Yargıtay Ceza Dairesi Numara 84/2002 Dava No 3/2004 Karar Tarihi 28.01.2004
Numara: 84/2002
Dava No: 3/2004
Taraflar: Başsavcılık ile Salih Boyacı
Konu: Bankanın mali bünyesinin zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden olması
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 28.01.2004
-D.3/2004 Yargıtay/Ceza 84/2002
(Ağır Ceza Dava No 2475/02; Lefkoşa)
Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Mustafa H. Özkök, Seyit A. Bensen
İstinaf Eden: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa-
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Salih Boyacı, Yenikent-Lefkoşa
A r a s ı n d a.
İstinaf Eden Başsavcılık namına: Başsavcı Yardımcısı Osman Talat
N-aim Enginsoy ile Başsavcı
Yardımcısı Muavini Aşkan İlgen
Aleyhine İstinaf Edilen Sanık namına: Avukat Serhan Çınar ve
Stajer Avukat Fadıl Aksun
ha-zır.
Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hüseyin Besimoğlu, Kıdemli Yargıç Gülden Çiftçioğlu ve Yargıç Gülen Özkamil'in 2475/2002 sayılı davada 16 Aralık 2002 tarihinde verdiği karara karşı Başsavcılık tarafından yapılan istinaftır.
------------------
-
H Ü K Ü M
Metin A. Hakkı: Sanık, 12.9.2002 tarihinde dosyalanan ve bu istinafa konu olan bir dava ile, ithamnamede teferruatı gösterilen 12 suç işlemekle itham edilmiştir. Sanık 18.9.2002 tarihinde aleyhine getirilen davalar ile ilgili olarak itham ed-ilmiş ve itham edildiği suçların hiçbirini de kabul etmemiştir. Akabinde sanık, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmıştır. İddia Makamı Sanık aleyhine getirilen davaları ispat etmek amacı ile Mahkemede 20 tanık dinletmiştir. İddia Makamının tanıklar-ı dinlendikten sonra Sanığa Ağır Ceza Mahkemesince hakları izah edilmiş ve Sanık 12.11.2002 tarihinde sanık kutusundan yeminsiz bir beyanda bulunarak müdafaasını yapmıştır. Müdafaa, ilâveten 2 de tanık dinletmiştir. Duruşma esnasında taraflarca Mahkemeye- evraklardan oluşan ceman 146 adet emare ibraz edilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 16. 12.2002 tarihinde kararını vermiş ve çoğunluk kararı ile Sanık, aleyhine getirilen tüm davalardan beraat ettirilirken azınlık kararında Sanık aleyhine getirilen 10, 11 ve -12. davalardan beraat ettirilmiş, diğer davaların tümünden suçlu bulunmuştur. Çoğunluk ve geçerli olan karar neticesi Sanık tüm davalardan beraat ettirilmiş bulunmaktadır.
Akabinde İddia Makamı 17.12.2002 tarihinde konu istinafı Sanık aleyhine dosya-lamış ve alt Mahkemenin verdiği ve sanığı beraat ettiren davalarla ilgili verilen her iki kararın da hatalı olduğunu öne sürüp sanığın leyhine verilen alt Mahkeme kararının değiştirilerek sanığın tüm davalardan mahkûm edilmesini talep etmiştir. İstinaf 29- sebep içermektedir. İstinafın duruşmasına İstinaf Mahkemesi tarafından 1.10.2003 tarihinde başlanmış ve duruşma müteaddit oturumlarla devam ederek 18.11.2003 tarihinde tamamlanmış, istinaf karar için bilâmüddet ertelenmiştir. Sanık ise Mahkemenin aynı t-arihte belirlediği şartlarla karar tarihine kadar serbest bırakılmıştır.
İstinafın duruşması esnasında İstinaf Eden Başsavcılık, alt Mahkemede, Sanığın aleyhine getirilen 10,11 ve 12. davalardan oybirliği ile beraat ettirildiği hususunu da göz önün-de bulundurarak, 10,11 ve 12. davalardaki beraat kararları ile ilgili istinafını geri çekmiştir. Dolayısıyla Mahkeme önünde karar verilmesi gereken husus alt Mahkemenin geçerli ve çoğunluk kararını, öne sürülen istinaf nedenleri ve gerek İddia Makamının, -gerekse Müdafaanın öne sürdüğü argümanlar ışığında tezekkür edip ilk 9 dava ile ilgili olarak istinafı karara bağlamaktır. Sanığın aleyhine dosyalanan ve bu istinafa konu olan ilk 9 dava (18 Eylül 2002 tarihinde alt Mahkemede ithamnamede yapılan tâdilat d-a göz önünde bulundurularak) aynen şöyledir:
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
1.Dava
1. Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci maddeleri ile 26/87 sayılı yasa ile tadil olunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine aykırı aylık hesap bilançosu tanzim edip imza-lama.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 31.1.1997 ile 6.3.1997 tarihleri arasında İddia Makamınca bilinmeyen bir günde, Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediği 1997 Ocak ayı aylık hesap bilançosunda mevduatı eksik bildirme-si için, Banka Genel Müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Bankanın 31.1.1997 tarihi itibarıyla 2,189,305,349,313 Türk Lirası, 30,044,838 Sterlin, 5,217,006 ABD Doları, 2,704,449 D.Mark, ve 186,549 Kıbrıs Lirasından oluşan TL bazında toplam- 8,634,008,415,722 TL. mevduatının, Halil Okur ve Muhasebe Müdürü Mustafa Aksay tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde 6,993,491,000,000 TL olarak beyan edilip mezkur aylık hesap bilançosunun imzalanmasını sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
2. Dava
2. Fasıl 15-4 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci maddeleri ile 26/87 sayılı yasa ile tadil olunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine aykırı mevduat karşılık (munzam) cetveli tanzim edip imzalama.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 31.1.1997 ile 17.2.1997 tarihleri arasınd-a İddia Makamınca bilinmeyen bir günde, Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediği 1997 Ocak ayı mevduat karşılık (munzam) cetvelinde munzam karşılığa tabi mevduatı eksik bildirmesi için, Banka Genel Müdürü Halil Oku-r'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Bankanın 31.1.1997 tarihi itibarıyla munzam karşılığa tabi 2,189,290,722,518 Türk Lirası, 30,044,838 Sterlin ve 5,217,006 ABD Doları olan mevduatının, Halil Okur ve Muhasebe Müdürü Mustafa Aksay tarafından gerçeğe aykı-rı bir şekilde 819,290,722,518 Türk Lirası, 28,904,838 Sterlin ve 4,712,480 ABD Doları olarak beyan edilip mezkur mevduat karşılık (munzam) cetvelinin imzalanmasını sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
3.Dava
3. Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci maddeleri ile- 26/87 sayılı yasa ile tadil olunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine aykırı aylık hesap bilançosu tanzim edip imzalama.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 31.12.1999 ile 21.2.2000 tarihleri arasında İddia Makamınca bilinmeyen bir günde, Lefkoşa'da, Kı-brıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediği 1999 Aralık ayı aylık hesap bilançosunda mevduatı eksik bildirmesi için, Banka Genel Müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Bankanın 31.12.1999 tarihi itibarıyla 19,239,647-,101,143 Türk Lirası, 38,650,496 Sterlin, 7,632,636 ABD Doları ve 1,914,559 D.Mark ve 210,985 Kıbrıs Lirasından oluşan TL bazında toplam 57,768,662,879,147TL mevduatının, Halil Okur ve Muhasebe Müdürü Mustafa Aksay tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde 36,-244,420,000,000TL olarak beyan edilip mezkur aylık hesap bilançosunun imzalanmasını sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
4.Dava
4. Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci maddeleri ile 26/87 sayılı yasa ile tadil olunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasının
19(3) maddes-ine aykırı mevduat karşılık (munzam) cetveli
tanzim edip imzalama.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 31.12.1999 ile 17.1.2000 tarihleri arasında İddia Makamınca bilinmeyen bir günde, Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediğ-i mevduat karşılık (munzam) cetvelinde munzam karşılığa tabi mevduatı eksik bildirmesi için, Banka Genel Müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Bankanın 31.12.1999 tarihi itibarıyla munzam karşılığa tabi 19,225,316,579,419 Türk Lirası ve 38,-619,562 Sterlin olan mevduatının, Halil Okur ve Muhasebe Müdürü Mustafa Aksay tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde 2,233,538,334,163 Türk Lirası ve 33,419,562 Sterlin olarak beyan edilip mezkur mevduat karşılık (munzam) cetvelinin imzalanmasını sağladı.
-İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
5.Dava
5. Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci maddeleri ile 26/87 sayılı yasa ile tadil olunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine aykırı tasarruf mevduatı sigorta fonu beyannamesi tanzim edip imzalama.
SUÇUN TAFSİLATI
S-anık, dördüncü davada belirtilen tarih ve mahalde, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediği tasarruf mevduatı sigorta fonu beyannamesinde
mevduat sigorta fonuna tabi mevduatı eksik bildirmesi için, Banka Genel Müdürü Halil Oku-r'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Bankanın 31.12.1999 tarihi itibarıyla mevduat sigorta fonuna tabi 18,974,385,767,472 Türk Lirası, 38,187,895 Sterlin, 6,421,017 ABD Doları, 1,712,667 D.Mark ve 210,972 Kıbrıs Lirası olan mevduatlarının, Halil Okur ve M-uhasebe Müdürü Mustafa Aksay tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde 1,984,385,767,472 Türk Lirası ve 32,987,895 Sterlin olarak beyan edilip mezkur beyannamenin imzalanmasını sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
6. Dava
6. Fasıl 154 Ceza Yasasının 20 ve 22'nci madd-eleri ile 43/97 sayılı yasa ile tadil olunan 74/91 sayılı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yasasının 4. 5(1), 7 ve 17'nci maddeleri ve 448/91 sayılı Nizamnamenin 5'nci maddesine aykırı tasarruf mevduatını sigorta ettirmeme.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, dördüncü- davada belirtilen tarih ve mahalde Banka Genel Müdürü Halil Okur'u tasarruf mevduatını sigorta ettirmemeye teşvik ve tahrik etmek suretiyle, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in KKTC Merkez Bankasına hitaben düzenlediği ve tafsilâtı beşinci davada belirtilen 1999- Aralık ayı tasarruf mevduatı sigorta fonu beyannamesinde, beyan edilmeyen 16,990,000,000,000 Türk Lirası ve 5,200,000 Sterlin mevduatının sigorta ettirilmemesini sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
7.Dava
7. 26/87 Sayılı yasa ile tadil edilen 11/76 Sayılı Bank-alar Yasasının 19(3) maddesine aykırı yıl sonu hesap bilançosu imzalama.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 31.3.1999 tarihinde Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in Gelir ve Vergi Dairesine hitaben düzenlediği ve 31.12.1998 tarihi itibarıyle Türk Lirası bazında -toplam 29,468,135,385,405.55TL. olan mevduatının gerçeğe aykırı olarak 19,779,677,000,000TL, ayrıca, birikmiş toplam 9,893,645,619,443TL zararının ise yine gerçeğe aykırı 29,716,000,000TL kâr olarak beyan edildiği 1998 yıl sonu bilançosunu imzaladı.
İTHA-M OLUNDUĞU SUÇ
8.Dava
8. Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20'nci maddesi ile 14/2000 sayılı Bankalar Yasası'nın 24(1) ve 45(4) maddelerine aykırı dolaylı kredi verme.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 11.4.2000 tarihinde, Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. ile bu Bank-anın sahibi bulunduğu Kıbrıs Kredi İnkişaf Yatırım Şti. Ltd.'in Yönetim Kurulu Başkanı bulunduğu bir esnada, Banka sermayesinin %10'undan fazla, yani %81.22 hissesine sahip ortakları olan 8 Boyacı grubu şirketine (Boyacılar Estates Ltd.; Boypaz Ltd.; Salih- Bros.Ltd.; Merito Ltd.; Boyacı Motor Co. Ltd.; Boyacı Kardeşler Ticaret Ltd.; Axa Pazarlama Ltd.; Karaca Ticaret Ltd.) ve diğer Boyacı Grubu Şirketlerine (Salih Boyacı Ltd., Hexagon Ltd., Euro-Farm Ltd., Astro Hipermarket Ltd., Grosmar Hipermarket Ltd., B-oyacı İnşaat Şirketi Ltd.) Banka zararda olmasına ve özkaynağının yitirilmiş olmasına rağmen, Banka Genel Müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle 31.3.2000 tarihine kadar kullandırılan ve yasal limitleri aşan toplam 4,271,809,262,416 TL krediy-e ilâveten Kıbrıs Kredi İnkişaf Yatırım Şti. Ltd.'nin sahibi bulunduğu Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. Şti. vasıtası ile 1,065,000 Sterlin dolaylı kredi verilmesini sağladı.
İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
9. Dava
9. Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20'nci maddesi ile 14/200-0 sayılı Bankalar Yasası'nın 24(1), 39 ve 45(4) maddelerine aykırı Bankanın mali bünyesinin zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden olma.
SUÇUN TAFSİLATI
Sanık, 11.4.2000 tarihinde, Lefkoşa'da, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in Yönetim Kurulu Başkanı bulunduğ-u bir esnada Banka sermayesinin %10'undan fazla, yani, %81.22 hissesine sahip ortakları olan Boyacı grubunun 8 şirketine (Boyacılar Estates Ltd.; Boypaz Ltd.; Salih Bros. Ltd.; Boyacı Motor Co. Ltd.; Boyacı Kardeşler Ticaret Ltd.; Axa Pazarlama Ltd.; Karac-a Ticaret Ltd.) ve diğer Boyacı Grubu Şirketlerine (Salih Boyacı Ltd., Hexagon Ltd., Euro-Farm Ltd., Astro Hipermarket Ltd., Grosmar Hipermarket Ltd., Boyacı İnşaat Şirketi Ltd.) Bankanın zararda olmasına ve özkaynağının yitirilmiş olmasına rağmen, Banka G-enel Müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik ederek Banka tarafından 31.3.2000 tarihine kadar kullandırılan ve yasal limitleri aşan toplam 4,271,809,262,416 TL krediye ilaveten Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. Şti. vasıtası ile 1,065,000 Sterlin dolaylı kredi v-erilmesini sağlamak suretiyle Bankanın mali bünyesinin zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden oldu.
Alt Mahkeme çoğunluk kararı ile Sanığı, yukarıda teferruatı gösterilen ilk 9 dava dahil, aleyhine getirilen tüm davalardan beraat ettirirken aşağıd-a özetlenen hususlar nedeni ile bu sonuca varmıştır.
1,2,3,4,5,6,8 ve 9. davalar ile ilgili olarak İddia
Makamının, bu suçların suç unsurlarından biri olan "teşvik ve tahrik" unsurunu ispat edemediği kararına varmıştır.
Tanık 7 Halil Okur ve tanık 11 Mus-tafa Aksay'ın en
önemli İddia Makamı tanıkları olduğunu, bunların Sanıkla beraber suç ortağı olduklarını (accomplice), bunlar aleyhine İddia Makamınca herhangi bir dava getirilmediğini, dava getirilecek korkusu içinde ve o psikoloji altında şahadet verip M-ahkemeye doğruyu söylemediklerini, sırf Sanığı mahkûm ettirmek için yalan şahadet verdiklerini alt Mahkeme kabul etmiştir. Nitekim, Mavi 1074'de alt Mahkeme çoğunluk kararında aynen şöyle demiştir:
"...... Halil Okur, suç ortağı olduğu nedeniyle
- kendisini korumak ve sanığın mahkûm olması sonucu
menfaati bulunduğu ve kendisine dava getirilmemesi
yönünde gayret gösterdiği ve bu yönde şahadet
verdiği ve bu nedenle de bir baskı altında şahadet
verdiği görüşündeyiz."
İddia- Makamının duruşma esnasında ibraz ettiği ve
bilâhare bu karar içinde tezekkür edilecek olan bazı emarelerin orijinal (asıl) olmayıp suret olduğu, dolayısıyla, bunlara herhangi bir değer verilemeyeceğini alt Mahkeme kabul etmiş, ve bunlara herhangi bir değ-er vermemiştir.
1,2,3,4,5 ve 6. davalar ile ilgili olarak bankanın
ilgili tarihteki gerçek ve beyan edilmesi gereken mevduatının ne olduğu hususunu İddia Makamının ıspat edemediğini, dolayısıyla suç unsurlarından birinin eksik kaldığını veya ispatlanamadığ-ını alt Mahkeme kabul etmiştir.
7. dava ile ilgili olarak bankanın ilgili tarihte
özkaynağının ne olduğunun ispat edilemediğini kabul etmiş, bu nedenle, inter alia, suç unsurlarının tümünün ispat edilmediği bulgusuna varmıştır.
İstinaf konusu alt Mahkeme- çoğunluk kararı,
iddianamedeki 10 ve 11. davalar dışındaki diğer tüm davalarla ilgili olarak Sanığı yargılama yetkisi olmadığı kararına varmıştır.
İddia Makamı istinafa konu 29 istinaf sebebini aşağıdaki şekilde 7 ana başlık altında özetlemiş ve is-tinafı o şekilde yürütmüştür. Başsavcılığın benimsediği 7 ana başlık şöyle özetlenebilir:
İddia Makamı tanıklarının şahadetlerine itibar
edilmemesi gerektiği hususundaki alt Mahkeme çoğunluk kararı ile sunulan emare belgelerin değer taşımadığı hususundak-i bulgusu ve kararı hatalıdır.
"Teşvik ve Tahrik" unsurunu yanlış ve hatalı tefsir ve
mütalâa ederek Sanığın sarfettiği sözlerin veya talimatın "teşvik ve tahrik" teşkil etmediği hususundaki alt Mahkeme çoğunluk kararı hatalıdır.
Banka kayıtlarının ibraz e-dilmediği ve bu konuda başka
şahadet de ibraz edilmemesi nedeni ile bunun şüphe yarattığı hususundaki alt Mahkeme çoğunluk kararı hatalıdır. Keza şube mizanlarının banka defteri kebir mizanları ve "public document" kapsamında olmadığı hususundaki kararı h-atalıdır.
Sanığın Mahkemedeki yeminsiz beyanınında, aleyhine
getirilen davalar ile ilgili verdiği izahatın makul bir izahat olduğu yönündeki bulgu ve kararı yanlış ve hatalıdır.
1,065,000 (Bir Milyon Altmış Beş Bin) Sterlin'in
kredi ve/veya dolaylı kredi o-lmadığı hususundaki alt Mahkemenin çoğunluk kararındaki bulgu ve kararı hatalıdır.
Sanık aleyhine getirilen ve sanığın oybirliği ile
beraat ettirildiği 10,11 ve 12 inci davaların makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmediği hususundaki alt Mahkeme kara-rları hatalıdır.
10 ve 11. davalar dışındaki davalardan Mahkemenin
sanığı yargılama yetkisi olmadığı yönündeki alt Mahkemenin çoğunluk kararı hatalıdır.
İstinafa konu kararları, tüm zabıtlar, emareler ve gerek İstinaf Eden tarafın gerekse Aleyhine -İstinaf Edilen tarafın öne sürdüğü argümanlar ışığında tezekkür edip bu istinafı karara bağlamak görevimizdir.
Tamamen yasal bir konu olduğu için ilk olarak 10 ve 11. davalar dışındaki davaları Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisi bulunmadığı yön-ündeki kararı ele alıp onu incelemeyi uygun gördük. Mavi 1159'da alt Mahkeme çoğunluk kararında konuya ilişkin olarak aynen şöyle demiştir:
"...... 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 31(1)
maddesinin düzenlediği Ağır Ceza Mahkemesinin
yar-gılama yetkisi yürürlükteki yasalarla sınırlıdır.
Yürürlükten kaldırılan Yasalarla ilgili olarak
işlenen suçlarda yargılama yetkimiz yoktur. Bu
nedenle ithamnamedeki 10 ve 11'nci davalar dışındaki
diğer davalarla ilgili yargılam-a yetkimiz olmadığı
görüşündeyiz. Bu hususta bulgu yaparız. Bu nedenle
ve bu gerekçe ile Sanığın 10 ve 11'nci davalar
dışındaki davalardan beraat ettirilmesi gerekir."
Dava konusu ithamname incelendiğinde, Sanık aleyhine getiril-en 1,2,3,4,5 ve 7. davaların 26/87 sayılı Yasa ile tadil edilen 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine istinat ettirildiği görülmektedir. Aynı şekilde 8 ve 9. davalar da 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının ilgili maddelerine (24(1), 39, 45(4)) isti-nat ettirilmiştir. 6. dava ise 43/97 sayılı Yasa ile tadil olunan 74/91 sayılı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yasasının ilgili maddelerine ve 448/91 sayılı Nizamnamenin ilgili maddesine istinat ettirilmiştir.
1,2,3,4, 5 ve 7. davalara dayanak teşk-il eden ve 11/76 sayılı Yasayı tadil eden 26/87 sayılı Bankalar (Değişiklik) Yasası, 10. maddesi mucibince 1.6.1987 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak o tarih itibarı ile yürürlüğe girmiş ve ondan önce yürürlükte bulunan ve 21.4.1976 tarihli Resmi Gazete-'de yayınlanarak o tarih itibarı ile yürürlüğe giren 11/76 sayılı Yasayı tadil etmiştir. Sanık, aleyhine getirilen 1 ve 2. davalarla 31.1.1997 ile 6.3.1997 tarihleri arasında bu Yasanın ilgili maddelerine (19(3) maddesi) karşı suç işlemekle itham edilmişt-ir. 3,4 ve 5. davalarda ise yine aynı Yasanın 19(3) maddesi hilafına 31.12.1999 ile 21.2.2000 tarihleri arasında suç işlemekle itham edilmiştir. 7. davanın suç tarihi ise ithamnamede 31.3.1999 olarak gösterilmiştir. Sanığın aleyhine getirilen bu istinaf- konusu dava, daha önceden de belirtildiği gibi, 12.9.2002 tarihinde dosyalanmıştır. 14/2000 sayılı Bankalar Yasası, 55. maddesi mucibince Resmi Gazete'de yayın tarihi olan 14.2.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ve aynı Yasanın 53. maddesi mucibince de bu -tarihten önce yürürlükte bulunan 11/76 sayılı Bankalar Yasasını, 26/87 sayılı tadil Yasası ile birlikte, aynı tarih itibarı ile yürürlükten kaldırmıştır. Sanık, aleyhine getirilen davalar mucibince Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18.9.2002 tarihinde- yargılanmaya başlanmıştır. Bu çerçevede durum incelendiğinde, Sanığın yargılanma tarihinde aleyhine dosyalanan 1,2,3,4 ve 5'nci davalara dayanak teşkil eden yasalar yürürlükte değildi, yerlerini 14.2.2000 tarihinde yürürlüğe giren 14/2000 sayılı Yasa'ya -bırakmışlardı. Bir sanığın yargılandığı tarihte ve itham olunduğu fiili işlediği tarihte, o fiilin suç olduğunu öngören Yasa yürürlükte değilse, Fasıl I tefsir Yasasının 10 uncu maddesi gibi hükümlerin yokluğunda o sanığın o davadan beraat etmesi normald-ir. Konuya ilişkin olarak Halsbury's Laws of England, Third Edition, Vol.36, sayfa 469, paragraf 714'de aynen şöyle denmektedir:
"714. The general principle is that an enactment
which is repealed is to be treated, except as to
transactio-ns past and closed, as if it had never
existed. What has been done and perfected cannot
be disturbed, but the enactment cannot be looked to
for assistance for any further purpose. The
operation of the principle is, however, subject -in
every case to any savings which may be made,
expressly or by implication, by the repealing
enactment; and in most cases it is subject also to
the general statutory provisions now in force as to
the effects of repeal."
A-nayasamızın 18(1) maddesi de aynı paralelde hükümler içermektedir. Anayasamızın 18(1) maddesi aynen şöyledir:
"18(1) Kimse, işlendiği zaman yasaca suç teşkil
etmeyen bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu
sayılamaz; herhangi bir suç için, -işlendiği zaman
yasanın bu suç için koyduğu cezadan daha ağır bir
cezaya çarptırılamaz."
Haliyle fiil işlendiğinde fiilin suç olduğunu öngören Yasa var ise, ancak yargılama tarihinden önce o Yasa yürürlükten kaldırılmışsa kişi veya Sanık- normal olarak işlediği fiilden ötürü duruşma tarihinde suçlu bulunamaz. Bu normal bir prensiptir, ancak, hukukta birçok meselede olduğu gibi bu prensip yalnız başına durmamaktadır ve birçok prensipler de zihinde tutularak okunup değerlendirilmelidir.
- 26/87 sayılı Yasa ile tadil edilen 11/76 sayılı Yasanın 19(3) maddesi aynen şöyle idi: (ki, sanık aleyhine getirilen 1-5 ve 7. davalar aynen bu maddeye istinat ettirilmiştir).
"19.(3) Bankaların, mahkemelerle resmi dairelere
hitaben düzenl-edikleri veya yayınladıkları
belgelerde, yapılan gerçeğe aykırı beyanlardan
dolayı bu belgeleri veya bunların düzenlenmesine
esas olan her türlü belgeleri imza edenler bir
suç işlemiş olurlar ve mahkumiyetleri halinde
görev- ve ilgilerine ve fiile katılma derecelerine
göre yedi yıla kadar hapis veya 20,000,000 Türk
Lirasına kadar para cezasına veya her iki cezaya
birden çarptırılabilirler."
14/2000 sayılı Bankalar Yasası, 26/87 ile tadil edilen 11/76- sayılı Yasayı yürürlükten kaldırırken, ilga edilen 19(3) madde gibi aynı benzer bir maddeyi korumuş, ancak, bu maddeden suçlu bulunan bir kişiye verilebilecek para cezasının miktarını 15 Milyar TL'na kadar yükseltmiştir. 14/2000 sayılı Yasanın 45(3) madd-esi ise aynen şöyledir:
"45.(3) Bankaların mahkemelerle resmi dairelere
muhatap düzenledikleri veya yayımladıkları
belgelerde yapılan gerçeğe aykırı beyanlardan
dolayı bu belgeleri veya bunların düzenlenmesine
esas olan h-er türlü belgeleri imza edenler görev
ve ilgilerine ve fiile katılma derecelerine göre
bir suç işlemiş olurlar ve mahkumiyetleri halinde
15 Milyar Türk Lirasına kadar para cezasına veya
7 yıla kadar hapis cezasına veya her iki ceza-ya
birden çarptırılabirler."
Bundan görülmektedir ki 14/2000 sayılı Yasa, aynı fiili suç kabul etmiş ancak bu maddeden mahkûm olacak kişinin çarptırılabileceği para cezasının miktarını artırmıştır. Yegane değişiklik budur. Bu husus tartış-ılmakta olan konuyu nasıl etkiler? Bunu değerlendirmek için Fasıl I Tefsir Yasasının ilgili hükümlerine göz atmakta fayda vardır. 1935 yılında esas olarak yürürlüğe giren bu Yasanın 10(1) ve 10(2)(e) madde hükümleri konu ile ilgilidir. Tercüme hataların-a fırsat vermemek için aynen yasadan alıntı yapmak uygun olacaktır.
"10(1) Where a Law repeals and re-enacts,
with or without modification, any provision
of a former Law, references in any other Law
to the provision so repealed, sha-ll, unless
the contrary intention appears, be construed
as references to the provision so re-enacted.
(2) Where a Law repeals any other
enactment, then, unless the contrary intention
appears, the repeal shall not-
........-................................
........................................
........................................
........................................
(e) affect any investigation, legal proceedings,
or remedy in respect of any such right,
- privilege, obligation, liability, penalty,
forfeiture, or punishment as aforesaid,
and any such investigation, legal proceedings,
or remedy may be instituted, continued, or
enforced, and any such penalty, fo-rfeiture, or
punishment may be imposed, as if the repealing
Law had not been passed."
Bu maddenin özü- İngiltere'den alınmıştır. Dolayısıyla, İngiltere'de ne şekilde tefsir edilip uygulandığı önem taşımaktadır. Maddenin kökünü Interpretation Act 1889 oluşturmaktadır. (Bak: The Complete Statutes of England, 1930, vol,18, page 992-994) The Interpretation A-ct, 1889, madde 11(2) aynen şöyledir:
"(2) Where an Act passed after the year one
thousand eight hundred and fifty, whether before
or after the commencement of this Act, repeals
wholly or partially any former enactment and
subs-titutes provisions for the enactment
repealed, the repealed enactment shall remain
in force until the substituted provisions come
into operation."
Halsbury's Law Of England'da (Third Edition, Volume 36,
Sayfa 474, Paragraf 719) konu -ile ilgili olarak "Substitution and re-enactment" başlığı altında aynen şöyle demektedir:
"719. Where an Act passed aft-er 1850 repeals
wholly or partially any former enactment and
substitutes provisions for the enactment repealed,
the repealed enactment remains in force until the
substituted provisions come into operation.
Where any Act p-assed after 1889 repeals
and re-enacts, with or without modification, any
provisions of a former Act, references in any other
Act to the provisions so repealed are, unless the
contrary intention appears, to be construed
as refere-nces to the provisions so re-enacted."
Bunlar incelendiğinde Fasıl I Tefsir Yasası, 1850 ile 1889 tarihleri arasında fark- gözetmediğine göre Fasıl I hükümleri şüphe bırakmayacak kadar sarihtir ve bir yasada görülen hükmün ilga edilip yerine yeni yasada ayni veya büyük ölçüde benzer bir hükmün konması halinde Yasa Koyucu, zincirde hiçbir kopukluk öngörmemiştir.
Tüm bu-nları zihinde tutarak konu incelendiğinde, alt Mahkemenin tadil edilmiş şekli ile 9/76 sayılı Yasanın 31(1) maddesinde yer alan "yürürlükteki" sözcüğünü yanlış değerlendirdiği ve Sanık aleyhine getirilen 1-5 ve 7. davanın istinad ettirildiği yasanın yürürl-ükten kaldırılmış olması hasebiyle o davalardan Sanığı yargılamaya yetkisi olmadığı hususundaki kararı hatalıdır, çünkü yukarıda iktibas edilen Fasıl I Tefsir Yasasının ilgili maddesi böyle bir tefsire manidir. 9/76 sayılı yasanın 31(1) maddesi aynen şöyl-edir:
"31. (1). Anayasa kuralları saklı kalmak koşuluyla,
Ağır Ceza Mahkemesi yürürlükteki Ceza
Kanunu veya diğer yasalar ile cezalan-
dırılabilen ve aşağıda gösterilen suçlarla
itham edilen- kişileri yargılamaya yetkilidir-
Kuzey Kıbrıs Türk Cuymhuriyeti Devleti
ülkesinde işlenen suçlar;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti
sınırları dışında Kıbrıs'ta işlenen
suçlar;
Yabancı bir ülkede Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Devleti hizmetinde iken bi-r Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti yurttaşı tarafından işlenen suçlar;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti
nezdinde kaydı olan bir gemi veya uçakta işlenen suçlar;
Yasa ile gösterilen diğer yerlerde veya hallerde işlenen suçlar."
(underline supp-lied)
Görülebileceği gibi alt Mahkeme bu konuda hata yapmıştır. Alt Mahkemenin tefsirine icabet etmek, yasaların tefsir prensiplerine aykırıdır ve Fasıl I hükümlerini hiçe saymak anlamına gelir. Bu hatayı gidermek de bu Mahkemenin görevidir. Bura-da söylenenler, mutadis mutandis, 6,8 ve 9. davalara da şamildir. Şöyle ki; Sanık aleyhine getirilen 8. dava 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 24(1) ve 45(4) maddelerine istinat ettirilmiştir. 39/2001 sayılı Yasanın 58 ve 60. maddeleri mucibince bu Yasa -23.11.2001 tarihinde yürürlüğe girerken bir önce yürürlükte bulunan 14/2000 sayılı Yasayı yürürlükten kaldırmış, ancak, eski Yasada 24(1) ve 45(4) maddelerine benzer yeni maddeler ihdas etmiştir. Meselâ 14/2000 sayılı Yasanın 24(1) hükmü aynen yeni Yasada -da 24(1) madde olarak korunmuştur.
9. dava 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 24(1), 39, 45(4) maddelerine istinat ettirilmiştir. Bu maddeler 14/2000 sayılı Yasanın tümü ile birlikte 39/2001 sayılı Yasanın az önce değinildiği gibi 58 ve 60. maddeleri- ile 23.11.2001 tarihinde yürürlükten kaldırılırken aynı tarihte yürürlüğe giren 39/2001 sayılı Yasada benzeri hükümler ve cezalar cezaları artırılarak korunmuştur.
6. dava 43/97 sayılı Yasa ile tadil edilen 74/91 sayılı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fon-u Yasasının 4,5(1), 7 ve 17. maddeleri ile ithamnamede gösterilen Nizamnameye istinat ettirilmiştir. Bu Yasada, yukarıdaki maddelerde öngörülen hükümler 10.3.2000 tarihinde yürürlüğe giren 21/2000 sayılı Yasa ile, bir önceki Yasa ilga edilirken aynı hüküm-ler 21/2000 sayılı Yasada korunmuştur. Tablonun tamamlanması amacı ile şunun da belirtilmesi yerinde olur ki 21/2000 sayılı Yasa da 23.11.2001 tarihinde yürürlüğe giren 40/2001 sayılı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yasası ile ilga edilmiş, ancak ilgili ma-dde hükümleri 40/2001 sayılı Yasa hükümlerinde cezası artırılarak aynen korunmuştur. Dolayısıyla, yukarıda 1,2,3,4,5 ve 7. davalar ile ilgili olarak alt Mahkemenin yaptığını söylediğimiz hatalar, mutadis mutandis aynen 6,8 ve 9. davalara da şamildir ve b-u hataları gidermek de yukarıda değinildiği gibi bu Mahkemeye düşen bir görevdir.
Alt Mahkemenin yetkisine yönelik istinafı yukarıdaki şekilde karara bağladıktan sonra, alt Mahkemenin çoğunluk kararı ile aleyhine getirilen tüm davalardan beraat ed-en Sanığın beraat kararına karşı yapılan istinafı şimdi tezekkür etmemiz gerekmektedir. Sanık aleyhine getirilen 8 ve 9. davalar hariç diğer davaların olguları ile ilgili olarak da taraflar arasında görüş ayrılığı olduğu istinafın duruşması esnasında sabi-t olmuştur. 8 ve 9. davaların olguları ile ilgili olarak ise taraflar arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Sanığın avukatı istinafın duruşması esnasında 8 ve 9. davanın olguları ile ilgili olarak esas İddia makamı tanığı No.7 Halil Okur'un şahadetinin -doğru olduğunu teslim etmiştir. Müdafaa bu şahidin genel olarak ve diğer davalar ile ilgili olarak verdiği şahadeti yanlış ve yalan olarak değerlendirirken veya doğruyu yansıtmadığı şekilde ifade ederken 8 ve 9. davalar ile ilgili olarak İddia Makamının i-braz ettiği şahadeti doğru olarak kabul etmiştir. Aslında 8 ve 9. davanın olguları emareler ile de desteklenmektedir. Taraflar arasındaki esas ihtilâf bu olguların ne şekilde tefsir edileceği veya bu olgulardan ne sonuç çıkarılacağıdır. İddia Makamı da b-u davalar ile ilgili istinafın duruşması esnasında alt Mahkeme çoğunluk beraat kararını eleştirirken Mahkemenin bu olguları yanlış değerlendirdiği üzerinde durmuştur. Taraflar arasında 8 ve 9. davanın olguları ile ilgili olarak görüş ayrılığı olmadığı hus-usunu gözönünde bulundurarak önce bu davalardaki beraat kararına karşı yapılan istinafı incelemeyi uygun gördük. 8 ve 9. davaların olgularını özetlemeden önce, davanın kökeninde yatan ve yine emarelerle desteklenmiş bulunan meselenin kökenindeki olguları,- ilgili zamanda bankadaki tabloyu çizmek açısından aktarmayı uygun görüyoruz.
Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. bu isim altında 26.1.1978 tarihinde Fasıl 113 Şirketler Yasasının 3. maddesi tahtında hisselerle mahdut mes'uliyetli (a company limited by shares)- bir şirket olarak kuruldu. (public company as opposed to a private company). Kuruluş onay belgesi emare 1 olarak emareler arasında bulunmaktadır. Banka'ya 8.5.2000 tarihinde Devletçe el konulduğunda o tarih itibarıyle yetkili sermayesi (authorised capit-al) 1,500,000,001,200TL (1 Trilyon 500 Milyar Bin 200TL idi), ve bu rakam beheri 360TL değerinde eşit hisselere bölünmüştü. Bir başka deyişle bankanın yetkili sermayesi her birinin itibari kıymeti 360TL olan 2 Milyar, 532 Milyon, 563 Bin 961 adet hisseye -bölünmüştü. Bu kayıtlı sermayenin yarısı isdar edilmiş ve ödenmişti. Yani, bankanın 911,723,025,960TL (Dokuz Yüz On Bir Milyar, Yedi Yüz Yirmi Üç Milyon, Yirmi Beş Bin, Dokuz Yüz Altmış TL) ödenmiş sermayesi vardı. Emareler arasında bulunan emare 3 belg-eye göre bankanın 8.5.2000 tarihinde 886 adet hissedarı bulunmakta idi. Ekonomi ve Maliye Bakanlığının 8.5.2000 tarihli kararı ile Devletçe bankanın yönetimine el konulduktan sonra banka 9.10.2000 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile Tasarruf Mevduatı Sig-orta Fonuna devredildi ve bilâhare de Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 25.6.2001 tarihli kararı ile bankanın tasfiyesi emrolundu (winding up). Tasfiye kararı 2 nedene dayanmaktadır:
Banka borçlarını ödemekte acze düştü,
Şirketin, yani, bankanın tek hissedarı kal-dı.
Banka halen tasfiye halinde olan bir şirkettir. Bankanın 8.5.2000 tarihindeki direktörlerini gösteren Direktörler Onay Belgesi emare 2, bankanın 8.5.2000 tarihindeki hissedarlarını gösteren hissedarlar onay belgesi emare 3, Devletin bankaya el koyduğu- tarih olan 8.5.2000 tarihindeki bankanın kayıtlı sermayesini gösteren onay belgesi emare 4 olarak emareler arasında bulunmaktadır. Emare 3'deki hissedarlar listesinden de görülebileceği gibi Sanığın şahsına ve ailesine ait 8 şirket bankada hissedardır.
-
Bu şirketler, Axa Pazarlama Ltd, Boyacı Kardeşler Ticaret Ltd, Boyacı Motor Co Ltd, Boyacılar Estates Ltd, Boypaz Ltd, Karaca Ticaret Ltd, Merito Ltd ve Salih Bros Ltd olup bankanın 8.5.2000 tarihi itibarı ile isdar edilmiş toplam hisse sayısı olan 2-,532,563,961 (2 milyar, 532 milyon 563 bin 961) adet hissesinin 2,056,840,155 (2 milyar 56 milyon 840 bin 155) adetine kendi aralarında muhtelif oranlarda sahiptiler. Bu miktar bankanın toplam hisse sayısının %81.22'sine tekabül etmektedir. (Emare 53 Şir-ket Ana Sözleşme ve Tüzük'e göre (Madde3) herhangi bir şahıs veya aile, bankanın %5 oranından daha fazla bir oranda hisseye sahip olamaz. Bu %81.22 oran Tüzüğün 3'üncü maddesi ile nasıl bağdaşır, bu konuda özellikle yorum yapmak istemeyiz, çünkü, bu husus- ne alt Mahkemede ne de istinafın duruşması esnasında konu edilmiş değildir). Axa Pazarlama Ltd Şirketinin Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 5 ve 6, Boyacı Kardeşler Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Em-are 10 ve 11, Boyacı Motor Co. Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 12 ve 13, Boyacılar Estates Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 16 ve 17, Boypaz Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörle-r Onay Belgesi Emare 18 ve 19, Karaca Ticaret Şirketi Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 21 ve 23, Merito Ltd'in Hissedarlar Onay Belgesi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 25 ve 26 ve Salih Bros Ltd'in Hissedarlar Onay Belg-esi ile Direktörler Onay Belgesi Emare 29 ve 30 olarak alt Mahkemeye duruşma esnasında sunulmuş olup dosyada mevcuttur.
Yukarıda sözü edilen emarelerden de görülebileceği gibi hissedarlardan Axa Pazarlama Ltd'in direktörleri ilgili tarihte sanığın o-ğlu Mustafa Boyacı ve kızları Mine Özgürgün ile Mahan Müge Denktaş idi. Bu şirketin hissedarları aynı tarihte Havva Akın, Mustafa Boyacı, Mine Boyacı (Özgürgün) ve sanık Salih Boyacı idi. Boyacı Kardeşler Ltd'in aynı tarih itibarı ile direktörleri Mustaf-a Boyacı, Mine Özgürgün, hissedarları Mahan Müge Denktaş, Mustafa Boyacı, Mine Özgürgün, sanık ve yine Boyacı ailesine ait olan Hexagon Ltd Şirketi idi. Boyacı Motor Co Ltd'in direktörleri Mustafa Boyacı ve Mine Özgürgün, hissedarları Mine Özgürgün, Mine -Özgürgün'ün oğlu Salih Özgürgün ve Hexagon Ltd'dir. Boyacılar Estates Ltd Şirketinin direktörleri Mahan Müge Denktaş, Mine Salih Boyacı (Özgürgün), hissedarları ise Mine Salih Boyacı, Mustafa Salih Boyacı, Mahan Müge Denktaş ve Hexagon Ltd. Şirketidir. B-oypaz Ltd'in direktörleri Mustafa Boyacı, Mine Özgürgün, hissedarları ise sanığın oğlu Mustafa Boyacı, Salih Boyacı, (sanık) ve Hexagon Ltd Şirketidir. Karaca Ticaret Şirketi Ltd'in direktörleri Mustafa Boyacı, Mine Özgürgün, Mahan Müge Denktaş, hissedarl-arı ise Ömer Paşa, Salih Boyacı'nın eşi Ayşe Güler Boyacı, oğlu Mustafa Boyacı ve sanık durumunda olan Salih Boyacı'dır. Merito Ltd'in direktörleri Mustafa Boyacı, Mine Özgürgün, Mahan Müge Denktaş, hissedarları Meral Kayaş, Mustafa Boyacı ve yine sanık d-urumunda olan Salih Boyacı idi. Salih Bros Ltd'in direktörleri Mustafa Boyacı ve Mine Özgürgün, hissedarları ise Mahan Müge Denktaş, Mustafa Boyacı, yine sanık durumunda olan Salih Boyacı ve Hexagon Ltd'dir. Hexagon Ltd'in direktörleri, Mahan Müge Denkta-ş, Mustafa Boyacı, Mine Özgürgün, hissedarları ise yine Mahan Müge Denktaş, Mustafa Boyacı ve Mine Özgürgün'dür.
Yukarıda belirtilen Şirketler ilgili tarihlerde yukarıda verilen bilgilerden de görülebileceği gibi Boyacı ailesine ait olup, onların kon-trolunda bulunan Şirketlerdi. Sanık durumunda olan Salih Boyacı, Kıbrıs Kredi Bankası Ltd'in Haziran 1983 yılından, Devletin Bankaya elkoyduğu tarih olan 8 Mayıs 2000 tarihine kadar Bankanın aralıksız Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmıştır. Daha önce de İ-dare Meclisi Üyesi görevinde bulundu. Emare 2 Direktörler Onay Belgesine göre 8.5.2000 tarihinden önce Direktörler Kurulu Adem Kaan V. Kaner, Enver Öztoprak, Ferruh Özruh, Memduh Erdal, sanık durumunda olan Salih Boyacı (Başkan), Zafer Niyazi ve Halil Oku-r'dan oluşmakta idi. Şirketin Sekreteri ilgili tarihte Memduh Erdal idi. Banka 9.10.2000 tarihinde Bakanlar Kurulunun E 1666/2000 sayılı kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna alınmış olup, halen yukarıda da değinildiği gibi, tasfiye halinde olan bi-r şirkettir.
Meselenin kökeninde yatan olguları yukarıdaki şekilde özetledikten sonra şimdi de ihtilâf konusu olmayan 8 ve 9. davanın olgularını özetlemede fayda görüyoruz. Bu olgular aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Nisan 2000 tarihinde banka zorda- idi veya en azından likit sıkıntısı çekmekte idi. Müdafaanın iddiasına göre Sanık, bankaya kaynak bulmak için ailesine ait bazı gayrımenkulleri satmayı, elde edeceği parayı bankaya yatırmayı düşündü, ancak bunu direkt olarak yapmaktansa bir şirket kurup -onun vasıtası ile emlak alım satım işi yapmaya karar verdi. Bu vesile ile Erdal & Co. kendine Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. isminde bir şirket kurdu. Şirket 11.4.2000 tarihinde tescil edildi ve kuruluş onay belgesi emare 37 olarak emareler arasında görü-lmektedir. Emare 36 şirketin hissedarlarını göstermektedir ve buna göre şirketin 2 hissedarı vardır (bu durumda şirket bir hususi şirkettir) (private company). Şirketin yetkili sermayesi emare 36'ya göre 1 Milyar Türk Lirası olup beheri 1 Milyon TL kıyme-tinde 1000 adet hisseye bölünmüştür ki bunların 999 adeti Kıbrıs Kredi İnkişaf ve Yatırım Şirketi Ltd.'e ait olup diğer bir hissesi de Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'e aittir. Emare 38'e göre 8.5.2000 tarihi itibarı ile şirketin Can Bartu Özçimen ve Mustafa Ze-ybek isimli 2 direktörü vardı, Mustafa Zeybek aynı zamanda emare 38 belgeye göre şirketin sekreteri idi. Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'in %99.9 hissesi Kıbrıs Kredi İnkişaf Yatırım Şirketi Ltd.'e ait olduğu ihtilâf konusu değildir. Kıbrıs Kredi İnkişaf Y-atırım Şirketi Ltd.'in %99 hissesi de Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'e ait olduğu da ihtilaf konusu değildir. Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in da %81.22 hissesi yukarıda değinildiği gibi sanık ve ailesine ait 8 şirkete aitti.
İlgili tarihte Kıbrıs Kredi Bank-ası Ltd.'in genel müdürü olan İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur'a sanık, ailesine ait bazı gayrımenkul malları satın alması için Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'e, bankanın 1 milyon 65 bin Sterlin borç vermesi hususunda talimat verdi ve bu parayı da hangi- hesaba yatıracağını da oğlu Mustafa'ya sormasını söyledi. Bu hususların doğru olduğu istinafın duruşması esnasında Müdafaa tarafından teslim edilmiştir. İlâveten Sanık emare 92'de görülen 23 adet gayrımenkulü Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'nin ceman 1 M-ilyon 65 Bin Sterlin'e satın alacağını Halil Okur'a söyledi ve emare 92'de teferruatı görülen gayrımenkullerin listesini, her parça malın kendi takdir ettiği bedelini de gösterir şekilde yazarak Halil Okur'a gönderdi. Bu liste, emare 92 olarak, Mahkemeye -ibraz edilen emareler arasında durmaktadır. Her parça gayrımenkulün kaça satılacağı veya Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'in her parça gayrımenkulü kaça satın alacağı emare 92 listede teker teker görülmektedir ki bunların yekünü 1 Milyon 65 Bin Sterlin'e ba-liğ olmaktadır. Sözü edilen 23 adet gayrımenkulün 2 adedi Sanığın kızı Mine Özgürgün'e (yarı hisse olarak) ait olduğu emare 92'den görülmektedir. Diğer 4 parça gayrımenkulün ikisi kâmilen, diğer ikisi de yine yarı hisse olarak Sanığın diğer kızı Müge Den-ktaş'a ait olduğu, 13 parça gayrımenkulün Sanığın oğlu Mustafa Boyacı'ya kâmilen ait olduğu, bir parça gayrımenkulün Salih Boyacı Ltd.'e kâmilen ait olduğu, geri kalan 3 parça gayrımenkulün ikisinin yarı hissesi Boyacılar Estates Ltd.'e ait olduğu, son par-ça gayrımenkulün ise kâmilen Boypaz Ltd.'e ait olduğu emare 92'de açıkça görülmektedir. Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'in direktörü Can Bartu Özçimen ve sekreteri Mustafa Zeybeğin imzalarını taşıyan ve emare 94 olarak Mahkemeye sunulan Yönetim Kurulu kara-rına göre Sanığın belirlediği rakama, emare 92'nin içerdiği listedeki gayrımenkulleri şirketin satın alması için 11.4.2000 tarihinde Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. bir borçlanma kararı almıştır. Emare 94'de görülen karar yine istinafın duruşması esnasında- Müdafaanın teslim ettiği gibi Sanığın talimatı üzerine banka genel müdürü Halil Okur tarafından hazırlanmış ve ilgililere imzalatılmıştır. Sanığın Halil Okur'a verdiği talimata istinaden 13.4.2000 tarihinde, bir yandan alıcı sıfatı ile Kıbrıs Kredi Emlak- Agency Ltd.'in, diğer yandan satıcı sıfatı ile de Boypaz Ltd., Boyacılar Estates Ltd., Salih Boyacı Ltd., Mine Özgürgün, Müge Denktaş ve Mustafa Boyacı'nın imzalarını taşıyan 13.4.2000 tarihli konu gayrımenkuller için bir satış mukavelesi akdolunmuş ve Sa-nığın talimatına atfen bu satış mukavelesi sözü edilen kişiler tarafından imzalanmış ve Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. sözü edilen 23 adet gayrımenkulü ceman 1 Milyon 65 Bin Sterlin'e satın almayı taahhüt etmiştir. Bu satış mukavelesi emare 95 olarak emar-eler arasında durmaktadır. 14.4.2000 tarihinde satıcılardan Mine Özgürgün, Müge Denktaş ve Mustafa Boyacı, sahibi oldukları emare 95'e konu gayrımenkullerin tapu muamelelerini yapmak üzere Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'i vekil tayin etmişlerdir. Bu vekâ-letname emare 96 olarak emareler arasında durmaktadır. Burada vurgulanması gereken husus, satıcılardan Boypaz Ltd., Boyacılar Estates Ltd. ve Salih Boyacı Ltd.'in bu vekâletnamede imzalarının bulunmadığıdır. Taraflar mutabıktırlar ki bu tapu muamelelerin-in gerçekleşmesi için alıcı sıfatı ile Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'in satış anlaşmasına göre ödemekle yükümlü olduğu tapu transfer ücreti 130 Bin Sterlin civarında bir rakama baliğ olacaktı. (Bak: Mavi 335A). Bu rakamın yüksek görülmesi üzerine sanığı-n talimatı ile tapu muamelesinden vazgeçilip konu gayrımenkuller bankanın Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'e 1 Milyon 65 Bin Sterlin "kredi" vermesine mukabil Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. lehine 13.4.2000 tarihinde ipotek edildi. 6 adet orijinal ve 1 adet foto-kopi ipotek senedi 13.4.2000 tarihli olup emare 97'de görülmekte ve tümü de Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'e "kredi" vermesine "veya diğer banka kolaylıklarında bulunmasına" karşılık konu gayrımenkullerin bankaya ipoteğe verild-iğine dair hükümler içermektedir. Duruşma esnasında tarafların Mahkemeye yaptıkları beyanlara göre ipotek muamelelerinin 10 Milyar 78 Milyon 405 Bin TL'ye baliğ olduğu ve bu rakamın satıcılar tarafından ödendiği taraflarca Mahkemeye müştereken beyan edilm-iştir. Bilâhare 2.5.2000 tarihinde bu ipotekler de feshedilmiştir. İpoteklerin feshedilme nedeni şudur: 21.4.2000 tarihinde Ekonomi ve Maliye Bakanlığında bir toplantı yapıldı. Toplantıya Banka İdare Meclisi Başkanı sıfatı ile sanık, ilgili tarihte bank-anın Genel Müdürü İddia Makamı Tanığı No.7 Halil Okur, Merkez Bankası Başkanı, Ekonomi ve Maliye Bakanı Müsteşarı, Para Kambiyo Müdürü ve sair ilgili kişiler katıldı ve toplantıda bankanın likit durumu görüşüldü. Toplantıda sanığa bankanın likit durumunu -güçlendirmek için ne katkıda bulunacağı soruldu, sanık cevaben Devlet leyhine bir kısım gayrımenkulleri ipotek verebileceğini söyledi. Bu gayrı menkuller bankaya Emare 97 ile ipotek edilen gayrımenkuller idi. Tapu Müdürünün, bunlar Devlet leyhine 2'inci -ipotek olmasın önerisi üzerine ipotekler, 1'inci ipotek Devlet leyhine tekrar ipotek edilmek ve 2'inci ipotek olarak banka leyhine yapılmak üzere 2.5.2000 tarihinde feshedildi. Neticede, bilâhare, ipotek muameleleri gerçekleşmedi ve ipotekler feshedilmiş -oldu ve konu gayrı menkullerde serbest bir şekilde kaldı.
Tarih sırasına göre (chronologically) emarelere istinaden 8 ve 9. davalar ile sınırlı olguları yukarıdaki şekilde özetledikten sonra şimdi de yine tarih sırasına göre ve yine emarelere ist-inaden emare 93 ile Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. tarafından Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'e verilen 1 Milyon 65 Bin Sterlin ile ilgili işlemlere göz atmada fayda vardır. 1 Milyon 65 Bin Sterling 11.4.2000 tarihinde emare 64, 3 no'lu kasa fişi ile Kıbrıs Kred-i Emlak Agency Ltd.'e borç verilirken aynı tutardaki karşılığı olan 1 milyon 65 bin Sterlin aynı tarihte emare 64'deki 4 no'lu kasa fişi ile sanığın oğlu Mustafa Salih Boyacı'nın, bankanın Lefkoşa şubesindeki 231811 numaralı hesabına yatırıldı. Yani, 1 -milyon 65 bin sterlin borcu olan Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd. oldu, parayı alan ise Mustafa Boyacı oldu. Mustafa Salih Boyacı'nın sözü edilen bu hesabına, emare 64'de görülen 1 numaralı kasa fişi ile Kıbrıs Kredi İnkişaf Yatırım Şirketi Ltd.'den bu dava- ile ilgili olmayan 120,000 Sterlin daha 11.4.2000 tarihinde yatırıldı. Bu durumda Mustafa Salih Boyacı'nın bu 2 muameleden önce 2250 Sterlin borçta olan 231811 no'lu hesabın artı bakiyesi 1 Milyon 65 Bin Sterlin+120,000 Sterlin-2250 Sterlin= 1 Milyon 182- Bin 750 Sterlin oldu. Bu paradan 14.4.2000 tarihinde emare 64'de görülen 6 numaralı dekont ile Salih Boyacı Ltd.'in Lefkoşa şubesindeki 213132 no'lu hesabına 4500 Sterlin, Astro Hipermarket'in 230703 no'lu hesabına 14.4.2000 tarihinde emare 64'deki 7 no'-lu dekont ile 1250 Sterlin, geri kalan
1 Milyon 177 Bin Sterlin'den 697,000 Sterlin aynı tarihte emare 64'deki 8 no'lu dekont ile 1 milyon 105 bin ABD dolarına çevrilerek bu miktarın 600 Bin Doları emare 64'deki 9 no'lu dekont ile 231417 no'lu Hexagon Ltd-. hesabına, 10 numaralı dekont ile 474,400 Doları 213131 no'lu Salih Boyacı Ltd. hesabına, aynı tarihte emare 64'deki 11 no'lu dekont ile 28,000 Doları 230702 no'lu Astro Hipermarket Ltd. hesabına, 2600 Doları da aynı tarihte emare 64'deki 12 no'lu dekont- ile 216988 no'lu Euro Farm Ltd. hesabına alacak olarak kaydedildi.
1 Milyon 177 Bin Sterlin'den 697,000 Sterlin'in ABD Dolarına çevrilmesinden sonra geri kalan 480,000 Sterlin TL'na çevrilerek Sanığın oğlu Mustafa Boyacı'nın eşi Özlem Boyacı ve k-ızı Müge Boyacı'nın 232060 no'lu "Müge and/ or Özlem Boyacı" isimli hesaplarına emare 64'deki 14 no'lu dekont ile 14.4.2000 tarihinde 452 Milyar 640 Milyon TL olarak alacak kaydedildi. 14.4.2000 tarihinde Müge and/ or Özlem Boyacı isimli 232060 no'lu hesa-ptan Ahmet Akkın ismine 908664 no'lu Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. üzerine keşide olunan 71 Milyar TL tutarında bir çek ısdar edilip Türkiye İş Bankası A.Ş. Lefkoşa şubesine yatırılıp orada işlem gördükten sonra 28.4.2000 tarihinde takasda bozuldu. Bu işlemle-r emare 64'de 18 no'lu dekontda görülmektedir. (yukarıdan aşağıya 3.'üncü sırada). Ahmet Akkın ismine ısdar edilip bozulan çek de emare 65 olarak emareler arasında durmaktadır.
Sanığın aleyhine getirilen 8. dava, yukarıda kararın başında da belirtil-diği gibi, Fasıl 154 Ceza Yasasının 20. maddesi ile 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 24(1) ve 45(4) maddelerine aykırı bankanın hisselerinin %10 undan fazlasına, yani, %81.22 hissesine sahip sanığın ailesine ait 8 Boyacı grubu şirketine, banka zararda olm-asına ve özkaynağını yitirmiş olmasına rağmen, banka genel müdürü Halil Okur'u teşvik ve tahrik etmek suretiyle 31.3.2000 tarihine kadar kullandırılan ve yasal limitleri aşan toplam 4 trilyon 271 milyar 809 milyon 262 bin 416 TL krediye ilâveten Kıbrıs Kre-di İnkişaf Yatırım Şti. Ltd.'in sahibi bulunduğu Kıbrıs Kredi Emlâk Agency Ltd. şirketi vasıtasıyle 1 milyon 65 bin Sterlin dolaylı kredi verilmesini sağladığı davasıdır. 9. dava ise yine yukarıda belirtildiği gibi aynı Yasaların aynı maddelerine ilâveten- 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 39. maddesine istinat ettirilmiş olup bankanın mali bünyesinin zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden olma ithamını içermektedir.
Bir Sanığın bir ceza davasında mahkûm edilebilmesi için aleyhine getirilen ithamın- tüm suç unsurlarının ispat edilmesi gerekir. Bu prensip hali ile önümüzdeki istinaf konusu davaya da şamildir. Bu 2 davanın tüm suç unsurlarını incelemeden önce yukarıda özetlenen olguların öncelikle dolaylı kredi verme teşkil edip etmediğinin incelenme-si yerinde olacaktır. Alt Mahkeme çoğunluk kararı ile Aleyhine İstinaf Edilen Sanığı, inter alia, bu davalardan beraat ettirirken bu işlemlerin kredi olmadığı görüşünü benimsemişti ki İddia Makamı bu bulguya karşı da istinaf etmiş durumdadır. Hatırlanac-ağı gibi Sanık alt Mahkemedeki yeminsiz beyanında (Bak : Mavi 751 paragraf D) "Boyacı ailesine ait şirketlerine kullandırılan kredinin yasal sınırı aştığını kabul etmiyorum, 1 Milyon 65 Bin Sterlin bir mal alım satım anlaşması ve muamelesinin bedelidir. -Boyacı ailesi şirketlerine verilen bir kredi değildir" demiş ve alt Mahkeme çoğunluk kararında bu izahatı makul bulup kabul etmişti (Bak: Mavi 1088). Keza alt Mahkeme, kararında (yine Mavi 1088'de) 1 Milyon 65 Bin Sterlin'in bankadan çıkmadığını söylemiş, -dolayısıyla, bunun kredi teşkil etmediği görüşünü benimsemişti. İddia Makamı ise bu tefsirlerin yanlış olduğunu, bunun hem kredi teşkil ettiği hem de dolaylı kredi teşkil ettiği üzerinde durmuştur. Bu 2 zıt iddianın hangisi doğrudur? 8 ve 9. davalar ile- ilgili verilen beraat kararını tezekkür ederken önce bu hususu karara bağlamamız yerinde olacaktır.
Olaylara bakıldığında, Sanığın müdafaa olarak öne sürdüğü "1 Milyon 65 Bin Sterlin'in bir mal alım satım anlaşması ve muamelesinin bedeli" olmadığı- açıktır. Bu muamelelerin normal bir satış muamelesi olmadığı ortadadır. İşlemler sırıtmaktadır. Hangi malların satılacağı, hangi parça malın kaça satılacağı, hangi parça malın kaça alınacağı aynı şahıs tarafından yani Sanık tarafından belirlenmiştir. -Bu olay nasıl normal bir satış muamelesi addolunabilir? Bir bankanın basit bir senede istinaden (emare 93 borç senedi) sadece takriben bin Sterlin değerinde 1 Milyar TL sermayesi olan bir şirkete 1 Milyon 65 Bin Sterlin kredi vermesi, hem de kefilsiz ve t-eminatsız olarak, günlük iş hayatında rastlanılan normal bir olay değildir. Paranın 11 Nisan 2000 tarihinde peşinen alınması, satış mukavelesinin (emare 95) ise 2 gün sonra imzalanması da normal değildir. Ödenmiş sermayesi sadece 1 MilyarTL olan ve satın- aldığı malların tapu muamele bedelini bile ödemekten aciz bir şirketin 1 Milyon 65 Bin Sterlin ödeyerek gayrımenkul mal satın alması da normal bir alım satım muamelesi görünümü arzetmemektedir. Müdafaanın bir diğer iddiası olan, para bankadan çıkmadı, pa-ra yine bankadaki muhtelif hesaplara aktarıldı, dolayısıyla, kredi teşkil etmez iddiası da komiktir. Bu iddia kabul olunursa insan mantığının kabul edemeyeceği sonuçlar ortaya çıkar. Mesela, bir örnek vermek gerekirse, A ve B, X bankanın müşterileridir. - A'nın bankaya borcu vardır. Bu borcu ödemek için B ile görüşür ve A sahibi olduğu bir arsayı B'ye Y miktara satmak için anlaşır. B'nin bankada bir miktar parası vardır ama bir miktar da eksilir. B bankaya giderek para borçlanır A'ya öder arsayı satın a-lır. Satış bedelini B, A'ya öder. A da parayı alıp aynı bankadaki borcuna yatırır. Bu durumda bankadan para çıkmamıştır. Bu demek midir ki B bankadan kredi almadı? Bu sualin cevabı kredi aldı olmalıdır. Nerde kaldı ki, yukarıda da belirtildiği gibi, s-öz konusu krediden 71 Milyar Türk Lirası fiilen bankadan çıkmış, 480 bin Sterlin de Türk Parasına çevrilip Mustafa Boyacı'nın eşi Özlem Boyacı ve kızı Müge Boyacı'nın 232060 no'lu "Müge and/or Özlem Boyacı", isimli hesaba her an kullanılabilecek ve veya ba-nkadan çekilebilecek bir şekilde yatırılmıştır. Dolayısıyla, alt Mahkemenin istinaf konusu kararda 1 Milyon 65 Bin Sterlin'in bankadan çıkmaması hasebiyle muamelenin kredi teşkil etmediği hakkındaki bulgusu hatalıdır. Müdafaa, Kıbrıs Kredi Emlâk Agency L-td. isimli şirketin kuruluş gayesini bankaya yeni kaynak veya yeni kan bulmak olarak göstermeye çalışmış halbuki fiiliyatta bunun tam tersi yapılmış ve 8 ve 9. davalara konu 1 Milyon 65 Bin Sterlin'lik muamelenin bankaya taze kan koymak değil bankadaki mev-cut kanı emmek anlamına gelmiştir. Bu konudan ayrılmadan önce vurgulanması yerinde olur ki konu 1 Milyon 65 Bin Sterlin'lik kredinin, Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'e verilmesi için (müdafaanın istinafın duruşması esnasında teslim ettiği gibi) bankanın İd-are Meclisinin kararı da yoktur. Peki nasıl oldu da ilgili zamanda Genel Müdür Halil Okur bu muameleyi yaptı? Bu sualin cevabını kestirmek için dahi olmak gerekmez. Belli ki sanık Halil Okur'un ifade ettiği gibi, İdare Meclisi Başkanı olarak, üstelik he-m bankada hem Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'de kontrola sahip olduğu hisselerin gücüne istinaden istediğini yaptırdı; dolayısıyla, Halil Okur'un bu hususta şahadetinde söyledikleri doğrudur. Satış konusu gayrımenkullerin mülkiyetinin hala satıcılarda old-uğu da dikkat çekici başka bir husustur.
Sanık yukarıdaki eylemleri yapmakla 8 ve 9. davalarda itham olunduğu suçları işledi mi? Hatırlanacağı gibi sanığın aleyhine getirilen 8. dava 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 24(1) maddesine istinat ettirilm-iştir. Sözü edilen bu madde aynen şöyledir:
"24(1). Bu Yasanın 23'üncü maddesi kuralları
saklı kalmak kaydıyle, bir bankanın sermayesinin
%10 (Yüzde On) ve daha fazlasına sahip ortaklarına
ve bunlarla dolaylı kredi kapsamına giren- gerçek
veya tüzel kişilere vereceği kredilerin toplamı,
banka özkaynaklarının %20 (Yüzde Yirmi)'sini
aşamaz."
9. dava da aynı Yasanın aynı maddesine ve ilâveten 39. maddesine istinat ettirilmiştir. Sözü edilen 39. madde de aynen şöy-ledir:
"39. Bir bankanın Yönetim Kurulu ve Kredi
Komitesi Başkanı ve üyeleri ile Genel Müdür,
Genel Müdür yardımcıları ve imzaları bankayı
ilzam eden memurlarının bu Yasaya ve/veya bu
Yasa altında çıkarılan tali mevzuata aykı-rı
karar ve işlemleriyle, bankanın mali bünyesinin
zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden olduk-
larının tespiti halinde, bankaya verdikleri
zararlarla sınırlı olarak bunların şahsi sorum-
lulukları yoluna gidilerek, Bakanlar Ku-rulu
kararına istinaden ve Bakanlığın uygun gördüğü
ve Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan kamu
tüzel kişiliğini haiz kurum veya kuruluşların
talebi üzerine şahsi sorumlulukları vardır. Bu
karar ve işlemler bankanın yönetim ve d-enetimini
doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya
birlikte elinde bulunduran ortaklara menfaat
temini amacıyla yapıldığı takdirde, menfaat
temin eden ortaklar hakkında da temin ettikleri
menfaat üzerinden aynı hüküm uygulanır-."
Her iki dava ilâveten, 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 45(4) maddesine de istinat ettirilmişti ki bu madde hükümleri de aynen şöyledir:
"45(4): 23'üncü, 24'üncü, 26'ıncı, 27'inci ve
28'inci maddelerle 30'uncu,31'inci, 32'nci, 36'n-cı,
37'nci ve 39'uncu maddelerin hükümlerine uymayan
bankaların ve 34'üncü madde hükümlerine aykırı
hareket eden iştiraklerin ve bunların ortağı
olduğu kuruluşların işlerini fiilen yöneten mensup-
ları görev ve ilgilerine ve fiil-e katılma derece-
lerine göre bir suç işlemiş olurlar ve mahkumiyet-
leri halinde 15 Milyar Türk Lirasına kadar para
cezasına veya 7 yıla kadar hapis cezasına veya her
iki cezaya birden çarptırılabilirler."
Yukarıda alıntısı yapı-lan madde hükümleri zihinde tutularak olguların incelenmesi gerekmektedir. İlgili tarihte bankanın İdare Meclisi Başkanı olan sanığın şahsının ve ailesinin ve bunların sahip oldukları yukarıda teferruatı verilen şirketlerin bankanın %81.22 oranındaki hiss-esine sahip oldukları, dolayısıyla, ilgili yasa maddesinde öngörülen banka sermayesinin %10 oranından daha fazlasına sahip oldukları ortadadır. Sanığın, ithamnamede itham edildiği tarihte, Kıbrıs Kredi Emlâk Agency Ltd. vasıtası ile, 1 Milyon 65 Bin Sterl-ini, aile fertleri (oğlu) ve aile şirketleri için gayrımenkul mal satış muamelesi kisvesi altında kredi olarak aldığı, bilâhare, bu paranın nasıl dağıtıldığını yukarıda belirtmiştik. Gözden kaçmamalıdır ki emare 61 olarak Mahkeme önündeki banka ekstreleri-ne göre, sanığın keza şahsı ile ailesine ait şirketlerin 1 milyon 65 bin Sterlin dolaylı kredi verildiği tarihte bankaya, banka kayıtlarına göre bile, 4 trilyon 271 milyar 809 milyon 262 bin 416 TL borçları vardı. Sanığın 24(1) madde tahtında aleyhine get-irilen 8'inci davadan mahkûm olabilmesi için bankanın özkaynaklarının %20'sini aşan bir miktar kredi aldığının da ıspat edilmesi gerekmektedir. Sanığın 9. davadan mahkûm olabilmesi için de 24(1) maddeye aykırı işlem yapılmasını sağlaması ve ilâveten banka-nın mali bünyesinin zayıflamasına ve/veya tasfiyesine neden olduğunun da tespit edilmesi ve ıspat edilmesi gerekmektedir. Alt Mahkeme çoğunluk kararı ile hem 8 hem de 9. davalardan sanığı beraat ettirmekle bu suç unsurlarının ıspat edilmediği kararına var-mıştı. Bu karar yerinde mi? Şimdi de onu inceleyelim.
İstinafın duruşması esnasında Müdafaa, bankanın özkaynaklarının miktarının ne olduğunun ispat edilmediğini, dolayısıyla, bilinmeyen bir rakamın %20'sinden daha fazla bir miktarda kredi almadıkla-rını, alınan para kredi teşkil etse dahi, bilinmeyen bir rakamın %20'sinin ne olduğunun yine meçhul olduğunu, dolayısıyla, bu maddeden sanığın mahkûm olamayacağını ve alt Mahkemenin çoğunluk kararı ile haklı olarak sanığı bu maddeden beraat ettirdiği tezin-i savunmuştur. Alt Mahkeme çoğunluk kararında hakikaten bankanın özkaynaklarının miktarının ne olduğunun ispat edilmediğini söylemiş (Bak: Mavi 1132 ve 1133) ve sanığı 8. davadan bu hususu da gözönünde bulundurarak beraat ettirmiştir. İlgili tarihte bank-anın özkaynaklarının miktarı ne idi? Bu hususta İddia Makamının duruşma esnasında alt Mahkemede ibraz ettiği şahadeti ve ileri sürdüğü iddiaları alt Mahkeme hiç tezekkür etmedi. Alt Mahkemede duruşma esnasında Savcılık (Bak: Mavi 93A ve 94A'da) 11.4.2000 -tarihinde bankanın zararda olduğuna ve özkaynağının da "yitik" olduğuna dair şahadet ibraz etmiştir. Bu konuda zabıtlardan kısa bir alıntı yapmak yararlı olacaktır: Mavi 93A'da konu ile ilgili şahadet şöyledir:
"S: 11.4.2000 tarihinde bu kredinin- verildiği
tarihte banka zararda mıydı karda mıydı?
C: Banka zararda idi.
S: Özkaynağı ne durumda idi?
C: Bir banka zararda olduğu zaman özkaynağı
yitik yani eksidir. Bu bankada eksi özkaynak
mevcuttu."
- Mavi 94A'da ise konu ile ilgili şu şahadet vardır:
"S: Dediniz ki banka 11.4.2000 tarihinde zararda
idi özkaynağı da yitikti?
C: Evet.
S: Bu 1 Milyon 65 Bin Sterlin kredinin verilmesi
ne sonuç doğurur?
C: Bu kre-dinin verilmesi zaten özkaynağı yitik
olan Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in mali
bünyesinin daha da zayıflamasına sebebiyet verdi.
S: Kıbrıs Kredi Bankası Ltd.'in son duurmunun ne
olduğunu bilirmisiniz?
S: Şimdiki durumu- nedir?
C: Şimdiki durumu tasfiye halinde olmasıdır."
(Bak: Mavi 94A)
Bu alıntılar (sanık ile suç ortağı olmayan) İddia Makamı tanığı No.2 Mehmet Beykan'ın şahadetinden alınmıştır. Bu şahadetin aksine şahadet ne İddia Makamının diğer- tanıkları tarafından, ne de Müdafaa tarafından sunulmamışken ve bu şahadet çürütülmemişken alt Mahkeme çoğunluk kararında Mavi 1132'de aynen şöyle demiştir:
"Bankanın zararda olduğu ve özkaynağını yitirdiği
iddiası yapılmıştır. Bu konuda şah-adet olmadığı
görüşündeyiz."
Alt Mahkeme devamla bankanın özkaynağını ne zaman yitirdiği, nasıl yitirdiği, özkaynağının miktarının tespit edilmediğini dolayısıyla, bu konuda bir bulguya varmanın (karardan alınan kelimelerle) "inandırıcı olmaz"- sonucuna varmıştır (Bak: Mavi 1132). Alt Mahkemeye bu konuda ibraz edilen şahadet çürütülmeden alt Mahkeme çoğunluk kararında önündeki şahadeti sudan sebeplerle gözardı ederek şahadetin aksine bulguya varmakla hata etmiştir. A fortiori, bankaya 8.5.2000- tarihinde Devletçe el konulduğu, bankanın normal faaliyetlerinin veya birçok banka muamelelerinin o tarihte durdurulduğu, bankanın 9.10.2000 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildiği ve 25.6.2001 tarihinde Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın Mahk-emeye verdiği yetkiye istinaden, inter alia, borçlarını ödemekte acze düştüğü nedeni ile mecburen (compulsory winding up) tasfiyesine gidildiği tartışılmaz gerçekler olmasına rağmen alt Mahkeme bu gerçekleri de gözardı etmiştir. Aslında, bu gerçekler 11.4-.2000 tarihinde bankanın özkaynağının "yitik" olduğunu teyit eder (corroborate). 11.4.2000 tarihinde bankanın özkaynağı yitik olmasaydı 8.5.2000 tarihinde ve o tarihten sonraki tarihlerdeki olaylar olur muydu? Banka borçlarını ödeyemedi diye, batar mıydı-? Veya Mahkemede tasfiye kararı alınır mıydı?
8 ve 9. davalara konu tarihte, yani, 11.4.2000 tarihinde bankanın özkaynağının alt Mahkeme çoğunluk kararındaki bulgu hilâfına, yitik olduğu, İddia Makamı tarafından ıspat edilmişken ve bankanın özkaynağı-nın ekside olduğu bir dönemde,
mevcut kredilere ilaveten yani emare 61'e göre 4 trilyon 271 milyar 809 milyon 262 bin 416 TL krediye ek olarak sanığın kendinin ve ailesinin hissedar olduğu şirketlere ve bazı aile fertlerine 1 Milyon 65 bin Sterlin'lik bir -kredi daha verdirmesi muhakkak ki 14/2000 sayılı Bankalar Yasasının 24(1) maddesine terstir ve maddenin ruhu ile bağdaşmaz. Bu durumda bankanın özkaynağının %20'sini rakam olarak tespit'e çalışmak Savcılığın iddia ettiği gibi abes olur. Bir başka deyiş-le söz konusu madde altında suç oluşması için aranan unsurlardan birini oluşturan %20 rakamının hem şahadetle hem gelişen olgularla tatmin edildiği ve spesifik rakamlarla aranmaması gerektiği görüşündeyiz. Aynı şekilde yukarıda alıntısı yapılan şahadetten- de görülebileceği gibi bu dönemde 1 Milyon 65 Bin Sterlin'lik ek kredi verilmesinin bankanın mali bünyesinin zayıflamasına da neden olduğu ortadadır ve alt Mahkeme bu bulguya da varmamakla hata etmiştir.
Yine gözden kaçırılmamalıdır ki, ilgili tar-ihte KKTC Merkez Bankasında görevli İddia Makamı Tanığı No.20 Halil Özcihangirli şahadetinde tarihler ve rakamlarla banka zorda olduğu için Devletçe bankaya yapılan mali destek hakkında şahadet vermiş ancak alt Mahkeme çoğunluk kararında bu tanığın şahadet-ine hiç değinmemiştir. Alt Mahkemede verdiği şahadet esnasında sözü edilen tanık (Bak: Mavi 746) konu ile ilgili aynen şunları söylemiştir:
"S: Bu Kıbrıs Kredi Bankasına yapılan mali destekle
ilgili olarak bize hangi tarihlerde, ne kadar
- yardım yapıldığını söyleyebilir misiniz?
C: 27.3.2000 tarihinde 77,840,000,000; 28.3.2000
tarihinde 422,160,000,000TL 13 Nisan tarihinde
48,000,000,000; 14 Nisan'da, 56,000,000,000;
19 Nisan'da 200,000,000,000; 20 N-isan'da
45,000,000,000; 24 Nisan'da 596,500,000,000;
21 Nisan'da 329,000,000,000; 25.4.2000'de
902,000,000,000; 26.4.2000'de 200,000,000,000;
26.4.2000'de 410,128,600,-000; 12 Mayıs'ta
103,000,000,000TL; 12 Mayıs'ta 49,791,676,936;
15 Mayıs'ta 257,000,000,000; 16 Mayıs'ta
150,000,000,000 toplam 3,846,420,276,934.
S: 28.4.2000 tarihinde doların kuru ne kadardı
bilirmisizniz?
- C: 605,696TL bir dolar Merkez Bankasının.
S: 3.5 milyon dolar bu kurdan kaç TL eder?
C: 2,119,936,000,000 eder."
Konu ile ilgili olarak emareler arasında, emare 142 olarak görülen ve "sözleşme" başlığını taşıyan, bir yandan KKTC Ekono-mi ve Maliye Bakanı ile diğer yandan Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. arasında akdolunan 28.4.2000 tarihini taşıyan bir evrak mevcuttur. Bu evrağın KKTC adına ilgili tarihte Ekonomi ve Maliye Bakanı Mehmet Bayram ile diğer yandan Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. namına- sanığın imzaladığı görülmektedir ve bu husus ihtilâf konusu değildir. Sözü edilen evrak incelendiğinde Devletin mali destek olarak bankaya 3.5 Milyon ABD Doları borç verdiği görülmektedir. İstinafın duruşması esnasında İstinaf Mahkemesi tarafından emar-e 142 ile ilgili olarak taraflara soru yöneltildiğinde sanık avukatı, sözü edilen 3.5 Milyon Amerikan Dolarını bankanın almadığını, İddia Makamı ise senet tarihi olan 28.4.2000 tarihinden önce Devlet tarafından bankaya yapılan mali yardımlara tuta imzaland-ığını söylemiştir. Gerek emare 142'den gerekse yukarıda özetlenmeye çalışılan şahadetten kesinlik kazanan konu şudur. 11.4.2000 tarihinde sanığın talimatı ile ailesi ve aile şirketlerine verilen 1 Milyon 65 Bin Sterlin kredi bankanın mali bünyesinin zayı-f olduğu bir dönemde verildi, çünkü o tarihlerde banka ayakta durabilmek için Devletten mali destek alıyordu ve bu işlem bankanın mali bünyesinin daha da zayıflamasına neden oldu. Bu işlemler bankanın, 9. davada aranan suç unsuru olan bankanın tasfiyesine- de neden oldu mu? Bu sorunun cevabı da evet olmalıdır çünkü hemen akabinde banka battı ve tasfiyesine gidildi. Netice olarak tüm yukarıdakiler ışığında alt Mahkemenin sanığın 8 ve 9. davalardan beraatına hükmeden çoğunluk kararı hatalıdır ve yapılan is-tinaf doğrultusunda bu hatayı gidermek de bu Mahkemeye düşer, çünkü, İddia Makamı duruşma esnasında ibraz ettiği şahadet ve emarelerle bu davaların tüm suç unsurlarını ispat etmişti.
Sanık aleyhine getirilen ve sanığın çoğunluk kararı ile beraat et-tiği 7. davanın olguları şöyle özetlenebilir:
Banka, 31.2.1998 tarihi itibarı ile, bankanın durumunu gösteren evraklar tanzim ederek bunu yasa gereği göndermesi gereken yerlere ilâveten 31.3.1999 tarihinde Gelir ve Vergi Dairesine de gönderdi. Bu evraklar- emare 62 olarak emareler arasında yerini almıştır. Bu evraklar arasında bulunan 1998 yılı bilançosu, zamanın İdare Meclis Başkanı sıfatı ile sanığın, ilgili tarihte şirketin sekreteri Memduh Erdal'ın, yine direktör sıfatı ile Ferruh Özruh'un ve yine ilgi-li tarihte genel müdür olarak İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur'un imzasını taşımaktadır. Bu evrağın sanığın imzasını da taşıdığı ihtilâf konusu değildir. Burada toplam mevduat TL bazında 19 Trilyon 779 Milyar 677 Milyon TL olarak gösterilmiştir. İlâv-eten bankanın 1998 yıl sonu itibarı ile kârı 29 Milyar 716 Milyon olarak beyan edilmiştir. İddia Makamı, sanığın bu dava ile toplam mevduatın TL bazında 29 Trilyon 468 Milyar 135 Milyon 385 Bin 405 TL olduğunu, bunun gerçeğe aykırı olarak 19 Trilyon 779 M-ilyar 677 Milyon beyan edildiğini ve yine 31.12.1998 tarihi itibarı ile 9 Trilyon 893 Milyar 645 Milyon 619 Bin 443 TL zararda olmasına rağmen gerçeğe aykırı olarak 29 Milyar 716 Milyon kâr beyan edildiğini iddia etmektedir. Bu dava 26/87 sayılı Yasa ile -tadil edilen 11/76 sayılı Bankalar Yasasının 19(3) maddesine istinat ettirilmiştir. Sözü edilen madde aynen şöyledir:
"19(3) Bankaların, mahkemelerle resmi dairelere
hitaben düzenledikleri veya yayınladıkları belge-
lerde, yapılan gerçe-ğe aykırı beyanlardan dolayı
bu belgeleri veya bunların düzenlenmesine esas
olan her türlü belgeleri imza edenler bir suç
işlemiş olurlar ve mahkumiyetleri halinde görev
ve ilgilerine ve fiile katılma derecelerine göre
yedi yıla -kadar hapis veya 20.000.000 Türk Lirasına
kadar para cezasına veya her iki cezaya birden
çarptırılabilirler."
Bu madde hükümlerindeki suç unsurlarını incelemeden önce davanın istinad ettiği olguların özetlenmesi gerekmektedir. Alt Mahkeme-, ilgili bilançonun bankanın dış murakıbı Erdal and Co. tarafından düzenlendiğini doğru olarak kabul etti ve Emare 62'nin sanığın imzasını da taşıması ile ilgili olarak kararında şöyle dedi: (Bak: Mavi 1116)
"Sanık emare 62'yi iyi niyetle ve içeriğin-in doğru
olduğuna inanarak imza etmiştir. Bu nedenle sanığın
emare 62'yi sadece imza ettiği nedeni ile suçlu
olmasına yasal olanak yoktur. İddia Makamı bankanın
zararda iken karda gösterdiği ile ilgili herhangi
bir inanılır -şahadet sunamamıştır."
Sanık ise, İddia Makamının alt Mahkemede ibraz ettiği şahadet tamamlandıktan sonra yeminsiz olarak sanık kutusundan yaptığı beyanda aynen şöyle demişti:
"Denetlenen tüm hesaplar Yönetim Kurulu tarafından
onaylana-rak imza için birkaç Yönetim Kurulu üyesi
ve genellikle Genel Müdür görevlendirilmektedir,
imza için bugüne kadar hiç bir yılın dış murakıp
hesap veya bilançosu Yönetim Kurulu tarafından
reddedilmemiştir. 1998 yılı yıl sonu hesapla-rı
da aynı şekilde onaylandı ve hala daha bu hesapların
dış murakıbımız tarafından verilen bilgiye göre doğru
olduğuna inanmaktayım. Benim şahsi bilgim ve
tahsilim bilançonun doğru olup olmadığını veya
usule göre yapılıp y-apılmadığını söylemeye yeterli
değildir, murakıplara güvenim vardı ve Yönetim
Kurulunun verdiği yetkiye dayanarak bilançoyu
imzaladım ............. " demiştir.
Alt Mahkeme'de çoğunluk kararında Mavi 1115'de sanığın aleyhine getiri-len 7 inci dava ile ilgili aynen şöyle demiştir:
"Sanığın bu davadan suçlu olabilmesi için emare
62 bilançonun imza edildiği zaman bu bilançonun
gerçeğe aykırı olduğunu ve bu nedenle imza
edilmiş olduğunu İddia Makamının ıspat e-tmesi
gerekir."
Neticede alt Mahkeme İddia Makamının bu davadaki ithamı makul şüpheden ari ispat etmediği görüşüne varmış ve sanığı oyçokluğu ile bu davadan da beraat ettirmiştir. Savcılık bu beraat kararına karşı da istinaf etmiş durumdadır.- Emare 62'de gösterilen rakamların ithamnamede 7'inci davada iddia olunduğu gibi olduğu sarihtir. Emare 62'deki konu rakamların yanlış olduğunu ve doğru rakamları ispat etmek için İddia Makamı tanık 2 Mehmet Beykan'ı çağırmıştır. Bu şahit ilgili tariht-e KKTC Merkez Bankasında görevli olduğunu ve 8.5.2000 tarihinde Devlet bankanın idaresine el koyduktan sonra, 1.9.2000 tarihinde denetim yapmak için bankaya atandığını ve ilk olarak 1.12.1999 - Nisan 2000 tarihleri ve daha sonra da 1995-1998 yılları ile il-gili denetim yaptığını Mahkemeye söylemiştir. İddia Makamının ibraz ettiği emare 77,76 ve 63'ü de inceleyerek rakamlar hakkında Mahkemeye bilgi vermiştir. Emare 63, 31.12.1998 tarihi itibarı ile bankanın gelir ve gider mizanlarını gösterir. Bu tanık bun-lara bakarak şahadet vermiş ve 7. davadaki ithamnamede yer alan zararın doğru olduğunu, bunun tersini gösteren ve sanığın imzasını taşıyan emare 62'deki rakamların doğru olmadığını söylemiştir. Emareler arasında yer alan ve emare 76'yı oluşturan ve başlığ-ı "Defteri Kebir Mizanı" olup döviz mevduatı gösteren emareleri ve keza emare 77 olarak Mahkeme önünde duran "Defteri Kebir Mizanı" başlığını taşıyan Türk Lirası mevduatı gösteren mizanları da inceledikten sonra emare 62'de gösterilen TL bazındaki mevduatı-n yanlış olduğunu, doğru rakamların emare 76 ve 77'de gösterildiği gibi olduğunu söylemiştir. Bu şahadet ve bu emareler ışığında 7. davadaki ithama bakıldığında ithamnamedeki ithamın İddia Makamı tarafından ispat edildiği sarihtir. Bu şahit şahadetinde a-çıkça 31.12.1998 tarihi itibarı ile bankanın zararda olmasına rağmen emare 62'de kârda gösterildiğini ve toplam mevduatın yine ithamnamede iddia edildiği gibi yanlış gösterildiğini söylemektedir. Şahit Mavi 88'de aynen şöyle demiştir:
"S: İncelediği-niz 1998 yıl sonu bilançosu ile
ilgili tespitleriniz nelerdir?
C: 31.12.1998 Kıbrıs Kredi Bankasının yıl sonu
bilançosunda olması gereken mevduatının ki
bu 29,468,135,385,405.55TL olan
mevduatının 19,479,677,000,-000 TL olarak
bildirilmiştir. Dolayısıyla 9,688,458,385,405.55
TL eksik bildirmiştir. İkinci bir tesbitim
ise Kıbrıs Kredi Bankasına 31.12.98 yıl sonu
bilançosundaki olması gereken 9,893,645,619,443 TL
zarar o-lması gerekirdi.
S: Az önce olması gereken bu rakam neydi
19,479,677,000,000TL?
C: Bu eksik bildirilen rakamdır.
S: 9,893,645,619,433TL zararın olması gereken?
C: Bu gerçekte bankanın kar zarar hesabı çıkartıldığı
- zaman zarar olarak bankaya yansıtılması gereken
rakamdır.
S: Bankanın o tarihteki zararı ne kadardır?
C: Bu belirttiğim rakamdır.
S: Gerçek rakamı?
C: 9,688,458,385,405.55 TL.
S: Zarar dediğin budur?
C: Evet. -Buna rağmen 29,716,000,000 kar beyan
edilmiştir.
S: Nerden bildirildi bu rakamlar?
C: Bilançoda bildirilmiştir."
Mahkeme önünde bu şahadetin aksine başka şahadet yokken alt Mahkeme şahadeti yanlış değerlendirerek bu ithamın ıspa-t olunmadığı kanaatine varmıştır. Emare 63, 76 ve 77'deki rakamların emare 62'deki rakamlar ile de bağdaşmadığı, dolayısıyla, dış murakıp Erdal and Co.'nun hazırladığı ve de emare 62'de gösterilen Erdal and Co.'nun raporunun ve rakamların da yanlış olduğu- ortadadır. Alt Mahkeme bu konuda nasıl hata etmiştir? Şimdi de onun incelenmesi gerekir.
Uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuat arasında muhakkak ki Fasıl 9 Şahadet Yasası da vardır. Sözü edilen Yasanın 3. maddesi aynen şöyledir: (Tercüme hataları-na fırsat vermemek için Yasanın aslı olan İngilizce metinden alıntı yapılmıştır.)
"3. Save in so far as other provision is made in
this Law or has been made or shall be made in any
other Law in force for the time being, every Court,
-in the exercise of its jurisdiction in any civil or
criminal proceeding, shall apply, so far as circums-
tances may permit, the law and rules of evidence as
in force in England on the 5th day of November, 1914."
Bu maddede sözü edilen- tarihte İngiltere'de The Banker's Books Evidence Act, 1879 yürürlükte idi. (Bak: The Complete Statutes of England (1929 baskı)- Vol.VIII: sayfa 236-239) Sözü edilen İngiliz Yasasının Güney Kıbrıs'ta da yine Fasıl 9 Madde 3 hükümleri mucibince konuya şamil olduğunda uygulanabileceği bir vesile ile karara bağlanmıştır. (Bak: The Attorney-General of the Republic v. Theocharıs Theoch-arıdes and Others (CLR, 1973 Part II sayfa 75) Atıfta bulunulan İngiliz Yasasının 3. maddesi de aynen şöyledir:
"3. Subject to the provisions of this Act, a copy
of any entry in a banker's book shall in all legal
proceedings be recive-d as prima facie evidence of such
entry, and of the matters, transactions, and accounts
therein recorded." (underline supplied)
- Aynı Yasanın 9. maddesinin sonunda ise şöyle bir cümle yer almaktadır:
"Expressions in this Act relating to "bankers'
books" include ledgers, day books, cash books,
account books, and all other books used in the
ordinary busin-ess of the bank."
Mahkemenin uygulamakla yükümlü olduğu bu hükümler zihinde tutularak, emare 63, emare 76 ve emare 77'ye bakıldığında, bunların içeriğinin alt Mahkemece doğru olarak kabul edilmesi gerekirdi çünkü bu emarelerde gösterilen rakamların dı-şında, aksini gösteren başka herhangi bir banka defteri ibraz edilmediği gibi bunları tekzip eden herhangi bir şahadet de Mahkemeye ibraz edilmemiştir. A fortiori, emare 76 ve emare 77'nin başlığı "Defteri Kebir Mizan'ı" dır ki bu açıkça 1879'da yukarıda -alıntısı yapılan İngiliz Yasasının 9. maddesinde verilen tefsire girmektedir, üstelik bu emarelerin 3'ünün de bankanın normal faaliyetleri esnasında ilgili memurlarca düzenlendiği ortadadır. Bu şahadet ve emareler alt Mahkeme önünde tekzip edilmeden durur-ken, bunların (Lord Denning'in tabiri ile) alt Mahkeme için bir 'compelling presumption' doğurması gerekirdi, yani, alt Mahkemeyi o doğrultuda bir bulgu yapmaya, (tabir caiz ise)zorlamalıydı. (Bak: Presumptions and Burdens, L.Q.R vol.61 page 379). Müdafa-a bu yasal sonuçtan memnun değil ise idi, Erdal & Co.'dan bir muhasip çağırıp emare 63,76 ve 77'nin yanlış olduğunu ıspat etmeye çalışabilirdi. İthamnameye ek şahit listeden gördüğümüz kadarı ile, duruşmada İddia Makamının şahadet vermek üzere Firuz Fehmi- isimli Erdal & Co.'da çalışan bir şahsı tanık olarak çağırmayı tasarladığı ve bunun da çağrılacak tanıklar arasında isminin verildiği görülmektedir. Ancak neticede Savcılığın bu kişiyi İddia Makamı tanığı olarak çağırmaktan vazgeçtiği anlaşılmaktadır. M-üdafaa, emare 62'nin doğru olduğu iddiasında idi ise, neden Erdal & Co.'dan bir tanık çağırmadı? A fortiori emare 62'nin içeriği doğru idi ise nasıl oldu da banka bir kaç yıl sonra battı? Bunu belki Müdafaa izah ettirebilirdi. Netice olarak emare 62'de- gösterilen rakamların doğru olmadığı, İddia Makamınca makul şüpheden ari bir şekilde gerek şahadet gerekse emarelerle ıspat edilmişken alt Mahkeme çoğunluk kararında bunun aksine bulgu yapmakla hata etti.
Bu durumda yanlış bilgiler ve rakamlar ihtiv-a eden emare 62'yi sanık imzalayıp Gelir ve Vergi Dairesine sunmakla, itham edildiği suçu işlemiş midir? Az önce değinildiği gibi alt Mahkeme "sanık emare 62'yi iyi niyetle ve içeriğinin doğru olduğuna inanarak imza etmiştir" bulgusuna varmıştır. Bu kara-r yanlış olmakla beraber kötü niyet olmaması (şayet yoksa) sanığın yanlış bilgi ihtiva eden bu evrakları imzalayıp Gelir ve Vergi Dairesine sunmakla cezai mesuliyetten kurtulur mu? Şimdi de bunun tezekkür edilmesi yerinde olacaktır. 1.1.1929'da yürürlüğe- giren Ceza Yasamız Fasıl 154'ün 311 ve 312. maddeleri şu yan başlıkları taşımaktadır:
"311. Directors and officers of corporations or
companies fraudulently appropriating property, or
keeping fraudulent accounts or falsifying books or
- accounts."
"312. False statements by officals of companies."
Bu maddeler dikkatlice incelendiğinde şirket yetkililerinin maddelerin kapsadığı eylemlerinden ötürü cezai mes'uliyetleri olduğu ve bu maddeler altında suç oluşması için gene-llikle Ceza Yasalarında aranan "Mens Rea" unsurunun da aranan diğer unsurların yanısıra arandığı ortadadır. Fakat KKTC Meclisi, genelde şirketlerden oluşan banka yetkililerinin, bu gibi eylemlerini suç saymak için Ceza Yasasının yukarıda alıntısı yapılan -hükümleri ile yetinmemiş, sanığın 7. dava ile itham edildiği suçu da, yeni yasa yaparak ihdas etmiştir, çünkü bankalar itimat müesseseleridirler ve bu müesseselerde çok titizlik ve dürüstlük gerekir. Sanığın 7. dava ile itham edildiği 26/87 sayılı Yasa il-e tadil olunan 11/76 sayılı Yasanın 19(3) maddesinin öngördüğü suçda "Mens Rea" gerekir mi? Yoksa gerektirmeyip "strict liability" (tam sorumluluk) mı öngörür? İstinafın duruşması esnasında Müdafaa 'mens rea' unsurunun gerektiğini iddia etmiş, Savcılık is-e gerekmediğini iddia etmiş, ancak hiç bir taraf bu konuda kendi iddiasını destekleyen herhangi bir içtihadı Mahkemeye gösterememiştir. Anglo-Sakson hukukunda her suçta cezai niyet (mens rea) aranmaz. Maxwell on the Interpretation of Statutes, Tenth Edit-ion (1953) sayfa 102'de konu ile ilgili olarak aynen şöyle demektedir:
"The substance of the decisions is that it is
necessary to look at the object of each Act that
is under consideration to see whether and how far
knowledge is o-f the essence of the offence created.
Thus, the offence of unlawfully taking a girl under
16 out of the possession and against the will of
her parents, would be committed, although the offen-
der believed, from her appearance and asser-vations,
contrary to the fact, that she was older. The
object of the legislature being to prevent a
scandalous and wicked invasion of parental rights,
it must be supposed that they intended that the
wrongdoer should act at his -peril."
Yine aynı eserde sayfa 105'de "Mens Rea Ignored" başlığı altında aynen şöyle denmektedir:
"At the present time there is a large body of
municipal law which has been framed in such terms
as to make an act criminal without a-ny mens rea."
Bu görüşü teyit eden bir de eski İngiliz içtihadı gösterilebilir. (Bak: Strult v. Clift (1911) Law reports Vol.I sayfa 2). Bu davada bir gayrımenkul mal sahibi, yanında çalışan bir işçinin yapmasını yasakladığı ve suç oluşturan bir ey-lemi yaptığından ortada mal sahibine atfedilecek mens rea yokken mahkûm edilmişti. Aynı paralelde Barnes, v. Akroyd (Law Reports Vol.VII. sayfa 474'de) davası da örnek olarak gösterilebilir. Bunları zihinde tutarak olaya bakıldığında Ceza Yasası yürürlük-te iken, Yasa koyucunun 311 ve 312. maddede öngörülen suçlara benzer yeni suçlar ihdas etmesinin ve eski Yasa ile yeni Yasa arasında göze çarpan en büyük farklardan biri olan 'mens rea' unsurunun yeni Yasada belirli bir şekilde yer almaması, Savcının iddia-sını, Müdafaanın iddiasına oranla daha makul kılar görüşündeyiz. Ancak bu meselede bu konuyu karara bağlamamız gerekmez görüşündeyiz çünkü, duruşma esnasında alt Mahkemede ibraz edilen şahadete göre, banka yalnız 1998 yılında zararda değildi, bankanın son- yıllarda yani 1998 öncesi de, zararda olduğu ve bunun sanığın bilgisinde olduğu doğrultusunda alt Mahkemede şahadet ibraz edilmiştir. Meselâ, İddia Makamının 10. tanığı, 1997 yılından beri Sayıştay Başkanı ve daha önce de Maliye Teftiş ve İnceleme Kurulu- Başkanı Soner Vehbi, alt Mahkemede şahadet vermiş ve 30.11.1991 tarihi itibarı ile bankada denetlemelerde bulunduğunu, o denetlemenin esas gayesinin bankanın 30.11.1991 tarihli resmi makamlara sunmuş olduğu bilançonun gerçeklerle uyumlu olup olmadığını, b-ir başka deyişle o bilançoda yazılı rakamların doğruluğunu saptamaya çalıştıklarını, bu konu ile ilgili Maliye Bakanlığına atfen bir rapor tanzim ederek gönderdiklerini raporun suretini de bankaya gönderdiklerini, söylerken (Bak: Mavi 546A) bankanın o tar-ihte de zararda olduğu (Bak: Mavi 555 D) doğrultusunda şahadet vermiştir. Alt Mahkeme bunu hiç kaale almamıştır. A fortiori, alt Mahkeme Soner Vehbi'nin şahadetine hiç değinmemiştir. Soner Vehbi, 1991'deki teftişi esnasında sanığın bir takım evrakları -kendinden gizlemeye çalıştığı doğrultusunda şahadet vermiş ve sanık ile bu konuda tartıştığını da söylemiştir (Bak: Mavi 570). Bu şahadete göre 1998 öncesi de bankanın zararda olduğu, hatta özkaynağının tükenmiş olduğu veya tükenmek üzere olduğu İdare Mec-lisi Başkanı sıfatı ile sanığın da bilgisinde idi veya olması gerekirdi. (Bankanın 1998 öncesi de zararda olduğu ve bunun zamanın müdürü, İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur tarafından sanığa 1998 öncesi müteaddit defalar söylendiği doğrultusunda da alt M-ahkemede şahadet vardır. Ancak alt Mahkeme çoğunluk kararında Halil Okur'un şahadetine hiç değer vermemiştir. İnanmadığı bir yana, 'corraborate' edilmediği için de bu şahadete hiç değer vermemiştir. Bu hususta ve bu karara karşı da istinaf vardır. Bilâ-hare 1-6. davalarla ilgili istinaf ele alındığında bu değerlendirilecektir.) Bir gerçek vardır ki en azından Soner Vehbi'nin teftişinden ve bankanın 1998 öncesi de zararda olduğu hususunda bilgisi olan Yönetim Kurulu Başkanı ve bankanın çoğunluk hissesine- sahip şirketleri olan sanığın, yanlış rakamlar ihtiva eden ve resmi dairelere sunulan emare 62'yi imzalamadan, içeriğinin doğruluğu hususunda kendini tatmin etmeli ve bilançoyu ondan sonra imzalayıp ilgililere göndermeli idi. Dolayısıyla, alt Mahkeme çoğ-unluk kararında sanığı 7. davadan da beraat ettirmekle hata etmiştir.
1-6 davalar ile ilgili istinafa gelince, bunu tezekkür etmeden önce bu davalar ve onları ilgilendiren istinaf ile ilgili bazı hususlara göz atmada fayda gördük. Alt Mahkeme- çoğunluk kararı ile sanığı aleyhine getirilen 1-6 davalardan beraat ettirirken, İddia Makamının en mühim 2 tanığı olan, o zamanın bankanın Genel Müdürü tanık 7 Halil Okur ve o zamanın bankanın Muhasebe Müdürü tanık 11 Mustafa Aksay'ın bu davalar ile ilgil-i tarihlerde, 1,2,3,4,5 ve 6'ıncı davalardaki konu beyannameleri bu kişilerin banka adına imza ettiklerini doğru olarak kabul etmiştir ve bu kişilerin bu beyannameleri imzalayıp gönderdiklerini, dolayısıyla, esas suçlu onların olduğunu, onlara da dava geti-rilmesi gerektiğini ve onların aleyhine getirilecek davaların neticesinden sonra sanık aleyhine dava getirmenin daha uygun olacağını müteaddit defalar kararında belirtmiştir. (Bak: Mavi 1056 paragraf 2 ve 3, Mavi 1058 paragraf 2 (7. satır ve sonrası) Mavi- 1107 sondan yukarı 9. satır, ve Mavi 1108 paragraf 2). Alt Mahkeme bunun böyle yapılmamasının yanlış olduğu üzerinde durmuş ve kanımızca bu konuda yetkisini aşarak Başsavcının görevine de gereksiz yere müdahalede bulunmuştur. Anayasamızın 158(1) ve 158(-4)(a) maddeleri Başsavcıya, kamu yararını gözönünde bulundurarak herhangi bir suç hakkında dava açmak, izlemek, davayı devralmak, devam ettirmek veya ettirmemek yetkisini vermiş ve ilâveten Ceza Mahkemelerinde kovuşturmanın kesin yönetim ve sorumluluğunu -Başsavcıya bırakmıştır. Alt Mahkeme bu hususu gözardı ederek Halil Okur ile Mustafa Aksay aleyhine Savcılığın, sanık aleyhine dava getirmeden önce dava getirmesi gerektiği görüşünü gereksiz yere vurgulamış ve bu husus üstünde gereğinden fazla durmuştur. -Keza bu tanıkların şahadetlerine itibar edilmemesinin nedenlerinden birini de aleyhlerine dava getirilmemesine bağlamıştır. Halbuki Anglo-Saxson modeli hukuk sistemine sahip ülkelerde 1861'den beri böyle bir görüş geçerliliğini kaybetmiştir. (Bak: Access-ories and Abettors Act, 1861, Halsbury's Statutes of England, 2nd edition, vol.5 page 724, ve Kenny's Outlines of Criminal Law, 18. baskı sayfa 114.)
Alt Mahkemenin yukarıda alıntısı yapılan gereksiz yorumları, yine Anglo-Saxson hukuk dünyasındaki -temayülleri de gözardı etmiştir ve Başsavcının kamu yararını gözönünde bulundurarak gerektiğinde büyük balığı yakalamak için küçük balığı feda etmesine de müdahaledir. Mustafa Aksay ile Halil Okur'un 1-6 davalardaki ithamlarda sanık ile suç ortağı oldukla-rı kuşkusuzdur. Alt mahkemenin bu konudaki bulgusu yerinde olmakla beraber, sınırı aşan yorumları, sanık aleyhine getirilen davayı ıspat etmek için Başsavcının gerektiğinde bir suç ortağını (meslekteki deyim ile) "Crown witness" yapmasına müdahale teşkil- eder. Archbold'da bu konuda şöyle denilmektedir. (Bak: Archbold Criminal Pleading, Evidence & Practice (1995) Re-Issue Vol.I, Sayfa 4-173, paragraf 4-175, başlık "The calling of an accomplice or co-defendant by the Crown")
"Where it is proposed- to call an accomplice for
the Crown, it is the practice: (i) to omit him from
the indictment; or (ii) to take his plea of guilty
on arraignment, or during the trial, if he withdraws
his plea of not guilty, or before calling him, either-
(iii) to offer no evidence and permit his acquittal:
or (iv) to enter a nolle prosequi:"
Bunlardan görülebilec-eği gibi alt Mahkemenin bu konu ile ilgili görüşleri yersiz ve gereksiz idi; konu tamamı ile Başsavcının yetkisindedir ve bu şahitlerin şahadetlerine itibar edilmemesinin bir nedeni de bu kişiler aleyhine dava getirilmemesi olamazdı.
Alt Mahkeme ka-rarında (karardan alınan kelimelerle) (Bak: Mavi 1039 son paragraf)
"Halil Okur ve Mustafa Aksay'ı suç ortağı oldukları
nedeni ile de şahadetleri incelenirken ayrıca suç
ortağının şahadeti olarak incelemeye tabi tutulacaktır.
Bur-adaki hukuki prensip ise suç ortağının şahadeti
ile bir sanığın mahkûm edilmesinin salim olmadığı ve
teyit edici şahadetinin aranması gerektiği prensibidir"
demiştir.
Alt Mahkeme çoğunluk kararında ilaveten bu tanıkların şahadetle-rinin (Bak: Mavi 1083 1. paragraf yukarıdan aşağıya 9. satır, Mavi 1084 8. satır, Mavi 1109 10. satır ve 1. paragrafın son 3 satırı, Mavi 1131 sondan yukarı 3. satır ve Mavi 1132 ilk 3 satırı) teyit edilmediği bulgusunu yapmıştır. Savcılık ise bu bulgu al-eyhine de istinaf etmiştir. Dolayısıyle bilhassa 1-6 davalar ile ilgili çoğunluk beraat kararı ve bunun aleyhine yapılan istinaf tezekkür edilirken bu konunun da incelenmesi gerekmektedir.
Mustafa Aksay ile Halil Okur'un sanığın suç ortağı oldukları- ve alt Mahkemenin bunu doğru olarak kabul ettiğine yukarıda değinmiştik. Ancak şahadetlerinin teyit edilip edilmediği ve şahadetlerini teyit edici başka şahadet (mesela emare) olup olmadığı hususundaki konuyu şimdi incelememiz gerekmektedir. Genelde bir- sanığın mahkûm olması için aleyhine şahadet veren bir şahidin şahadetinin başka şahadet ile teyit edilmesi şart değildir. Mahkeme şahidin şahadetine inanır ise bir sanığı o şahidin teyit edilmeyen şahadetine istinaden mahkûm etmekde serbesttir. Bu genel- kaidenin 2 istisnası vardır. Bazı tip davalarda yasa gereği bir sanığın mahkûm olabilmesi için, bir tanığın şahadetine Mahkeme inansa dahi, o sanığın mahkum edilebilmesi için, sadece o tanığın şahadeti yeterli değildir ve o şahadetin teyit edilmesi, (mes-lekte kullanılan kelimelerle) "Corraborate" edilmesi şarttır. Buna örnek olarak Şahadet Yasasının 9. maddesi gösterilebilir. Buna göre bir çocuğun yeminsiz şahadeti ile bir sanığın mahkûm edilmesine olanak yoktur. Aynı şekilde Fasıl 154 Ceza Yasasının 1-12. maddesi mucibince yalan yere şahadet vermekle (perjury) itham edilen bir sanık tek bir şahidin şahadetine istinaden mahkûm edilemez.
Bu yasal zorunluluklara paralel olarak, senelerin tecrübesi ile oluşmuş bir takım istisnalar daha vardır ki, o ti-p davalarda, bir sanığın bir şahidin şahadeti ile mahkûm edilmesine yasal engel olmamakla beraber, davayı gören Mahkeme tek şahidin şahadetine istinaden ilgili sanığı mahkûm etmenin tehlikeli olduğu bilincinde olduğunu belirtip, kendi kendini bu tehlikeye -karşı ikaz ettikten sonra, yine de uygun görmesi ve teyit edilmemiş şahadeti inanılır bulması halinde, bir sanığı mahkûm etmekte serbesttir. Bu tip davalara örnek olarak seks davaları (sexual offences) diye vasıflandırabileceğimiz davalar ile bir sanığın -itham olunduğu suç ile ilgili suç ortağı olan kişilerin şahadeti gösterilebilir. Bu konudaki klasik içtihadı İngiltere'deki House of Lords'un, Davies v. D.P.P. davasındaki karar oluşturmaktadır. (bak: W.L.R (1954) vol.II sayfa 343) Alt Mahkemenin çoğunlu-k kararında bu davaya hiç değinilmemesini biraz tuhaf karşılarken, prensibi doğru olarak yansıtması açısından kararın, 349 sayfasından şu alıntıya yer vermeyi uygun gördük:
"There is no doubt that the uncorroborated
evidence of an accomplice -is admissible in law.
But it has long been a rule of practice at common
law for the judge to warn the jury of the danger
of convicting a prisoner on the uncorroborated
testimony of an accomplice or accomplices, and,
in the discre-tion of the judge, to advise them
not to convict upon such evidence; but the judge
should point out to the jury that it is within
their legal province to convict upon such
unconfirmed evidence. This rule of practice
has become -virtually equivalent to a rule of law,
and since the Criminal Appeal Act came into
operation this court has held that, in the
absence of such a warning by the judge, the
conviction must be quashed."
Bizde- juri olmadığına göre bu alıntı mutadis mutandis bizim sistemimize uygulanabilecek şekilde okunmalıdır. Bu kararı en güzel inceleyen ve açıklayan yorum ise "Accomplices in Crime" başlığını taşıyan (1954) Criminal Law Review'daki J. Edwards'ın makalesidir.- Gerek yukarıda alıntısı yapılan karar gerekse makale incelendiğinde suç ortağı olan bir şahidin sanık ile birlikte "participes criminis" olması halinde, mahkûmiyet verilecekse, teyid edici şahadetin aranması gerektiği, bunun haricindeki meselelerde ise i-lle de teyid edici şahadetin aranması gerekmediği görülmektedir. Ancak, yine vurgulamak yerinde olur ki, bir Mahkeme yasa ile getirilmiş bir zorunluluk olmayan hallerde, teyid edici şahadet olmadan da bir sanığı, bir suç ortağının (accomplice) şahadetine -istinaden, bunun tehlikeli olduğu bilincinde olması halinde ve kendi kendini bu tehlikeye karşı ikaz ettikten sonra, mahkûm etmesi yasal hata oluşturmaz. Alt Mahkemenin azınlık kararında ilgili Yargıç kendi kendini ikaz ettikten sonra suç ortağı Halil Oku-r ve Mustafa Aksay'ın şahadetlerine istinaden sanığı 1-6. davalardan mahkûm ederken aynı Mahkeme çoğunluk kararında bu tanıkların şahadetlerine inanmamış ve ilaveten sanık ile beraber suç ortağı olmaları hasebiyle şahadetlerinin teyit edilmesi gerektiği gö-rüşünü benimseyerek, teyit edici şahadetin de olmadığı kararına varıp sanığı bu davalardan mahkûm etmeyip beraat ettirmiştir. Savcılık bu nedenle bu davalardan beraat kararına karşı da istinaf etmiş durumdadır. Şimdi de o istinafın tezekkür edilmesi yer-inde olacaktır, bunu da yapmadan 1-6 davaların olgularını özetlemek uygundur.
davada iddia olunduğu gibi bankanın 1997 Ocak ayı
hesap bilançosunda toplam mevduatın 6 trilyon 993 milyar 491 milyon TL olarak beyan edildiğini, aslında bunun yanlış olduğunu v-e gerçek mevduatın 31.1.1997 tarihi itibarı ile ithamnamede gösterildiği gibi 2 trilyon 189 milyar 305 milyon 349 bin 313 TL, 30,044,838 Sterlin, 5,217,006 ABD Doları ve 2,704,449,DM ve 186,549 Kıbrıs Lirasından oluşan ve toplam olarak bunun 8 trilyon 634 -milyar 008 milyon 415 bin 722 TL olduğu Mahkeme önüne ibraz edilen şahadet ve emarelerden sarihtir. Merkez Bankasına Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. tarafından sunulan bilanço, emare 58 olarak Mahkeme önünde durmaktadır. Ocak 1997 ayı itibarı ile bankanın gerç-ek mevduatını gösteren mizanlar da Döviz ve TL bazında emare 74 ve 75 olarak Mahkeme önündedir. Bunlar karşılaştırıldığında bankanın ilgili tarihte 1. davada iddia edilen suçu işlediği sarihtir. Üstelik emare 58'in Merkez Bankasında alındığı ve Merkez Ba-nkasında da işleme tabi tutulduğunu gösteren defter emare 106 olarak Mahkeme önünde iken alt Mahkeme bu davadaki bildirimin Merkez Bankasına gönderilip gönderilmediği hususunda maalesef çoğunluk kararında kesin bir bulgu yapmamıştır ve konu ile ilgili olar-ak (Mavi 1106'da) aynen şöyle demiştir:
"Bir başka gerçeğe değinmeden geçemeyeceğiz. Merkez
Bankasına sözü edilen bilançoların bildirildiği
iddia edilmiştir. Bu bilançoların Merkez Bankasına
tebliğ edildiği hususunda şahadet varmı-dır? Kim
tebliğ etmiştir? Nasıl ve ne zaman tebliğ
edilmiştir? Bu hususlar şahadette yoktur. Bu
hususlar şüpheli olarak durmaktadır."
Mahkeme kararından alınan bu alıntının 1'inci davanın yanısıra 2,3,4,5 ve 6. davaların çoğun-luk kararına da şamil olduğu ortadadır. Emare 58 olarak Mahkemeye ibraz edilen bilanço Merkez Bankası tarafından alınmadan nasıl normal işlem içerisinde emare 106 olarak Mahkemeye ibraz edilen Merkez Bankasının defterine girmiştir, alt Mahkeme bunun izahı-nı vermemiştir. Dolayısıyla 1. davada iddia edilen Ocak ayı bilançosunun Merkez Bankası tarafından alınmış olduğu kabul edilmeli idi.
dava ile ilgili olarak banka tarafından Merkez
Bankasına sunulan 17.2.1997 tarihli Ocak ayı mevduat karşılık munzam cet-vellerinde munzam karşılığa tabi mevduat Türk Lirası bazında 819 milyar 290 milyon 722 bin 518 TL, Döviz bazında ise, 28 milyon 904 bin 838 Sterlin ve 4 milyon 712 bin 480 ABD Doları olarak beyan edilmiştir. 17.2.1997 tarihli mevduat munzam cetvelleri ema-re 59 olarak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Emare 59 olarak Mahkeme önünde duran 1997 Ocak ayı munzam cetvellerinde bu cetvelin Merkez Bankasında işleme tabi tutulduğu ve bildirilen döviz mevduat miktarı üzerinden munzam karşılık alındığını gösteren mahsup f-işi emare 101, TL mevduat miktarı üzerinden munzam karşılık alındığını gösteren mahsup fişi emare 107 olarak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Bunlar emare 59'un Merkez Bankası tarafından, ithamda iddia edildiği gibi, alındığını ve Merkez Bankasında işleme tabi- tutulduğunu gösterirken, alt Mahkeme çoğunluk kararında bunun Merkez Bankası tarafından alındığı hususunda da şüphe izhar etmiştir. Gerçek olan ve yasa gereği bildirilmesi gereken rakamlar TL olarak 2 Trilyon 189 Milyar 290 Milyon 722 Bin 518 TL, Sterlin- olarak 30 Milyon 044 Bin 838, ABD Doları olarak 5 Milyon 217 Bin 006 idi. Bu gerçek rakamlar İddia Makamı tanığı Mehmet Beykan'ın şahadetinde belirtilmiş ve emareler ile, özellikle emare 74 ve 75 şube mizanları ile de desteklenmişken alt Mahkeme, hatalı -olarak, ithamnamede yer alan bu iddiaların da ıspat edilmediği kanaatine varmıştır.
dava ile ilgili olarak Merkez Bankasına hitaben tanzim
edilen 21.2.2000 tarihli 1999 Aralık ayına ait aylık vaziyet cetvellerinde (bilançoda) bankanın 31.12.1999 tarihi it-ibarı ile toplam mevduat TL bazında 36 Trilyon 244 Milyar 420 Milyon olarak beyan edilmiştir. Merkez Bankasına sunulan 21.2.2000 tarihli 1999 Aralık ayına ait aylık vaziyet cetveli emare 54 olarak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Emare 54'deki rakamların Merk-ez Bankasında işleme tabi tutulduğunu gösteren defter de emare 105 olarak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Emare 54'ün ihtiva ettiği rakamlar da eksiktir ve gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçek rakamlar emare 78 ve 79 olarak Mahkemeye ibraz edilen şube mizanların-da gösterildiği gibi olup 57 Trilyon 768 Milyar 662 Milyon 879 Bin 147 TL idi. Bu husus İddia Makamı tanığı No.2 Mehmet Beykan'ın ve keza İddia Makamı tanığı No.11 Mustafa Aksay'ın şahadetlerinde izah edilmişken alt Mahkeme emare 78 ve 79 ile teyit edilen- bu şahadeti de hatalı değerlendirmiştir.
dava ile ilgili olarak Merkez Bankasına hitaben tanzim
edilen 17.1.2000 tarihli 1999 Aralık ayı mevduat karşılık munzam cetvellerinde, munzam karşılığa tabi mevduat Türk Lirası bazında 2 Trilyon 233 Milyar 538 Mil-yon 334 Bin 163TL ve Döviz bazında 33 Milyon 419 Bin 562 Sterlin olarak beyan edilmiştir. 17.1.2000 tarihini taşıyan 1999 Aralık ayı TL mevduat karşılık munzam cetveli emare 55, döviz mevduat karşılık munzam cetveli emare 56 olarak ibraz edilmiş ve bunları-n Merkez Bankası tarafından alındığını teyid edip orada işlem yapıldığını gösteren dekontlar TL ve döviz mevduatı olarak emare 100 ve 108 olarak Mahkeme önünde dururken ve bu emare 100 ile 108 Merkez Bankasında görevli kişiler tarafından yani İddia Makamı -tanıkları No.8 Alev Galip ve İddia Makamı tanığı No.13 Sevim Kahyalar tarafından ibraz edilip bunların şahadeti ile de teyit edilmişken, alt Mahkeme çoğunluk kararında bu dekontların suret olduğu gerekçesi ile bunlara gerekli değeri vermemiştir. Alt Mahke-me suret olmaları nedeni ile bu emarelere değer vermeyecek ise idi, bu emarelerin ibrazına izin vermemesi gerekirdi ki İddia Makamı ya orijinallerini ibraz etsin veya orijinallerini neden ibraz edemediğine dair bir izahat versin. Şayet verilen izahattan -Mahkeme tatmin olur ise bunları emare olarak kabul edebilirdi. Alt Mahkemenin bunları suret olarak ibrazına izin verip onları emare olarak kabul etmesinden sonra onlara bu nedenle, yani, orijinal olmadıkları nedeni ile, değer vermemesi de yanlıştır. Emar-e 56'daki rakamlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Doğru rakamlar ve gerçek mevduatı içeren rakamlar emare 78 ve 79'da gösterildiği gibidir. Bu husus da İddia Makamı tarafından ispat edilmiştir.
ve 6. davalar ile ilgili olarak 17.1.2000 tarihli 1999
Aralık- ayı Mevduat Sigorta Fonu Beyannamesinde bankanın 31.12.1999 tarihi itibarı ile Mevduat Sigorta Fonuna tabi mevduatı 1 trilyon 984 Milyar 385 Milyon 767 Bin 472 TL ve sterlin olarak da 32 Milyon 987 Bin 895 Sterlin olarak beyan edilmiştir. 1999 Aralık ayı- Sigorta Fonu Beyannamesi emare 57 olarak Mahkemeye ibraz edilmişken ve bu davalarda ithamnamede yer aldığı gibi emare 57'nin Merkez Bankası tarafından işleme tabi tutulduğu ve sigorta primlerinin kesildiğini teyit eden Merkez Bankası fişleri emare 102 (dö-viz için) ve emare 103 (TL için) ibraz edilmişken, Mahkeme bunları Merkez Bankası tarafından alınıp işleme konulduğu bulgusundan kaçınarak bu konuda kesin bir karar vermemiş ve Merkez Bankası tarafından kesilen fişlerin suret olmaları hasebiyle bu emareler-e hak ettikleri değeri vermemiştir. Burada da alt Mahkeme hata etmiştir. Emare 57'deki rakamların gerçeği yansıtmadığı, gerçek rakamların emare 78 ve 79'da şube mizanlarında görüldüğü ve bunların başta İddia Makamı tanığı Mehmet Beykan olmak üzere onun -şahadeti ile izah edilip ispat edildiği ortada iken, alt Mahkeme, ilgili tarihte Türk Lirası bazında 18 Trilyon 974 Milyar 385 Milyon 767 Bin 472 TL'lik mevduatı ve Sterlin olarak da 38 Milyon 187 Bin 895 Sterlin olan rakamları kaale almamış ve beyan edile-n rakamlar ile gerçek rakamlar arasındaki emare 57'de beyan edilmeyen 16 Trilyon 990 Milyar TL ile 5 Milyon 200 Bin Sterling tutarındaki mevduatı bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu dışında tuttuğunu kabul etmemekle hata etmiştir.
Aslında Kıbrıs Kredi- Bankası Ltd.'in 1,2,3,4,5 ve 6.
davalarda bir suç işlediğinin ıspat edildiğini alt Mahkeme kabul etmeli idi ve akabinde bu davalarda iddia edildiği gibi sanığın bu suçların işlenmesine teşvik ve tahrik ettiği konusunu bilâhare ele almalı idi; çünkü, bu da-vada sanık durumunda olmayan bankanın kendinin, bu suçları işlediği, gerek sanık ile suç ortağı olan tanıklar, gerekse suç ortağı durumunda olmayan diğer İddia Makamı tanıklarının ve gerekse sunulan emarelerle ispat edilmişti. Bu konudan ayrılmadan önce a-lt Mahkeme çoğunluk kararından bu konu ile ilgili alıntı yapmak uygun olacaktır. Alt Mahkeme çoğunluk kararında Mavi 1104 ve 1105'de aynen şöyle dedi:
"Tanık Heran İlksoy ise 1984 yılından beri Merkez
Bankasında çalışan bir memurdur. Emare 57-'nin
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu beyannamesi olduğunu
17.1.2000 tarihinde bankaya gönderildiğini ve bu
nedenle işlem yaptığını ileri sürüp 17.1.2000
tarihli pikürü emare 103 olarak ibraz etmiştir.
Ancak bu tanık istintakınd-a bu emarenin 103
orijinalinin Kredi Bankasında olduğunu ileri
sürmesine karşın bu konuda tanık çağrılmış
değildir. Tanık Alev Galip 1984 yılından beri
Merkez Basnkasında çalışmaktadır. Emare 56,57,
58 gördüğünü ve işlem -yaptığını ileri süren bu
tanık kestiği fişleri emare 100,101,102 olarak
ibraz etmiştir. Yine bu tanık istintakında bu
belgelerin suret olduğunu ileri sürüp orijinal-
lerinin Kredi Bankasında olduğunu beyan etmiştir.
Tüm bu ta-nıkların şahadetine bakarak Kredi
Bankasının gerçek mevduatının ne olduğunu
söylemek olası değildir. Tamamen başkalarının
hazırlamış olduğu belgelere bakarak şahadet
verilmiştir. Halbuki başkalarının hazırlamış
olduğu belg-elere bakarak şahadet vermek hearsay
şahadet kurallarına girmektedir. Bu sebeple bu
şekildeki şahadete değer verilmesi uygun değildir.
Şube mizanlarını hazırlayanlar şahadet vermiş
değildir. Gerçek mevduat ile ilgili şahadetin
- şüpheli olduğu gayet açıktır.
Yine emare 72, 1997 yılına ait mevduat dökümü
ve emare 73 Aralık 1998 ayına ait mevduat dökümü
emare 74,75,76,77,78,79 şubelere ait Türk Lirası
ve Döviz mizanlarıdır. Tanık Kaan Saçar tarafın-
- dan ibraz edilmiştir. Bu mizanları kim hazırla-
mıştır, kayıtlar doğru mu değil mi? Bu konuda
mizanları tanzim edenler şahadet vermiş değildir.
Mizanları hazırlayanlar değilde bu mizanlara
bakarak şahadet verilmesi şahadet- kurallarına
aykırı hearsay kurallarına girmektedir. Bu
belgeler public dokument olmadığı için belgeleri
düzenleyenlerin şahadet vermesi asıldır. Bu
belgeleri tanzim edenler şahadet vermediği
cihetle bu belgelere değer ver-ilmemesi gerekmek-
tedir. Keza bu emaredeki evrakların imzasız
oldukları görülmektedir. Bu mevduat dökümünü
kim düzenlemiştir nasıl düzenlemiştir bu konuda
şahadet yoktur. Dolayısıyle bu emareye de bir
değer vermemeyi uygu-n bulduk. Özetlemek gerekirse
gerçek mevduatın İddia Makamı tarafından isbat
edilmediği görülmektedir."
Alt Mahkemenin çoğunluk kararından yapılan bu alıntı, tamamı ile yukarıda bir başka vesile ile değinilen 1879 Bankers Books Eviden-ce Act'ın ilgili ve konuya şamil hükümlerini gözardı ettiği ortadadır. Alt Mahkeme çoğunluk kararında bu mevzuat hükümlerini zihinde tutsaydı, atıfta bulunduğu "hearsay" prensiplerine ve "secondary evidence" prensiplerine takılıp, düştüğü hataya düşmeyece-kti. Bu ithama konu emareler Müdafaa tarafından aksi şahadet ile tekzip edilmediğine ve çürütülmediğine göre alt Mahkeme çoğunluk kararında bu emarelere ve bu konudaki şahadete gerekli değeri vermemekle hata etti.
1-6 davalarda sanık, banka tarafı-ndan işlenen bu suçların işlenmesini teşvik ve tahrik etmekle suçlanmıştır. Davanın duruşması esnasında İddia Makamı bu iddiayı ispat için ne gibi şahadet ibraz etmiştir ki alt Mahkeme azınlık kararında tatmin olmuşken çoğunluğu oluşturan 2 hakim tatmin o-lmamıştır? Şimdi de bunu inceleyelim.
1-6 davalara konu tarihlerde, bankada sanık İdare Meclisi Başkanı, İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur Genel Müdür idi. Yasa gereği her ay banka ilgili mercilere örneğin, Merkez Bankasına munzam tafsilâ-t ve bilanço gönderme mükellefiyetinde idi. Her ayın bilançosu ertesi ay çıkmadan gönderilirdi. Yani, bir misal verecek olursak Ocak ayının bilançosu Şubat ayında gönderilirdi. Gönderilen bilançoya göre de orada gösterilen rakamlara binaen bu rakamların- %15'i Merkez Bankasında munzam olarak bankanın adına yatırılırdı. Halil Okur'un şahadetine göre, (Bak: Mavi 312,313) gerçek rakamları ihtiva eden bilançolar muhasebe tarafından tanzim edildikten sonra Halil Okur bunları sanığın Lefkoşa'daki Zafer Sinema-sındaki ofisine götürüp sanığa gösterirdi. Halil Okur Ocak 1997 ayında ilgili bilançoları gösterdiğinde sanık ilk defa olarak Halil Okur'dan bir takım çalışmalar yapıp kendine gösterilenden daha az bir miktarı Merkez Bankasına yatırmak için çalışmalar yap-masını istedi. İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur da aldığı talimatı Muhasebe Müdürü İddia Makamı tanığı No.11 Mustafa Aksay'a aktardı, o da alınan talimat doğrultusunda değişik rakamlarla gerçeği yansıtmayan ve bankanın Merkez Bankasına munzam olarak da-ha az miktar yatırmasını öngören bilançolar tanzim etti. Bunlar sanığa gösterilip onun tarafından onaylandıktan sonra ilgili dairelere, yani, bu meselede Merkez Bankasına Halil Okur ve Mustafa Aksay'ın imzaları tahtında gönderilirdi. O tarihten sonra, za-man zaman sanığın Halil Okur ile telefonda görüştükleri ve telefonda ona talimat verdiği de olurdu. Bu şekilde hazırlanan gerçeğe aykırı bilançolar Merkez Bankasına gönderilirdi. Konu ile ilgili olarak Halil Okur'un şahadeti aynen şöyledir: (Bak: Mavi 3-13 paragrafD, Mavi 314 paragraf
A ve B)
"....... Ben talimat aldığım zaman muhasebe müdürüne
aktarırdım. Orada yapılan işler biraz önce söylediğim
gibi ödenmesi istenen munzam rakamı %15'e bölerseniz
bir önceki aya göre fark çıkar- ve o farkı bir öncekine
ilave edersiniz. Bu iki paralel olayı 91 yılından
her ay itibarı ile 99 sonuna gelindiğinde düşünürsek
ortaya nasıl bir tablo çıktığını o zaman daha iyi
düşünebiliriz.
S: O talimata göre bildirimler h-azırlanırdı?
C: Evet
S: Kim hazırlardı?
C: Muhasebe Müdürü hazırlardı. Yine hesaplanan
mevduat rakamları bankanın aylık bilançosunda
gösterirdi. Munzam rakamı belirlenmişti.
Munzam cetvellerinde yönetim kurul-u başkanının
talimatına binaen hazırladığımız rakamlar
gösterir.
S: Bu bildirimleri kim imzalardı?
C: Genel müdür olarak ben ve muhasebe müdürü
Mustafa Aksay imzalardı."
Ancak alt Mahkeme, çoğunluk kararı ile-, Halil Okur'un şahadetine, daha önce de değinildiği gibi, itibar etmedi ve bunun nedenleri arasında Halil Okur'un kurnaz olduğunu, (karardan alınan kelimelerle, bak: Mavi 1084) 'uzunca cevaplar verdiği' ini de söyledi. A fortiori alt Mahkeme çoğunluk kar-arında sanığın Halil Okur'a verdiği direktiflerin yasal anlamda teşvik ve tahrik teşkil etmediğine kani oldu. Burada en azından yasal hata yapıldığı ortadadır, çünkü, söz konusu talimatlar sarih olarak "teşvik ve tahrik" dir.
Başta Halil Okur'un şah-adeti olmak üzere, İddia Makamının ibraz ettiği şahadeti iyi değerlendirmek için bu işlemlerin arkasındaki güç tablosu gözden kaçırılmamalıdır. İlgili tarihlerde sanık, bankanın hisselerinin %80'den fazla bir oranına şahsen, veya ailesinin veya onların sa-hip olduğu şirketlerin, bankada kendine verdiği kuvvetli bir konuma ulaşmış bir kişi ve, ilâveten, bankanın İdare Meclisi Başkanı idi. Buna göre İdare Meclisine dahi danışmadan sanık istediği birçok eylemleri bankada gerçekleştirebilmekte idi. Bu sonuç H-alil Okur'un şahadeti dışında başka şahadet ile de desteklenir mi? Bu sualin cevabı evettir. Meselâ, yukarıda 8 ve 9. davalar incelenirken, 1 milyon 65 bin Sterlin kredi konusunu incelemiştik. Bu kredinin verilmesine dair veya, bir başka deyimle, bu işl-emin yapılmasına dair bir İdare Meclisi kararı yoktur. Mahkeme önünde emare 52 ve emare 80 olarak duran bankanın ithamlardaki tarihleri kapsayan 2 İdare Meclisi karar defteri mevcuttur. Bu defterlerin ihtiva ettiği kararlar arasında bu kredinin Kıbrıs Kr-edi Emlak Agency Ltd.'e verilmesine dair herhangi bir İdare Meclisi kararı mevcut değildir.
Alt Mahkemenin, sanığı aleyhine getirilen 10,11 ve 12. davalardan oybirliği ile beraat ettirdiği ve bu hususu da Savcılığın gözönünde bulundurarak bu kararl-ar aleyhine yapılan istinafı geri çektiğine bu kararın başında, yukarıda değinmiştik. Ancak o davalarla ilgili alt Mahkemeye ibraz edilen bazı şahadet ve emareler, sanığın bankada kimseye danışmadan istediğini yaptırdığını gösteren güzel örnekler oluşturm-ası hasebiyle o örneklere bu vesile ile değinmek yerinde olacaktır. Bu şahadet ve emarelere göre bankaya Devlet tarafından el konulmadan önce, sanık şahsının ve ailesinin ve şirketlerinin bankada sahip olduğu hisseleri Türkiye'deki Uzanlar Grubuna satmak -için girişimlerde bulunmuştu. Bu vesile ile Uzanlar Grubuna bankaca kredi de tanınacaktı. Uzanlar Grubunun sahip olduğu Türkiye'de tescilli ancak KKTC'de kaydı olmayan 3 şirket (1. Birikim Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi A.Ş, 2. Digital Tele-fon Pazarlama A.Ş, 3. Güray Elektrik Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş) bankadan borçlanabilmek için kendi İdare Meclislerinden kararlar aldırttılar. Bu kararlar emare 99 olarak Mahkeme önünde durmaktadır. Ancak, bankanın İdare Meclisinin yetkisi alınmada-n, bu 3 şirkete 30.11.1999 tarihinde sanığın talimatı ile 11 Milyon ABD Dolarlık kredi verildi. (Birikim Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi A.Ş'ye 3 buçuk Milyon Dolar, Digital Telefon Pazarlama A.Ş'ye 3 Milyon Dolar, Güray Elektrik Elektronik S-anayi ve Ticaret A.Ş'ye 4 buçuk Milyon Dolar); bu krediler 30.11.1999 tarihinde verildi. Adı geçen şirketler borçlanmak için bankaya müracaat dahi etmeden, banka leyhine herhangi bir senet bile imzalamadan, 11 Milyon ABD Doları bu şirketlere imzaları bile- yokken verildi; şirketler borçlandırıldılar ve aynı gün 11 Milyon Dolar Boyacı Şirketleri diye vasıflandırabileceğimiz şirketlere bu paralar dağıtıldı. Uzanlar Grubu Şirketlerine verilen 11 Milyon Dolarlık kredinin alındığını gösteren 67 adet dekont emar-e 70 olarak ve Boyacı Grubuna bu paraların dağıtıldığını gösteren hesap ekstreleri de emare 71 olarak Mahkeme önünde durmaktadır. Bu emareler konu ile ilgili İddia Makamının şahadetini de (Bak: Mavi 102 ve Mavi 105) teyit etmektedir. (Mehmet Beykan'ın şah-adeti).
Uzanların, sanık ailesinin ve şirketlerinin sahip olduğu hisseleri satın almaktan vazgeçmesi üzerine, Ocak 2000 ayında geriye dönük olarak 1.12.1999 tarihi olarak gösterilen ters işlemler yapıldı; yani, Uzanların borçlandığı hesaplar kapatıld-ı ve bu şirketlerin borçları tekrar Boyacı Grubu Şirketlerinin hesaplarına aktarıldı. Bunun yapılmasındaki gaye, bu borçların ertesi aya sarkması halinde ertesi ayın resmi makamlara sunulacak munzam bilançolarında gösterilme zarureti idi ve bunu önlemek i-çin işlemler Aralık ayı çıkmadan yapıldı gösterildi. Burada vurgulanması yerinde olur ki, Uzanlar Grubunun borçlanması için bankanın İdare Meclisinin kararı yoktu, Uzanlar Grubu Şirketlerinin borçlanması için de bu şirketler herhangi bir senet imzalamamış- ve kefalet veya teminat göstermemişti. Ancak, banka bu işlemleri yine de yaptı. İşlemleri yapan zamanın Genel Müdürü Halil Okur idi. Belli ki sanıktan aldığı talimat ile bu işlemleri gerçekleştirdi. Bir Genel Müdür, İdare meclisinin veya İdare Meclisi- Başkanının talimatı yokluğunda ve ortada herhangi bir şahsi menfaatı yokken, neden böyle usulsüz işlemler yapsın? Üstelik Halil Okur da sanığın talimatı ile bu işlemleri yaptığını söylemiş ve bu şahidin iddiaları da yukarıda sözü edilen emarelerle teyit -edilmiştir. (Konu ile ilgili olarak Bak: Halil Okur'un şahadeti Mavi 425,427,428,344 ve 345)
Bu konudan ayrılmadan, bir misal daha vermek yerinde olacaktır. Sanığın ailesine ait, yukarıda kararın başında değinilen ve teferruatı verilen birçok şirke-tin, bankaya el konulduğu tarihte emare 61 olarak Mahkeme önünde duran banka ekstrelerine göre bankaya ceman 4 Trilyon TL civarında borçları vardı. İthamnameye ve bu emarelere göre 4 trilyon 271 milyar 809 milyon 262 bin 416 TL. (İstinafın duruşması esnas-ında Müdafaa, Emare 61'deki hesapların borç bakiyelerinin, Devlet'çe bankaya el konulduğu tarihte 3 trilyon, 708 milyar, 704 milyon, 373 bin 714 TL'ye baliğ olduğunu teslim etmiştir). Bu şirketlerin herhangi birine kredi veya borç verilebilmesi için, bank-anın herhangi bir İdare Meclisi kararı yoktu veya böyle bir karar Mahkemeye sunulmamıştır. Bu kredilerin bu şirketlere verilmesi için bu şirketler tarafından imzalanan herhangi bir borç senedi bile yoktu. Belli ki bu işlemler memurlar tarafından sanığın- talimatı ile yapılırdı. Bu misaller şüphe bırakmayacak şekilde sanığın bankada her istediğini, usulsüz de olsa, yaptırabildiğini ortaya koymaktadır. İddia Makamı tanığı No.7 Halil Okur, (bankaya el konulduğu tarihte bankanın Genel Müdürü) sanığın bankad-a her istediğini yaptırdığı doğrultusundaki şahadeti bankanın ondan önceki Genel Müdürünün şahadeti ile de teyit edilmektedir. İstinafın duruşması esnasında Müdafaa, Halil Okur'dan önceki Genel Müdür Nuri Erhat'ın dürüst bir şahit olduğunu İstinaf Mahkeme-sinde kabul etmiştir. Nuri Erhat şahadetinde (Bak: Mavi 292 paragraf D) konu ile ilgili aynen şöyle demiştir:
"S: Sanığın size Genel Müdür olduğunuz dönemlerde
gerek kredilerde olsun, gerekse başka konular
ile ilgili olsun verdiği -herhangi bir talimatın
uygulanıp uygulanmaması konusunda bize herhangi
bir şey söyleyebilir misiniz?
C: Ben kendi adıma verdiği talimatlara harfiyen
uyardım."
Bu misaller, alt Mahkemenin çoğunluk kararında inanmadığı- ve keza şahadeti "corroborate" edilmedi dediği Halil Okur'un şahadetinin genel hatlarını teyid etmez mi?
Mevzuatın tanıdığı teyit edici şahadetin derecesi nedir? Bu sorunun cevabı yıllar önce verilmişti. (Bak: The People (Attorney General) v Cas-ey (No.2)) (1963) Ir. R. 33 at p.38) Buna göre kriter, 'corroborate' edilmesi gereken kişinin şahadetinin, sanığı esaslı bir şekilde suça bağlayan başka şahadet ile teyid edilmesi kriteri oluşturur. (Karardan alınan kelimelerle 'corroboration must be other- material evidence implicating the accused'). Konu hakkında Phipson da şöyle demektedir: (Bak: Phipson on Evidence, Thirteeth Edition (1982) sayfa 717 paragraf 32-01).
"In the case of an accomplice, it is other evidence
which shows or tends to- show not only that his
evidence is true in the sense that a crime was
committed but that the accused committed it.
(R. v. Baskerville [1916] 2 K.B. 658,667.)"
Bu konu tezekkür edilirken, yani, Halil Okur'un şahadetinin m-evzuatın öngördüğü ölçüde başka şahadet ile teyit edilip edilmediği konusu tezekkür edilirken bir başka prensip daha zihinde tutulmalıdır. O prensibe göre bir şahidin Mahkemede doğru söyleyip söylemediğine karar vermek için o şahidi, şahadeti esnasında iz-leyen, tavrını gören Mahkeme, yani, bu meselede alt Mahkeme, İstinaf Mahkemesine oranla daha avantajlı durumdadır, (Bak: (Philippos Charalambous v Sotiris Demetriou of Ay. Serghios, CLR 1961 page 14) ve Christofis Vassilou Tofas v The Republic, CLR, 1961 p-age 99) ve genel prensip olarak İstinaf Mahkemesi alt Mahkemenin olgular hakkındaki bulgusuna müdahale etmekten kaçınır, meğer ki ortada düpedüz gözle görülür bir hata olsun. İstinaf Mahkemesinin, Ağır Ceza Mahkemesinin olgular ile ilgili kararını hatalı -bulduğu hallerde kararı değiştirip, beraatı mahkûmiyete çevirdiği de vakidir (bak: Yargıtay/Ceza 14/98 D.1/2000). Bu meselede böyle bir hata var mıdır? Bu sualin cevabı basit değildir. Alt Mahkeme çoğunluk kararında Halil Okur'un şahadetini inandırıcı bu-lup kabul etseydi ve yukarıda gösterilen çevre şahadet ile, kafi derecede teyit edildiğini kabul etmiş olsa idi, sanığı aleyhine getirilen 1,2,3,4,5 ve 6. davalardan mahkûm etmeli idi, çünkü gerek sanığın itham olunduğu Bankalar Yasasının 19(3) maddesinin -öngördüğü kıstasları, gerekse Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yasasının öngördüğü ve sanığın bunlar altında itham olunduğu kıstasları İddia Makamı ıspat etmiş durumda olacaktı. Alt Mahkeme bunu olgu olarak kabul etmedi ve bizce hata etti, ancak, teknik bir- nedenle, yani, İddia Makamı bu davalardaki bu ithamları bizce ispat etmiş olmasına rağmen, bunların mevzuatın öngördüğü şekilde "corroborate" edilip edilmediği bizce şüpheli olduğundan, bu teknik nedenle bu davalarla ilgili alt Mahkemenin çoğunlukla verdi-ği beraat kararına müdahale etmemeyi uygun gördük. Bu kararı verirken sanık aleyhine şahadet veren bir suç ortağının şahadetinin (Halil Okur'un) başka bir suç ortağının şahadeti ile (Mustafa Aksay'ın) teyit edilemeyeceği prensibini de zihinde tuttuk. (Ba-k: Rv King (Dennis Arthur) 1962, 2 Q.B.338) Mustafa Aksay da 1-6 davalarda sanık ve İddia Makamı tanığı Halil Okur ile birlikte suç ortağı olduğundan Mustafa Aksay'ın şahadeti de Halil Okur'un şahadetini, mevzuatın aradığı anlamda "corroborate" etmez. Kıs-acası mevcut yasal şüpheyi, hukuk sistemimize uygun olarak sanık leyhine kullandık.
Netice olarak Başsavcılığın yaptığı istinaf neticesi 7,8 ve 9. davalarda alt Mahkemenin çoğunlukla verdiği beraat kararı iptal edilir ve sanık bu davalardan mahkûm ed-ilir. Savcılığın 1,2,3,4,5 ve 6. davalar ile ilgili yaptığı istinaf ise teknik nedenlerle reddolunur. 10,11 ve 12 inci davalardaki alt Mahkemenin oybirliği ile verdiği beraat kararına karşı yapılan istinaf ise, geri çekildiği cihetle reddolunur.
Ka-rarımıza son vermeden, bu dosyayı tezekkür ederken gözümüze çarpan ve bir daha tekerrürünü görmeyi arzu etmediğimiz birkaç hususa değinmek istiyoruz. İddia Makamı tanığı Halil Okur, esas şahadetini verdikten sonra ve Müdafaa tarafından istintakı esnasında-, Müdafaa bu tanıktan bir belge ibraz etmesini istedi. Duruşmaya ara verildi, tanık belgeyi bulup getirdi ve Mahkeme tekrar oturduktan sonra istintak devam ederken ve evrak ibraz edilmeden, Müdafaa henüz emare olmayan bu evrağı, savcının görüşü alınmadan,- savcı görmeden ve Mahkeme henüz evrağı görmeden, açık salonda, sanığın avukatının evrağı görmesine izin verdi ve akabinde Müdafaa bu evrağı emare olarak ibraz ettirmekten vazgeçdi. (Bak: Mavi 487-489). Mahkeme önünde emare olmayan bir evrağı, bir avukat-, o şahidi çağıran tarafın onayı dahi alınmadan, nasıl görür, Mahkeme buna nasıl müsaade eder ve Mahkemenin bu hareketi nasıl bitaraflıkla bağdaşır, anlaşılır gibi değil.
İkinci örnek şudur:
Soner Vehbi, İddia Makamı tanıklarından birisi idi. - Mahkemede şahadet vermiştir ve 1991 yılında bankanın durumu ile ilgili şahadet verirken, o sene için, kendi başkanlığında bir heyetin, kendi imzası tahtında bir rapor hazırladığını, raporun Maliye Bakanlığına ve suretinin de bankaya gönderildiğini söyledi-. İddia Makamı bu raporu emare yaptırmak için girişimde bulundu. Sanık avukatı raporun ibrazına itiraz etti ve Mahkeme de yapılan itirazı benimseyerek, şahadet kurallarına ters olarak, bu raporun ibrazına izin vermedi. (Bak: Mavi 545,548,549) Bu şekild-e bir şahit kendinin hazırladığı veya kendinin başkanlığında hazırlanan ve kendi imzasını taşıyan bir raporu, davayı gören alt Mahkemeye ibraz edemedi, raporun içeriği üzerine istintak edilemedi, şifahi şahadet ile yetinildi ve Mahkeme de rapor üzerine ist-intaktan mahrum bırakıldı. İstinaf Mahkemesi olarak biz de alt Mahkemenin bu hatalı kararı neticesi raporu görmekden mahrum olduk. Şunu hemen ilave edelim ki, raporun çok can alıcı bir rapor olduğu görüşünü benimseyeydik, raporu, istinafın duruşması esna-sında da ilgili kişiyi çağırtıp ibraz ettirebilirdik. Ancak, konu bu değil, konu alt Mahkemenin duruşma esnasında Müdafaa leyhine yaptığı hatayı göstermektir ve bu hatanın da makul bir izahatı olmadığını vurgulamaktır.
Son misal olarak şunu göster-elim: Erşen Kargı da alt Mahkemede İddia Makamı tarafından şahadet veren tanıklar arasında idi. Öyle anlaşılıyor ki kendinin tanzim ettiği ve üzerinde imzası bulunan bir raporu Mahkemeye esas şahadeti esnasında
(examination-in-chief) ibraz etmesi kendind-en istendi. Bunun ibrazına Müdafaa itiraz etti ve çoğunluk kararı ile, alt Mahkeme bu raporun ibrazına da izin vermedi. (Bak: Mavi 627,631,632) Alt Mahkemenin bu kararında yine Müdafaa leyhine bir hatayı gördük ve bu kararın da doğruluğu hiçbir şahadet -kuralı ile desteklenmez.
Sanık bu davada işlemiş olduğu ve mahkûm olduğu suçlardan dolayı sadece genel anlamda kamuya karşı bir suç işlemekle kalmamıştır. Sanığın bu davada mahkûm olduğu suçlardan ötürü KKTC'nin büyük bankalarından biri olan Kıbrıs -Kredi Bankası Ltd. batmış veya iflas etmiş ve bankada hissedar olan 886 kişi veya şirketin hisse senetlerinin değeri sıfırla çarpılmıştır. Alt Mahkemede duruşma esnasında ibraz olunan şahadet ve emarelere göre sanığın ve şirketlerinin batan bankaya Türk- Parası olarak halen 4 trilyon 271 milyar 809 milyon 262 bin 416TL borcu vardır. İlâveten bankanın sahip olduğu Kıbrıs Kredi Emlak Agency Ltd.'in, sanığın talimatı ile borçlandırıldığı ve borçlandığı paranın sanığın ailesine veya şirketlerine aktarıldığı -işlemlerden mütevellit bankaya 1 milyon 65 bin sterlin borcu mevcuttur. Bu rakamlara dava tarihinden sonraki faizler dahil edilmemiştir. İlâveten sanığın işlediği ve mahkûm olduğu suçlardan ötürü bankanın binlerce mudisi alt Mahkemede duruşma esnasında i-braz olunan rakamlara göre mağdur olmuştur. Bu rakamlar sterline çevrilecek olursa o günkü kurdan 50 milyon sterlin civarında bir rakama baliğ olmaktadır.
Sanığa verilecek ceza tespit edilirken gerek Müdafaanın gerek İddia Makamının söylediklerinin -yanısıra bu hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Sanığın herhangi bir sabıkasının olmaması muhakkak ki lehine bir husus olarak alınması gerekirken mahkûm olduğu suçları işlemiş olmasından ötürü sağlamış olduğu şahsi menfaat ve toplumun g-eniş bir kesiminin mağdur olmasına sebebiyet vermesi de ağırlaştırıcı hususlar olarak muhakkak ki göz önünde bulundurulmalıdır. Bu gerçekler muvacehesinde bu kadar büyük maddi menfaat sağlayan bir sanığa yasal olarak verebileceğimiz para cezası Yasanın ön-gördüğü azami rakam olsa bile sağladığı menfaat karşısında gülünç kalmaktadır. Sanığa işlemiş olduğu suçlarla orantılı bir ceza vermek görevimizdir, bu da bu davada hapislikten başka bir ceza olamaz. Bunun süresini de tespit ederken sanığa verebileceğim-iz azami hapis cezasının mahkûm olduğu her davadan 7 yıl olduğunu göz önünde bulundururken, sanığın lehine olan hususları lehine, aleyhine olan hususları da aleyhine aldıktan sonra, hapislik cezalarının süresini aşağıdaki şekilde tespit ederiz.
Sanık 7. da-vadan 6 yıl hapislik cezasına;
8. davadan 6 yıl hapislik cezasına;
9. davadan 6 yıl hapislik cezasına
çarptırılır. Cezaların temayyüllere uygun olarak birlikte çekilmesine emir verilir.
Metin A. Hakkı Mustafa H. Özkök Seyit A. Bensen
- Yargıç Yargıç Yargıç
28 Ocak 2004
-
67
-
Full & Egal Universal Law Academy