Yargıtay Ceza Dairesi Numara 79-82/2015 Dava No 16/2022 Karar Tarihi 05.10.2022
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 79-82/2015 Dava No 16/2022 Karar Tarihi 05.10.2022
Numara: 79-82/2015
Dava No: 16/2022
Taraflar: Çetin Sadrazam ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Adam öldürme - taammüden adam öldürme - taammüden adam öldürme suçunun unsurları - sanığı suç işlemeye yönelten neden(motive) - mahkeme dışı yalanlar - ceza davalarında ispat külfeti - istinafın reddi
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 05.10.2022

-D. 16/2022 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza No: 79/2015 ve 82/2015
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 8557/2014)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Bertan Özerdağ, Beril Çağdal, Peri Hakkı

Yargıtay/Ceza No: 79/2015
-(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No: 8557/2014)

İstinaf eden: Çetin Sadrazam, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık)
ile

Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden şahse-n hazır
Aleyhine istinaf edilen namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Ergül Kızılokgil


Yargıtay/Ceza No: 82/2015
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No: 8557/2014)


İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa - (Davayı İkame Eden)
ile

Aleyhine İstinaf Edilen: Çetin Sadrazam, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa
(Sanık)
A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Ergül Kızılokgil
Aleyhine isti-naf edilen şahsen hazır

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Melek Esendağlı ve Yargıç Alev Ulunay'ın, 8557/2014 sayılı davada, 29.5.2015 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık ve İddia Makamı tarafından yapılan karşılıklı istinaf-lardır.

------------

K A R A R

Bertan Özerdağ: Bu istinafta istinaf eden bundan böyle sadece İstinaf Eden/Sanık ve Aleyhine İstinaf Edilen/İddia Makamı ise sadece İddia Makamı olarak anılacaktır. Karşılıklı dosyalanan istinaflar birleştirilerek ince-lenmiştir.

OLGULAR

Mesele ile ilgili olguları şöyle özetledik;

"Sanık Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda aşağıdaki davalardan itham edilmiştir:
1. dava; 3/1963 ve 22/1989 sayılı Yasalarla tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203 ve 204.maddelerine- aykırı, 13.4.2011 tarihinde Lefkoşa'da Kemal Aksay Caddesi, No.89 Taşkınköy'de bulunan ve Şükran Sadrazam Tekin'e ait olan ikametgâh içerisinde taammüden kanuna aykırı bir fiil ile Şükran Sadrazam Tekin'e önce laneid zehir içirip zehirlemek, keza yüzüne y-astık bastırıp solunum yolunu tıkayıp mezkûr şahsı taammüden öldürmek;
2. dava; 3/1962 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205(1)(3) maddesine aykırı, birinci davada belirtilen tarih ve mahalde, yasaya aykırı bir fiil ile 1.davanın suçun- tafsilatında belirtilen şekilde Şükran Sadrazam (Tekin)'i öldürmek;
3. dava; Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 243.maddesine aykırı, birinci davada belirtilen tarih ve mahalde, kanuna aykırı bir fiil ile yani 1.davanın suçun tafsilatında belirtilen şekilde Şükran- Sadrazam (Tekin)'i ciddi şekilde darp edip, hakiki bedensel incinmesine sebebiyet vermek;
4. dava; 82/2007 sayılı Yasa ile tadil olunan 64/1987 sayılı Tarımsal İlaçların Denetimi Yasası'nın 27(2) maddesine aykırı birinci davada belirtilen aynı tarih ve ma-halde, 1.davanın suçun tafsilatında belirtilen laneit marka zehiri GKRY'den KKTC'ye ithal etmek;
5. dava; 82/2007 sayılı Yasa ile tadil olunan 64/1987 sayılı Tarımsal İlaçların Denetimi Yasası'nın 27(2) maddesine aykırı, birinci davada belirtilen aynı tari-h ve mahalde, KKTC'ye ithali yasak 4. davanın suçun tafsilatında belirtilen laneit marka zehiri tasarrufunda bulundurmak;
6. dava; 82/2007 sayılı Yasa ile tadil olunan 64/1987 sayılı Tarımsal İlaçların Denetimi Yasasının 37(2) maddesine aykırı, birinci dav-ada belirtilen aynı tarih ve mahalde, KKTC'ye ithali yasak 4.davanın suçun tafsilatında belirtilen laneit marka zehiri kullanmak."

Maktule ile Sanık olay tarihinde evli olmakla birlikte, evliliklerindeki sorunlar nedeniyle Maktule Taşkınköy Lefkoşa'da, -Sanık ise 3 çocuğu ile birlikte Güney Kıbrıs'ta yaşamaktaydı. Sanık evliliklerinde birlikte yaşadıkları dönemde zaman zaman Maktüleye şiddet uygulamaktaydı.

Maktule Şükran Sadrazam 13.4.2011 tarihinde Taşkınköy Lefkoşa'daki ikametgâhının yatak odasınd-a Tanık No. 4 PM Kelami Karagil ve Tanık No.5 PM Hasan Çırakoğlu tarafından ölü olarak bulundu.

Sanık Maktulün ölü olarak bulunduğu tarihte küçük oğulları B. ile birlikte Maktulenin evinde olup, evde başka kimse yoktu. Sanık, oğlu B. ile birlikte olay gü-nü olan 13.4.2011 tarihinde sabah saat 05.00 raddelerinde evden ayrıldı. Evden ayrıldıklarında evde sadece Maktule bulunmakta idi.

Maktuleye 14.4.2011 tarihinde otopsi yapılmış, yapılan otopside numuneler alınarak, histopatolojik ve sistemik toksikolo-jik inceleme sonrasında hazırlanacak rapora göre görüş bildirileceği belirtilmiştir. Otopside, Maktulenin cesedi üzerinde yapılan harici muayene bulgularına göre, boyun ön yüz sol yanak 1.5 x 1 cm'lik hafif pembe renkli ekimoz, sol el baş parmak lateral di-stalde 1 cm çaplı ekimozlu sıyrık, sağ el 3.parmakta arka yüzde distalde 0.5 cm'lik hafif ekimozlu sıyrık, adli otopsi bulgularına göre; boyun organlarının tetkikinde sol SCM kasında alt kısmındaki 4,5 x 0,5 cm'lik alanda ekimoz ve hematom, sağ SCM kasında- 3 x 1 cm'lik ekimoz ve histopatolojik inceleme raporundaki nonspesifik asfiksi bulguları, polis kayıtlarındaki olay yeri inceleme fotoğrafları ile birlikte değerlendirildiğinde; Maktulenin kesin ölüm sebebinin, suflokasyon (soluk yolunun tıkanması suretiy-le öldürme) sonucu mekanik asfiksiye bağlı gelişen solunum ve dolaşım durması olduğu kanaati belirtilmiştir.

Alt Mahkeme, ekimozları dikkate alındığında Maktulenin ölüm öncesi bir mücadelede bulunduğuna, Maktulenin sağ elinin başparmağından alınan tırna-k içi numunesi Sanığa ait tırnak numunesi ile aynı olduğundan, bu mücadelenin Maktule ile Sanık arasında yaşandığına bulgu yaptı.

Alt Mahkeme Maktulenin yatağından alınan çarşaf üzerindeki 3 numaralı meni lekesinin Sanığa ait olduğunu, Maktulenin üzerind-en alınan gri renkli pijama üstündeki 1 numaralı meni lekesinin Sanığa ait olduğunu, yine, gri renkli pijamanın alt kısmı üzerinden alınan 4 numaralı lekenin Sanığa ait DNA ile uyumlu olduğunu tespit ederek Sanık ile Maktulenin yakın ilişki ve temas halind-e olduğuna bulgu yaptı.

Alt Mahkeme ölüm zamanının 24 - 36 saatlik bir zaman dilimi öncesine ait olduğu, yani 12.4.2011 - 13.4.2011 tarihlerine tekabül ettiği, Maktulenin soluk yolunun tıkanması suretiyle gerçekleştiği, ölüm şeklinin adam öldürme olduğu -ve önceki bulguları dikkate aldığında Sanığın Maktuleyi öldüren kişi olduğuna bulgu yaptı.

Alt Mahkeme bu bulgusuna rağmen Sanığın adam öldürmenin 3.bir kişi tarafından gerçekleştirildiği iddiasını inceledi. Alt Mahkeme bu iddiaları inceledikten sonra id-diaların, sonradan oluşturulan bir düşünce (after thought) olduğuna bulgu yaptı.

Alt Mahkeme, taammüden adam öldürme ile ilgili ithamı incelediğinde İddia Makamının, Sanığın, Maktuleyi önce zehir içirerek bilahare de yüzüne yastık bastırıp solunum yolunu- tıkayarak öldürdüğü iddiasında olduğunu tespit etmiştir.

Alt Mahkeme bu iddiayla ilgili, Sanığın Güney Kıbrıs'ta İsmail İlterhan isimli kişiden laneit tipi zehir temin ettiğine bulgu yaptı. Sunulan olgulara göre Maktulenin ikametgâhından alınan Emare 8 -kahve fincanı içerisindeki tozun içeriğinde methomyl ve paracetamol saptanmıştır. Laneit tipi zehir Methomyl maddesi içermektedir.

Alt Mahkeme yukarıdaki olgulara rağmen Maktulenin ölümünde herhangi bir zehirli maddenin etken olmadığından bu zehiri içti-ğine dair bulgu yapmanın sözkonusu olmadığı sonucuna vardı. Alt Mahkeme keza, Emare 8 kahve fincanındaki zehirin Sanık tarafından konulduğuna dair kanıtlanmış bir olgu bulunmadığına da bulgu yaptı.

Alt Mahkeme otopsi esnasında Maktuleden alınan numunelerd-en yapılan sistematik toksikolojik analizde laneit tipi zehrin içeriği olan methomyl maddesinin tespit edildiğine dair hiçbir kayıt olmadığını yukarıdaki bulguları ile değerlendirdiğinde, Maktulenin Sanık tarafından laneit marka zehir içirilip zehirlendiği- bulgusuna varmanın olanaksız olduğuna karar verdi.

Alt Mahkemeye göre, İddia Makamının iddiası, Sanığın Maktuleyi öldürmek için bir plan yaptığı, plan yaptıktan sonra vazgeçmediği ve neticede Maktuleyi öldürdüğü hususundaki taammüden adam öldürmeye day-anmaktadır. Alt Mahkeme bu iddiayı ele alarak, öncelikle, Sanığın Maktuleyi zehirleyerek öldürme planı yaptığı, bu planı icraya koyduğu bir an için kabul edilse bile bunun, Maktulenin zehirlenmek suretiyle değil de Sanık tarafından soluk yolunun tıkanması -sonucu öldürülmesi durumunda Sanığın taammüden adam öldürmeden sorumlu tutulamayacağı anlamına gelmeyeceğini ifade etmiştir.

Alt Mahkeme devamında, Sanığın öldürme niyetinin oluştuğu zaman ile öldürme eyleminin fiilen gerçekleştiği zaman dilimi arası-nda Sanık ile Maktule arasında yaşananlara bakmış, Sanık ile Maktulenin olaydan önce cinsel ilişkiye girdiklerini tespit ederek, Sanığın Maktuleyi öldürmek düşüncesi ve saiki içerisinde bir plan yaptığı kabul edilse dahi, Sanığın Maktule ile cinsel ilişkiy-e girmesi sonucu öldürme konusunda sahip olduğu düşüncelerinin cinsel niyetleriyle bozulduğu kanaatine vararak, Maktuleyle yaşadığı cinsel ilişkinin Sanğın Maktuleyi öldürme planını yerine getirme niyetini doğal olarak değiştirdiği ve Maktuleyi öldürmekten- vazgeçirdiği biçiminde yorumladı. Alt Mahkeme Sanığın Maktuleyle cinsel ilişki ve cinsel yaklaşım içerisine girmesini hayatın olağan akışı içerisinde yorumlayarak öldürme fikrinden vazgeçme olarak kabul etti.

Alt Mahkeme Sanığın Maktuleyi daha önceden ö-ldürmeyi tasarladığı kabul edilse dahi, Sanıkla Maktule arasında yaşanan cinsel ilişki hesaba katıldığında, Maktulenin öldürülmesi ile Sanığın tasarladığı Maktuleyi öldürme planı arasında nedensel bağ kalmadığı sonucuna ulaştı.

Alt Mahkeme, Sanığın, M-aktuleyi ani bir kararla mı yoksa düşünüp planlayarak ve karar alıp vazgeçmek için yeterli zamanı olmasına rağmen bu planından vazgeçmeyerek mi öldürdüğü noktasında huzurunda şahadet bulunmadığından, taammüden adam öldürme suçunun makul şüpheden ari olarak- ispatlanamadığı sonucuna vardı ve Sanığın 1.davadan, keza, bu davayla bağlantılı olan 4, 5 ve 6.davalardan beraatine karar verdi.

Alt Mahkeme keza, Sanığın, Maktuleye laneit olarak bilinen zehiri içirip zehrilemek suretiyle ölümüne sebebiyet vermediği t-espitine istinaden, Sanığın aleyhine getirilen ithamnamedeki 2. ve 3.davalardan da beraatine karar verdi.

Alt Mahkeme yaptığı bu bulgular sonucunda, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası madde 85(4) tahtında ithamnameye yeni 7. ve 8.davaları ekleyere-k Sanığı aleyhindeki 7.ve 8. davalardan mahkûm etti. Mahkeme Sanığı 7.davadan 25 yıl süreyle hapislik cezasına mahkûm ederken, 8.dava ile ilgili ayrıca ceza vermeyip yalnızca mahkûmiyet kaydetti. Alt Mahkemenin İthamnameye sonradan ekleyerek Sanığı mahkûm -ettiği 7. ve 8. davalar şöyledir:



"İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
7.DAVA
3/1962 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205(1) maddesine aykırı adam öldürme.

SUÇUN TAFSİLATI
Sanık 13.4.20011 tarihinde Lefkoşa'da Kemal Aksay Caddesi No.89 Taşkınkö-y'de bulunan ve Şükran Sadrazam (Tekin)'e ait olan ikametgâh içerisinde kanuna aykırı bir fiil ile niyet ederek solunum yolunu tıkayıp mezkûr şahsı öldürdü.

İTHAM OLDUĞU SUÇ
8.DAVA

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 243.maddesine aykırı ciddi darp.

SUÇUN TAFSİL-ATI
Sanık 7.davada belirtilen tarih ve mahalde kanuna aykırı bir fiil yani 7. davanın suçun tafsilatında belirtilen şekilde Şükran Sadrazam (Tekin)'i ciddi şekilde darp edip hakiki bedensel incinmesine sebebiyet verdi."

İstinaf mahkûmiyet ve beraat karar-larına karşı, karşılıklı dosyalandı.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Sanık tarafından dosyalanan 79/2015 sayılı istinaftaki istinaf sebeplerini iki başlık altında toplamak mümkündür.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığı aleyhine getirilen adam öldürme davasından, suçun ma-kul şüpheden ari olarak ispat edildiğine bulgu yaparak suçlu bulup mahkûm etmekle hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, Sanığa aleyhine getirilen davadan fahiş ceza vermekle hata etti.

İddia Makamı tarafından dosyalanan Yargıtay/Ceza 82/2015 sayılı istinafta -ise İddia Makamının istinafını üç başlık altında özetlemek mümkündür;

Muhterem Alt Mahkeme, Sanık aleyhine getirilen taammüden adam öldürme davasında, bilhassa Sanığın gönüllü ifadesini dikkate almamakla ve Sanığı suçlu bulup mahkûm etmesi gerekirken bera-at ettirmekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığı ithamnamedeki 4. dava olan, "Yasaklı olan ilaç ithal etme", 5.dava olan, "Yasaklı olan ilaç bulundurmak" ve 6.dava olan, "Yasaklı olan ilaç kullanmak" suçlarından mahkûm etmemekle hata etti.

Muhtere-m Alt Mahkeme, Sanığı mahkûm ettiği adam öldürme davasından 25 yıl gibi düşük bir ceza vermekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Sanık istinaf duruşmasında şahsen hitapta bulunmuştur. Sanığın istinaftaki hitabında ileri sürdüğü argümanları -aşağıda özetledik;

Alt Mahkemenin ithamnameye dava ekleyerek mahkûmiyet kararına varması hatalıdır. Bu olayla benim herhangi bir ilgim yoktur. Olayla ilgili zamanda ve/veya 10 Nisan 2011 tarihinde akşamüzeri en küçük oğlum B. S. ile eve geldim ve ertesi -sabah oğlumla birlikte evden ayrıldım. Bu olgular ihtilaflı değildir.

Oğlum B.S., Alt Mahkeme huzurunda şahadet vermiş, evden ayrılmadan önce annesine sarıldığını ve vedalaştıklarını söylemiştir. Dolayısıyla, biz evden ayrılırken Maktule hayattaydı. Bu -nedenle, ölümüyle benim alakam yoktur. Evden ayrılırken apartmanın önüne bir araba geldiğini ve bavul indirdiğini görüp bu durumu polise bildirdim ancak Polis bu konuda tahkikat yapmadı.

Tahkikatta DNA raporları düzenlenmiş ve 11 tane meni lekesi tespit- edilmiştir. Bunlardan 3 tanesi çarşaf üzerinde ve bir tanesi ise anal bölgedeydi. Ben akşam eve oğlumla gelip ertesi sabah ayrıldım. Bu meni lekelerinin ne zaman nasıl olduğu araştırılmamıştır. Bu lekelerin ben evden ayrıldıktan sonra gerçekleşen bir iliş-ki sonucu olduğunu iddia ederim. Ayrıca, çarşaf üstündeki meni lekesinin 6 yaşındaki oğluma ait olması mantıksız ve saçmadır. Bu, polisin başkasının kan örneğine B.S. yazıp Türkiye'ye göndermesinden ve bu kan örneğinin meni lekesi ile örtüşmesinden kaynak-lanmaktadır.

Alt Mahkemenin gerekçeli kararının 10.sayfasında eşimin üzerinde bana ait meni lekeleri olduğu belirtilmiştir. Bu meni lekeleri ben ve oğlum dışında farklı bir erkeğe ait olup bize ait değildir.

Eşimin pijaması üzerindeki meni lekelerini-n bana ve farklı bir bayana ait olduğu tespit edilmiştir. Bunun açıklaması yapılmamıştır. Meni lekelerinin farklı bir erkeğe ait olduğuna ilişkin iddiamda araştırılmamıştır. Tahkikatta bazı kişiler korunup açığa çıkarılmamıştır. Nurcan Özüer ve Elda Tekin -isimli baldızlarımdan DNA raporu için kan alınmamıştır. Otopsiden önce bazı kişilerden kan ve idrar örnekleri alınmıştır. Bu örnekler kanaatimce sakladıkları kişilerden alınmıştır.

Anal bölgede meni bulunduğu iddia edilmesine rağmen otopside böyle bir t-espit veya bulgu yoktur. Evde yapılan parmak izi araştırmasında ise bana ait parmak izi bulunamamıştır. Başkasına ait meni bulunmasına rağmen parmak izi bulunmaması da çok ilginçtir. Bir tek kişiye ait parmak izi bulunamaması düşündürücü ve şüphelidir. Oğl-um B.S.'ye ait yatağın bozulmuş olduğu söylenmesine karşın, fotoğraflardaki yatak bozuk değildi.

Yatak odasında bulunan kül tablasındaki izmaritlerden bana ve eşime ait DNA çıktığı söylenmesine rağmen bunu teyit edecek bir resim veya başka herhangi bir- emare de yoktur. Birden fazla kişinin DNA'sının izmaritte çıkması bunun uyuşturucu olduğunu göstermektedir. Eşimin tırnağında bana ait DNA çıktığı iddia edilmesine karşın, bu tırnağın eşime ait olup olmadığı belli değildir. Eşimin çocukluktan beri tırnak -yeme alışkanlığı olduğundan, bu uzun tırnakların Maktuleye ait olması söz konusu değildir.

Banyoda asılı olan beyaz erkek iç çamaşırı benim olmadığı gibi beden olarak benden iki katı büyük bir kişiye aittir. Ben iddia edildiği gibi, o evde 3 gece kalmış- olsaydım, tuvalete girdiğimde, bu iç çamaşırını kesinlikle görecek, eşime kime ait olduğunu soracaktım. Bu çamaşırın kime ait olduğu tespit edilmemiştir.

Tuvalette bulunan tuvalet kâğıtları eşimin banyoda asılı iç çamaşırının sahibi olan erkekle tuvale-tte ilişkiye girdiğini göstermektedir. Eşimin çamaşırındaki meni lekesi de bundan dolayıdır. Erkek kişi de ilişkiden sonra banyoya girdiği için iç çamaşırı tuvalette asılıydı.

Telefon kayıtlarından bu kişinin Ahmet Kılıç isimli bir kişi olduğunu tespit -ettik. Bu kişi eşimin evine gelip 1 ay süreyle kalmıştır.

Zehirle ilgili analiz raporu sunulmuştur. Eşimin otopsisinde zehir tespit edilmemiştir. Yastıkta bana ait DNA tespit edilmemiştir.

Otopsideki bulgularda eşime tecavüz edildiği tespit edilmişti-r. Eşime kimin nasıl tecavüz ettiği bulunamamıştır.

Gönüllü ifadede belirtilenler doğru değildir. Benim 3 sene önce Kıbrıs gazetesine söylediklerimin tam tersini gönüllü ifadeye uyarlamışlardır. Güney Kıbrıs'ta eşimle birlikte yaşarken onu dövdüğüm id-dia edilmiştir. Polis bu olayın 6 yıl önce olduğunu öğrendikten sonra psikolojik olduğunu tespit etmiştir. Eşimi birkaç defa dövdüğümü zaten kabul etmekteydim. Ağzını kapatmamdaki sebep etraftaki insanların duymamasıydı. Eşim zaten bu olaydan 2-3 gün sonra- KKTC'ye kaçmıştır. Dolayısıyla, gönüllü ifade doğru değildir.

Baldızım Nurcan Özüer, güvenilir bir tanık olmayıp kendi öz babası için Lefke Polisine taciz şikâyetinde bulunan bir kişidir.

Aleyhimdeki mahkûmiyet kararının iptal edilmesi ve taammütle ilg-ili istinafın reddedilmesi gerekir. Keza, cezaya yönelik istinafın da reddedilmesi gerekir.

İddia Makamı adına istinaf duruşmasında hitap eden
Savcının argümanları ise şöyledir;

Alt Mahkeme huzurunda 3 tane DNA raporu olup bu raporlar birbirleri ile -bağlantılıdır. Sanık, çocukların kendine ait olmadığını söylemesine karşın, Emare 71 rapor bunun doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Emare 71, Emare 76 ve Emare 77 rapor etraflıca hazırlanmış olup tüm bulguları göstermektedir.

Maktulenin tırnaklarının a-lınmadığı iddiası doğru olmayıp tırnakları alınarak analiz için Türkiye'ye gönderilmiştir.

Otopside Maktulenin vücudunda zehir tespit edilememiştir. Bunun nedeni, toksikolojik incelemede aranan maddenin farklı olmasıdır.

Sunulan şahadetten ölümün, s-oluk yolunun, ağız ve burunun tıkanması sonucu olduğu, Maktulenin ağız ve burun kısmına bastırılan yastıklabirlikte, taraflar arasında bir mücadele gerçekleştiği ifade edilmiştir. Ölümün intihar sebepli olmadığı ise kesin olarak tespit edilmiştir.

Emare- ve şahadetten tahkikatın doğru yöntemle yapıldığı, DNA alındığı ve eksik tahkikatın söz konusu olmadığı ortaya çıkmaktadır. Belirtilenlerle, Sanığın istinafının reddi gerekir.

Taammüt konusunu inceleyen Alt Mahkeme, Sanığın Maktule ile cinsel ilişkiye -girmesi sebebiyle öldürme fikrinden vazgeçtiği sonucuna varmıştır. Alt Mahkeme huzurunda Sanık ile Maktulenin olaydan önce cinsel ilişkiye girdiğine dair bir olgu mevcut değildir. Alt Mahkemenin huzurunda bu bulguyu yapmasına dayanak teşkil edecek meni lek-elerinden başka bir olgu mevcut olmayıp bu bulgu hatalıdır.

Alt Mahkeme benzer kararlara yoğunlaşmasından dolayı, meseledeki olguları göz ardı etmiştir. Örneğin, gönüllü ifadede belirtilenler, Sanığın itirafları hiçbir şekilde kararda inceleme konusu ya-pılmamıştır. Sanık gönüllü ifadesinde, Maktuleyi öldürmek maksadı ile zehirli ilaç temin ettiğini kabul etmektedir. Bu zehirin temin edildiği şahadet ile teyit edilmiştir. Aynı zamanda, Maktulenin ağzından köpükler geldiği otopside ortaya çıkmıştır. Hazırl-anan rapora göre, Emare 8 fincanda zehir tespit edilmiştir. Dolayısıyla, gönüllü ifade, teyit edici şahadet ve emareler dikkate alınıp incelenseydi, Sanığın taammüden adam öldürme suçundan da mahkûm edilmesi gerektiği ve mahkûm edilmemesinin hatalı olduğu -ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, Alt Mahkeme, Sanığın zehir temin ettiğine, temin ettiği zehirle Maktuleyi öldürme planı yaptığına ve Maktuleyi öldürdüğüne bulgu yaptıktan sonra Sanığı taammüden adam öldürmeden mahkûm etmemekle hata etmiştir. Sanığın ze-hiri temin amacının Maktuleyi öldürmek olduğu ortadadır. Maktule ölmüştür. Maktuleyi Sanık öldürmüştür.

Sanığın Maktuleyi öldürme saiki ve gerekçeleri mevcut idi. Bu gerekçeler, gönüllü ifadeden de görülebileceği üzere, Maktulenin başkası ile ilişkisi ol-duğu, çocukların dahi kendisinden olmadığıdır. Sanık bu suçu işlemek için fırsat ve imkânı bulunduğundan, Maktuleyi ortadan kaldırmak amacıyla kendi çocuğunu takip ettirerek Maktulenin evini buldurdu, bunun üzerine Güney Kıbrıs'tan zehir temin ederek KKTC'-ye geldi ve Maktulenin evine gidip fırsatını bulduğunda Maktuleyi öldürdü, daha sonra çocuğunu alarak Güney Kıbrıs'a kaçak yollardan gitti.

Dolayısıyla, Sanığın gönüllü ifadesi ve teyit edici şahadet ile taammüden adam öldürme suçundan mahkûm ettirilmesi- gerekirdi. Bunun yanında Yargıtay'ın, Yargıtay/Ceza 14/1998
D. 1/2000 sayılı kararında belirtilenler dikkate alınarak, Sanığın yalanları göz önüne bulundurulup incelenseydi, Sanığın taammüden adam öldürme suçundan mahkûm edilmesi gerekirdi. Bu konuda çev-re şahadetten teyit edici şahadet istihraç edilmesi de mümkün idi.

Olay yerinde 3.kişilerin var olduğu iddiası tamamen uydurma olup herhangi bir olgu ile bağdaşmayan bir iddiadır.

İthamnamede Sanığın planlayarak Maktulenin yüzüne yastık bastırmak sure-tiyle Maktuleyi öldürdüğü belirtildiğinden, mevcut ithamnameyle de Sanık taammüden adam öldürmeden mahkûm ettirilebilirdi. Maktulenin temin edilen zehirle öldürülmeye çalışılması taammüdün bir göstergesidir. Dolayısıyla, ithamnameye herhangi bir ekleme yap-ılmasına da gerek yoktu.

Sanığın gönderdiği mektuplardaki, Maktulenin intihar ettiği iddiaları tamamen uydurmadır. Sanığın çocukla annesinin vedalaştığı iddiası da uydurmadır. Çocuğun evden ayrılırken annesini görmediği şahadetten anlaşılmaktadır.

Alt -Mahkemenin Sanığın ciddi darptan mahkûm etmemesi de hatalıdır.

Tüm belirtilenlerle, Sanığın istinafının reddedilmesi, taammüdün varlığına ilişkin istinaf başlığı ve altındaki istinaf sebeplerinin ise kabul edilerek Sanığın mahkûm edilmesi gerekir.

İNC-ELEME

Tarafların iddia ve argümanlarını, mesele ile ilgili maddi ve hukuki olguları ve dosya içerisindeki şahadeti hukuki durum tahtında inceleyip değerlendirdik. Bu meselede, Sanık tarafından adam öldürme davasından mahkûmiyet kararına karşı dosyalanan i-stinaf ile İddia Makamı tarafından dosyalanan taammüden adam öldürme davasından ve ithamnamedeki diğer davalardan beraat kararını birlikte incelemeyi uygun gördük.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığı aleyhine getirilen adam öldürme davasından, suçun makul şüphe-den ari olarak ispat edildiğine bulgu yaparak ve suçlu bulup mahkûm etmekle hata etti.

Sanık ithamnameye eklenen dava ile adam öldürmekten mahkûm edilirken, ithamnamede yer alan taammüden adam öldürme suçun-dan beraat ettirilmiştir. İstinafa konu bu iki -davayı inceler-ken Alt mahkeme huzurundaki olgu ve şahadeti birlikte değer-lendireceğiz.

İstinaf duruşmasında yapılan hitaplardan ve Alt Mahkemedeki olgu ve şahadetten;

Olay esnasında Sanığın Maktüle ile evli olduğu, evliliklerinden 3 çocukları olduğu-, Sanığın 3 çocuğu ile birlikte Güney Kıbrıs'ta yaşayıp orada çalıştığı, Maktulenin ise Taşkınköy, Lefkoşa'da ikamet ettiği, Maktulenin 13.4.2011 tarihinde polis memurları tarafından ikametgâhında ölü olarak tespit edildiği, Maktuleye 14.4.2011 tarihinde o-topsi yapıl-dığı, Sanığın 10.4.2011 tarihinde Güney Kıbrıs'tan KKTC'ye geçerek oğlu B. ile birlikte Maktulenin evinde kalmaya başla-dığı ve 13.4.2011 tarihinde saat 05.00 raddelerinde evden ayrıldığı, Sanığın 20.2.2014 tarihine kadar Güney Kıbrıs'ta kaldığ-ı ve 20.2.2014 tarihinde KKTC'ye geçtikten sonra tutuk-lanıp aleyhine dava okunduğu, yapılan otopside Maktulenin ölüm sebebinin solunum yolunun tıkanması olduğunun öğrenildiği, Maktulenin vucudunda yapılan sistematik toksikolojik inceleme-de laneit zehir i-çeriği tespit edilemediği, ihtilaf konusu değildir.

Olgular kısmında yer verdiğimiz ithamnamaye göre, Sanığın aleyhindeki 1.davadan mahkûm ettirilebilmesi için taammüden kanuna aykırı bir fiil ile Maktule Şükran Sadrazam Tekin'e önceden planlayarak laneit- zehir içirip zehirlemekten, keza, yüzüne yastık bastırıp solunum yolunu tıkayıp öldürmekten suçlu bulunması gerekmektedir.

İddia Makamı adına istinaf duruşmasında hitapta bulunan Savcı, taammüt iddiasının, zehirlemek suretiyle adam öldür-menin gerçekl-eştiği iddiasını içermediğini ileri sürerek, Alt Mahkemenin zehirlemek suretiyle taammüden adam öldürüldüğü sonucuna varılamayacağı bulgusunun hatalı olduğunu, esasen, taammüden adam öldürme iddiasının; Sanığın Maktuleyi zehirle-yerek öldürme planı yaptığı-nı ancak sonradan Maktuleyi solunum yolunu tıkaması sonucu öldürdüğü iddiasını içerdiğini ifade etmiştir.

İddia Makamı, Maktulenin vücudunda zehir bulunmamış olsa da Sanığın Maktuleyi zehirleyerek öldürmek amacıyla bir plan yaptığını, bu amaçla Güney Kıb-rıs'ta Tanık No. 24 İsmail İlterhan'dan laneit marka zehir temin ettiğini, laneit marka zehirin içeriğinde bulunan methomyl maddesinin evde yapılan tetkiklerde kahve fincanı içerisinde saptandığını, Sanığın öldürme planını daha sonra Maktulenin yüzüne yast-ık bastırmak ve solunum yolunu tıkamak suretiyle yürürlüğe koyup taammüden adam öldürme suçunu işlediğini, tüm bu olguların taammüden adam öldürmenin makul şüpheden ari olarak ispat edildiğini ortaya koyduğunu iddia etmektedir.

Sanık ise, Maktulenin vücu-dunda zehir bulunamadığını, Maktulenin zehirlenerek öldürülmediğini, taammüden adam öldürmenin ispat edilemediğini, zaten kendisinin adam öldürme suçundan mahkûm edilmesinin hatalı olduğunu, kendisi evden ayrılırken Maktulenin hayatta olduğunu çocuğu ile v-edalaş-tığını ileri sürmekte, Alt Mahkeme tarafından mahkûm edildiği adam öldürme suçundan beraatinin gerektiğini iddia etmektedir. Bunun yanında Sanık, kendisi evden ayrılırken Maktulenin ikametgâhının bulunduğu apartmana valizle bir başkasının geldiğini -ve Maktuleyi bu kişinin öldürmüş olabileceğini ileri sürmektedir.

Alt Mahkeme Sanığı, Maktulenin solunum yolunu tıkamak suretiyle adam öldürme suçundan mahkûm etmekle birlikte, taammüden adam öldürme suçundan beraatine karar vermiştir. Alt Mahkeme, Sanığ-ın Maktuleyi zehirlemek suretiyle öldürmek amacıyla bir plan yapmış olduğu kabul edilse dahi Sanık ile Maktulenin ölümünden hemen önce cinsel ilişkiye girdikleri, aralarında cinsel yakınlaşma olduğu cihetle, bu planın ortadan kalktığı ve taammüden adam öld-ürme bağının koptuğu bulgusuna varmıştır.

İddia Makamı ise bu bulgunun hatalı olduğu, taammüt planının ortadan kalkmadığı, planın zehirlemek yerine yastıkla yüzünün bastırılması ve solunum yolunun tıkanması şeklinde yürürlüğe konup icra edildiği iddiasın-dadır.

Alt Mahkemenin izlediği yolu takip ederek, bu safhada öncelikle adam öldürme suçuna yönelik dosyalanan istinafı inceleriz.

Huzurumuzdaki meselede, Sanığın, Maktuleyi öldürdüğüne yönelik asli ve çevre şahadetin belirlenmesi gerekir.

Bilindiği ü-zere, ceza davalarında temel prensip, İddia Makamının Sanık aleyhine getirilen suçları makul şüpheden ari olarak ispat etmekle yükümlü olduğudur. Bu yükümlülük, her türlü şüphenin ispatını kapsamaz. İddia Makamının sunduğu şahadet, Sanığın suçu işlediğini -makul şüpheden ari olarak ispat edebilmeye yeterli ise Sanığın mahkûm ettirilmesi gerekir. Diğer taraftan, sunulan şahadet sonucunda Sanığın aleyhindeki suçu işlemediğine yönelik makul şüphe oluşması durumunda, oluşan bu makul şüpheden faydalandırılarak be-raat ettirilmesi gerekir.

Ceza davalarında, Sanığın suçsuz olduğunu ispat etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak İddia Makamı tarafından sunulan şahadet Sanık aleyhindeki suçun tüm unsurlarını ortaya koymaya, Sanığı suça bağlamaya, itham edilen suçun iş-lendiğini göstermeye yeterli ise İddia Makamı şahadet sunma yükümlülü-ğünü (evidential burden) yerine getirmiş olur ve bu şahadete karşı şahadet sunma görevi (shifting of the evidential burden) Sanık tarafına geçer.

Sanık mahkemede izahat verebileceği- gibi olgusal iddialar ileri sürmek suretiyle karşı şahadet de sunabilir. Sanığın karşı şahadet sunması yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olmayıp Sanığın herhangi bir şahadet sunmaması, mutlak surette suçlu bulunacağı anlamına gelmez. Dava sonunda- mahkeme iddia makamı tarafından sunulan şahadetin yanında, eğer sunulmuşsa, Sanık tarafından sunulan şahadeti de değer-lendirerek, mevcut tüm şahadet tahtında Sanığın aleyhindeki ithamın makul şüpheden ari olarak ispat edilip edilmediğini belirler. Mevcut- şahadet Sanığın makul şüpheden ari olarak suçlu olduğunu gösterir nitelikte ise Sanığı mahkûm eder aksi ahvalde, makul şüphe halinde şüpheden Sanığı faydalandırır ve Sanığın beraatine karar verir.

Bilindiği üzere, mahkeme ithamnamede tafsilatta yer alan- suçun bir kısmının makul şüpheden ari olarak ispat edildiğine bulgu yaparsa, ithamnamenin sadece ispatlanmış kısmı ile de Sanığı mahkûm ettirebilir.

Öte yandan, çevre şahadet; bir suçun işlendiğini direkt olarak göstermemekle birlikte, ayrı ayrı ortaya -konan şahade-tin parçalar birleştirildiğinde bir bütün olarak, suçun o Sanık tarafından işlendiğini göstermeye yeterli olup olmadı-ğının istihraç edilebileceği mahiyetteki şahadettir.

Yargıtay/Ceza 14/1998 D.1/2000 sayılı kararda mahkemenin bir ceza dava-sında huzurundaki şahadete göre bir karar vermesi gerektiğini, ileri sürülen bir olasılığın dikkate alınabilmesi için o olasılığın spekülasyon niteliğinde olmaması ve spekü-lasyondan öteye o olasılığı ortaya koyabilecek, olasılığın değerlendirilmesi gereği-ni doğuracak ve mahkemeyi o olasılığın doğruluğuna yöneltecek şahadetin var olması gereklidir. İlgili kararda aynen şu ifadeler yer almaktadır;

"Mahkemenin saydığımız bu olasılıkları veya bir tanesini veya saymadığımız bir başka olasılığı dikkate alabilme-si için, Mahkemenin önünde, Mahkemeyi, o olasılığı dikkate almağa yöneltecek şahadet olması gerekir. Bir Mahkemenin, önündeki şahadetin tümünden makul olarak çıkarılamayacak olasılıklar hakkında spekülasyon yapması, tahmin yürütmesi doğru değildir. Bir ola-sılığın tezekkür edilebilmesi, değerlendirmeye alınabilmesi için, Mahkeme huzurunda, o olasılığı ortaya koyabilecek, o olasılığın değerlendirilmesi gereğini doğuran şahadet olması gerekir. Mahkeme bir Sanığı sadece önündeki şahadet ışığında yargılar, davay-ı sadece önündeki şahadet ışığında karara bağlar; Mahkemenin şahadetin dışına çıkması, yargılamayı karmaşaya götürebileceği gibi adaletten sapmaları da beraberinde getirebilecektir."


Bu kararda atıf yapılan, Anastassiades v. The Republic (1977) 2 C.L.R.1-06, sayfa 155 davasının ilgili bölümüne de aynen yer veririz;

"It is clear from the authorities that alternative possibilities must be such that may be reasonably inferred from the whole of the evidence before the Court. Otherwise, Courts will be invited- to speculate as to happenings which cannot be reasonably inferred from the material before it, and this is not their function. As stated in the MANCINI CASE, and I find no better words to put it, 'it is on the evidence and the evidence alone that the pris-oner is being tried and it would only lead to confusion and possible injustice if either Judge or jury went outside it'."

Özetle, alternatif ihtimallerin,- mahkeme huzurundaki tüm şahadetten makul olarak çıkarımının yapılabilecek nitelikte olması gerekir. Aksi ahvalde, mahkeme görevi olmayan şekilde mahkeme huzurundaki materyalden makul olarak çıkarım yapılamayacak şekilde olayları speküle etmeye davet edilm-iş olunur. Sanıklar sadece mahkeme huzurundaki şahadetle yargılanır. Mahkemenin huzurundaki şahadetin dışına çıkarak spekülasyonlarla veya şahadetin göstermediği olasılıklarla karar vermesi karmaşa ve adaletsizlik yaratır.

Bu bağlamda, ceza davasının ik-ame edeni olan İddia Makamı ve müdafaa tarafındaki Sanık, ileri sürdükleri olasılıklarla ilgili makul olarak çıkarım yapılabilmesini sağlayacak şahadeti mahkeme huzuruna getirmekle yükümlüdür. Aksi durumda, mahkemenin bu olaslıkları dikkate alarak değerlen-dirmesi beklenemeyeceği gibi değerlendirmeye tabi tutması da hatalı olur.

Sunulan şahadetten, Maktulenin kesin ölüm sebebinin, suflokasyon sonucu mekanik asfiksiye bağlı gelişen solunum ve dolaşım durması olduğu, başka ifade ile, soluk yolunun tıkanmas-ı suretiyle öldürme olduğu tıbbi şahadetle ispatlanmıştır. Maktulenin ölümünün doğal yoldan veya intihar olmadığı da sabittir.

Alt Mahkemede sunulan otopsi raporundaki bulgulara göre Maktulenin boyun ön yüz sol yanak 1.5 x 1 cm'lik hafif pembe renkli eki-moz, ağız ve burunda köpüklü mayiin varlığı, sol el baş parmak lateral distalde 1 cm çaplı ekimozlu sıyrık, sağ el 3.parmakta arka yüzde distalde 0.5 cm'lik hafif ekimozlu sıyrık, boyun organlarının tetkikinde sol SCM kasında alt kısmındaki 4,5 x 0,5 cm'li-k alanda ekimoz ve hematom, sağ SCM kasında 3 x 1 cm'lik ekimoz, Trakea içerisinin köpük ve sıva ve histopatolojik inceleme raporundaki nonspesifik asfiksi mevcuttur. Maktulenin vücudunda tespit edilen ve ihtilaf konusu olmayan ekimozların Maktulenin yaşad-ığı bir boğuşma sonucu olabileceği ve yüzüne yastık bastırma sonucu meydana gelebilecek türde ekimozlar olduğu açıktır.

Alt Mahkeme kararında belirtilen ihtilafsız olgulara göre Sanığın 1.80 cm boylarında kaslı ve fizik gücü iyi, inşaat işlerinde çalışan-, 1.62 cm boyunda yaklaşık 65 kg. ağırlığında bir kadın olan Maktuleye kıyasla daha güçlü ve bir mücadelede Maktuleye üstünlük sağlayıp yastıkla yüzünü bastırarak soluk yolunun ağız ve burnunu tıkama gücünde olduğu sabittir.

Sanığın aleyhindeki ithamlarl-a ilgili incelemelerde Emare 76 ve Emare 77 olarak sunulan raporlar önemli bir yer tutmak-tadır. Bu raporlardan, Emare 76 rapordaki bulgular şöyledir;

Yatak üzerindeki kahverengi çarşaf üzerinden alınan 1, 2, 3 no.lu leke numunelerinde gri renkli üst pija-ma üzerinden alınan 1 ve 3 no.lu leke numunelerinden, alt pijama üzerinden alınan 2 ve 3 no.lu leke numunelerinden siyah renkli külot üzerinden alınan 2 no.lu leke numunesinden DNA izole edildi.
Kahverengi çarşaftaki 1 no.lu lekenin bir erkek bireye ait D-NA profili olduğu ve Ahmet Sadrazam'dan (Maktulenin oğlu) farklı olduğu,
Yatak başlığı üzerindeki kül tablası içerisinden alınan sigara izmaritleri, mutfak bankosu üzerinden alınan sigara izmaritleri ikinci bir erkeğe ait DNA profili olduğu ve Ahmet Sadra-zam'dan farklı olduğu,
Kahverengi Çarşaf üzerinden alınan 3 no.lu leke numunesinden, yatak başlığı üzerindeki kül tablası içerisinden alınan sigara izmaritleri iki kişiye ait DNA profil karışımı tespit edildiği, Şükran Sadrazam'dan alınan kan numunesinde-n elde edilen DNA profili ile benzer olduğu diğer profilin ise ikinci erkek bireye ait DNA profili ile benzer olduğu,
Maktulenin sağ elinin baş parmağından alınan tırnak numesinden iki kişiye ait DNA profili karışımı tespit edildiği, bu profillerden birini-n Maktuleye, diğerinin ise ikinci erkek bireye ait DNA profili ile benzer olduğu,
Gri renkli üst pijama üzerinden alınan 1 no.lu leke numunesi ile karışım halinde elde edilen DNA profili, ikinci erkek bireye ait DNA profili ile benzer olduğu, birinci erke-k birey, Maktule, Ahmet Sadrazam ve Nurcan Özüer'den farklı olduğu,
Gri renkli üst pijama üzerinden alınan 3 no.lu leke numunesi ile karışım sonucu elde edilen DNA profilinin, Maktuleye ait DNA profili ile benzer olduğu, iki farklı erkek bireye ait DNA pro-fili ve Ahmet Sadrazam (Maktulenin oğlu) ve Nurcan Özüer'den elde edilen DNA profilinden farklı olduğu,
Gri renkli alt pijama üzerinden alınan 2 no.lu leke numunesinden karışım ile elde edilen DNA profilinden, Maktuleye ait DNA profili ile benzer olduğu, -iki farklı erkek bireye ait DNA profili, Ahmet Sadrazam ve Nurcan Özüer'den alınan kan numunelerinden elde edilen DNA profilinden farklı olduğu,
Gri renkli alt pijama üzerinden alınan 3 no.lu leke numunesinden karışım ile elde edilen DNA profilinin, Maktul-eye ait DNA profili ile benzer olduğu, iki farklı erkek bireye ait DNA profili, Ahmet Sadrazam ve Nurcan Özüer'den alınan kan numunelerinden elde edilen DNA profilinden farklı olduğu,
Gri renkli alt pijama üzerinden alınan 4 no.lu leke numunesinden karışım- ile elde edilen DNA profilinin ikinci erkek bireye ait olduğu, diğer profilin ise Maktuleye ait olduğu, Ahmet Sadrazam ve Nurcan Özüer'den alınan DNA profillerinden farklı olduğu,
Siyah renkli külot üzerinden alınan 2 numaralı leke numunesinden karışım il-e elde edilen DNA profilinin, bu profillerden birinin, Maktuleye ait DNA profili ile benzer olduğu, diğer profilin ise iki farklı erkek bireye ait DNA profili ve Ahmet Sadrazam ve Nurcan Özüer'den alınan kan numunelerinden elde edilen DNA profillerinden fa-rklı olduğu,
Yastık üzerinden alınan 1 numaralı leke numunesinden karışım halinde elde edilen DNA profilinin, iki farklı erkek bireye ait DNA profili ve Maktule, Ahmet Sadrazam, Nurcan Özüer'den alınan kan numunelerinden elde edilen DNA profillerinden fark-lı olduğu, tespit edilmiştir.

Emare 77 raporda ise Emare 76 rapor ile birlikte incelen-diğinde elde edilen bulgular şöyledir;

BYL-14-02950 sayılı uzmanlık raporunda belirtilen; Çetin Sadrazam, Zafer Sadrazam ve B.S.'ye ait kan örneklerinden elde edildi-ği belirtilen DNA profilleri, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığının 09.03.2012 tarihli ve 2011/2484 uzmanlık numara-lı raporunda elde edilen DNA profilleri mukayese edilmiştir. Buna göre;

- "Kahverengi çarşaf üzerinden alınan 1 numaralı leke numune-sinde-n elde edilen DNA profinin, B.S'ye ait kan örneğinden elde edildiği belirtilen DNA profili ile benzer olduğu,
- Yatak başlığı üzerindeki kül tablası içerisinden alındığı belirtilen sigara izmariti üzerindeki numuneden, mutfak bankosu üzerindeki tabla içe-risinden alındığı belirtilen sigara izmariti üzerindeki numuneden, ikili koltuğun yanındaki sehpa üzerinde duran tabla içerisinden alındığı belirtilen sigara izmaritleri üzerindeki numunelerden elde edilen DNA profilinin, Çetin SADRAZAM'a ait kan örneğinde-n elde edildiği belirtilen DNA profili ile benzer olduğu,
- Kahverengi çarşaf üzerinden alınan 3 numaralı leke numunesinden, yatak başlığı üzerindeki kül tablası içerisinden alındığı belirtilen sigara izmariti üzerindeki numuneden, ikili koltuğun yanında-ki sehpa üzerinde duran tabla içerisinden alındığı belirtilen sigara izmaritleri üzerindeki numunelerden elde edilen karışımdaki DNA profillerinden birinin, Maktuleden alınan kan numunesinden elde edilen DNA profili ile benzer olduğu, diğer profilin ise Çe-tin SADRAZAM'a ait kan örneğinden elde edilen DNA profili ile benzer olduğu,
- Maktulenin sağ elinin baş parmağından alındığı belirtilen tırnak numunesinden elde edilen karışımdaki DNA profillerinden birinin, Maktuleden alınan kan numunesinden elde edile-n DNA profili ile benzer olduğu, diğer profilin ise Sanığa ait kan örneğinden elde edilen DNA profili ile benzer olduğu,
- Gri renkli üst pijama üzerinden alınan 1 numaralı leke numunesinden elde karışım DNA profilinin, Sanığa ait kan örneğinden elde edi-len DNA profili ile benzer olduğu,
- Gri renkli alt pijama üzerinden alınan 3 numaralı leke numunesinden elde edilen karışım DNA profilinin, Maktuleden alınan kan numunesinden elde edilen DNA profili ile benzer olduğu, Çetin SADRAZAM, Zafer SADRAZAM ve B-.S.'ye ait kan örneklerinden elde edilen DNA profillerinden farklı olduğu
- Gri renkli alt pijama üzerinden alınan 4 numaralı leke numunesinden elde edilen karışım DNA profilinin, Çetin SADRAZAM'a ait kan örneğinden elde edildiği belirtilen DNA profili -ile benzer olduğu,
- Yastık üzerinden alınan 1 numaralı leke numunesinden elde edilen karışım DNA profilinin, Çetin SADRAZAM, Zafer SADRAZAM ve B.S.'ye ait kan örneklerinden elde edildiği belirtilen DNA profillerinden farklı olduğu,
- Emare 76 uzmanlık r-aporunun 7, 8 ve 11.inci bendinde belirtilen karışım DNA profilinin, referans kişilere ait kan örneklerinden elde edildiği belirtilen DNA profilleri ile mukayeseye elverişli olmadığı değerlendirilmiştir.

Uzmanlık raporu olarak sunulan her iki rapo-rdaki tespitlerin aksine sunulmuş bir şahadet olmayıp bu raporda belirtilen bulgular ihtilaf konusu yapılmayan olgular olarak dikkate alınacaktır.

Maktulenin elindeki tırnaktan alınan numunelerde, Maktulenin sağ el baş parmağına ait tırnak numunesinin DN-A profili, Sanığa ait kan örneğinden elde edilen DNA ile uyumludur.

Tanık No.22 Doç. Dr. Çetin Lütfü Baydar, Maktulenin tırnağının altında kendisine ait olmayan DNA profilinin varlığının anlamını, Maktulenin bir diğer kişinin biyolojik dokusunu tırnağını-n altına alması olarak ifade etmiştir. Tanık bu hususu, Maktulenin tırnağı altında DNA profili olan kişiyle teması ve o kişi ile mücadeleye girdiğinin göstergesi olarak açıklamıştır.

Emare 77 uzmanlık raporunda görüldüğü üzere, Maktulenin yatağından al-ınan kahverengi renk çarşaf üzerindeki 3 nolu leke, Sanığa ait meni lekesidir. Yine aynı rapora göre Maktulenin üzerinden alınan gri renk pijama üstündeki 1 nolu leke, Sanığa ait mene lekesi, gri renk pijamanın alt kısmı üstündeki 4 nolu leke, Sanığa ait D-NA profili ile uyumludur. Bu rapor ile tespit edilen tıbbi şahadet aksi ispat edilmeyen olgular içermekte olup bu husustaki olguların makul şüpheden ari olarak ispat edildiğini göstermektedir.

Sanık gönüllü ifadesinde Maktulenin yüzüne yastık bastır-dı-ğını ifade etmektedir.

Sanık, 10.4.2011 Pazar günü Maktulenin ikametgâhına giderek, Pazar, Pazartesi ve Salı gecesi bu ikametgâhta kalmış, 13.4.2011 Çarşamba gününün sabahı ise erken saatlerde evden ayrılmıştır. Maktulenin ikametgâhında 14.4.2011 tarihind-e yapılan tespitte ölüm zamanının otopsiden takriben 24 - 36 saat önceki bir zaman aralığında olduğu sunulan şahadetten ortaya çıkmaktadır.

Sanığın, oğlu B. ile birlikte bu zaman dilimi içerisinde yani 12.4.2011 - 13.4.2011 tarihlerinde Maktulenin evinde- bulunduğu müdafaa tarafından kabul edilen bir olgudur.

Alt Mahkeme çevre şahadet olarak sunulan bu olguları yerli yerine koyarak bir bütün olarak değerlendirdiğinde, bunun için fırsat ve olanağı olan Sanığın, Maktuleyi öldüren kişi olduğu sonucuna vard-ı.

Alt Mahkeme bu sonuca varmakla birlikte, Sanığın istinaf duruşmasında da ileri sürdüğü, Maktuleyi 3.bir kişinin öldürdüğü hususundaki savunmasını inceledi. Bu noktada, Maktu-lenin 3.bir kişi tarafından öldürüldüğü hususundaki iddianın dikkate alınabil-mesi için kararımızın önceki bölümünde belirt-tiğimiz gibi spekülatif olmayan, şahadetten çıkarım yapılabi-lecek olgularla desteklenen bir olasılığın varlığının mahkemede ortaya konması gereklidir.

Sanık tarafından sunulan izahat ve olgulara Alt Mahkeme-nin incelediği sıra takip edilerek bakıldığında ortaya çıkan sonuç şöyledir;

Sanık şahadetinde, evden ayrılırken oğlu B.'nin annesi tarafından öpülüp koklandığını, Maktulenin, "Siz gidin ben arkanızdan geleceğim" dediğini, arabaya binerken balkon kapısını-n perdesinin arkasından Maktulenin kendilerine baktığını iddia etmektedir. Sanık bu iddiaları ile evden ayrılırken Maktulenin sağ olduğuna yönelik bir iddiayı Alt Mahkeme huzuruna getirmiştir.

Sanığın, oğlu B. ile annesinin evden ayrılmadan önce sarılıp -vedalaştıkları beyanının, kendisi evden ayrıldığında Maktulenin hâlâ hayatta olduğunu kanıtlamaya yönelik bir iddia olduğu aşikârdır. Keza, Sanığın, evden ayrılırken başka bir kişinin apartmanın girişine valiz indirdiği iddiasının bu iddianın devamı olduğu- da anlaşılmaktadır.

Sanığın bu iddiası, Alt Mahkeme huzurunda şahadet veren oğlu B.S. tarafından doğrulanmamıştır. Olay tarihinde 7 yaşında olan B.S., Alt Mahkemede tanıklık yaptığı esnada 11 yaşını doldurmuş olup şahadetinde Sanığın söyledikleri hakkın-da bir şey hatırlamadığını ifade etmiştir.

Sanığın oğlu B. tarafından doğrulanmayan bu beyanının, daha sonra uydurulan, önemli bir konuda, Sanığın Maktuleyi öldürmediğine, yani suçu işlemediğine yönelik, bu iddiayı ortaya koymak amacıyla söylenmiş bir ya-lan olduğu sabittir. Dolayısıyla, bu hususta mahkeme huzurunda değer taşıyan bir şahadetle teyit edilmemiş bu iddia sonradan uydurulmuş bir yalan olduğundan, Alt Mahkemenin bu iddiayı değerlendirme-sinde dikkate almaması hatalı değildir.

Sanık, M-aktulenin evinin olduğu apartmanın önünden arabaya binerken, apartmanın sağ köşesinden bir araba geldiğini ve bu arabadan bavul indirildiğini gördüğünü ileri sürmüş, bu durumu Tanık No.7 Bedri Kılıç isimli kişinin de gördüğünü iddia etmiştir. Mahkemede şah-adet veren Tanık No.7, Sanık tarafından ileri sürülen bu iddiayı doğrulayıcı bir beyanda bulunmama-sının ötesinde, bu kişinin, Sanığı Maktulenin evinin önünden değil, Altınbaş Petrol'ün önünden aldığını beyan ettiğini göz önüne alan Alt Mahkeme, Sanığın bu- iddiasına da itibar etmemiştir.

Tanık No.7 Bedri Kılıç, şahadetinde Sanığın o gece kendisini 4 kez arayıp Maktulenin evine gelmesini söylediğini, Tanığın, evinde kahve içmesi nedeniyle geciktiğini, Sanığın bunun üzerine oğluyla birlikte ana yol üstündek-i Altınbaş Petrol'e yürüdüğünü ve ikisini 13.4.2011 tarihinde Altınbaş Petrol önünden aldığını belirtmiştir.

Sanık yastık üzerinden alınan numunelerde kendisine ait DNA bulunamadığını ileri sürmüştür. Emare 76 olarak sunulan raporda yastık üzerinden alın-an 2 ve 3 numaralı lekelerde yapılan çalışmalarda alınan numunenin DNA izolasyon çalışma-sına cevap vermediği, aynı şekilde tuvalet kağıdı üzerinden alınan numunenin de DNA izolasyon çalışmasına cevap vermediği görülmektedir. Bu rapordan ortaya çıkan, yast-ık üzerinde Sanığın DNA'sının tespit edilemediği değil, yastık üzerinde herhangi bir DNA izolasyon çalışmasına cevap alınamadığıdır. Başka bir ifadeyle, sunulan şahadetin ortaya koyduğu, yastıkta Sanığa ait DNA olmadığı değil, yapılan DNA izolasyon çalışma-sında herhangi bir DNA verisinin elde edilemediğidir. Bu nedenle, bu konuda Sanık lehine oluşan makul bir şüpheden söz edilemez.

Diğer taraftan, raporda yastık üzerinde bulunan lekenin Sanığın DNA'sı ile uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Sanığın Maktule-yi yüzüne yastık bastırmak suretiyle öldürdüğünün ispat edildiği dikkate alındığında, keza, yastık bastırma netice-sinde lekenin meydana geleceği hususunda herhangi bir şahadetin yokluğunda, ilgili lekenin Sanığa ait DNA ile uyumlu olmaması, Sanık lehine b-ir şüphe oluşturmadığı gibi bu fiilin Sanık tarafından yapılmadığını gösterir bir olgu da değildir.

Bu iddianın, Sanığın evden ayrılırken Maktulenin hayatta olduğu ve kendisinden sonra eve gelen bir kişi tarafından öldürüldüğü iddiasına yönelik yapıl-mış bir beyan olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu esasa göre, Alt Mahkeme tarafından, Sanığın herhangi bir şahadetle teyit edilmeyen ve hatta bu iddiasıyla çelişen mevcut şahadet karşısında, Maktulenin 3.bir kişi tarafından öldürüldüğü iddiasının dikkate a-lınmamasında ve bu iddiaların sonradan düşünülmüş iddialar olarak telakki edilmesinde hata yoktur.

Ayrıca, otopside tespit edilen bulgulara istinaden, Sanığın Maktulenin tecavüz edildiğinin tespit edildiği iddiası mesnetsiz bir iddiadır.

Belirttiklerim-iz ışığında, Sanığın müdafaasında ileri sürdüğü, Maktulenin başka bir kişi tarafından öldürüldüğü iddiasının değer taşıyan bir şahadetle ortaya konamadığı ve Sanıkla ilgili ithamın değerlendirilmesinde dikkate alınmaması gerektiği sonucuna varırız.

Yukar-ıda ifade ettiğimiz üzere, Alt Mahkemenin dikkate aldığı çevre şahadet niteliğindeki olgular tahtında, Sanığın, Maktulenin öldüğü zaman dilimi içerisinde oğlu B. ile Maktulenin evinde olduğu, Maktulenin sağ baş parmağının tırnağında tespit edilen dokunun S-anığın DNA'sı ile uyumlu olduğu, Maktulenin pijamasında Sanığa ait meni lekelerinin mevcut olduğu, Maktulenin vücudunda tespit edilen ekimozların bir boğuşma sonucu olduğu, bu boğuşma sonucunda soluk boru-sunun tıkanması sonucu öldüğü, ölümünün tıbbi bulgu-lara göre adam öldürme olduğu, Sanıkla Maktule arasındaki evlilik birli-ğinin düzensiz ve sorunlu olduğu, Sanığın Maktuleye nazaran fiziken daha güçlü olduğu, Sanığın gönüllü ifadesinde belirtiği üzere, Maktulenin yüzüne yastık bastırdığı ve tepinen Maktul-enin bir süre sonra hareketsiz kaldığı, yastığı kaldırdığında Maktulenin hareket etmediği, anlaşılmakta olup tüm bu olgular dikkate alındığında, Sanığın Maktulenin soluk borusunu tıkamak suretiyle öldürmek için yeterli imkân ve fırsatı olduğu hususundaki ç-evre şahadetle birlikte değerlen-dirildiğinde, Sanığın, Maktuleyi öldürdüğü yönünde bir çıkarım yapılabildiği ve suçun makul şüpheden ari olarak ispat edilebildiği sonucuna varırız.

Yukarıda makul şüpheden ari olarak ispat edilen olgular tahtında, Sanığı-n Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205.maddesinin (1) ve (3). fıkralarında düzenlenen, yasaya aykırı bir fiil ile başka bir şahsın ölümüne sebep olma suçunu işlediği sabittir.

Alt Mahkeme, Sanığı ithamnamede yer alan 2.davadan mahkûm etmek yerine ithamnameye 7.-davayı ekleyerek bu davadan mahkûm etmeyi tercih etmiştir. İkinci ve yedinci davaların tafsila-tına bakıldığında, esasen, birbirleriyle benzerlik arz etmekle birlikte aralarındaki temel farkın 2.davada yer alan, "..önce laneid zehir içirip zehirlemek, keza- yüzüne yastık bastırıp.." kelimeleri olduğu açıktır. Alt Mahkeme yeni dava eklemek yerine mevcut ithamnamenin ispatlanmış kısmı ile de Sanığı mahkûm ettirebilirdi. Bununla birlikte, Alt Mahkemenin, eklediği dava altında Sanığı bu suçtan mahkûm etmesinde d-e hata bulunmamaktadır.

Bu sonuç ışığında, Sanığın mahkûmiyete yönelik dosyaladığı istinaf başlığı ve altındaki sebeplerin reddi gerekir.

Bu safhada taammüden adam öldürme suçunun makul şüpheden ari olarak ispat edilip edilmediğinin belirlenmesi gere-kir.

Ceza Yasası'nın 203. ve 204.maddelerinde düzenlenen taammüden adam öldürme, tasarlayarak ve planlayarak adam öldürme suçu olup şu unsurları içerir;

Sanık;
Adam öldürme niyeti ile plan yapmalı,
Adam öldürme öldürme niyeti ile adam öldürme fiili a-rasında üzerinde düşünüp vazgeçecek kadar zaman ve fırsatı olmasına rağmen planından vazgeçmemeli ve
Adam öldürme planını uygulayarak adam öldürme fiilini gerçekleştirmelidir.

Bilindiği üzere, taammüt bir olgu meselesidir ve herhangi bir kişiyi öldürme -kastı, bunu açıkça veya zımnen kanıtlayan şahadet veya çevre şahadet ile sabit olmaktadır.

Taammüden adam öldürme davasındaki her unsurun varlığının ayrı ayrı ispat edilmesi zorunludur. Tammüden adam öldürmenin, derin bir düşünce ürünü olması, öldürme fii-linden önce mevcut olan bir öldürme kararının uygulaması biçiminde geçekleşmesi ve spontane bir fiil sonucu olmaması gereklidir. Taammüden adam öldürme fiilinin olduğu sonucuna varılabilmesi için, Sanığın adam öldürme kararı üzerinde düşünmek ve analiz etm-ek için süresi olması, buna rağmen taammüden adam öldürme niye-tini uygulaması lazımdır. Bu süre kesin olarak hesaplanabilir olmayıp meseledeki olgu ve koşullara göre meseleden meseleye değişmektedir.

Taammüt suçu, maddi unsur olan (actus reus) öldür-me fiili ile birlikte manevi unsur (mens rea) olan adam öldürme niyetinin birlikte ıspatını içermektedir.

İddia Makamı, Alt Mahkemenin, Sanığın polise vermiş olduğu gönüllü ifadeyi dikkate almış olsaydı Sanığı taammüden adam öldürme suçundan da mahkû-m ettirebileceği iddiasındadır. İddia Makamının ehemmiyetle üzerinde durduğu, husus Sanığın gönüllü ifadesinin Alt Mahkeme kararında herhangi bir şekilde dikkate alınmamasının büyük bir eksiklik olduğunu teslim ederiz.

İddia Makamı adına istinaf duruşm-asında hitapta bulunan Savcının belirttiklerinden, taammüdün en önemli kanıtının, Sanığın vermiş olduğu gönüllü ifade olduğunu anlamaktayız. Bu nedenle, Sanık tarafından verilen ve yapılan itiraz sonucu duruşma içinde duruşma yapmak suretiyle mahkemenin su-nulmasına izin verdiği emare gönüllü ifadenin ayrıntılı biçimde incelenmesi gereklidir.

Bilindiği üzere, bir suçun işlendiğine dair yapılan gönüllü itiraf, mahkeme huzurunda itirafta bulunanın suçu işlediğine dair önemli bir şahadettir. Gönüllü bir ifa-denin mahkemede ibrazına izin verildikten sonra o ifade bizzat tanıklar tarafından verilmiş şahadet gibi mahkeme tarafından dikkate alınabilir. Bir gönüllü ifadenin ibrazından sonra bu ifadeye verilecek değerin ne olacağının, Ceza/İstinaf 5/1974 sayılı kar-arda belirtilen makuliyet testinin uygulanarak belirlenmesi gereklidir. Bu testle ilgili prensipler Ceza/İstinaf 5/1974 sayılı kararda belirtildiği şekli ile aynen şöyledir:

"1- Acaba ifadenin doğruluğunu gösteren ifade dışında herhangi bir şahadet mevcut- mudur?
İfadede söylenenler başka şahadet tarafından teyit edilmekte midir?
İfadede olgularla ilgili söylenenler imkân nisbetinde çek olunabilen hallerde çek edilip doğruluğu meydana çıktı mı?
Suç ile itham olunan şahsın suçu işlemesine fırsat ve i-mkân var mıydı?
Yaptığı ifade olanaklı mıdır?
İfadede belirtilenler ifade dışında verilen şahadet ile tutarlı mıdır?"

Diğer taraftan, taamüden adam öldürme davasında Sanığı o fiile sevk eden motiv suçun unsuru olmadığı gibi Sanığı suça sevk eden nedenin- İddia Makamı tarafından ispat edilmesi de gerekmemektedir. Ancak, Sanığı suçu işlemeye sevk eden neden suçun unsuru olmasa da Sanığın niyeti ile alakalı çevre şahadet açısından teyit edici değere haiz şahadet olarak kabul edilebilmektedir. Çevre şahadetle- ilgili Yargıtay/Ceza
78-81/2015 D. 4/2016 sayılı kararda bu husus ile ilgili belirtilenlere yer vermekte fayda görürüz;

"Sanığı eylemi gerçekleştirmeye sevk eden neden, kendi başına sanığın aleyhindeki suçlamayı destekler nitelikte olmamakla birlikte, b-unun öneminden şüphe edilmez; bu husus teyit edici değeri haiz temel şahadettir.

Sanığı suç işlemeye sevk eden neden, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 9. maddesi kapsamındaki cezai sorumluluk bakımından önemsizdir. Fakat, kabul edilen çevre şahadet içerisin-de nedeni (motive) gösterecek olgu olması ve böyle bir motivas-yonla davranılması için ikna edici olguların bulunması hususları birleştirildiğinde, motivasyon teyit edici çevresel şahadet olarak dikkate alınabilir."

Sanık 20.2.2014 tarihli gönüllü ifade-sinde özetle şu iddia ve beyanlarda bulunmuştur;

Maktule uzun zamandır kendisini aldatmaktadır, Maktuleyle müşterek çocuklarının üçü de kendisine ait değildir, Güney Kıbrıs'ta birlikte yaşarlarken Maktule tek başına Türk tarafına kaçtı, bunun üzerine Güne-y Kıbrıs'tan kaçak olarak Türk tarafına geçerek Maktulenin evini arkadaşının yardımı ile öğrendi, Maktule Sanığı eve almadığı için kapıyı kırıp içeri girmek istedi, bunun üzerine Maktule polisi aradı, polis Sanığı tutukladı, mahkeme yurtdışına çıkış yasağı- koydu, Sanık buna rağmen kaçak yollarla Güney Kıbrıs'a geçti, Maktuleyle konuşarak ona birşey yapmayacağına dair ikna edip kendisini eve almasını sağladı, daha sonra çocukları alıp tekrar Güney Kıbrıs'a geçti.

Sanık gönüllü ifadesinde devamla, Güney Kıb-rıs'tayken Maktuleyi nasıl öldüreceğinin ve öldürdükten sonra nasıl kaçacağının planlarını yaptığını, zehirleyerek öldürmek amacıyla komşusundan laneit olarak bilinen zehiri temin ettiğini, olaydan 2-3 gün önce oğlu B.'yi de yanına alarak kaçak yollardan K-KTC'ye geçtiğini, Maktulenin, oğlu B. yanında olduğundan, kendisini zorluk çıkarmadan eve aldığını, evde kaldığı sürenin son gecesinde Maktulenin yatak odasında yatakta sohbet ederlerken Maktulenin cep telefonunun çaldığını, Maktulenin çağrıya cevap vermed-en hemen kapatması üzerine, arayanın kim olduğunu sorması ile tartışmaya başladıklarını, Maktulenin başının çok ağrıdığını söylemesi ile onu zehirleyerek öldürmek için iyi bir fırsat yakaladığını düşündüğünü, ona sütlü paracetamol hazırlayıp getireceğini s-öyleyerek mutfağa gittiğini, mutfakta kahve fincanının içerisine iki paracetamol koyup sütle karıştırdığını, daha sonra ise Güney Kıbrıs'tan getirdiği laneit marka zehirden iki kaşık eklediğini, Maktulenin bu hazırladığı içeceğin hepsini içtiğini, bir süre- sonra Maktule yatakta yatarken ağzından burnundan köpükler gelmeye başladığını, yataktan düştüğünü, çocuğun uyanmaması için yataktan yastığı alıp Maktulenin yüzüne bastırdığını, bir süre yastığı yüzünde basılı tuttuktan sonra tepinmelerinin durduğunu, Mak-tuleyi kaldırdığında hareket etmediğini, daha sonra Bedri isimli arkadaşını arayıp kendisini Maktulenin evinden aramasını söylediğini, çocuğu uyandırıp gideceklerini söylediğini, çocuğun annesini sorması üzerine ona annesinin bir yere gittiğini söylediğini-, arkadaşı gelmeyince tekrar aradığını, beş dakikada orada olacağını söylemesi üzerine yola çıkıp petrole kadar çocukla yürüdüğünü, arkadaşı Bedri'nin petrolden onları alıp Pergama'ya götürdüğünü, burada başka bir arkadaşının yardımı ile Güney Kıbrıs'a geç-tiğini, 1-2 saat sonra oğlu Ahmet'e telefonda annen intihar etti, öldü dediğini, kardeşi Metin'e ise Şükran'ı öldürdüm, daha bulunamadı çocuklarıma iyi bak diye mesaj gönderdiğini, ailesine veda etmek amacıyla Türk tarafına geçerken polisin kendisini yakal-adığını ifade etti.

Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, Alt Mahkeme, Sanığın gönüllü ifadesinin sunulmasına izin ve emir vermesine karşın, taammüden adam öldürme ile ilgili kararında bu gönüllü ifadeyi hiç hesaba katmamakla ve inceleme konusu yapmama-kla hata yapmıştır. Bu nedenle, huzurumuzdaki istinafta, Alt Mahkemenin taammüden adam öldürme ilgili inceleme ve bulgularını gönüllü ifade ile birlikte inceleyeceğiz.

Sanık gönüllü ifadesinde, Maktulenin yüzüne yastık bastırdığını itiraf etmiştir. Maktu-lenin ölüm sebebi ile ilgili hazırlanan tıbbi rapor, Maktulenin suffakasyon, soluk yolunun tıkanması sonucu mekanik asfiksiye bağlı gelişen solunum ve dolaşım sonucu öldüğü, vücudunda mücadele ettiğine dair ekimozların bulunduğu ve adam öldürme fiili sonuc-u öldüğü hususlarını içermekte olup Sanığın ifadesi, bu raporun içeriğindeki şahadet ile doğruluğu ortaya çıkan bir beyandır.

Yine mavi 125'de Tanık No.3 PM Özdem Özdemir'in hazırladığı Emare 3 fotoğraf albümünde yer alan 7 no.lu fotodaki yerde bulunan y-astık fotoğrafı, Sanığın Maktulenin yüzünü yerde yastıkla bastırdığına dair Sanığın verdiği gönüllü ifadenin ilgili kısmını teyit etmektedir. Bu tanığın Emare 3 fotoğraf albümünde yer alan 7, 8 ve 9 nolu fotolarda Maktulenin yerde yatır vaziyette olduğu fo-toğrafların yanında, Tanık No.5 PM Hasan Çırakoğlu'nun eve ilk giren polis memuru olarak Maktuleyi yatak odasında yerde yatır vaziyette tespit ettiğine ilişkin mavi 141'deki şahadeti ise Sanığın Maktulenin yataktan yere düştüğüne ve yerde yüzüne yastık bas-tırdığına yönelik verdiği gönüllü ifadeyi teyit etmektedir.

Sanık gönüllü ifadesinde oğlu B. ile evden ayrıldığını, arkadaşı Bedri'nin kendilerini Altınbaş Petrol civarından alarak Pergama'ya götürdüğünü, orada kaçak yollardan Pile'ye geçtiklerini ifad-e etmiştir. Sanık ve B.'yi Altınbaş Petrol'den alan Tanık No.7 Bedri Kılıç'ın şahadeti ve Sanığın olaydan hemen sonra Güney Kıbrıs'a gidişi ile ilgili olgular bu ifadenin doğrulunu ortaya koymakta ve başka şahadet ile teyit edilmektedir.

İddia Makamının -dosyaladığı istinafın esas konusu, Alt Mahkemenin, Sanığın Maktuleyi zehirleyerek öldürmek için bir plan yapmış olduğu kabul edilse dahi Sanığın Maktuleyle cinsel yakınlaşma ve seksüel ilişki yaşadığını ve bu ilişki neticesinde taammüt bağının koptuğunu be-lirterek, taammüden adam öldürme davasından Sanığı beraat ettirmesidir. Alt Mahkemenin bulgusuna konu cinsel ilişki Maktulenin pijamasının alt ve üst kısımlarından ve yataktaki kahverengi renk çarşaftan alınan numunelerde tespit edilen Sanığa ait meni leke-lerine dayanmaktadır.

Maktulenin evine uzun bir süredir gelmeyen ancak olayın olduğu dönemde gelen Sanığın, yataktaki çarşafta ve yine Maktulenin pijamasının alt ve üst kısmında meni lekelerinin bulunması, o gece Maktule ile Sanık arasında cinsel birlikt-eliğin yaşandığının en doğal göstergesidir. Maktuleye ait pijamanın alt ve üst kısmında Sanığa ait meni lekelerinin tespit edilmesinin, Sanıkla Maktule arasında olaydan önce cinsel birliktelik yaşanmış olması dışında başka bir rasyonel sonuçla bağdaşması o-lası değildir.

İddia Makamı, Alt Mahkemeye bu meni lekelerinin nasıl oluştuğuna dair başka bir açıklama yapmış değildir. Bu meni lekelerinin Maktule hayattayken pijamalarının üstüne gelmesi cinsel birliktelik dışında başka bir değişiklik mümkün olabilece-k bir husus değildir. Meni lekelerinin Maktulenin pijamasına ve çarşafa Maktule vefat ettikten sonra aktığı yönünde bir iddia Sanığa yapılmamıştır. Böyle bir olasılık, herhangi bir olgu ve şahadete dayanmadığından, dikkate alınabilecek nitelikte değildir. -

Dolayısıyla, Maktulenin pijamasında ve yataktaki çarşaf üzerinde tespit edilen Sanığa ait meni lekelerinden, Maktulenin ölümünden çok kısa bir süre önce Sanıkla cinsel birliktelik yaşamış olduğu hususunda çıkarım yapılmasında hata bulunmamaktadır. Belirt-ilenlerle, Alt Mahkemenin olaydan önce Sanıkla Maktule arasında cinsel birliktelik yaşandığı bulgusu hatalı değildir.

Alt Mahkeme, Maktulenin Sanık tarafından zehirlenmesi hususunu da incelemiş ve zehirin Sanık tarafından kahve fincanına konulduğuna dai-r bir şahadet bulunmadığından, olgulara dayanılarak bir çıkarım yapılmasının doğru olmadığına bulgu yapmıştır. Alt Mahkeme, huzurundaki tıbbi şahadet uyarınca, Sanığın zehirlenmek suretiyle değil de soluk yolunun tıkanması suretiyle öldürüldüğü hususunu da- değerlendirerek, Maktulenin Sanık tarafından zehir içilerek zehirlendiği bulgusuna varılamayacağını ifade etmiştir. Alt Mahkeme değerlendirmesini bu şekilde yapmakla birlikte, Sanığın gönüllü ifadesinde belirtiklerini dikkate almış değildir.

Bu konudak-i şahadet değerlendirildiğinde, olay yerinden alınan Emare 8 kahve fincanı içerisinde, Sanığın, Maktulenin sütüne paracetamol ile birlikte laneit zehiri eklediği beyanını doğrulayacak şekilde, laneit türü zehirin içeriğinde bulunan methomly isimli maddenin- tespit edildiği ihtilaf konusu yapılmayan bir olgudur.

Sanığın gönüllü ifadesine göre, zehiri, evdeki fareleri zehirlemek bahanesiyle oğlunu Tanık No.24 İsmail İlterhan'a göndererek temin etmeye çalıştığı, bu tanığın oğluna zehiri vermemesi üzerine -daha sonra kendisi gidip, yine gönüllü ifadesinde belirttiği üzere, tanıktan iki kaşık zehir temin ettiği ve temin ettiği zehiri bir poşet içerisinde diplomat çantasında olay yerine getirdiği görülmektedir. Sanığın bu husustaki gönüllü ifadesini makuliyet -testi kuralları altında incelediğimizde, ilk olarak Sanığın gönüllü ifadesinde de belirtmekte olduğu, Tanık No.24 İsmail İlterhan tarafından sunulan şahadet ile laneit marka zehirin Sanık tarafından temin edildiğinin ortaya çıktığını ifade ederiz.
Bu olgun-un yanında, kahve fincanı içerisinde laneit marka zehirin içeriği olan methomyl maddesinin tespit edildiğini görülmektedir. Dolayısıyla, Sanık tarafından Güney Kıbrıs'ta Tanık No.24 İsmail İlterhan'dan laneit türü zehirin temin edildiği ve olay yerinde bul-unan kahve fincanı içerisinde laneit türü zehirin içeriği olan methomly maddesinin tespit edildiği olgularının çek edilip doğruluğunun teyit edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, olaydan hemen önce laneit marka zehirin Sanık tarafından temin edildiği ve- olay yeri olan Maktulenin evine Sanık tarafından getirildiği yönündeki gönüllü ifadenin teyit edilip Sanığın Maktulenin evine zehir getirdiği yönünde çıkarım yapılması gerekmektedir.

Alt Mahkeme bu zehirin belki başkası, belki de Maktule tarafından konu-lduğunu, bu olasılıkların sayısını uzatmanın mümkün olduğunu ifade etmiştir. Halbuki, Alt Mahkemenin huzurunda gönüllü olduğu sabit olan bir ifade mevcut olup bu ifadede Sanık bizzat, kahve fincanının içerisine zehiri nasıl kattığını anlatmaktadır. Bunun y-anında laneit isimli zehirin içeriği olan methomyl maddesinin, Sanığın Maktuleyle olaydan önce zaman geçirdiği evdeki yatak odasında bulunan kahve fincanı içerisinde tespit edildiği ihtilaf konusu değildir. Ayrıca, olaydan önceki gece eve tek gelen kişi, M-aktulenin arkadaşı olan Tanık No.13 Nurcan Arpacı'dır. Bu nedenle, Alt Mahkeme huzurunda ispatlanmış olgulardan, Maktulenin evine tespit edilemeyen bir kişinin geldiğini gösterir şahadet yer almamaktadır. Tanık No.13 Nurcan Arpacı, şahadetinin mavi 503'dek-i kısmında olaydan önceki gece Maktulenin başının ağrıması üzerine Sanığın Maktuleye, sütün içine hap koyup vereceğini ve sütü içince bişeyinin kalmayacağını söylediğini, Maktulenin ise onun elinden birşey içmeyeceği yönünde cevap verdiğini söylemiştir. Sa-nığın gönüllü ifadesindeki, Maktulenin başı ağrıdığı için ona paracetomol içeren süt hazırladığı, bu süt içerisine zehir de eklediği hususundaki beyanı Tanık No.13 Nurcan Arpacı'nın bu yöndeki şahadeti ile teyit edilmektedir. Bütün bu olgular, zehirin olay- yerine Sanık tarafından getirildiğini göstermekte olup Sanık dışında Maktulenin kendisinin veya 3.bir kişinin, Maktulenin evine zehiri getirdiğine veya kahve fincanına koyduğuna dair bir olasılığın dikkate alınabilir nitelikte olmadığını ortaya koymaktad-ır.

Sanığın laneit marka zehir temin ettiği, bu tür zehirin içeriğinde methomyl maddesinin bulunduğu, yapılan analizde olay yerinden alınan Emare 8 kahve fincanı içerisinde methomyl maddesi tespit edildiği, Sanığın gönüllü ifadesinde paracetamol ile lane-it zehirini sütle karıştırıp kahve fincanı ile Maktuleye götürdüğünü, Maktulenin de bu içeceği içtiğini ifade ettiğini dikkate aldığımızda, methomyl içeren laneit marka zehirin kahve fincanı içerisine Sanık tarafından konulduğu hususunda makul olarak çıkar-ım yapılması gerektiği ve gönüllü ifadede belirtildiği gibi bu zehirin olay yerine Sanık tarafından getirildiği, Sanık tarafından öldürme niyeti ile Maktuleye içirilmeye çalışıldığı çıkarımının yapılmasına olanak bulunduğunu ve bunun dışında başka bir rasy-onel sonuçla bağdaşmadığını ifade ederiz.

Dolayısıyla, Alt Mahkeme huzurundaki şahadet sonucu ispatlanmış olgular tahtında, zehirin olay yerine Sanık tarafından getirilerek Emare 8 kahve fincanına konulduğu çıkarımının yapılması gerekmekteydi.

Bu nedenl-e Alt Mahkeme, olay yerine Methomyl içerikli zehirin Sanık tarafından getirildiğine bulgu yapmamakla hata yapmıştır.

Alt Mahkeme, Maktulenin vücudunda yapılan otopside zehir tespit edilemediğinden dolayı, Maktulenin Sanık tarafından laneit marka zehir i-çirilerek zehirlendiği bulgusuna varıla-mayacağına karar vermiştir.

Daha önce belirtildiği üzere, Maktulenin ölüm sebebinin soluk yolunun tıkanmasına bağlı olduğu ve toksikolojik incelemede Maktulenin vücudunda zehir bulunamadığı ihtilaflı bir husus deği-ldir. Bunun yanında, Emare 58 toksikolojik raporda ve Emare 79 otopsi raporunda belirtilenlere göre, Maktulenin vücudunda zehir bulunamadığından Maktulenin Sanık tarafından zehirlenip zehirlenmediği hususundaki şüpheden Sanığın faydalandırılması gerekmekte-dir.

Belirttiklerimiz ışığında, Alt Mahkeme huzurunda sunulmuş olgulara istinaden, Sanığın Maktuleyi zehirlemek maksadıyla laneit türü zehir temin ettiği, bu zehiri Maktulenin evine diplomat çanta içerisinde getirdiği ve Emare 8 kahve fincanı içerisine k-oyduğu çıkarımlarını yapılması gerekmekle birlikte, Maktulenin bu zehiri içerek zehirlendiği sonucuna varılması mümkün değildir. Bu sonuç ışığında, İddia Makamı tarafından Sanığın aleyhine getirilen ithamnamede yer alan, Sanığın Maktuleyi zehirlediği unsur-unun makul şüpheden ari olarak ispatlanamadığı sonucuna varılması gerekmektedir. Dolayısıyla, İddia Makamının, İthamnamenin, Sanığın Maktuleyi zehirlemek suretiyle taammüden öldürdüğü hususundaki kısmını ispat edemediği sonucuna varırız.

Yukarıda yapmış -olduğumuz tüm incelemelere istinaden, Sanığın Maktuleyi darp ettiği ve diğer davalardaki suçlarla ilgili olarak, 3.istinaf başlığına konu bu davalardan suçun unsurlarını ıspat edemediğinden beraatine yönelik yapılan 3.istinaf başlığının da reddi gerekir ve- reddedilir. Bu bağlamda İddia Makamının 3.istinaf başlığını reddederiz.

Bu safhada Sanığın, Maktuleyi yüzüne yastık bastırmak suretiyle öldürdüğüne ilişkin taammüden adam öldürme suçunun unsurlarının ispatlanıp ispatlanamadığını inceleriz. Bu bağlamda,- Alt Mahkemenin Sanıkla Maktule arasında yaşanan seksüel ilişkiden dolayı Sanığın Maktuleyi öldürme fikrinden vazgeçtiği bulgusunun hatalı olup olmadığını ve İddia Makamı tarafından taammüden adam öldürme suçunun makul şüpheden ari olarak ispat edilip edil-mediğini değerlendireceğiz.

Bu noktada öncelikle Sanığın Maktuleyi zehirlediği olgusu ispatlanmamasına karşın, Sanığın Maktuleyi taammüden öldürme hususunda önceden planlayarak öldürme niyeti olup olmadığını belirlerken, teyit ve doğruluğu çek edilen Sa-nığın gönüllü ifadesinde belirtiklerini dikkate alarak değerlendirmemizi yapacağımızı ifade ederiz.

Bu safhada belirtmek isteriz ki, Sanığın Maktuleyi öldürmek için önceden plan yaptığı, bu planını hayata geçirmek için laneit türü zehir temin ettiği, bu -zehiri diplomat çanta içerisinde Maktulenin evine getirdiği ve Maktuleyi zehirlemek maksadıyla içeceği sütün içerisine kattığı ispatlanmış olgu olup, bu olguların, Sanığın Maktuleyi öldürmek amacıyla önceden bir plan yaptığını ve hayata geçirmek için adım -attığını gösterir niteliktedir. Bu nedenle, İddia Makamının, Sanığın Maktuleyi öldürmek amacıyla plan yaptığı ve planını hayata geçirmek için planını devam ettirdiği unsurlarını makul şüpheden ari olarak ispat ettiği sonucuna varırız.

Bir sonraki aşamada,- Sanığın bu planından vazgeçip vazgeçmediğini belirleyerek Alt Mahkemenin kararının doğru olup olmadığına karar vereceğiz.


Sanık gönüllü ifadesinde, Pazar gecesi Maktulenin evine geldiğini, onunla birlikte 3 gece geçirdiğini, kendi ifade-sine göre, bu s-üreç içerisinde dışarı çıktığı için Maktulenin kendisini kıskandığını, sorun olmadan aynı evde kaldıklarını, Salı gecesi Maktuleyle, Maktulenin yatağında saatlerce zaman geçirdiklerini, saat sabahın 04.00'üne kadar birlikte oturup sohbet ettiklerini, bu es-nada Maktulenin çalan telefonundaki çağrıyı reddetmesi ile aralarında tartışma çıktığını ifade etmiştir.

Alt Mahkemede ispatlanmış olgulara göre Maktülenin kullanımında olan telefon numaraları 0533 8671733 ve 0533 8653865 no.lu hatlardır. Bu hatlara, S-anığın gönüllü ifadesinde iddia ettiği gibi 13.4.2011 tarihinde sabah saat 04.00 raddelerinde dıştan gelen herhangi bir çağrı veya arama mevcut değildir. Dolayısıyla, Sanığın gönüllü ifadesinde iddia ettiği bu husus doğruluğu olmayan, değer taşıyan şahadet-le desteklenmeyen, itibar edilemez bir iddia ve izahattır.

Sanık gönüllü ifadesinde, Maktuleyi nasıl öldürdüğünü anlatırken, gelen bu arama üzerine Maktuleyi öldürmeye karar verdiğini ve hazırladığı sütlü içeceğine zehir kattığını, Maktulenin bu sütlü i-çeceği içmesi sonrasında zehirlendiği için tepinmesi nedeniyle oğlu B.'nin uyanmaması için yüzüne yastık bastırdığını ve soluk yolunu tıkadığını beyan ve kabul etmektedir.

Bu noktada, Maktulenin zehirlenmek suretiyle ölmemesi sonucundan hareket edilerek,- Sanıkla Maktule arasında Maktulenin evinde geçen 3 günlük sürede, aralarındaki ilişki ve yaşanan cinsel birlikteliğin Sanığın bu plandan vazgeçmesi olarak kabul edilmesi gerekip gerekmediğini belirlemek gerekir.

Gönüllü ifadesindeki beyanlarına göre,- Sanığı Maktuleyi öldürmeye sevk eden neden, Maktulenin kendisini başka erkeklerle aldatması, onlarla ilişki içerisinde olmasıdır. Sanığın gönüllü ifadesindeki bu beyanlar, Maktuleyi öldürmeye sevk eden nedenin (motiv), çevre şahadet olarak Sanık aleyhine -dikkate alınabileceği bir husustur.

Sanık Maktulenin kendisini aldattığı hususundaki iddiaları ile bağlantılı olarak Alt Mahkemede, evlilikleri içerisinde doğan Ahmet, Zafer ve B.S. isimli çocukların kendisinden olmadığını iddia etmiştir. Alt Mahkemede Sa-nığın bu iddiası incelenmiş ve Emare 71 olarak sunulan raporda tıbbi şahadetle, Zafer ve B.S.'nin kendisinden olduğu makul şüpheden ari olarak ispat edilmiştir.

Bu nedenle, Alt Mahkeme huzurunda Maktulenin kendisini aldattığı hususundaki iddiası ile ilgil-i değer taşıyan bir şahadet bulunmadığı, hiçbir tanık tarafından bu husustaki iddiasını destekleyici şahadet sunulmadığını ifade ederiz.

Bununla birlikte, Sanığın bu iddiasını taammüt suçu açı-sından çevre şahadet kapsamında inceledi-ğimizde, Sanığın M-aktuleyi öldürmeye sevk eden bir neden (motive) olduğunu, bu bağlamda, gönüllü ifadesindeki beyanları uyarınca, Maktuleyi zehirleyerek öldürmek amacıyla bir plan yaptığını, bu planını uygulamaya koymak amacıyla zehir temin edip Maktulenin evine gittiğini d-aha önceden belirtmiş olduğumuzu yineleriz.

Alt Mahkeme, Sanığın Maktulenin evinde 3 gece geçirmesine ve bu süre içerisinde Maktuleyi öldürmek için imkân ve fırsatı olmasına rağmen bu planını uygulamaya koymadığını ifade etmektedir. Alt Mahkeme buna gere-kçe olarak, Sanık ile Maktule

arasında yaşanan cinsel yakınlaşma ve seksüel birlikteliği göstermektedir.

Sanığın Maktulenin evine gittiği Pazar gününden itibaren Maktuleyi zehirlemek ve öldürmek amacıyla herhangi bir adım atmaması, tek başına bu süre -zarfında Maktuleyi zehirleyip öldürmek ile ilgili bir plan uyarınca hareket etmediğini veya planından vazgeçtiğini ortaya koyan bir unsur değildir. Bunun yanında, Sanığın planını yaptığından Maktuleyi öldürme anına kadar geçen süre zarfında planından vazge-çtiğini gösteren herhangi bir olgunun Alt Mahkeme huzurunda bulunmadığı, Sanığın dahi, gönüllü ifadesindeki taammüt planından vazgeçtiğini ifade eden bir izahatının olmadığı aşikârdır. Sanığın Maktulenin evine gittikten sonra birlikte oldukları 3 günlük sü-re içerisinde onu öldürmemesi, Sanıkla Maktule arasında bu süre zarfında cinsel birliktelik yaşanmasından dolayı Sanığın bu planını uygulamaya koymaktan vazgeçtiğini gösterir nitelikte olmadığı ortadadır. Bu nedenle, Alt Mahkemenin, Sanık ile Maktule arası-nda cinsel birliktelik yaşanmasına binaen Sanığın öldürme planından vazgeçtiğine ilişkin bulgusu hatalıdır.

Öte yandan, Sanığın gönüllü ifadesinde belirttiği üzere, Maktulenin tepinmesine rağmen ölmesini beklemeden yüzüne yastık bastırmak suretiyle öldür-mesi Sanığın Maktuleyi öldürme planından vazgeçmediğini ve bu planı taammüt kastı ile uygulayarak onu öldürdüğünü göstermektedir.

Alt Mahkemede sunulan şahadet ve Sanığın gönüllü ifadesinde belirttiklerinden, Sanığın Maktuleyi öldürme hususundaki planını- uygulamaya koyana kadar geçen süre zarfında bu plandan vazgeçmeyerek Maktuleyi öldürmek için yüzüne yastık bastırmak suretiyle solunum yolunu tıkayarak öldürdüğü dolayısıyla, Sanıkla Maktule arasında yaşanan cinsel birlikteliğin Sanığın bu plandan vazgeçt-iğinin göstergesi olmadığı ve Sanığın öldürme anındaki kastının tammüden adam öldürme kastı içeren bir planın uygulaması olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu netice ışığında, Alt Mahkemenin, Sanıkla Maktule arasında yaşanan cinsel birliktelik ve seksüel ilişkin-in taamüden adam öldürme planına yönelik bağı kopardığı hususundaki bulgusu hatalıdır.

Belirtilenlerle, Sanığı aleyhine getirilen 1. davadan beraat ettiren Alt Mahkemenin kararı iptal edilerek Sanık aleyhindeki 1. davanın, "13.4.2011 tarihinde Lefkoşa'd-a Kemal Aksay Caddesi, No.89 Taşkınköy'de bulunan ve Şükran Sadrazam (Tekin)'e ait olan ikametgâh içerisinde taammüden kanuna aykırı bir fiil ile Şükran Sadrazam Tekin'in yüzüne yastık bastırıp solunum yolunu tıkayıp mezkûr şahsı taammüden öldürmek" şeklin-deki kısmı makul şüpheden ari bir şekilde İddia Makamı tarafından ispatlandığı cihetle, Fasıl 155 madde 85(1) dikkate alınarak, Sanık No. 1, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203 ve 204. maddelerine aykırı olarak taammüden adam öldürme suçundan suçlu bulunup mahkû-m edilir.

Netice itibarı ile;

Başsavcılığın Sanık aleyhindeki 1. dava ile ilgili Yargıtay/Ceza 82/2015 sayılı istinafının kabulü gereklidir ve kabul edilir.

Sanık tarafından aleyhindeki 7. davadan mahkûm olmasına dair yaptığı Yargıtay/Ceza 79/2015 sayıl-ı istinafın mahkûmiyete dair kısmının reddi gereklidir ve reddedilir.


Bu aşamada, Sanığın suçlu bulunup mahkûm edildiği 1.davadan ceza takdiri yapılacağı cihetle, Sanığın mahkûm olduğu 7. dava, 1. davanın alternatifi olarak kabul edilerek, bu davadan sad-ece mahkûmiyet kaydedilip ceza verilmemesi gerektiğinden hareketle, Sanığın 7. davadan ceza takdirine karşı yaptığı 79/2015 sayılı istinafın cezaya dair kısmının incelenmesine gerek kalmadan bu dava ile ilgili Alt Mahkemenin ceza takdiri iptal edilir.

S-onuç olarak; Sanık aleyhindeki 7. davadan takdir edilen cezaya dair 79/2015 sayılı istinafın ceza takdiri ile ilgili kısmı incelenmeden ret ve iptal edilir.

İddia Makamının Sanık aleyhindeki 1. dava ile ilgili Yargıtay/Ceza 82/2015 sayılı istinafı kabulü -edildikten sonra, Sanığa 1. davadan yani, taammüden adam öldürme suçundan ceza takdir etmeden önce hafifletici sebeplerini sunabilmesine olanak sağlamak üzere söz verilir. Akabinde de İddia Makamına söz hakkı verilir.

Sanık:
........

İddia Makamı:
....-.....

Sanık, Fasıl 154 Ceza Yasasının 203 ve 204.maddelerinde düzenlenen taammüden adam öldürme suçundan mahkûm edildikten sonra İddia Makamı Sanığın benzer sabıkası bulunmadığını, Sanık ise Mahkemeye herhangi bir hafifletici sebep sunmayaca-ğını beyan et-miştir.

Sanığın işlemiş olduğu suç, Fasıl 154 Ceza Yasası'nda düzenlenen ağır ve vahim suçlardandır. Sanık işlemiş olduğu bu suç ile en temel insan hakkı olan yaşama hakkını ortadan kaldırmıştır.

Birçok kararımızda belirttiğimiz üzere, yaşam hakkı KKTC- Anayasası tarafından güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin en başta gelenidir. Bir kimsenin yasa dışı bir eylem ile yaşam hakkından mahrum bırakılması halinde KKTC Anayasası tarafından güvence altına alınan ve bu hakla birlikte ona bağlı diğer -temel haklar bahşedilen kişi, yaşam hakkından sonsuza dek mahrum kalacak, bu hak kullanılamaz duruma gelecektir.

Bir kimsenin taammüden adam öldürme suçu neticesinde hayatına son verilmesi halinde kişinin yaşam hakkı ve hayatının son bulması bir yana, o -kimsenin yakınları ve ailesi çok büyük acılara maruz kalacak ve mağdur edilecektir. Bunun yanında, işlenen bu tür vahim suçların etkisi sadece Maktulenin aile ve yakınları ile sınırlı kalmayacak, toplumu da etkileyecek, toplum huzur ve güvenliğinin bozulm-asına, toplumun tedirginlik duymasına yol açacak, toplumsal barış ve geleceğe güven duygusunun zedelenmesine sebebiyet verecektir.

Temel hak ve özgürlüklerine duyarlı bir şekilde, Anayasamızın sağladığı güvenceler altında özgürce yaşamaya alışkın olan to-plumumuz, son yıllarda taammüden adam öldürme suçlarında yaşanan artıştan dolayı derinden etkilenmektedir.

Huzurumuzdaki meselede Maktule 3 çocuk annesi genç bir kişiydi. Maktulenin sevgi ve şefkatine muhtaç olan yaşları küçük çocuklarının, bu suçtan dol-ayı hayat boyu anne sevgi ve şefkatinden mahrum kalacakları açıktır. Sanığın mahkûm olduğu bu suçtan dolayı Maktule ile müşterek olan çocukları annesiz kalmalarının yanında, Sanık bu suç sebebiyle alacağı cezadan dolayı Cezaevinde uzun süre kalacağından ay-nı zamanda babasız da kalmıştır.

Sanığın, Maktule ile evliliklerinden kaynaklanan sorunlarının gerekçesi ne olursa olsun, bir kişinin yaşam hakkına son verebileceğini düşünmesi ve bu konuda öldürme planı yaparak uygulaması, Mahkeme tarafından tasvip edi-lebilecek bir husus değildir. Bilhassa karı-koca arasında evlilikleri nedeniyle yaşanan sorunlarda eşlerin sorunlarına çözüm bulmak yerine bu tür suçlara yöneldiği ve bu tür suçların artma temayülünde olduğunu üzülerek gözlemekteyiz. Bu nedenle, bu tür suç-ları işleme temayülü gösteren, bu suçlara tevessül etme niyetinde olan kişilere caydırıcı ve ibret verici cezalar verilmesi gerekmektedir.

Huzurumuzdaki meselede Sanığın, Maktuleyi önce, zehirleyerek öldürmek için bir plan yaptığı, bu planını yürürlüğe k-oymak amacıyla zehir temin ettiği, Maktuleyi zehirleyerek öldürememesine karşın, öldürme planından vazgeçmeyerek Maktulenin yüzüne yastık bastırmak suretiyle ölümüne neden olduğu sabittir.

Sanığın işleyip mahkûm olduğu bu vahim ve ciddi suçla ilgili beli-rttiklerimizi dikkate aldıktan sonra Sanığa uzun süreli bir hapis cezası verilmesi gerektiği sonucuna varırız.

Sanıkla ilgili hafifletici ve ağırlaştırıcı faktörlerle birlikte suçun işleniş tarzı ve Sanığın kişisel durumu, dikkate alındıktan sonra Sanığa -verilecek cezanın 32 yıl süreli hapislik cezası olduğu kanaatine varırız.





NETİCE

82/2015 sayılı istinaf kabul edildiğinden, Sanığın suçlu bulunup mahkûm edildiği taammüden adam öldürme suçundan aşağıdaki şekilde ceza takdir edilir;

Sanık -aleyhine getirilen ve mahkûm olduğu taammüden adam öldürme suçundan 32 yıl süreyle hapislik cezasına çarptı-rılır.

Sanığın mahkûm olduğu 7 ve 8.davalardan mahkûmiyet kaydedilir.

Hapislik Cezası mahkûmiyet tarihinden başlayacaktır.




Bertan Özerdağ - Beril Çağdal Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç

5 Ekim, 2022








50






Full & Egal Universal Law Academy