Yargıtay Ceza Dairesi Numara 77/2012 Dava No 9/2014 Karar Tarihi 03.12.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 77/2012 Dava No 9/2014 Karar Tarihi 03.12.2014
Numara: 77/2012
Dava No: 9/2014
Taraflar: Ahmet Uysal ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Ceza takdiri - Ne gibi ceza verileceğinin Bidayet Mahkemesinin takdirinde olması - İstinaf Mahkemesinin müdahale edebileceği haller
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 03.12.2014

-D.9/2014 Yargıtay/Ceza 77/2012
(Girne Ağır Ceza Dava No:977/2012)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti:Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan,Emine Dizdarlı.

İstinaf eden: Ahmet Uysal, Merkezi Cezaevi-Lefkoşa.
- (Sanık)
ile -

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Emre Efendi
Aleyhine istinaf edilen -namına: Savcı Egemen Metay


Girne Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bahar Saner, Kıdemli Yargıç Türkây Saadetoğlu ve Yargıç Musa Avcıoğlu'nun 977/2012 sayılı davada, 13.7.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık tarafından yapılan istinaftır.


-----------
-
H Ü K Ü M


Hüseyin Besimoğlu: Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Emine Dizdarlı okuyacaktır.

Emine Dizdarlı: Sanık aslen İstanbul doğumlu olup maktul ile karı-koca idiler. Maktul olayın meydana geldiği Pınarlı Sokak, Karaağaç, Girne adr-esinde ikâmet etmekteydi. Sanık ve maktul 23 yıl evli kaldıktan sonra evliliklerini 4.10.2011 tarihinde boşanarak bitirdiler. Bu evlilikten Sanık ve maktulün İsmail ve Sergen isimli iki çocukları olmuştur. Taraflar, boşandıktan sonra, ayrı yaşamaya başladı-lar ama bir süre sonra barışarak, aynı evde birlikte kalmaya devam ettiler.
Sanık ve maktul, 18.11.2011 tarihinde, evde bulundukları bir esnada, boşanmalarına bağlı mal paylaşımı üzerine tartışmaya başladılar. Maktulün Sanığa küfür etmesi üzerine, Sanık i-kâmet ettikleri evin avlusunda park halinde bulunan EC 496 plakalı van aracından çifte kırma çift namlulu av tüfeğini alarak, içerisine 2 adet fişenk koydu ve tekrar evin içerisine döndü. Maktulün Sanığa küfür etmeye devam etmesi neticesinde, Sanık bir kez- ateş ederek maktulü sol bacağından vurdu. Sanık maktulü yaraladıktan sonra bir kez daha ateş etti, ancak tüfeğinin arıza yapması üzerine ikinci tetik patlamadı. Maktulün vurularak yaralanmasından sonra, Sanık durmayıp maktulün başına tüfeğin dipçik kısmı -ile birçok kez vurdu.

Sanık, olaydan hemen sonra, Esentepe Polis Karakoluna giderek polise teslim oldu. Aynı gün olay mahalline giden Doktor, maktul üzerinde yaptığı muayenede maktulün nabız atışlarının olmadığını tespit etti. Yapılan otopside, maktulün -ölüm sebebinin, kunt bir cisimle çok sayıda kafasına vurulması neticesi oluşan parçalı kafa kemikleri kırığı ve buna bağlı beyin doku hasarı olduğu saptandı.

Sanık, Girne Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205.maddesine aykırı olarak-, 18.11.2011 tarihinde, Girne'de, Sibel Uysal isimli kişiyi öldürmek, Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasası'nın 2,7,26 ve 27. maddelerine aykırı özel izinsiz silah taşımak, ateşli silah tasarruf etmek, yine Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasası'nın 2,4 ve 5. maddel-erine aykırı patlayıcı madde tasarrufu ve meskun mahalde ateş etmekle itham edildi. Sanık, aleyhine getirilen 7(yedi) davayı da kabul etmiştir.

İddia Makamı, Sanığın kabul ettiği davalarla ilgili olguları izah ettikten sonra, Sanık Avukatı Mahkemeye hita-p ederek, Sanık lehine olan hafifletici sebepleri sundu. Özetle, Sanığın pişman ve nadim olduğunu, Mahkemeden özür dilediğini, 49 yaşında, sabıkası olmayan, temiz bir geçmişe sahip, çevresinde sevilen biri olduğunu, tüm hayatı boyunca fakirlik çekmiş biris-i olduğunu veya fakir bir yaşam sürdüğünü, tüm ailesinin Türkiye'de yaşadığını, maktul ile olay tarihinden yaklaşık 23 yıl önce evlendiklerini, bu evliliklerinden İsmail ve Sergen isimli iki erkek çocukları olduğunu, maktulde Bipolar Bozukluk (Depresyon) h-astalığı teşhis edildiğini, bu nedenle zaman zaman tedavi gördüğünü, hastalığı nedeniyle çok savurgan davrandığını, Sanığın karşılayamayacağı harcamalar yaptığını, yine hastalığı nedeniyle küfürlü konuştuğunu, maktulün bu davranışları ve/veya hareketleri n-eticesinde Sanığın psikolojisinin olumsuz yönde etkilendiğini, sinirlerinin harap bir hale geldiğini, olay gününde maktulde para olmasına rağmen oğulları Sergen'e para vermemiş olmasının Sanığı sinirlendirdiğini, bu konuda maktulden bir izahat istemesi üze-rine maktulün küfür etmeye, bağırıp çağırmaya başladığını, tüm evliliği boyunca maktulün küfürlerine maruz kalan Sanığın bir anda arabadan tüfeğini aldığını, o vaziyette bile maktulün Sanığa küfretmeye devam ettiğini, Sanığın kendinden geçmesi veya kendini- kaybetmesi neticesinde maktule ateş ettiğini, maktulü bacağından yaraladığını, ikinci kez tetiğe bastığını ancak tutukluk yaptığından tüfeğin patlamadığını, Sanığın içinde bulunduğu psikolojik bunalım neticesinde elindeki tüfeğin dipçiği ile maktulün kafa-sına vurarak maktulü öldürdüğünü, olayda maktulün büyük tahriki bulunduğunu, Sanığın kendiliğinden polise gidip teslim olduğunu, suçlarını kabul ederek adaletin erken tecellisine yardımcı olduğunu belirterek, Mahkemeden bu hususların Sanık lehine değerlend-irilmesini talep etti.

Detaylı bir şekilde izah edilen olguları ve hafifletici sebepleri değerlendiren Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın lehinde ve aleyhinde olan hususları dikkate aldıktan sonra, sırası ile, Sanığı 1.davadan 22 yıl, 2.davadan 3 yıl, 3.davada-n 5 yıl, 5.davadan 3 yıl, 7.davadan 6 ay süre ile hapislik cezasına mahkûm etti ve 4.dava 1.davanın olgularından, 6.dava ise 5.davanın olgularından neşet ettikleri gerekçesi ile bu davalardan Sanığa ceza vermeyerek sadece Sanık aleyhine söz konusu davalard-an mahkûmiyet kaydetti.

Sanık, kendisine verilen bu cezaların veya hapislik sürelerinin suçun vahameti nedeni ile aşikar surette fazla olduğunu ileri sürerek, istinaf etti. Dosyalanan istinaf ihbarnamesi 9(dokuz) sebep içermekle birlikte, Savunma Avukatı-nın esasen yakınma konusu ettiği husus, Ağır Ceza Mahkemesinin ceza verilirken dikkate alması gereken tüm hususları dikkate almasına rağmen, maktulün küfür ederek tartışmaya sebebiyet verdiği ve Sanığın söz konusu suçları maktulün büyük tahriki karşısında -işlediği hususunu yeterince değerlendirmediğidir. Sanık Avukatına göre, Ağır Ceza Mahkemesi, tahrik konusunu ve Sanığın içerisinde bulunduğu psikolojik durumu gerektiği şekilde değerlendirmiş olsa idi, Sanığa 1.davadan 22 yıl gibi fahiş bir ceza vermemesi -gerekirdi.

Bir ceza davasında suçlu bulunan sanığa verilecek uygun cezayı takdir etme yetkisi esas itibarı ile davayı dinleyen alt mahkemelere aittir. Huzurumuzda bulunan bu davada, ceza takdir yetkisi, Girne Ağır Ceza Mahkemesinin takdirinde olan bir hus-ustur. Alt mahkeme davanın olgularını değerlendirmekte açıkça bir hata yapmadıkça, hukuki bir hataya düşmedikçe, saptanan cezanın aşikâr surette yetersiz veya aşikâr surette fahiş olduğu görülmedikçe, Yargıtay alt mahkemenin ceza takdirine müdahale etmekte-n kaçınır (Bak: Ceza İstinaf 18/73, Yargıtay/Ceza 3/2002-8/2002 D. 1/2003, Yargıtay/Ceza 39/95-43/95 D. 6/96, Yargıtay/Ceza 8/2013 D. 3/2013, Yargıtay/Ceza 106/2012 D. 5/2013 Michael Antoni Afxenti Iroas "V R 1966 2 C.L.R 116). İşbu davayı İstinaf Mahkemes-inin kendi üyeleri dinlemiş olmaları halinde, farklı bir ceza verecek olsalar dahi, bu husus alt mahkemenin vermiş olduğu cezaya müdahale etmeyi gerektirmez (Bak:Antonis Christofides V R.1970 1 C.L.R 78). İstinaf Mahkemesinin alt mahkeme kararlarına müdaha-le edebilmesi için, alt mahkemenin yanlış bir prensibe dayanmış olması veya esasa müteallik bir hususu göz önünde bulundurmamış olması gerekir (Bak: Y/C 61/89 D.4/90, R V Gumbs 19 G.App.R. 74, R V Georghiou 22 C.L.R 147).

Bir suç için verilecek cezayı tak-dir ederken, mahkemelerin doğru cezayı bulmada, birçok Yargıtay kararında yer alan ve yol gösterici olan ilkeleri göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu ilkeler, Birleştirilmiş Ceza/İstinaf 8/73 ve 9/73 sayılı davada aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:
Kamu ya-rarının korunması;
Cezanın işlenen suçun vahameti ile orantılı olması;
Sanığın ıslahını ve topluma yararlı bir insan haline gelmesini sağlaması;
Sanığın sosyal durumunu ve Sanığın bakmakla yükümlü olduğu kişilere yapacağı etkiyi dikkate alması;
O davada or-taya çıkan ve cezaya etki edebilecek diğer önemli faktörleri dikkate alması gerekir.

Yukarıdaki ilkeler arasında yer alan kamu yararının
korunması ilkesi, öncelikle yaygın olan veya toplumu tehdit eden ciddi suçlarda dikkate alınmalıdır. Kamu yararını di-kkate almakla murad edilen, verilecek cezanın topluma etkisini dikkate alarak, toplum içerisinde benzer suçlar işlemeye eğilimli kişilerin suç işlemesini önleyecek bir cezanın verilmesidir. Sanığın ıslahını değerlendirirken, sanığı topluma kazandıracak bir- cezanın düşünülmesi gerekmektedir. Ancak, işlenen suçların yaygın ve toplumu tehdit eden ciddi suçlar olması halinde, ceza tespitinde, Sanığın ıslahından çok, kamu yararını dikkate almamız gerekmektedir. Mahkeme, bu dengeyi kurarken, cezaların kişiselliği- prensibini de göz ardı etmemesi gerekir.

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığa verilecek uygun cezayı bulmayı tezekkür ederken, Mavi 42 ve Mavi 45'de, aşağıdaki değerlendirmelerde bulundu:
"Sanığa ceza takdir etmezden evvel, Sanığın mahkûm olduğu suçların n-iteliğinin, işbu suçlar için Ceza Yasasında öngörülen cezanın, işbu suçlarla ihlal olunan menfaatin, suçun kamuda yarattığı etkinin, olayın meydana geliş şeklinin, maktulün olayın meydana gelmesinde tahriğin olup olmadığının, Sanığın suça itilip itilmediği-nin, Sanığın suç anındaki ruh halinin tezekkürü gerekir (Bu konuda Gör:Y/C 26/89).
Yine birçok istinaf kararında ve özellikle Y/C 43/84 D.3/86'da belirtilmiş olduğu gibi;
Adam öldürme gibi ağır hapis cezalarını müstelzim suçlarda "kamu menfaatinin" göz önü-nde bulundurarak, suçun vahameti ile orantılı, suçun ciddiyetini vurgulayıcı, ibretamiz ve caydırıcı cezaların verilmesi gerekir.

Olayın meydana geliş şeklinden görülebileceği gibi, maktul, Sanığa karşı gerek küfürlü konuşmalarda bulunarak gerekse boşanma- aşamasında bulunduğu sözveriden kaçınacağını beyan ederek ve nihayetinde küçük Sergen'e parası olmasına rağmen vermekten imtina ederek Sanığın sinirlerinin gerilmesine ve tahrik olmasına sebebiyet vermiştir. .........

Netice itibarı ile tahriğin varlığın-ı Sanık lehine bir unsur olarak değerlendiririz."

Adam öldürme davalarında, tahrik, bir müdafaa olarak ileri sürülebilir. Tahrik, her meselenin mahiyetine ve kendine özgü olguları ışığında, cezayı hafifletici bir faktör olarak dikkate alınabilir (Bak:Arc-hbold 2006, Criminal Pleadings, Evidence and Practice, paragraphs 19-50-19-65 sayfa 1782-1786, R V John Cummingham 43 Criminal Appeal Reports, P 79).

R V Duffy (1949 I All ER 932) davasında, tahrik'in (Provocation) tanımı şu şekilde yapılmıştır:

"Provo-cation is some act, or series of acts, done or words
spoken by the dead man to the accused which would cause
in any reasonable person, and actually causes in the accused, a sudden and temporary loss of self control, rendering the accused -so subject to passion as to make him or her for the moment not master of his mind."

"Tahrik, bir hareketin veya seri halinde yapılan
hareketlerin veya maktul tarafından Sanığa söylenen sözlerin makûl bir insan üzerinde yaratacağı ve gerçekte Sanık- üzerinde ani ve geçici olarak kendi kontrolünü kaybetmesine yol açan ve sanığın o an için acizliğinin etkisi ile "aklının efendisi olmaktan" çıkmasıdır.


Sanığın maruz kaldığı tahriğin niteliği, süresi ve bunlarla bağlantılı hususlar dikkate alındığınd-a, Sanığın suç tarihinde ani ve geçici olarak kontrolünü kaybettiği ve o an için acizliğinin etkisi ile aklının efendisi olmaktan çıktığı (not master of his mind) hususunda bir müdafaası veya iddiası yoktur. Sanık Avukatının yegane iddiası maktulün küfürle-ri Sanığın sinirlerinin gerilmesine yol açtığı yönündedir. Bu durumda, Sanığın ruh hali ve davranışları ile ilgili iddiaları incelediğimizde, yukarıdaki tahrik tanımına girmemektedir. Buna rağmen, bu hususları Alt Mahkeme dikkâte almış ve ceza takdir ederk-en Sanığın lehine değerlendirmiştir.

Mahkeme huzurundaki olgulardan görüleceği gibi, basit bir kavga şeklinde başlayan bu olayda, maktul, Sanığa küfretmiş ve insan hayatını tehlikeye sokacak herhangi bir aletle Sanığa karşı bir saldırıda bulunmamıştır. M-aktulün muzdarip olduğu ruhsal hastalık zaman zaman onu aşırı sinirli ve küfürbaz biri haline getirebilmekte idi. Sanık, maktulün hasta olduğunu bilmektedir ve maktulü tedavi gördüğü hastahaneden taburcu eden Sanıktır. Buna rağmen, kavga esnasında, Sanık e-vde kalmaya devam etti ve evden ayrılma fırsatı olduğu halde evden ayrılmadı. Bu tür tartışmalara alışık olan Sanığın daha soğukkanlı davranması gerekirken, bunun tam aksini yaptı ve avluda bulunan araç içerisindeki tüfeğini alarak eve geri döndü ve bir el- ateş ederek, maktulü bacağından vurdu. Sanık, maktulün yaralı olduğu hususuna aldırış etmeyip, ikinci kez tetiğe bastı. Silahın tutukluk yapması ve patlamaması üzerine elinde tuttuğu tüfeğin dipçiği ile hiç tereddüt etmeden maktulün kafasına vurarak veya -kafa kemiklerini kırarak ölümüne sebep oldu.

Yaşam hakkı, Anayasamızın öngördüğü temel hak ve özgürlüklerin en önemlilerindendir. İnsanın yaşama hakkını ortadan kaldırmaya yönelik suçlardan mahkûm olan bir suçluya verilecek ceza takdir edilirken, sair şe-yler yanında, en temel hak ve özgürlükler arasında sayılan, bir insanın yaşama hakkının sona erdirildiği dikkate alındığında, Sanığa mahkûm olduğu suçun vahameti ile orantılı bir ceza takdir edilmesi gerekmektedir. Daha önce belirttiğimiz gibi, yaygın olan- ve toplumu tehdit eden ciddi suçlarda, kamu yararı ve cezanın caydırıcılığının ön plana çıkması gerekir (Bak: Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 32-33-34-35-38-40-41 ve 42/96).

Bir insan hayatına son vermenin Fasıl 154 Ceza Yasamızın 205(1)maddesine göre ceza-sı müebbet hapisliktir. Son zamanlarda adam öldürme suçlarının da artmakta olmasından dolayı, toplum huzurunu bozan bu gibi ciddi suçları önlemek, mahkemelerin başta gelen görevleri arasındadır ve bu da ancak verilecek caydırıcı cezalarla mümkün olabilir.
-
Sanığın maktulü öldürme şekli insanı dehşete düşürecek boyuttadır. Özellikle Sanığın, maktulü tüfekle bacağından yaralamasına rağmen vazgeçmemesi, ikinci kez tetiğe basması ve sonra da elinde tuttuğu tüfeğin dipçiği ile maktulün başına vurmaya devam etme-si, Sanığın topluma ne ölçüde büyük zarar verebileceğini göstermektedir. İki çocuk babası olmasına rağmen, eski eşini şiddet kullanarak öldüren Sanığa mülayim davranılması son derece güçtür. Toplumun tolerans göstermediği bu tür şiddet suçlarına ağır ceza -verilmesi doğrudur ve Ağır Ceza Mahkemesi de bu prensip doğrultusunda, İstinaf Eden Sanığa 1.davadan 22 yıl hapis cezasını saptarken hatalı bir değerlendirme yaptığı görülmediği gibi, cezanın aşikâr surette fahiş olduğu da söylenemez.

Bu nedenle, Sanığa -takdir edilen cezanın müdahalemizi gerektirecek kadar aşikâr surette fahiş olmadığı, hatta Sanığa ılımlı davranıldığı görüşündeyiz.

Yukarıdakiler ışığında, istinaf reddedilir. Hapis cezaları mahkûmiyet tarihinde başlamak üzere birlikte çekilecektir.


-

Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı
Yargıç Yargıç Yargıç



3 Aralık, 20144











9






Full & Egal Universal Law Academy