Yargıtay Ceza Dairesi Numara 68/2001 Dava No 11/2001 Karar Tarihi 13.07.2001
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 68/2001 Dava No 11/2001 Karar Tarihi 13.07.2001
Numara: 68/2001
Dava No: 11/2001
Taraflar: Başsavcılık ile Ahmet Selçuk Yitmen
Konu: Sirkat – Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 13.07.2001

-D. 11/2001
Yargıtay/Ceza 68/2001
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No: 7765/2000)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H.Özkök, Gönül Erönen.

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: Ahm-et Selçuk Yitmen

A r a s ı n d a.
İstinaf, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Recep Gürler, Kıdemli Yargıç Önder Gazi ve Yargıç ilker Sertbay'ın 7765/2000 sayılı davada 20.4.2001 tarihinde verdiği karara karşı Başsavcılık tarafından yapılmıştır.-

İstinaf eden namına: Savcı Ergül Kızılokgil
Aleyhine istinaf edilen namına: Hasan Nidai Mesutoğlu.

--------------
H Ü K Ü M
Taner Erginel: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: Sanık aleyhin-e, Kıbrıs Hür Bank Ltd.'de Banka Müdürü olarak görev yaptığı bir esnada işlemiş olduğu suçlardan dolayı ithamnamede belirtilen 91 adet dava getirilmiştir.

Sanık itham edildiği 48,56,69 ve 85 sayılı davalar hariç diğer davaları kabul etmiştir. 48, 56, 69 v-e 85. davalarla ilgili şahadet ibraz edilmediğinden Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Sanığı bu davalardan beraat ettirmiştir.

Sanığın kabul etmiş olduğu davalarla ilgili olgular özetle şöyledir:

İddianamede belirtilen suçların işlendiği tarihlerde Sanık, Kıb-rıs Hür Bank Ltd.'in Lefkoşa'da Girne Caddesinde faaliyet gösteren çarşı şubesinde müdür olarak görev yapmaktaydı. 5.12.1996 tarihinde Sanık, müdürü ve müstahdemi olduğu Kıbrıs Hürbank Ltd.'in müşterilerinden olan Tanık 2'nin 418-02-351 nolu Türk Lirası he-sabından Tanık 2 adına sahte kasa çekiliş fişi tanzim edip bu fişin arkasına Tanık 2 adına imzalayarak sorumluluğunda bulunan ana kasada işleme koymak
suretiyle 775 milyon TL parayı, 23.10.1996 tarihinde ise yine ayni kişi adına ayni işlemi yaparak Tanık -2'nin 416-02-752 nolu hesabından ayni yöntemle 350 milyon TL'nı almak suretiyle sirkat etmiştir.

Yine ayni hesaptan ayni yöntemle 420 milyon TL, 29.11.1996 tarihinde yine ayni hesaptan 345 milyon TL, 2.12.1996 tarihinde 905 milyonTL, 9.12.1996 tarihinde- 320 milyon TL, 20.12.1996 tarihinde 400 milyon TL, 15.1.1997 tarihinde yine ayni yöntemle 418-02-351 nolu hesaptan 148,716,371TL, 23.1.1997 tarihinde 416-02-752 nolu hesaptan 170 milyon TL, 22.7.1997 tarihinde 418-01-351 nolu hesaptan 183,162,980TL, 13.11-.1997 tarihinde 416-02-752 nolu hesaptan 650 milyon TL, 17.11.1997 tarihinde 461-02-132 nolu hesap için Tanık 2'nin verdiği 700 -sterlini yatırmamak ve banka adına teslim aldığı bu parayı bankada işleme koymamakla sirkat etti.

11.8.1998 tarihinde 416-02-752 nolu hesaptan 400 milyon TL 3.9.1998 tarihinde 1,500,000,000TL, 10.7.1998 tarihinde 2,500,000,000TL sirkat etti.


Keza 11.1.-1998 tarihinde 416-02-752 nolu hesaptan Emir Ali Başar ve/veya Ayşe Başar'ın müşterek hesabı olan 416-02-912 nolu Türk Lirası hesabından 700 milyon TL aktarmış gibi
göstermek suretiyle sahte belge ve sahte kayıt içeren evrak düzenlemiştir.

Sanık, Tanık 2-'nin her iki Türk Lirası hesabı ile ilgili işlemleri yaparken 2 farklı kart tutmaktaydı. Biri tamamen sahte diğeri Hürbank Ltd. tarafından Tanık 2'ye hesap açılırken orijinal olarak tanzim edilmiş karttı. Ancak Sanık bu davada sözü edilen suçlarla ilgili- işlemleri nedeniyle ve bu
işlemlerden Tanık 2'nin haberi olmaması nedeniyle birinci kart ta sahtelenmiş duruma gelmiştir.

6.10.1998 tarihinde Tanık 7, Sanığın bankanın bazı müşterilerine ait hesaplarda oynama yapmasından şüphelenerek durumu Bankanın Gen-el Müdürü olan Tanık 1'e aktardı. Tanık 1, inceleme başlattı ve Tanık 2'nin dışında toplam 43 müşterinin hesaplarında oynama yapıldığı tesbit edildi. 16.10.1998 tarihinde olay polise intikal ettirildi.

Tanık 2 Ayşe Subaşı'nın her iki hesabından oynama net-icesi banka kasasında 9,046,879,351TL ayrıca yukarıda izah edildiği gibi 700 sterlin sirkat edildiği tesbit edildi.

Sanık, Polise celbedilerek yasal ihtar hakkındaki suçlamalar kendisine bildirildi. Sanık bu suçlamaya cevaben "bir hata yaptım" dedi. Bunun- üzerine Sanık hakkında ileri soruşturma başlatıldı.

Sanığın gönüllü ifadesi emare 1, ekspertiz raporu emare 2, Sanığa yapılan yazılı dava tebliği ve cevabı emare 3, 416-02-

752 nolu Tanık 2 adına tanzim olunan orijinal hesap kartı emare 4, 416-02-752 no-lu hesapta tamamen sahte olarak düzenlenmiş hesap kartı emare 5, 11 adet kasa çekiliş fişi emare 6, Tanık
2'nin 418-02-351 nolu hesabı ile ilgili orijinali bilâhare Sanık tarafından sahtelenen banka hesap kartı emare 7, 418-02-351 numaralı hesap ile ilgil-i tamamen sahte olarak tanzim olunan kart emare 8, 418-02-351 nolu hesap ile ilgili 3 adet kasa çekiliş fişi emare 9, 416-02-132 nolu sterling hesabı ile ilgili banka kartı emare 10, 461-02-132 nolu sterling
hesabına ait sahte hesap kartı emare 11, 461-02--132 nolu sterling hesabı ile ilgili 2 adet döviz mevduat hesap defteri emare 12, 416-02-752 nolu Türk Lirası hesap ile ilgili 2 adet vadeli mevduat cüzdanı emare 13, Sanığın el yazısı ile Ahmet Süleymanoğlu'na verilen kredi ile ilgili belgeler emare 14 ol-arak Mahkemeye ibraz edilmiştir. Bu emareler incelendiğinde Sanığın Ahmet Süleymanoğlu'na %135'den bu paraları borç olarak verdiği anlaşılmaktadır.

Sanık, tahkikat maksatları için 16.10.1998 tarihinden 2.11.1998 tarihine kadar tutuklu kalmıştır. Sanığın s-abıkası bulunmamaktadır.

İddia Makamı olguları izah ettikten sonra, Sanık avukatı Sanığın 7762/00, 7763/00, 7766/00 ve 7767/00 sayılı davalarının askıda bulunduğunu ve karar verilirken askıda bulunan bu davalarının da nazara alınmasını talep etmiştir. İd-dia Makamının buna muvafakat göstermesi neticesinde Sanık
askıda bulunan davalarından dolayı da itham edilmiş ve tüm bu davaları da kabul etmiştir. İddia Makamı askıda bulunan davalarla ilgili olguların ise ithamnamede belirtildiği gibi olduğunu belirtmiş-tir.


Sanık avukatı, Sanık lehine olan hafifletici sebepleri sunarak Sanığın olay tarihinde 55 yaşında şimdi ise 58 yaşında olduğunu, herkes tarafından sevilen sayılan birisi olduğunu, yıllarca Spor Kulubünde yöneticilik görevini yaptığını, insan türünün- hata yapabileceğini ve Sanığın da türüne uygun olarak hata yaptığını, ilk tutuklandığı zaman "bir hata yaptım" demekle nedametini ortaya koyduğunu, Modern Hukuk sistemin'de cezaların kişiselliği gözetilerek, birey haklarının ön planda yer alması gerektiğ-ini belirtmiştir. Sanığın evli olup,2 çocuğu bulunduğunu ve eşinin çalışmadığını, oğlunun İstanbul Teknik Üniversitesin'de akademisyen olduğunu, kızının ise MS (Multiple Skleroz) hastası olduğunu ve bu hususun belirtildiği Sağlık Kurulu Raporunu emare 15 o-larak Mahkemeye ibraz etmiştir.

Sanık avukatı devamla, dava konusu paraların bir başkasına gitmiş olduğunu, Sanığın sadece toplam 3,132,000,000TL'nı kendi şahsı için aldığını, polisin 16.10.1998 tarihinde olaydan bilgi sahibi olduğunu ve ayni tarihte ya-ni 16.10.1998 tarihinde Sanığın suçunu kabul ederek polise yardımcı olduğunu, bu davada polisin yazılı dava tebliğini 1 yıl sonra yaptığını, davanın da 20.11.2000 tarihinde açıldığını ve 2 yıldan fazla bir süredir Sanığın dolaşma özgürlüğünden yoksun kaldı-ğını ve oğlunun nişan törenine dahi katılamadığını, Sanığın bu olaydan dolayı bazı gayrımenkullerini 75,000 sterlin karşılığında banka leyhine ipotek ettirdiğini ve bunu 9.10.1998 tarihinde yaptığını, keza Sanığın 230 milyar TL değerindeki çekleri bankaya -verdiğini, ancak bu çeklerin karşılıksız çıkmasına rağmen bankanın bu çekleri Sanığa iade etmediğini ve takibe aldığını, bankanın yönetimi tarafından hortumlandığı cihetle faaliyetlerinin durdurulduğunu, Sanığın bu bankada 1.1.1994 tarihinde işe


başladı-ğını, sirkat edilen miktarların toplam olarak yaklaşık 10 milyar TL ve 28,000 Stg. olduğunu belirterek, Sanığa
hürriyeti bağlayıcı bir ceza dışında ceza takdir edilmesini Mahkemeden talep etmiştir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki bu olguları ve S-anık aleyhinde askıda bulunan 7762/2000, 7763/2000, 7766/2000 ve 7767/2000 sayılı davaları da dikkate aldıktan sonra, 20.4.2001 tarihinde vermiş olduğu kararında Sanığa birlikte çekilmek üzere 1'den 76'ya kadar olan davalardan 6'şar ay, 77'den 91'e kadar o-lan davalardan ise 3'er ay hapis cezası vermiştir.

İddia Makamı olarak Başsavcılık bu karardan istinaf etmiştir. İstinaf Eden özetle, suçların işleniş tarzı ve dikkate alınan davaların sayısı nedeni ile Sanığa takdir edilen toplam 6 ay hapislik cezasının -suçların vehameti ile orantılı olmayıp aşikar surette az olduğunu iddia etmektedir.

İstinafın duruşması sırasında İddia Makamı adına hazır bulunan Savcı istinaf nedenlerini özetle şöyle izah etmiştir:

Sanığın mahkûm edildiği suçların bir kısmı Fasıl 154- Ceza Yasasının 331, 332, 333(A) 334 ve 336. maddelerine aykırı olarak işlenen suçlardır. Bu suçların azami cezai müeyyidesi müebbet hapislik cezası gerektiren suçlardır. Fasıl 154 Ceza Yasasının 311. maddesinin (b) fıkrasının (ii) bendi sahte kayıt düzen-leme suçuna 7 yılı geçmeyen hapislik cezası öngörmektedir. Fasıl 154 Ceza Yasasının 255 ve 269. maddeleri altında
getirilen suçlar için 7 yıla kadar hapislik cezası öngörülmüştür. Fasıl 154 Ceza Yasasının 35. maddesi ise 2 yıla kadar hapislik cezası ve 1 -milyon TL para cezası öngörmektedir.

Sanığın bu suçları mükerrer şekilde işlediğini göz önünde bulundurduğumuzda Sanığa verilen 6 ay hapislik cezası, öngörülen azami hapislik cezalarından aşikar surette azdır.
Bilhassa azami olarak müebbet hapislik ceza-sı taşıyan suçlarda yasa koyucunun bu tür suçlara verdiği önemi dikkate aldığımızda, keza Sanığın işlemiş olduğu suçların yaygın suçlar
olduğunu göz önünde bulundurduğumuz zaman Sanığa verilen cezalar bu öngörülen ciddiyet ve vehamete ters düşmekte ve çel-işki yaratmaktadır.

İddia Makamına göre suçun işleniş tarzı da bu vehameti göstermektedir. Sanığın bir yerde tabiri caiz ise banka müşterilerinin paralarını onlardan izinsiz alarak tefecilik yaptığını ve böyle suçların işlenmesinde kamu yararının korunmas-ının Sanığın kişisel durumundan daha önemli
ve ön planda tutulması gereken bir husus olduğunu iddia eden Başsavcılık bu hususun Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesince yeterince takdir edilmediğini iddia etmiştir. Netice olarak cezaların aşikar surette az olduğun-u ve Ağır Ceza Mahkemesinin cezalarla ilgili kararına Yargıtayın müdahale ederek yükseltmesini istemiştir.

Savunma avukatı istinafın duruşması sırasında İstinaf Eden Başsavcılığın iddialarına cevaben özetle şu hususlara değinmiştir.

Sanığın işlediği suç-lar vahim olsa da bu meselede kamunun kaybı maddi değil manevidir. Sanığın işlemiş olduğu suçlardan eline geçen para miktarı sadece 3 milyar TL olup, Sanık bu
konudaki maddi kaybını kendi taşınmaz mal varlığı ile gidermiştir. Ağır Ceza Mahkemesinin huzur-unda bulunan davaların türünü ve cezalandırma prensiplerini esaslı bir

şekilde değerlendirdiğini iddia eden Savunma Avukatı, Ağır Ceza Mahkemesinin bilhassa Yargıtay/ Ceza 8/75 ve 9/75 sayılı
içtihat kararlarında vaaz edilen prensipleri dikkate aldığına- değinmiştir. Savunma avukatına göre, Sanık elde ettiği paralardan çok daha değerli olan taşınmaz mallarını 75.000 sterlin karşılığında şikayetci banka leyhine ipoteğe koymuştur ve Ağır Ceza Mahkemesi bu hususu dikkate alarak istinafa konu cezayı takdir et-miştir. Netice olarak savunmaya göre verilen ceza aşikâr surette az değildir.

Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa ceza takdir ederken kararında şöyle demiştir.
"Bazı suçlarda bu ilkelerden birinin diğer bazı suçlarda ise diğerinin ön plana çıktığını görürüz. Huku-k Sistemimizde cezanın tesbiti Mahkemenin takdirine kalmıştır. Mahkeme hiç ceza vermemekle yasanın tesbit ettiği en ağır ceza arasında herhangi
bir cezayı verebilir. Önemli olan hem Sanığı ıslah edip topluma kazandırmak hem de toplumu koruyan uygun ceza-yı bulmaktır. Toplum bireylerine fazla zarar vermeyen tekrarlanma ve yaygınlaşma ihtimali olmayan veya az olan suçlarda ceza takdir ederken Sanığın ıslahına öncelik vermek gerekir. Bu noktada Sanığın sabıkaları veya sabıkasız oluşu önemli rol oynar."


Ağı-r Ceza Mahkemesi, kararının geriye kalan kısmında Sanığın kişisel durumuna ağırlık vermiş ve bunun neticesinde benzer suçları işlemeye eğilimli kişileri caydırmak gerektiğini vurgulayarak "verilecek ceza o Sanık için ağır bulunsa bile toplumu korumak ve to-plumda daha büyük acıların çekilmesini önlemek için etkili ceza verme zorunlu olacaktır", demiştir. Keza Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığın yaşını sosyal ve
ailevi durumunu, suçları kabul edip adaletin tecelli etmesinde yardımcı olduğunu, sabıkası olmadığını,- Sanığın çocuğunun hasta


olduğunu ve bakımına muhtaç olduğunu, tutuklu kaldığı süreyi ve 9.10.1998 tarihinde 75000 Stg. karşılığında taşınmaz mallarını
banka lehine ipoteğe koyduğunu da dikkate aldıktan sonra Sanığa konu hapislik cezasını takdir ettiği- görülmektedir.

Sanığın işlemiş olduğu suçlar kamu yararını ve vicdanını içten sarsan ve yaralayan suçlardır. Sanık tarafından işlenen
suçlar güncelliğini koruyan ve kamuyu yakından ilgilendiren ve hatta toplumun sert tepkisini alan suçlar kategorisine g-irmektedir.

Bu meselede olduğu gibi bazı hallerde, mevcut içtihat kararları ve adaletin tecellisinin sağlanması prensipleri yanında bu tür suçlara verilecek cezaların caydırıcı özelliği olması gerekmektedir. Mahkemelerin bu tür "güvenin kötüye kullanılmas-ı" (abuse of trust) ihtiva eden suçlara nisbeten uzun süreli hapislik cezaları vermeleri gerekmektedir.

Bu tür suçlarda hapislik sürelerini takdir ederken, suçların kimin tarafından işlendiği, ne kadar sürede devam edip işlendiği,işleniş şekli ve sirkat -edilen paranın miktarı önemli faktörler olarak değerlendirmenin ilk sıralarında yer almalıdır. Hapislik süresini tespit ederken Sanığın leyhine olan hafifletici veya özel(individual) faktörler ise, önemli hususlar olmakla birlikte, değerlendirmede ikinci s-ırada yer alması kaçınılmazdır.

İngilterede görülen bir davada (Hunter 18.11.76 1989/A/76), temiz geçmişine rağmen Sanığa verilen üç yıl hapis cezasını, benzer suç işlemeye yönelmeyi düşünen kişilere



caydırıcılık ve ibret olsun diye ve bu tür suçları- işleyecek olanların uzun süreli hapislik cezasına çarptırabileceğini vurgulamak açısından, bozmadı.

"others faced with a similar temptation...must....be fortified by knowing that the penalty for committing a breach of trust is bound to be....a sentence- of considerable duration."

Bu meseledeki "güvenin kötüye kullanılması(abuse of trust)" faktörü ve suçların işleniş şekli, keza diğer
ağırlaştırıcı faktörler, temiz geçmişi ve özel ailevi durumu ve diğer hususlar ile ilgili olarak, Sanık leyhine alınan- faktörlerden daha fazla değer taşıması gerektiği halde, Ağır Ceza Mahkemesinin bu hususu yeterince dikkate alıp değerlendirmediğini görmekteyiz. Sanığa 6 ay hapislik cezası verilmesi bunun bir göstergesidir.

Sanığa bir banka müdürü olarak bir özel bank-anın emaneten sorumluluğu verilmiştir. Bankalar halkla direkt teması olan ve güven duyulması gereken müesseselerdir. İnsanlar bu tip kuruluşlara korunmaları için emaneten ve güven içinde paralar
vermektedir. Bu nedenle en yüksek seviyede dürüstlük ve yüks-ek standartta hizmet verilmesi, görev yapılması kaçınılmazdır. Sanık, Bankanın en yüksek karar verme pozisyonunda bulunan ve himayesi altında çalışanları muhtemel yolsuzluk ve hatalı icraatları engellemesi gereken statüde bulunmaktaydı. Sanık, bunu yapacak- yerde, kendisi itimadı kökünden sarsacak şekilde hiç tereddütsüz yolsuzluğa, başvurmuştur. Sanığın işlemiş olduğu suçlar kamu düzenini bozucu, toplum yapısını sarsıcı ve anarşiye körükleyici suçlardır. Sanık, toplum nezdinde taşıması gereken yüksek derece-de sorumluluğun bilinci içerisinde


davranması gerekirken kendisinden beklenen böyle bir davranış yerine, kendisine itimat eden hem işverenin hem de
müşterilerinin itimadını sarsacak şekilde şubesine yatırılan paraları evrak sahtelemek suretiyle sirkat -etmiştir. İnsanların
paralarını elinde tutan mevkii sahibi insanlar tarafından işlenen suçlara verilecek olan ceza, toplumda muhafaza ettiği görev itibarıyle, toplum menfaatini tatmin edici bir ceza olması gerekir.

Sanık suçlarını iki yılı aşkın bir sür-e içinde, nedamet veya pişmanlık duymadan işlemiştir. Temiz geçmişini bu suçlarla
lekelemiş, karalamıştır. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki savunma avukatı her ne kadar Sanığın sirkat edip elde ettiği menfaatin sadece 3 milyar TL civarında bir para old-uğunu ve bunun da teminat altına alındığını iddia etmiş olsa da bu iddia Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay'ın huzurundaki davalarda sirkat edilen meblağın 29,550 sterlin ve 10,046,000,000 Türk lirası civarında olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Dol-ayısıyle bu iddianın Sanık leyhine fazla hafifletici bir özelliği olmaması gerekirdi. Halbuki Ağır Ceza Mahkemesi'nin buna gereğinden fazla değer verdiği anlaşılmaktadır.

Principles of Sentencing, D. A. Thomas, 2.baskı sayfa 15-16'da Sanığın sadece ıslahı-na yönelik ceza yerine (individualised measure), suçun vehametini vurgulayarak işlenen suçun ve cezanın kamunun bilgisine getirilmesi gereken durumlarda (tariff sentence) daha etkin ve uzun süreli ceza verilmesi yerinde olacağı şu sözlerle dile getirilmişt-ir:

"In other cases a tariff sentence may be justified by reference to the concept of denunciation - the theory that if the law fails to impose a sentence of substantial severity for a particular

class of offence, the gravity with which it is viewed by -society will diminish and increasing tolerance lead to more frequent occurence.......
.........
The choice of a tariff sentence in cases like these results from a positive determination by the Court
that the gravity of the offence and its likely consequen-ces require to be emphasized, notwithstanding that the effect of the sentence on the offender's future behaviour will not be beneficial. A tariff sentence will normally be upheld, without regard to the problems and needs of the offender, for a wide range o-f offences, in some cases with a degree of consistency which suggests the existence of a firm policy. ........
.........
In other cases a tariff sentence is held to be necessitated not so much by the intrinsic nature of
the offence as by the relationship- of the offender to the victim. An offence which constitutes a breach of trust or an abuse of privilege will frequently attract a tariff sentence, even though in the absence of this relationship the offence might not be considered particularly serious. Dis-honesty or abuse of power by a public servant in the course of his duties, abuse of his clients' confidence by a professional man or indecency with children committed by a person in whose care they have been placed will normally attract a tariff sentence, -despite the good character of the offender, the disastrous personal consequences of the conviction and the low probability that he will commit similar offences in the future. Occasionally the prevalence of a specific ki-nd of offence at a particular time or place will be held to justify a tariff sentence where otherwise an individualized measure would be considered appropriate.

Yukarıda belirttiklerimiz ışığında, huzurumuzdaki meselede Ağır Ceza Mahkemesinin, tüm olgula-r çerçevesinde Sanığa 6 ay hapislik cezası takdir ederken, güvenin ve itimatın kötüye kullanılması ile ilgili bu tür suçlarda dikkate alınması gereken ağırlatıcı faktörleri yeterince dikkate almadığı, Sanığın özel durumunu ve ileri sürülen hafifletici nede-nleri

kamu yararından daha önde tutarak bunlara gereğinden fazla değer verdiği, keza suçun vehametini vurgulayan ve ciddiyeti
ile orantılı bir ceza vermediği görüşüyle, Sanığa verilen cezalara müdahale etmemiz gerekir.

Netice itibarıyle, Ağır Ceza Mah-kemesinin Sanık aleyhindeki 1 den 76 ya kadar olan davalarda vermiş olduğu azami 6 ay hapislik cezalarının suçların vehameti ile orantılı olmayıp aşikar surette az olmaları nedeniyle bu cezalar mahkumiyet tarihinden itibaren başlamak ve birlikte çekilmek 2-'şer yıl hapislik cezasına, keza Sanık aleyhindeki 77 den 91'e kadar olan davalarda ise vermiş olduğu 3'er ay hapislik cezalarının suçların vehameti ile orantılı olmayıp aşikâr surette az olmaları nedeniyle 1'er yıl hapislik cezasına yükseltilmesine hüküm -verilir.





Taner Erginel Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç


13 Temmuz, 2001





13






Full & Egal Universal Law Academy