykırı bir şek-ilde zehirlemek suretiyle Ahmet Aybak'ı öldüren Sanık No.1'i cezadan kurtarmak için, cesedi gömmek üzere taşımasına, bilahare de İngiltere'ye kaçabilmesi için para vermek suretiyle yardım etti.


Alt Mahkeme ceza takdiri ile ilgili olarak, Sanık No.1'i su-çlu bulup mahkûm ettiği 2.davadan 25 yıl; Sanık No.2'ye mahkûm ettiği 3.davadan 3 yıl süreyle hapislik cezası takdir etmiştir.

Daha önce vurgulandığı üzere, İstinaf Eden/Sanık No.2 Avukatı istinaftaki hitabında Sanık No.2'nin mahkûmiyetine ve ceza takdi-rine karşı yaptığı 87/2016 sayılı istinafı geri çektiğinden, işbu istinaf geri çekildiği cihetle ret ve iptal edilmiştir.






Bu aşamada, Yargıtay/Ceza 88/2016, 89/2916 ve 90/2016 sayılı istinafların incelenmesine geçilecektir.

Sanık No 1 tarafında-n dosyalanan Yargıtay/Ceza 88/2016 sayılı istinaf, 34 istinaf sebebi içermektedir. Bu istinaf sebepleri, aşağıdaki 2 ana başlık altında ele alınabilir:

1- Alt Mahkeme, Sanık No.1 aleyhindeki 2. dava makul


şüpheden ari olarak kanıtlanmadığı halde, Sanık- No. 1'i


aleyhindeki 2. davadan mahkûm etmekle hata etmiştir.

2- Alt Mahkeme, Sanık No.1'e mahkûm olduğu 2.davadan 25 yıllık


hapislik- cezası takdir etmekle hata etmiştir.

Başsavcılık tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza 89/2016 sayılı istinaf, 8 istinaf sebebi içermekle birlikte, istinaf sebepleri aşağıdaki tek başlık altında ele alınabilir:

Alt Mahkeme, Sanık No.2 aleyhindeki 1.dava o-lan taammüden adam öldürme suçunu ve 2.dava olan adam öldürme suçunu İddia Makamının makul şüpheden ari olarak ispatladığı sonucuna varmamakla, Sanık No.2'yi aleyhindeki 1.davadan ve 2.davadan mahkûm etmemekle, beraat ettirmekle ve iddianameye 3.dava ekley-erek Sanık No.2'yi fer'i fail suçundan mahkûm etmekle hata etmiştir.


Başsavcılık tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza 90/2016 sayılı istinaf, (10) istinaf sebebi içermekle birlikte, istinaf sebepleri aşağıdaki 2 başlık altında ele alınabilir:
Alt Mahkeme-, Sanık No.1'i aleyhindeki 1.dava olan taammüden adam öldürme suçundan mahkûm etmeyip beraat ettirmekle hata etmiştir.

Alt Mahkemenin Sanık No.1'e mahkûm ettiği 2.dava olan adam öldürme suçundan takdir ettiği ceza aşikar surette azdır.




Yukarıdan görü-leceği üzere, Başsavcılığın Sanık No.1 ve No.2 aleyhindeki istinafı, taammüden adam öldürme suçunun unsurları İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispat edildiği halde Alt Mahkemenin Sanık No.1 ve No.2' yi aleyhindeki davalardan mahkûm et-memekle hata ettiği noktasındadır.

Başsavcılığın Sanık No.2 aleyhindeki diğer istinafı ise, Alt Mahkemenin huzurunda Sanık No.2'yi kanuna aykırı olarak adam öldürme suçundan mahkûm etmek için yeterli şahadet olmasına karşın mahkûm etmemekle hata ettiği -yönündedir.

Sanık No. 1'in istinafı ise Alt Mahkemenin Sanık No. 1'i kanuna aykırı olarak adam öldürme suçunun unsurları İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmediği halde Sanık No. 1'i aleyhindeki kanuna aykırı olarak adam öl-dürme suçundan mahkûm etmekle hata ettiği noktasındadır.
Karar incelenmesinde, sistematik olarak tarafların iddialarının ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulması uygun görülmektedir.

Bilindiği üzere, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasasının 37(3) maddesi kapsam-ında, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının ve diğer bir yasanın veya mahkeme tüzüklerinin kurallarına bakılmaksızın ve o kurallarda gösterilen yetkiye ek olarak, Yüksek Mahkeme, Yargıtay sıfatıyla ceza davasına ilişkin bir istinafı görüp karara va-rırken ilk mahkemenin olgularla ilgili bulgu ve kararları ile bağlı değildir. Tüm tanıklığı gözden geçirmeye, kendi istidlalerini yapmaya yetkilidir.




Buna karşın, Yargıtay, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasasının 37(3).maddesinde belirtilen yetkilerini kull-anırken, içtihatlarla yerleşmiş ilkelere göre hareket eder. Bu bağlamda ilk Mahkemelerin şahadetin değerlendirilmesinde Yargıtaydan daha avantajlı olduklarını dikkate alarak, ilk mahkemelerin şahadet ile ilgili değerlendirmesine, bulgularına açık surette h-ata yapmadığı müddetçe müdahale etmez.
- - - - - Yargıtayın yetkisini temel prensip bağlamında belirledikten sonra, tarafların -iddiaları çerçevesinde Ağır Ceza Mahkemesinin yapmış olduğu bulgularda hataya düşüp düşmediğini saptamadan önce ceza davalarına ilişkin ispat külfeti ile ilgili temel prensipleri bu aşamada anımsamakta yarar mevcuttur.

Bilindiği üzere ceza davalarında, Sa-nığın itham edildiği suçtan mahkûm edilebilmesi için İddia Makamının suçun tüm unsurlarının Sanık tarafından işlendiği hususunu makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmesi gerekir. Sanığın masum olduğunu ispat etme yükümlülüğü bulunmamaktadır ( Bkz: Woolmi-ngton v. The Director of Public Prosecutions (1935) A.C 462, p.481).İddia Makamı Sanığın suçu işlediğini ortaya koyabilecek yeterlilikte şahadet sunduğu zaman bu şahadete karşı şahadet sunma yükümlülüğü Sanığa geçer ( shifting of the evidential proof). San-ık şahadet sunmak zorunda değildir. Mahkeme davanın sonunda mevcut tüm şahadeti değerlendirerek kararını verir. Sanığın herhangi bir hususu ispat etmesi gerekmemekle birlikte, yaptığı eylemin suç olmadığı veya suçu işlemediği hususunda mahkemeye izahat ver-ebilir(Bkz:Yargıtay/Ceza:45/2004 D.6/2005).


Bu aşamada vurgulanması gereken diğer bir husus, bir ceza davasında Sanığın itham edildiği suçu işlediğine dair "legal burden of proof'un" daima İddia Makamının omuzlarında olduğu, buna karşın evidential bur-den of proof'un ibraz edilen şahadetle Sanığın omuzlarına geçebileceğidir.
Pek tabiidir ki, suçun tüm unsurları ile Sanık tarafından işlendiği sadece direct şahadet / doğrudan şahadet ile ispatlanmaz. Çevre şahadet ve Sanığı suça bağlayıcı diğer deliller t-oplandığında suçun Sanık tarafından işlendiğinin makul şüpheden ari bir şekilde gösterilmesi mahkûmiyet için yeterli olmaktadır (Bkz: Yargıtay/Ceza 64/2015 D.19/2016 ).
Bu aşamada ceza davalarına ilişkin ispat külfeti ile ilgili yukarıda özetlenen prensipl-eri zihinde tutarak huzurumuzdaki meseleyi inceleyelim.

İddia Makamı tarafından Ağır Ceza Mahkemesine sunulan olgular özetle aşağıda belirtildiği gibidir:

İddia Makamı 3.Tanığı Ertunç Tosun'un ve İddia Makamının 5.Tanığı olan Müfettiş -Asım Başaranel'in tekzip edilmemiş şahadetine göre; 21.01.2014 tarihinde İddia Makamı 3.Tanığı Ertunç Tosun Yeniboğaziçinde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasındaki bir alanda ayrelli toplarken kumluk alanda ayak ucu dışarıda olacak şekilde gömü-lü bir ayakkabı görmüş, ayakkabıyı tutup çektiği zaman çıkmaması üzerine etrafını bilek kısmına kadar kazmış, koku çıkınca korkup kazmayı bırakmış, ceset olduğundan şüphelendiği için de Lefkoşa'ya geri dönerek önceden tanıdığı İddia Makamının 5.Tanığı olan- Müfettiş Muavini Asım Başaranel'e durumu aktarmıştır. İddia Makamının 5.Tanığı olan Müfettiş Asım Başaranel'in durumu Mağusa Polis Müdürlüğüne aktarması sonrasında oluşturulan bir ekiple, İddia Makamı Tanığı No.3'ün gösterimi ile cesedin gömülü olduğu çuk-ur tespit edilmiş ve ayakkabı ortaya çıkacak kadar kazılmıştır.

İddia Makamı 3.Tanığı Ertunç Tosun'un ve İddia Makamının 5.Tanığı olan Müfettiş Asım Başaranel'in- ve İddia Makamı Tanığı No.39 Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz'in tekzip edilmemiş şahadetine göre, kazıya bilahare Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz dahil olmuş ve kazı bu Tanığın yönlendirmesi ile yapılarak ceset çukurdan çıkarılmıştır. (Emare No.1 CD'de cesedin bu-lunduğu çukurun tespiti kazı işlemleri ve cesedin çukurdan çıkarılması görülmektedir) Alt Mahkemenin istinaf edilmeyen bulgularına göre; Emare 1 CD kayıtlarına göre, cesedin bulunduğu alanın kazılmaya başlanması ile birlikte, kireç, çimento gibi yapı malze-meleri ile karşılaşılmakta, kazı derinleştikçe cesedin üzerindeki çimento, kireç tabakası artmaktadır. Keza, cesedin baş kısmının neredeyse tamamı betonlaşmış çimento ile kaplı olduğu ve cesedin özellikle baş kısmının çukurdan betonlaşmış çimentonun kırılm-ası suretiyle çıkarıldığı ihtilafsızdır.
-


Cesede ait pantolonun sol ön cebinde üzerinde 408 yazan


bir anahtar bulunmuştur. Bu anahtara ilişkin yapılan


araştırmada, anahtarın Gazimağusa'da faaliyet gösteren


Cyprus Apart Otel'e ait olduğu tespit edilmiştir.-
- -
3- İddia Makamının 7.Tanığı Cyprus Apart Otel'in sahibi ve





işletmecisi Gürsel Çelikkan'ın ve otel çalışanı Sibel





Kömürcü'nün tekzip edilmemiş şahadetine göre; Maktül





Ahmet Aybak, 2 yıldan beridir zaman zaman kaldığı Cyprus





A-part Otel'de 408 no'lu odada en son 20.11.2013





tarihinden itibaren kalmaya başlamış; 25.12.2013'de





Ahmet Aybak'ın otelden ayrılıp otele geri dönmemesi





üzerinde, otel yetkisi, 26.12.2013 tarihinde Maktül





Ahmet Aybak'ı-n eşyalarını emanete alarak, odayı





başkasına vererek, Ahmet Aybak ile 0533 853 9934 no'lu





telefondan otel borcu ile ilgili olarak görüşmüştürler.

4- Maktül Ahmet Aybak otele olan borcuna teminat olarak





daha önce, üzerinde, "K" harf o-lan altın yüzüğünü otel





çalışanı Sibel'e bırakmıştır.

Maktülün eşi İddia Makamının 17.Tanığı Dilek Bengi ile
Maktulün kardeşi İddia Makamı 13. Tanığı Ali Aybak'ın
tekzip edilmemiş şahadetine göre, Emare No.3 olarak
Orient marka sarı renk kol saa-ti ile Emare No.113 altın
yüzük, Maktüle eşi Dilek Bengi tarafından hediye
edilmiştir.

İddia Makamı 13. Tanığı Ali Aybak'ın tekzip edilmemiş
şahadetine göre, Maktül, daha önce geçirdiği bir trafik
kazası nedeniyle çenesine platin takılmıştır.

Tanık- Ali Aybak'ın polise bu yönde beyanda bulunması
üzerine cesedin kafasının Emare 127'deki röntgeni
çekilmiş ve bu röntgen filminde çenede platin tespit
edilmiştir.

İddia Makamının 2.Tanığı İsmail Kaymaklılı'nın ve- İM'nın 28.Tanığı Beslami Çolak'ın -tekzip edilmemiş şahadetine ve Emare No.232 30.4.2014 tarihli Rapora göre, 22.01.2014
tarihinde yapılan otopsi esnasında Maktulün kimliğini tespit için alınan, sternum kemiği ve dişi ve bilahare İddia Makamının 13.Tanığı Maktulün kardeşi Ali Aybak'ın al-ınan kan örneği DNA incelemesi için İstanbul Adli Tıp Kurumuna İddia Makamının 2.Tanığı p/m İsmail Kaymaklılı vasıtasıyla götürülmüş ve yapılan inceleme neticesinde cesetten alınan diş DNA profili ile Ali Aybak'tan alınan kan örneğinin ; YSTR DNA profille-rinin bir biri ile uyumlu olduğu, Ahmet Aybak ile Ali Aybak'ın aynı soy ağacındaki bireylerden oldukları tespit edilmiştir.





Nitekim, Sanık No. 1 Avukatı istinafın hitabında,




gömülü
bulunan cesedin Maktül Ahmet Aybak'a ait olduğu




hususund-aki Alt Mahkemenin bulgusunun hatalı olduğu




yönündeki istinaf sebebinde, ısrarlı olmadığını beyan




ettiği de dikkate alındıktan sonra, gömülü bulunan




cesedin Maktül Ahmet Aybak'a ait olduğu huzurumuzdaki




istinaf açısından ihtilafsızdır.
-
9-İddia Makamı Tanığı No.55'in tekzip edilmemiş şahadetine



göre, Sanık No.1 ile Ahmet Aybak 2013 yılı içerisinde



Adana'da Yağcami Bölgesinde berber İbrahim Er'in



dükkânında tanışmıştırlar.
- 10-Sanık No.1, olay tarihinde 32 yaşında galericilikle


iştigal
eden bir kimse idi. Sanık No.2, olay tarihinde 42


yaşında idi ve ilkokul öğretmenliği yapmaktaydı. Sanık


No.2'nin evi ile Sanık No.1'in babasının evi Ma-ğusa'da


karşılıklıdır ve Sanık No.1 ile Sanık No.2 uzun yıllardır

birbirlerini tanımaktadırlar, komşudurlar.

-11--Sanık No.2 Sanık No.1 vasıtasıyla Rifat Şıksanal


isimli kişi ile tanıştırılmış; Rıfat Şıksanal isimli


kişinin, GCM Forex isimli Şirketi bulunduğu ve kendisine


borsada para kazandıracağını söylemesi üzerine, Rifat


Şıksanal isimli kişinin tale-pleri ile belirttiği kişiler


olan Aygün Yıldırım, Serkan Aldemir, İbrahim Er, Gülseren


Tanık isimli kişilere borsada işlem yaptığı düşüncesiyle


Sanık No 2
Adana'ya para göndermiştir(Emare


No.145,146,147,161,162,164).


12-İstinabe yoluyla tem-in edilip itirazsız bir şekilde
Mahkemeye Emare No.153 olarak ibraz edilen GCM Forex


Kıymetler Anonim Şirketiyle ilgili soruşturma dosyasına


göre, Sanık No.2'nin konu şirket nezdinde bir hesabının


bulunmadığı, Serkan Aldemir ve Rifat Şıksanal -isimli


kişilerin bu şirket çalışanı olmadıkları, Emare olarak


sunulan GCM Forex'le alakalı yazışmalar ve ödeme


dekontlarının GCM Forex Menkul Kıymetler Anonim Şirketine


ait olmadığı sabittir.

13- Maktul Ahmet Aybak, Sanık No 1 tarafından S-anık No.2'ye



Rifat Şıksanal'a kaptırdığı paraları geri almasına



yardımcı olması için tanıştırılmıştır.

14- Sanık No.2, Maktul Ahmet Aybak ile tanışması sonrasında



Maktülün talebi üzerine Emare No.148
tahtında, Türkiye



İş Bankası vasıtası-yla Maktulün imam
nikahlı eski eşi



Dilek Bengi'ye 9,948.50 TL'yi havale yolu ile



göndermiştir. Türkiye İş Bankası Bankamatik yoluyla Dilek



Bengi'ye Emare No.150 tahtında ve ayrıca 3 adet



bankamatik fişi ve Gazimağusa Posta Dairesine ait

-

Maktüle gönderilen parayı gösteren Emare No.162 ödeme



belgesi tahtında para göndermiştir.

15- Maktülün kullanımında olan 0533 853 99 34 no.lu hattın



görüşme dökümlerini içeren Emare No.82'ye göre, Sanık



No.2'nin kullanımındaki 0533 840 07 -67 no.lu hatla



Maktülün görüşmesi 24.08.2013'de sona ermiştir. Bu



tarihten sonra 0533 840 07 67 no.lu hatla Maktülün hattı



arasında bir görüşme bulunmamaktadır. 0533 846 54 25



no.lu
hat ile Maktülün hattı arasındaki görüşmeler



25.08.20-13'de başlamıştır. Bu tarih öncesinde 0533 846 54



25 no.lu hat ile Maktülün hattı arasında bir görüşme



bulunmamaktadır.

16- 0533 846 54 25 no.lu hat Ağustos 2013'de Sanık No.1



tarafından Sanık No.2'ye verilmiştir. Aralık ayının 20/22



ve-ya 25'inde Sanık No.2 tarafından bu hat telefonu ile



birlikte Sanık No.1'e iade edilmiştir.

17- İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz'in



tekzip edilmemiş şahadetine göre, Maktül Ahmet Aybak'ın



cesedi gömülü bulunduğu çukurda-n 22.1.2014 tarihinde saat



02:30'da İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris



Deniz'in yönlendirmesi ile kazılarak çıkartılmış ve aynı



gün saat 13:00 - 15:15 arasında Maktule İddia Makamı



Tanığı No.39 Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz tara-fından otopsi



yapılmıştır.

18- İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz'in



tekzip edilmemiş şahadetine göre, Tanık No.39, Otopsi



esnasında öncelikle cesedin üzerindeki kıyafetleri kesmek



suretiyle çıkarıp yere serip, kıyafetl-er üzerinde tek tek



kesici ve delici alet ve/veya ateşli silah girişi olup



olmadığını kontrol etmiş, cesedin tüm vücudunda kesici,



delici alet ve/veya ateşli silah yarası olup olmadığına



bakmıştır. Ayrıca seyyar röntgen cihazı ile cesedin
-


röntgen filmini çekmiştirler.



Ceset üzerinde kesici, delici alet girişi veya



ateşli
silah yarası tespit edilmediği gibi, ceset üzerinde










herhangi bir
darp ve cebir izine de rastlanmamıştır.
Buna karşın dış muayene sonrasında otop-si esnasında



cesedin boğaz kısmında Larenks sol üst kısmında 1 x 0,5



cm'lik ekimoz görünümlü saha tespit edip, bu alanının



yanına cetvel koyup, İddia Makamı 2. Tanığı Hasan Zorlu



tarafından bunun fotoğrafının çekilmesi sağlanmış; Yapılan

-

otopsi sonrasında kesin ölüm sebebi tespit edilemediğinden



cesetten alınan akciğer, karaciğer, böbrek, kalp, mide ve



içeriği, Larinks üzerinden alınan kanamalı doku, 30 cc



mesane yıkama suyu, saç örnekleri, bir adet diş, sternum



kemiği ve- beyin parçasını ölüm nedeni ve zamanının tespit



edilmesi, histopatolojik ve sistemik toksikolojik analiz,



alkol ve uyuşturucu madde olup olmadığının tespiti için TC



İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir.

İddia Makamının 39. Tanığı Adl-i Tıp Uzmanı İdris Deniz'in



tekzip edilmemiş şahadetine göre, 22.01.2014 tarihinde



cesedin çıkarıldığı çukurun yakınlarında İddia Makamı



Tanığı No.4 Ersin Öğretici tarafından bulunan Emare No.9



inject marka enjektör, içerisindeki sıvı ile b-irlikte



analiz için TC İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir.

İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz'in




tekzip edilmemiş şahadetine göre; bu enjektör




içerisindeki sıvının analizinin KKTC Devlet Tıp Kurumuna




gönderil-en örneklerde, herhangi bir madde tespit edilmesi




halinde, enjektördeki madde ile karşılaştırılmasının




yapılabilmesi için Emare No.9 enjektörün de TC İstanbul




Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi uygun görülmüştür.

İddia Makamının 39. Tanığı Adl-i Tıp Uzmanı İdris





Deniz'in tekzip edilmemiş şahadetine göre; cesetten





alıp gönderdiği örnekler üzerinde özellikle pestisit





analizi ilk etapta talep edilmemiştir. İstanbul Adli





Tıp Kurumunun pestisit analizlerini özel talep üzerine-





yapması nedeniyle pestisit analizi ilk etapta yapılmayıp





bilahare yapılmıştır.

Yine İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris





Deniz'in
tekzip edilmemiş şahadetine göre; cesedin





çıkarıldığı yerde ve otopsi esnasında cesett-e sinek,





böcek, larva ve kurtçuk bulunmamakta idi. Maktül ölü olarak gömülmüştü. Bunu ortaya koyan ise, cesedin ağız içi ve solunum yollarında cesedin bulunduğu ortama ait küçük taş, yabancı cisim ve deniz kumu görülmemesi idi.

19- Pestisit anali-zi de yapıldıktan sonra TC İstanbul Adli Tıp Kurumundan gelen Emare 234 Sistematik Toksolojik İnceleme Raporuna göre; Maktül Ahmet Aybak'a ait organ ve dokular ağır otoliz durumda olduklarından yapılan incelemede pestisit dahil herhangi bir zehir bulunama-mış; ölüm zamanı ve nedeninin otopsi yapan hekim tarafından tayin edilmesi uygun görülmüştür (Emare No.234).

20- Maktülden alınıp analiz için İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilen örneklerde mesane yıkama sıvısında, iç organlarında ve içeriğiyle birlikte- midede pestisit (Methomyl) bulunmamıştır.

21 - İddia Makamının 42. Tanığı Müf.Mv.Ulaş Ursavaş'ın tekzip edilmemiş şahadetine göre, Müf.Mv.Ulaş Ursavaş tarafından cesedin çıkarıldığı çukurun yakınlarındaki çalılar arasında Emare 59 enjektör 19.02.2014'te -bulunmuştur.

22- İddia Makamı tanıklarının tekzip edilmemiş şahadetine ve emare rapora göre 22.01.2014 tarihinde cesedin çıkarıldığı çukurun yakınlarında bulu-nan Emare No.9 enjektör içerisindeki sıvı ile birlikte ve ayrıca 19.02.2014 tarihinde bulunan Emare Mo.59 iğnesi eğik enjektör analiz için İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. Yapılan analiz neticesinde Emare No.9 içerisindeki sıvının Methomyl olduğu- tespit edilmiştir.

23- İddia Makamı Tanığı Doğuş Elmas'ın tekzip edilmemiş şahadetine ve Emare No.242'ye göre; Emare No.59 iğnesi eğik enjektörün içindeki sıvının analizi KKTC Devlet Laboratuarı tarafından yapılmış ve İddia Makamı Tanığı Doğuş Elmas tar-afından enjektör içerisindeki sıvının Methomyl olduğu belirlenmiştir (Emare No.242).

24- Alt Mahkeme huzurundaki gerek İddia Makamı gerekse Müdafaa tarafından kabul edilen ihtilafsız şahadete göre; Methomyl, yüksek düzeyde öldürücü özelliğe sahip karbomat-e sınıfı böcek zehirlerindendir.

25- İddia Makamı Tanığının 39. Tanığı Dr.İdris Deniz tekzip edilmemiş şahadetine göre, Maktulün cesedinde kesici, delici alet veya silah yarası tespit edilmemesinden, elle boğma gibi bir travma görülmemesinden, buna karş-ın, boyun bölgesinde (Larenks) şüpheli bir lezyon tespit edilmesinden ve olay yerinde içerisinde methomyl olduğu belirlenen bir enjektör bulunduğundan hareketle, bunların birlikte değerlendirilmesinden ve tespit edilen Methomylin kimyasal yapısının, yarıla-nma ömrünün doğada, ya da vücutta, ne zaman yok olacağına dair uzman görüşü alarak ölüm nedenini kesin olarak belirleme ihtiyacı hissetmiş ve bu nedenle kendisinden daha fazla bilgi ve bilimsel veriye sahip olduğunu düşündüğü Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzm-anı Prof.Dr.Coşkun Yorulmaz'dan görüş istemeyi uygun bulmuştur; Dr.İdris Deniz İddia Makamı Tanığının 39. Tanığı Dr.İdris Deniz Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz ve konsültan olarak Adli Toksikoloji Uzmanı Prof.Dr. Salih Cengiz'in -hazırlamış olduğu uzman raporu, olay yerinde bulunan emarelerden elde edilen sonuçlar ve otopsi esnasında cesette herhangi bir ateşli silah, kesici, delici alet yarası, travma izine rastlanmadığı, ceset çürümüş olduğundan ölüme sebebiyet verebilecek patolo-jik bir bulguya rastlanmamasını birlikte değerlendirip, Maktül Ahmet Aybak'ın ölümünün Metomil intoksikasyonu sonucu meydana geldiği yönünde kanaat belirtmiştir.

26- Sanık No. 2, 01.02.2014'de saat 12:-50'de İddia Makamının 42.Tanığı olarak şahadet veren Ulaş Ursavaş ve iki polis memuruyla birlikte Anamur Sokak No.31 Gazimağusa adresinde tespit edilip Gazimağusa Polis Amirliğine celbedilmiştir.

27- Sanık No.2, polis tarafından tespit edildikten sonra 01-.02.2014'de saat 13:20, 15:08 arası, 02.02.2014 tarihinde saat 02:10 - 04:00 arası ve buna ek ifade olarak 04.25- 06.30 arası ve 20.02.2014 tarihinde saat 13:00 - 13:35 arası olmak üzere toplamda 3 ayrı gönüllü ifade vermiştir.
Sanık No. 2, 25.4.2014 tari-hinde kendisine yapılan yazılı dava tebliğine karşı,"kabul etmiyorum. Ben suçsuzum." demiştir.

28- Sanık No.1, 01.02.2014 tarihinde saat 15:35'de Güney Kıbrıs'a geçmek üzere iken Akyar Kara Giriş Kapısında polis tarafından tespit edilmiştir.
Sanık No. 1 -herhangi bir gönüllü ifade vermiş değildir. Sanık No. 1, 25.4.2014 tarihinde kendisine yapılan yazılı dava tebliğine karşı "Hayır kabul etmiyorum" demiştir.

29- Alt Mahkeme huzurundaki İddia Makamının tekzip edilmemiş şahadetine göre, Maktül Ahmet Ayba-k'ın cesedinin gömülü olduğu çukurdan çıkarılması sonrasında giymekte olduğu montun sağ tarafındaki fermuarlı dış cebinde, Makülün kullanımında Emare No.7 Nokia marka cep telefonu ile bu telefona takılı bulunan 0533 853 99 34 no.lu kayıtsız hat bulunmuştu-r.

30- Sanık No.2'nin adına kayıtlı olan 0533 840 07 67 no.lu hat ile Maktulün kullanımında olan 0533 853 99 34 no.lu hattın görüşmelerinin 19.05.2013 tarihinde saat 18:37'de başladığı ve sonuncusu 24.08.2013 tarihinde saat 11:59'da olmak üzere bu süre z-arfında toplam 340 defa görüşme gerçekleştiği;
Sanık No.1'in kullanımında olan 0533 836 04 38 no.lu hat ile Maktulün kullanımındaki 0533 853 99 34 no.lu hat arasında 7.10.2013'de saat 17:32'de 21:08, 21:15, 21:55 ve 30.10.2013'e saat 16:55 olmak üzere top-lam 5 görüşme, 0533 846 5425 no.lu kayıtsız hat ile Maktülün kullanımında 0533 853 9934 no.lu hattı arasında 96 görüşme bulunduğu ihtilafsızdır.

31-Sanık No.1'in KKTC'ye giriş çıkışlarına ilişkin Emare No.185 döküme göre, Sanık No.1, 27.12.2013'de saat 8-:26'da Akyar Kara Giriş Kapısından çıkış yapıp saat 11:12'de aynı kapıdan KKTC'ye giriş yapmıştır. Yine aynı gün saat 13:26'da Metehan Kara Giriş Kapısından Güney Kıbrıs'a geçmiş ve ve aynı kapıdan saat 15:03'de geri gelmiştir.

Yine, Alt Mahkeme huzurunda-ki tekzip edilmemiş şahadete göre; Sanık No.1, 13:26'dan sonra 15:03'de Metehan'dan KKTC'ye giriş yaptığı süre zarfındaki görüşmeleri Rum tarafındayken yapmıştır. Görüşme yaptığı esnada hattının beslendiği baz istasyonu bilgileri bunu ortaya koymaktadır. S-anık No.1'in, 15:25, 15:42, 15:44, 16:04 saatlerinde yaptığı görüşmelere ilişkin baz istasyonları da Sanık No.1'in bu görüşmelerin yaptığı sırada Lefkoşa'dan Mağusa'ya doğru gelmekte olduğunu göstermektedir.

32- Emare No.253'e göre; Maktülün kullandığı h-at olan 0533 853 99 34'ün 27.12.2013'de saat 15:15:39'da görüşme yaptığı esnada hattın Salamis Yolu, İsmet İnönü Bulvarı, Roxy Disco Bar baz istasyonundan beslendiği, saat 17:25:12'deki görüşmesi esnasında Gülseren Askeri Bölge, Barış Gücü Kampı, Salamis Y-olu ve 17:34:27'deki görüşmesi esnasında da Karakol Mahallesi baz istasyonundan servis aldığı görülmektedir.



Alt Mahkeme yukarıdaki ihtilafsız olgulardan, makul olarak, doğal olarak, Maktulün ilgili saatlerde Salamis Yolu üzerinde veya civarında bir y-erlerde olduğu sonucunu istihraç etmiştir.
Nitekim, Meeting Place isimli iş yeri sahibi İbrahim Koruk ve çalışanı Süleyman Gülmez'in tekzip edilmemiş şahadetine göre Maktül Salamis Yolu üzerindeki Meeting Place isimli iş yerinden saat 16:30'da çıkıp yaya- olarak o zamanki ismi Shots Bar olan iş yerine doğru olarak yürümüştür.

33 - Maktül Ahmet Aybak'ın cesedinin gömülü olduğu çukurdan çıkarılması sonrasında giymekte olduğu montun sağ tarafındaki fermuarlı dış cebinde bulunan Emare No.7 Nokia marka cep te-lefonu ile bu telefona takılı bulunan 0533 853 99 34 no.lu hat kayıtsız bir hat olup Maktülün kullanımında bulunduğu ihtilafsızdır.

34 - Sanık No.1'in evinde veya evinin yakınlarında olduğu zamanlarda yaptığı telefon görüşmelerinde hattının beslendiği baz- istasyonlarının Suriçi, Lala Mustafa Paşa Cami, Meydan ve Palm Beach Otel, Laguna, Hastane olduğu; Sanık No.2'nin evinde veya evinin yakınlarında olduğu zamanlarda Sanık No. 2'nin yaptığı telefon görüşmelerinde hattının beslendiği baz istasyonunun ise 15 -Ağustos Bulvarı, İbrahim Hasan Cad, Piyale Paşa Mahallesi olduğu; Cesedin çıkarıldığı çukur yakınlarında yapılan görüşmelerde de hattın beslendiği baz istasyonunun Salamis Otel içi, İskele Yolu olduğu ihtilafsızdır.

35- Emare No.253 ve Emare No.89'a gör-e, Maktülle son görüşme yapan 0533 883 99 43 no.lu hattın 17:25:12 'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Suriçi, Lala Mustafa Paşa, Cami, Meydanı olduğu görülmektedir ki bu baz istasyonu Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapıldığı duruml-arda hattın beslendiği baz istasyonlarından biri olduğu ihtilafsızdır.

Alt Mahkeme bu husustan ve 0533 883 99 43 no.lu hattın Sanık No.1'in Akyar Kara Giriş Kapısında tespit edildiğinde üstünde bulunan Emare No.80 telefona takılarak kullanıldığından hare-ketle, makul olarak doğal olarak mantıki olarak 17:25:12 ve hemen akabinde 17:34:27'deki görüşmeler esnasında 0533 883 99 43 no.lu hattın Sanık No.1 tarafından kullanıldığı sonucunu istihraç etmiştir.

Alt Mahkeme huzurundaki M/M Ömür Dalkıran'ın tekzip ed-ilmemiş şahadetine göre, 0533 883 99 43 numaralı hat Maktüle ait 0533 853 99 34 no lu hat ile 27.12.2013 tarihinde saat 17.25.31 de 1 dakika 7 saniye görüşme yapmıştır. Saat 17.26 ve 17.34'te yine 0533 883 99 43 no lu hat Maktulün kullanımındaki 0533 853 9-9 34 no lu hatla görüşme yapmıştır (mavi 688).
Sanık No. 1 0533 883 99 43 numaralı hatla 17.34'te Maktule ait ait 0533 853 99 34 no lu hat ile görüşme yaparken hattın beslendiği baz istasyonlarından yapılan çıkarım Sanık No 1'in bu esnada Salamis Yolu üze-rinde olduğudur.

Alt Mahkeme huzurundaki M/M Ömür Dalkıran'ın tekzip edilmemiş şahadetine göre 26.12.2013 tarihinde 0533 853 99 34 no'lu hattan 0533 846 54 25 no lu hatta saat 12.56'da "tamam abi merak etme Mahkeme kağıdını yollayacağımı söyleyince götü- ateş attı. Sırayla sikeceğiz merak etme sen" yazılı mesaj yollandı. 27.12.2013 tarihinde saat 12.56'da aynı hat ile "tamam abi işi sıkı tutarım merak etme" yazılı mesaj yollandı. Aynı gün saat 13.57'de Maktulün kullandığı 05339934 no lu hattan 8465425 -no lu hatta " saat 2 ye kadar yapamayan amına koduğum, demek ödemek istemiyor senin benim şerefim o amına koyduğum ilgilendirmez, onlarda zaten şeref haysiyet yok oğlu. O top ödemek istemiyor abim, acele yanıma gel hemen teki ara hemen abi" yazılı mesaj yo-llandığını, aynı gün saat 14.33'de 853 99 34 no lu maktule ait hattan 8465425 nolu hatta " hade oğlum saat 3'e geliyor oğlum ara ne diyor o sahtekar abin yazılı mesaj yollandığı, aynı gün 14.38 de 0533 8465425 nolu hattan 05338539934 nolu hata "haleldecek- abi biraz sabır arayacam seni 4'den sonra yazılı mesaj yollandığı, saat 16.16'de 846545425 no lu hattan 8539934 no lu hatta "abi aracağım seni" diye yazılı mesaj gönderilmiştir.

Alt Mahkeme huzurundaki M/M Ömür Dalkıran'ın tekzip edilmemiş şahadetine g-öre bu mesajlar Sanık No.1 ve Maktul arasındadır.
-
36-- İddia Makamının 24. Tanığının tekzip edilmemiş şahadetine göre, 27.12.2013'de Sanık No.1 ve No.2'nin 19:12'de görüşme yaptıkları sırada telefon hatları Salamis Otel içi, İskele Yolu baz istasyonundan beslenmekte idi. -

37-Cesedin bulunduğu çukur yakınlarında yapılan telefon görüşmelerinde de genel olarak hizmet alınan baz istasyonunun yine Salamis Otel içi, İskele Yolu baz istasyonu olduğu ihtilafsız olgu mahiyetindedir.

-38-Sanık No.1'in kullanımında olan 0533 836 0438 no.lu hattın dökümlerinin ortaya koyduğu tekzip edilmemiş şahadete göre; Sanık No.1' bu hattını 13.01.2014 tarihinden itibaren Emare No.80 telefona takarak kullanmıştır.

39- Emare No.110'a göre; 13.01.2014 -tarihinden itibaren 0533 836 0438 no.lu hattın kullanıldığı cep telefonun i-mei numarası 447769404377220 olarak görülmektedir. Bu i-mei numarası Emare No.80 cep telefonunun hafızasındaki i-mei numarasıdır.
40- Maktül Ahmet Aybak ile 27.12.2013 tarihinde en- son görüşme yapan numara tespit edilen 0533 883 99 43 numaralı kayıtsız hattın dökümlerine, diğer bir ifade ile, Emare No.89'a göre; bu hat 447769404377220 i-mei numaralı cep telefonu ile kullanılmıştır.
- -Alt Mahkeme yukarıdakı olgulardan Maktülle 27.12.2013'de en son görüşme yapan 0533 883 99 43 numaralı hattın Sanık No.1'in Akyar Sınır Kapısından tespit edildiği sırasında üzerinde bulunup alınan Emare No.80 cep telefonuna takılarak kullanıldığını istihra-ç etmiştir.

41-Arama esnasında CJ 212 plakalı aracın ön yolcu koltuğunda bulunan siyah renk Boudberg marka el çantası içerisinde sair şeyler yanında Sanık No.1'a ait Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Pasaportu ve Sanık No.1 adına düzenlenmiş 2 sayfada ibaret Lond-ra'ya uçuş bilgileri içeren belge bulunmuştur.

42- Emare No.16 olarak sunulanlar arasında bulunan uçuç bilgilerine ilişkin belgeden Sanık No.1'in tek gidiş olarak 02.02.2014'de saat 19:55'deki uçak ile Baf'tan Londra'ya uçmak üzere olduğu ihtilafsızdır.
-
43- Yine CJ 212 plakalı aracın ön yolcu koltuğunda bulunan Boudberg marka el çantası içerisindeki zarfta tümü 20'lik banknotlar şeklinde 2970 Stg. bulunmuştur. Bu husus da ihtilafsızdır.

44- Emare No.192 olarak sunulan Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Banka-sı Ltd. Müşteri Ekstre Listesine ve Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Mağusa Suriçi Şube Sorumlusu İddia Makamının 51. Tanığı Hasan Dörter'in tekzip edilmemiş şahadetine göre, Sanık No.2'nin bankası nezdinde bulunan Sterling hesabından 31.01.2014 tarih-inde 4000 Sterling çekmiştir. Sanık No.2'ye 4000 Sterling'lik ödeme 20'lik banknotlarla yapılmıştır. Bu husus da ihilafsızdır.

-İddia Makamı tarafından Ağır Ceza Mahkemesine sunulan olguları özetledikten sonra meselemizi incelemeye devam edelim.

Alt Mahkeme huzurundaki şahadeti inceledikten sonra inandığı şahadet ışığında, öncelikle Sanık No.1'i, aleyhindeki 2. davanın tafsilatın-ı tadil ettikten sonra kanuna aykırı adam öldürme suçundan suçlu bulup mahkûm etmiştir.

Bunun akabinde de Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1 ve No. 2 aleyhindeki 1. davanın yani taammüden adam öldürme suçunun unsurlarının İddia Makamı tarafından makul şüph-eden ari olarak ispatlanmadığı gerekçesi ile Sanık No.1 ve No.2 yi aleyhlerindeki 1.davadan beraat ettirmiştir.

Tüm bunların akabinde, Sanık No.2'yi aleyhindeki 1. davadan yani, kanuna aykırı adam öldürme suçundan beraat ettirdikten sonra İddianameye yen-i dava eklemek suretiyle (Fasıl 155 madde 85 (4)tahtında) Sanık No.2'yi bu davadan mahkum etmiştir.

Alt Mahkeme kararında, Maktülün ölümüne sebebiyet veren kanuna aykırı fiilin ispatlanıp ispatlanmadığı bağlamında tüm şahadeti ve emareleri incelemiş ve ö-ncelikle Maktülün ölüm sebebinin methomyl intoksikayonu (zehirlenmesi) olduğu ve Maktülün methomyl intoksikayonu (zehirlenmesi) suretiyle kanuna aykırı olarak öldürüldüğü hususunda bulgu yapmıştır (mavi 2948 ).


Akabinde Alt Mahkeme, kararında, Maktülü-n ne zaman öldürüldüğüne ilişkin bir tespit yapıp, Maktülün 27.12.2013 tarihinde saat 17.45 veya sonrası öldürüldüğü hususunda bulgu yapmıştır (mavi 2952).

Alt Mahkeme, kararında, huzurundaki çevre şahadeti ve bu bağlamda Sanık No. 1'in, mahkeme dışı yal-anlarını dikkate alarak, Sanık No. 1'in, Sanık No. 2'nin de bulunduğu esnada direnç gösteremeyecek durumda olan Maktulü boyun (larenks) kısmına Emare No.9 enjektörle Methomyl zerk ettiği ve Maktulü bu şekilde zehirleyerek öldürdüğü hususunda bulgu yaparak,- (mavi 2988) Sanık No. 1'i aleyhindeki 2. davadan (kanuna aykırı adam öldürme) suçlu bulup mahkûm etmiştir (mavi 2990).

Alt Mahkeme, kararında, Maktülün Methomyl İntoksikasyonu (zehirlenmesi) suretiyle kanuna aykırı olarak öldürüldüğü hususunda bulgu y-apmadan önce Maktül Ahmet Aybak'ın boyun kısmındaki (Larenkste sol üst kısımda) izin, bir pikür izi (iğne izi) olduğu hususunda bulgu yaparak şöyle demiştir (mavi 2935 - 2937):

"İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz otopsi esnasında Maktulün larenks-inin sol üst kısmında 1 x 0.5 cm'lik etrafındaki dokudan farklı bir görünüm arz eden bir alan görüp, bunu incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumuna göndermiştir. Gönderilen bu örnek İddia Makamının 29. Tanığı Dr.Arzu Akçay tarafından incelenmiş ancak ağı-r otolizden dolayı bir tespit yapılamamıştır. 22.1.2014 tarihinde Tanık No.39 tarafından otopsi yapıldığı gün Sanıklar henüz tespit edilmiş değillerdi ve Sanık No.2'nin 20.02.2014 tarihinde verdiği 3.gönüllü ifadesindeki Sanık No.1'in Maktulün boğazına şır-ınga soktuğuna ilişkin iddia ortaya atılmamıştı. Tanık No.39 otopsi esnasında sadece cesedin çıkarıldığı çukurun yakınlarında bir enjektör bulunduğu bilgisine sahipti ancak bu enjektörü (Emare No.9) otopsiden önce görmüş değildir.
Tanık No.39, otopsi esna-sında yaptığı incelemede yalnızca larenksde, (boyun bölgesinde) etraftaki dokudan farklı bir alan görmüştür ve şahadetinde de larenkste gördüğü lezyonu Emare No.9 enjektörün yapabileceğini söylemiştir.
Sanık No.1 lehine şahadet veren Prof. Dr. Ahmet Hilal- ve Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen Emare No.60 fotoğraf albümündeki fotoğraflara bakarak Larenksteki izin bir pikür (iğne izi) olduğunu söylemenin mümkün olmadığı gibi pikür izi olmadığını söylemenin de mümkün olmadığında hemfikirdirler.
Prof. Dr. Ahmet Hil-al larenksteki izin histopatolojik incelemede tespit edilmemesi halinde bu ize ilişkin en iyi bilgiyi verebilecek avantaja sahip kişinin ceset üzerinde elle ve gözle muayene yapan otopsiyi gerçekleştiren Adli Tıp Uzmanı olduğunu şahadetinde belirtmiştir.
-İddia Makamı Tanığı Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz da, histopatolojik incelemenin sadece, otopsi esnasında yapılan tespitin teyidi için önem arz ettiğini söylemiş, İddia Makamı Tanığı Arzu Akçay da, Prof Dr.Coşkun Yorulmaz'ın söylediğini teyit eder mahiyette, hi-stoatolojik incelemenin yapılan bulguları teyit açısından önemli olduğunu, histopatolojik incelemede bir netice elde edilememesinin, Larenksteki izin bir pikür izi olmadığı sonucunu doğurmadığını ifade etmiştir.
Ağır otoliz nedeniyle İstanbul Adli Tıp Kur-umu histopatolojik incelemede Larenksteki dokulara ilişkin bir tespitte bulunamadığından Müdafaa Tanığı Prof.Dr. Ahmet Hilal'in şahadetinde teslim ettiği üzere ceset üzerinde otopsi esnasında elle, gözle muayene yapan Tanık No.39 Dr.İdris Deniz larenkstek-i izin ne olduğuna ilişkin en iyi bilgiyi verebilecek olan kişidir ve Tanık No.39'un, Sanıklar henüz tespit edilmeden ve Sanık No.2'nin Maktulün boynuna şırınga sokulduğuna ilişkin iddiaları olmadan, Emare No.9 enjektörü görmeden, sadece cesedin çıkarıldığ-ı çukura yakın bir yerde enjektör bulunduğu bilgisi ile otopsi yaparken Maktulün boyun kısmında (Larenksta sol üst kısımda) tespit ettiği 1 x 0.5'lik alandaki izin bir pikür izi olduğu yönündeki şahadetini inanılır, güvenilir şahadet kabul eder ve buna iti-bar ederiz.
İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in inanılır ve güvenilir bulup itibar ettiğimiz şahadeti doğrultusunda Maktül Ahmet Aybak'ın boyun kısmındaki (Larenkste sol üst kısımda) izin bir pikür izi (iğne izi) olduğu hususunda bulgu yaparız".-



Sanık No.1 Avukatı istinaftaki hitabında, Tanık İdris Deniz ve ondan sonra İddia Makamı tanıkları tarafından Türkiye'den getirilen uzmanlaşmış Profesör unvanına haiz tanıkların Maktülün boynunda bir pikür izi olduğunu belirttiklerini, pikür izinden kas-dedilenin Sanık No.2'nin anlatımı ile boyuna batan ve çıkarılan enjektörün deliğinden oluşan yara olduğunu, Müdafaanın da bu konuda tanık getirdiğini, Müdafaa Tanığı No.1 ve No.4'ün bunun pikür izi olabileceği gibi, olmayabileceğini de söylediklerini, bu ş-ekilde bakılmak suretiyle pikür izidir denilmesinin doğru bir yöntem olmadığını, Müdafaa Tanığı No.1 Prof.Dr.Mete Gülmen'in pikür izi ile ilgili ne yapılması gerektiğini anlattığını, pikür izi olduğunun kesinlikle tespit edilebilmesi için ince kesik atılma-sı gerektiğini, bunun yapılmadığını, bunun dondurulup öyle kesilebileceğini, dondurulmuş kesi yapılabileceğini, bir ölümden sonra çürüme başladığında çürümenin kesik devrelerinde bu tür görünümlerin oluşabileceğini söylediğini, bunu söyleyen şahsın Çukurov-a Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı olduğunu, Patalog olduğunu, Profesör ünvanına sahip olduğunu belirtmiştir. Sanık No.1 Avukatı bunun pikür izi olduğunun kabul edilmesi halinde, neden bir pikür izi bulunduğunun açıklamasının olmadığını, dolayı-sıyla Alt Mahkemenin huzurundaki şahadet ışığında boyun kısmındaki izin enjektör ile meydana geldiği bulgusuna varmaması gerektiğini iddia etmiştir.

Alt Mahkeme, kararında, İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan histopatolojik incelemede, ağır otol-iz nedeniyle Maktulün Larenksindeki dokulara ilişkin bir tespitte bulunulamamasına karşın, ceset üzerinde otopsi esnasında elle, gözle muayene yapan İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in otopsi esnasında Maktulün boyun kısmında (larenkste sol üst -kısmında) 1 x 0.5 cm'lik alan içeren bir pikür izi saptadığı hususunda bulgu yapmıştır. Bu bulguya ulaşırken, otopsiyi yapan İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in şahadetine değer vermiştir. -

Alt Mahkeme kararında, Dr. İdris Deniz'in şahadetinin bu kısmını inanılır şahadet değerlendirirken Dr. İdris Denizin bu bu saptamayı Sanıklar henüz tespit edilme-den ve bu bağlamda, Sanık No. 2'nin olayın cereyan tarzı ile ilgili gönüllü ifade vermeden önce yapmış olmasına değer verdiği gibi, Müdafaa Tanığı Prof.Dr. Ahmet Hilal'in istintakında, Larenksteki izin histopatolojik incelemede tespit edilmemesi halinde b-u ize ilişkin en iyi bilgiyi verebilme avantajına sahip kişinin ceset üzerinde elle ve gözle muayene yapan otopsiyi gerçekleştiren Adli Tıp Uzmanı olduğu hususundaki şahadetine değer vermiştir.

İlaveten Alt Mahkeme, kararında, Sanık No.1 lehine şahadet ve-ren Prof. Dr. Ahmet Hilal ve Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen'in Emare No.60 fotoğraf albümündeki fotoğraflara bakarak Larenksteki izin bir pikür (iğne izi) olduğunu söylemenin mümkün olmadığı gibi pikür izi olmadığını söylemenin de mümkün olmadığında hemfikir- oldukları hususundaki şahadeti de dikkate almıştır.

Yukarıdakilere ilaveten Alt Mahkeme kararında, İddia Makamının 40. Tanığı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Yorulmaz'ın şahadetinin, -Larenks'te kanama düşündüğü görüntüyü, görünüm olarak tarif ettiği, fotoğrafta görülen nokta şeklindeki delik ve etrafındaki hale şeklindeki kırmızı kanama düşündüren bulgunun zaten tek başına % 90'ların üzerinde bunun bir pikür izi olduğunu gösterdiği, ot-oliz nedeniyle bu izin mikroskobik incelemede görülmesinin beklenmediği yönündeki kısmını İddia Makamının 39.Tanığı Dr İdris Deniz'in şahadetini teyit edici olarak değerlendirmiştir.

İstinaf Eden Sanık No.1 Avukatının istinaftaki diğer bir iddiası; Emare -No.60 albümde yer alan fotoğraf 90'daki izin pikür izi olup olmadığının kesinlikle söylenebilmesi için kesik atılması gerektiği yönündeki Müdafaa Tanığı No.1 Prof.Mete Korkut Gülmen'in şahadetine rağmen; İddia Makamı Tanığı No.39 Dr.İdris Deniz'in bunu yap-madan tespit ettiği izin pikür izi olduğunu iddia etmesinin ciddi bir eksiklik olduğu ve tahkikatı sakatlamakta olduğu yönündedir.

Yukarıdan görüleceği üzere, Müdafaa Tanığı Prof.Dr Ahmet Hilal'in istintakına göre, lareksteki izin histopatolojik incelemed-e tespit edilmemesi halinde bu ize ilişkin en iyi bilgiyi verebilecek avantaja sahip kişi ceset üzerinde elle ve gözle muayene yapan otopsiyi gerçekleştiren Adli Tıp Uzmanıdır.

Nitekim, Alt Mahkeme tarafından şahadetine itibar edilen İddia Makamının 40. T-anığı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Yorulmaz'ın şahadetine göre de, otoliz nedeniyle bu izin mikroskobik incelemede görülmesi beklenmemektedir.

Mahkeme huzurunda verilen şahadete veri-lecek herhangi bir değer mantığa ve tecrübeye dayanmaktadır( Yargıtay/Ceza 19/1979 D.15/1980 ).
Alt Mahkemenin, kararında, cesedi elle ve gözle muayene eden Dr.İdris Deniz'in şahadetinde doğru söyleyip söylemediğini, yukarıda belirtilen şekilde mantık ve -tecrübe süzgecinden geçirerek itibar ettiği görülmektedir.

Yukarıda isimleri geçen Müdafaa Tanıklarının şahadetlerinin Emare 60 fotoğraf albümündeki izin pikür izi olmadığını da söylemenin mümkün olmadığı hususundaki kısmı da dikkate alındığında, Müdafaa -Tanıklarının şahadetinin Dr.İdris Deniz'in şahadetini tekzip edici yönde değerlendirmeye açık olmadığı da görülmektedir.

Bu durum ışığında, Alt Mahkemenin, ceset üzerinde otopsi esnasında elle, gözle muayene yapan İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deni-z'in şahadetinin otopsi esnasında Maktulün boyun kısmında (larenksta sol üst kısmında) 1 x 0.5 cm'lik alan içeren bir pikür izi saptadığı hususundaki kısmına itibar edip bu yönde bulgu yapmasında, Müdafaa Tanığı No.1 Prof. Mete Korkut Gülmen'in şahadetine- ise itibar etmemesinde herhangi bir hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme kararında, Maktul Ahmet Aybak'ın boyun kısmındaki (Larenkste sol üst kısımda) izin Emare No.9 enjektör ile meydana geldiği sonucuna varıp, bu hususta bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme, -kararında, İddia Makamının 40. Tanığı Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz, 41. Tanığı Prof. Dr. Salih Cengiz ile Sanık No.1 lehine şahadet veren Prof.Dr. Mete Korkut Gülmen, Doç.Dr. Nebile Dağlıoğlu, Doç.Dr. Dilek Battal, Prof.Dr.Ahmet Hilal ve Dr. Halide Nihal Açıkg-öz her biri birbirinden değerli alanlarda uzman olan kişiler olup yıllar içerisinde yaptıkları araştırmalar ve çalışmalardan edindikleri bilgileri ve deneyimleri Mahkemeye aktardıklarını, bu Tanıkların hiçbirisinin ne cesedin tespit edilip gömülü bulunduğu- çukurdan çıkarılma işlemlerine ne de Maktulün otopsisine katılmadıkları, bu Tanıkların İddia Makamının 39. Tanığı Dr.İdris Deniz tarafından hazırlanan otopsi raporunu, İstanbul Adli Tıp Kurumunun yapmış olduğu analiz ve incelemeler neticesinde hazırladığı- raporları, KKTC Devlet Kimya Laboratuvarının Emare No.59 enjektörün içerisindeki sıvı ile ilgili analizine ilişkin raporu, cesedin çukurdan çıkarılma işlemi sırasındaki video görüntülerini inceleyerek Mahkemede şahadet verdiklerini vurgulamıştır.

Akabind-e Alt Mahkeme, kararında, İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in şahadetinin Maktulün boyun kısmındaki pikür izinin Emare No.9 gibi bir enjektör ile husule gelmiş olabileceği yönündeki kısmının, İddia Makamının 40. Tanığı Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz'ın- şahadetinin larenksteki izin bir pikür izi olduğu ve Mahkeme huzurundaki Emare No.9 enjektör ile böyle bir iz yaratmanın mümkün olduğu yönündeki kısmı ile teyit edildiğini dikkate alması yanında, bu izin Müdafaa Tanıkları Prof.Dr. Mete Korkut Gülmen ve P-rof.Dr. Ahmet Hilal tarafından da kesin olarak reddedilmeyip, bilakis istintaklarının, larenksteki izin Emare No.9 gibi bir enjektörle de yapılmasının ihtimal dahilinde olduğunu kabul ettiklerine dair kısmı ile teyit edildiğini dikkate alarak, Maktul Ahme-t Aybak'ın boyun kısmındaki (Larenkste sol üst kısımda) izin Emare No.9 enjektör ile meydana geldiği sonucuna varıp, bu hususta bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme huzurundaki şahadet irdelendiğinde, İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in şahadetinin Ma-ktulün boyun kısmındaki pikür izinin Emare No.9 gibi bir enjektör ile husule gelmiş olabileceği yönündeki kısmının, İddia Makamının 40. Tanığı, Prof.Dr.Coşkun Yorulmaz'ın şahadetinin larenksteki izin bir pikür izi olduğu ve Mahkeme huzurundaki Emare No.9 -enjektör ile böyle bir iz yaratmanın mümkün olduğu yönündeki kısmı ile ayrıca Emare No.60 fotoğraf albümündeki resim ile teyit edildiği görülmektedir.

Alt Mahkemenin kararında vurguladığı üzere, Müdafaa Tanıkları Prof.Dr. Mete Korkut Gülmen ve Prof.Dr. A-hmet Hilal'in istintaklarında, larenksteki izin Emare No.9 gibi bir enjektörle de yapılmasının ihtimal dahilinde olduğu hususunu kabul ve teslim ettikleri, kesin olarak reddetmedikleri de açıktır.

Alt Mahkemenin gerekçeleri dikkate alındığında, Alt Mahkem-enin İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in şahadetinin yukarıdaki kısmına itibar etmesi için önünde yeterince sebep olduğu görülmektedir.



S-onuçta, Alt Mahkemenin, İddia Makamının 39. Tanığı Dr. İdris Deniz'in şahadetinin Maktulün boyun kısmındaki pikür izinin Emare No.9 gibi bir enjektör ile husule gelmiş olduğu yönündeki kısmınına itibar etmesinde hata bulunmamaktadır.
Diğer yandan Alt Mahke-me, kararında, Maktulün ölümünün zehirlenme sonucu meydana geldiği hususunda bulgu yapmıştır.
Alt Mahkeme kararında bu hususta şöyle demiştir:
"Dr. İdris Deniz'in gözle yaptığı muayenede sinek, böcek, kurtçuk ve larva görmemesi, bir entomolog olmayan Adli -Tıp Uzmanı olan Deniz'in toprakta bulunabilecek sinek, böcek kalıntısınıtespit edememesi, cesedin bulunduğu alanda hiçbir böcek, sınek kalıntısı bulunmadığı sonucunu doğurmaz.
Cesedin çıkarıldığı çukurda ve cesette canlı sinek, böcek görülmemş olması gere-k İddia Makamının gerekse Müdafaanın uzmantanıklarının zehirlenmiş bir cesette canlı sinek, böcek bulunamayacağı hususundaki hemfikir oldukları görüşleri ile uyum içerisindedir.Cesedin bulunduğu alana sonrdan taşınmış olmadığı, bir başka anlatımla gömülü -bulunduğu çukura yeni gömülmediği hususundaki bulgumuzu,İddia ve Müdafaanın uzman Tanıklarının hemfilir oldukları zehirlenmiş cesette canlı sinek, böcek
bulunmayacağı hususundaki görüşleri keza cesedin bulunduğu çukur etrafında içlerinde yapısı itibariyle -kararsız olup çabuk bozulan son derece toksik bir madde olan Methomyl bulunan iki adet enjektörün bulunması ve otopside Maktulün ölümüne sebep olabilecek herhangi bir kesici delici alet veya ateşli silah yarası bulunmaması yine ölüme sebebiyet verebilecek -patolojik bir bulguya ulaşılamamış olmasını birlikte değerlendirdiğimiz zaman Maktulün ölümünün zehirlenmeden olduğu sonucuna ulaşır, Maktulün Methomyl ile zehirlenmek suretiyle öldürüldüğü, hususunda bulgu yaparız (mavi2946).

Sanık No.1 Avukatı istinafta-ki hitabında, Maktulün zehirle öldürüldüğünün iddia edildiğini, ancak bunun makul şüpheden ari ispatlanamadığını, tahkikatta ciddi eksiklikler olduğunu, Alt Mahkemenin bu hususta Müdafaa Tanıklarının şahadetine itibar etmemekle, İddia Makamı tanıklarının ş-ahadetlerine itibar etmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkeme huzurundaki İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdris Deniz'in tekzip edilmemiş şahadetine göre, otopsi esnasında ceset üzerinde kesici, delici alet girişi veya at-eşli silah yarası tespit edilmemiş; ceset üzerinde herhangi bir darp ve cebir izine de rastlanmamıştır.
Buna karşın dış muayene sonrasında otopsi esnasında cesedin boğaz kısmında Larenks sol üst kısmında 1 x 0,5 cm'lik ekimoz görünümlü saha tespit edilip,- bu alanının yanına cetvel koyup, İddia Makamı 2. Tanığı Hasan Zorlu tarafından bunun fotoğrafının çekilmesi sağlanmıştır. Yapılan otopsi sonrasında kesin ölüm sebebi tespit edilemediğinden cesetten alınan akciğer, karaciğer, böbrek, kalp, mide ve içeriği,- Larenks üzerinden alınan kanamalı doku, 30 cc mesane yıkama suyu, saç örnekleri, 1 adet diş, sternum kemiği ve beyin parçasını ölüm nedeni ve zamanının tespit edilmesi, histopatolojik ve sistemik toksikolojik analiz, alkol ve uyuşturucu madde olup olmadığ-ının tespiti için TC Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir.

Pestisit analizi de yapıldıktan sonra TC Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumundan gelen Emare No. 234 içerisindeki 18.3.2014 tarihli Toksikolojik Analiz Raporuna Maktul Ahmet Aybak'a ai-t organ ve dokular ağır otoliz durumda olduklarından yapılan incelemede, mesane yıkama sıvısında, iç organlarda ve mide + mide içeriğinde pestisit (Methomyl) dahil sistematikteki maddeler bulunmamıştır.

Yine, Uz. Dr.Arzu Akçay'dan sadır 18.3.2014 tarihli -Histopatolojik İnceleme Raporuna göre, natürü bilinmeyen doku örneklerinde ağır otoliz (Akciğer, Karaciğer, Böbrek, Kalp) söz konusudur.

TC Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 30.4.2014 tarihli Doç.Dr Yalçın Büyük tarafından ısdar edilmiş Emar-e 234 Rapora göre Dr.Arzu Akçay'dan sadır 18.3.2014 tarihli Histopatolojik İnceleme Raporu ve 21.4.2014 tarihli Toksikolojik Analiz Raporu (ekli), Maktul Ahmet Aybak'ın ölüm nedeni ve sorulan diğer hususların otopsiyi yapan hekim tarafından tayin edilmesi- uygun görülmüştür.


Maktul Ahmet Aybak'a otopsiyi yapan hekim İddia Makamı Tanığın No 39 Dr. İdris Deniz'dir.

Alt Mahkeme İddia Makamı Tanığın No. 39 Dr. İdris Deniz'in şahadeti ile ilgili şöyle demiştir:

"39. Tanık Dr.İdris Deniz, Maktulün cese-dinde kesici, delici alet veya silah yarası tespit etmediği, elle boğma gibi bir travma görmediği, boyun bölgesinde (Larenks) şüpheli bir lezyon tespit ettiği ve olay yerinde içerisinde methomyl olduğu belirlenen bir enjektör bulunduğunu birlikte değerlend-irdiği zaman, tespit elden methomylin kimyasal yapısı, yarılanma ömrü, doğada, ya da vücutta, ne zaman yok olacağına dair uzman görüşü alarak ölüm nedenini kesin olarak belirleme ihtiyacı hissettiğini ve bu nedenle kendisinden daha fazla bilgi ve bilimsel -veriye sahip olduğunu düşündüğü Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı Prof.Dr.Coşkun Yorulmaz'dan görüş istemeyi uygun bulduğunu söylemiş ve Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz ve konsültan olarak Adli Toksikoloji Uzmanı Prof.Dr. Salih Cen-giz'in hazırlamış olduğu uzman raporu, olay yerinde bulunan emarelerden elde edilen sonuçlar ve otopsi esnasında cesette herhangi bir ateşli silah, kesici, delici alet yarası, travma izi ve ceset çürümüş olduğundan ölüme sebebiyet verebilecek patolojik bir- bulguya rastlanmamış olmasını birlikte değerlendirdiğinde, kanaatinin Ahmet Aybak'ın (Maktulün) ölümünün metomil intoksikasyonu sonucu meydana geldiği yönünde oluştuğunu söylemiştir ( mavi 2929).


Alt Mahkeme kararının yukarıdaki alıntısından görüleceği -üzere, İddia Makamının 39. Tanığı Dr.İdris Deniz, Maktulün ölümünün Metomil İntoksikasyonu sonucu meydana geldiği yönünde kanaat belirtmiştir. Tanık İdris Deniz, bu kanaate ulaşırken,

Maktulün cesedinde kesici, delici alet veya silah yarası tespit edilmem-esini; elle, boğma gibi bir travma ile ölüme sebebiyet verebilecek patolojik bulguya rastlanmamasını;
Maktulün boyun bölgesinde (Larenks) şüpheli bir lezyon tespit edilmesini;
Olay yerinde içerisinde methomyl olduğu belirlenen bir enjektör bulunmasını;
Tes-pit edilen methomylin kimyasal yapısı, yarılanma ömrü, doğada, ya da vücutta, ne zaman yok olacağına dair uzman olarak görüşlerini sunan Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr.Coşkun Yorulmaz'ın ve konsültan olarak Adli Toksikoloji Uzmanı Prof.Dr. Salih- Cengiz'in hazırlamış olduğu uzman raporunu dikkate almıştır.

Alt Mahkeme kararında, Dr. İdris Deniz ölüm sebebi ile ilgili kanaatini oluştururken, görüş aldığı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.- Coşkun Yorulmaz'ın ve Prof.Dr. Salih Cengiz'in şahadetleri ile ilgili şöyle demiştir:

"İddia Makamı 39. Tanığı tarafından yap-ılan otopsi neticesinde düzenlenen otopsi raporunda (Emare No.244) cesedin çıkarıldığı yerde ve ceset üzerinde sinek, böcek, kurtçuk ya da larva görülmediği belirtilmiştir.
İddia Makamının 40. Tanığı Prof.Dr.Coşkun Yorulmaz, cesedin çukurdan çıkarılmasına- ilişkin Emare No.1 video kaydına ilişkin CD'yi izlediği zaman cesedin üzerinde kireç, çimento gibi kalıntıların bulunduğunun ancak cesedin tümünün dışarıyla teması kesecek şekilde bu maddeler ile kapalı olmadığının görüldüğünü, bu nedenle bu maddelerin va-rlığının cesette sinek, böcek, kurtçuk ya da larva görülememesine bir açıklama getirmediğini, cesette ve cesedin bulunduğu yerde sinek, böcek, kurtçuk veya larva görülememesinin izahının zehirlenme olduğunu, aksi takdirde cesede ulaşmadan toprağın kaldırıl-maya başlandığı andan itibaren akın halinde sineklerin, kurtçukların, fırlaması gerektiğini söylemiştir.
İddia Makamının 41. Tanığı Prof.Dr. Salih Cengiz de cesette ve cesedin çıkarıldığ-ı yerde, sinek, böcek, kurtçuk ve larva görülmemesinin sebebini zehirlenmeye bağlamış, zehirlenmiş cesetlerde sinek ölüsünün bulunduğunu ancak larva bulunamayacağını, zehirli bir ortam varsa sineğin yaşam ve larva bırakma, larvayı yaşatma şansının bulunmad-ığını, ayni şekilde zehirli bir ortamda böcek ölüsü olabileceğini ancak larvanın bulunamayacağını, sinek ve böcekleri zehirlemeyen, öldürmeyen toksik bir maddeden zehirlenen çürümüş cesede gelen sinek veya böceğin oluşturduğu larva üzerinde çalışma yaparak- toksik maddeyi tespit etmenin mümkün olduğunu söylemiştir (mavi 2943).


Alt Mahkeme kararında Müdafaa Tanıklarının şahadetlerinin ilgili kısımlarını ise şu şekilde ifade etmiştir:

"Sanık No.1 tarafından şahadet veren Müdafaa Tanığı No.1 Patoloji ve Adl-i Tıp Uzmanı......
.........Tanık, istintakı esnasında, Maktulün methomyl zehirlenmesinden ölmediğinin de söylenemeyeceğini belirterek, intoksikasyon sonucu ölümde de, çürüme halinde mutlaka larvaların görüleceği fikrinde ısrarlı olmuştur.

Sanık No.1 tar-afından şahadet veren müdafaanın 2.Tanığı Doç.Dr. Nebile Dağlıoğlu şahadetinde, vücutta methomylin yapısında değişiklikler olabileceğini metabolitlerine dönüşeceğini ancak maddenin tamamen yok olacağı anlamına gelmediğini, zehirlenme vakalarında böcek larv-a görülmez iddiasının doğru olmadığını, böceğin geldiğini, larva bıraktığını, zehrin böceğin larvanın gelişimini etkilediğini, gelişmelerini yavaşlattığını söylemiştir.

Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.3 Dilek Battal methomylin major met-abolitinin Methomil oksimin, minor metabolitinin de karbondioksit ve aseto hidril olduğunu, methomylin metabolitleri aransaydı, doğru koşullarda saklandığı ve doğru örneklemeler yapıldığında aseto hidril ve karbondioksitin uçucu ve stabil olmayan yapıların-dan dolayı bulunmayacağını ancak metomil oksimin çıkabileceğini, biyatranformasyonun, vücuttan atılımı kolaylaştırmak amacıyla vücudun gerçekleştirdiği bir proses olduğunu, yaşamsal faaliyetler sona erdiği için biyotraformasyonun cesette bir yere kadar gel-ip durduğunu, biyotranformasyonun durduktan sonra dönüşümün durduğunu ancak enzimlerin çalışmaya ölümden bir süre sonra daha devam ettiğini, bekletme koşullarına bağlı olarak methomylin metabolitlerine dönüşümünün durabileceğini toksikolojik analizin doğru- yapılmadığını methomylin metabolitlerinin aranması gerektiğini söylemiştir.

Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.4 Prof.Dr. Ahmet Hilal'dir. Tanık şahadetinde, diğer ilaçlar gibi tarım ilaçlarının da ağızdan alındığında sindirimin ağızda baş-layıp midede devam ettiğini, maddenin cinsine göre
Bağırsaklarda devam ettiğini, alınan kimyasal maddenin sindirim kanallarından emildikten sonra kana karışmadan önce karaciğere gittiğini, karaciğerde vücut dolaşımına uygun hale geldikten sonra kana karış-tığını ancak bir miktarının karaciğerde yıkıldığını, normalde sistemik dolaşıma giren bir maddenin vücutta her yerde tespit edilebileceğini, alınan doza bağlı olarak metomil semptomlarının başlama süresi ve şiddetinin değişebileceğini, çürüme evresinde bak-terilerin hızla çoğaldığı ve bazı enzimler salgıladıkları bunun da otolize hızlandırdığının doğru olduğunu, ancak pestisitin larva üremesini engellediği düşünülürse bakterilerin de olmaması, bakterilerin de ölmelerinin ve yıkımı hızlandırmamalarının gerekt-iğini ama yine de tüm kimyasalların yıkılmasının beklenmediğini, mutlaka vücut sıvılarında ya da organlarda maddenin kalmış olmasını beklediklerini söylemiş........".


Sanık No.1 lehine şahadet veren 9. Tanık Dr. Halide Nihal Açıkgöz şahadetinde Adli Biy-oloji Uzmanı olup, Adli Entomoloji alanında çalışmalar yaptığını, pestisitlerin amacının sineği, böceği, çekip öldürmek, gelişimlerini durdurmak olduğunu, böceği, sineği kaçırmak olmadığını, pestisitin içinde böceği sineği çekecek bir kokunun bulunduğunu, -pestisit ile zehirlenmeden bahsediliyorsa etrafta illa ki sinek, böcek ölüsünün bulunması gerektiğini, ceset çıkarılmadan toprağın üstünde herhangi bir böcek faunasının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, eğitimli olmayan gözün bunu anlaması -beklenmediğinden olay yerine bir adli entomoloğun davet edilmesi gerektiğini, toprağın elenmesi gerektiğini, bunların yapılmamasının tümünün huzurumuzdaki meselede bir eksiklik olduğunu, ceset üzerinde, toprakta böcek, sinek bulunmamasının sebebinin cesedi-n oraya yeni taşınmış olduğunu gösterdiğini, direk methomylle ilgili bir çalışmasının bulunmadığını ancak methomyl gibi bir başka pestisit ile çalışmalar yaptığını ve böceklerin pestisite gelip öldüklerini - bir başka anlatımla pestisitin böcekleri çektiğini -söylemiştir.
Tanık istintakı sırasında Adli Entomolojinin Türkiye'de yeni bir çalışma alanı olduğunu şu an Türkiye'de toplam 4 Enti molog bulunduğunu, cesette metaboliti veya maddeyi bulamadıktan sonra zehirlenmeden söz edilemeyec-eğini söyleyerek cesette veya cesedin çıkarıldığı yerde sinek, böcek bulunmamasının sebebinin zehir olmadığı, zehir olması halinde sinek ve böceklerin gelip orda ölecekleri ve ölülerinin bulunması gerektiği beyanında ısrarlı olarak cesette ve cesedin bulun-duğu yerde sinek, böcek görülmemesinin cesedin oraya yeni taşınmış olduğunun açık bir göstergesi olduğu iddiasını yinelemiştir (mavi2932-2935)."

"Müdafaa Tanıkları Prof.Dr. Mete Korkut Gülmen, Doç.Dr. Nebile Dağlıoğlu ve Prof.Dr. Ahmet Hilal ve Doç.Dr.Dil-ek Battal cesette ve cesedin çıkarıldığı çukurda, sinek, böcek, kurtçuk ve larva görülmemesinin sebebinin zehirlenme olamayacağı, zehirlenme olması halinde ölü sinek, böcek, larva bulunması gerektiği hususunda hemfikirdirler.


Müdafaanın 9. Tanığı Adli E-ntomolog Halide Nihal Açıkgöz pestisitlerin amacının sinekleri kovmak değil öldürmek olduğunu, pestisitin sinekleri, böcekleri çektiğini dolayısıyla cesette ve cesedin çıkarıldığı çukura mutlaka sineğin geleceğini, sineğin bulunmaması halinde dahi ki ekolo-jik döngü içerisinde ölü sineğin de bir başka sinek veya böcek için yem olmasından mutlaka anteninin, kanadının, herhangi bir parçasının bulunması gerektiğini ayrıca ayağı dışarıda olan bir cesede mutlaka kuşların, köpeklerin geleceğini, bu cesette kuşlar -tarafından gagalanma veya köpekler tarafından ısırılma belirtileri bulunmadığını, tüm bunların da aslında cesedin bulunduğu alanda yeni taşınmış olduğunu gösterdiğini söylemiş ve cesedin bulunduğu yerde toprağın elenerek ölü sinek, böcek veya sinek, böcek -kalıntısı, parçası aranmamış olmasını tahkikatta büyük bir eksiklik olarak nitelendirmiştir (mavi 2944 )".


Huzurundaki şahadetleri değerlendiren Alt Mahkeme, kararında, Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No 1,2,3 ve 4'ün şahadetlerinin cesett-e ve cesedin çıkarıldığı çukurda, sinek, böcek, kurtçuk ve larva görülmemesinin sebebinin zehirlenme olamayacağı hususundaki kısımlarına itibar etmemiş; İddia Makamı Tanıkları No. 39, 40 ve 41'in şahadetlerinin cesette ve cesedin bulunduğu yerde sinek, bö-cek, kurtçuk veya larva görülmemesinin izahının zehirlenme olduğu yönündeki kısımlarına itibar etmiştir.

İstinaf Eden Sanık No.1 Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin İddia Makamı tanıklarının yukarıdaki şahadetine itibar edip, Müdafaa Tanıklarını-n yukarıdaki şahadetine itibar etmemekle hata ettiğini ileri sürmüştür.





Alt Mahkeme huzurundaki şahadet irdelendiğinde, İddia Makamı Tanığı No. 40 Çoşkun Yorulmaz'ın istintakı esnasında, cesedin çıkarıldığı çukurda ve cesette larva olmamasının sebebi-nin zehir olduğu iddiası ile cesetten alınan dokularda zehirin tespit edilmemesi arasında çelişki olduğu iddiasına cevap olarak, zehirin yavaş yavaş inaktiv hale geldiğini ve metomilin midede kaldığı sürece mide asidi tarafından yok edildiğini ve ortada hi-çbir çelişki olmadığını ifade ettiği görülmektedir.

Tanığın şahadet ve istintakında, bir yerde sinek, larva yoksa, orada mutlak surette bir zehirin olduğunu, cesedin zehire maruz kaldığı dolayısıyla sinek, böcek ve larvaya rastlanmadığını iddia ettiği gör-ülmektedir.

Alt Mahkemenin kararı irdelendiğinde, cesette ve cesedin çıkarıldığı çukurda, sinek, böcek, kurtçuk ve larva görülmemesinin sebebinin zehirlenme olabileceği veya olmayabileceği hususundaki şahadeti, diğer şahadetle birlikte, şahadetin bütünse-lliği içinde, mantık süzgecinden geçirerek değerlendirip sonuca ulaştığı görülmektedir.

Bu husustaki şahadete verilecek değer ve ağırlığı tespit ederken, bu şahadeti, diğer şahadet gibi mantık süzgecinden geçirerek, şahadetin bütünselliği içinde ve sair ş-ahadetle birlikte değerlendirip, iddianın olanak dahilinde olup olmadığına karar vermenin Alt Mahkemenin takdirinde olduğu açıktır.


Alt Mahkeme, İddia Makamı Tanığı No. 40 ve 41'in, bir yerde sinek larva yoksa, orada bir zehirin olduğu, cesedin de zehi-re maruz kaldığı dolayısıyla sinek, böcek ve larvaya rastlanmadığı hususundaki şahadetine, diğer şahadetle birlikte değerlendirip, mantık süzgecinden geçirdikten sonra itibar etmekle hata etmiş değildir.

Alt Mahkeme kararında, tespit edilen methomylin kim-yasal yapısı, yarılanma ömrü, doğada ya da vücutta, ne zaman yok olacağına dair İddia ve Müdafaa Makamının şahadetlerini özetleyerek, İddia Makamı Tanığı No 41'in, 25 gün toprak altında kalmış, çürümüş bir cesetten alınan mesane yıkama sıvısı, iç organlar -ve midede Methomyl veya Methomylin metabolitlerinin bulunamayacağı yönündeki şahadetine ve 21.04.2014 tarihli Toksikolojik inceleme raporuna itibar ederek bu hususta bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme kararında, İddia Makamının 41. Tanığı Adli Toksikoloji Uzman-ı Prof.Dr. Salih Cengiz'in şahadetine, İddia Makamı Tanığı No. 27 Şenol Korkut; İddia Makamı Tanığı No.40 Prof.Dr.Çoşkun Yorulmaz'ın şahadetlerine itibar edip şahadetlerini şöyle özetlemiştir:

"İddia Makamının 41. Tanığı Adli Kimya ve Toksikoloji Profesör-ü Salih Cengiz'e göre Methomyl çok kısa zamanda bozulabilecek, kararsız yapıya sahip bir madde olduğundan, cesetten alınıp Adli Tıp Kurumuna analize gönderilen örneklerde bulunmaması son derece normaldir ve Methomyl metabolitlerinden ziyade, metabolitleri -ortaya çıkaran enzimin miktarından ki o da damardan alınıp buzdolabında saklanan 1-2 günlük kandan tespit edilebilir metabolitler doğru karar verdirmez hele ki 25 günlük çürümüş, dezentegre olmuş bir cesette ne maddenin kendisinin ne de metabolitlerinin b-ulunması ihtimali yoktur.

İddia Makamının 27. Tanığı Şenol Korkut Adli Tıp Kurumunda, Methomylin analizinin yapıldığı cihazın kütüphanesinde on binlerce madde bulunduğu ve cihazda Methomyl aranırken eğer metaboliti de varsa ve cihaz onu tespit ederse bu -hususu da raporlandırdıklarını söylemiş ve huzurumuzdaki meselede çalıştıkları örneklerde Methomyl ve metabolitlerinin tespit edilmediğini belirtmiştir ( mavi 2937-2938 )."






"Tanık No.40 şahadetinin devamında methomylin bir pestisit olup kimyasal form-ülünün son derece kararsız olduğunu, en ufak bir problemle karşılaştığında parçalanıp, dağılıp, inaktif hale geldiğini, bunun bahçeye atılacak zehrin sadece böcekleri öldürmesi, meyvelerin insanları zehirlememesi için, bir sürede yok olmak üzere hazırlanmı-ş kimyasal bir formül olduğunu, son derece kararsız bir molekül olan methomylin doğadaki yarılanma süresinin 14 gün olmakla beraber, sıcaklık gibi çevresel faktörlere göre yarılanma ömrünün değişiklik gösterdiğini, çürüyen cesetlerde yoğun şekilde mikrobiy-olojik aktiviteler gerçekleştiğini ve bakteriler ürediğini, bakterilerin ürerken çeşitli ısılar yaydıklarını, birçok kimyasal madde saldıklarını kısacası bakterilerin üreme döngüsünün methomyl dahil birçok zehri kimyasal değişikliğe uğratarak bozduğunu, if-adelerde geçen Maktulün olay sırasında yaşadığı titreme, karın ağrısı, bulantı, göz kayması, zorlanarak nefes alıp verme gibi şikayetlerinin methomyl zehirlenmesinin tıbbi literatürde tariflenen klinik tablosuyla.....................................

Tanık- No.40 istintakında Emare No.246 olarak sunulan raporun en temel dayanaklarını, otopsi esnasında çekilen fotoğrafların, cesedin çıkarılma anına ilişkin kamera kayıtlarının oluşturduğunu, kendisine gönderilen dosya içerisindeki başkalarının yazdığı rapor ve- ifadelerin sadece kendi tıbbi bulguları ile uyumu denetlemek açısından önem arz ettiğini..........methomylin kararsız yapısından dolayı mide için asitlerinden etkilenip bozulacağından midede methomylin tespit edilemeyebileceğini, kan, göz içi sıvısı ve be-yin için sıvısında tespitinim mümkün olduğunu ancak Maktüle ait cesette kan bulunamadığını, göz için sıvısının ölümden sonraki 36-48 saate kadar değerli olduğunu, bu meselede Maktulün gözlerinin çöktüğünün fotoğraflarından görüldüğünü, bundan da göz içi sı-vısının artık kalmadığının anlaşıldığını, otopsiyi yapan hekimin bunu gördüğünü bu nedenle de göz içi sıvısının alınmaya çalışılmamasının bir eksiklik olmadığını, yine otopsi raporunda beyin çamur kıvamında izlendiği anlaşıldığından, beyin içi sıvısının al-ınamayacağını......( mavi 2929- 2931)."



Alt Mahkeme huzurundaki şahadet irdelendiğinde, İddia Makamı Tanığı No.40 Çoşkun Yorulmaz'ın istintakı esnasında metomilin midede kaldığı sürece mide asidi tarafından yok edildiğini vurguladığı görülmektedir.


A-lt Mahkeme huzurundaki Müdafaa Makamı tarafından sunulan şahadetleri aşağıdaki şekilde özetledikten sonra, bulgularını şöyle yapmıştır:

"Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanıklarından Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Toksikoloji Labor-atuarı sorumlusu Doç.Dr.Nebile Dağlıoğlu, laboratuarında bulunan cihazların İstanbul Adli Tıp Kurumundaki cihazlar ile ayni olduğunu ve cesetten alınan örnekleri kendi laboratuarında çalışmış olsaydı metabolitlerine dönüşmüş halde maddeyi tespit edebileceğ-ini iddia etmiştir.

Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanıklarından Doç.Dr. Dilek Battal, İstanbul Adli Tıp Kurumunun cesetten alınan örneklerde Methomyl aranırken metabolitlere bakmadığından hareketle, metabolitlere bakılması halinde metabolitlerd-en maddenin tespit edilebileceğini söylemektedir.
Oysa ki İstanbul Adli Tıp Kurumunda örnekler üzerinde Methomyl analizi yapan İddia Makamının 27. Tanığı cihazda Methomyl aranırken, eğer metaboliti varsa ve cihaz onu tespit ederse bunu raporlandıklarından- bahsetmektedir. Hal böyle olunca raporda Methomyl tespit edilmediği şeklindeki yazılımdan Methomylin metabolitlerinin çalışılmadığı, metabolitlere bakılmadığı sonucu çıkarılamaz. Tanık No.27'nin belirttiği gibi 21.04.2014 tarihli rapordan anlaşılması gere-ken cesetten alınıp çalışılan örneklerde Methomyl ve metabolitlerinin tespit edilmediğidir.. Bu rapor İddia Makamı Tanığı Prof.Dr. Salih Cengiz'in 25 gün toprak altında kalmış, çürümüş bir cesetten alınan mesane yıkama sıvısı, iç organlar ve midede Methomy-l veya Methomylin metabolitlerinin bulunamayacağı yönündeki şahadetini teyit etmektedir(mavi2938)"



Alt Mahkeme, huzurundaki İddia Makamı Tanıkları No.40 ve 41 ve 27'nin şahadetlerine ve Emare No.234 içerisindeki 21.04.2014 tarihli rapora itibar etmişti-r.






İddia Makamı Tanığı No. 40, 41 ve 27'nin şahadetleri ve Emare 234 içerisindeki 21.04.2014 tarihli rapor dikkate alındığında, birbirleri ile uyumlu oldukları açıktır.

Bu bağlamda, Methomylin bir pestisit olup kimyasal formülünün son derece kara-rsız olduğu, en ufak bir problemle karşılaştığında parçalanıp, dağılıp, inaktif hale geldiği, son derece kararsız bir molekül olan Methomylin doğadaki yarılanma süresinin 14 gün olmakla beraber, sıcaklık gibi çevresel faktörlere göre yarılanma ömrünün deği-şiklik gösterdiği ve çürüyen cesetlerde yoğun şekilde mikrobiyolojik aktiviteler gerçekleştiği ve bakteriler ürediği, bakteriler ürerken çeşitli ısılar yaydıkları, birçok kimyasal madde saldıkları kısacası, bakterilerin üreme döngüsünün Methomyl dahil bir-çok zehri kimyasal değişikliğe uğratarak bozduğu hususundaki İddia Makamının 40.Tanığının şahadetinin, İddia Makamı Tanığı No. 41 ve No.27 tarafından verilen şahadetlerle teyit edildiği ve 21.04.2014 tarihli raporla uyumlu olduğu görülmektedir.

Alt Mahke-menin İddia Makamı Tanığı No. 40 ve No.41 ve No.27'nin birbirini teyit eden şahadetlerine ve bu şahadetlerle uyumlu olan Emare 21.04.2014 tarihli rapora itibar etmesinde hata bulunmadığı görülmektedir.

Alt Mahkeme gerekçe vererek İddia Makamı Tanıkları No-. 27, No.40 ve No. 41'in şahadetine itibar etmiş; Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanıklarından Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Toksikoloji Laboratuarı sorumlusu Doç.Dr. Nebile Dağlıoğlu'nun ve Müdafaa Tanığı No 1,2,3 ve 4'ün şahadet-lerine itibar etmemiştir:

Alt Mahkeme Müdafaa Tanığı No 1,2,3, ve 4'ün şahadetlerine itibar etmeme gerekçesini kararında şu şekilde ifade etmiştir:
"Müdafaa Tanıkları No.1,2,3 ve 4, Ito ve arkadaşlarının Methomyl zehirlenmesine maruz kalmış bir çiftçinin -otopsisi esnasında alıp formaldehyde (formaldehit) içine koydukları dokularda (tissues) 2 yıl sonra Methomyl tespit ettiklerine ilişkin çalışmayı (Sensitive determination of Methomyl in blood using gas chromotgraphy Mass spectrometry as its oxime test- but-yldimethysilyl deivative, Journal of Chromotography B, 1988) referans göstererek, Maktulün Methomyl zehirlenmesine maruz kalmış olması halinde, 2 yıldan çok daha kısa bir sürede (102 gün) analiz edilen Maktulden alınan örneklerde Methomylin illa ki tespit -edilebileceğini iddia etmişlerdir.
Formaldehit, gerek İddia Makamı gerekse Müdafaa Tanıkları tarafından belirtildiği gibi çürüme ve bozulmayı önlemek amacıyla koruyucu, sabitleyici olarak kullanılan bir maddedir.
İddia Makamı Tanıkları Prof.Dr. Coşkun Yo-rulmaz ve Prof.Dr. Salih Cengiz, Ito ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada olduğu gibi Methomylin dokularda tespit edilmesi sonrasında, o dokuların formaldehitle korumaya alınması halinde, 2 yılın sonunda dokularda Methomylin yeniden bulunmasının doğal olduğ-unu, formaldehitin, bulunduğu şekliyle dokuyu koruduğunu (sabitlediğini) oysa ki huzurumuzdaki davada Maktulden alınan örneklerin halihazırda çürümüş, otolize uğramış bir şekilde formaldehite konduğunu, formaldehite konmadan önce çürüme nedeniyle Methomyli-n bozulduğunu ve tespit edilemediğini dolayısıyla Ito ve arkadaşlarının çalışmalarının baz alınarak, Maktulün cesedinden alınan çürümüş, otolize uğramış örneklerde de Methomylin tespit edilebileceği sonucunun çıkarılmayacağını belirtmişlerdir.
Ito ve ark-adaşları, Methomylden zehirlenerek ölen birisinin, ölümünden hemen sonra otopsi esnasında cesetten aldıkları kan ve dokular üzerinde bir çalışma gerçekleştirmişler, kanda ve dokularda Methomyl tespit etmişler ve Methomyl tespit edilen dokuları formaldehit -içerisinde 2 yıl süreyle saklayarak, 2 yılın sonunda yaptıkları analizde formaldehit içerisindeki dokulardan Methomyli yeniden bulmuşlardır.
Müdafaa Tanığı No.2 Doç.Dr. Nebile Dağlıoğlu'nun şahadetinde kabul ve teslim ettiği gibi Ito ve arkadaşlarının yap-mış olduğu çalışmada otolize uğramış, çürümüş dokularda değil, ölümden hemen sonra alınan dokularda analiz yapılmıştır.
Dolayısıyla, Ito ve arkadaşlarının yaptıkları çalışma sonucunda elde ettikleri neticeyi baz alarak Maktulün cesedinden alınan çürümüş, -otolize olmuş örneklerde de Methomylin tespit edilebileceği sonucuna ulaşmak kanaatimizce olanaksızdır. Bu nedenle Müdafaa Tanıkları No.1,2, 3 ve 4'ün Ito ve arkadaşlarının yaptığı çalışmadan hareketle Maktulden alınan örneklerde de Methomyl tespit edilebi-leceği yönünde iddialarına itibar etmeyiz ( mavi 2938 - 2940)."




Yukarıdaki alıntıdan da görüleceği üzere Alt Mahkeme, kararında, Müdafaa Tanıkları 1,2,3,4'ün gösterdikleri bilimsel makaledeki olayın olguları ile huzurundaki meselenin olgularının bire b-ir örtüşmediğini dikkate alarak, örnek meseledeki çalışma sonucunda elde edilen neticeyi baz alarak Maktulün cesedinden alınan çürümüş, otolize olmuş örneklerde de Methomylin tespit edilebileceği sonucuna ulaşmanın olanaksız olduğu sonucuna varıp, Müdafaa -Tanıklarının şahadetlerine ve bu bağlamda gösterdikleri örnek meseleye değer vermemiştir.

İstinaf Eden Sanık No.1 Avukatı istinaftaki hitabında, İddia Makamı Tanıklarının şahadetlerinde çürüyen cesetlerde yoğun mikrobiyolojik aktiviteler gerçekleştiği v-e bakteriler ürediğini, bunların ısı ve kimyasal madde yaymaları nedeniyle Methomyl maddesini kimyasal değişikliğe uğratıp bozduğunu iddia ettiğini, buna karşın Methomylin olması halinde bakteri de üreyemeyeceğini göz ardı ettiklerini iddia etmiştir.

İddi-a Makamının 40. Tanığının şahadetine göre, çürüyen cesetlerde yoğun mikrobiyolojik aktiviteler gerçekleşmekte, bakteriler üremekte, bunlar ısı ve kimyasal madde yaymaları nedeniyle metomil maddesini kimyasal değişikliğe uğratıp bozmaktadırlar.

Sanık No.1 -lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.4 Prof.Dr. Ahmet Hilal'in şahadetine göre ise çürüme evresinde bakterilerin hızla çoğaldığı ve bazı enzimler salgıladıkları bunun da otolizi hızlandırdığının doğru olduğunu, ancak pestisitin larva üremesini engellediğ-i düşünülürse bakterilerin de olmaması, bakterilerin de ölmelerinin ve yıkımı hızlandırmamalarının gerektiğini iddia ettiği görülmektedir.

Bilindiği üzere, bir ölünün çürümesine tesir eden faktörlerden en belli başlı olanları fiziksel ve kimyasal etkenler- yanında canlı etkenlerdir.

Canlı etkenler, Prof Dr Şemsi Gök Adli Tıp,1983, s.22'de şöyle izah edilmiştir:
"Canlı etkenler: Bu canlılar vücudun içinde bulunan mikroplarla cesede dışarıdan gelen mikrop ve böceklerdir.

Kişi canlı iken barsaklarda bulunan -ve patojen tesiri bulunmayan bakteriler, koli basili ve bilhassa proteus basilleri ölümden sonra hemen faaliyete geçerler.Ölü vücudundaki, oksijeni sarfederek çoğalan mikroplara aerob mikroplar denir. Bir müddet sonra ölüde oksijen kalmayacağından bu sefer- anaerob mikroplar faaliyete geçer ve bütün vücuda yayılırlar. Bütün bu canlı etkenler vücuttaki albümünli maddelere tesirlerle karbonmonoksit, kükürtlü hidrojen ve amonyak gibi gaz halindeki parçalanma ürünlerini meydana getirirler. Bu gazlar ölüyü şişir -ve tanınmaz hale getirir.
Sinekler vasıtasıyla dışarıdan ölüye getirilen mikroplar ve bilhassa böceklerin sürfeleri ölünün çabucak parçalanıp dağılmasında mühim rol oyanarlar."



Yukarıdaki bilimsel alıntıdan görüleceği üzere, bir ölünün çürümesinde rol a-lan canlı etkenler vücudun içinde bulunan bakteriler/ mikroplarla cesede dışarıdan gelen mikrop ve böceklerdir.

Zehirin, dıştan gelen canlı etkenleri/ sinekleri/mikropları engellediği hususundaki şahadetin doğru kabul edilmesinden makul, mantıki ve doğal -olarak, zehirin vücut içinde bulunan bakterilerin/ mikropların da faaliyetini de engellediği sonucunu istihraç etmek olası görünmemektedir.





Bu durum ışığında Alt Ma-hkeme, Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.4 Prof.Dr. Ahmet Hilal'in şahadetinin yukarıdaki kısmına itibar etmemekle hata etmiş değildir.

Alt Mahkeme gerekçe göstermek suretiyle, Müdafaa Tanıklarının yukarıdaki şahadetlerinin bir kısmına i-tibar etmemekle ve İddia Makamı tanıklarının yukarıdaki şahadetlerinin bir kısmına ve bu bağlamda, İddia Makamı Tanığı No. 41'in, 25 gün toprak altında kalmış, çürümüş bir cesetten alınan mesane yıkama sıvısı, iç organlar ve midede Methomyl veya Methomylin- metabolitlerinin bulunamayacağı yönündeki şahadetine ve 21.04.2014 tarihli rapora itibar etmekle ve bu yönde bulgu yapmakla hata etmiş değildir.

Alt Mahkeme kararında, İddia Makamı tanıklarının şahadetine itibar edip, Müdafaanın şahadetine itibar etmedi-kten sonra, itibar edilen şahadetten, bu bağlamda özellikle, Dr. İdris Deniz'in gözle yaptığı muayenede sinek, böcek, kurtçuk ve larva görmemesi, bir entomolog olmayan Adli Tıp Uzmanı olan Deniz'in toprakta bulunabilecek sinek, böcek bulunmayacağı hususund-aki görüşleri, keza cesedin bulunduğu çukur etrafında içlerinde yapısı itibariyle kararsız olup çabuk bozulan son derece toksik bir madde olan Methomyl bulunan iki adet enjektörün bulunması ve otopside Maktulün ölümüne sebep olabilecek herhangi bir kesici -delici alet veya ateşli silah yarası bulunmaması yine ölüme sebebiyet verebilecek patolojik bir bulguya ulaşılamamış olmasını birlikte değerlendirirek, Maktulün ölümünün zehirlenmeden olduğu sonucuna ulaşıp, Maktulün Methomyl ile zehirlenmek suretiyle öldü-rüldüğü hususunda bulgu yapmıştır.

Bilindiği üzere, otopsi, ölüm nedeninin araştırılmasında önemli bir işlemdir. Olay yeri ve ölüm koşullarının incelenmesi, ölenin tıbbi öyküsünün alınması, histolojik inceleme, vücut sıvılarındaki toksikolojik analizler, -kimyasal mikrobiyolojik ve serolojik incelemeler ve bunlara ilaveten günümüzde genetik incelemeler otopsiye yardımcı basamaklardır.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet irdelendiğinde, otopsiyi yapan İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in otopsiye yar-dımcı basamakları kullanıp Maktulün ölüm sebebi ile ilgili bir kanaate ulaştığı görülmektedir.

Buna karşın, İstinaf Eden Sanık No. 1 Avukatının istinaftaki hitabı değerlendirildiğinde, ölüm sebebinin tespitinde incelemenin eksik yapıldığı iddiası yaptığı -görülmektedir.

Bu aşamada irdelenmesi gereken, ölüm sebebinin tespitine yarayacak verileri ortaya koyacak şekilde otopsiye yardımcı basamakların mümkün olabildiğince kullanılıp kullanılmadığı ve bu bağlamda incelemenin eksik yapılıp yapılmadığıdır.

İstin-af Eden Sanık No. 1 Avukatı istinafın hitabında; Alt Mahkemenin, Maktulden gerek göz içi, gerekse beyin omurilik sıvısının alınmamasını ölüm sebebinin saptanması açısından incelemede bir eksiklik olarak değerledirmemekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt- Mahkeme kararında bu hususta şöyle demiştir:

"Müdafaa Tanıkları No.1,2 ve 4 otopsi esnasında göz içi sıvısı (vitröz hümör) ve beyin omurilik (bos) sıvısının alınıp analiz için gönderilmediğini, bunların analizinin yapılması halinde Methomylin tespit edil-ebileceğini, göz içi sıvısı ve beyin omurilik sıvısının alınmamış olmasını eksiklik olarak değerlendirmiştir.
İddia Makamı Tanığı No.40 göz içi sıvısı ve beyin omurilik sıvısının analiz açısından son derece önemli materyaller olduğunu kabul etmekle birlik-te Emare No.60 fotoğraf albümündeki fotoğraflardan Maktulün gözlerinin çöktüğünün görüldüğü, bu durumdaki cesetten göz içi sıvısının alınamayacağı, yine Tanık No.39 tarafından yapılan otopsi neticesinde hazırlanan otopsi raporundan beynin çamur kıvamında o-lduğu anlaşıldığından, beyin-omurilik sıvısı elde etmenin mümkünatının bulunmadığı, bunlardan hareketle de göz içi sıvısının ve beyin omurilik sıvısının alınmamasının bir eksiklik kabul edilemeyeceği görüşündedir.
Müdafaa Tanığı No.1 Fotoğraflara bakarak -göz içi sıvısının alınıp alınamayacağını tespit etmenin doğru olmadığını, en doğru yöntemin enjektör sokarak denemek olduğunu iddia etmekte, Müdafaa Tanığı No.4'de Müdafaanın 1. Tanığı ile hemfikir olmakla birlikte otopsiyi yapan hekimin tecrübesine bağlı -olarak elle yapacağı muayenede de göz içi sıvısını hissedebileceğini söylemiştir.
İddia Makamının 39. Tanığı olan Dr. İdris Deniz'in meslek hayatı boyunca oldukça fazla otopsi yapan, son derece tecrübeli bir Adli Tıp Uzmanı olduğu gerek İddia Makamı, - gerekse Müdafaa Tanıkları tarafından kabul edilmektedir. Tecrübeli bir Adli Tıp Uzmanı olduğu kabul edilen Dr.İdris Deniz'in otopsi esnasında elle ve gözle yaptığı muayene sonucunda cesette göz içi sıvısı yoktu şeklinde verdiği bilgi hiç şüphesiz ki f-otoğraflar ve yine Dr. İdris Deniz tarafından hazırlanan otopsi raporunun yorumlanması sonucunda Müdafaa Tanıkları No.1,2 ve 4 tarafından yoruma dayalı olarak verilen göz içi sıvısı elde edilebilirdi şeklindeki bilgiden daha sağlıklıdır. Bu nedenle bulunma-dığı için alınmayan göz içi sıvısı ve beynin çamur kıvamında olmasından alınamayan beyin-omurilik sıvısının analize gönderilmemiş olması bir eksik addedilemez inancındayız. Hal böyle olunca da Müdafaanın, göz içi sıvısı ve beyin-omurilik sıvısında Methomyl- aranmamasının eksiklik olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki iddiasına itibar etmeyiz ( mavi 2940 - 2941 ).



Alt Mahkemenin kararında, gerek İddia Makamı tanıkları gerekse Müdafaa Tanıkları tarafından tecrübeli bir Adli Tıp Uzmanı olduğu kabul e-dilen Dr.İdris Deniz'in otopsi esnasında elle ve gözle yaptığı muayenede cesette göz içi sıvısı olmadığını tespit ettiği yönündeki şahadet ve yine Dr. İdris Deniz tarafından hazırlanan 16.7.2014 tarihli Emare 245 ek otopsi raporunda, otopsi esnasında kafa-tasının açıldığı ve beynin tamamen çamur kıvamında olduğunun açıkça belirtildiğini dikkate alarak, bulunmadığı için alınmayan göz içi sıvısı ve beynin çamur kıvamında olmasından alınamayan beyin-omurilik sıvısının analize gönderilmemiş olmasını incelemed-e bir eksiklik olarak görmediği görülmektedir.

Alt Mahkeme Müdafaa Tanıkları No.1,2 ve 4 tarafından fotoğraflardan yaptıkları yoruma dayalı olarak verdikleri göz içi sıvısı elde edilebilirdi şeklindeki bilgiye itibar etmeyip, otopsi esnasında Maktulün c-esedi üzerinde elle ve gözle yaptığı muayenede göz içi sıvısı saptamayan ve otopsi esnasında Maktulün kafatasını açıp, beynin tamamen çamur kıvamında olduğu saptamasını yapan ve bunu 16.7.2014 tarihli Emare 245 ek otopsi raporunda belirten Dr idris Deniz'i-n şahadetine itibar edip, incelemede eksiklik olmadığı sonucuna varmakla hata etmiş değildir.

İstinaf Eden Sanık No.1 Avukatının diğer bir iddiası, Alt Mahkemenin Maktulün bulunduğu yerdeki toprağın elenmemesini tahkikatta eksiklik olarak kabul etmemesini-n ciddi bir hata olduğudur. Sanık No. 1'in Avukatına göre; Dr.İdris Deniz ve/veya Tahkikat Memuru ve/veya Polis Tanıklar otopsi öncesi, Maktulün çıkarıldığı çukur yanında enjektör bulunduğunu biliyorlardı. Bu nedenle de toprağın elenmemesi tahkikat eksikli-ği idi.

Adli Biyoloji Uzmanı olup, Adli Entomoloji alanında çalışmalar yapan ve Alt Mahkeme huzurunda Sanık No 1 lehine 9. Tanık olarak şahadet veren Dr.Halide Nihal Açıkgöz ise şahadetinde, ceset çıkarılmadan toprağın üstünde herhangi bir böcek fauna-sının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, eğitimli olmayan gözün bunu anlaması beklenmediğinden, -olay yerine bir adli entomoloğun davet edilmesi gerektiğini, toprağın elenmesi gerektiğini, bunların yapılmamasının tümünün huzurdaki meselede bir eksiklik olduğunu ileri sürmüştür.

Alt Mahkeme kararında bu hususta şöyle demiştir:
"Dr. İdris Deniz henüz o-topsi yapmadan, Maktulün ölüm sebebine ilişkin bir bulguya ulaşmadan Maktulün zehirlenerek öldüğünün düşünülmesi ve toprağın, ölü sinek, böcek aranması amacıyla elenmesi olağan, bilindik bir yöntem değildir. Bu nedenle de toprağın elenmemesini tahkikatta b-ir eksiklik olarak kabul etmek doğru değildir ( mavi 2945- 2946 )."

Alt Mahkeme yukarıdaki kararında, olay yerinin incelenmesi açısından olay yerine adli entomolog davet edip toprağın elenmesini sağlamamayı tahkikatta eksiklik olarak addetmemiştir.

Mü-dafaa tanığı Dr.Halide Nihal Açıkgöz'ün, Türkiye'de 4 adli entomolog olduğunu şahadetinde kabul ve teslim ettiği dikkate alındığında, Alt Mahkemenin kararında belirttiği üzere, olay yerine bir adli entomolog davet edilerek, toprağın elenmek suretiyle, böce-k sinek aranmasını olağan, bilindik bir yöntem sayarak, bunun yapılmamasını tahkikatta eksiklik olarak telakki etmek makul değildir.

Alt Mahkemenin verdiği gerekçenin makul, mantıki ve tatminkâr olduğu dikkate alındığında, Alt Mahkemenin yukarıdaki bulgu-sunda hata bulunmamaktadır.

İstinaf Eden Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin huzurunda uzman tanık şahadeti olmaksızın, Alt Mahkemenin, cesedin, bulunduğu çukura sonradan taşınmadığı bulgusuna varmakla hata ettiğini ileri sürmüştür.-
Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:

"İddia Makamının 39.Tanığı olan ve cesedin çıkarılmasına kazının başladığı andan itibaren nezaret eden Dr. İdris Deniz, kazı çalışmaları başladığı ilk anlarda cesedin oraya sonradan getirildiği düşündüğünü ancak kaz-ı derinleşip, ceset çıkarıldıktan sonra cesedin çukura konulması sonrasında yapı malzemelerinin üstüne döküldüğü kanaatinde olduğunu, cesedin gömülüş şeklinden, gömmenin çok acele yapıldığının anlaşıldığını söylemiştir.

Cesedin çıkarılma anına ilişkin k-amera kayıtları CD halinde Mahkemeye Emare No.1 olarak ibraz edilmiştir. Emare No.1 CD'deki kayıtlardan cesedin bulunduğu alanın kazılmaya başlanmasıyla birlikte kireç, çimento gibi yapı malzemeleriyle karşılaşıldığı, kazı derinleştikçe cesedin üzerindeki- çimento, kirecin arttığı, baş kısmının neredeyse tamamının betonlaşmış çimento ile kaplı olduğu ve cesedin özellikle baş kısmının çukurdan bu betonlaşmış çimentonun kırılması suretiyle çıkarıldığı görülmektedir.

Ceset, geçirgen yapıya sahip kumlu -toprak bir alanda bulunmuştur. İddia Makamının 57. Tanığı Raif İlker Buran Meteoroloji Dairesi Müdürüdür ve 27.12.13 - 20.01.14 tarihleri arasında beş gün yağmur yağdığı bilgisini vermiştir. Cesedin bulunduğu çukur kazılırken derinlere inildikçe çimento ve- kireç benzeri yapı malzemelerinin artması, bu yapı malzemelerinin yağmur sularıyla aşağıya doğru gittiğinin bir göstergesidir. Bu da Müdafaa Tanığı No.9'un cesedin buraya yeni taşındığı yönündeki iddiasını çürütmekte, yapı malzemelerinin cesedin gömülmesi- esnasında üstüne döküldüğü ve cesedin oraya sonradan taşınmadığı yönündeki Tanık No.39'un kanaatini doğrulamaktadır ve cesedin bulunduğu çukura sonradan taşınmadığı, yapı malzemelerinin cesedin üstüne gömüldükten sonra döküldüğüne bulgu yaparız (mavi 2944--2945)."


Alt Mahkemenin kararının yukarıdaki kısmından görüleceği üzere, Alt Mahkeme kararında, cesedin bulunduğu çukura sonradan taşınmadığı, yapı malzemelerinin cesedin üstüne gömüldükten sonra döküldüğüne dair bulgu yapmıştır.

Kararından görüleceği ü-zere Alt Mahkeme, İddia Makamının 57. Tanığı Meteoroloji Dairesi Müdürü Raif İlker Buran'ın, 27.12.13 - 20.01.14 tarihleri arasında beş gün süre ile bölgeye yağmur yağdığı hususundaki şahadetini Tanık No.39'un kanaatini destekler mahiyette değerlendirip, T-anık 39'un şahadetine itibar ederek cesedin bulunduğu çukura sonradan taşınmadığı, yapı malzemelerinin cesedin üstüne gömüldükten sonra döküldüğüne dair bulgu yapmıştır.

Alt Mahkemenin Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.9 Doç.Halide Nihal A-çıkgöz'ün görüşüne itibar etmeyip, İddia Makamının 57. Tanığı Meteoroloji Dairesi Müdürü Raif İlker Buran'ın yukarıdaki şahadetini, Tanık No.39'un şahadetini teyit edici olarak değerlendirdikten sonra yukarıdaki bulguya varmasında herhangi bir hata bulunma-maktadır.

Alt Mahkemenin kararı irdelendiğinde, İddia Makamının tanıklarının şahadetine ve bu çerçevede Maktulün otopsisini yapan Dr. İdris Deniz'in Maktulün ölüm sebebi ile ilgili kanaatine itibar ettikten sonra, Dr. İdris Deniz'in gözle yaptığı muayene-de sinek, böcek, kurtçuk ve larva görmemesi, bir entomolog olmayan Adli Tıp Uzmanı olan İdris Deniz'in toprakta bulunabilecek sinek, böceğin bulunmadığı hususundaki görüşleri, keza cesedin bulunduğu çukur etrafında içlerinde yapısı itibariyle kararsız olup- çabuk bozulan son derece toksik bir madde olan Methomyl bulunan iki adet enjektörün bulunması, cesedin çürümüş olması, otopside Maktulün ölümüne sebep olabilecek herhangi bir kesici delici alet veya ateşli silah yarası, travma izi bulunmaması ve yine ölüm-e sebebiyet verebilecek patolojik bir bulguya rastlamamış olmasını birlikte değerlendirdikten sonra, Maktulün ölümünün zehirlenmeden olduğu sonucuna ulaşıp, Maktulün Methomyl ile zehirlenmek suretiyle öldürüldüğü sonucuna vardığı görülmektedir.

İstinaf Ed-en Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında; Ağır Ceza Mahkemesinin Maktulün ölümünün zehirlenmeden olduğu sonucuna varmakla ve/veya ölüme sebebiyet verecek patalojik bulguya ulaşılmamış olduğu sonucuna varmakla ve Maktulün methomyl ile zehirlenmek sureti-yle öldürüldüğü bulgusuna varmakla hata yaptığını iddia etmiştir.

Bu bağlamda Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında; İddia Makamı Tanığı No.29 Arzu Akçay'ın şahadetinde kendisinden zorlamalı ölüme ilişkin bir inceleme yapmasının istendiğini, doğal ölü-m veya tabii ölümle ilgili herhangi bir inceleme yapılmasının istenmediğini, doğal ölüm ile ilgili inceleme talep edilmesi halinde, ileri derecede otolizde yani ileri derecede çürümede dahi kalp krizinin belirtileri bağlamında, kalp arterlerinde plâk dokus-u olup olmadığını tespit edebileceğini belirtmesine rağmen, Alt Mahkemenin bu hususu tahkikatta ciddi eksiklik olarak dikkate almamakla hata ettiğini ileri sürmüştür.

Maktule Otopsiyi yapan İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in tanzim ettiği Emare -No.244 Otopsi Raporu ve şahadeti incelendiğinde, otopsiyi yapan doktor olan İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in Maktulün doğal yolla ve patolojik ölüm yolu ile ölüp ölmediği araştırmasını öncelikle yaptığı, Maktulün kalp koroner arterlerini incelediğ-i, bu çerçevede kalpte plâk dokusunun görüldüğünü belirttiği görülmekle birlikte, buna karşın Maktulün eski kalp krizi geçirdiği sonucuna varmadığı, diğer bir ifade ile, İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in Maktulün otopsisinde, ölüme sebebiyet verebi-lecek patolojik bir bulguya rastlamadığı ve bunun Dr. İdris Deniz'in şahadetinden ve Emare 244 Otopsi Raporundan söylenebilir durumda olduğu görülmektedir.

Bilindiği üzere adli bakımdan ölüm nedenleri 3 kısıma ayrılara-k tetkik edilmektedir.
Tabii Ölümler (vadesi gelmiş ömrünü yaşamış kişilerde meydana gelen ölüm şekilleri)
Zorlamalı Ölümler( kaza, intihar, cinayet şeklinde meydan gelmektedir)
Patolojik Ölümler ( Hastalığı yüzünden meydana gelen ölüm; A) Birden (Ani) Ölü-m b) Çabuk - Süratli Ölüm c:Şüpheli ölüm)
( Bkz: Adli Tıp, Prof Dr. Şemsi Gök, 1983, İstanbul, 5. Bası, s.6,7).

İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in Maktulün otopsisinde, ölüme sebebiyet verebilecek patolojik bir bulguya rastlamamış olduğu dikkate alı-ndığında, Maktulün ölümünün "patolojik olüm" çeşidi kapsamında olmadığı sonucuna vardığı açıktır.
- - - - - - - - - - - -
-İddia Makamı Tanığı No.39 İdris Deniz'in Maktulün ölümünün "patolojik ölüm" çeşidi kapsamında olmadığı kanaatine vardıktan sonra, Maktulün ölümünü "zorlamalı ölüm" çeşidi bağlamında incelemeye tabi tuttuğu ve "zorlamalı ölüm" çeşidinden şüphe edildiği cihe-tle kesin ölüm sebebinin tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildiği görülmektedir.

Maktulün ölümünün tabii ölüm çeşidi (vadesi gelmiş ömrünü yaşamış kişilerde meydana gelen ölüm) ile alakası olmadığı ve ayrıca Maktulün ölümünün "patolojik ölüm" -çeşidi kapsamında olmadığının saptandığı dikkate alındıktan sonra, İddia Makamı Tanığı No.39 Dr.İdris Deniz'in, İddia Makamı Tanığı No.29 Arzu Akçay'dan Maktulün ölüm sebebine ilişkin olarak "zorlamalı ölüm" talebiyle incelemede bulunması, "doğal ölüm seb-ebi" veya "patolojik ölüm sebebi" araştırılması talebinde bulunmaması herhangi bir eksiklik veya tahkikat eksikliği teşkil etmemektedir.

Belirtilenler ışığında Alt Mahkeme, İddia Makamının yukarıdaki tanıklarının şahadetine ve bu çerçevede Maktulün otopsi-sini yapan İddia Makamı Tanığı No.39 Dr.İdris Deniz'in Maktulün ölüm sebebi ile ilgili kanaatine dair şahadetine / Emare 244 Otopsi Raporu ve Emare 245 Ek Otopsi Raporuna itibar ettikten sonra, kararında belirtilen gerekçelerle Maktulün Methomyl ile zehir-lenmek suretiyle öldürüldüğü sonucuna ulaşmakla hata etmiş değildir.

İstinaf eden Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Maktulün ölümünün zehirlenmeden olduğu sonucuna ulaşıp, Maktulün Methomyl ile zehirlenmek suretiyle öldürüldüğü- sonucuna ulaşmasının akabinde, Alt Mahkemenin Sanık No. 1'i, çevre şahadetle ve mahkeme dışı yalanları ile olaya bağlamakla ve aleyhindeki 2. davadan suçlu bulup mahkûm etmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde; Alt Mahkeme-nin, Sanık No 1'in Maktulü kanuna aykırı olarak Methomyl ile zehirlemek suretiyle öldürdüğü bulgusuna vararak, Sanık No.1 aleyhindeki 2. davanın tafsilatını tadil etmek suretiyle Sanık No. 1 aleyhindeki 2. davanın makul şüpheden ari olarak ispatlandığı hus-usunda bulgu yaptığı görülmektedir.

Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde, Sanık No. 1'i olaya bağlarken, meselenin ihtilafsız olgularına ilaveten,
aşağıdaki hususlardan istihraç yaparak sonuca ulaştığı görülmektedir:

Çevre- Şahadet.
Sanık No. 1'in polise yaptığı mahkeme dışı yalanları.
Sanık No. 1'in adadan kaçma girişiminde bulunması.

Alt Mahkeme Sanık No. 1'i çevre şahadetle ve bu bağlamda Sanık No 1'in mahkeme dışı yalanları ile olaya bağlamakla ve aleyhindeki 2. davad-an suçlu bulup mahkûm etmekle hata etmiş midir?

Bu aşamada "çevre şahadet" ve "mahkeme dışı yalanla" ilgili içtihatlara değinmek yararlı olacaktır.

Yargıtay/Ceza 106/2014 D.15/-2016'da çevre şahadet ilgili şöyle denmektedir:




"İspatlanması gereken olgunun varlığını doğrudan ortaya koymamakla beraber, mahkemenin, bir olgunun varlığı hakkında karar verebilmesini sağlayan şahadet, çevre şahadettir. Çevre şahadet parça parça alın-dığında, hiçbir parça sanığın suçlu olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymaya yeterli değilse de tüm parçalar yerlerine yerleştirilip şahadet bir bütün olarak değerlendirildiğinde, parçaların tümü sanığın suçlu olduğunu kuvvetle ortaya koymaktadır ( Bu hu-susta Bkz: Yargıtay/Ceza 14/1998 D.1/2000 Başsavcılık v. Hacı Mevlut).
Çevre şahadetin önemli olduğu ve bu meseledeki gibi doğrudan şahadetin bulunmadığı durumlarda, mahkemenin çok dikkatli davranması ve sonuca ulaşırken toplanan şahadetin bütününün Sanığ-ın suçluluğunu göstermekle kalmayıp, bu şahadetin rasyonel başka bir sonuçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu göstermesi gerekir (Bu hususta Bkz: Yargıtay/Ceza 40,41,42,46,47,48/2008 Başsavcılık v. Osman Bayır ve diğerleri)".
Çevre şahadet ile ilgili o-larak Archbold Criminal Pleading Evidence & Practice 36.ed, para 1141'de ise şöyle denmektedir:
"...It is also necessary before drawing the inference of the accused's guild from circumstantial evidence to be sure that there are no other co-existing circu-mstances which would weaken or destroy the inference."
"Çevre şahadetten Sanığın suçluluğu hakkında çıkarım yapmadan önce bu çıkarımı zayıflatan veya ortadan kaldıran birlikte mevcut başka şartların olmadığından da emin olmak gereklidir."

Diğer yandan, -bir Sanığın Mahkeme dışı söylediği yalanlar, Sanığın suçlu olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir (Bkz : Yargıtay/Ceza 14/1998 D.1/2000)).

Sanığın Mahkeme dışı söylediği yalanların Sanığın suçlu olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilmesi i-çin aranacak olan kıstaslar ise şöyledir;

Yalan kasıtlı olarak söylenmiş olmalı.
Yalan davada önem taşıyan bir konuda söylenmiş olmalı.
Yalan masum kabul edilebilecek bir maksatla söylenmiş olmamalı.
Yalanın arkasında yatan maksat çıkarılmalıdır.



Nitek-im bu hususta Adriane Keane "The Modern Law of Evidence" 4.th Ed. s.16'da şöyle denmektedir:

Lies- Lies told by an accused may indicate a consciousness of the guilt and although, on their own, they do not make a positive case of any crime, in appropriate -circumstances they may be reiled upon by the prosecution as evidence supportive of guilt".


Diğer yandan, 1967 2 CLR s.13-19 (George O.Philos v.Republic) kararında (s.14), kasıtlı yalanlardan çıkarılacak yegâne çıkarımın Sanığın itham edildiği suçtan suç-lu olduğu yönünde bir çıkarım olduğu vurgulanarak şöyle denmiştir:
Held 3) On the contrary, we are the view that all the circumstances of the case, including the long delay of more than four months on the part of the appellant to disclose the deficit a-nd his failure to disclose it until the last moment when he was forced to close his books, as well as his deliberate lies to one and only one conclusion, that he is guilty of the offence charged.


Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde, Sanık No 1'i olaya bağl-amadan önce, Maktulün ölüm tarihi ile ilgili bir tespit yaptığı görülmektedir.

Alt Mahkeme kararında, Maktulün ölüm tarihi ve saati ile ilgili şu şekilde bulgu yapmıştır:

"İddia Makamının 7.Tanığı Gürsel Çelikkan Maktulün öldürülmesi öncesinde kaldığı -Cyprus Apart Otelin işletmecisidir. Bu Tanık Maktulün 25.12.13 tarihinde otelden ayrıldığını ve bir daha geri gelmediğini, Maktulü 0533 853 9934 numaralı hattından arayarak otele olan borcunu ve otele gelip gelmeyeceğini sorduğunu, 26.12.13 tarihinde de Ma-ktulün kalmakta olduğu 408 numaralı odayı bir başka Müştekiye verdiklerini söylemiştir.


Emare No.77 Cyprus Apart Otel'in kamera kayıtlarındaki 25.12.13 tarihinde saat 12:12:29'da Maktulün otelden çıkışına ilişkin görüntüler ve Emare No.122 Cyprus Apart -Otel'in 408 no.lu odasının Aralık 2013 çizelgesi Tanık No.7'nin Maktulün 25.12.2013'de otelden ayrıldığı, geri gelmediği için de kalmakta olduğu odanın bir başkasına verildiği yönündeki şahadetini Emare No.130 olarak Mahkeme huzurunda bulunan Siber Suçlarl-a Mücadele Daire Başkanlığı, Adli Bilişim Şube Müdürlüğü tarafından tanzim edilen Maktulün cesedi üzerinden alınan Nokia marka cep telefonu ile Maktulün kullanımındaki 0533 853 9934 no.lu hatta ilişkin kayıtlar içeren çözüm raporları da Tanık No.7'nin Makt-ulü telefoniyen aradığına yönelik şahadetini doğrulamaktadır.

İddia Makamının 8.Tanığı İbrahim Koruk, Meeting Place isimli Salamis Yolu üzerindeki Restoran-Cafe'nin işletmecisi olduğu, Maktulü 2013 yılı Aralık ayı gibi tanıdığı, Maktulün devamlı işyerine- geldiği, Maktulü en son 27 Aralık 2013'de akşamüzeri, saat 4:00 raddelerinde gördüğü, selamlaştıkları, bir şeyler ikram etmeyi teklif ettiği, Maktulün arkadaşları bir arkadaşı, birisini bekliyorum gibilerinden, laflar edip yanından ayrıldığı yönünde şahad-et vermiştir.

İddia Makamının 9. Tanığı Süleyman Gülmez de Meeting Place isimli işyerinde çalıştığını, Maktulle 2013'de Aralık ayında tanıştığını, Maktulün her gün iş yerine gelip çay içtiğini, Maktulün en son 26.12.13'de gece 10:00 - 11:00 gibi Meeting -Place'e gelip sabah 8:00'e kadar oturduğunu, 27.12.13'de sabah evine gidip öğleden sonra saat 2:00 gibi işyerine geri geldiği zaman Maktulün yeniden işyerinde oturmakta olduğunu, saat 3:00 gibi de Maktulün ayrıldığını, saat 4:00 - 4:30 gibi ne Maktülle pat-ronu İbrahim Koruk'u dışarıda konuşurken gördüğünü, Maktulü daha sonra görmediğini söylemiştir.

İbrahim Koruk ve Süleyman Gülmez'in şahadetleri birbiri ile uyumludur ve bu Tanıkların Maktulü en son 27.12.13'de öğleden sonra saat 4:00 civarında Salamis Yo-lu üzerinde bulunan Meeting Place isimli iş yerinin yakınlarında gördükleri yönündeki şahadetlerinde doğruyu söylediklerine inandık.
KreCom Turizm isimli turizm acentesinde çalışan Rukiye Handa İddia Makamının 11. Tanığı olarak şahadet vermiştir. Rukiye H-andanın cep telefonu numarası 0533 865 9410'dur. Tanık Rukiye Handa, Maktulü çalıştığı acenteden bilet alması vesilesiyle tanıdığını, 27.12.13'de Maktulün telefoniyen saat 11:00 - 12:00 arası kendisini aradığını ve Adana'ya uçak biletlerini sorduğunu, Makt-ulün genelde Atlas Jet'le uçuş yaptığını ancak 27.12.13'de aradığında Atlas Jet'in öğlen 12:00 uçağı için geç kaldığını, bu nedenle bir sonraki uçuş olan Pegasus'un akşam uçuşunun bilgilerini verdiğini, Maktulün sonra arayacağını söyleyerek telefonu kapatt-ığını söylemiştir.

Emare No.130'daki kayıtlara bakıldığı zaman Maktulün 27.12.13'de saat 11:58'de Rukiye Handa'yı aradığı görülmektedir. Emare No.130'daki bu yöndeki kayıt Tanık Handa'nın Maktul tarafından 27.12.13'de telefoniyen aradığına ilişkin şahade-tini teyit etmektedir ve Rukiye Handa'nın Maktul ile son kez 27.12.13'de saat 11:58'de telefoniyen görüştüğünü doğru kabul ederiz.

İddia Makamının 17. Tanığı Maktulün imam nikahlı eski eşi Dilek Bengi de şahadetinde Maktulle en son 27.12.13'de telefoniye-n görüştüğünü, Maktulün 27.12.13'de saat 17:19'da kullanımında bulundurduğu Türkiye hattı ile kendisini 0533 267 6251 no.lu hattından aradığını, Maktulle en son görüşmesinin bu olduğunu söylemiştir. Dilek Bengi'nin Maktul tarafından en son 27.12.13'de saat- 17:19'da arandığına ilişkin verdiği şahadet Emare No.227, Maktul Ahmet Aybak'ın kullanımında bulunan 0532 797 8403 no.lu Türkiye Turkcell hattının dökümleri ile uyum içerisindedir.

Maktule ait cep telefonu ile telefona takılı olarak bulunan ve Maktulün -kullanımında olan 0533 853 9934 no.lu hatla alakalı Siber Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı Adli Bilişim Şube Müdürlüğü tarafından İddia Makamı Tanığı No.35 Ersin Karaaslan vasıtasıyla hazırlanan ve izahı yapılan Emare No.130 Çıkarma Raporundan, Maktulü-n 27.12.13 tarihinden sonra herhangi bir telefon görüşmesinin bulunmadığı, Maktulü arayan en son numaranın 0533 883 9943 olduğu, 27.12.13'de saat 17:25:31'de Maktulü bu numaranın aradığı ve toplam 1 dakika 07 saniye bir görüşme gerçekleştiği, Maktulün arad-ığı en son numaranın ise yine 0533 883 9943 numaralı hat olup bu aramanın 17:34:33'de gerçekleştiği ve Maktulün bu numara ile 7 saniyelik bir görüşme yaptığı, yine Maktulün 27.12.13'de saat 17:45:56'da 0533 870 4440 no.lu Ertan Kırbı şeklinde kayıtlı hatta-n arandığı ancak Maktulün bu aramaya cevap vermediği görülmektedir.

Tanık Ersin Karaaslan'ın Emare No.130'un izahını yaptığı şahadeti Müdafaa tarafından istintak dahi edilmemiştir. Bu Tanığın yaptığı çalışma neticesinde hazırlayıp sunduğu raporun ve rap-orun izahı şeklindeki şahadetinde söylediklerinin doğruyu yansıttıklarına inandık.

"Doğru kabul ettiğimiz ve inandığımız şahadet ışığında Maktul Ahmet Aybak'ın en son 27.12.13, saat 4:00 civarında Salamis Yolu üzerindeki Meeting Place isimli iş yeri yakı-nlarında görüldüğü, Maktulün kullanımındaki hattın yine son görüşmesinin 27.12.13, saat 17:37:33'de gerçekleştiği, Maktulün 17:45:56'daki aramayı cevapsız bırakması ve bu

saatten sonra Maktulün ne telefoniyen ne de başka bir şekilde haber alınmasının söz- konusu olmamasından Maktulün 27.12.13'de, saat 17:45 veya sonrası bir saatte öldürüldüğü hususunda bulgu yaparız ( Mavi 2949 - 2952 )".


Diğer yandan, Alt Mahkeme kararında, Sanık No 1'i olaya bağlarken aşağıdaki bulgularından hareket ederek şöyle demişt-ir:
" Şu ana kadar yapmış olduğumuz bulgular karşımıza şöyle bir tablo koymaktadır.
Sanık No.1, Adana'da tanıştığı Ahmet Aybak'ı Sanık No.2'nin Rıfat Şıksanal'a kaptırdığı paraları geri alabilmesine yardımcı olması için Sanık No.2 ile tanıştırmışt-ır.
Sanık No.2, Maktul Aybak'la tanışması sonrasında Maktulle görüşmelerini adına kayıtlı 0533 840 0767 no.lu hattı ile yapmış, 25.8.2013'den itibaren Sanık No.1'in kendisine verdiği 0533 846 5425 no.lu hatla gerçekleştirmiştir.
Maktul canlı olarak en so-n 27.12.2013 saat Ö.s 4.00 civarında Salamis Yolu üzerinde Meeting Place isimli işyeri yakınlarında görülmüştür.

Maktulün 0533 853 9934 no.lu hattı ile 27.12.2013'de en son görüşme yapan 883 9943 no.lu hat 1.2.2014 tarihinde Akyar Kara Giriş Kapısından G-üney Kıbrıs'a geçmek üzere iken tespit edilen Sanık No.1'in üzerinden alınan Samsung Marka GTE1200 model klonlanmış telefona takılarak kullanılmıştır.

Sanık No 2, 31.1.2014 tarihinde Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Mağusa Suriçi Şubesinde bulunan S-terling Vadeli Mevduat hesabından vadesini kırdırmak suretiyle 4000 Stg. çekerek tümü de 20'lik banknotlar olarak Sanık No.1'e vermiştir.
Sanık No.2, 1.2.2014 tarihinde saat 12:50'e Sanık No.1'in babası Hüseyin Maraşlı'nın evi ile karşı karşıya bulunan An-amur Sokak No.31 Gazimağusa adresindeki evinde tespit edilip İddia Makamı Tanığı Ömür Dalkıran, Ulaş Ursavaş ve yanlarındaki iki polisle birlikte Mağusa Polis Müdürlüğüne sevk edilmiştir.
Sanık No.1'in babası Hüseyin Maraşlı saat 13.28'de adına kayıtlı bu-lunan 0533 861 1862 no.lu hattı ile Sanık No.1'in kullanımında olan 0533 836 0438 no.lu hattı aramıştır.
Sanık No.1, saat 14.00 raddelerinde İddia Makamı Tanığı Emre Oras'ın ofisine giderek Emare No.115 vekaletnameyi, Emare No.116 hibe senedini ve Emare N-o. 117 oğlu Hüseyin İllie Maraşlı'nın KKTC'den çıkış yapabilmesine olanak sağlayan izin yazılarını hazırlatmıştır.
Sanık No.1, 15.35'de Akyar Kara Giriş Kapısında Güney Kıbrıs Rum Kesimine geçmek üzere iken tespit edilmiştir.
Sanık No.1'in üzerinde ve ber-aberinde bulunan CJ 212 plakalı arabada yapılan aramada sair şeyler yanında Sanık No.1'in 2.2.2014 tarihinde Baf Havaalanından-Londra'ya gideceğini gösteren uçak bileti bilgileri içeren bir belge ve tümü de 20'lik banknotlar şeklinde 2970 Stg bulunmuştur.
-Maktule ait Emare No.47 yüzük, Sanık No.1'in evinin karşısındaki Sanık No.1 ile eşinin kullanımında olan çöpte bulunmuştur (mavi 2978 - 2980 )."


Alt Mahkemenin bulgularına göre aşağıdaki hususlar ihtilâfsız olgu mahiyetindedir:

-"0533 840 0767 no.lu hat (Emare No.96) ve 0533 852 0757 no.lu hat (Emare No.97) Sanık No.2 adına kayıtlıdır.
0533 846 5425 no.lu hat kayıtsız bir hattır ve sadece Maktulün kullanımında olan 0533 853 99 34 no.lu hat ile görüşme yapmıştır. 0533 846 5425 no.-lu hattın, Maktulün kullanımındaki 0533 853 9934 numaralı hat ile görüşmeye başladığı tarih 25.08.2013'dür.

0533 853 9934 numaralı hattın görüşme detaylarından (Emare No.82) Sanık No.2'nin adına kayıtlı olan 0533 8400767 no.lu hat ile Maktulün kullanımın-da olan 0533 853 9934 no.lu hattın görüşmelerinin 19.05.2013 tarihinde saat 18:37'de başladığı ve en son 24.08.2013 tarihinde saat 11:59'da olmak üzere bu süre zarfında toplam 340 defa görüşme gerçekleştiği, Sanık no.1'in kullanımında olan 0533 836 0438 no-.lu hat ile 0533 853 9934 no.lu hat arasında 7.10.2013'de saat 17:32'de 21:08, 21:15, 21:55 ve 30.10.2013'de saat 16:55 olmak üzere toplam 5 görüşme 0533 846 5425 no.lu kayıtsız hat ile Maktulün 0533 853 9934 no.lu hattı arasında 96 görüşme bulunduğu görül-mektedir.

Sanık No.2, bir suçlama kabul etmediği ve Sanık No.1'e hiçbir suç isnat etmediği 01.02.2014 tarihinde verdiği ilk gönüllü ifadesinde Sanık No.1 vasıtasıyla tanıştığı Maktül ile ilk önce 0533 840 0767 no.lu hattı ile görüşmeye başladığını, Maktu-lün kendisinden devamlı surette para istemeye başladığını, Sanık No.1'e aktardığı zaman, Sanık No.1'in Maktulün pis işler yapan bir adam olduğunu söylediğini ve Ağustos ayı gibi kendisine 0533 846 5425 no.lu hattı Nokia marka bir telefona takılı olarak ver-ip Maktulle görüşmelerini bu telefondan yap dediğini ve Maktulle görüşmelerini daha




sonra bu telefon ve 0533 846 5425 no.lu hatla yaptığını, Aralık ayında Maktulün para istemesinden usandığını, Maktulün kendisinden son para istediği gün Sanık No.1'in -yanına gidip Sanık No.1'in daha önce kendisine verdiği telefonu hattıyla birlikte Sanık No.1'e verdiğini, Sanık No.1'inde telefonu aldığını söylemektedir (mavi 2955- 2956).
-


Alt Mahkeme kararında, Maktul Ahmet Aybak'ın cesedinin gömülü olduğu çukurdan çıkarılması sonrasında giymekte olduğu montun sağ tarafındaki fermuarlı dış cebinde bulunan Emare No.7 Nokia marka cep telefonu ile bu telefona takılı bulunan 0-533 853 9934 no.lu hattın kayıtsız bir hat olup Maktulün kullanımında bulunduğunun ihtilafsız olduğunu belirtmiştir.

Alt Mahkemenin bu bulgusu aleyhine herhangi bir istinaf sözkonusu değildir.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıla-n Emare No.44 çöp varili içerisinde bulunan Oykan Petrol yazılı kırmızı çantadan çıkan Adanalı 01 yazılı gümüş yüzüğün Maktul Ahmet Aybak'a ait olduğuna dair bulgu yapıp, Sanık No 1'i olaya bağlarken, çevre şahadet bağlamında Maktule ait gümüş yüzüğün Sanı-k No 1'in tasarrufunda bulunmasına önem vermiştir.

Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:

"İddia Makamının 42.Tanığı Ulaş Ursavaş ..............

................Sanık No.1'in adresinin İskender Paşa Sokak No.10/B Suriçi olarak tespit edilmesi sonrası-nda 02.02.2014'de Sanık No.1'in evinde bir arama gerçekleştirdiğini ikametgahın karşısındaki çöp içerisinde Sanık No.1'in huzurda olduğu esnada yaptığı aramada Oykan Petrol yazılı kırmızı renk bir el çantası, çantanın içerisinde manyetik alanı kırık bir si-m kart, mavi renk bir cep telefonu, 3 adet altın olmayan yüzük, 2 adet bileklik, üzerinde Adanalı 01 yazan gümüş yüzük bulduğunu, Avukat Emir Sertbay'ın huzurunda Sanık No.1'den izahat istendiğinde Sanık No.1'in "ne bileyim dışarıdaki çöpü" dediğini, söyle-miştir.
İddia Makamının 36. Tanığı Ali Ümit Özanıl ve 37. Tanığı Aynur Akgül Sanık No.1'in komşularıdır ve Emare No.43 çöp varilinin Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıldığına ilişkin şahadet vermişlerdir. Her iki Tanığın Emare No.43 çöp varilinin Sanık -No.1 ve eşi tarafından kullanıldığına ilişkin birbiriyle uyumlu şahadetlerine itibar eder Emare No.43 çöp varilinin Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıldığına bulgu yaparız.
İddia Makamının 13. Tanığı Maktulün kardeşi Ali Aybak Mahkeme huzurunda Emare No-.47 olarak bulunan Adanalı 01 yazan yüzüğün Maktüle ait olduğu yönünde şahadet vermiştir.
İddia Makamının 17. Tanığı Maktulün imam nikahlı eski eşi ayrıca halakızı olan Dilek Bengi de Emare No.47 yüzüğün Maktule ait olduğu, bu yüzüğü Maktulün özel olarak -yaptırdığını, yüzüğün alt kısmında hafif bir eğrilik bulunduğunu ve Emare No.47 yüzüğün kesinlikle Maktule ait olduğunu söylemiştir.
İddia Makamının 55. Tanığı Yıldırım Bengi Maktulün hem dayısının oğlu hem de ablası Dilek Bengi'nin imam nikahlı eşi olduğ-u, yüzüklere merakının bulunduğu Emare No.47 yüzüğün Maktule ait olduğu, bu yüzüğü Maktülün Adana'da kardeşi Rüstem Aybak ve kendisinin de bulunduğu bir ortamda kardeşi Rüstem Aybak'a hediye etmek istediği, yüzüğün Rüstem Aybak'ın parmağına uygun olmaması -nedeniyle Rüstem Aybak'ın yüzüğü Maktule geri verdiği hususunda şahadet vermiştir.
Sanık No.1 lehine şahadet veren Zeynep Maraşlı, Sanık No.1'in kardeşinin karısıdır. Tanık şahadetinde Sanık No.1 ile eşinin nikah gününde fotoğraflar çektiğini söyleyerek E-mare No.265 olarak 5 adet fotoğraflarda Sanık No.1'in parmağında görülen yüzüklerden bir tanesinin Emare No.47 yüzük olduğunu söylemiştir.
Sanık No.1 lehine şahadet veren Müdafaa Tanığı No.8 Nazif Yalçın, 27.05.2016 tarihinde Adana'ya gidip Emare No.261,2-62 ve 263 olarak sunduğu yüzükleri işportadan satın aldığı, Emare No.47'ye benzeyen bu yüzükler ve benzerlerinin Adana'da işportada kolaylıkla bulunduğu yönünde şahadet vermiştir.
Sanık No.1 lehine şahadet veren bir diğer Tanık Sanık No.1'in eşi Angela Si-n Maraşlı, Emare No.47 yüzüğün eşine ait olduğu, Emare No.44 üzerinde Oykan Petrol yazılı kırmızı çantayı içindeki kırık telefon ve sim kartı ile birlikte çöpe kendisinin attığını, çantanın içindeki diğer şeyleri görmediğini, Sanık No.1'in birçok yüzüğünün- bulunduğunu ve poliste Emare No.47 gösterildiğinde bu yüzüğü hatırlamadığını söylemiştir.
Tanık Angela Sin Maraşlı'nın 04.02.2014 tarihinde Avukat Aysel Uzun'un da hazır olduğu bir sırada Tanık Ulaş Ursavaş tarafından alınan ifadesi Mahkemeye Emare No.26-0 olarak ibraz edilmiştir.
Emare No.260 ifadede Tanık Angela Sin Maraşlı, çöp varilinde bulunan üzerinde Oykan Petrol yazan kırmızı çantayı daha önce hiç görmediğini söylemiş, çanta içerisinde bulunanlara ilişkin olarak da "bana göstermiş olduğunuz altın -veya altın renginde olan iki adet bileklik de benim değildir ve daha önce hiç görmedim. Yine göstermiş olduğunuz 3 adet altın veya altın suyu yüzüğü de hiç görmedim daha önce ve bana ait değildirler. Göstermiş olduğunuz beyaz ve mavi renklarde olan Nokia m-arka cep telefonunu da hiç görmedim ayrıca yine göstermiş olduğunuz kırık sim kart da bana ait değil ve hiç görmedim. Ayrıca yine bana şu an göstermiş olduğunuz gümüş renk kaba yüzük ola ve üzerinde mavi taş ve Adanalı yazan yüzüğü de hiç görmedim bilmem k-ime ait olduğunu" şeklinde beyanı olmuştur.
Tanık Zeynep Maraşlı tarafından Emare No.265 olarak sunulan fotoğraflara bakarak fotoğraflarda Sanık No.1'in parmağında bulunan yüzüğün Emare No.47 yüzük olduğunu söyleme olanağı yoktur.
Tanık Angela Sin Maraş-lı, Sanık No.1'in 01.02.2014'de tutuklanmasından üç gün sonra poliste verdiği ifadede çöpte bulunan üzerinde Oykan Petrol yazılı kırmızı çanta ve çanta içerisinde bulunup kendisine tek tek gösterilenlerin tümünü Adanalı 01 yazan gümüş yüzüğü dahil daha önc-e hiç görmediğini beyan etmişken, Mahkemede Emare No.47 gümüş yüzüğün Sanık No.1'e ait olduğunu söyleyerek ifadesi ile çelişen bir şahadet vermiştir.
Tanık Angela Sim Maraşlı'nın Mahkemede verdiği şahadetin, poliste verdiği ifade ile çelişmesi nikah günü -Sanık No.1'in parmağında takılı olduğu iddia edilen yüzüğü tanığın görmemiş olmasının kabul edilebilir olmaması ve gerek Angela Sin Maraşlı'nın Sanık No.1'in eşi, gerekse Zeynep Maraşlı'nın Sanık No.1'in kardeşinin olup, Sanık No.1 ile yakın akrabalık iliş-kisi içinde bulunmaları nedeniyle, her iki Tanığın verdikleri şahadetle Sanık No.1'i korumaya çalıştıkları aşikar olduğundan, Tanık Angela Sin Maraşlı ve Zeynep Maraşlı'nın şahadetlerinde söylediklerinin doğru olmadığına inanır ve şahadetlerine itibar etme-yiz.
Müdafaa Tanığı Nazif Yalçın'ın Emare No.47 yüzükte olduğu gibi Adanalı 01 yazan, üzerinde Taşköprü ve büyük saat simgesi bulunan Emare No.261,262 ve 263 yüzükleri işportadan satın almış olması Emare No.47'nin de işportadan alındığını veya Emare No.47-'nin özel yapım bir yüzük olmadığını ortaya koymaz.
Emare No.47 olarak Mahkeme huzurunda bulunan Adanalı 01 yazılı gümüş yüzüğün iç kısmında hafif bir eğrilik vardır. Bu da İddia Makamı Tanığı Dilek Bengi'nin şahadetinde Maktulün Adanalı 01 yazan gümüş yü-züğünde hafif bir eğrilik vardı şeklindeki izahı ile uyum içerisindedir.
İddia Makamı Tanıkları Ali Aybak, Dilek Bengi ve Yıldırım Bengi'nin Emare No.47 yüzüğün, Maktul Ahmet Aybak'a ait olduğu, bu yüzüğün uzun zamandır Maktul tarafından kullanıldığı yönü-ndeki şahadetlerini inanılır, güvenilir şahadet kapsamında değerlendirir, itibar ederiz ve Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanılan Emare No.44 çöp varili içerisinde bulunan Oykan Petrol yazılı kırmızı çantadan çıkan Adanalı 01 yazılı gümüş yüzüğün Maktul A-hmet Aybak'a ait olduğuna bulgu yaparız (mavi 2961- 2965)."

İstinaf Eden Sanık No 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin İddia Makamı tanıklarının şahadetine itibar edip Müdafaa Tanıklarına itibar etmeyerek, Emare No.44 çöp varili içerisi-nde bulunan Oykan Petrol yazılı kırmızı çantadan çıkan Emare No.47 Adanalı 01 yazılı gümüş yüzüğün Maktul Ahmet Aybak'a ait olduğuna dair bulgu yapmakla, Emare No.47'nin Emare No.265'de bulunan Sanık No.1'e ait fotoğrafta görülen yüzük olduğu sonucuna varı-p Emare No.47'nin Maktule ait olduğu bulgusuna varmakla, Sanık No.1'e ait bir yüzük olduğu bulgusuna varmamakla hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkemenin yukarıdaki kararı irdelendiğinde İddia Makamı Tanıkları Ali Aybak, Dilek Bengi ve Yıldırım Bengi-'nin Emare No.47 yüzüğün, Maktul Ahmet Aybak'a ait olduğu, bu yüzüğün uzun zamandır Maktul tarafından kullanıldığı yönündeki şahadetlerini itibar edilir bulduğu görülmektedir.
Alt Mahkeme kararında Müdafaa Tanıkları olan Tanık Angela Sin Maraşlı ve Zeynep -Maraşlı'nın şahadetlerine gerekçe vermek sureti ile itibar etmemiştir.

Tanıkları izleyip gözlemleme fırsatına sahip olan Alt Mahkemedir. Bu nedenle, İstinaf Mahkemesi/Yargıtay, Alt Mahkemenin tanıkların şahadeti hakkındaki değerlendirmesine genellikle müd-ahale etmez. İstinaf Mahkemesinin/ Yargıtayın Alt Mahkemenin şahadet değerlendirmesine müdahale edebilmesi için böyle bir müdahaleyi haklı kılacak iyi nedenleri olması gerekir.

Alt Mahkeme, huzurundaki meseleyi ayrıntılı olarak incelemiş, Müdafaa Tanıklar-ının şahadetlerinin kendi içlerindeki ve aralarındaki esasa ilişkin çelişkilere değindiği gibi, İddia Makamı Tanıklarının şahadetlerini kendi içinde tutarlı bulup, birbirini teyit ettiğini dikkate aldıktan sonra şahadetlerini inanılır güvenilir şahadet kap-samında değerlendirmiştir.

Alt Mahkemenin yukarıdaki bulguları değerlendirildiğinde, müdahaleyi haklı kılacak bir hata görünmemektedir.

İstinaf Eden/Sanık No 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Ağır Ceza Mahkemesinin, 0533 8839943 numaralı kartın 27.12.20-13 tarihinde 17:25:12 ve 17:34:27'de Maktul ile yaptığı görüşmelerin Emare No.80 telefona takılı olarak gerçekleştiği ve Emare No.80'nin Sanık No.1'in tasarrufunda bulunduğu ve/veya Sanık No.1 tarafından kullanıldığı hususundaki bulgusunun hatalı olduğunu- ileri sürmüştür.
Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:

-"Tanık Olgun Demir şahadetinde Emare No.80 telefonun hafızasındaki imei no.sunun 447769404377220, telefonun etiketinde yazan imei numarasının ise 3590760530051176 olduğunu, Türkiye'de faaliyet gösteren Bilgi Teknolojisi ve İletişim Kurumuna ait mobil ciha-z kayıt sisteminde yaptığı sorgulamada 447769404377220 imei numarasının normalde Motorola marka MC2-41B12 model bir cep telefonuna ait olduğunu ve bu imei numarasının başka cep telefonu cihazlarına klonlandığını, başka bir ifadeyle de değiştirildiğini ifad-e ettiğini söylemiştir.
İddia Makamının 12. Tanığı Özlem Başavcı Emare No.80 cep telefonun hafızasındaki imei numarası ile yapılan soruşturmada bu telefona 6 SIM kartın takıldığının, bir dakika içinde birden fazla numara ile kullanıldığının görüldüğünü (E-mare No.85) bundan hareketle de bu telefonun klonlanmış bir telefon olduğunu söylemiştir.
İddia Makamı Tanığı Asu Savaşçı, Emare No.80 telefona takıldığı görülen 6 SIM kart sahibinden bir tanesidir. Bu Tanık şahadetinde Emare No.80 telefonu kullanmadığı y-önünde şahadet vermiştir. Bu Tanık Müdafaa tarafından istintak edilmemiştir.


İddia Makamı Tanıkları Olgun Demir ve Özlem Başavcı'nın yaptıkları çalışma neticesinde Emare No.80 telefonun klonlanmış bir telefon olduğuna ilişkin izahlarının doğru olduğuna -inandık.

Sanık No.1'in kullanımında olan 0533 836 0438 no.lu hattın dökümlerinden Sanık No.1'in bu hattını 13.01.2014 tarihinden itibaren Emare No.80 telefona takarak kullandığı görülmektedir. 13.01.2014 tarihinden itibaren 0533 836 0438 no.lu hattın kul-lanıldığı cep telefonun imei numarası 447769404377220 olarak görülmektedir.(Emare No.110) ki bu imei numarası Emare No.80 cep telefonunun hafızasındaki imei numarasıdır.

Maktul Ahmet Aybak ile 27.12.2013 tarihinde en son görüşme yapan Numara olarak tespi-t edilen 0533 883 9943 numaralı kayıtsız hattın dökümlerinden (Emare No.89) bu hattın 447769404377220 imei numaralı cep telefonu ile kullanıldığı görülmektedir. Bir başka anlatımla Maktulle 27.12.2013'de en son görüşme yapan 0533 883 9943 numaralı hat Sanı-k No.1'in Akyar Sınır Kapısında tespit edildiği sırasında üzerinde bulunup alınan Emare No.80 cep telefonuna takılarak kullanılmıştır ve bu hususta bulgu yaparız (mavi 2965- 2967)".
................

"Emare No.253 ve Emare No.89'dan Maktulle son görüşme ya-pan 0533 883 9943 no.lu hattın 17:25:12'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Suriçi, Lala Mustafa Paşa, Cami, Meydan olduğu görülmektedir ki bu baz istasyonu Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapıldığı durumlarda hattın beslendiği baz ist-asyonlarından biridir. Bu husus 0533 883 9943 no.lu hattın Sanık No.1'in Akyar Kara Giriş Kapısında tespit edildiğinde üstünde bulunan Emare No.80 telefona takılarak kullanıldığı gerçeği ile birleştirildiğinde, 17:25:12 ve hemen akabinde 17:34:27'deki görü-şmeler esnasında 0533 883 9934 no.lu hattın Sanık No.1 tarafından
kullanıldığını ortaya koymaktadır ve bu hususta bulgu yaparız.(mavi 2971-2972)".

-
Yukarıdaki alıntıdan da görüleceği üzere, Alt Mahkemenin Sanık No 1'i olaya bağlarken kullandığı çevre şahadet bağlamında, -Sanık No.1'in kullanımında olan 0533 836 0438 no.lu hattın dökümlerinin (Emare No.110) ortaya koyduğu tekzip edilmemiş şahadete göre; Sanık No.1' bu hattını 13.01.2014 tarihinden itibaren Emare No.80 telefona takarak kullandığına,-
Emare No.110'a göre; 13.01.2014 tarihinden itibaren 0533 836 0438 no.lu hattın kullanıldığı cep telefonun imei numarasının 447769404377220 olarak görülmekte olmasına, bu imei numarasının Emare No.80 cep telefonunun hafızasındaki imei numarası olmasına, -diğer bir anlatımla, Emare No.80 telefonun klonlanmış bir telefon olduğuna,- Maktul Ahmet Aybak ile 27.12.2013 tarihinde en son görüşme yapan numara olarak tespit edilen 0533 883 9943 numaralı kayıtsız hattın dökümlerine diğer bir ifade ile, Emare No.89'a göre; bu hattın 447769404377220 imei numaralı cep telefonu ile kullanıldığ-ına, Sanık No.1'in, 1.2.2014 tarihinde Akyar Sınır Kapısında tespit edildiği sırada üzerinde bulunup alınan ve hafızasında 447769404377220 imei numarası içeren Emare No.80 cep telefonunun Sanık No 1'in kullanımında bulunmasına ve -Maktulle son görüşme yapan 0533 883 99 43 no.lu hattın 17:25:12'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapılması durumunda hattın beslendiği baz istasyonlarından biri olmasına
önem verdiği görülmektedir.

-Alt Mahkeme yukarıdakı olgulardan, Maktulle 27.12.2013'de en son görüşme yapan 0533 883 99 43 numaralı hattın, Sanık No.1'in Akyar Sınır Kapısından tespit edildiği sırasında üzerinde bulunup alınan Emare No.80 cep telefonuna takılarak Sanık No 1 tarafından- kullanıldığını istihraç ederek, bu hususta bulgu yapmıştır.

İstinaf Eden Sanık No 1 Avukatı istinaftaki hitabında, -Savunmanın, Emare No.80 telefonun Sanık No.1'e 13.01.2014 tarihinde Sanık No.2 tarafından verildiği iddiasını dikkate almamakla hata ettiğini ileri sürmüştür.-
- İlaveten, Maktulle son görüşme yapan 0533 883 9943 no.lu hattın 17:25:12'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapıldığı durumlarda hattın beslendiği baz istasyonlarından biri olmasının Alt Mahkemenin yuk-arıdaki sonuca varmasını gerektirmediğini iddia etmiştir.

Bu aşamada irdelenmesi gereken Alt Mahkeme huzurundaki şahadet ve olguların,- Maktulle 27.12.2013'de en son görüşme yapan 0533 883 99 43 numaralı hattın, Emare No.80 telefona takılarak 27.12.2013 tarihinde Sanık No 1 tarafından kullanıldığını ortaya koymaya yeterli olup olmadığıdır.

Diğer bir anlatımla, Alt Mahkemenin bu istihrac-ını zayıflatan veya ortadan kaldırmaya yeterli başka şartlar mevcut mudur?.
-
Sanık No 1 Avukatının İddia Makamı tanıklarını istintakı irdelendiğinde, Emare No. 80 telefonun Sanık No 2 tarafından Sanık No 1'e 13.1.2014 tarihinde verildiğini iddia ettiği görülmektedir.

Alt Mahkeme Sanık No 1'in iddiasını inceleyerek şöyle demiştir-:
"-Bu noktada Sanık No.1'in Emare No.80 cep telefonunun kendisine Sanık No.2 tarafından 13.01.2014 tarihinde verildiğine ilişkin iddiasını değerlendirmek gerekmektedir. Sanık No.1, Emare No.80 cep telefonunun Sanık no.2 tarafından kendisine 13.01.2014 tarihin-de verildiğine ilişkin iddiayı ilk kez İddia Makamı Tanığı Meselenin Tahkikat Memuru Ömür Dalkıran'ın istintakı sırasında yapmış, bu iddiasını daha önce remand, teminat veya PI safhasında dile getirmemiştir. Bu iddianın Sanık No.1 tarafından, İddia Makamı-nın 12. Tanığı olarak şahadet veren Özlem Başavcı'nın emare olarak sunduğu 0533 836 0438 ve 0533 883 9943 no.lu hatların dökümlerinden, 0533 836 0438 numaralı hattın 13.01.2014 tarihinden itibaren takılarak kullanıldığı cep telefonu ile 0533 883 9943 no.lu- hattın 27 Aralık 2013 tarihinde takılarak kullanıldığı cep telefonunun imei numaralarının ayni olduğunun anlaşılması sonrasında yapılmış olmasını hayli düşündürücü bulmaktayız.

Sanık No.1'in, Maktulle görüşme yapan en son numara olması sebebiyle son der-ece önem arz eden 0533 883 9943 no.lu hattın takılarak kullanıldığı tespit edilen Emare No.80 telefona ilişkin, bu telefonun Sanık No.2 tarafından kendisine 13.01.2014 tarihinde verildiği iddiasını sonradan tasarlanmış düşünce (after thought) olarak değerl-endirir, Sanık No.1'in bu iddiasına itibar etmeyiz (mavi 2968)."



-Yukarıdan görüleceği üzere, Alt Mahkemenin gerekçe vermek sureti ile Sanık No 1 Avukatının yaptığı iddiaya itibar etmediği görülmektedir.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet irdelendiğinde, Emare No.80 telefonun Sanık No 2 tarafından Sanık No 1'e 13.1.201-4 tarihinde verildiğini ortaya koyan herhangi bir şahadetin veya değer taşıyan herhangi bir şahadetin mevcut olduğu görülmemektedir.
Nitekim, Sanık No 1'in yeminsiz beyanında dahi bu hususta herhangi bir iddia yaptığı görülmemektedir. Dolayısıyla da San-ık No 1 Avukatının işbu iddiasını destekleyen değer taşıyan bir şahadetin mahkeme huzurunda olmadığı açıktır.
Alt Mahkeme yukarıdaki bulgusunda hata etmiş değildir.
İlaveten, Sanık No.1 Avukatı, Maktulle son görüşme yapan 0533 883 9943 no.lu hattın 17:25:1-2'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapıldığı durumlarda hattın beslendiği baz istasyonlarından biri olmasının Alt Mahkemenin yukarıdaki sonuca varmasını gerektirmediğini iddia etmiştir.
-
Alt Mahkemenin kararında görüleceği üzere, Alt Mahkeme,sadece -Maktulle son görüşme yapan 0533 883 9943 no.lu hattın 17:25:12'de Maktulü aradığında beslendiği baz istasyonunun Sanık No.1'in evinin civarında görüşme yapıldığı durumlarda hattın beslendiği baz istasyonlarından biri olduğu hususundaki İddia Makamının 67.T-anığı Münür Erenler'in tekzip edilmemiş itibar edilir şahadetini ve -Emare No.253'ü -dikkate alarak istihraç yapmış değildir. Alt Mahkeme, İddia Makamının 67.Tanığı Münür Erenler'in tekzip edilmemiş itibar edilir şahadeti ve -Emare No.253 yanında, -İddia Makamı Tanığı No. 25 Olgun Demir, İddia Makamı Tanığu No. 12 Özlem Başavcı'nın şahadetlerini, Emare No.80, Emare No. 89, Emare No. 110'ü hep birlikte değerlendirip, -Maktulle 27.12.2013'de en son görüşme yapan 0533 883 99 43 numaralı hattın, Akyar Sınır Kapısında tespit edildiği sırada Sanık No.1'in üzerinde bulunup alınan Emare No.80 cep telefonuna takılarak Sanık No 1 tarafından 27.12.2013 tarihinde kullanıldığını i-stihraç ederek, bu hususta bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet irdelendiğinde, Alt Mahkemenin yukarıdaki istihracı yapmasını zayıflatan veya istihracı yapmasını ortadan kaldırmaya yeterli herhangi bir vakıa veya şart mevcut mudur?

-Alt Mahkeme Sanık No.1 avukatının yukarıdaki iddiasına itibar etmedikten sonra, bu iddianın doğru olma olasılığının olup olmadığını da incelemiş ve Sanık No 1'in, bu iddiasını daha önce remand, teminat veya PI safhasında dile getirmediğini, bu iddianın Sa-nık No.1 Avukatı tarafından ilk kez, İddia Makamının 12. Tanığı olarak şahadet veren Özlem Başavcı'nın emare olarak sunduğu 0533 836 0438 ve 0533 883 99 43 no.lu hatların dökümlerinden, 0533 836 04 38 numaralı hattın 13.01.2014 tarihinden itibaren takılara-k kullanıldığı cep telefonu ile 0533 883 99 43 no.lu hattın 27 Aralık 2013 tarihinde takılarak kullanıldığı cep telefonunun imei numaralarının aynı olduğunun anlaşılması sonrasında yapılmış olmasına istinaden, bu iddianın doğru olma olasılığı olmadığı sonu-cuna varmıştır.
-Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet irdelendiğinde, Alt Mahkemenin yukarıdaki istihracı yapmasını zayıflatan veya istihracı yapmasını ortadan kaldırmaya yeterli herhangi bir vakıa veya şartın mevcudiyeti görülmediğinden, Alt Mahkemenin yukarıdaki istihracı-nda herhangi bir hata bulunmamaktadır.

-Diğer yandan, Alt Mahkeme kararında, Sanık No 1'i olaya bağlarken kullandığı çevre şahadet bağlamında, 27.12.2013'de saat 19:12'de Sanık No. 1 ve No.2'nin görüşme yaptıkları esnada hatlarının Salamis Otel İçi İskele Yolu olarak görülmesinden hareketle, San-ık No.1 ve No.2'nin ilgili saatte cesedin çıkarıldığı çukurun yakınlarında olduğu sonucuna vararak, bu hususa önem vermiştir.

-Alt Mahkeme huzurundaki ihtilafsız olgulara gore; Sanık No.2'nin hattı ile Sanık No.1'i 19:12'de aradığında Sanık No 2'nin hattının beslendiği baz istasyonunun Salamis Otel içi, İskele Yolu olduğu, Sanık No.1'in hattının beslendiği baz istasyonunun- da aynı saatte yine Salamis Otel içi, İskele Yolu olduğu ihtilafsızdır.

Cesedin bulunduğu çukur yakınlarında yapılan telefon görüşmelerinde de hizmet alınan baz istasyonunun yine Salamis Otel içi, İskele Yolu baz istasyonu olduğu ihtilafsız olgu mahiyeti-ndedir.
-
Alt Mahkeme yukarıdaki ihtilafsız olgulardan, İddia Makamının 24. Tanığının şahadetine itibar ederek, 27.12.2013'de Sanık No.1 ve No.2'nin 19:12'de görüşme yaptıkları sırada telefon hatlarının Salamis Otel içi, İskele Yolu baz istasyonundan besleniyor olm-asından makul olarak, doğal olarak, mantıki olarak, her iki Sanığın da o esnada cesedin bulunduğu çukur civarında olduğu sonucunu istihraç etmiştir.


İstinaf Eden Sanık No.1 Avukatı istinafın hitabında, Alt Mahkemenin Sanık No.1'in 27.12.2013 tarihinde Sa-nık No.2 ve Maktulle Kel'in Yeri Restaurantta yemek yedikleri iddiasını 27.12.2013 tarihinde saat 19:12'de Sanık No.2 ile yaptığı telefon görüşmelerinde telefonların beslendiği baz istasyonlarının Salamis Otel içi, İskele Yolu olarak tespit edilmesi sonras-ında düşünülmüş bir iddia olarak değerlendirip yukarıdaki iddiaya itibar etmemekle ve/veya Sanıkların 27.12.2013 tarihinde saat 19:12'de Maktulün çıkarıldığı çukur yakınlarında oldukları bulgusuna varmakla hata yaptığını ileri sürmüştür.

-Bu aşamada irdelenecek olan, 27.12.2013'de Sanık No.1 ve No.2'nin 19:12'de görüşme yaptıkları sırada telefon hatlarının Salamis Otel içi, İskele Yolu baz istasyonundan besleniyor olmasının makul olarak, doğal olarak, mantıki olarak, her iki Sanığın da o es-nada cesedin bulunduğu çukur civarında olduğu istihracını zayıflatan veya ortadan kaldırmaya yeterli başka şartların Alt Mahkeme huzurunda mevcut olup olmadığıdır.

-Sanık No 1 Avukatı istintakında da, Sanık No 1'in Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen Restorantta buluştuklarını, Kel'in yeri ile ilgili baz istasyonlarının da, cesedin bulunduğu çukur civarı ile benzer şekilde Salamis Otel İçi, -İskele yolu olduğunu ileri sürmüştür.
Sanık No 1 Avukatı istintakında ilaveten, 1.2.2014 tarihinde İddia Makamı Tanığı Gökay Karagil tarafından sorgulandığı sırada, Sanık No 1'in Gökay Karagil'e, 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yerinde buluştu-kları yönünde bir iddia/izahat vermesine rağmen, Tanık Gökay Karagil'in bu hususu Emare No.237 olarak sunulan ajandasına kaydetmediği ve Emare No.237 ajandanın sonradan düzenlenen bir ajanda olduğunu ileri sürmüştür.

Sanık No 1'de yeminsiz beyanında, ken-disinin Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen Restorantta buluştukları iddiasını ileri sürmüştür.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No 1'in Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen Restorantta buluştukları iddiası i-le ilgili olarak kararında şöyle demiştir:

"-Sanık No.1, 27.12.2013'de Sanık No.2 ile 19:12'de yaptıkları görüşmede her ikisinin telefon hatlarının beslediği baz istasyonunun Salamis Otel içi, İskele Yolu olarak görülmesine izahat olarak Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen R-estorantta buluşmuş olmalarını vermiştir.

Sanık No.1, 1.2.2014 tarihinde İddia Makamı Tanığı Gökay Karagil tarafından sorgulandığı sırada 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yerinde buluştuklarını söylediği halde Tanık Gökay Karagil'in bu hususu -Emare No.237 olarak sunulan ajandasına kaydetmediği ve İddia Makamının bu hususu gizlediğini hatta 1.2.2014'de Sanık No.1, Tanık No.30 tarafından sorgulanırken telefon dökümlerinin ilgili tarihte henüz Turkcell'den gelmediğini ve bu dökümlerden elde edileb-ilecek bilgiler içermesinin de Emare No.237 ajandanın sonradan düzenlenmiş bir ajanda olduğunu gösterdiğini ileri sürmüştür.

İddia Makamının 30. Tanığı olarak şahadet veren Gökay Karagil 1.2.2014 tarihinde İddia Makamı Tanıkları Ömür Dalkıran, Ulaş Ursav-aş ve Nihat Can'ın hazırda bulunduğu sırada Sanık No.1'i Gazimağusa Polis Müdürlüğünde sorguladığı sırada, Sanık No.1'in Ahmet Aybak'la Adana'da tanıştığını, Ahmet Aybak'la sadece birkaç kez telefonla görüştüğünü en son görüşmesinin 3-4 ay önce olduğunu sö-ylediğini ve "en son Karpaz Bölgesine ne zaman geçtin?" diye sorduğu zaman Sanık No.1'in "1-2 hafta önce Kilitkaya'ya sabah gittim öğlen geldim" diye cevap verdiğini söylemiştir.

Tanık No.30, telefon dökümlerinin yazılı olarak 1.2.2014 tarihinde kendiler-ine ulaşmadığının doğru olduğunu ancak Turkcell'den talep ettiği bir çok bilgiyi telefoniyen edinerek bunları Emare No.237 ajandasına kaydettiğini söylemiştir.

Tanık No.30'un, yazılı doküman gelmeden Turkcell'den sözlü olarak bilgi edinmiş olması son der-ece olağandır. Sırf Turkcell'den talep edilen telefon dökümlerinin yazılı olarak gelmemiş olması Tanık No.30'un telefon dökümlerine ilişkin bilgiyi telefoniyen almış olmasını imkânsız kılmaz. Keza Emare No.237 olarak huzurumuzda bulunan ajandayı incelediği-mizde, bu ajandanın sonradan düzenlenmiş bir ajanda olmadığı kanaatine vardık.

Tanık No.30'un 1.2.2014 tarihinde Sanık No.1'i sorgulaması esnasında Sanık No.1'in verdiği cevapları aynen Emare 237'ye kaydettiğine ilişkin şahadetini inanılır ve güvenilir ş-ahadet kapsamında değerlendirir. Tanığın şahadetine itibar ederiz.

Tanık No.30'un itibar ettiğimiz şahadeti doğrultusunda Sanık No.1'in 1.2.2014'de Tanık 30 tarafından sorgulandığı sırada Tanık No.30'a 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yeri Res-torantta yemek yediklerine ilişkin bir beyanı olduğu yönündeki iddiasını inanılır bulup itibar etmeyiz.

İddia Makamının 46. Tanığı Salamis Otel karşısında Kel'in Yeri isimli Restoran sahibi Hüseyin Mehmet Gül şahadetin başında Sanık No.1 ve 2'nin yanları-nda biri ile Şubat - Aralık- Ocak arası tam tarih hatırlamadığı bir günde restorantına yemek yemeye geldiklerini söylemiş, duruşmaya kısa bir ara verilmesi sonrasında 18.2.2014 tarihinde polise verdiği ifadeyi okuyan Tanık, Sanık No.1 ve 2'nin Maktul ile b-irlikte, ifade verdiği tarihten 2-2.5 ay önce restorantına yemek için geldiklerini belirtmiştir.

Tanığın polise ifade verdiği tarih ile duruşmada şahadet verdiği tarih arasında 2 yılı aşkın bir zaman geçmiştir ve Tanığın ifade verdiği tarih ile şahadet v-erdiği tarih arasında böylesine uzun bir zaman aralığının bulunması durumunda Tanığın hafızasını tazelemek adına daha önce polise verdiği ifadeyi okuması son derece olağandır ve Tanığın ifadesini okuduktan sonra Sanık No. 1 ve 2'nin Maktulle birlikte resto-ranında ifade verdiği tarihten 2-2.5 ay önce yemek yediklerine ilişkin söylediklerinin doğru olduğuna inandık.

İnandığımız Tanık No.30 ve 46'nın şahadetleri doğrultusunda Sanık No.1'in 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yeri Restorantta yemek ye-diklerine ilişkin iddiasını, 27.12.2013 saat 19:12'de Sanık No.2 ile yaptıkları telefon görüşmesinde telefonlarının beslediği baz istasyonunun Salamis Otel içi İskele Yolu olarak tespit edilmesi sonrasında düşünülüp tasarlanan bir iddia olarak değerlendiri-r, bu iddiasına itibar etmeyiz (mavi 2972- 2975).


-Yukarıda vurgulandığı üzere, Sanık No. 1 Avukatı hitabında, Alt Mahkemenin İddia Makamı Tanığı No.30 Gökay Karagil'in şahadetine itibar etmekle ve/veya bu Tanığın sunduğu Emare No.237 ajandanın sonradan düzenlenmiş bir ajanda olduğunu kabul etmemekle hata -ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde, gerekçe vermek sureti ile İddia Makamı Tanığı No 30 Gökay Karagil'in şahadetine itibar edip Emare No.237 ajandaya değer verdiği görünmektedir.

Daha önce vurgulandığı üzere, Tanıkların şahadet v-erirken takındıkları tavır ve hareketlerini izleme fıratına sahip olan Alt Mahkemedir. İstinaf Mahkemesi/Yargıtay, Alt Mahkemelerin tanıkların şahadeti hakkındaki değerlendirmesine genellikle müdahale etmez. İstinaf Mahkemesinin / Yargıtayın Alt Mahkemenin- şahadet değerlendirmesine müdahale edebilmesi için böyle bir müdahaleyi haklı kılacak iyi nedenleri olması gerekir. -

Alt Mahkeme, huzurundaki İddia Makamı Tanığı No. 30 Gökay Karagil'in şahadetini incelemiş ve gerekçe vermek sureti ile şahadetini inanılır güvenilir şahadet kapsamında değerlendirmiş; düzenledi-ği Emare 237 ajandaya değer vermiş; Sanık No.1 Avukatının istintakındaki, 1.2.2014'de, Sanık No. 1'in Tanık No.30 tarafından sorgulandığı sırada Tanık No.30'a Sanık No 1'in, 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yeri Restorantta yemek yediklerine i-lişkin bir beyanı olduğu ve Tanık No.30'un bu beyanı ajandasına yazmadığı yönündeki iddiasına itibar etmemiştir.




Nitekim, Sanık No. 1'in yeminsiz beyanında ileri sürme imkânı varken, herhangi bir şekilde kendisinin 1.2.2014 tarihinde İddia Makamı Tanığ-ı No. 30 Gökay Karagil tarafından sorgulandığı sırada 27.12.2013'de Sanık No.2 ve Maktulle Kel'in Yerinde buluştuklarını söylediği hususundaki iddiayı hiçbir şekilde ileri sürmediği dikkate alındığında, Alt Mahkemenin bulgusuna müdahale etmeyi haklı kılaca-k iyi bir nedenin mevcut olduğu söylenebilir değildir.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkemenin Tanık No. 30'un bu beyanı ajandasına yazmadığı yönündeki iddiaya itibar etmemesi ile ilgili bulgusuna müdahaleyi haklı kılacak bir hata huzurumuzda mevcut görünm-emektedir.

Diğer yandan, Alt Mahkeme huzurundaki Kel'in Yeri isimli Restorant sahibi İddia Makamı Tanığı No.46 Hüseyin Mehmet Gül'ün, polise ifade verdiği tarih olan 18.2.2014 tarihinden 2 - 2.5 ay önce restorantında yemek yendiğine ilişkin yeminli şahad-eti, yemeğin Aralık başı veya ortasında yendiğini ortaya koyar niteliktedir.

Sanık No 1'in yeminsiz beyanındaki, kendisinin Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen Restorantta buluştukları yönündeki iddiasının, İddia Makamı Tanığı N-o.46 Hüseyin Mehmet Gül'ün yeminli şahadeti ile desteklendiği söylenebilir değildir.

Nitekim tüm bunlara ilâveten, Alt Mahkeme huzurundaki, İddia Makamı Tanığı No 30 Gökay Karagil'in tekzip edilmemiş şahadetine göre Sanık No 1, İddia Makamı Tanığı No.30 G-ökay Karagil tarafından sorgulanması esnasında, "ben Ahmet Aybak'la 3 - 4 ay evvel görüştüm sadece telefonda görüştüm, yüz yüze görüşmedim" demiştir. Alt Mahkeme, kararında, bu beyanın kasıtlı söylenen yalan beyan olduğu sonucuna vardığı gibi, sorgu esnası-nda Sanık No 1'in İddia Makamı Tanığı No.30 Gökay Karagil'e yaptığı bu beyanın Sanık No. 1'in mahkeme huzurundaki yeminsiz beyanı ile de çelişmekte olduğu sabittir.

-Alt Mahkemenin de kararında atıfta bulunduğu Yargıtay/Ceza 29/1973'de vurgulandığı üzere, yeminsiz verilen ifade, yemin tahtında verilen şahadet kadar kıymet taşımaz. Ancak, böyle bir ifadede söylenenler, yemin tahtında verilen başka herhangi bir şahadet t-arafından desteklenirse o zaman bu gibi ifade de değer taşıyabilir.
-
Sanık No 1'in yeminsiz beyanındaki, Sanık No.2 ve Maktülle 27.12.2013'de Kel'in Yeri diye bilinen Restorantta buluştukları yönündeki iddiası ile ilgili olarak Alt Mahkeme huzurunda itibar edilir şahadetin mevcut olmadığı dikkate alındığında, Alt Mahkeme'n-in Sanık No 1'in yeminsiz beyanındaki Sanık No 2 ve Maktulle 27.12.2013'de Kel'in yeri diye bilinen Restorantta buluştukları iddiasına değer vermemekle ve bu iddiayı 27.12.2013 saat 19:12'de Sanık No 2 ile yaptıkları telefon görüşmesinde telefonlarının bes-lendiği baz istasyonunun Salamis Otel İçi İskele Yolu olarak tespit edilmesi sonrasında düşünülüp tasarlanan bir iddia olarak değerlendirip itibar etmemekle hata etmiş değildir.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet irdelendiğinde, Alt Mahkemenin Sanık No 1-'in yeminsiz beyanındaki, Sanık No.1 ve No.2'nin Maktul ile birlikte 27.12.2013'de Kel'in yerinde yemek yedikleri iddiasına itibar etmedikten sonra, Kelin yeri ile ilgili baz istasyonlarının da, cesedin bulunduğu çukur civarı ile benzer şekilde Salamis Ote-l İçi, İskele yolu olmasının, Alt Mahkemenin her iki Sanığın da o esnada cesedin bulunduğu çukur civarında olduğu -istihracını zayıflatmaya veya ortadan kaldırmaya yeterli şart olarak değerlendirilmesi olası görünmemektedir.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkemenin, Sanık No. 1 ve No. 2'nin, 27.12.2013'de saat 19:12'de görüşme yaptıkları sırada telefon hatlarının Salami-s Otel içi, İskele Yolu baz istasyonundan besleniyor olmasından makul olarak, doğal olarak, mantıki olarak, her iki Sanığın da o esnada cesedin bulunduğu çukur civarında olduğu istihracını yapmasında hata bulunmamaktadır.
-
Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1'i olaya bağlarken Sanık No.1'in mahkeme dışı yalanlarına önem vermiştir.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No. 1'in, -1.2.2014 tarihinde saat 15:35'de Akyar Kara Giriş Kapısında, Güney Kıbrıs Rum kesimine geçmek istediği bir sırada tespit edilip Gazimağusa Polis Müdürlüğüne getirildiğinde, CJ 212 plakalı aracın araması esnasında Tanık No.24'e bu aracı Ocak 2014'de aldığın-ı beyan ettiği hususunda bulgu yapmıştır.

İlaveten Alt Mahkeme kararında, -İddia Makamı Tanığı No.56 Mustafa Merşah, oto alım-satım işiyle iştigal ettiğini ve CJ 212 plakalı aracı 26.12.2013'de Halil Maraşlı'ya takas yolu ile sattığını, sattıkları tüm araçların servislerini, iç ve dış yıkamalarını yaptırarak teslim ettiklerini, C-J 212 plakalı aracı da içini ve dışını yıkatarak teslim ettiği yönündeki şahadetinin tekzip edilmediğini dikkate aldıkktan sonra, bu Tanığın CJ 212 plakalı aracı Sanık No.1'in kardeşi Halil Maraşlı'ya 26.12.2103'de içi ve dışı yıkandıktan sonra teslim etti-ğine ilişkin şahadetinde söylediklerine itibar etmiştir.

Alt Mahkeme İddia Makamı Tanığı No. 56 Mustafa Merşah'ın şahadetine itibar ettikten sonra, Sanık No.1'in CJ 212 plakalı aracı Ocak ayı içerisinde satın aldığına ilişkin, Tanık No.24'e yaptığı beyanı-n yalan olduğu hususunda bulgu yapmıştır.

Sanık No.1 Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin, Sanık No.1'in CJ 212 plakalı aracın aranması esnasında, aracı
Ocak 2014'de aldığını Tanık No.24 Ömür Dalkıran'a beyan ettiğini, İddia Makamı Tanığı No.56- Mustafa Merşah'ın CJ 212 plakalı aracı 26.12.2013'de Sanık No.1'in kardeşi Halil Maraşlı'ya teslim ettiğine ilişkin şahadetini doğru kabul ederek Sanık No.1'in beyanını yalan bir beyan olarak kabul etmekle hata yaptığını ileri sürmüştür.


Bu bağlamda; Sa-nık No.1'in 01.02.2014 tarihinde CJ 212 plakalı aracın aranması esnasında Tanık No 24 Ömür Dalkıran'a aracı Ocak 2014'de aldığına dair beyan yaptığını gösterir konuşmanın Emare No.66'da yer almadığı nedeni ile Alt Mahkemenin bulgusunun hatalı olduğu iddia -edilmiştir.


Sanık No 1'in, CJ 212 plakalı aracın aranması esnasında Tanık No 24'e bu aracı Ocak 2014'de aldığı hususundaki konuşmanın Emare 66'da yer almaması, Alt Mahkemenin Tanık No 24'ün şahadetinin inanılır güvenilir şahadet olduğu hususunda bulgu ya-pmasına engel değildir.

Tanık 24 Ömür Dalkıran'a konuşmanın Emare 66'da neden yer almadığı hususunda herhangi soru yöneltilip izahat talep edilebilir ve Tanık No 24'de bu hususa açıklık getirebilirdi.


Alt Mahkeme huzurunda, Tanık No 24 Ömür Dalkıra-n'ın şahadetini tekzip edici yönde herhangi bir şahadet veya iddia
olmadığı da dikkate aldıktan sonra, Alt Mahkeme Tanık No. 24 Ömür Dalkıran'ın Mahkemedeki şahadetini değerlendirmeye tabi tutarak bu şahadete itibar etmekle hata etmiş değildir.

Sanık -No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında, İddia Makamı Tanığı No.56 Mustafa Merşah'ın CJ 212 plakalı aracı 26.12.2013 tarihinde Sanık No.1'in kardeşi Halil Maraşlı'ya teslim etmesinin, Sanık No.1'in bu aracı Ocak 2014'de aldığına dair beyanı yalan bir beyan hal-ine getirmediğini iddia etmiştir.

Alt Mahkeme kararında İddia Makamı Tanığı No. 56 Mustafa Merşah'ın şahadetine itibar etmiştir.

Alt Mahkeme İddia Makamı Tanığı No 56 Mustafa Merşah'ın şahadetine itibar ettikten sonra, CJ 212 plakalı aracın olay tarihi o-lan 27.12.2013 tarihinden bir gün önce 26.12.2013 tarihinde Sanık No 1'in kardeşi Halil Maraşlı tarafından satın alındığı ihtilafsız gerçeği dikkate alındığında, Sanık No. 1'in polise "aracı Ocak 2014 tarihinde aldığı" yönündeki beyanının, "Mahkeme dışı y-alan" bağlamında "sahte/yalan beyan" olduğu açıktır.


Alt Mahkeme huzurundaki davada önem taşıyan bir konuda söylenmiş olduğu açık olan yukarıdaki mahkeme dışı yalanları ile ilgili olarak Sanık No 1'in, yeminsiz beyanında iddia veya izahatının yokluğunda,- Sanık No 1'in mahkeme dışı söylediği yalanın kasıtlı söylenmediği veya masum kabul edilecek bir maksatla söylenmiş olduğu hususunda istihraç veya çıkarım yapmak mümkün değildir.



Alt Mahkeme huzurundaki şahadet değerlendirildiğinde, Alt Mahkemenin huzur-unda bulunan ve inanılır bulduğu şahadete istinaden Sanık No 1'in yukarıdaki mahkeme dışı yalanı söylediği hususunda bulgu yapmak için kafi şahadet olduğu görülmektedir.

İlaveten, Sanık No. 1 Avukatı hitabında, İddia Makamı Tanığı No.56 Mustafa Merşah'ın -CJ 212 plakalı aracı 26.12.2013 tarihinde Sanık No.1'in kardeşi Halil Maraşlı'ya teslim etmesinin, Sanık No.1'in bu aracı Ocak 2014'de aldığına dair beyanını yalan bir beyan yapmamakta olduğunu, Sanık No.1'in, CJ 212 plakalı aracı Ocak 2014'de İddia Makamı- Tanığı No.56 Mustafa Merşah'tan aldığını beyan etmediği nedeni bu beyanın yalan bir beyan olamayacağını iddia etmiştir.

Davada özellikle aracın olayda kullanılıp kullanılmadığını belirleme açısından, aracın satın ve teslim alındığı tarih açısıdan önem ta-şıyan bir konu bağlamında, aracın kardeşi tarafından 26.12.2013 tarafından satın ve teslim alınıp bilahare kendisine teslim edildiğini polise beyan etmek yerine, polise aracı "Ocak 2014 tarihinde aldığı" şeklindeki beyanın mahkeme dışı yalan kapsamında old-uğu açıktır.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet dikkate alındığında, Sanık No.1'in yeminsiz beyanında da bu hususta herhangi bir izahat yapmadığı dikkate alındığında, Sanık No. 1'in mahkeme dışı söylediği yalanların kasıtlı söylenmediği veya masum kabul -edilecek bir maksatla söylenmiş olduğu hususunda istihraç veya çıkarım yapmak mümkün değildir.
Alt Mahkeme yukarıdaki bulgusunda hatalı hareket etmiş değildir.

Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Sanık No.1'in ikamet ettiği ev, İskender Paşa Soka-k, No.10/B Suriçi olduğu halde babası Hüseyin Maraşlı'nın Sanığın 9, Yusuf Mehmet Sokakta kaldığını söylemesini Sanık No.1'in yalanı olarak kabul etmekle hatalı hareket ettiğini ileri sürmüştür. Bu
bağlamda, Sanık No.1'in bu hususta bir beyanı bulunmadığı-, beyanın babası tarafından yapıldığı Tanık No.42 Müfettiş Muavini Ulaş Ursavaş'ın şahadeti ile ortada olduğunu iddia etmiştir.

Alt Mahkeme kararında bu konuda şöyle demiştir:

"İddia Makamının 42.Tanığı Ulaş Ursavaş ...................Sanık No.1'in babas-ının evinde arama yaptığı sırada Sanık No.1'inde huzurda bulunduğu esnada Sanık No.1'in babası Hüseyin Maraşlı'nın Sanık no.1 ve eşinin evini gizlediğini....mavi 2961)".

Akabinde Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:

-"Sanık No.1, İskender Paşa Sokak No.10/B Suriçi adresinde ikamet etmesine rağmen; eşi ile birlikte babası Hüseyin Maraşlı'nın 9. Yusuf Mehmet Sokaktaki evinde kaldığı söylenmiştir, ki bu da bir yalandır. Sanık No.1'in eşi ile ikamet ettiği ev, İskender Paş-a Sokak No.10/B Suriçi adresindeki evdir (mavi 2981)".


Alt Mahkeme her ne kadar Sanık No.1'in babasının Polise söylediği yalanı dikkate aldığını ifade etse de, Alt Mahkeme huzurundaki İddia Makamı Tanığı No. 30 Polis Müdür Muavini Gökay Karagil'in tekzip- edilmemiş şahadeti ve Emare 237 ajanda kaydı (mavi 1639 ) incelendiğinde, Sanık No. 1'in, Polis Müdür Muavini Gökay Karagil'e, Yusuf Mehmet Sokak
No.9 adresinde ikamet ettiği hususunda beyanda bulunduğu sabittir.


Sanık No. 1'in polise ikamet ettiği ev-inin adresinin Yusuf Mehmet Sokak No. 9 olduğu hususunda beyan yaptığı dikkate alındığında, Sanık No 1'in, ikamet ettiği evin adresinin İskender Paşa Sokak No.10/B Suriçi olduğu hususunu polisten gizlediği açıktır.
-Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet değerlendirildiğinde, meselenin sağlıklı bir şekilde tahkikatı açısından önem taşıyan bir konu bağlamında, mahkeme dışı söylenen bu yalanın kasıtlı söylenmediği veya masum kabul edilecek bir maksatla söylenmiş olduğu hus-usunda istihraç veya çıkarım yapmak mümkün görünmemektedir.
Böyle bir durumda, gerekçesi hatalı olmakla birlikte, Alt Mahkemenin, Sanık No.1'in polise adresinin Yusuf Mehmet Sokak No 9 olduğu hususundaki beyanının, Sanık No.1'in yalan beyanı /mahkeme dışı -yalanı olduğu bulgusunda ulaşmasında hata bulunmamaktadır.
Sanık No.1 Avukatı istinaftaki hitabında, Ağır Ceza Mahkemesinin, Sanık No.1'in Emare No.43 çöp tenekesinin kendisi ve eşi tarafından kullanıldığı hususunda bulgu yapmakla ve bu hususu polisten giz-leyerek yalan söylediği sonucuna varmakla hatalı hareket ettiğini ileri sürmüştür.

Bu bağlamda, Sanık No. 1 Avukatı, Sanık No.1'in, 02.02.2014 tarihinde evinin karşısında bulunan Emare No.43 ile ilgili "ne bileyim ben dışarıdaki çöpü" doğrultusunda bir -beyanı olmadığını, İddia Makamı Tanığı No.45 PM.Ömer Tülek'in çöpün tespiti esnasında hazır bulunan bir tanık olduğunu ve İddia Makamı Tanığı No.42 Müfettiş Muavini Ulaş Ursavaş'ın şahadetinden sonra şahadet verdiği halde, Sanık No.1'in bu doğrultuda bir b-eyanını işittiği hususunda hiçbir şahadeti bulunmadığını iddia etmiştir.

Alt Mahkeme huzurunda İddia Makamı Tanığı No. 42 Ulaş Ursavaşın tekzip edilmemiş şahadetine göre ( mavi 2097 ) Sanık No.1 çöpte bulunan Oykan Petrol isimli çantanın içinde Adan-alı 01 yazan gümüş yüzüğün bulunması üzerine, Avukat Emir Sertbay'ın huzurunda kendisinden bununla ilgili izahat istediğinde, "ne bileyim dışarıdaki çöpü" demiştir.

Alt Mahkeme kararında bu hususta şöyle demiştir:

"İddia Makamının 42.Tanığı Ulaş Ursavaş-....... ................... Sanık No.1'in adresinin İskender Paşa Sokak No.10/B Suriçi olarak tespit edilmesi sonrasında 02.02.2014'de Sanık No.1'in evinde bir arama gerçekleştirdiğini ikametgahın karşısındaki çöp içerisinde Sanık No.1'in huzurda olduğu es-nada yaptığı aramada Oykan Petrol yazılı kırmızı renk bir el çantası, çantanın içerisinde manyetik alanı kırık bir sim kart, mavi renk bir cep telefonu, 3 adet altın olmayan yüzük, 2 adet bileklik, üzerinde Adanalı 01 yazan gümüş yüzük bulduğunu, Avukat Em-ir Sertbay'ın huzurunda Sanık No.1'den izahat istendiğinde Sanık No.1'in "ne bileyim dışarıdaki çöpü" dediğini, söylemiştir.
-İddia Makamının 36. Tanığı Ali Ümit Özanıl ve 37. Tanığı Aynur Akgül Sanık No.1'in komşularıdır ve Emare No.43 çöp varilinin Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıldığına ilişkin şahadet vermişlerdir. Her iki Tanığın Emare No.43 çöp varilinin Sanık No.1 ve -eşi tarafından kullanıldığına ilişkin birbiriyle uyumlu şahadetlerine itibar eder Emare No.43 çöp varilinin Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıldığına bulgu yaparız ( mavi 2961 - 2962 )."
-

Alt Mahkeme kararında ilaveten şöyle demiştir:
-"Sanık No.1'in, 2.2.2014 tarihinde evinin karşısında bulunan ve "ne bileyim ben dışardaki çöpü" dediği Emare No.43 çöp tenekesinin Sanık No.1 ve eşi tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Sanık No.1, Emare No.43 çöp tenekesinin kendisi ve eşi tarafından- kullanıldığını gizleyerek yalan söylemiştir (Mavi 2980)".



Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde, Alt Mahkemenin İddia Makamının 42.Tanığı Ulaş Ursavaş'ın şahadetini inceleyip itibar ederek, Sanık No. 1'in polise yukarıdaki beyanı yaptığına kanaat getirdiği- görülmektedir.

Alt Mahkemenin gerekçe vererek, İddia Makamının 42.Tanığı Ulaş Ursavaş'ın tekzip edilmemiş ve istintakta sarsılmamış şahadetine itibar etmesinde bir hata bulunmamaktadır.
-
Benzer şekilde, Alt Mahkeme kararında gerekçe vererek, İddia Makamının 36. Tanığı Al-i Ümit Özanıl ve 37. Tanığı Aynur Akgül'ün şahadetlerinin birbiri ile çelişki arzetmediğini dikkate aldıktan sonra, bu şahadete itibar ederek, Emare No.43 çöp tenekesinin Sanık No. 1 ve eşi tarafından kullanıldığı hususunda bulgu yapmakla hatalı hareket e-tmiş değildir.

-Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet değerlendirildiğinde, meselenin sağlıklı bir şekilde tahkikatı açısından önem taşıyan bir konu bağlamında, mahkeme dışı söylenen bu yalanın kasıtlı söylenmediği veya masum kabul edilecek bir maksatla söylenmiş olduğu hu-susunda istihraç veya çıkarım yapmak mümkün görünmemektedir.
Alt Mahkemenin yukarıdaki bulguyu yapmasında hata bulunmamaktadır.

Diğer yandan, İstinaf Eden / Sanık No 1 Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin, Sanık No.1'in 01.02.2014 tarihinde Akya-r Kara Giriş Kapısına gidişinin kaçma maksatlı olduğunun aşikâr olduğunu ortaya koyduğu hususundaki tespitinin hatalı olduğunu, huzurundaki şahadet ile bu bulgunun bağdaşmadığını ileri sürmüştür.


Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:
-"Sanık No.2'nin 1.2.2014 tarihinde saat 12.50'de ikametgahında tespit edilip Gazimağusa Polis Müdürlüğüne celp edilmesi sonrasında Sanık No.1'in babası Hüseyin Maraşlı tarafından 13.28'de telefoniyen aranması üzerine saat 14.00 civarında Tanık Emre Oras'a - gidip son derece geniş yetkiler içeren bir vekaletname vermesi, hissedar olduğu şirketlerdeki tüm hisselerini oğluna devretmesi ve oğlunun KKTC'den çıkış yapabilmesine olanak sağlayacak izin belgelerini tanzim ettirmesi, İngiltere'ye uçuşu 2.2.2014 tarihi-nde saat 19:55 olmasına rağmen sözü edilen belgeleri Tanık Emre Oras'a tanzim ettirdikten hemen sonra saat 15:35'de Güney Kıbrıs'a geçmek için bavulunu da yanına alarak Akyar Kara Giriş Kapısına

gitmiş olması Sanığın Akyar Kara Giriş Kapısında tespit edi-ldikten sonra söylediği yalanlarla birlikte değerlendirildiği zaman Sanığın kaçmak için sınır kapısına gittiğini aşikar surette ortaya koymaktadır (mavi 2982)."
-
Alt Mahkeme huzurundaki ihtilafsız olgulara göre;

-Sanık No.2'nin 1.2.2014 tarihinde saat 12.50'de ikametgâhında tespit edilip Gazimağusa Polis Müdürlüğüne celp edilmesi sonrasında Sanık No.1'in babası Hüseyin Maraşlı'nın telefonundan Sanık No 1, 13:28'de telefoniyen aranmıştır.

Akabinde aynı gün saat 14:-00 civarında Sanık No 1, Tanık Emre Oras'a gidip Alt Mahkemenin kararında belirttiği üzere, eşine son derece geniş yetkiler içeren bir vekaletname vermiş; hissedar olduğu şirketlerdeki tüm hisselerini oğluna devretmiş; oğlunun KKTC'den çıkış yapabilmesine -olanak sağlayacak izin belgelerini tanzim ettirmiştir.

İngiltere'ye uçuşu 2.2.2014 tarihinde saat 19:55 olmasına rağmen sözü edilen belgeleri Tanık Emre Oras'a tanzim ettirdikten hemen sonra saat 15:35'de Güney Kıbrıs'a geçmek için bavulunu da yanına alar-ak Akyar Kara Giriş Kapısından Güney Kıbrıs'a geçişe teşebbüs etmiş olduğu esnada polis tarafından tespit edilmiştir.

Alt Mahkeme, yukarıdaki ihtilafsız olgular ile Sanık No. 1'in birlikte söylediği yalanları birlikte değerlendirip, Sanık No. 1'in poliste-n kaçmak için sınır kapısına gittiği sonucuna varmıştır.

Sanık No. 1 Avukatı istinaftaki hitabında,- Sanık No.1'in 01.02.2014 tarihinde Güney Kıbrıs'a geçiş yapıp daha sonra KKTC'ye geri dönüş yapmasından, Sanık No. 1'in daha sonra kaçmak için sınır kapısına gitmediği sonucunun istihraç edilmesi gerektiğini ve Alt Mahkemenin bu sonucu istihraç etmemekle -hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkemenin, huzurundaki yukarıdaki ihtilafsız olgular ile Sanık No. 1'in söylediği yalanları birlikte değerlendirip, Sanık No 1'in polisten kaçmak için sınır kapısına gittiği sonucuna varmasında herhangi bir hata bulunm-amaktadır.

Bu bağlamda Al-t Mahkeme, Sanık No. 1'in, 01.02.2014 günü Güney Kıbrıs'a geçiş yapıp KKTC'ye dönüş yapmasını Sanık No. 1 lehine tezekkür edilebilecek izahat olarak değerlendirmemekle hata etmiş değildir.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No. 1'in CJ 212 plakalı aracı Ocak 2-014 tarihinde aldığına ilişkin polise yaptığı yalan beyandan, Sanık No. 1'in CJ 212 plakalı aracı olay tarihinde kullandığı sonucunu istihraç etmiştir.

Alt Mahkemenin huzurundaki olgudan makûl olarak, doğal olarak, mantıki olarak bu sonucu istihraç etmes-inde hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme kararında, Sanık No. 1 aleyhindeki 2. suçun Sanık No. 1'in, 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna ay-kırı bir fiil ile yani; Methomyl türü zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olduğu kısmının İddia Makamı tarafından ispat edildiği hususunda bul-gu yapmasının yanı sıra, Sanık No 1'in mahkemeye verdiği izahatları da, konu suçun makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanıp ispatlanmadığı hususunda karara varmak açısından incelemeye tabi tutmuştur.
Sanık No. 1 Avukatı hitabında, Sanığın suçun işlenmediğ-i yönündeki makul şüphe yaratıcı mahiyette izahatlarını Alt Mahkemenin dikkate almamakla hata ettiğini ileri sürmüştür.
Bilindiği üzere, Sanık suçu işlemediğine yönelik bir izahat verir ve bu izahatın makul ve olası olduğuna Mahkemece kanaat getirilirse Sa-nığın beraat etmesi gerekir. Sanığın verdiği izahatın doğru olduğu hususunu makul şüpheden ari olarak ispat etmesi gerekmez (Bkz: Yargıtay/Ceza 29/1973). Verilen izahatın makul şüphe yaratacak nitelikte olması veya doğru olma olasılığının mevcut olması yet-erlidir.
Sanık No. 1 Avukatı hitabında, izahat bağlamında Alt Mahkemenin Emare No. 9 Enjektör üzerinde DNA araştırması yapılmamasını tahkikatta büyük bir eksiklik olarak nitelememekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

İlaveten, Maktulün kıyafetleri üzerinde -karışık DNA tespit edilmemesini Sanıklar dışında 3.kişilerin DNA'larının bulunmasını tahkikata büyük bir eksiklik olarak olarak değerlendirmemekle Alt Mahkemenin hata ettiğini iddia etmiştir.

Sanık No. 1 Avukatı bunlara ilâveten, istinafın hitabında Sanık- No. 1'in tasarrufunda bulunan araç içerisinde kıl, saç, salya, kusmuk aranmamasının tahkikatta büyük bir eksiklik olarak nitelememekle Alt Mahkemenin hata ettiğini ileri sürmüştür.

Sanık No. 1 Avukatı istinafın hitabında, konu araç içerisinde parmak izi -arandığının iddia edilmesine rağmen, araç içerisinde kıl, saç, salya, kusmuk aranmamasının tahkikatta büyük bir eksiklik olarak addedilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Alt Mahkeme kararında bu konuda şöyle demiştir:


-"Sanık No.1 Avukatı, CJ 212 plakalı araçta kıl, saç, salya, kusmuk aranmamış olmasını tahkikatta büyük bir eksik olarak değerlendirmiş ülke koşullarını bahane ederek bunların araştırılmamasının artık kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
Müdafaa Tanığı M-ete Korkut Gülmen de bunların çıplak gözle aranmasının bir hata olduğunu bunların özel ışık ve özel yöntemlerle aranması gerektiğini söylemiştir.
Sanık No.1 Avukatının ülke şartlarının tahkikat eksikliklerine bir mazeret olmaması gerektiği yönündeki görüş-üne katılmakla birlikte Maktulün öldürülmesinden bir aydan uzun bir süre sonra tespit edilen araçta geçen zaman hesaba katıldığında saç, kıl, salya, ter aranmamış olmasını tahkikatta büyük bir eksiklik olarak kabul etmek doğru değildir (mavi 2983)."

-
Görüleceği üzere Alt Mahkeme kararında, -Sanık No.1 Avukatının ülke şartlarının tahkikat eksikliklerine bir mazeret olmaması gerektiği yönündeki görüşüne katılmakla birlikte Maktulün öldürülmesinden bir aydan uzun bir süre sonra tespit edilen araçta geçen zaman hesaba katıldığında saç, kıl, salya-, ter aranmamış olmasını tahkikatta büyük bir eksiklik olarak kabul etmenin doğru olmadığı sonucuna varmıştır.

Nitekim, -Alt Mahkeme huzurundaki tekzip edilmemiş şahadete göre, CJ 212 plakalı araçta parmak izi aranmış ancak bulunmamıştır. Bu husus istinafta ihtilaf konusu yapılmış değildir.

CJ 212 plakalı araçta parmak izi arandığı ve bulunamadığı ihtilafsız hususu ile konu- aracın Maktulün öldürülmesinden bir aydan uzun bir süre sonra tespit edildiği gerçeği birlikte dikkate alındığında, Alt Mahkemenin- Sanık No.1 Avukatının ülke
şartlarının tahkikat eksikliklerine bir mazeret olmaması gerektiği yönündeki görüşüne katılmakla birlikte Maktulün öldürülmesinden bir aydan uzun bir süre sonra tespit edilen araçta geçen zaman hesaba katıldığında saç, kıl, sal-ya, ter aranmamış olmasını tahkikatta büyük bir eksiklik olarak kabul etmenin doğru olmadığı sonucuna varmasında ve ileri sürülen iddiayı suçun işlenmediği yönünde makul şüphe yaratıcı mahiyette kabul etmemesinde hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme yukarıd-aki kararında, Maktulün kıyafetleri üzerinde yapılan DNA çalışmasında karışık DNA (Mixed DNA) tespit edilmiş olup Sanık No.1 ve No. 2'ye ait DNA tespit edilmemiş olmasını ve Emare No.9 enjektörde Maktule ait DNA aranmamasını suçun işlenmediği yönünde makul- şüphe yaratıcı mahiyette kabul etmemiştir.

Alt Mahkeme gerekçesinde bu hususta şöyle demiştir:

"İddia Makamının 40. Tanığı Prof Çoşkun Yorulmaz Emare 9 enjektör üzerinde bir DNA çalışması yapılmamış olmasını Müdafaa Tanıkları gibi bir eksiklik olarak ka-bul etmekle birlikte, 26 gün süreyle DNA'yı yok edebilecek güneş ışığına maruz kalmış, içerinde DNA'yı bozabilecek yapıya sahip toksik madde bulunan emare 9 enjektörde DNA çalışması yapılması halinde DNA tespit edememe ihtimalinin edebilme ihtimaline nazar-an son derece yüksek olduğunu, DNA tespit edememe ihtimalinin sıfır olmamakla birlikte, sıfıra yakın olduğunu söylemiştir.
İddia Makamının 41. Tanığı Prof Dr Salih Cengiz de havanın oksijeni, güneş ışığı Methomyl'in etkisi nedeniyle DNA'nın bozulacağını, b-u nedenle Emare 9 enjektörde DNA aranmasının anlamsız olduğunu söylemiştir.
İddia Makamının 28. Tanığı Genetik Uzmanı Bestami Çolak ultraviyole ışınını laboratuvarda bir önce çalıştıkları DNA'yı yok etmek, bir sonraki DNA çalışması için ortamı temizlemek a-macıyla kullandıklarını belirtmiştir (mavi 2947).



"Ultraviyole ışığının DNA'yı ortadan kaldırdığı Tanıklarca kabul edilen bir gerçektir. Yine bu yönde şahadet veren tanıkların hemfikir olduğu bir husus DNA çalışması yapılmadan kesin olarak DNA tespit e-dilirdi veya edilemezdi denemez. Bir başka kabul edilen husus da toksik maddenin DNA'yı bozduğudur. Bu durumda DNA'yı ortadan kaldırabilen ultraviyole ışığa maruz kalan içinde DNA'yı bozabilecek toksik madde bulunan Emare 9 enjektörde, DNA araştırması yapı-lmamasını büyük bir eksiklik olarak nitelemek mümkün değildir ( mavi 2948 ).

...............

-
"İddia Makamı Tanığı Bestami Çolak, DNA'nın hücre aktarımı yoluyla ter, kan, salya, sprem ile bulaştığını, bozulabilecek bir yapıya sahip olduğunu ancak inceledikleri kıyafetlerde Maktule ait ve karışık DNA tespit ettikleri için bu meselede DNA'nın bozulm-uş olmasından bahsedilmeyeceğini, tespit edilen karışık DNA'nın Maktulün kıyafetlerine 27.12.2013'den önce de bulaşmış olabileceğini, cesedin gömülmek için taşınmış olabileceğinden kıyafetlerin özellikle koltuk altında DNA aradıklarını ancak Sanık No.1 ve -2'nin DNA'sına rastlamadıklarını söylemiştir.
-Huzurumuzda, Maktulün gömülü bulunduğu çukura nasıl taşındığına, taşındığı esnada neresinden tutulduğuna ilişkin şahadet yoktur. Böyle bir şahadetin yokluğu durumunda Maktulün kıyafetlerinde illaki Sanıklara ait DNA tespit edilmesi gerekirdi, tespit edilm-edi, karışık DNA tespit edildi, dolayısıyla da Sanıkların Maktulün öldürülmesiyle alakaları yoktur diye bir çıkarım yapmak olanaksızdır ( mavi 2984 )."

-
Alt Mahkeme gerekçe vererek, ileri sürülen iddiayı 2. suçun işlenmediği yönünde makul şüphe yaratıcı mahiyette kabul etmemiştir.
Alt Mahkemenin yukarıdaki gerekçesi dikkate alındığında, ileri sürülen iddiaların 2. suçun işlenmediği yönünde makul şüphe ya-ratıcı mahiyette kabul edilmemesinde hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme kararında sonuç olarak şöyle demiştir:




...............
......................
........................
-"Tanık Dr.İdris Deniz ve Prof.Dr. Coşkun Yorulmaz'ın otopsi bulgularından hareketle Maktulün boynuna enjektör uygulanmadan önce etkisiz hale getirilmiş olduğuna ilişkin söylediklerini inanılır ve itibar edilir şahadet kapsamında değerlendiririz.
27.12.20-13'de Maktulle en son görüşme yapan 0533 883 9943 no.lu hattın Sanık No.1 Akyar Sınır Kapısında tespit edildiği sırada üstünde bulunan klonlanmış telefona takılarak kullanılmış olması;
0533 883 9943 no.lu hattın 27.12.2013'de Maktulle saat 17:25:12'de gö-rüşme yaptığı sırada beslendiği baz istasyonundan Sanık No.1'in evinden görüşme yapıldığı esnada hattı besleyen baz istasyonlarından biri olan Suriçi Lala Mustafa Paşa Cami Meydan olması;
Sanık No.2'nin, 1.2.2014 tarihinde saat 12.50'de polis tarafından t-espit edilip Mağusa Polis Müdürlüğüne götürülmesinin hemen akabinde Sanık No.1'in son derece geniş yetkiler verdiği bir vekaletname, şirketlerdeki hisselerinin tümünü oğluna devreden hibe senedi ve oğlunun yurt dışına çıkışını olanaklı kılacak izin belgele-rini düzenletmesi;
Tasdik Memurunda sözü edilen belgeleri tanzim ettirir ettirmez İngiltere'ye uçuşu 2.2.2014'de saat 19:55 olmasına rağmen bavulunu da yanına alarak 1.2.2014'de saat 15:35'de apar topar Güney Kıbrıs'a geçmek için Akyar Sınır Kapısına gidi-şi;
Daha önce Sanığın söylemiş olduğu yalanlara ilişkin yaptığımız tüm tespit ve bulgular ve inandığımız şahadetin normal, makul ve başka hiçbir rasyonel sonuçla bağdaşmayan sonucu Sanık No.1'in 27.12.2013'de Emare No.80 klonlanmış telefona takarak kulla-ndığı 0533 883 9943 no.lu hatla 17:25:12'de evinde veya evinin civarlarında olduğu bir sırada Maktulle görüştükten sonra, 17:34'de Maktulle 7 saniye süren kısa bir görüşme daha yaptıktan hemen sonra CJ 212 plakalı araç ile Maktulü Salamis Yolu üzerinden bi-r yerden alarak Crisytal Rock Otel ile Marinero Restoran arasındaki alana götürdüğü, Sanık No.2'nin de bulunduğu sırada direnç gösteremeyecek durumda olan Maktulün boyun (larenks) kısmına Emare No.9 enjektörle methomyl zerk ettiği ve Maktulü bu şekilde zeh-irleyerek öldürdüğüdür ve bu hususta bulgu yaparız. ( mavi 2987,2988).-

............................

-.........................


Sanık No.1, Maktulü daha önce bulgu yaptığımız şekilde boyun kısmına methomyl enjekte edip zehirleyerek öldürmüştür.
Sanık No.1, aleyhindeki dava makul şüpheden ari bir şekilde tüm unsurları ile ispatlandığından Sanık No.1'i a-leyhindeki 2.davadan suçlu bulup mahkum ederiz (mavi 2989 -2990).

..............
................

-Sanık No.1'i Maktul Ahmet Aybak'ı boğaz kısmına (Larenkse) Methoyl enjekte edip zehirleyerek öldürdüğüne ilişkin bulgumuz doğrultusunda, Sanıkların itham edildikleri 2.davanın suçun tafsilat kısmını Sanık No.1 açısından aşağıdaki şekilde tadil ederiz;
2.S-uçun Tafsilatı:
Sanık No.1, birinci davada belirtilen tarihte ve yerde
Ahmet Aybak'ın boyun kısmına (Larenks) enjektör ile Methomyl zerk edip ölüme sebebiyet verdi.
........
Sanık No.1 aleyhindeki 2.davadan suçlu bulunarak mahkum edilir (mavi 2994 )."

--
-Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki tüm şahadet ve emareler, Sanık No 1'in mahkeme dışı söylediği yalanlarla
bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Alt Mahkemenin bulgu yaptığı şekilde, Sanık No 1'in, 27.12.2013 de Emare 80 klonlanmış telefona takarak kullandı-ğı 0533 883 99 43 no lu hatla saat 17.25.12'de evinde veya evinin civarlarında olduğu bir sırada Maktulle görüştükten sonra 17.34' de Maktulle 7 sn süren kısa bir görüşme daha yaptıktan hemen sonra CJ 212 plakalı araç ile Maktulü Salamis Yolu üzerinden bir- yerden alarak Crisytal Rock Otel ile Marinero Restaurant arasındaki alana götürdüğü, Sanık No. 2'nin de bulunduğu esnada, Maktulün boyun (larenks) kısmına Emare No.9 enjektörle methomyl zerk ettiği ve Maktülü bu şekilde zehirleyerek öldürdüğü sonucuna var-maya yeterli olup, Sanık No. 1 tarafından Maktule kanuna aykırı olarak Emare No.9 enjektör ile Methomyl zerkederek zehirlemek suretiyle, Sanık No 1'in Maktulün ölümüne neden olduğu dışında değer taşıyan şahadetle desteklenen, makul bir başka olasılığa açık- olmadığı görülmektedir.

Yukarıda tüm belirtilenler ışığında; Ağır Ceza Mahkemesinin huzurundaki tüm çevre şahadet, Sanık No.1'in mahkeme dışı söylediği yalanlarla ve Sanık No.1'in a-dadan kaçma girişimi ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Sanık No.1'in, 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restorant arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile y-ani; Methomyl türü zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olduğu hususunda bulgu yapmaya yeterli olduğu, Alt Mahkemenin huzurundaki itibar edilir- şahadetin, Sanık No. 1'in Maktule kanuna aykırı olarak Emare No.9 enjektör ile Methomyl zerkederek zehirlemek suretiyle, Sanık No.1'in Maktulün ölümüne neden olduğunun makul şüpheden ari kanıtlayıcı olduğu, Alt Mahkeme huzurunda 2.suçun belirtilen kısmın-ın işlenmediği yönünde makul şüphe yaratıcı veya doğru olması ihtimal dahilinde olan bir izahatın olmadığı sabittir.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet bir bütün değerlendirildiğinde, itham edildiği 2. suçun be-lirtilen kısmını işlemediği ile ilgili Sanık No. 1'in yeminsiz beyanındaki iddiaların makul şüphe yaratacak mahiyette olmadığı veya doğru olma olasılığı olacak mahiyette olmadığı görülmektedir.
Netice itibarı ile; Ağır Ceza Mahkemesinin huzurundaki tüm -çevre şahadet, Sanık No. 1'in mahkeme dışı söylediği yalanlarla ve Sanık No. 1'in adadan kaçma girişimi ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Sanık No. 1 aleyhindeki iddianameye konu 2. suçun "yani, içerisinde Methomyl türü zehir konarak hazırlanm-ış oldukları profiterol isimli tatlıyı, öldürmek kastı ile Ahmet Aybak'a yemesi için verip, yemesini sağladıktan sonra, yine" ibarelerinden oluşan kısmı haricindeki kısmının, diğer bir ifade ile, "Sanık No. 1'in 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına -bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile yani; Methomyl türü zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı vücuduna boşa-ltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olduğu" ibarelerinden oluşan kısmının makul şüphenin ötesinde kanıtlandığı sabittir.
Fasıl 155 madde 85(1) dikkate alındığında, Fasıl 155 madde 83(1)'i harekete geçirmeye gerek olmaksızın İddia Makamının Sanı-k No 1 aleyhindeki 2. suçun belirtilen kısmını makul şüphenin ötesinde kanıtladığı görüldüğünden, Alt Mahkeme Sanık No 1'i 2. suçtan mahkûm etmekle hata etmiş değildir.
Sonuç olarak; Sanık No 1'in iddianamenin 2. davası ile ilgili mahkumiyet aleyhindeki i-stinafının reddi gereklidir ve reddedilir.
Bu aşamada Sanık No 2'nin aleyhindeki 2. davadan beraat ettirilmesi ile ilgili Başsavcılığın istinafını inceleyelim.

Başsavcılığın istinafın hitabındaki yakınması, Alt Mahkemenin, Sanık No.2'nin gönüllü ifade-leri bağlamında itiraflarını ve Alt Mahkeme huzurundaki tüm çevre şahadeti dikkate alarak Sanık No. 2'nin suç işlenmesinden önce, suç işlenmesi esnasında ve suç işlenmesinden sonra Sanık No. 2'nin Sanık No.1 ile suç ortağı olarak hareket ettiği ve bu bağla-mda, Sanık No 2'nin, Sanık No. 1 ile ortak amaç doğrultusunda hareket ettiği ve Sanık No. 1'in suç ortağı olduğu hususunda bulguya varmamakla ve Sanık No. 2'yi aleyhindeki 2 davadan mahkûm etmeyerek, Sanık No. 2'yi feri fail addetmekle hata ettiği noktası-ndadır.

Sanık No.1 ve No.2 aleyhindeki iddianame incelendiğinde, gerek 1. ithamın gerekse 2. ithamın Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. ve 21. maddelerine dayandığı, Sanık No.1 ve No.2'nin birlikte itham edildikleri veya suç ortağı(accomplice) konumunda add-edildikleri görülmektedir.

Huzurumuzdaki mesele açısından iddianamedeki yasal durumun takip edilerek, öncelikle bir kimsenin Fasıl 154 madde 20 tahtında Suç Ortağı (accomplice) addedilebilmesi için gerekli koşulların neler olduğunun saptanması önem taşıma-ktadır.


Fasıl 154 madde 20 "asli suçlular" yan başlığı altında şöyledir:

Asli Suçlular

20. Bir suç işlendiğinde, aşağıdaki kişilerin her


biri suçun işlenmesine iştirak etmiş ve suçu


-işlemiş sayılır, ve bu nedenle suçu fiilen


işlemekle itham edilebilir:
(a) Suçu oluşturan fiili fiilen işleyen veya


fiilen ihmalde bulunan herkes;
(b) Başka bir kişinin bir suç işlemesini mümkün kılmak veya işlemesine yardım etmek amacıyla herhangi- bir fiil işleyen veya herhangi bir fiili yapmayı ihmal eden herkes;
(c) Bir suçun işlenmesinde başka bir kişiye yardımcı olan veya onu teşvik eden herkes ;
(d) Başka herhangi bir kişiye bir suç işlemesi için akıl veren veya yol gösteren veya suç işlemey-i yaptıran herhangi bir kişi ;
(e)
bent ile ilgili olarak bir kişi, gerek suçu


bizzat işlemek gerekse suçun işlenmesine akıl


vermekle veya yol göstermekle veya suçu


işletmekle itham edilebilir.
Bir suçun işlenmesine akıl vermekten veya yol


-göstermekten veya suç işletmekten mahkûm


olmak, suçu işlemekten mahkûm olmak gibi her

açıdan ayni sonuçları doğurur.
Bir başkasını, kendisinin işlemesi halinde suç

teşkil edecek olan herhangi bir fiil yaptıran

veya fiil yapılmasını ihmal ettiren- herhangi

bir kişi, aynı suçu işlemiş olur ve fiil yapan

veya ihmalde bulunan kendisi işlemiş gibi ayni

cezaya çarptırılabilir; ve bizzat fiili yapmakla

veya ihmalde bulunmakla itham edilebilir.
Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. maddesi tahtında bi-r kimsenin suç ortağı olarak kabul edilebilmesi için suçun işlenmesinde yer alması veya suçun işlenmesine yardımcı olması gerekir. Bir şahsın bir suçun işlenmesinde suç ortağı olup olmadığı hususu ise, suçun işlenmesinden evvel, suçun işlenmesi esnasında v-e suç işlendikten sonra o şahsın oynadığı role, yapmış olduğu hareket ve faaliyete bağlıdır ( Bkz: Ceza/İstinaf:2/1969; R. v. Davies (1954) 38 Cr. App. R.s. 32; Yargıtay/Ceza 47/2017 D.14/2019: Yargıtay/Ceza 46/2017 D.13/2019 ).
Pek tabiidir ki, bir kişini-n, suç ortağı addedilmesi ve Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. maddesi uyarınca suçlu bulunup mahkûm edilebilmesi için, bu kişinin cürmü kastının/suç işleme niyetinin (mens rea) mevcut olması gerekir ( Bkz:Ceza/İstinaf: 7/1969; Yargıtay/Ceza 28-35/2002 D.2/20-06 ).

Nitekim, National Coal Board v. Gamble (1959)I QB 11 sayfa 20'de Devlin J. bu hususta şöyle demiştir:
" another way of putting the point is to say that aiding and abetting is a crime that requires proof of mens rea, that is to say of intention to a-id as well as of knowledge of the circumstances, and that proof of the intent involves proof of a positive act of assistance voluntarily done".


Görüleceği üzere, bir suça iştirak eden suç ortağı Ceza Yasamız tahtında asli fail konumundadır.
Suç ortağı i-le ilgili prensipler bağlamında mehaz İngiliz Hukukuna göz attığımızda, Fasıl 154 madde 20'den farklı olarak suç ortaklarının/iştirakçilerin (accessory) secondary offender/party olarak sayıldığını ve özel bir yasa olan Accesories and Abettors Act 1861'da d-üzenlendiğini görmekteyiz ( Bkz: Criminal Law, Alan Reed, Sweet Maxwell, 1999, s.119, 123).

Usul hukukuna dair Accesories and Abettors Act 1861'in, 8. maddesinde ise şöyle denmektedir:
"Whosoever shall aid, abet, councel or procure the commission of- any indictable offence whether the same be an offence at common law or by virtue of any Act passed or to be passed, shall be liable to be tried, indicted and punished as a principal offender".
-
Mehaz İngiliz hukukunda bir suçun işlenmesini teşvik veya tahrik eden veya yardım eden veya kışkırtan kişi secondary offender/ party olarak suç ortağı konumundadır. Bununla birlikte, asli fail/principal offende-r gibi sorumlu olup cezalandırılmaktadır.
Böyle bir durumda, Fasıl 154 madde 20'de yer alan ve asli fail sayılan suç ortakları/iştirakçilerin tefsiri açısından Mehaz İngiliz Hukukundan yararlanmak imkân dahilinde görülmektedir:
İngiliz Hukukuna göre bir- kişinin, suç ortağı/iştirakçi olarak addedilmesi için;
1)Suç ortağının, fiili gerçekleştiren failin suç işleme niyeti/kasdı(mens rea) ile birlikte fiile/ actus reus'a sebebiyet vereceğini bildiğinin;
2)Suç ortağının, fiili gerçekleştiren faile yardım ett-iği ve yardım ederken bu davranışının fiili gerçekleştiren faile yardım olacağını bildiğinin ispatı gereklidir (Criminal Law, Alan Reed, Sweet Maxwell, 1999, s.123 ).
Bu bağlamda, suç ortağı, suçu oluşturan asli olgular hakkında bilgi sahibi olmak zorundad-ır. Ancak bu durum fiili gerçekleştiren asli failin planı ile ilgili olarak, suçun tüm detaylarının suç ortağı tarafından bilinmesini gerektirmemektedir [ Bkz: [Johnson v. Youden 1950] I K.B s.544, at 546 ]. Bu kapsamda, suç ortağının fiili gerçekleştiren- asli faile, teşvik, tahrik, yardım, nasihat, kışkırtma vs sayılacak davranışlarının olması gerekmektedir. Manevi unsur olan mens rea'nın oluşabilmesi içinse, fiili gerçekleştiren asli failin mens rea'sı, diğer deyimle kasıt veya niyeti ile bilgili olm-ak ve de fiili gerçekleştiren faile suçun işlenmesine dair teşvik, tahrik, yardım, nasihat, (aid ve abet) niyeti ile bu davranışı /hareketi yaptığının, diğer deyimle, fiili gerçekleştiren asli fail tarafından işlenen suça, teşvik, tahrik, yardım, nasihat -niyeti ile bu davranışı / hareketi yaptığının ispatlanması gerekmektedir (Criminal Law, Alan Reed, Sweet Maxwell, 1999, s.123, 124,125, 126 ) Teşvik, tahrik, yardım, nasihat (Aid ve Abet) kelimelerine verilecek anlam ise doğal anlamlarıdır( Bkz: [1975 ]2 A-ll E.R 684 ; Att,- Gen's Reference (No 1 of 1975 ).

Mehaz İngiliz Hukukundaki içtihatlar tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde, Fergusen v. Wearing [1951] I K.B, 814, D.C kararında, "aid and abet" s-özcüklerinin "bir suçun bir parçasını teşkil eden ve o suçun işlendiği esnada hazır olan (Who is present) kimsenin bir davranışı" olarak yorumlandığının görülmesine rağmen, daha sonraki içtihatlarda, (örneğin National Coal Board v. Amble [1959] I Q.B .11 -42 Cr App.R 230, DC ve Thambiah v. R [1966] A.C .37, PC kararlarında) "aid and abet" sözcüklerinin daha geniş yorumlandığı, bu bağlamda " actus reusun işlenmesinden önce yapılan hareket" in de bu tanıma dahil edildiği görülmektedir. Bilkey v.DPP(1991) -RTR 405 D:C s 411 kararında ise, suçun işlenmesi esnasında hazır bulunmamakla birlikte, soygun suçu için araç tedarik eden kimse açısından "aiding and abetting"in mevcut olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla, suçun işlenmesi esnasında hazır bulunma "aider v-e abettor" / yardım eden/ kışkırtan kişi/suça iştirak eden olabilmek için gerekli değildir.
Suçun işlenmesi esnasında tamamı ile tesadüfen (accidental) hazır bulunma ise,"aiding ve abetting" için şahadet olarak telakki edilemez. Buna karşın, suçun işlenme-si esnasında hazır bulunma ilk nazarda tesadüfen değilse ( Prima facies not accidental ) bu jüri için bir şahadettir (it is evidence, but no more evidence, for the jury) Ancak bir şahadetten daha fazlası değildir(Clarkson 55 Cr.- App .R.445 ).
Bir kimsenin suç işlenirken hazır olması, o kimseyi, suçun işlenişinde yer almaması ve bu suçu işleyenle uyum/birlik içinde olduğuna dair bir harekette bulunmaması durumunda, yalnızca suçu önlemeye gayret göstermediği veya suç failini yakala-madığı/tutuklamadığı nedeni ile suça yardım eden / kışkırtan / cesaretlendiren (aider and abettor) kişi haline getirmez (Archbold Criminal Pleading Evidence & Practice 40. ed at 1895 para 4126).
Bunun nedeni, istisnalar haricinde, bir kimsenin diğer bir- kimsenin işlediği suçu önleme hususunda genel bir yükümü (general duty)söz konusu olmamasındandır. İşte bundan dolayı da, bir kimse diğer bir kimsenin işlediği suçu engellemediği veya onu durdurmadığı nedeniyle sorumlu tutulamaz ( Bkz: Criminal Law, Alan- Reed, Sweet Maxwell, supra, s.128 ). Buna karşın belirtmek gerekir ki, bir kimse, diğerinin hareketlerini kontrol etme hakkına sahipse ve kasıtlı olarak bunu yapmaktan kaçınırsa, bu hareketsizliği, diğerinin yasaya aykırı fiilini icra etmesi için pozitif- cesaretlendirme olarak değerlendirilebilir. Buna örnek olarak, bir koca karısının yanında durup, karısının onların çocuklarını boğmasını izlerse¸ homicide fiilini cesaretlendirmekten suçlu bulunacaktır ( Smith & Hogan Criminal law, 9.ed, s.131; [1933] V.L-.R s 59 ).
Kısaca, suçun işlendiği yerde/esnada sadece hazır olmak, cesaretlendirme veya yardım oluşturmaya muktedir olmasına karşın ( mere presence at the scene of a crime is capable of constituting encouragement or assistance), bir kimsenin sadece suç iş-lendiği esnada hazır bulunması ve suçun işlenmesini önlemek için bir şey yapmaması zaruri olarak o kişinin secondary party/suça iştirak eden olmasını gerektirmemektedir (Bkz: Atkinson (1869) 11 Cox CC 330). Nitekim, bir kimsenin işlenen suça ilişkin yapıl-an anlaşmayı yerine getirirken suçun işlendiği yerde hazır olması veya suçun işlendiği yerde asli faile, hakiki yardım veya cesaretlendirme niyetiyle hakiki yardım yapması veya cesaretlendirmesi gerekmektedir (actual assistance or encouragement of the prin-cipal offence) (P.Rose[2002]EWCA Crim 764 ).
Diğer bir anlatımla; bir meseledeki şahadet, herhangi bir pozitif hareket olmaksızın sadece suçun işlendiği yerde hazır olmayı ortaya koyarsa, suç işlenmeden önceki bir anlaşmanın ispatı gereklidir. Fakat, suça -ilişkin şartlardan haberdar/bilgili olarak gönüllü olarak yardım veya cesaretlendirme teşkil eden bazı pozitif hareketler yapılmışsa, bunun bir motiv olmadan yapılmamasının önemi bulunmamaktadır. Bazı özel müdafaalar hariç (örneğin duress) secondary party'-nin /suça iştirak edenin suça katılımla ilgili motivinin (saikinin)olup olmamasının önemi bulunmamaktadır (Bkz: National Coal Board v.Gamble [1959] I QB 11,[1958] 3 All ER 203; Smith & Hogan Criminal law, 9.ed, s.131,134, Archbold 2001 chaper 16 - 26, par-a 17- 70, s.1605).
Öte yandan, bir tarafın suçun işlenmesi esnasında hakiki yardım (actually aided) yaptığının ispatı zaruri değildir. Bu bağlamda, eğer o kimse, bir süprizi engellemek için, eşlik ettiği kimseyi gözetler / kollar/gözcülük yaparsa veya onl-arın kaçışları lehine uygun bir mesafede kalırsa, böyle bir durum da yardım çerçevesinde değerlendirilebilir(Archbold Criminal Pleading Evidence & Practice 40. ed at 1895 para 4126). -
Öte taraftan "Mens Rea" konusunda, National Coal Board v. Gamble (1959)I QB 11 sayfa 20'de Devlin J. şöyle demiştir:
"another way of putting the point is to say that aiding and abetting is a crime that requires proof of mens rea,- that is to say of intention to aid as well as of knowledge of the circumstances, and that proof of the intent involves proof of a positive act of assistance voluntarily done".

Görüleceği üzere, yardım ve kışkırtmaya (aid ve abetting) dair suçun oluşması- için cürmü kasıt/mens rea gerekmektedir. Bu ise şartlardan haberdar olma/bilgili olma çerçevesinde yardım etme niyetinin ve gönüllü olarak yapılan yardıma dair pozitif hareketin ispatını gerektirmektedir.
Sanık No.1 ve No.2 aleyhindeki iddianame, ilaveten- Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 21. maddesine dayanmaktadır.
Ceza Yasasının 21. maddesi şu şekildedir.

Ortak Bir Amacı Gerçekleş-tirmeye Çalışırken Müştereken İşlenen Suçlar
21. İki veya daha fazla kişi, birbirle-riyle yasa dışı bir amacı gerçekleştirmek için müştereken bir niyet oluşturduklarında ve bu gibi amacı gerçekleştirmeye çalışırken, o amacın gerçekleştirilmeye çalışmanın muhtemel bir sonucu olan nitelikte bir suç işlemesi halinde, her biri ayrı ayrı suçu- işlemiş sayılır.
Ceza Yasamızın 21. maddesinde yer alan ve kökeni Common Law olan ve ortak cezai teşekkül/girişim (joint criminal enterprise)olarak adlandırılan bu prensibe göre, iki veya daha çok kişi yasa dışı bir amacı gerçekleştirmek için ortak niye-t oluştururlarsa ve bu amaç gerçekleştirilirken, bu amacı gerçekleştirmeye çalışmanın olası bir sonucu olan bir suç işlenirse, kişilerin her biri bu suçu işlemiş olur.
Diğer bir a-nlatımla; birden çok kişi ortak bir amaçla hareket ederlerse, ortak amaç doğrultusunda ortak amacın gerçekleşmesi için birinin yaptığı hareketlerden diğerleri de sorumlu olur ve ortak amacın gerçekleşmesi için yapılan hareketlerden doğan beklenmedik, olağa-ndışı sonuçlar da bu sorumluluğun kapsamındadır. Ortak amaçla hareket edenlerden birinin ortak amacın dışına çıkan, diğerleri tarafından makul olarak öngörülemeyecek bir harekette bulunması halinde ise diğerleri bu hareketten sorumlu olmaz (Yargıtay/Ceza -63,64, 66,67 /1997 D.5 /1999 ).
Archbold, 2001, chaper 16-26, B.Aiders and Abettors başlığı altında (6) Joint enterprise/common design alt başlığı altında bu hususta şöyle denmektedir:
"Where two or more persons embark on a joint enterpri-ce each is liable for the acts done in pursuance of that joint enterprise. That includes liablity for unusual consequences if they arise from the execution of the agreed joint enterprises.However, if a participant in the venture goes beyond what has been t-acitly agreed as part of the common enterprise the other participants are not liable for the consequences of that unauthorised act. It is for the jury to decide whether what was done was part of the joint enterprise or was or may have been an unauthorised -act and therefore outside the scope of the joint enterprise:..".

Alt Mahkeme huzurundaki meseleyi, yukarıdaki hukuki prensipleri anımsayarak incelemeye devam edelim.
Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1'i asli fail olarak iddianamenin tadil ettiği 2. davasın-dan suçlu bulup mahkûm ettikten sonra, Sanık No.2 nin aleyhindeki 2. dava açısından Fasıl 154 madde 20 bağlamında, Sanık No.1 ile birlikte suç ortağı (accomplice) olup olmadığının İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilip edilmedi-ğini incelemiştir.
Alt Mahkeme kararında, İddia Makamı Tanığı tahkikat memuru Ömür Dalkıran'ın Maktulün öldürülmesinde Sanık No. 2'nin hiçbir icrai faaliyeti bulunmadığına dair şahadetinden yola çıkarak, bu hususta bulgu yapıp, Sanık No. 2'nin Sanık No 1 i-le ortak amaçla hareket edip Maktulün öldürülmesine iştirak ettiğini söylemenin olanaksız olduğu hususunda kanaat getirdiğini belirttikten sonra, İddia Makamının Sanık No. 2 aleyhindeki 2. davayı makul şüpheden ari bir şekilde ispat edemediği kanaatine var-mıştır.
Alt Mahkeme kararında, Sanık No. 2'nin gönüllü ifadesini dikkate alarak, Maktulün ölümünün akabinde, Sanık No. 2'nin Sanık No. 1'e Maktulü gömdüğü çukura kadar taşıması için yardım ettiği bulgusu yapmıştır.

İlaveten Sanık No 2'nin, Maktulü öldürdü-ğünü bildiği ve İngiltere'ye kaçma hazırlığı içinde olan Sanık No. 1'e 4000 stg vermek suretiyle yardım ettiği bulgusu yapmıştır.

Akabinde Alt Mahkeme kararında iddianameye Fasıl 155'in 23. maddesine aykırı fer'i fail suçu bağlamında aşağıdaki 3. davayı- ekleyerek,Sanık No. 2'yi, Sanık No. 1'in cezadan kurtulmasını temin etmek için Sanık No. 1'e yardım etmekten fer'i fail olarak suçlu bulup mahkûm etmiştir.
" 3. Dava
Sanık No 2, Fasıl 154 Ceza Yasasının 23. maddesine aykırı fer'i fail suçu.
SUÇUN TAFSİLA-TI
"Sanık No 2, 1. davada belirtilen tarih ve yerde kanuna aykırı bir şekilde zehirlemek sureityle Ahmet Aybakı öldüren Sanık No 1'i cezadan kurtarmak için, cesedi gömmek üzere taşımasına, bilahare de İngiltere'ye kaçabilmesi için para vermek suretiyle yar-dım etti."
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yukarıda vurgulandığı üzere-, İstinaf Eden Başsavcılığın yakınması, Alt Mahkemenin, Sanık No 2'nin gönüllü ifadelerindeki itiraflarını değerlendirmeye tabi tutmamakla ve Sanık No 2'nin gönüllü ifadelerindeki itiraflarına / Sanık No 2'nin interview de polise yaptığı sözlü beyanlara de-ğer verip Sanık No. 2'yi aleyhindeki 2. davadan mahkûm etmemekle hata ettiği noktasındadır.

Bu aşamada öncelikle irdelenecek olan Sanık No. 2'nin, Sanık No.1 ile ortak teşekkül / girişim (joint enterprise/joint venture) kapsamında bir iştirak gerçekleştir-ip gerçekleştirmediğidir.

Daha önce vurgulandığı üzere, ortak amaç ile hareket edenlerden birinin hareketlerinden doğan beklenmedik olağandışı sonuçlar ortak amaç ile hareket edenlerin sorumluluğundadır. Buna karşın, ortak amaçla hareket edenlerden birini-n ortak amacın dışına çıkan, diğerleri tarafından makûl olarak öngörülemeyecek bir harekette bulunması halinde diğerleri bu hareketten sorumlu olmayacaklardır( Ayrıca bkz: Yargıtay/Ceza 42,40-41-46-47-48/2008 D.1/2015 ).

Alt Mahkeme kararında, ortak amac-ın ispatlanamadığına dair bulgu yapmıştır. Bu bulgusunu da profiterola Sanık No 1 tarafından zehir katılarak Maktule yedirilmesinin ispatlanamadığına ve Sanık No 1'in Maktulün ölümünde icrai faaliyetinin bulunmadığına dayandırmıştır.


İddia Makamı, Alt Ma-hkemenin, Sanık No 2'nin gönüllü ifadelerindeki özellikle 2. gönüllü ifadesindeki itiraflarını değerlendirmeye tabi tutmamakla ve Sanık No 2'nin 2. gönüllü ifadesindeki itiraflarına değer vermemekle hata ettiğini ve sonuçta Fasıl 154 madde 20 ve 21 tahtı-nda Sanık No 2'nin suç ortağı konumunda olduğu hususunda bulguya varmamakla hata ettiğini ileri sürmektedir.

Sanık No 1'in polise verdiği 3 gönüllü ifade Alt Mahkemeye itirazsız olarak sunulmuş olduğu cihetle ifadelerin gönüllü ifade kapsamında oldukları -açıktır.

Sanık No 2'nin gönüllü ifadelerindeki beyanlarının kendi aleyhine geçerli şahadet olduğu da tartışmasızdır.

Bilindiği üzere, Bir Sanığın yapmış olduğu itirafın, Mahkemeye ibraz edildikten sonra Mahkeme huzurunda bizzat tanıklar tarafından veri-lmiş şahadetten bir farkı yoktur. Alt Mahkeme bu gibi itirafların bir kısmına inanabilir, bir kısmına inanmayabilir. Öte yandan, bir Mahkeme Sanığın yapmış olduğu bir itirafa vereceği değeri tezekkür ederken, diğer normal şahadette yaptığı gibi mantık, log-ic ve tecrübesine dayanması gerekir(Bkz: Yargıtay/Ceza 19/1979 D.15/1980; Yargıtay/Ceza 28,35/2002 D. 2/2006 ).

Bir Mahkeme Sanığın ifadesinin gönüllü olarak verildiğini kabul ettikten sonra, bu ifade ve beyanların kıymet ve ağırlığını tezekkür ederken,- ifade ve beyanların direkt ve olumlu olup olmadığı, hangi ahval ve şerait altında yapıldığı, ifadenin ikna edici bir şekilde ispat edilip edilmediği hususlarını nazarı dikkate alması gerekir. Bir mahkeme, bir ifadenin direkt, olumlu ve ikna edici bir şeki-lde ispat edilip edilmediği hususunda herhangi bir karara varmak için 5/1974 sayılı Ceza /İstinafta söz edilen makuliyet testini uygular. Bu bağlamda, ifadenin ve beyanların doğruluğunu gösteren ifade ve beyanlar dışında herhangi bir şahadetin mevcut olup -olmadığını, ifade ve beyanların başka şahadetle teyit edilip edilmediğini, ifade ve beyanlardaki olgularla ilgili söylenenlerin imkân nisbetinde çek olunup doğruluğunun meydana çıkıp çıkmadığını, Sanığın konu suçu işlemesine imkân ve fırsat olup olmadığını-n, yapılan ifade ve beyanların olanaklı olup olmadığının, ifade ve beyanda belirtilenlerin ifade ve beyan dışında verilen şahadetle tutarlı olup olmadığının araştırılması ve sonuçta da Sanığın gönüllü ifadesinin/gönüllü itirafının direkt, olumlu ve ikna ed-ici bir şekilde ispat edildiği hususunda bulguya varması gerekmektedir (Bkz: Yargıtay/Ceza 19/1979 D.15/1980; Yargıtay Ceza No:11-62/2013 D.13/2015).
Sanık No. 2, 1. gönüllü ifadesinde kendi aleyhine itiraf addedilebilecek bir beyanda bulunmuş değildir. Ma-ktulün ölümünü Sanık No 1'den duyduğundan ve şaşırdığından bahsetmiştir.
Mahkemedeki yeminsiz beyanında ise korktuğu için bazı şeyleri 1. gönüllü ifadesinde söylemediği, ancak daha sonra 2. ve 3. gönüllü ifadelerinde her şeyi anlattığına dair beyanda bulu-nmuştur.
Sanık No 2,3. gönüllü ifadesinde de kendi aleyhine itiraf addedilebilecek bir beyanda bulunmuş değildir.
Sanık No 2'nin 1. gönüllü ifadesinden ve 3. gönüllü ifadesinden, Sanık No 2'nin Sanık No 1 ile birlikte olaydan önce, yasa dışı bir amacı gerç-ekleştirmek için ortaklaşa bir karar aldıkları veya bir suç işlemek için anlaştıkları/hemfikir oldukları veya bir suç işlemek için plan yaptıkları veya bir suçu işlemek için anlaştıkları ve bu suçu işlemek için ortak amaç güderek hareket ettikleri veya suç- işlemek için ortak amaçları oldukları hususunu istihraç etmek olası görünmemektedir.

Sanık No 2'nin 2. gönüllü ifadesindeki kendi aleyhine itiraf addedilebilecek beyanlarına gelince;
Sanık No 2, 2. gönüllü ifadesinde şöyle demiştir:

.....İbrahim bana b-u adam senin para işini halletmeyecek bu işi başına ben açtım ben temizleyeceğim dedi. Ahmet ağabeynin öldüğü gün İbrahim bana sen git datlı al gerisini bana bırak gidelim konuşalım dedi. O gün öğleden sonra üç buçuk dört gibi, ben ilk açılan Ekora İlkay G-encin karşısındaki yere gittim. İki palet profiterol aldım iki iki dört dane vardı. 25 26 milyon bir şey ödedim. Ondan sonra aldığın bu datlıları İbrahim'in surlar içinde Mağusa'da foto özayın ordan girdiğinde demirciyi geçtikten sonra ileride solda eşi ve- çocuğuyla bir ev var oraya gittim. Gittiğimde İbrahim dışarıda beni beklerdi. Ona aldığım datlıları verdim. Verince de bana İbrahim sen bana telefonunu ver ben de sana vereyim dedi. Ben bir anlam veremedim... Bana git sen Maramero restorantın oralarda b-ekle dedi. Ben de gidip orada beklemeye başladım.
.....
Ben arabamdan inip onların yanına gittim. Onlar arabadan inmediydi. Sonra konuşmaya başladık.Bu kadar para kaptırdım. Sen de benden para aldın abi ne zaman çözecen bu durumu dedim. Beni kaçaydır oyal-an Ahmet Abi dedim. O da bana halledecem merak etme ben senin paranı yemem yedirmem dedi. O sırada araya İbrahim girdi. Tamam yahu, olayı tatlıya bağlaylım bak Amet abi bu çocuğun bak ne kadar parası gitti dedi. Konuşma sırasında İbrahim profiterolların b-irini Ahmet abiye verdi. Birini de dışarı bana uzattı. Yemeye basladık. Hem konuşur hem de yerdik. Ben de Ahmet abide yedik. Yedikten yaklaşık bir on dakika sonra Amet abi karnım ağrır deyip kıvranmaya başladı. O an datlılarda zehir olduğunu yani Ahmet ağa-beynin datlısında zehir olduğunu anladım. Çünkü banan bir şey olmamamıştı. İbrahim hangisinde zehir olduğunu bilirdi. O hazırladıydı."

Alt Mahkeme kararında açık olarak Sanık No 2'nin 2.gönüllü ifadesini teste tabi tuttuğunu ifade etmemekle birlikte, bu- ifadenin teste tabi tutulduğu söylenebilir durumdadır.
Sanık No 2'nin, 2. gönüllü ifadesinde belirttiği gibi, Sanık No.2'nin 3. bir kişiye para kaptırdığı v-e Maktulün de Sanık No.2'den para aldığı ihtilafsız olgu ile teyit edilmiş durumdadır. Alt Mahkeme bu hususta bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme kararında açık olarak belirtmemekle birlikte, olay tarihinde Sanık No.2'nin Ekordan tatlı aldığı da ihtilafsız şah-adet niteliğinde İddia Makamı Tanığı No. 52 Özkan Eren'in şahadeti ile teyit edilmiştir.

Sanık No.2'nin olay tarihinde Sanık No.1 ile Maktulün gömülü olarak bulunduğu çukur yanında oldukları da sunulan çevre şahadetle teyit edilmiştir.
Alt Mahkeme bu husu-sta bulgu yapmıştır.

Sanık No.2'nin 2. gönüllü ifadesi teste tabi tutulduğunda, Sanık No. 2'nin olay tarihinde Ekor isimli işyerinden 2 paket profiterol aldığı hususu teyit edilmiş olmasına rağmen, Sanık No. 2'nin Sanık No. 1'e bu profiterolları teslim- ettiği hususu teyit edilmiş değildir.

Sanık No. 2 2. gönüllü ifadesinde ( Emare 141 ) (Mavi 4832)şöyle demiştir.
".. Konuşma esnasında İbrahim profiterollardan birini Ahmet Abiye verdi. Birini de dışarı bana uzattı. Yemeye başladık. Hem konuşur hem ye-rdik. Yedikten bir yaklaşık bir on dakika sonra Ahmet abi karnım ağrır deyip kıvranmaya başladı. O an datlılarda zehir olduğunu anladım. Cünkü bana bir şey olmamıştı. İbrahim hangisinde zehir olduğunu bilirdi. O hazırladıydı...."


Sanık No 1'in Maktule z-ehir katılmış bir profiterol yedirdiği hususunda herhangi bir doğrudan şahadetin veya çevre şahadetin Alt Mahkeme huzurunda mevcut olduğu görülmemektedir.

Alt Mahkemenin Sanık No. 2'nin, 2. gönüllü ifadesinin Sanık No 1'in Maktule zehirli profiterol yedir-diği kısmının ispatlanamadığı bulgusunda hata bulunmamaktadır.


Diğer yandan, Sanık No. 2, 2. gönüllü ifadesinde Sanık No. 1'in kendisine yukarıda da belirtildiği üzere şöyle beyanda bulunduğunu ileri sürmüştür:

".öldüğü gün İbrahim bana sen git datlı a-l gerisini bana bırak gidelim konuşalım dedi. O gün öğleden sonra üç buçuk dört gibi, ben ilk açılan Ekora........"

Görüleceği üzere Sanık No. 2, Sanık No. 1'in kendisine "gidelim konuşalım" dediğinden bahsetmektedir.

Sanık No. 2, 2. gönüllü ifadesind-e Sanık No. 1'in kendisine ilaveten şöyle beyanda bulunduğunu ileri sürmüştür:
".....İbrahim bana bu adam senin para işini halletmeyecek bu işi başına ben açtım ben temizleyeceğim dedi.."


Sanık No. 2, Sanık No. 1 ve Maktul arasında para işi olduğu da iht-ilafsız olgularla teyit edilmiştir.

Nitekim Sanık No. 2, yukarıdaki 2. gönüllü ifadesinde şöyle demektedir.

"...Sonra konuşmaya başladık. Bu kadar para kaptırdım. Sen de benden para aldın abi ne zaman çözecen bu durumu dedim. Beni kaçaydır oyalan Ahme-t Abi dedim. O da bana halledecem merak etme ben senin paranı yemem yedirmem dedi.."


Sanık No. 2 polise yaptığı sözlü beyanlarında (interview) Emare 133 Uzmanlık Raporunda ( inceleme konusu konuşma kaydı çözümü ) Sanık No. 1'in kendisine Rifat Şıksanal'-a kaptırdığı paranın kurtarılabilmesi için Maktul ile konuşulması yönünde şöyle dediğini iddia etmektedir.

(Mavi 4790) -
"M. Telefonu verdikten sonra İbrahim şey dedi bana abi.. Şey dedi işte paranı yani şey yap yani gurtarmak için dedi yani bir gonuşalım monuşalım bir şeyler yapalım gonuşalım oturalım gonuşalım bir şey bulalım dedi. İşt-e ondan sonra aradı beni işte
....
M:Yirmi altısıydı yirmi yedisiydi işte aradı beni işte abi dedi şey yapalım işte bir oturalım gonusalım.

Ö.. kimiynan oturalım gonuşalım dedi?
M . Ahmet abiynan.
Ö . Ahmet abiynan .Evet.
M: işte oturalım gonuşalım şey y-apalım siz söyleyin yani nedir yapmaya çalıştığı? Gibisinden da ben seni araycam dedi bir yerde buluşalım."

...
M. İşte bakalım oturalım gonuşalım ben seni arayacağım işte ona göre nere geleceğini
Ö. Dedi.
M. Şöyle dedi. Ona göre gonuşalım nedir bu adamın- derdi gibisinden? İşte ondan sonra dediğim gibi. Aradı beni işte o Marinero'nun ora filan oralarda gel abi filan feslikan dedi.



Mavi 4817
.......
Ö. İkinci kez geçtin ve.. İkinci defa geçtiğinizde İbrahim Maraşlı nerdeydi?
M. Evin önündeydi.
Ö. Evet -ondan sonra?
M. Ondan sonra işte dediğim gibi işte biraz işte gonuştuk monuştuk işte dedim yani şey benim işte şeyim var bu akşam yemeğim var memeğim var filan feslikan işte fazla yani şey yapmasın yani geç olursa gelmeyim melmeyim.


Sanık No. 2' nin 2.- gönüllü ifadesi ile Sanık No. 2'nin polise yaptığı yukarıdaki sözlü beyanların birbirine uyumlu olduğu görülmektedir.

Sanık No. 2'nin yukarıdaki 2. gönüllü ifadesinden / polise yaptığı sözlü beyanlarından Sanık No. 2'nin Sanık No. 1 ile birlikte olaydan -önce, yasa dışı bir amacı gerçekleştirmek için ortaklaşa bir karar aldıkları veya bir suç işlemek için anlaştıkları/hemfikir oldukları veya bir suç işlemek için plan yaptıkları veya bir suçu işlemek için anlaştıkları ve bu suçu işlemek için ortak amaç güde-rek hareket ettikleri veya suç işlemek için ortak amaçları oldukları hususunu istihraç etmek olası görünmemektedir.

Alt Mahkeme huzurundaki Sanık No. 2'nin 2. gönüllü ifadesi ve polise yaptığı sözlü beyanlardan istihraç edilen, Sanık No. 2'nin olay mahall-ine, o akşam ayarlanmış yemeği olmasına rağmen Sanık No. 1'in ısrarı üzerine, Maktul ile, Rifat Şıksanal isimli kişiye kaptırdığı paralar ve Maktule kendisi (Sanık No 2) tarafından ödenen paraların geri alınması ile ilgili konuşmak maksadı ile gittiğidir.-

Nitekim, Sanık No. 2 Alt Mahkeme huzurundaki yeminsiz beyanında, 2. gönüllü ifadesi ve polise yaptığı sözlü beyanlarla uyumlu olacak şekilde sair şeyler yanında şöyle demiştir ( mavi 2421 ):

"Efendim ben 27 Aralık günü Marineronun oraya sadece Ahmet Ayb-ak ile Rifat Şıksanal'a kaptırdığım parayla ilgili konuşmak için gittim. Hatta o gün akşam okul yemeğimiz vardı diye acelem vardı. İbrahim'e ben sonunda gelmeyim dedim ama sen de gel senin para işini konuşacağız diye çok ısrar etti ve beni ikna etti, üçümü-z orda buluştuk..Efendim ben ilk ifademde korkumdan bazı şeyleri söyleyemediydim ama daha sonraki ifadelerimde bildiğim, gördüğüm, yaşadığım her şeyi Ömür Beye Ulaş Beye eksiksiz anlattım. İbrahimin bana söylediği her şeyi söyledim.... Ahmet ağabeyi ben ö-ldürmedim. Ben oraya sadece konuşmak için gittim ben suçsuzum ".



Yukarıda tüm belirtilenler ışığında, Sanık No. 2'nin Sanık No. 1 ile birlikte Fasıl 154 madde 21 kapsamında bir ortak teşekkül /girişim/joint enterprice oluşturduğu söylenebilir deği-ldir.

Bu aşamada, Sanık No. 2'in, Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkûm olduğu suçu işlemesine yardım etmek veya teşvik veya tahrik etmek veya kışkırtmak suretiyle Fasıl 154 madde 20 kapsamında iştirak edip etmediğinin yukarıdaki içtihatlar bağlamında inc-elenmesi uygun olacaktır.

Huzurumuzdaki meselede Alt Mahkeme, kararında, Maktulün kanuna aykırı olarak öldürülmesinde, Sanık No. 2'nin icrai niteliği haiz bir hareketinin olmadığı bulgusu yapmıştır.

Sanık No. 2'nin Maktulün kanuna aykırı -öldürülmesinde icrai niteliği haiz bir fiilinin / hareketinin olmadığı İddia Makamının Tanığı meselenin Tahkikat Memuru tarafından da kabul edilmektedir.

Sanık -No. 2'nin, 1. 2. ve 3.gönüllü ifadeleri ve polise yaptığı sözlü beyanları (interview) dikkate alındığında, Sanık No. 2'nin, Sanık No.1 tarafından birinci davada belirtilen tarihte ve yerde (kanuna aykırı olarak) Maktul Ahmet Aybak'ın boyun kısmına (Larenks-) enjektör ile Methomyl zerk etmesine dair fiile fiilen katıldığı yönünde herhangi bir itiraf niteliğinde beyanın söz konusu olmadığı görülmektedir.

Alt Mahkeme huzurunda tüm şahadet dikkate alındığında, Sanık No.1'in, Maktul Ahmet Aybak'ın boyun kısmına- (Larenks)kanuna aykırı olarak enjektör ile Methomyl zerk etmesine dair fiile fiilen katıldığına dair herhangi bir doğrudan şahadet görülmediği gibi çevre şahadet de görülmemektedir.

Böyle bir olgusal ve hukuki durum ışığında, Sanık No. 2'nin, Sanık No. -1'in Maktul Ahmet Aybak'ın boyun kısmına (Larenks) kanuna aykırı olarak enjektör ile Methomyl zerk etmesine dair fiile fiilen katılıp iştirak etmediği açıktır.

Diğer yandan, Sanık No.2'nin 2. ve 3. gönüllü ifadesindeki beyanları dikkate alındığında, Sanık- No. 2'nin, Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkûm olduğu suçu oluşturan asli olgular hakkında bilgi sahibi olduğu söylenebilir görünmemektedir.

Sanık No. 2, 3. gönüllü ifadesinde Sanık No. 1'in cebinden suça konu enjektörü çıkararak Maktulün boynuna sapl-adığından bahsetmekle birlikte, enjektörden daha önce bilgisi olduğundan veya bu enjektörü daha önce gördüğünden veya Sanık No.1'in kendisine bu enjektörden bahsettiğinden hiçbir şekilde bahsetmemiştir.

Sanık No.2'nin, 3. gönüllü ifadesinde, enjektörün ve-ya zehirin veya her ikisinin birlikte Sanık No.2 tarafından Sanık No. 1'e suçun işlenmesinden önce veya suçun işlendiği esnada tedarik edildiğinden veya Sanık No. 1'e tedarik edilmesine Sanık No. 2'nin yardımcı olduğundan bahsettiği görülmemektedir. Aksine- Sanık No. 2 çok korktuğundan bahsetmektedir.

Sanık No.2'nin yukarıdaki 3. gönüllü ifadesi, suçun icrasında kullanılan enjektör veya zehirden veya Methoyml isimli zehirden, her ikisinden Sanık No. 2'nin bilgili ve haberdar olduğunu ortaya koymamaktadır.
-




Özetle, Sanık No. 2'nin, 1.2.ve 3. gönüllü ifadesi ile polise yaptığı sözlü beyanlar/kamera kaydındaki sözlü beyanları/suçun icrasında kullanılan araç gereç/ enjektör/zehirin tedariki veya tedarikine yardım ettiğine dair herhangi bir itiraf içermemekt-edir.

Sanık No. 2'nin, 3. gönüllü ifadesi, kanuna aykırı fiil olan, enjektörün Maktulün boynuna Sanık No. 1 tarafından saplanması esnasında, bu fiili gerçekleştiren Sanık No. 1'in mens rea'sı, diğer deyimle kasıt veya niyeti ile ve bu niyetle suça konu fi-ili işleyeceğinden, Sanık No. 2'nin daha önceden bilgili/haberdar olduğuna dair de bir itiraf içermemektedir.

Yine Sanık No.2'nin 3. gönüllü ifadesinin Maktulün boynuna enjektör saplayan Sanık No. 1'e, Sanık No.2'nin suçun işlenmesi sırasında yardım niyet-ini ( mens rea ) ortaya koyduğu söylenemez.
Nitekim, Sanık No. 2, 3. gönüllü ifadesinde, Sanık No. 1'in ucu eğik şırıngayı kendine uzatıp, "al bunu cebine koy" dediğini, kendisinin de "koymam" dediğini, "beni bu işe garıştırma" dediğini, bu şırıngayı atı-p fırlattığını" belirtmiştir. İlaveten, çok korktuğundan ve Sanık No 1'in bu esnada kendisine "3-4 tane leşim var. Bir eksik bir fazla ne fark eder" dediğinden bahsetmektedir.

Diğer yandan, Sanık No. 2'nin 1. 2. ve 3. gönüllü ifadelerinden/polise yaptığı- sözlü beyanlardan/interview'dan, Sanık No 2'nin Sanık No 1'i konu suçu işlerken gözetlemek/ gözcülük yapmak/Sanık No 1'i kollamak/kaçışını sağlamak için uygun bir mesafede beklemek gibi pozitif hareket sayılabilecek başka tür bir yardımının da mevcut old-uğu sonucunu istihraç etmek olası görünmemektedir.

Buna karşın Sanık No.2, 2. gönüllü ifadesinde, Sanık No. 1 ile birlikte Maktulü taşıyıp çukura attıkları yönünde aşağıdaki itirafı yapmıştır.

.. "yardım et bana dedi atayım. Ben o telaşnan? Bir tarafınd-an tuttum. Çünkü abi dedi yardım et kalkmaz bu dedi. İbrahim bir tarafından ben bir tarafından tuttuk. Taşıyıp o çukura attık.Ahmet ağabeyi atarken fark ettim ki ölüydü hiçbir hareket etmezdi nefes dahi almazdı. Sonra bana sen uzaklaş dedi artık gerisini h-allederim. Ben arabaların oraya geçtim.."

Sanık No.2'nin Maktulün taşınmasına ve çukura atılmasına yardım etmesi Fasıl 154 madde 20 anlamında Sanık No.1'e yardım olarak değerlendirilebilir mi?

Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkûm olduğu suçu işlemesine S-anık No.2'nin yardım etmek suretiyle iştirakinin oluşabilmesi için, Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkûm olduğu suçun maddi unsuru /actus reus'un/tamamlanmasından önce yapılan bir katkı / yardım olması gereklidir.

Diğer bir anlatımla, yardımın suçun işlenm-esinden önce veya suçun işlenmesi esnasında ancak suçun tamamlanmasından önce yapılması gereklidir. Suçun maddi unsurunun oluşup suçun tamamlanmasından sonra yapılan yardım ise fer'i faillik teşkil edecektir.

İddia Makamının 39. Tanığı Adli Tıp Uzmanı İdr-is Deniz'in tekzip edilmemiş ihtilafsız şahadetine göre Maktul ölü olarak gömülmüştü. Bunu ortaya koyan ise, cesedin ağız içi ve solunum yollarında cesedin bulunduğu ortama ait küçük taş, yabancı cisim ve deniz kumu görülmemesi idi.

Nitekim, Emare 244 ve -Emare 245 Ek Otopsi Raporu (mavi 5607) bu hususu ortaya koyar niteliktedir.

Alt Mahkeme huzurunda Maktulün gömüldüğü anda ölü olduğuna dair tıbbi şahadet olmasına karşın, taşındığı anda yaşadığına dair tıbbi şahadet veya başka herhangi bir şahadet söz ko-nusu değildir.


Maktulün gömüldüğü anda ölü olmasından makul olarak, doğal olarak ve mantıki olarak istihraç edilecek olan ise Maktulün Sanık No. 1 tarafından kanuna aykırı olarak, Maktulün boyun kısmına Methomyl enjekte etme fiilinin hemen akabinde bu f-iile bağlı olarak Maktulün ölümünün vuku bulduğu, dolayısıyla da suçun tamamlandığı ve bunu takiben Maktulün taşındığı esnada da ölü olduğudur.

Nitekim, Sanık No.2'nin 2. gönüllü ifadesindeki
"Ahmet ağabeyi atarken fark ettim ki ölüydü hiçbir hareket e-tmezdi nefes dahi almazdı" şeklindeki beyanları da bu sonucu destekler mahiyettedir.

Her halükârda Sanık No. 2'nin 2.gönüllü ifadesindeki yukarıdaki beyanı dikkate alındığında, Maktulün gömülmeden önce taşındığı esnada sağ olup olmadığı hususunda makul şü-phe olduğu ve bu şüphenin de Sanık No. 2 lehine kullanılması gerektiği açıktır.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkeme, Sanık No. 1'in suçun maddi unsuru olan actus reus'u gerçekleştirmesini müteakiben yani Sanık No. 1'in Maktulün boyun kısmına Methomyl en-jekte etme fiiline bağlı olarak Maktulün ölümünün akabinde, Sanık No. 2'nin Maktulün çukura taşınmasına ve çukura atılmasına yaptığı katkı/yardımın Maktulün ölümünden sonra olduğu hususunda bulguya varmakla hata etmiş değildir.

İstinafın hitabında Başsav-cılığı temsilen hazır bulunan Kıdemli Savcı, R. v. Clarkson, 55 Cr.App.R davasına atıfla, Sanık No 2'nin, kendi isteği ile ve bilerek suç işlenirken suç mahallinde bulunduğu, işlenen suça karşı çıkmadığı, suçun işlenmesini engelleyecek güce sahip olmasına- rağmen engellemediği ve suçun işlenmesinde hemfikir olmadığını göstermediği nedeni ile Sanık No. 1'i cesaretlendirdiği ve bu bağlamda Sanık No.1 ile birlikte suç ortağı addedilmesi gerektiğini ve Alt Mahkemenin Sanık No. 2' yi suç ortağı olarak addetmemek-le hata ettiğini ileri sürmüştür.

Sanık No. 2'nin, 2.ve 3. gönüllü ifadelerinin doğruluğu teyit edilmiş olan yukarıdaki kısımları dikkate alındığında Sanık No.1'in suç işlenmeden önce veya suç işlendiği esnada, Sanık No. 2'nin Sanık No. 1'i teşvik- veya tahrik edici veya kışkırtıcı herhangi bir söz veya beyan veya davranışta bulunduğu görülmemektedir.

Buna karşın, Sanık No 2'nin suç mahallinde bulunması Sanık No. 2'yi cesaretlendirme (encouragement)kapsamında değerlendirilebilir mi?

Archbold 2001- sayfa 1636 paragraf 18-18'de "Encouragement" başlığı altında R.v.Clarkson, 55 Cr.App.R 445'e atıfla şöyle denmektedir:

"To establish aiding and abbeting on the basis of encouragement, it must be proved that the defendant intended to encourage and wilfu-lly did encourage the crime commited. Mere continued voluntary presence at the scene of the crime even thought it was not accidental, does not itself necessarily amount to encouragement; but the fact that a person was voluntarily and purposely present witn-essing the commission of a crime and offered no opposition, though he migh reasonably be expected to prevent it and had to power to do so, or at least express his dissent, might in some circumstances afford cogent evidence upon which jury would be justif-ed in finding that he wilfully encouraged and so aided and abetted, but it would be purely a question of fact for the jury whether he did so or not: R. v. Clarkson, 55 Cr.App.R 445" .


Yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere, Sanığın yardım eden / kışkırtan- (aided and abetted) olup olmadığı sorunu tamamı ile olgusal bir sorundur (Question of fact).
Bu bağlamda, cesaretlendirme temelinde suç ortaklığını ortaya koyabilmek için Sanığın cesaretlendirmeye niyet ettiğini ve kasıtlı olarak konu suçu -cesaretlendirdiğinin ıspatı gereklidir. Bir kimsenin gönüllü ve kasıtlı olarak / bilerek suç mahallinde bulunup şahitlik etmesi, suç mahallinde bulunması tesadüfi olmasa dahi, zaruri olarak cesaretlendirmeyi oluşturmaz. Fakat Sanık gönüllü ve kasıtlı olar-ak işlenen suça şahitlik ediyorsa ve işlenen suça karşı çıkmazsa, bu bağlamda, işlenen suçu makul olarak engellemesi beklenirken ve bunu yapma gücüne haiz olmasına karşın, işlenen suça karşı çıkmıyorsa veya en azından aynı fikirde olmadığını göstermezse, b-azı koşullar içerisinde ikna edici şahadetin sağlanması üzerine kasıtlı olarak cesaretlendirdiği bulgusu yapmayı ve yardım eden/kışkırtan sayılmasını haklı kılacaktır.

Yukarıda vurgulandığı üzere, Sanığın yardım eden/kışkırtan (aided and abetted) olup olm-adığı sorunu tamamı ile olgusal bir sorundur.
Alt Mahkeme huzurundaki meselenin olgularına bakıldığında, Sanık No.1'in Sanık No.2' nin huzurunda konu suçu işlediği sabit olmakla birlikte, Alt Mahkeme huzurundaki olgular, Sanık No. 2'nin suç mahallinde bu-lunmasının Sanık No.1'i cesaretlendirme niyeti ile olduğunu ortaya koyar yeterlilikte değildir. Diğer bir ifade ile, Sanık No. 2'nin olay mahallinde bulunmak suretiyle Sanık No. 1'i cesaretlendirmeye niyet ettiği Alt Mahkeme huzurundaki olgulardan istihraç- edilememektedir. Alt Mahkeme bu hususta bulgu yapmamakla hata etmiş değildir.

Herhalükârda, Sanık No.2'nin Sanık No.1'i kasıtlı olarak cesaretlendirdiği söylenebilir durumda mıdır?
Sanık No. 2'nin işlenen suçu makul olarak engellemesi kendisinden bekl-enmekte miydi? Bunu yapmaya gücü varmıydı? İşlenen suça karşı çıkmış mıydı? En azından aynı fikirde olmadığını göstermiş miydi?.

Sanık No. 2, interview'de /polise yaptığı sözlü beyanlarda Sanık No. 1'in konu suçu işlemesi esnasında korkarak, şoka girdi-ğini çeşitli şekillerde aşağıdaki gibi ifade etmektedir:

Sayfa 4793'te
"Afalladım, korktum yani nedir bu durum.";

Sayfa 4794'te
"Mecburen bok gibi kaldım, şok oldum";

Sayfa 4795'te;
"ben o şokta uzak durdum";
"Çukurun kazılmasına yardım etmedim, -ben o şokta uzaktaydım";
Sayfa 4797'de
"E ondan sonra ben şokta, ne hallere soktun beni dedim gendine";
Sayfa 4804'de
"Abi dedi, sen hiç bir şeye garışma dedi, bu boku ben yedim dedi. Ben zaten olayın şokundayım, oradan köşeden izlerdim.";

Sayfa 4805'te
-"Olayın şokunda bulli gibi titrerdim, Yani hayatımda hiç garşılaşmadığım bir şeynan garşılaştım."
"olayın şokunda bulli gibi titrerdim,geldim gördüm gorktum" demiştir.


İlaveten, Sanık No. 2, Sanık No. 1'in, mavi 4797 ve mavi 4805'te kendisine "konuşma ke-s sesini" ve korkma kes sesini. Sen bir şey görmedin." dediğini ileri sürmüştür.

Sanık No. 2, 3. gönüllü ifadesinde mavi 3953'te, Sanık No. 1'den korkusunu şu şekilde dile getirmiştir:

"Zaten çok korkmuştum.Şoktaydım.
........
Ben silahları görünce- İbrahim'den çok korktuydum bana zarar verir diye. Ahmet Abi'nin öldüğü gün yaptıklarını da görünce hayatımdan korktuydum. "


Sanık No. 2'nin 2. ve 3. gönüllü ifadesinin ve Sanık No. 2'nin polise yaptığı sözlü beyanların (interview) özellikle yukarıdaki k-ısımları, aksine başka şahadet yokluğunda, Sanık No. 1'in konu suçu işlemesi esnasında, Sanık No. 2 nin çok korktuğunu, şoka girdiğini ortaya koyar yeterliktedir.

Sanık No. 1'in konu suçu işlemesi esnasında, yukarıda belirtilen korku ve şok tablosu içer-isinde olan Sanık No.2'nin, Sanık No. 1'in konu suçu işlemesini engelleyici bir güce haiz olduğunu kabul etmek makuliyet sınırları dışında görünmektedir.

Alt Mahkeme, Sanık No. 2'nin suç mahallinde bulunmasından, Sanık No. 2'nin Sanık No 1'in işlediği suç-u engellememesinden, Sanık No. 2'nin, Sanık No. 1'i kasıtlı olarak cesaretlendirdiği hususunu istihraç etmemekle ve bu hususta bulgu yapmamakla hata etmiş değildir.

Diğer yandan, daha önce vurgulandığı üzere, Alt Mahkeme kararında Sanık No. 1'nin aleyhin-deki 2. suçu işlemesinin akabinde, Sanık No. 1'in Maktulü gömdüğü çukura kadar taşıması için yardım ettiği ve yine cesedin 21.01.2014 tarihinde bulunmasından sonra 31.01.2014 tarihinde Sanık No. 1'e 4000 stg vermek suretiyle suç işlediğini bildiği Sanık No-. 1'e yardım ettiği ( cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için) hususunda bulgu yapmış ve iddianameye Fasıl 154 madde 23 tahtında fer'i fail suçunu ekleyerek Sanık No 2'yi mahkûm etmiştir.


Fasıl 154 madde 23 ve 24 şu şekildedir:

"
Suçun İşlenmesin-den So-nra Suçluya Yardım Eden Fer'i Failin
Tanımı
23. Suç işlediğini bildiği bir kişiye cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için yardım eden veya o kişiye yataklık eden veya onu barındıran bir kişi o suçun fer'i faili sayılır.

Cezadan kurtulmasını mümkün kı-lmak için kocasına yataklık eden veya onu barındıran veya ona yardım eden evli kadın, kocasının işlediği bir suçun feri faili olmaz; işlenmesine kocanın da katıldığı bir suç işlemiş olan başka bir kişiyi cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için kocasının h-azır bulunduğu bir yerde ve kocasının yetkisi ile ona yataklık eden veya onu barındıran veya ona yardım eden evli bir kadın fer'i fail olmaz. Cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için suç işlemiş olan karısına yataklık eden veya onu barındıran veya ona yard-ım eden bir koca da karısının suçuna fer'i fail olmaz.






Suç İşlen-mesinden Sonra Suçluya Yardım Eden Ağır Suçların Fer'i Faillerinin Cezalandırıl-ması
24. Ağır bir suça fer'i fail olan herhangi bir kişi, ağır bir suç işlemiş olur ve başka bir ce-za öngörülmemişse, üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir." Yukarıdan görüleceği üzere, Fasıl 154 madde 23 tahtındaki suçun işlenebilmesi için, suç işlediğini bildiği bir kişiye cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için yardım etmek veya onu ba-rındırmak gereklidir(Ayrıca bkz: Yargıtay/Ceza 19-20-22-23/ 2010 D.5/2011).

Diğer yandan, Fasıl 154 madde 24 uyarınca her kim ağır bir suça fer'i fail olursa ağır bir suç işlemiş olur. Başka bir ceza öngörülmemişse, üç yıla kadar hapis cezasına çarptırıl-abilir.

Alt Mahkeme huzurundaki tekzip edilmemiş şahadet (Sanık No. 2'nin 2.gönüllü ifadesindeki itirafları) dikkate alındığında, Sanık No. 2'nin suçun işlenmesinden sonra, suç işlediğini bildiği Sanık No. 1'in cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için Makt-ulün çukura kadar taşınması ve çukura atılması için Sanık No. 1'e yardımda bulunduğu ve yine cesedin 21.01.2014 tarihinde bulunmasından sonra 31.01.2014 tarihinde Sanık No. 1'e 4000 stg vermek suretiyle Sanık No. 1'e yardım ettiği hususunda Alt Mahkemeni-n bulguya varması için huzurunda yeterli şahadet olduğu açıktır.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkeme, Sanık No. 1'in suçun maddi unsuru olan actus reus'u gerçekleştirmesini müteakiben yani Sanık No. 1'in Maktulün boyun kısmına methomyl enjekte etme fiili-ne bağlı olarak Maktulün ölümünün akabinde, Sanık No. 2'nin Maktulün taşınmasına ve gömülmesine yaptığı katkı/yardımın Maktulün ölümünden sonra olduğu hususunda bulguya varmakla ve yapılan yardımı Fasıl 154 madde 20 tahtında yapılmış yardım olarak değerl-endirmemekle, Sanık No. 2'yi Fasıl 154 madde 20 tahtında suç ortağı olarak addetmemekle Fasıl 154 madde 23 ve madde 24 tahtında kanunsuz adam öldürme ağır suçuna feri fail olarak addetmekle hata etmiş değildir.

Yukarıda tüm belirtilenler ışığında, Alt -Mahkeme Sanık No. 2'yi Fasıl 154 madde 20 ve 21 tahtında suç ortağı olarak addetmemekle ve Sanık No. 2'yi aleyhindeki 2. davadan mahkûm etmeyip beraat etttirmekle ve de İddianameye Fasıl 155 madde 85 (4) tahtında 3. dava ekleyerek feri faillik suçundan ma-hkûm etmekle hata etmiş değildir.

Bu aşamada Başsavcılığın Sanık No. 1 ve No.2 aleyhindeki 1. dava ile yani taammüden adam öldürme s-uçu ile ilgili Alt Mahkemenin beraat kararına dair istinafını incelemeye alalım.

Alt Mahkemenin, İddia Makamının Sanık No. 2 aleyhindeki 2. davayı yani kanunsuz adam öldürme suçunu makul şüpheden ari bir şekilde ispatlayamadığı bulgusunda hata yapmadığı -kanaatine vardıktan sonra, Başsavcılığın Sanık No. 2'nin 1. davadan yani taammüden adam öldürme suçundan beraat ettirilmesine dair istinafının ileri gidemeyeceği açıktır. Belirtilenler ışığında Sanık No. 2'nin 1.davadan beraati ile - ilgili Bassavcılığın istinafının reddedilmesi gerekir ve reddedilir.
-
Bu aşamada Başsavcılığın Sanık No. 1'in aleyhindeki 1. dava ile yani taammüden adam öldürme suçu ile ilgili Alt Mahkemenin beraat kararı ile ilgili istinafını incelemeye alalım.

Sanık No. 1 aleyhindeki 1. dava Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203. ve 20-4. maddelerine aykırı taammüden adam öldürmedir.
Sanık No.1 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile yani; Methomyl türü -zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olmuştur.

Bu aşamada irdelenmesi gereken, Başsavcılığın isinafı bağlamında Alt Mahkemenin Sanık No.1'i a-leyhindeki 1. davadan beraat ettirmekle hata edip etmediğidir.

Bilindiği üzere 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası madde 37(3) ve Fasıl 155 madde 145'e göre, Yargıtay, ilk mahkemenin olgularla ilgili yapmış olduğu bulgu ve kararı ile bağlı değildir. Yargıtay -huzurundaki tanıklığı gözden geçirmeye ve kendi bulgularını yapmaya yetkildir. Yargıtay gerek görmesi halinde kendi hüküm verebilir veya davayı dinlemek üzere Alt Mahkemeye gönderebilir. Bu bağlamda ilk mahkemenin huzurundaki şahadet ve delillerin yeterinc-e değerlendirilmediği



hallerde, taraflardan herhangi birisine adaletsizliğe neden olmadıkça, bu gibi şahadet hususunda kendi bulgusunu yapması ve davayı tekrar dinlenmek üzere Alt Mahkemeye göndermemesi gerekir (Bkz: Yargıtay/Ceza 45/2004 D.6/2005; Ya-rgıtay/Ceza. 38-39/2017 D.13/2020).

Alt Mahkeme, kararında, Maktülün kanuna aykırı olarak Sanık No. 1 tarafından Methomly ile zehirlenip öldürüldüğü bulgusundan sonra Sanık No. 1 a-leyhindeki 1. dava bağlamında suçun "taammüd" unsurunun İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanıp ispatlanmadığı incelemeye almış ve şöyle demiştir: ( mavi 2988-2989 ).


-"Maktulün, Sanık No.1 tarafından Methomyl ile zehirlenip öldürüldüğü bulgumuz sonrasında taammüdün diğer unsurlarını incelememiz gerekmektedir.
İddia Makamının 24'üncü Tanığı olan Tahkikat Memuru Ömür Dalkıran Sanık No.2'yi dolandıran Rifat Şıksanal ile S-anık No.1'in iş birliği içerisinde olduğu Sanık No.2'nin Rifat Şıksanal'a kaptırdığı paraların bir miktarının Sanık No.1'e döndüğünü, Maktulün bu hususu tespit etmesi ile Sanık No.1 açısından Maktulun bir tehdit oluşturduğunu, tehlike arz ettiğini, bu nede-nle Maktulü ortadan kaldırma, öldürme planı yaptığını söylemiştir.
İddia Makamının 55'inci Tanığı Yıldırım Bengi şahadetinde Maktulün, Adana'da bulunduğu bir sırada Sanık No.2'nin Rifat Şıksanal tarafından dolandırılmasında Sanık No.1'in parmağı olduğunda-n şüphelendiğinden bahsettiğini söylemiştir.
Tanık Yıldırım Bengi'nin Maktulün söylemlerine ilişkin şahadeti şayia şahadet (hearsay) niteliğindedir, bu nedenle de Tanığın Maktulün Sanık No.2'nin Rifat Şıksanal tarafından dolandırılmasında Sanık No.1'in -parmağı olduğunu söylediğine ilişkin şahadetini dikkate almayız.
Şayia şahadet niteliğinde olduğundan dikkate alamayacağımız Tanık Yıldırım Bengi'nin şahadeti dışında,







huzurumuzda Maktulün Sanık No.1 ile Rifat Şıksanal'ın Sanık No.2'yi dolandırmak- için işbirliği yaptıklarını tespit ettiğine yönelik bir şahadet yoktur. Böyle bir durumda da Sanık No.1'in Maktulü öldürmek için bir nedeni olduğunu söylemek olanaksızdır.

Y/C 68-69-70-71-72-73/2010 D.1/2012'de ifade edildiği gibi İddia Makamının Sanık-ların Maktulü öldürme için bir (motive) Saikleri olduğunu ispatlama görevi yoktur. Ancak, saik Sanığın hareketlerine ışık tutacak çevresel bir kanıt olarak kabul edilebilmektedir.
İddia Makamı, sunmuş olduğu şahadetle Sanık No.1'in Maktulü öldürme için bi-r saiki olduğunu ortaya koyamadığı gibi öldürme planının bir parçası olarak ileri sürdüğü Sanık No.1'in Maktule Methomyl katılmış profiterol yedirdiğini makul şüpheden ari bir şekilde kanıtlayamadığından, taammüden adam öldürme suçunun unsurlarının ispatla-namadığı sonucuna vardık ve bu hususta bulgu yaparız.
Yapmış olduğumuz bulgu sonucunda Sanıklar aleyhindeki 1'inci dava makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığından Sanıklar 1.davadan beraat ettirilirler."

-
-Alt Mahkeme kararında, suçun taammüt unsurunun İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığı kanaatine varmıştır.
Fasıl 154 Ceza Yasasının 203-. ve 204. maddeleri bağlamında suçun taammüt unsurunun oluşması için gerekli kriterler Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 61-63/2012 D.20/2020'de (Esaf Tarım v.KKTC Başsavcısı arasında) ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve şöyle denmiştir:
"Taammüdün tanımı, "t-asarlayarak planlayarak adam öldürme" olarak yapılmaktadır.
Fasıl 154 Ceza Yasasının 204. maddesi uyarınca tammmüd, ölüme sebep olan fiilden veya ihmalden önce hasıl olan ve bu fiilin yapıldığı zamanda mevcut olan, öldürülen kişi olan veya olmayan herha-ngi bir kişiyi öldürme kastını açıkça veya zımnen kanıtlayan şahadet ile sabit olmaktadır.
Rex v. Halil Shaban, 1908 November 14 (s.1); Koliandris v. The Republic (1965) 2 CLR 72, Aristidou v. The Republic (1967) 2 CLR 43; Ioannide v. The Republic (19-68)2 CLR s.169 kararlarında vurgulandığı üzere taammüt meselesi, olgusal bir mesele (question of fact) olarak ele alınmaktadır. Bu husustaki test kısaca, meselenin tüm koşullarının, Sanığın maktülü öldürmeyi niyet ettiği andan, öldürme anına



kadar geç-en sürede üzerinde düşünebilecek ve dilediği takdirde bundan vazgeçebilmeye yetecek kadar süresinin olup olmadığı noktasında odaklanmaktadır. Pek tabiidir ki, söz konusu süre olaydan olaya değişmektedir. - - - - - - - - - -


Nitekim, Fasıl 154 Ceza Yasasının 2-03. ve 204. maddeleri bağlamında suçun taammüt unsuru ile ilgili olarak Yargıtay/Ceza 14/98 D.1/2000 sayılı içtihatta şöyl-e denmiştir:

"Bir cinayetin taammüden işlendiğinin söylenebilmesi için, cinayeti işleyenin maktulü öldürmeyi önceden tasarlaması, planını uygulamaya koyması ve cinayeti tasarladığı an ile işlediği an arasında soğukkanlı bir şekilde düşünebilmesi ve arzu e-ttiği takdirde bu cinayeti işlemekten vazgeçebilmesi için yeterli bir sürenin olması ve buna rağmen tasarısından, planından geri dönmeyerek cinayeti işlemiş olması gerekir".
........
........
Suçun diğer tüm unsurları gibi taammüt unsuru da Savcılık tarafı-ndan makul şüphenin ötesinde kanıtlanmalıdır. Çoğu kez taammüt unsurunu kanıtlamak için Savcılık mahkemeye sunduğu çevre şahadete dayanır.

Taammütle itham edilen kişi niyetini her zaman önceden açıklamadığı nedeni ile taammüt nadiren doğrudan ve pozitif- şahadete dayanır. Birçok meselede, Sanığın suçluluğu sadece çevre şahadetle ortaya konabilir (Bkz: Archbold, 36. baskı, para 2485, s,917,918). Dolayısıyla da İddia Makamının taammüt unsuru ile ilgili ibraz edeceği şahadetin sadece sanığın suçluluğunu göst-ermekle kalmayıp, bu şahadetin rasyonel başka bir sonuçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu göstermesi gerekmektedir( Bkz: R v. Hodge 2. Lew .C.227).


Bu bağlamda, İddia Makamı taammüt unsurunu her türlü makul- şüpheden ari olarak ispat etmekle yükümlüdür. Sanık işlediği fiili taammüden işlemediğini ispat etmekle yükümlü değildir. Şayet Sanık olayın ceryanı hakkında bir izahat verir ve bu izahat ihtimaller dengesi açısından doğru olabilir veya bunun sonucu taamm-üt unsuru hakkında makul şüphe uyandırabilirse, taammüt unsurunun kanıtlanmadığı hükmüne varılması gerekir (Ayrıca bkz: Yargıtay/Ceza 35/86 D. 8/87 )."



Nitekim, Taammüt bulgusuna varabilmek için incelenmesi gereken unsurlarla ilgili olarak Birleştirilm-iş Yargıtay/Ceza 68-69-70-71-72-73/2010 D.1/2012 sayılı içtihatta Andreas Anastassiades 1977 2 CLR 97 kararına atıfla şöyle denmektedir:
" Taammüd bulgusuna varmadan önce incelenmesi gereken unsurlar Andreas Anastassiades 1977 2 CLR 97 davasında şu şeki-lde sıralanmıştır.
1.Öldürmede vahşet bulunup bulunmadığı.
2.Öldürmede kullanılan aletin olay yerinde bulunmayan bir
alet olması ancak olay yerine götürülmüş olması.
3.Saldırganın maktulü öldürmek için bir sebebi (motive)
bulunması.
4.Olaydan önce sa-nığın davranışı.
5.Olaydan hemen sonra sanığın davranışı, yalan söylemesi,
olguları gizlemesi, alibi uydurması gibi."

Diğer yandan, Yargıç Mehmet Zeka tarafından kaleme alınan Dervish Halil v. The Republic (CLR 1961 s.434) kararında taammüd mes-elesi ile şöyle denmiştir:

"The appellant in this case killed his wife by stabbing. The issue is whether the killing amounting tp premeditated murder or not. The trial Court found that the person was guilty of premediated murder and sentenced him to death-. The trial Court that the person was guilty of premediated murder and senteced hin to death. The phase premeditated homicide or murder unlike the phrase malice aforethought is not a term of art and it has to be taken in itsd ordinary meaning. When a perso-n makes up his mind either by an act or omission to cause the death of another person and notwithistanding that he has time to reflect on such decision and desist from it if he so desires, goes on and puts into effect his intent and deprives another of his- life that person commits a premeditated homicide or murder which entails capital punishment."


Aynı içtihatta (s.434 ), Yargıç Mehmet Zeka tarafından taammüd meselelerinde, yasal karinenin söz konusu olmadığı, tammüdün her meseleyi çevreleyen şartlardan -istihraç edilebileceği şu şekilde ifade edilmiştir:



"There is no presumption of law in the case of premediation but this has to be inferrred in ach particular case from the surrounding circumstances."

Yukarıda vurgulandığı üzere, taammütle itham edile-n kişi niyetini her zaman önceden açıklamadığı nedeni ile taammüt nadiren doğrudan ve pozitif şahadete dayanır. Birçok meselede, Sanığın suçluluğu sadece çevre şahadetle ortaya konabilir (Bkz: Archbold, 36. baskı, para 2485, s,917,918). Dolayısıyla da İddi-a Makamının taammüt unsuru ile ilgili ibraz edeceği şahadetin sadece sanığın suçluluğunu göstermekle kalmayıp, bu şahadetin rasyonel başka bir sonuçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu göstermesi gerekmektedir( Bkz: R v.Hodge 2.Lew.C.227). -

Alt Mahkeme kararında, taammüt unsurunun İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığı kanaatine varmadan önce Sanık No 1'in Maktulü öldürmesi ile ilgili niyetini oluştururken bir motivi bir sebebi (-motivi) olup olmadığı meselesini incelemiştir.

Bilindiği üzere, bir Sanığı o fiile sevk eden motive/sebep, suçun unsuru olmamakla ve adam öldürme davalarında İddia Makamı tarafından ispat edilmesi gerekmemekle birlikte, motiv, Sanığın niyeti ile ilgili o-larak çevre şahadet olarak kabul edilmektedir.

Nitekim bu hususta Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 61-63/2012 D.20/2020 (Esaf Tarım v.KKTC Başsavcılık arasında)'da şöyle denmiştir:

"Belirli bir fiil için motivi/sebebi ortaya koyan olgular çevre şahadetin par-çalarıdır ve Prospectant Evidence' olarak tasvir edilen çevre şahadet kategorisine dahildirler ( Bkz: Pantelis Varakas and Another v. The Republic, 1973 CLR Part 2 s. 177).

Nitekim bu hususta Cross on Evidence 7 ed, Colin Tapper, s.22,24'te şöyle denme-ktedir:
Prospective Evidence.
d) Motive or plan: Facts which supply a motive for a particular act, .......... ara among the items of circumsantial evidence.

Bu bağlamda, Sanığı o fiile sevk eden motive/sebep, suçun unsuru olmamakla ve adam öldürme davalar-ında İddia Makamı tarafından ispat edilmesi gerekmemekle birlikte, motiv, Sanığın niyeti ile ilgili olarak çevre şahadet olarak kabul edilmektedir ( Bkz: Demos Fournides v. R, 1986, 2 CLR )."


İlaveten, Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 78/2015 ve 81/2015 D.4-/2016'da,s.36, 37'de motive ile ilgili olarak şunlar denmektedir:

"Bu safhada araştırılması gereken, Sanığı böyle bir fiili işlemeye motive eden bir sebebin olup olmadığıdır.

Bir kişiyi bir eylemi işlemeye sevk eden neden (motive), suçun unsuru olmama-kla beraber, kişinin niyeti ile alakalı çevre şahadet olarak kabul edilmektedir (Motive though not an ingredient of the offence, is nonetheless admissible as circumstantial evidence relevant to the intention of the appellant, Demos Fournides V R, 1986, 2 C-LR).

Sanığı eylemi gerçekleştirmeye sevk eden neden, kendi başına sanığın aleyhindeki suçlamayı destekler nitelikte olmamakla birlikte, bunun öneminden şüphe edilmez; bu husus teyit edici değeri haiz temel şahadettir (Though motive cannot of itself suppo-rt a charge, its relevance cannot be doubted; it is primarily evidence of corroborative value. Bkz.Vrakas and Another V.R. 1973 2 CLR,139).

Sanığı suç işlemeye sevk eden neden, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 9. maddesi kapsamındaki cezai sorumluluk bakımından- önemsizdir. Fakat, kabul edilen çevre şahadet içerisinde nedeni (motive) gösterecek olgu olması ve böyle bir motivasyonla davranılması için ikna edici olguların bulunması hususları birleştirildiğinde, motivasyon teyit edici çevresel şahadet olarak dikkate- alınabilir (in addition to all other
circumistances, there was evidence of motive which, as such is immaterial so far as regards criminal responsibility in cases like the present one, as expressly provided by section 9 of our Criminal Code, Cap.154, ye-t, facts which supply a motive for a particular act "are among the items of circumstantial evidence which are most often admitted" (Cross on Evidence, 4th ed.p 34-35) it is always a satisfactory circumstance of corroboration when in connection with convinc-ing facts of conduct an apparent motive can be assigned ( Anastassiades v.R, 1977, 2 CLR,97)."

Kıdemli Savcı hitabında, Alt Mahkemenin, huzurundaki tüm şahadet ve emarelerden suçun taammüden işlendiği sonucunu istihraç edebilecekken, bu hususta bulgu yapm-amakta hata ettiğini ileri sürmüştür.

Kıdemli Savcı, Alt Mahkemenin, İddia Makamının, Sanıkların Maktulü öldürmek için bir motivi (saiki) olduğunu ispatlama görevi olmadığını kabul ve teslim ettikten sonra, Sanık No. 1 aleyhindeki 1. dava olan taammüden -adam öldürme suçunun unsurlarının ispatlanamadığı sonucuna varmakla, bu bağlamda, öldürme planının bir parçası olarak Sanık No. 1'in Maktüle Methomyl zehiri katılmış tatlıyı yedirdiğinin makul şüpheden ari bir şekilde kanıtlanamadığı hususunda bulgu yapara-k yüzeysel bir gerekçe ile, mahkeme huzurunda Sanık No. 1'in yegâne kastının veya niyetinin maktulü öldürmek olduğu çıkarımı yapılabilecek şahadet ve emare olmasına rağmen, Sanık No. 1'i taammüden adam öldürmek davasından beraat ettirmekle hata ettiğini id-dia etmiştir.

İlaveten, Sanık No 1 İddia Makamının sunduğu çevre şahadetle taammüden adam öldürme davasında suça bağlandığı halde, Alt Mahkemenin Sanık No. 1'in taammüden adam öldürme suçu ile ilgili aleyhine yaratılan karineyi bertaraf edemediği bulgus-una varmayarak Sanık No. 1'i aleyhindeki 1. davadan mahkûm etmemekle, beraat ettirmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Alt Mahkemenin Sanık No.2 nin tahkikat sırasıda verdiği 3 yazılı ifadede ve interviewde yaptığı sözlü beyanlarında Sanık No. 1'i suçla-yıcı beyanlarını Sanık No. 1 aleyhinde geçerli şahadet olarak dikkate almamıştır.

Aynı suçla itham edilen ya da suç ortağı konumundaki kişilerin tahkikat esnasında diğer Sanıklar aleyhine yaptıkları beyanlar diğer Sanıklar aleyhine geçerli şahadet olarak- dikkate alınmaz.

Alt Mahkemenin Sanık No. 2 nin tahkikat sırasıda verdiği 3 yazılı ifadede ve interviewde yaptığı sözlü beyanlarında Sanık No. 1'i suçlayıcı beyanlarını Sanık No. 1 aleyhine geçerli şahadet olarak dikkate almamasında ve Sanık No 1'in Ma-ktüle Methomyl zehiri katılmış tatlıyı yedirdiğinin makul şüpheden ari bir şekilde kanıtlanamadığı hususunda bulgu yapmasında hata bulunmamaktadır.

Diğer yandan, Alt Mahkemenin istinaf edilmeyen kesinleşmiş bulguları şu şekildedir:
-.
"Tanık No.55'in bu yöndeki şahadeti dışında huzurumuzda Ahmet Aybak'ın KKTC'ye 2010 yılı öncesinde geldiğine ilişkin herhangi bir şahadet mevcut değildir. Tanık No.55, Sanık No.1 ile Ahmet Aybak'ın 2013 yılı yaz ayları başlarında Adana'da Yağ Cami Bölges-inde köylüleri İbrahim Er'e ait berber dükkanında karşılaştıkları, Sanık No.1'in aksanının farklı olmasından dolayı dikkat çektiğini ve Ahmet Aybak'ın Sanık No.1'e "sen Kıbrıslı mısın?" diye sorması ile konuşmaya başladıkları, Sanık No.1 ile Ahmet Aybak'ın- o gün tanıştıkları doğrultusunda şahadet vermiştir. Eski bir mahkûm olan, cinayetten sabıkası bulunan bu tanık kendisine yöneltilen tüm sorulara açık yüreklilikle samimi cevaplar vererek inanılır güvenilir bir şahadet sunmuştur.
Tanık No.55'in inandığımız- şahadeti doğrultusunda Sanık No.1 ile Ahmet Aybak'ın 2013 yılı içerisinde Adana'da Yağcami Bölgesinde berber İbrahim Er'in dükkanında tanıştıklarına bulgu yaparız.
Sanık No.1, olay tarihinde 32 yaşında galericilikle iştigal eden bir kimse idi.
Sanık No.2,- olay tarihinde 42 yaşında idi ve ilkokul öğretmenliği yapmaktaydı.
Sanık No.2'nin evi ile Sanık No.1'in babasının evi Mağusa'da karşılıklıdır ve Sanık No.1 ile Sanık No.2 uzun yıllardır birbirlerini tanımaktadırlar, komşudurlar.
Sanık No.2, Emare olarak s-unulan gönüllü ifadelerinde (Emare No.132, Emare No.141) ve poliste tutuklu olduğu zamanlarda kamera ile kayıt altında alınan anlatımlarında (interview) (Emare No.64) Ahmet Aybak'ı kendisine Sanık No.1'in Rifat Şıksanal isimli kişiye kaptırdığı paraları ge-ri almasına yardımcı olması için tanıştırdığını ileri sürmüştür.
Sanık No.2, Rifat Şıksanal isimli kişi ile de kendisini tanıştıranın Sanık No.1 olduğunu söylemektedir. Sanık No.2'nin bu iddiasının aksine bir iddia ortaya konmuş değildir.
Sanık No.2, Sanık- No.1 vasıtasıyla tanıştığı Rifat Şıksanal'ın GCM Forex isimli Şirketi bulunduğu ve kendisine borsada para kazandıracağını söylemesi üzerine adı edilen kişinin talepleri ile belirttiği kişiler adına Adana'ya para göndermiştir.
Sanık No.2, Rifat Şıksanal'ın- talimatları ile Hasan Yıldırım, Aygün Yıldırım, Serkan Aldemir, İbrahim Er, Gülseren Tanık isimli kişilere borsada işlem yaptığı düşüncesiyle para havale etmiştir. (Emare No.145,146,147,149, 161,16,164).
Sanık No.2, Rifat Şıksanal'ın talebi ile gönderdiği- paraların GCM Forex isimli şirkette var olduğuna inandırıldığı hesabında işlem gördüğünü düşünmekte idi. Emare No.151 ve 152 yazışmalar ve Emare No.154 sahte olduğu ortaya çıkan Sanık No.2'ye Forex International Co. Ltd. tarafından 83,000 Euro gönderildiğ-ini gösteren dekont bunu açıkça ortaya koymaktadır.
İddia Makamının 24.Tanığı olan meselenin Tahkikat Memuru Müf.Muv.Ömür Dalkıran istinabe yoluyla Rifat Şıksanal ve Serkan Aldemir'den alınan ifadeler (Emare No.175) ile Kıbrıs'a getirilip ifadesi temin edi-len İbrahim Er'den yaptığı soruşturmada Sanık no.2'nin para havale ettiği kişilerden Hasan Yıldırım ve Aygün Yıldırım'ın, Rifat Şıksanal'ın yeğenleri, Serkan Aldemir ile İbrahim Er'in, Rifat Şıksanal'ın arkadaşları, Gülseren Tanık isimli kişinin de yine Ri-fat Şıksanal'ın tanıdığı olduğunu tespit etmiş ve bu yönde şahadet sunmuştur.
Tanık No.24'ün bu tespitlerinin doğru olmadığına ilişkin herhangi bir şahadet sunulmamıştır.
İstinabe yoluyla temin edilip itirazsız bir şekilde
Mahkemeye Emare No.153 olarak ib-raz edilen GCM Forex Menkul Kıymetler Anonim Şirketiyle ilgili soruşturma dosyasından, Sanık No.2'nin adı edilen şirket nezdinde bir hesabının bulunmadığı, Serkan Aldemir ve Rifat Şıksanal isimli kişilerin bu şirket çalışanı olmadıkları, Emare olarak sunul-an GCM Forex'le alakalı yazışmalar ve ödeme dekontlarının GCM Forex Menkul Kıymetler Anonim Şirketine ait olmadığı bir başka ifadeyle sahte oldukları anlaşılmaktadır.
Mahkeme huzurundaki bu Emareler Sanık No.2'nin 2.2.2014 tarihinde vermiş olduğu 2.gönüll-ü ifadesinde Rifat Şıksanal'ın Forex isimli bir şirketten bahsederek kendisini "borsada para kazandıracağım" diyerek dolandırdığı yönündeki beyanlarının doğruluğunu teyit etmektedir.
Sanık No.2'nin Rifat Şıksanal isimli kişi tarafından dolandırıldığı doğr-udur.

Rifat Şıksanal tarafından dolandırılan Sanık No.2, Rifat Şıksanal'a kaptırdığı paraları geri alabilsin diye Sanık No.1 tarafından Sanık No.1'in Adana'da tanıştığı Adanalı Ahmet Aybak ile tanıştırılmıştır.
Sanık No.2'nin Ahmet Aybak'la olan tanışık-lığına ilişkin bu iddialarının aksine Mahkemeye herhangi bir şahadet sunulmuş değildir.
Aksine şahadet bulunmadığından Sanık No.2'nin Ahmet Aybak'ı kendisine, Rifat Şıksanal'a kaptırdığı paraları geri almasına yardımcı olması için Sanık No.1'in tanıştırdı-ğı yönündeki iddiasını kabul eder ve bu hususta bulgu yaparız (mavi 2923-2926 )".
-
Alt Mahkemenin yukarıdaki bulgularından görüleceği üzere - özetle, Sanık No.2 Rifat Şıksanal isimli kişi tarafından dolandırılmıştır. Rifat Şıksanal tarafından dolandırılan Sanık No.2, Rifat Şıksanal'a kaptırdığı paraları geri alabilsin diye Sanık No.1 tarafından Sanık No.1'in Adana'da tanıştığı Adanalı Maktul Ah-met Aybak ile tanıştırılmıştır.

Alt Mahkeme kararında ( Mavi 2956 ) Sanık No. 2'nin Maktulle tanışmasının akabinde Maktulün talepleri üzerine Sanık No.2'nin Maktule devamlı para verdiğine ilişkin söylediklerinin Emare 148, Emare 150 ve Emare 162 ile teyi-t edildiğini ifade etmiştir.

Yine Alt Mahkeme huzurundaki -İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıldırım Bengi'nin tekzip edilmemiş geçerli şahadetine göre, Maktul Ahmet Aybak'ın talebi üzerine, İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıldırım Bengi, dolandırılan para ile ilgili Rifat Şıksanal isimli kişiden araştırma yapıp, Rifat Şıks-anal'dan aldığı evrakları Maktul Ahmet Aybak'a teslim etmiştir.
-
Alt Mahkeme huzurundaki -İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıldırım Bengi'nin tekzip edilmemiş şahadetine göre, Sanık No.1 ibrahim Maraşlı ve İbrahim Er isimli kişi (Rifat Şıksanal'ın arkadaşı olup, Sanık No .2'nin Rifat Şıksanal'ın talimatı ile borsada işlem yaptığı düşüncesi ile para -gönderdiği kişilerden biridir) Rüstem Aybak isimli kişinin de hazır olduğu Adana'daki bir ortamda, Sanık No. 2'den dolandırılan paralar ile ilgili olarak, Adana'da, Menderes Bulvarında bir çay bahçesinde Maktul Ahmet Aybak ve İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıl-dırım Bengi tarafından bir araya getirilmiş ve yüzleştirilmiştir. Bu yüzleşmede Sanık No. 2'den dolandırılan paralarla ilgili olarak İbrahim Er, Sanık No. 1 İbrahim Maraşlı'yı, Sanık No. 1 İbrahim Maraşlı da İbrahim Er'i suçlamıştır.
İddia Makamı Tanığı -No. 55 Yıldırım Bengi'nin tekzip edilmemiş şahadetine göre Sanık No. 1 İbrahim Maraşlı masaya sinirli bir şekilde vurarak "ben duyacağımı duydum ben hallederim" diyerek kalkmış ve Sanık No. 1 Rüstem Aybak ve Maktul ile hep birlikte araç ile ayrılmışlardır-.
Sanık No.1 yeminsiz beyanında bu hususlarda herhangi bir izahat vermiş değildir.

Alt Mahkeme, İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıldırım Bengi'nin şahadetinin yukarıdaki kısımlarını Sanık No. 1 aleyhine alınabilecek geçerli bir şahadet (admissible evidence) ol-arak telakki etmemekle ve tekzip edici şahadet yokluğunda herhalükârda Sanık No. 1'in yeminsiz beyanında bu hususta herhangi bir izahatının yokluğunda itibar etmemekle hata etmiştir.

-Bir yandan, Sanık No. 2'nin, Rifat Şıksanal'a kaptırılan paraların tahsili için Sanık No.1 tarafından Adana'da Maktul Ahmet Aybak ile tanıştırılması ve Maktul Ahmet Aybak'ın Sanık No.2'den Rifat Şıksanal'a kaptırılan paraların tahsili için sürekli para t-alep etmesi, Sanık No. 2'in bundan usanarak Sanık No.1'e şikâyette bulunduğuna dair ihtilafsız olgular, diğer yandan, dolandırılan paralarla ilgili, Sanık No. 2'nin hazır olmadığı bir ortamda Adana'da, Maktul Ahmet Aybak ve yeğeni -İddia Makamı Tanığı No. 55 Yıldırım Bengi tarafından -Sanık No. 1'in, - Adana'da İbrahim Er isimli kişi ile ( Rifat Şıksanal'ın arkadaşı olup, Sanık No. 2'nin Rifat Şıksanal'ın talimatı ile borsada işlem yaptığı düşüncesi ile para gönderdiği kişilerden biridir) yüzleştirildiği hususundaki tekzip edilmemiş ihtilafsız şahadett-en istihraç edilen, Sanık No.1'in yeminsiz beyanında izahatı yokluğunda,-
-Rifat Şıksanal tarafından Sanık No.2'den dolandırılan paralarla ilgili olarak ve yine Maktul Ahmet Aybak tarafından Sanık No.2'den tahsil edilen paralarla ilgili olarak Maktul Ahmet Aybak ve Sanık No.1 arasında bir sorun olduğu hususudur.

Tüm bunlara ila-veten, Alt Mahkeme huzurundaki Emare 165 Türkiye İş Bankası Gazi Mağusa Şubesine ait 7/5/2013 işlem tarihli dekonta göre Sanık No. 1 Maktulün eşi Dilek Bengi'ye 11,938.20 TL göndermiştir.

Sanık No. 1'in Sanık No. 2'yi Rifat Şıksanal'daki parasını kurtarma-sı için Maktul Ahmet Aybak ile tanıştırmazdan önceki bir tarih olan 7.5.2013 tarihinde Maktulün eşi Dilek Bengi'ye - 11,938.20 TL havale etmesi de, Sanık No. 1'in yeminsiz beyanında izahatı yokluğunda, Sanık No. 1 ile Maktul arasında geçmişten gelen bir par-a sorununun olduğu hususunu ortaya koyar yeterliliktedir.

Alt Mahkeme huzurundaki Müfettiş Muavini Ömür Dalkıran'ın tekzip edilmemiş şahadetine göre 26.12.2013 tarihinde 0533 853 99 34 no lu hattan 0533 846 54 25 no lu hatta saat 12.56'da "tamam abi mera-k etme Mahkeme kağıdını yollayacağımı söyleyince götü ateş attı. Sırayla sikeceğiz merak etme sen" yazılı mesaj yollandı. 27.12.2013 tarihinde saat 12.56'da aynı hat ile "tamam abi işi sıkı tutarım merak etme" yazılı mesaj yollandı. Aynı gün saat 13.57'd-e Maktulün kullandığı 0533 853 99 34 no lu hattan 846 54 25 no lu hatta "saat 2 ye kadar yapamayan amına koduğum, demek ödemek istemiyor senin benim şerefim o amına koyduğum ilgilendirmez, onlarda zaten şeref haysiyet yok oğlu. O top ödemek istemiyor abim,- acele yanıma gel hemen teki ara hemen abi" yazılı mesaj yollandığını, aynı gün saat 14.33'de 853 99 34 no lu maktule ait hattan 8465425 nolu hatta " hade oğlum saat 3'e geliyor oğlum ara ne diyor o sahtekar abin" yazılı mesaj yollandığı, aynı gün 14.38 d-e 0533 8465425 nolu hattan 05338539934 nolu hata "halledecek abi biraz sabır arayacam seni 4'den sonra" yazılı mesaj yollandığı, saat 16.16'de 846545425 no lu hattan 8539934 no lu hatta "abi arayacağım seni" diye yazılı mesaj gönderilmiştir (mavi 688 - 6-89).

Alt Mahkeme huzurundaki Müfettiş Muavini Ömür Dalkıran'ın tekzip edilmemiş şahadetine göre, bu mesajlar Sanık No. 1 ve Maktul arasındadır ve Sanık No. 2 ile bağlantılıdır.
Sanık No.1 bu mesajlarla ilgili yeminsiz beyanında herhangi bir izahat vermiş- değildir.

Sanık No. 1 ve Maktul arasındaki bu mesajlar ise 27.12.2013 tarihinde Sanık No.1 ve Maktul arasında, Sanık No. 2 ile bağlantılı bir sorun olduğu çıkarımını yapmaya yeterli mahiyettedir.

Alt Mahkeme huzurundaki, bir yandan Sanık No. 1 ile Mak-tul arasında geçmişten gelen ve Sanık No.2'nin Sanık No. 1 tarafından Maktul ile tanıştırılması akabinde de devam eden sorunun veya sorunların olduğu hususundaki yukarıdaki tüm şahadet ve ihtilafsız olgular, diğer yandan, Sanık No. 1 ile Maktul arasınd-a 27.12.2013 tarihinde Sanık No. 2 ile bağlantılı bir sorunun olduğu hususudaki şahadet, Sanık No. 1'i adam öldürme fiilini işlemeye sevk eden ve çeşitli sorunların oluşturduğu nedeni / motivi (motive) makul olarak olarak ortaya koyan yeterli şahadet olduğ-u kanaatindeyiz.

Belirtilenler bağlamında, Alt Mahkeme, huzurundaki şahadet ışığında Sanık No. 1'in Maktulü öldürmek için bir nedeni (motivi) olduğu hususunda bulguya varmamakla hata etmiştir.

Bununla birlikte Alt Mahkeme, taammüd bulgusuna varmak için i-ncelenmesi gereken motiv unsurunu incelemekle birlikte, öldürmede kullanılan aletin olay yerinde bulunmayan bir alet olması, ancak olay yerine götürülmüş olması ve tehlikeli bir alet olması meselesini incelemeye tabi tutmamakla hata etmiştir.

Bu aşamada -irdelenecek olan, öldürmede kullanılan aletin, olay yerinde bulunmayan bir alet olması, ancak olay yerine götürülmüş olması ve tehlikeli bir alet olması meselesidir;

Huzurumuzdaki mesele, suçun Sanık No 1'in 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı- Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alan içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile yani; Methomyl türü zehir içeren sıvıyı, iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak- suretiyle, Ahmet Aybak'ın ölümüne neden olmak ibarelerinden oluşan kısmının makul şüphenin ötesinde kanıtlandığı hususunda bulgu yapılmıştı.



Olay mahallinin, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restorant arasında -bulunan deniz kenarında, ıssız bir kumluk alan olduğu ihtilafsızdır.

Yine olay tarihi olan 27.12.2013 tarihinde saat 19.12 itibarı ile Sanık No 1'in bulunduğu mahallin, ıssız bir yer olması dolayısıyla zifiri karanlık olduğu da ihtilafsızdır.

Maktulün -öldürülmesinde Sanık No. 1 tarafından iğneli enjektör ve içerisinde methomyl türü zehir kullanılmıştır. İlaveten Maktulün çukara atılmasının akabinde üzerine çimento ve kumdan oluşan beton dökülmüştür.

Alt Mahkeme huzurundaki Tarım Dairesinde tarımsal İl-açlar Denetim Kurulu Mukayyidi olarak çalışmakta olan İddia Makamı Tanığı No. 65 Ayşe Bahar Gökhan'ın tekzip edilmemiş şahadetine göre Methomyl isimli pestisit KKTC'de yasaklanmıştır.

Sanık No. 1'in Maktulü öldürmede kullandığı ve KKTC'de yasak olan - methomyl türü zehirin iğneli enjektör içerisinde, olay mahalli gibi, deniz kenarında, tenha ve kumluk bir alanda rastgele bulunması olasılık dahilinde değildir.

Öldürmede kullanılan iğneli enjektörün ve içerisindeki methomyl türü zehirin Sanık No.1 tar-afından ne zaman ve nasıl tedarik edildiği hususunda mahkeme huzurunda herhangi bir şahadet yoktur. Mahkeme huzurundaki şahadetten de bir çıkarım yapılması olası değildir.

Öldürmede kullanılan iğneli enjektörün ve içerisindeki methomyl türü zehir ile ilg-ili olarak Sanık No. 1 Alt Mahkeme huzurundaki yeminsiz beyanında herhangi bir izahat vermediği gibi, mahkeme huzurundaki tüm şahadet ve emarelerden, öldürmede kullanılan bu araçların, olay mahalline gidişte Sanık No. 1 tarafından aracında yanında götürülm-esi dışında başka rasyonel bir sonuçla bağdaşan bir çıkarım yapılması da olası görünmemektedir.

İlaveten, Maktul olay mahallinde üzerine beton dökülmüş bir çukur içerisinde tespit edilmiştir.

Alt Mahkeme huzurundaki KKTC Sağlık Bakanlığı Devlet Laborat-uvarı Dairesinde görev yapan İddia Makamı Tanığı No. 18 Kimyager Hatice Kale'nin hazırlamış olduğu Emare 114 Deney Raporuna göre ve bu Tanığın mahkemede verdiği tekzip edilmemiş şahadete göre, emareler üzerinden alınan kalıntı numenelerinin spektrofotom-etre cihazı ile yapılan analizinde Emare cesedin çıkarıldığı çukurun yanından alınan 2 parça halinde BEM yazan çimento torba parçası ile Emare Otopsi sırasında Maktul Ahmet Aybak'ın cesedi üzerindeki kıyafetlerinden sökülüp alınan kalıp halinde çimento- olduğuna inanılan parçalar ve Emare Sanık No. 1'in kardeşi ile birlikte işlettiği oto galeri olan Maraşlı Oto Galeriden alınan 1 adet uzun tahta saplı küreğin birbirleri ile benzer özellik gösterdikleri saptanmıştır.
Hatice Kale'nin tekzip edilmemiş -şahadetine göre, bu analiz neticesinde yüzde yüz bu maddedir denememekte, ancak çok yüksek bir oranda benzer özellik taşıdıkları için benzer özellik göstermektedir diye rapor düzenlenmektedir.
Sanık No. 1 yeminsiz beyanında, yukarıda sözü edilen emarelerin- birbirleri ile benzer özellik göstermeleri ile ilgili mahkemeye herhangi bir izahat vermiş değildir.

İddia Makamı Tanığı No. 18 Kimyager Hatice Kale 'nin şahadetinin analiz neticesinde yüzde yüz bu madde olduğunun söylenemeyeceği hususundaki kısmı yanın-da istintakında bu uyumun üçü de aynı torbadan çıkma çimentoya bulaştılar demek olup olmadığı hususundaki soruya "hayır öyle bir sey söyleyemem ben size" diye cevabı, mezkûr emarelerin birbirleri ile benzer özellik gösterme şeklinde ifade ettiği uyuma bir -izahat teşkil etmediği de açıktır.

İddia Makamı Tanığı No. 18 Kimyager Hatice Kale'nin tekzip edilmemiş bu şahadetinin ve yukarıda sözü geçen emarelerin hep birlikte değerlendirilmesinden istihraç edilen, Sanık No. 1'in, olay mahalline gittiği araç olan -CJ 214 plakalı araçta getirdiği Emare Maraşlı Oto Galerideki 1 adet uzun tahta saplı küreği kullanmak suretiyle çukuru kazdığı, akabinde de, aracında getirdiği Emare olay mahallinde bulunan 2 adet çimento torbası parçasının ait olduğu çimento torbasından- aldığı çimentoyu Maktulü çukura attıktan sonra üzerine döktüğüdür.

Sanık No.1'in Maktulü öldürmede kullandığı araç ve gereç bağlamında, Sanık No 1'in öldürmede kullandığı iğneli enjektör ve içerisindeki Methomyl isimli pestisitin tehlikeli bir alet kap-samında olduğu, iğneli enjektör ve içerisinde methomyl türü zehiri, Sanık No. 1'in Emare Sanık No 1'in kardeşi ile birlikte işlettiği oto galeri olan Maraşlı Oto Galerideki 1 adet uzun tahta saplı küreği ve Emare 2 adet çimento torbası parçasının ait oldu-ğu çimento torbasını, CJ 212 plakalı araç ile yanında götürmesi ve Maktulün ölümünden sonra kazılan çukura Maktulün gömülmesinden sonra Maktulün cesedini gizlemek amacına yönelik olarak üzerine beton dökmesi, Sanık No. 1'in öldürmeyi önceden niyet edip pl-anlayıp tasarladığı, öldürme planı yaptığı ve bu planını uygulamaya koyduğu çıkarımı yapılmasını mümkün kılmaktadır.

Diğer yandan, olaydan önceki ve sonraki Sanık No. 1'in davranışları, yalan söylemesi meselesi yukarıda yeterince incelenip izah edilmiştir-.

Yukarıda belirtilen olaydan önceki ve sonraki Sanık No. 1'in davranışları, yalan söylemesi, yukarıda incelenen tüm hususlarla hep birlikte ele alındığında, Sanık No. 1'in Maktulü öldürmeyi önceden niyet edip planlayıp tasarladığı, cinayetin önceden pla-nlandığını gösterir yeterliliktedir.

Bununla birlikte, Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet dikkate alındığında, Sanık No 1'in, 27.12.2013 tarihinde, deniz kenarındaki ıssız ormanlık bir arazide buluşmaları - amacına yönelik olarak saat 17:25:12'de Sanık No 1'in Mağusa Sur İçindeki evinin civarından Maktul ile Sanık No 1' in, 0533 8839943 numaralı kartın Sanık No 1'in tasarrrufunda bulunan Emare No.80 t-elefona takılı olarak görüşmelerinin gerçekleşmesi öncesi, Sanık No. 1'in Maktulü önceden öldürmeyi niyet edip öldürmeyi planlayıp tasarladığı, öldürme planı yaptığı, daha önce tedarik ettiği ve olayda kullanılan iğneli enjektör ve içerisinde methomyl tü-rü zehiri, Emare Sanık No 1'in kardeşi ile birlikte işlettiği oto galeri olan Maraşlı Oto Galerideki 1 adet uzun tahta saplı küreği ve Emare 2 adet çimento torbasını, CJ 212 plakalı araç içerisine yerleştirip öldürme niyetini harekete geçirdiği, öldürme- planını uygulamaya koymaya başladığı hususunda bulgu yapılır.

Alt Mahkeme huzurundaki meselenin tahkikatını yapan Müfettiş Muavini Ulaş Ursavaşın tekzip edilmemiş şahadetine ve istintakına göre, Sanık No.1'in Mağusa Sur İçindeki evinden olay mahalline -15.7 km /21 dakikalık mesafe söz konusudur.




İbrahim Koruk ve Süleyman Gülmez'in tekzip edilmemiş şahadetine göre, Maktul saat 16.30 civarı Meeting Place isimli işyerinden çıkıp o zamanki ismi ile Shots Bar isimli iş yerine doğru, yani Barış Gücü Kampı-na doğru yürümüştü.
Bu bağlamda, Müfettiş Muavini Ulaş Ursavaşın tekzip edilmemiş şahadetine ve istintakına göre, Maktulün son görüldüğü yerden olay yerine ise 11 kilometre /15 dakikalık mesafe söz konusudur.

Alt Mahkeme tarafından Sanık No. 1'in saat- 17:34:27'de Maktul ile yeniden görüştüğü, akabinde Maktulün kullanımındaki hattı ile son görüşmesini aynı tarihte saat 17:37:33'de gerçekleştirdiği; Maktulün 17:45:56'da kendisine gelen bir aramayı cevapsız bıraktığı; Bu saatten sonra Maktulden ne tele-foniyen ne de başka bir şekilde haber alınmasının söz konusu olmadığı; Bundan da Maktulün 27.12.2013'de, saat 17:45 veya sonrası bir saatte öldürülmüş olduğu sonucu istihraç edilmişti.

-Sanık No. 1'in, Maktulü öldürmeyi niyet edip uygulamaya koymaya başladığı 27.12.2013 tarihi saat 17:25:12'de Maktulü Mağusa Sur İçindeki evi civarından telefoniyen araması akabinde, -17.34'te Salamis Yolu Üzerinde olduğu esnada Maktul ile telefoniyen görüşmesi sonrası CJ 212 plakalı araç ile, Salamis Yolu Üzerinden Maktülü aracına alması akabinde, CJ 212 plakalı araç ile olay mahalline götürüp, içerisinde Methomyl türü zehir içeren sıv-ı olan iğneli enjektörle boğaz kısmına sokup zehirli sıvının Maktulün vücuduna boşaltılması suretiyle Maktulün öldürüldüğü saat 17:45 veya sonrası arasında asgari 20 dakika veya 20 dakikadan daha uzun bir süre mevcuttur.

Bu süreye paralel olarak da mese-lenin tahkikatını yapan Müfettiş Muavini Ulaş Ursavaşın tekzip edilmemiş şahadetine ve istintakına göre, Sanık No. 1'in evinden olay mahalline 15.7 km yani 21 dakikadır. Maktulün son görüldüğü yerden olay yerine ise 11 kilometre yani 15 dakikadır.

Sonu-çta, 20 veya 21 dakika veya daha fazla bir süre, Sanık No. 1'in niyetini gözden geçirebilecek, bu niyet üzerinde soğukkanlı bir şekilde düşünebilecek ve dilediği takdirde bu niyetinden vazgeçebilecek makul bir süre idi.

Sanık No.1 Maktulü öldürmeyi öncede-n tasarlamış, planını yukarıda belirtildiği şekilde uygulamaya koymuş ve cinayeti tasarladığı an ile işlediği an arasında soğukkanlı bir şekilde düşünebilmesi ve arzu ettiği takdirde bu cinayeti işlemekten vazgeçebilmesi için yeterli sürenin olmasına rağme-n tasarısından, planından geri dönmeyerek cinayeti işlemiştir.

Yukarıda tüm belirtilenler ışığında, İddia Makamının taammüt unsuru ile ilgili ibraz ettiği şahadetin sadece Sanık No.1'in suçluluğunu göstermekle kalmayıp, bu şahadetin rasyonel başka bir son-uçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu gösterir nitelikte olduğu sabittir.

Alt Mahkeme, huzurundaki şahadetten Sanık No. 1'in, asgari 20 veya 21 dakikalık veya daha fazla sürede Maktulü öldürme niyetinden, planından, tasarısından geri dönmeyerek öldür-me niyetini devam ettirerek içerisinde Methomyl türü zehir içeren sıvı olan iğneli enjektörle Maktulün boğaz kısmına sokup, vücuduna boşaltmak suretiyle Maktulün ölümüne sebep olduğu kanaatine salimen varabilirdi.

İddia Makamı, Sanık No. 1'in Maktulü ö-ldürmeyi önceden tasarladığı, bu tasarısını uygulamaya koymak ve aradan üzerinde düşünüp vazgeçebilecek kadar süre geçmesine rağmen bundan vazgeçmeyip planını uygulamak suretiyle Maktulü öldürdüğünü her türlü makul şüpheden ari olarak ispatlamıştır.

Diğe-r bir anlatımla, Alt Mahkeme huzurunda Fasıl 154 Ceza Yasasının 203. ve 204. maddeleri tahtında taammüden adam öldürme suçunun unsurlarının oluştuğu kanaatine salimen varması için yeterli şahadet mevcuttu.

İddia Makamı tarafından sunulan tüm çevre şahadet-, ihtilafsız olgular ve emareler ile Sanık No. 1'in taammüden adam öldürme suçuna bağlandığı, Sanık No. 1'in yeminsiz beyanında verdiği izahat ve sunulan tüm şahadet ihtimaller dengesi prensibine göre değerlendirildikten sonra, taammüd unsurunun İddia Mak-amı tarafından makul bir şüpheden ari bir şekilde ispatlandığı görülmektedir.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkeme suçun "taammüd" unsurunun ispatlanamadığı sonucuna vararak Sanık No. 1'i aleyhindeki 1. davadan beraat ettirmekle ve Sanık No. 1'in aleyhind-eki 1. davanın "Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203 ve 204.maddelerine aykırı olarak; 27.12.2013 tarihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restorant arasında bulunan kumluk alan içerisinde, önceden planlayarak Methom-yl türü zehir içeren sıvıyı iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup, zehirli sıvıyı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ı taammüden öldürüp, kazmış oldukları bir çukura atarak gömmekle" şeklindeki kısmının makul şüpheden ari bir şekil-de İddia Makamı tarafından ispatlandığı hususunda bulguya varmamakla hata etmiştir.




Belirtilenler ışığında; Sanık No. 1'i aleyhindeki 1. davadan beraat ettiren Alt Mahkemenin kararı iptal edilerek Sanık No 1'in aleyhindeki 1. davanın, "27.12.2013 tar-ihinde, Gazimağusa Kazasına bağlı Yeniboğaziçi'nde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restorant arasında bulunan kumluk alan içerisinde, önceden planlayarak Methomyl türü zehir içeren sıvıyı iğneli enjektör içerisine koyarak, boğaz kısmına sokup, zehirli sıvı-yı vücuduna boşaltmak suretiyle, Ahmet Aybak'ı taammüden öldürüp, kazmış oldukları bir çukura atarak gömmekle" şeklindeki kısmı makul şüpheden ari bir şekilde İddia Makamı tarafından ispatlandığı cihetle, Fasıl 155 madde 85(1) dikkate alınarak, Sanık No. 1-, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203 ve 204.maddelerine aykırı olarak taammüden adam öldürme suçundan suçlu bulunup mahkûm edilir.


Netice itibarı ile;

Başsavcılığın Sanık No. 1 aleyhindeki 1. dava ile ilgili Yargıtay / Ceza 90/2016 sayılı istinafının kabulü -gereklidir ve kabul edilir.

Sanık No 1 tarafından aleyhindeki 2. davadan mahkûm olmasına dair yaptığı Yargıtay/Ceza 88/2016 sayılı istinafın mahkûmiyete dair kısmının reddi gereklidir ve reddedilir.

Bu aşamada Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkûm edildiğ-i 1.davadan ceza takdiri yapılacağı cihetle, Sanık No. 1'in mahkûm olduğu 2. dava, 1. davaya alternatif olarak kabul edilerek, 2. davadan sadece mahkûmiyet kaydedilip ceza verilmemesi gerektiğinden hareketle, Sanık No. 1'in 2. davadan ceza takdirine karş-ı yaptığı 88/2016 sayılı istinafın cezaya dair kısmının incelenmesine gerek kalmadan 2. dava ile ilgili Alt Mahkemenin ceza takdiri iptal edilir.

Sonuç olarak; Sanık No.1'in aleyhindeki 2. davadan takdir edilen cezaya dair 88/2016 sayılı istinafın ceza -takdiri ile ilgili
kısmı incelenmeden ret ve iptal edilir.

Başsavcılığın Sanık No. 2'nin 1. ve 2. davadan beraatı ve iddianameye eklenen 3. dava/feri fail suçundan mahkûmiyetine dair Yargıtay/Ceza 89/2016 sayılı istinafın reddi gereklidir ve reddedilir.

-
İddianameye eklenen 3. davadan mahkûmiyetine ve ceza takdirine dair Sanık No. 2'nin Yargıtay/Ceza 87/2016 sayılı istinafı ise geri çekildiği cihetle ret ve iptal edilir.


Başsavcılığın Sanık No. 1 aleyhindeki 1. dava ile ilgili Yargıtay / Ceza 90/2016 sa-yılı istinafı kabulü edildikten sonra, Sanık No. 1'e 1. davadan yani taammüden adam öldürme suçundan ceza takdir etmeden önce Sanık No. 1 avukatına hafifletici sebepleri sunabilmesine olanak sağlamak üzere, akabinde de iddia Makamına söz hakkı verilir.

-Sanık No 1 avukatı:
........ .........
...............................

İddia Makamı:
...........



Mahkeme : Ceza takdiri:

Huzurumuzdaki meselede Sanık No. 1'in suçlu bulunup mahkum edildiği taammüden adam öldürme suçu, ömür boyu hapislik -cezası ile cezalandırılabilen, Fasıl 154 Ceza Yasasındaki en ağır suçlarından birisidir.

Sanık No. 1 bir insanın yaşama hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bir suçtan dolayı, diğer bir anlatımla, taammüden adam öldürme suçundan mahkûm olmuştur.

Sanık No.- 1'in ihlal ettiği suç yaşama hakkının ihlalidir.
Yaşama hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürülmesinin güvencesini oluşturan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesi ile temel kurucu hak olarak garanti alınan bir insan hakkı olup, KKTC Anayasa-sının öngördüğü ve güvence altına aldığı temel hak ve özgürlüklerin en temel olanıdır. Birincil niteliklidir. Bunun nedeni, bir kimsenin yaşam hakkından mahrum bırakılması durumunda, diğer tüm hakların anlamsız olacak olması ve bu hakkın hiç şekilde "geri -alınamaz" nitelikte olmasıdır (Bkz:Yargıtay/Ceza 61-63/2012 D.20/2020).

Bir insan hayatının acımasız bir biçimde sonlandırılması sonucunda, bir yandan yakınları acılar içinde bırakılarak mağdur edilmekte, diğer yandan da toplumda büyük bir infiale, huzur-suzluğa, tedirginlik, korku ve güvenlik endişesine yol açılmaktadır. Sonuçta da toplum bireylerinin topluma ve devlete karşı duydukları güvenin sarsılmasına, toplumun yüksek ölçekte sosyolojik sarsıntı geçirmesine ve bu bağlamda toplum ve devletin ciddi bi-r yara almasına yol açılmaktadır.


Toplumda infial, huzursuzluk, tedirginlik, korku ve güvenlik endişesi yaratan, sonuçta da toplum bireylerinin topluma ve devlete karşı duydukları güvenin sarsılmasına, toplumun yüksek ölçekte sosyolojik sarsıntı geçir-mesine toplum ve devletin bu bağlamda ciddi bir yara almasına yol açan bu tür suçlara karşı Yargının kayıtsız kalması, bu suçları hafife alması düşünülemez.

İşte bundan dolayı, bu tür suçları işleyenlere ve bu çerçevede Sanık No. 1'e takdir edilecek cezad-a kamu yararının korunması ilkesine ağırlık vererek, takdir edilecek cezanın işlenen suçun ciddiyet, vahamet ve ağırlığı ile orantılı, başkaları için ise ibret verici ve caydırıcı ve aynı zamanda toplumu bu tür suçları işleyenlerden ve bu bağlamda Sanık -No. 1'den korumaya yönelik uzun süreli hapislik cezası olması gerekmektedir.

Huzurumuzdaki meselede suçun işleniş şekline bakıldığında, suçun zehir içeren iğneli enjektör vasıtası ile vahşet teşkil edecek şekilde işlenmesi, buna ilaveten, Maktulün cesedi-nin bulunmaması için bir çukur kazılarak üzerine çimento dökülmesi ceza takdirinde Sanık No. 1 aleyhinde ağırlaştıcı faktör olarak dikkate alınır.


Diğer yandan Sanık No. 1 Avukatının beyanına göre Sanık No.1 şu anda 40 yaşında evli olup kendi bakım ve hi-mayesine muhtaç 9 yaşında olan bir çocuk sahibidir. Sanık No. 1'in eşi yabancı uyruklu olup, çalışmamaktadır. Sanık No. 1'in eşi bu meseleden mütevellit psikolojik sıkıntılar geçiren, rahatsız bir kimsedir. Sanık No. 1'in 9 yaşındaki çocuğunun bakımını z-aman zaman Sanık No. 1'in yaşlı ana ve babası ve de Sosyal Hizmetler Dairesi yapmaktadır. Küçükte ayrıca eğitim geriliği mevcuttur.
Başsavcılık adına hazır bulunan Kıdemli Savcının beyanına göre Sanık No. 1 sabıkasız bir kimsedir.
Yukarıda Sanık No. 1 Avu-katının belirttiği hususlar ve Sanık No. 1'in sabıkasız oluşu Sanık No. 1 leyhine hafifletici faktör olarak nazarı dikkate alınır.

Yukarıda tüm belirtilenler, suçun işleniş şekli, ceza takdirinde Sanık No. 1 aleyhine alınan ağırlaştırıcı sebepler ve Sanı-k No. 1 leyhine alınan hafifletici sebepler dikkate alındıktan sonra, Sanık No. 1 suçlu bulunup mahkûm edildiği taammüden adam öldürme suçundan yani 1. davadan oybirliği ile (32) yıl süre ile hapis cezasına çarptırılır.

2. davadan ise sadece mahkûmiyet k-aydedilip ceza verilmez; Daha önce belirtildiği üzere, Alt Mahkemenin 2. davadan Sanık No. 1 ile ilgili ceza takdiri iptal edilir.

1. davadan takdir edilen Hapislik Cezası mahkûmiyet tarihinden başlayacaktır.




Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ - Beril Çağdal
Yargıç Yargıç Yargıç



20 Nisan 2022











154






Full & Egal Universal Law Academy