Yargıtay Ceza Dairesi Numara 75/2019 Dava No 14/2020 Karar Tarihi 04.11.2020
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 75/2019 Dava No 14/2020 Karar Tarihi 04.11.2020
Numara: 75/2019
Dava No: 14/2020
Taraflar: Bulut Akacan ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Teminat - Tutukluluk - Tutuklu yargılama ve koşulları - Mahkemenin teminat konusunda bir emir verirken sadece huzurunda sunulan olguları dikkate almasının ve bu olgular ışığında bir karar vermesinin gerektiği
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 04.11.2020

-D. 14/2020 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza No: 75/2019-32/2020- 37/2020-44/2020
(Girne Teminat No: 324/2019
Girne Ceza Dava No: 9452/2019)

YÜKSEK MAHKEME -HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Tanju Öncül, Bertan Özerdağ, Peri Hakkı


Yargıtay/Ceza No: 75/2019
(Girne Teminat No: 324/2019)

İstinaf eden: Bulut Akacan, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
- (Zanlı No.3)

ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden- namına: Avukat Kıvanç M. Riza, Avukat Mustafa B. Asena ve Avukat Yusuf Tekinay
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Emine Taşkın

Yargıtay/Ceza No: 32/2020
(Girne Ceza Dava No: 9452/2019)

İstinaf eden: Bulu-t Akacan, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.1)

ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)

- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Yusuf Tekinay
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Emine Taşkın




Yargıtay/Ceza No: 37/2020
(Girne Ceza Dava No: 9452-/2019)

İstinaf eden: Bulut Akacan, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.1)

ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davayı İk-ame Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Yusuf Tekinay
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Emine Taşkın


Yargıtay/Ceza No: 44/2020
(Girne Ce-za Dava No: 9452/2019)

İstinaf eden: Bulut Akacan, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.1)

ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
- (Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Yusuf Tekinay
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Emine Taşkın



Girne Kaza Mahkemesi Yargıcı Meltem Dündar'ın, Teminat N-o 324/2019 sayılı teminat duruşmasında, 18.9.2019 tarihinde verdiği karara karşı, Zanlı No.3 tarafından yapılan istinaftır.

------------


K A R A R

Tanju Öncül: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özer-dağ:
Bu istinafta İstinaf Eden/Sanık No.1 bundan böyle yerine göre Zanlı veya Sanık, aleyhine İstinaf Edilen/İddia Makamı ise sadece İddia Makamı olarak anılacaktır. Sanığın müracaatı üzerine 32/2020, 37/2020 ve 44/2020 sayılı istinafların 75/2019 sayıl-ı istinaf altında konsolide edilerek birlikte dinlenilmesine emir verildi.

İSTİNAFA İLİŞKİN OLGULAR

Sanık aleyhinde başlatılan 4/2008 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası ve 31/2009 sayılı Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak interne-t üzerinden kumar oynatmak suçuna ilişkin tahkikat neticesinde tutuklanmış ve 18.9.2019 tarihinde teminata bağlanması hususunda Zanlı No.1 ve No.2 ile birlikte mahkemeye çıkartılmıştır.

Teminat duruşmasında İddia Makamı Alt Mahkemeden açıkça Sanığın tut-uklu yargılanması yönünde bir talepte bulunmadı. Teminat duruşması neticesinde diğer Zanlıları teminat şartlarına bağlı olarak yargılanmalarında hazır bulunmak üzere serbest bırakan Alt Mahkeme, Sanığın tutuklu kalmasına ve davaları görüşülünceye kadar he-r halükârda 3 ayı geçmemek üzere Merkezi Cezaevinde hükümsüz tutuklu olarak muhafazasına emir verdi.

Alt Mahkeme bu kararına ulaşırken meseleyi Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usülü Yasası'nın 23 A maddesi ve teminat emri konusundaki içtihadi prensipler ta-htında inceleyerek; Sanığın aleyhindeki ithamlardan mahkûm olması halinde alması muhtemel cezanın hapis cezası olabileceğine, Sanığın halen teminata bağlı bir kişi olduğuna ve Girne Ağır Ceza Mahkemesinde görüşülen bir davada sanık sıfatını haiz olduğuna b-u nedenle, diğer Zanlılardan ayrı değerlendirilmesi gerektiğine, teminata bağlanmasının Sanığın yargılamasını sulh ve sükûn içerisinde beklemesi noktasında yeterli olmayacağına, bu nedenle mahkemenin gerekçeleri belirtmek kaydıyla Zanlılar arasında ayrım y-apabileceğine, Sanığın muhatap olduğu, halen Girne Ağır Ceza Mahkemesinin gündeminde olan vahim zarar ve ciddi darp ithamına konu suçta rolünün oldukça ciddi mahiyette olduğuna ve bunun Zanlılar arasında farklılık yarattığına, Sanığın bazı kefillerinin yet-erli mal varlığını haiz olduğuna, bazılarının ise yeterli malvarlığını haiz olmadığına bulgu yaptıktan sonra Sanığın serbest kalması halinde yeniden suç işlemesinin kuvvetle muhtemel olduğu sonucuna vardı.

Sanık Avukatı bu karardan huzurumuzdaki Yargıta-y/Ceza 75/2019 sayılı istinafı dosyaladı.

Alt Mahkemenin kararında bahsettiği üzere, Sanık 12.11.2019 tarihinde Girne Ağır Ceza Mahkemesindeki 1046/2019 sayılı ceza davasından mahkûm oldu ve Mahkeme tarafından 2 yıl hapislik cezasına çarptırıldı.

Da-ha sonra Sanık aleyhine, Girne Ağır Ceza Mahkemesinde 9452/2019 sayılı ceza davası dosyalandı ve Sanık aşağıdaki üç davadan itham edildi:

1.dava; 31/2009 sayılı Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak elektronik ortamda ve internet üzerinden paralı kumar- oynatma,
2.dava; 31/2009 sayılı Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak elektronik ortamda ve internet ortamında kumar oynanmasına müsade etme, ve
3.dava; 67/99 sayılı Beden Eğitimi ve Spor Yasası'na aykırı olarak internet üzerinden kumar oynatma.

Sanı-k aleyhindeki davalar dosyalandıktan sonra ilk tahkikat amaçlı olarak mahkemeye çıkarıldı. İlk tahkikat duruşması COVİD 19 kısıtlamaları dönemine ve bu kısıtlamalara bağlı sokağa çıkma yasağına denk geldiği cihetle, ilk tahkikat kısmen dinlenmiş (partly he-ard) olarak yarıda kaldı. İlk tahkikat Alt Mahkeme tarafından tekrardan 4.6.2020 tarihine tayin edildi. Sanık Avukatı Alt Mahkemede 4.6.2020 tarihli celsede, daha önce dosyaladıkları yazılı teminat değişikliği başvurusunu geri çekti ve sözlü bir başvuruda -bulunarak, Sanığın mahkûm olduğu davadan istinaf dosyaladıklarını, şartlı tahliye tüzüğüne getirilen geçici değişiklik nedeniyle cezasının üçte birini çekmesi halinde şartlı tahliyeye başvuru hakkı elde edebileceğini belirttikten sonra kalp sağlığı problem-i yaşayan Sanığın ilk tahkikat aşamasındaki davalardan teminata bağlanıp serbest bırakılmasını talep etti. İddia Makamı ilgili günde bu talebe karşı, "takdir mahkemenindir" beyanında bulundu.

Alt Mahkeme yapılan bu sözlü talebi tezekkür ettikten sonra i-lk tahkikat oturumu ertelenirken Mahkemenin Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası madde 48 altında bir değerlendirme yapmasından evvel Sanık Avukatının bir başvuruda bulunduğunu ifade ettikten sonra, her ertelemede Mahkemenin madde 48 altında bir değerl-endirme yaparken takdir hakkı kullanacağını ancak, bu takdir hakkının gerekçeye dayanması gerektiğini belirtti.

Alt Mahkeme, Sanık aleyhine Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'na aykırı hareket etmekten dolayı dava getirilmemiş olmakla birlikt-e, aleyhindeki ithamların yaygın ve organize suç kategorisine giren, ciddi suç mahiyetinde olduğuna, Sanığın teminata bağlanırken aleyhinde Girne Ağır Ceza Mahkemesi gündemindeki başka davalarından dolayı serbest kalması halinde suç işleme noktasında tehli-keliliği mevcut olduğuna ve bu tehlikeliliğin önüne geçmek bağlamında tutuklu kalmasına emir verildiğine, Sanığın mezkûr davadan mahkûm olmasına karşın, tehlikelilik riskinin bugün itibarıyla ortadan kalktığına bulgu yapmanın mümkün olmadığın karar verdi. -Alt Mahkeme Sanığın serbest kalmasına emir verilmesi halinde methalder olacak kişilerin tepkilerinin olacağını, Sanık Avukatının şartlı tahliye hakkı hususundaki beyan ve iddialarının ise dikkate alınamayacağını ifade etti. Alt Mahkeme, Sanığın ilk tahkika-tıyla ilgili sürecin Covid 19 kısıtlamaları kalktığından devam etmekte olduğu, bu nedenle, Sanığın sağlık durumu ile ilgili beyanlarının teminata bağlandığı esnadaki, önceki koşullar çerçevesinde bir değişikliğe gitmesinde etken olmadığı neticesine vardı. -Alt Mahkeme bu sonuç ışığında, Sanığın durumunda bir değişiklik olmadığından önceden verilen emirde bir değişiklik yapmayı uygun ve adil bulmadığını belirterek, Sanığın 11.6.2020 tarihine kadar Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmasına emir verdi.

Sanık bu- emirden huzurumuzdaki Yargıtay/Ceza 32/2020 sayılı istinafı dosyaladı.

Sanık Avukatının 11.6.2020 tarihindeki duruşmada Alt Mahkemeye teminata bağlanma hususunda 4.6.2020 tarihli talebiyle ayni yönde bir talepte bulunması üzerine Alt Mahkeme, ayni ger-ekçelerle bu talebi yine reddetti. Bu karardan Sanık Yargıtay/Ceza 36/2020 sayılı istinafı dosyalamasına karşın bu istinaf duruşmasına başlanmadan önce geri çekildi.

Alt Mahkeme huzuruna 18.6.2020 ve 29.6.2020 tarihlerinde ilk tahkikat maksatlı çıkartılan- Sanığın Avukatı tarafından Sanığın serbest yargılanması hususunda Mahkemeden yine talepte bulunulmasına karşın Mahkeme bu talepleri önceki kararlarındaki ayni gerekçelerle mezkûr tarihlerde reddetti. Bu iki ret kararından sırasıyla huzurumuzdaki Yargıtay-/Ceza 37/2020 ve Yargıtay/Ceza 44/2020 sayılı istinaflar dosyalandı.

Alt Mahkeme Sanığı, 29.6.2020 tarihinde Fasıl 155 madde 93 altında yargılanmak üzere Girne Ağır Ceza Mahkemesine havale etti. Sanığın davası halen itham olarak Girne Ağır Ceza Mahke-mesi huzurunda günlüdür. Girne Ağır Ceza Mahkemesi, huzurunda itham olarak tayinli bulunan davada Alt Mahkemenin verdiği kararı dikkate alarak Sanığın huzurundaki davadaki yargılanması sırasında tutuklu kalmasına emir verdi.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Konsoli-de edilerek dinlenen istinaflardaki istinaf sebeplerini 3 başlık altında aşağıda özetledik;

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın davası görüşülünceye kadar tutuklu kalmasına emir vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın tutuklu yargılanmasına emir verm-ekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, ilk tahkikatta çıkan şahadeti kayda geçirmemekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Sanık adına hitapta bulunan Avukatlar istinaf duruşmasında özetle şu iddialarda bulundu;

Sanığın itham edildiği suçla- ilgili Alt Mahkemenin huzurunda Sanığı suça bağlayan hiçbir olgu veya şahadet bulunmamasına karşın, Sanığın tutuklu yargılanmasına emir verilmesi hatalıdır.

İddia Makamı tarafından tutukluluk talebi yapılmadan Sanığın tutuklu yargılanmasına emir verilm-esi hatalıdır.

Alt Mahkeme, teminat duruşmasında Tahkikat Memurunun, Sanığın tahkikata müdahale edeceği kısım kalmadığını ve uygun görülecek bir teminata bağlanabilir hususunu açıkça beyan etmesine karşın tutuklu yargılanmasına emir vermekle hata etmişt-ir.

Alt Mahkeme, tutukluluğa emir verecekseydi meseleyi Fasıl 155 madde 23 A altında değil, Fasıl 155 madde 24 altında tezekkür etmesi ve her halükârda 8 günü geçmeyen bir süre için Sanığın tutuklu kalmasına emir vermesi gerekirdi.

Sanığın başka suç iş-leme ihtimali olduğu yönünde bir iddia yapılmamışken bu gerekçe ile tutuklu kalmasına emir verilmesi hatalıdır.

Alt Mahkeme, Sanıkla ilgili tahkikat ilk başta Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'yla da ilgili olmasına, buna rağmen dosyalana-n ithamnamede sadece yasa dışı kumar oynatma ile ilgili dava getirilmesine ve ithamnamedeki suçun daha hafif bir suç olmasına karşın, Sanığın tehlikelilik ve suça meyililik arz ettiği nedenleriyle tutuklu yargılanmasına karar vermekle hata etti. Alt Mahkem-e, Sanığın tehlikelilik ve suça meyililik arz ettiği konusunda İddia Makamı tarafından hiçbir iddia yapılmadan bu yönde bulgu yapmakla veya bu hususu dikkate alarak karar üretmekle hata yaptı.

Alt Mahkeme, istinafa konu teminatlarla ilgili karar verirken-, o aşamada Sanığın aleyhine dosyalanan davadaki ithamları dikkate almayarak ve bu hususta yeniden bir değerlendirme yapmayarak hata yaptı. Alt Mahkemenin, Sanığın itham olduğu davada cezanın huşunetinin değişmiş olduğunu dikkate alarak teminat duruşmasınd-a tutukluluk konusunda tekrardan bir değerlendirme yapması gerekliydi.

Alt Mahkeme, Sanığın kronik kalp hastası olduğunu, Covid 19 nedeniyle risk grubunda olduğunu ve şahsi durumunu dikkate almayarak tutukluluğuna emir vermekle hata etmiştir.

Alt Mah-keme Sanıkla birlikte ayni ithamnamede yargılanacak olan diğer kişilerin arasında KKTC vatandaşı olmayanlar da olmasına karşın onları teminata bağlayarak serbest bırakmış buna karşın, KKTC vatandaşı olan Sanığın yargılamada hazır olmayacak gerekçesi ile tu-tuklu yargılanması için Merkezi Cezaevine gönderilmesine emir vermiştir. Bu nedenle Alt Mahkemenin vermiş olduğu karar kendi içerisinde çelişkili ve tutarsızdır. Keza, Sanığın yargılanmakta olduğu davada şikayetin geri çekildiği de kriter olmadığı gerekçes-i ile dikkate alınmamıştır.

Alt Mahkeme ilk tahkikat duruşmasında Sanığın ses kayıt sisteminden de dinlenilebilecek beyanlarını kayda geçirmemekle ve Avukatının itirazına rağmen bu talebi reddetmekle hata yapmıştır. Alt Mahkemenin bu kararı, Fasıl 15-5 madde 96'da düzenlenen ilk tahkikat kurallarına aykırıdır.
Alt Mahkeme, ilk tahkikat neticesinde havale yapıldıktan sonra Sanığın tutuklu mu serbest mi kalacağı konusunda bir değerlendirme yapması gerekirken bunu da yapmayarak hatalı davranmıştır.

Ne-tice itibarıyla, Sanıkla ilgili verilmiş tutukluluk kararı mahvedici ceza niteliğinde olduğundan, istinafların kabul edilerek Sanığın teminata bağlanarak serbest kalması gerekmektedir.

İddia Makamı adına hitapta bulunan Savcı ise hitabında özetle şu idd-ialarda bulundu:

Alt Mahkeme huzurundaki meseleyi yasal mevzuat ve içtihat kararları ışığında doğru bir şekilde inceleyip karar vermiştir. Her zanlı veya sanıkla ilgili verilecek teminat emirlerinin ayni olması gerekli değildir. Sanık ilk tahkikat tamam-lanarak yargılanmak üzere Ağır Ceza Mahkemesine havale edilmiş olup bu dava itham olarak tayinlidir. Bu nedenle, Sanığın tutuklu yargılanması kararı hatalı değildir.

İddia Makamı tarafından takdir Mahkemeye bırakılmış olsa ve açıkça tutukluluk talep edi-lmese dahi, Alt Mahkemenin Zanlının tutuklu kalmasına emir verme yetkisi vardır.

Sanığın yargılanmakta olduğu suçtan ağır bir ceza alması muhtemeldir. Bunun yanında, Sanığın suçla bağlantısının zayıf olduğu iddiası mesnetsizdir. Bu nedenle, Alt Mahkemen-in yasal mevzuat ve teminat prensipleri uyarınca varmış olduğu sonucun hatalı olmadığı açıktır.

Tahkikat memurunun, "tahkikat tamamlanmamış ve Sanığın tahkikata müdahale etme ihtimali yoktur." beyanından hareketle Sanık Avukatının, Sanığın 8 günlük sür-elerle tutuklu kalabileceği iddiası Anayasa ve yasal mevzuata aykırıdır.

Alt Mahkeme suçun yaygın ve ciddi bir suç olduğu hususunu dikkate alarak kapsamlı bir değerlendirme yaptıktan sonra tutukluluğa karar vermiştir. Bu nedenle, tutukluluk sürelerinin -uzatılmasına yönelik kararlarında hata olmadığı ortadadır.

Alt Mahkeme ilk tahkikat notlarını özetleyerek yazdığından Sanık Avukatının iddialarının mesnedi yoktur.

Dolayısıyla, istinafların ret ve iptal edilmesi gerekir.

İNCELEME
Tarafların iddia -ve argümanlarını, mesele ile ilgili olguları, dava dosyasındaki emare ve şahadeti ve istinaf sebeplerini tetkik ve tezekkür ettik. İstinaf sebeplerini ilk önce birbirleri ile bağlantılı olan 1. ve 2.istinaf başlıklarından başlayarak sırasıyla inceleriz.

-Muhterem Alt Mahkeme, Sanığı davası görüşülünceye kadar tutuklu kalmasına emir vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın tutuklu yargılanmasına emir vermekle hata etti.

Belirttiğimiz üzere her iki istinaf sebebi de Sanığın tutukluluğuyla ilgili -olduğundan birlikte incelenmesi uygundur. Sanık, konsolide edilerek dinlenen istinaflarında, Alt Mahkemenin tahkikat neticesinde teminat maksatlı tutuklu kalmasına emir vermekle, aleyhinde dava dosyalandıktan sonra davası ertelenirken ve ilk tahkikat netic-esinde tutuklu kalmasına emir vermekle hata yaptığı iddiasındadır.

Sanığın ilk önce yargılamada hazır olmasını sağlamak amacıyla tutuklu yargılanmasına karar ve emir verildiği, daha sonra aleyhine dava ikame edilerek mahkeme huzuruna çıkartıldığı, ilk ta-hkikat neticesinde yargılanmak üzere Girne Ağır Ceza Mahkemesine havale edildiği, Girne Ağır Ceza Mahkemesinin huzurunda davasının itham olarak tayin edildiği ve bu emirler sonucunda halen Lefkoşa Merkezi Cezaevinde bu mesele ile ilgili olarak hükümsüz tut-uklu olduğu sabittir. Sanık ayrıca Girne Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1046/2019 sayılı davadan mahkûm edilerek 2 yıl hapislik cezasına çarptırılmıştır. Sanığın almış olduğu bu hapislik cezası halen tamamlanmamış olup infaz edilmektedir. Sanık söz konusu -mahkûmiyet ve hapislik cezası kararına karşı başka bir istinaf dosyalamıştır.

Konsolide edilerek dinlenen istinaflara konu Alt Mahkemenin tutukluluk emirlerinin tümü, Sanığın tutuklu kalacağı süre ve tarih açısından bu istinaf dinlendiği tarih itibarıyl-a geçmiştir. Yukarıda belirttiğimiz üzere, Sanığın davası halen Girne Ağır Ceza Mahkemesinde itham olarak tayinli olup yapılan hitaplardan anlaşılacağı gibi, Girne Ağır Ceza Mahkemesi Alt Mahkemenin vermiş olduğu kararları takip ederek konu istinafta olduğ-u cihetle tutuklulukla ilgili bir değerlendirmeye gitmemiştir. Böylelikle, Sanık halen itham olarak tayinli olan davada hükümsüz tutuklu olarak bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, sadece Sanık Avukatının belirttiği Yargıtay/Ceza 75/2019 sayılı istinaf d-eğil esasen tüm istinaflar akademik kalmıştır. Ancak, yukarıda belirttiğimiz üzere Girne Ağır Ceza Mahkemesi, huzurunda yargılanan Sanıkla ilgili Alt Mahkemenin değerlendirmesini takip ettiği cihetle, bu meseledeki Sanığın yakınma konusu olan tutuklu yargı-lanması kararlarının incelenmesi gerekliliği doğmaktadır.

Bilindiği üzere KKTC Anayasası'nın kişi özgürlüğü ve güvenliğini düzenleyen 16.maddesi, yakalanan ve tutuklanan kişiler hakkında yürütülen tahkikatın tamamlanması halinde tutuklu kalmalarına kara-r verilebileceğini ve böyle bir durumda tutukluluk süresinin 3 ayı geçemeyeceğini öngörmektedir. Bu düzenleme ve buna paralel olan Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 23 A maddesi, cezai soruşturması tamamlanan veya aleyhine cezai bir kovuşturma b-aşlatılan zanlının, teminatla serbest kalmasına emir verilebeceği gibi davası görüşülünceye kadar, zanlının veya sanığın, her ne şart altında olursa olsun üç aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla tutuklu kalmasına emir verilebileceğini düzenlemektedir.

C-eza muhakemeleri usulü açısından tüm bu kuralların esas amacı, Sanığın yargılanmasında hazır olmasını sağlamaktır. Buna bağlı olarak, Anayasa tarafından teminat altına alınan kişi hak ve özgürlükleri, sadece suçların meydana çıkartılması ve suçluların yarg-ılanmasındaki kamu yararı nedeniyle gerekli ve zorunlu olduğu ölçüde kısıtlanmalıdır. Yargıtay/Ceza 143-144-145-146-147-148/2015 D.14/2015 sayılı kararda bu konuda aşağıdaki görüş ifade edilmiştir;

"Yargıtayda, kişilerin tutukluğuna yapılan itiraz veya i-stinaflar değerlendirilirken, Anayasa'da teminat altına alınan kişi özgürlüğünün korunması ile suçların meydana çıkarılıp sorumluların yargılanmasındaki kamu yararı arasındaki hukuki menfaat zıtlığı tartışılmış ve kişi özgürlüğü ile kamu yararının korunmas-ı arasındaki dengenin bozulmamasına özen gösterilerek prensipler buna göre oluşturulmuştur."

Yargıtay/Ceza 40/2011 D.2/2012 ve Yargıtay/Ceza 41/2011 D.4/2012 sayılı kararlarda, "bir zanlının Anayasa'nın 16. maddesinde koruma altına alınmış özgürlük hakkın-ı kısıtlayan bir emir vermeden önce, çok dikkatli davranılmalıdır" ikazını mahkemenin her safhada kendisine yapması gerektiği ifade edilmiştir.

Mahkemelerin, tahkikatın tamamlanması sonucunda zanlının, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 48.madd-esi uyarınca davanın ertelenmesi durumunda ise Sanığın mahkemede hazır bulunmasını sağlamak amacıyla Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 23 A maddesinde öngörülen yönde bir emir verme yetkisi bulunmaktadır. Ayni yetki Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri U-sulü Yasası'nın 157.maddesinde de mevcuttur.

Teminat emri uyarınca tutuklu yargılanmasına emir verilen zanlı veya sanığın, azami 3 ay süreli tutukluluk süresinin sonunda mahkeme huzuruna çıkartılması zorunludur. Tahkikatla ilgili zanlı veya sanık aleyhin-e dava dosyalanması halinde, dosyalanan dava uyarınca tutuklu yargılanması talep edilebilir. Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 48.maddesi uyarınca uygun görmesi halinde Mahkeme, önündeki herhangi bir davayı erteleyebilir ve bunun üzerine, Fasıl -155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 157. maddesinin (2)'inci fıkrası kurallarına bağlı olmak koşuluyla, sanığı takdirine göre makul sayacağı belirli koşullara bağlı olarak serbest bırakabilir veya tutuklu kalmasını emredebilir.

Fasıl 155 Ceza Muhakeme-leri Usulü Yasası'nın, "Kefaletle Serbest Bırakma" yan başlıklı 157.maddesi, ceza yargı yetkisi kullanan bir Mahkemeye,
uygun
görmesi
halinde, bir suçla itham edilen herhangi bir kişiyi, bu Yasa'da öngörüldüğü şekilde bir kefalet imzalaması üzerine
işleml-erin
herhangi
bir aşamasında kefaletle serbest bırakma yetkisi vermektedir.

Mahkeme, yukarıda belirtildiği şekilde bir emir verirken birçok Yargıtay kararında belirtilen birtakım kriterleri dikkate alır. Bu kriterlerle ilgili Yargıtay/Ceza 26/1986 D.6/198-6 sayılı kararda belirtilenlere yer veririz;

"Bir sanığın esas davasının görüşüleceği tarihe kadar şartlı olarak salıverilmesi veya tutuklu olarak kalması konusunun incelenmesinde uygulanacak test o şahsın yargılanacağı tarihte Mahkemede hazır bulunup bu-lunamayacağıdır. Bu test uygulanırken aşağıdaki kriterlerin dikkate alınması gereklidir.
İthamın nev'i,
İthamı destekleyen şahadetin nev'i,
Mahkumiyet halinde verilecek cezanın huşuneti,
Kefil olarak gösterilenlerin müstakil olup olmadıkları veya sanık tar-afından tazmin edilip edilmedikleri."

Yukarıda belirtilen kriterlerden maada daha başka bir takım kriterler de dikkate alınabilir.
............................
Daha evvel söylendiği gibi bu gibi konularda asıl olan sanığın yargılanacağı tarihte yargılan-masında hazır olup olmayacağıdır yoksa sanığın tutukluluğunun aleyhine ne kadar fazla şahadet olursa olsun esas mahkûmiyetinden önce ona verilecek bir ceza olarak görülmesi doğru değildir."

Yargıtay/Ceza 143-144-145-146-147-148/2015 D. 14/2015 sayılı kara-rda ise, tutuklulukla ilgili bir emir verilirken, Sanığın davasında hazır bulunmasının sağlanmasının dikkate alınacak temel unsur olmakla birlikte, bunun yanısıra, bu temel unsurun dikkate alınması gereken tek unsur olmadığı ve aşağıda belirtilen unsurları-n da gözönüne alınarak bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir;

"...esas tezekkür edilmesi gereken hususun, sanığın davasında hazır olması olduğunu, ancak bunun tek dikkate alınacak unsur olmadığını, sair şeyler yanında suçun ciddiyeti, sanığın ser-best kaldığı müddet içerisinde aynı suçu tekrarlaması veya tanıklara müdahale etmesi ihtimali, sanığın ikamet ettiği bölgedeki namı ve karakteri, mağdur kişinin karakteri, toplumda rahatsızlık ve provokasyon ihtimali, davada yer alacak kişilerin psikolojik- olarak hazırlıkları gibi hususların adaletin sağlanması için dikkate alınması gerektiğini ve bir tutukluluk emri verilirken, nelerin tezekkür edileceğinin kapsamlı bir listesinin hazırlanmasının mümkün olmadığını, her olayın kendine has olgularının dikkat-le incelenmesi gerektiğini..."

Yukarıda sıraladığımız yasal kurallar ışığında, istinafa konu meselede Alt Mahkeme, Sanıkla ilgili polis tarafından yürütülen tahkikat tamamlandığında Sanığı, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 23 A maddesi uyarınc-a belirlenen teminat koşullarına bağlayarak serbest kalmasına emir verebileceği gibi davaları görüşülünceye kadar 3 ayı geçmeyen bir süre için tutuklu kalmasına da emir verebilirdi. Yine Alt Mahkemenin, Sanığın aleyhinde dosyalanan ceza davası sürecinde da-vayı ertelerken ve ilk tahkikatla ilgili işlemleri yürütürken Sanığın tutuklu kalmasına veya kefalete bağlı olarak serbest kalmasına emir verme yetkisi bulunmaktaydı. Bu yetkilere haiz Alt Mahkeme istinafa konu tüm kararlarında Sanığın tutuklu kalması yönü-nde karar vermiştir.

Alt Mahkemenin istinafa konu kararlarını incelemeden önce bu safhada istinaf duruşmasında Sanık Avukatının, Alt Mahkemenin Yargıtay/Ceza 75/2019 sayılı istinafa konu kararı verirken Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 24.mad-desi yerine 23 A maddesini uygulamakla hata ettiği hususundaki argümanını inceleriz.

18.9.2019 tarihinde, Alt Mahkeme tarafından Sanığın tutuklu yargılanmasına emir verildiği safhada, Sanıkla ilgili tahkikat tamamlandığından 24.maddenin uygulanması söz k-onusu olamazdı. Dolayısıyla, bu iddianın herhangi bir mesnedi bulunmamaktadır.

Sanık Avukatı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) görev yapmış Kıbrıslı Türk Hakim Zeka Bey'in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde vermiş olduğu meşhur Wemhoff v Germany [-1968] ECHR 2 davasındaki azınlık kararında belirtilenlere atıfla hitabında bir takım iddialarda bulunmuştur. Bilindiği üzere ilgili AİHM kararında bir zanlının yargılanmasında hazır bulunması için tutuklu kalmasına emir verildikten sonra makul süre içerisi-nde mahkemeye çıkartılmamasının hukuka aykırı olduğu görüşü ifade edilmişti. Halbuki huzurumuzdaki meselede, Sanığın tutuklu kalmasına emir verildikten sonra davası dosyalanmış olup makul sürede Mahkemeye çıkartılmaması gibi bir durum söz konusu değildir. -İstinaf gerekçelerinden de anlaşılacağı üzere, bu meseledeki temel tartışma konusu, Sanığın yargılamasında hazır bulunmasını sağlayabilmek için tutuklu kalmasına emir verilmesinin hatalı olup olmadığıdır. Bu nedenle, bu hukuki iddianın huzurumuzdaki mesele- açısından bir önemi olmadığını belirtiriz.

Bu aşamada konsolide edilen istinaf kararlarını sırasıyla inceleriz;

Yargıtay Ceza 75/2019

İlk olarak istinaf aşamasında Sanık Avukatlarının ileri sürdüğü bir iddia olan, Sanığın tutuklu yargılanmasının İddia- Makamı tarafından Alt Mahkemeden talep edilmediği iddiasını inceleriz. Mahkemeler teminat duruşmasında veya ceza davası devam ederken, davanın ertelenmesi aşamasında yukarıda belirttiğimiz hukuki prensipleri dikkate alarak karar verirler. Mahkemenin dikka-te alması gereken temel unsur; suçların ortaya çıkarılması ve sorumluların yargılanması amacıyla sanık veya zanlının mahkemede hazır olmasını sağlamak ve bunun yanında başka suçların işlenmesini de önlemek olduğundan, bir sanık veya zanlının tutuklu yargıl-anması talep edilmemiş olsa da Mahkeme tutuklu yargılamanın zorunlu veya gerekli olduğu sonucuna varması halinde sanık veya zanlının tutuklu yargılanmasını emredebilir. Keza, ceza usul sistemimizde iddia makamı tarafından talep edilmeden mahkemenin bu yönd-e emir vermesini men eden bir düzenlemede bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Sanık Avukatlarının bu iddiasının hukuken bir mesnedi bulunmamaktadır.

Alt Mahkemenin Yargıtay/Ceza 75/2019 sayılı istinafa konu 18.9.2019 tarihli kararında, meseleyi yukarıda beli-rtilen 4 kriter açısından etraflı şekilde incelediği görülmektedir. Alt Mahkemenin takip ettiği usulde biz de meseleyi incelemeye devam ederiz;

1- İthamın nevi;

Alt Mahkeme, ithamın nevini inceleyerek tahkikat aşamasında Sanığın aleyhindeki ithamların, -Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'na aykırı hareket etmek ve Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak kumar oynatmak olduğu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'na aykırı hareket etme suçu için 15 yıla kadar hapis, internet üzerinden k-umar oynatma suçu için ise 2 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü, bu nedenle, Sanık aleyhindeki ithamların oldukça ciddi mahiyette olduğu sonucuna vardı. Buna bağlı olarak, Alt Mahkemenin 18.9.2019 tarihli teminat kararında Sanık aleyhindeki ithamın ciddi -olduğu bulgusunda hata yoktur.



2- İthamı destekleyen şahadetin niteliği;

İthamı destekleyen şahadet kriterini inceleyen Alt Mahkeme, huzurundaki teminat duruşmasının 18.9.2019 tarihli celsesinde, Sanığın Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'n-a aykırı hareket etmek ve Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak kumar oynatmaktan itham edildiğini gözönüne alarak tahkikatla ilgili sunulan şahadeti yeterli gördü ve Sanıkla ilgili ithamı destekleyen şahadetin mevcut olduğu sonucuna vardı.

Teminat emri -belirlenirken, dikkate alınacak kriterlerden olan, "ithamı destekleyen şahadetin niteliği" hususunda bir değerlendirme yapılırken, tahkikat neticesinde Sanık aleyhine getirilen ithamı destekleyen şahadetin mahkeme huzurunda mevcut olup olmadığına bakılmalı-dır. Alt Mahkeme, İddia Makamı tarafından dinletilen 8 ayrı tanık tarafından Sanıkla ilgili verilen şahadete dayanarak ithamı destekleyen yönde şahadetin mevcut olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle, Sanık Avukatının Sanıkla ilgili ithamı destekleyen şahad-etin mevcut olmadığı gerekçesine dayanarak ileri sürdüğü, Sanığın teminata bağlanmasının hatalı olduğu iddiasının herhangi bir mesnedi bulunmamaktadır.

3- Mahkûm olması durumunda alması muhtemel cezanın huşuneti;

Alt Mahkeme Sanığın mahkûm olması halind-e alması muhtemel cezanın huşuneti hususunda da meseleyi incelemiş ve aleyhindeki ithamlar ciddi olduğundan Sanığın mahkûm olması halinde alması muhtemel cezanın hapis cezası olabileceği neticesine varmıştır. Alt Mahkemenin, 18.9.2019 tarihli emri verirken- huzurundaki şahadet ve iddialar çerçevesinde bu sonuca varmasında hata bulunmamaktadır.

4- Kefil olarak gösterilenlerin müstakil olup olmadıkları veya sanık tarafından tazmin edilip edilmedikleri;

Alt Mahkeme, Sanık tarafından dinletilen kefillerin müs-takil olduğunu belirlemiş olup bu olgunun istinafta ihtilaf konusu yapılmadığı sabittir.

5- Alt Mahkeme tarafından dikkate alınan diğer unsurlar (Sanığın yargılanmaktan kaçmasının muhtemel olup olmadığı, başka suç işlemesinin muhtemel olup olmadığı ve di-ğerleri);

Alt Mahkeme, Sanığın yargılanmaktan kaçmasının muhtemel olup olmadığını incelerken, yargılanmaktan kaçmasının önlenmesi yanında başka ciddi suçlar işleme ve adaletin yapılmasının engellenmesi, tanıklara ve emarelere müdahale olasılıklarını da gö-zönünde bulundurularak bir karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Alt Mahkeme Sanığın teminata bağlanırken başka bir suçtan dolayı hali hazırda teminata bağlı olduğunu ve suçun Ağır Ceza Mahkemesi kapsamında bir davaya konu olduğunu belirterek, Sanı-ğın teminata bağlı olduğu esnada, henüz ayni yıl içerisinde, yeniden Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisine giren başka bir suç şüphesi ile mahkeme huzuruna çıkarıldığını ifade etmiştir. Alt Mahkeme bu nedenle, zanlının serbest kalması halinde yeniden -suç işleme eğiliminde olacağı kanaatini edindiğini ve bu kanaatine dayanak teşkil eden olgular bulunduğu için tutuklu yargılama yetkisi bulunmakta olduğunu, aksi bir uygulamanın zanlının birden fazla kez suç işlediği şüphesi ile mahkeme huzuruna çıkarılara-k be tekrar serbest bırakılması gibi yargılama sistemini ve teminat safhasını işlevsiz bırakan bir görüntüye vücut vermekte olduğunu ifade etmiştir. Alt Mahkeme keza, Mahkemelerin teminat safhalarında zanlıların yeniden suç işlemesini önleyici tedbir almak-la yükümlü olduğunu belirterek, Zanlının teminata bağlanıp serbest kalması halinde bunun yargılamasını sulh ve sükûn içerisinde beklemesi noktasında yeterli olmayacağı sonucuna ulaşmıştır.

Buna bağlı olarak Alt Mahkeme; Sanığın başka bir suçtan teminata -bağlı olduğunu belirttikten sonra bu nedene istinaden diğer zanlılardan ayrılması gerektiğini ve bu durumun Sanığın sulh ve sükûn içerisinde yargılamasını beklemesi gerekliliğini doğurduğunu ifade etti. Alt Mahkeme, Sanığın serbest kalması halinde yeniden -suç işlemesinin kuvvetle muhtemel olduğu ve bu neticeye ulaşması için makul surette yeterli olgunun Mahkeme huzurunda bulunduğu hususunda bulguya vardı. Alt Mahkeme teminat koşullarının Sanığın yargılamasını sulh ve sükûn içerisinde beklemesine yeterli olm-ayacağı bulgusuna da vardı.

Alt Mahkeme huzurunda, İddia makamı tarafından Sanığın teminata bağlanıp serbest kalması halinde yargılanmaktan kaçabileceği yönünde bir olgu sunulmuş ve hatta bir iddia yapılmış değildir. İhtilaf konusu yapılmayan şahadete gö-re Sanık, KKTC vatandaşı, tüm ailesi KKTC'de olan KKTC'de taşınmazları, şirket ve işletmeleri bulunan, KKTC ile sıkı bağları olan bir kişidir. Teminat duruşmasında İddia Makamının Sanığın serbest kalması halinde yargılamasında hazır olmayacağı veya yurtdış-ına kaçacağı yönünde bir beyanı veya iddiası da mevcut değildir. Böyle bir durumda Alt Mahkeme tarafından huzurundaki olgular uyarınca, Sanığın teminata bağlanıp serbest kalması halinde yargılamaktan kaçacağı sonucuna varılamazdı.

Teminat koşulları belir-lenirken zanlı veya sanığın tekrardan suç işlemesini önleme olasılığının mahkeme tarafından gözönünde bulundurulması gerektiğini ifade etmiştik. Bununla birlikte, ceza hukukunun en temel kuralı olan, bir suç nedeniyle soruşturma veya kovuşturmaya muhatap o-lan bir Zanlı veya Sanığın, "mahkeme kararıyla kesin olarak mahkûm edilinceye kadar masumdur" prensibi tahtında kişi hak ve özgürlüklerinin, yargılanıp mahkûm olana kadar sadece kararımızın başından söylediğimiz amaç için kısıtlanması gerekir. Bu nedenle, -mahkeme bu yönde bir karar verirken kendisini ikaz etmeli ve zanlı veya sanığın yargılamasında hazır olmayacağı ve başka suçlar işleme hususunda kuvvetli olasılıklar bulunması halinde tutukluk yönünde bir emir vermelidir.

Bu safhada belirtmek isteriz ki,- bir zanlının tutuklu kalmasına kanaat getirilirken dikkate alınabilecek unsur, sulh ve sükûn içerisinde beklemesinin yeterli olup olmayacağı değil başka bir suç işleme ihtimalinin var olup olmadığıdır.

Alt Mahkemenin kararında ifade ettiği üzere, kısa b-ir zaman dilimi içerisinde iki ayrı suçtan dolayı Sanık aleyhinde tahkikat başlatılmış ve itham olduğu suçtan dolayı Mahkemeye teminat amaçlı çıkarılmıştır. Alt Mahkemenin bu olguyu teminat koşullarını belirlerken dikkate almasında hata yoktur.

Ancak, bu- olgu tek başına Sanığın teminata bağlanıp serbest kalması halinde başka suçlar işlemesinin muhtemel olduğunun kuvvetli bir göstergesi değildir. Keza, İddia Makamı tarafından Alt Mahkemeye Sanığın serbest kalması halinde başka suç işlemesinin muhtemel oldu-ğu hususunda bir iddia yapılmış veya bu yönde bir şahadet sunulmuş değildir.

Kararımızın başında Mahkemenin İddia Makamının tutukluluk talebi yapıp yapmaması ile bağlı olmadığını ve tutuklu yargılanması talep edilmemesi halinde dahi bir sanığın veya zan-lının tutuklu yargılanmasına emir verilebileceğini belirtmiş olmakla birlikte, Mahkemenin teminat konusunda bir emir verirken sadece huzuruna sunulan olguları dikkate almasının ve bu olgular ışığında bir karar vermesinin gerektiğini belirtiriz.

Alt Mahke-me huzurunda 18.9.2019 tarihinde İddia Makamı tarafından dinletilen Polis Çavuşu Yahya Suiçmez'in şahadetinde özetle, tahkikatın devam ettiği ancak, zanlıların müdahale edecekleri kısmın kalmadığı, bu nedenle ileride hazır bulunmalarını sağlamak için uygun- görülecek bir teminata bağlanmalarının talep edildiği görülmektedir. Görülebileceği üzere İddia Makamı tarafından dinletilen tanık Polis Çavuşu Yahya Suiçmez açıkça, "Zanlıların bu aşamada tahkikatımıza müdahale etme olasılığı bulunmamaktadır" yönünde bey-anda bulunmuştur. Bu durumda Alt Mahkeme huzurunda Sanığın, tahkikata, emarelere veya tanıklara müdahale etme ve başka bir suç işleme ihtimalinin olduğu yönünde herhangi bir olgu yoktu. Bu nedenle, Alt Mahkeme kararında bu hususu teminat koşullarını belirl-erken dikkate almamakla hata yapmıştır.

Alt Mahkemenin Sanığın serbest kaldığı takdirde suç işlemesi noktasında tehlikeliliğinin mevcudiyeti ve bu tehlikeliliğin önüne geçilmesi bulgusunu yaparken, Sanık aleyhine ayni yıl içerisinde iki ayrı ceza davası- getirilmesine dayanmakta olduğu görülmekte olup bunun haricinde Sanığın serbest kalması halinde suç işleyebileceği noktasında veya başka bir nedenle tehlikelilik arz ettiğini gösteren hiçbir olgu Alt Mahkeme huzurunda yoktu.

Bu nedenle, Sanığın başka su-ç işlemesinin kuvvetle muhtemel olduğunu gösterecek somut bir olgu bulunmadan Alt Mahkemenin Sanığın yargılanıncaya kadar sulh ve sükûn içerisinde yargılanmayı beklemesi gerekliliği bulgusu gerekçesiz olduğu gibi masumiyet karinesi ile bağdaşır bir görüş d-eğildir. Dolayısıyla Alt Mahkeme, Sanığın sulh ve sükûn içerisinde yargılanmasını beklemesi gerekliliği yönünde verdiği emir, huzurundaki talep, şahadet ve olgular tahtında gerekli bir emir olmadığı gibi Sanığın Anayasa tarafından güvence alınan kişi hak v-e özgürlüklerinin kısıtlanması hususundaki amaç açısından da uygun bir emir değildir.

Belirtilenler ışığında, Alt Mahkemenin 18.9.2019 tarihli kararı ile Sanığın davası görüşülünceye kadar tutuklu kalmasına dair verdiği emrin hatalı olduğu ve iptal edilm-esi gerektiği sonucuna varırız.

Yargıtay Ceza 32/2020

Alt Mahkeme 4.6.2020 tarihli kararında, Sanık Avukatı tarafından yapılan teminat koşullarının değiştirilmesi konusundaki sözlü başvuruyu 18.9.2019 tarihli emir kapsamında incelemiş ve yukarıda değin-diğimiz kriterlerde bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir.

Alt Mahkeme 4.6.2020 tarihli kararında, Sanığın aleyhinde getirilen davadaki ithamda, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'na aykırı hareketten dava getirilmemesine- rağmen ithamnamedeki suçun yaygın, organize ve ciddi bir suç olduğuna, Sanığın serbest kaldığı takdirde suç işlemesi noktasında tehlikeliliği mevcut görüldüğüne ve bu tehlikeliliğin önüne geçmek bağlamında tutukluluğun muhafazasına emir verildiğine ve o g-ün itibarıyla tehlikelilik riskinin ortadan kalktığına bulgu yapmanın mümkün olmadığına karar vermiştir.

Alt Mahkemede huzurunda görülen 4.6.2020 tarihli celsede, Sanıkla ilgili ithamname dosyalanmış ve Sanık ilk tahkikat maksatlı Mahkemeye çıkarılmıştı.- Alt Mahkemenin ilgili tarihte, Sanığın tehlikelilik riskinin ortadan kalktığına bulgu yapmak mümkün olmadığından tutuklu yargılanmasına karar verirken Fasıl 155 madde 48 ve 157 altında bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir. Alt Mahkemenin Sanığın tehl-ikelilik riskinin ortadan kalktığına bulgu yapmanın mümkün olmadığı ve Sanığın tutuklu yargılanmasının gerektiği sonucuna varırken Sanığın serbest kalması halinde tehlikelilik arz edeceği konusunda bir gerekçeye dayanmadığı açıktır. Bu nedenle, Sanığın ser-best kalması halinde tehlikelilik arz edeceği bulgusu hatalıdır.

Alt Mahkemenin Sanık aleyhinde dosyalanan 9452/2019 sayılı davada, Sanık aleyhine Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası'na aykırı hareket etmekten dolayı dava getirilmediğini ve a-leyhine dosyalanan mezkûr davada sadece Şans Oyunları Yasası'na aykırı olarak yasadışı kumar oynatmakla ilgili itham olduğunu gözönüne alarak tekrardan bir değerlendirme yapması ve Sanığın davasını ertelerken Sanık aleyhindeki ithamın nevi ile ilgili temin-at kriterleri açısından olgular değiştiğinden bu hususu gözönünde bulundurması gerekirdi. Alt Mahkeme 18.9.2019 tarihli kararından sonra istinafa konu 4.6.2020 tarihli kararı üretirken Sanık aleyhine dosyalanan davadaki ithamın nevini ve olguları dikkate a-lmamakla hata etmiştir.

Alt Mahkemenin 4.6.2020 tarihinde, Sanıkla ilgili davalar dosyalandıktan sonra Sanığın davasının ertelendiği ve ilk tahkikat sonucunda Ağır Ceza Mahkemesine havale edildiği aşamada, Sanık aleyhindeki ithamı tekrardan tezekkür eder-ek mahkûmiyet halinde verilecek cezanın huşuneti kriteri konusunda da meseleyi yeniden bir değerlendirmeye tabi tutması gerekirdi. Bu nedenle, dosyalanan davada Sanık aleyhindeki ithamı ve mahkûmiyeti halinde verilecek cezanın huşunetini değerlendirmeyen A-lt Mahkeme, bu noktada da hatalı davranmıştır.

Bu netice ışığında Alt Mahkeme 18.9.2020 tarihli emir ile Sanığın tutuklu yargılanmasına emir vermesinin devamında 4.6.2020 tarihli celsede davasını ertelerken Sanığın tutuklu kalmasına emir vermekle hata et-miş olup her iki emrin de iptal edilmesi gerekir.

Keza Alt Mahkeme, istinafa konu 18.6.2020 ve 29.6.2020 tarihli diğer kararlarında da daha önce vermiş olduğu emirde bir değişiklik yapmayı uygun görmeden reddederek tutukluluk yönünde emirler vermekle de y-ukarıda yapmı olduğumuz inceleme ışığında hata etmiş olduğu cihetle mezkûr iki emrin de iptal edilmesi gerektiği sonucuna varırız.

Belirtilenler ışığında Sanıkla ilgili verilmiş istinafa konu tüm tutukluluk emirleri hatalı olduğundan iptal edilmesi gerek-tiği sonucuna varırız. Bu sonuç ışığında Sanık, 1. ve 2. istinaf başlıklarında başarılı olmuştur.

Muhterem Alt Mahkeme, ilk tahkikatta çıkan şahadeti kayda geçirmemekle hata etti.

Sanık Avukatları Alt Mahkemenin, 18.6.2020 tarihli celsede, ilk tahkik-at duruşmasında Polis Çavuşu Yahya Suiçmez'in istintakına belirttiklerini kayda geçirmemekle hata ettiğini ve bu hususta itiraz edilmesine rağmen yasal mevzuat hilafına davranarak bu beyanları ilk tahkikatta sorgulamada alınan şahadete eklemediğini ileri s-ürdü.

İlk tahkikatta tanık şahadetinin nasıl alınacağı konusunda Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 93.maddesinin (e) fıkrası ve 96.maddesinde düzenlemeler yer almaktadır. Bu kurallar aynen şöyledir:

"93. ..........................
(e)- Yargıç daha sonra sanığın beyanda bulunup bulunmamasına veya şahadet verip vermemesine bakılmaksızın, sanığa tanık çağırmak isteyip istemediğini sorar ve sanığın çağırdığı herhangi bir tanığın şahadetini bu Yasanın 96. ve 97.maddelerinde öngörüldüğü ş-ekilde alır;
İlk Soruş-turmada Yeminli Şahade-tin Nasıl Alınaca-ğı96. (1) Her ilk soruşturmada Yargıç, çağrılan her tanığın şahadetinin özünü özet olarak anlatış şekline göre yazılı olarak alır, ancak yargıç uygun gördüğü takdirde şahadeti soru ve yanıt -şeklinde de alabilir ve her tanığın bu biçimde alınan şahadetinden bu Yasada "ilk soruşturmada verilen yeminli şahadet " olarak söz edilir.
(2) Her tanığın yeminli şahadeti tanığa okunur ve tanık tarafından imzalanır ve şahadet hangi Yargıcın ön-ünde alınmışsa o Yargıç tarafından tasdiklenir ve bu Yasanın 93.maddesinin (b) bendinin koşul bendine bağlı olmak koşuluyla şahadetin okunması, imzalanması ve tasdiklenmesinde sanık, tanık ve Yargıç birlikte hazır bulunur.
(3) Tanık imza atamayacak d-urumda ise, parmağını basar ve Yargıç buna tanık olur.
(4) Tanığın imzalamayı veya parmağını basmayı reddetmesi halinde, Yargıç, saptandığı takdirde nedeni ile birlikte böyle bir reddi yeminli şahadet üzerine kaydeder."


Buna göre ilk tahkikatta -dinletilen tanıkların beyanlarının ya özet olarak ya da soru cevap şeklinde alınması gerekir. Alt Mahkeme tarafından, Tanık Polis Çavuşu Yahya Suiçmez'in şahadeti soru cevap şeklinde alınmıştır.

Alt Mahkemedeki ses kayıtları dinlendiğinde, 18.6.2020 tar-ihli ilk tahkikat celsesinde saat 14.27.01 saniyesindeki kayıtta, Sanık Avukatının iddia ettiği şekilde tahkikat memuruna FEO şirketinden taşeron şirketlere 400 - 500 bin TL'lik ödemenin olduğu yönünde bir sorgulama ve beyanı olduğu görülmektedir. İlk tahk-ikat olması nedeniyle Alt Mahkeme tarafından bizzat tutulan zabıtlara bu şahadet geçirilmemiş, Sanık Avukatının yaptığı, bu beyanların kayda geçirilmesi talebi Alt Mahkeme tarafından uygun görülmemiş ve reddedilmiştir.

Buna göre Alt Mahkemenin, soru cev-ap şeklinde yazdığı bu sorgulamanın son kısmında FEO şirketinin taşeronlarına yapmış olduğu ödemeler konusundaki soru ve cevabı kayda geçirmediği ve yapılan itiraza rağmen kayda geçirmeyi uygun görmediği sabittir.

Alt Mahkemenin soru cevap olarak almayı -tercih ettiği ilk tahkikatta bu konuda verilen şahadeti kayda geçirmesi yasal zorunluluk olup bunu kayda geçirmemesi hatalıdır. Sanık bu husustaki istinafında da haklı olup bu beyanların ilk tahkikatta şahadet olarak kayda geçirilmesine emir verilmesi gere-kir.

Belirtilenlerle Sanık 3.istinaf başlığında da başarılı olmuştur.

NETİCE

Sanık istinaflarında başarılı olduğundan aşağıdaki şekilde emir verilir;

Alt Mahkemenin Sanığın tutukluluğu ile ilgili verdiği 18.9.2019, 4.6.2020, 18.6.2020 ve 29.6.2020- tarihli emirler iptal edilir.

Alt Mahkemede 18.6.2020 tarihli ilk tahkikat duruşmasında saat 14.27.01 saniyesindeki kayıtta Polis Çavuşu Yahya Suiçmez'in FEO şirketinden taşeron şirketlere 400 - 500 bin TL'lik ödemenin olduğu yönündeki şahadetinin ilk t-ahkikat tutanaklarına eklenmesi yönünde emir verilir.





Tanju Öncül Bertan Özerdağ Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç

4 Kasım 2020










29









Full & Egal Universal Law Academy