Yargıtay Ceza Dairesi Numara 67/1999 Dava No 8/2001 Karar Tarihi 29.06.2001
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 67/1999 Dava No 8/2001 Karar Tarihi 29.06.2001
Numara: 67/1999
Dava No: 8/2001
Taraflar: Özay Yorgun ile Başsavcılık
Konu: Adam öldürme – Yetki ) – Mahkemelerin bölgesel yetkisi )- Kabul beyanı – Gönüllü ifade – Şahadet – Ceza takdiri – Sözlü itiraf
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 29.06.2001

-D. 8/2001 Yargıtay/Ceza 67/99
(Ağır Ceza Dava No: 5719/99;Lefkoşa)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel,Mustafa H.Özkök,Gönül Erönen.
İstinaf eden:Özgay Yorgun, Zümrütköy
- - ile -
Aleyhine istinaf edilen:KKTC Başsavcılığı
A r a s ı n d a .
Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde dinlenen 5719/1999 sayılı davada Başkan Mustafa Güzoğlu, Kıdemli Yargıç Göksel Başak ve Yargıç Tanju Öncül tarafında-n 25.11.1999 tarihinde verilen karara karşı Sanık tarafından yapılan istinaftır.

İstinaf eden namına: Avukat Gürsel E. Kadri
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Ergül Kızılokgil.
-
-----------------------

H Ü K Ü M

Taner Erginel:Sanık, 28.1.1997 tarihinde Londra'nın Edmonton bölgesinde, Silver Streette, Mario Periera ve Charalambos Constantinou ile birlikte, Michael Menson'u benzin dökerek yakmak ve ölümüne neden olmakla itham e-dildi. İddia Makamının 35 tanık dinleterek kanıtlamaya çalıştığı bu davada Sanık, Mahkemeye yeminsiz beyanda bulundu ve herhangi bir tanık dinletmedi. Duruşma sonunda Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi taammüt unsurunun kanıtlanamadığı kanısına vararak Sanığı t-aammüden adam öldürme davasında beraat ettirdi. İthamnamede alternatif olarak yer alan yasaya aykırı bir fiil ile adam öldürme davasında ise Sanığı suçlu bularak mahkum etti. Daha sonra cezaya etki eden nedenleri değerlendiren Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa -14 yıl hapis cezası verdi. Sanık bu hükme karşı önümüzdeki istinafı dosyalamış bulunmaktadır. İstinaf mahkumiyet ve cezaya karşı yapılmıştır.
Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama başlamadan önce Sanık avukatı, suçun İngiltere'de işlendiğini ve Lefkoşa- Ağır Ceza Mahkemesinin davayı dinlemeye yetkili olmadığını öne sürdü. Mahkemenin yetkisine yönelik bu iddia istinafta tekrarlandı. Bu nedenle öncelikle yetki itirazı üzerinde durmamız uygun olacaktır. Acaba Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 28.1.1997 tari-hinde İngiltere'de işlenen bir suç nedeniyle Sanığı yargılama yetkisi var mı? Diğer bir ifadeyle K.K.T.C. Mahkemelerinin dış ülkelerde işlenen suçlar nedeniyle Sanıkları yargılama yetkisinin sınırları nelerdir?

Konuya ilişkin orijinal düzenleme Fasıl 15-4 Ceza Yasasının 5'inci maddesinde yer almaktaydı. Bu madde şöyledir.

"The jurisdiction of the Courts of the Colony for the purposes of this Law extends to every place within the Colony or within three miles of the coast thereof measured from low water- mark."


Buna göre 1960 öncesi Koloni devrinde, Kıbrıs Ceza Mahkemelerinin yetkisi, Kıbrıs adasında işlenen suçlarla, sahilden 3 milden fazla uzakta olmayan alanda işlenen suçları kapsıyordu.

Kıbrıs Cumhuriyetinin ilânı, devlet olmanın getirdiği ek sor-umluluklar ve Kıbrıs adasında Egemen İngiliz Üslerinin varlığı, Fasıl 154'ün 5'inci maddesinin değiştirilmesine neden olmuştur. Kabul edilen 3/62 sayılı Ceza (Tadil) Yasasının 5(d) maddesi şöyledir.

"(d) Herhangi bir yabancı bir memlekette bir Cumhuriye-t vatandaşı tarafından, suçun,Cumhuriyet dahilinde ölüm veya iki yıldan fazla hapis cezasını müstelzim olması ve ayni zamanda suçu teşkil eden fiil veya ihmalin yer aldığı memleket yasası ile cezayı müstelzim olması halinde."

Buna göre Kıbrıs dışında işl-enen bir suçun Kıbrıs Mahkemelerinde yargılanması için;

Suçu işleyenin Cumhuriyet vatandaşı olması
Suçun ölüm veya iki yıldan fazla hapis cezasını müstelzim olması
Suçun, işlendiği yabancı memlekette de cezayı müstelzim olması
gerekiyordu.

Bu madde h-alen yürürlüktedir ve buna göre Sanığın K.K.T.C.'de yargılanabilmesi için diğer koşulların yanısıra K.K.T.C. vatandaşı olması gerekmektedir.

Sanığın bugün askerliğini yapmış bir K.K.T.C. vatandaşı olduğu kesindir. Buna karşılık Sanık avukatı suçun işlen-diği 28.1.1997 tarihinde Sanığın henüz K.K.T.C. vatandaşı olmadığını, bu nedenle Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığı yargılamaya yetkili olmadığını öne sürmüştür.

3/62 sayılı Ceza Tadil Yasasının 5(3) maddesi bu tartışmaya ışık tutmaktadır.

"(3) Bu mad-de bakımından-
"Kıbrıslı", bir Cumhuriyet vatandaşını veya Cumhuriyet vatandaşlığı ile ilgili yürürlükte bulunan hükümler gereğince Cumhuriyet vatandaşı olmak hakkını haiz olan bir şahsı ifade eder ve hükmi şahıs olan veya olmayan ve tescil edilmiş veya -Cumhuriyet kanunları gereğince faaliyette bulunan veya kontrolu sağlayan menfaatı, Cumhuriyet vatandaşlarına veya Cumhuriyet vatandaşı olmak hakkını haiz olan şahıslara ait olan herhangi bir teşekkülü de içine alır."

Görüleceği gibi Cumhuriyet vatandaşı o-lma, (bugün ise K.K.T.C. vatandaşı olma) yürürlükte bulunan hükümler gereğince vatandaş olma hakkı olanları da kapsamaktadır.

25/93 sayılı Yurttaşlık Yasasının 4 (1) maddesi şöyledir;

"4 (1) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yurttaşlığın
sınırları iç-inde veya dışında Doğum yolu ile
Kıbrıs'lı Türk babadan olan veya Kazanılması
Kıbrıs'lı Türk anadan doğan çocuklar
doğumdan başlayarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşıdırlar.
Ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları dış-ında doğan ve bu fıkra gereğince Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşı olup da daimi olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde ikamet etmeyen 18 yaşını doldurmuş reşit bir kişi, 18 yaşını dolduracağı günden başlayarak 3 yıla kadar yurttaşlıkta-n çıkma istemini ikamet ettiği ülkedeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Elçiliği, Konsolosluğu veya dış temsilciliği kanalı ile Bakana ulaştırmak suretiyle 13.üncü maddedeki koşullara bakılmaksızın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yurttaşlığını kaybeder. Yurtt-aşlığın kaybı ile ilgili işlem 15'inci madde kurallarına göre yapılır."


Sanık Kıbrıs'lı Türk anne ve babadan doğmuştur. Yasa onu doğumdan başlayarak K.K.T.C. vatandaşı kabul ediyordu. Nitekim daha sonra vatandaş olmak için müracaat etmesine gerek olmada-n K.K.T.C.'de askerlik yapmıştır. Bu durumda Sanığı suçun işlendiği tarihte de K.K.T.C. vatandaşı kabul etmek gerekir.

3/62 sayılı Ceza Tadil Yasasının 5(d) maddesinin şartlarına dönersek
Sanık K.K.T.C. vatandaşı idi.
Suç 2 yıldan fazla hapis cezasını -müstelzimdir.
Suç işlendiği İngiltere'de de cezayı müstelzimdir.

Dolayısıyle K.K.T.C. Mahkemelerinin bu davayı dinlemeye yetkisi vardır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken diğer bir husus Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığı yargılamaya bölgesel ye-tkisi olup olmadığıdır.

9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 31(2) maddesi K.K.T.C.'de Ağır Ceza Mahkemelerinin bölgesel yetkisini düzenlemektedir. Yasa Lefkoşa Kaza Mahkemelerinin bölgesel yetkisine ilişkin şöyle demektedir.

"31(2) Ağır Ceza Mahkemelerinin- bölgesel yetkileri bakımından bu Yasanın 26. maddesinin ilgili kuralları uygulanır, ancak Kıbrıs adası dışında işlenen suçlar Lefkoşa Kaza Mahkemesi yetki alanı içinde işlenmiş sayılır..."

Buna göre Kıbrıs dışında işlenen suçlarda yetkili Mahkeme Lefkoşa- Ağır Ceza Mahkemesidir.

Bu nedenlerle davayı dinleyen Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisine ilişkin itiraz ve istinaf nedenini reddederiz.

Şimdi de mahkumiyete karşı yapılmış istinaf nedenleri üzerinde durmamız gerekiyor. Sanık avukatı bu istinaf n-edenlerinde İddia Makamının eksik araştırma yaptığını, şahadette çelişkiler olduğunu ve Ağır Ceza Mahkemesinin şahadeti değerlendirirken hata yaptığını öne sürmüştür.

Acaba İddia Makamı, Sanığın suçlu olduğunu makul şüpheye yer bırakmayacak ölçüde kanıtl-ayabildi mi?

İddia Makamının sunduğu şahadete göre olayı aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: Gana kökenli bir zenci olan Michael Menson'un babası bir diplomattı. Bu nedenle Rusya'da doğan M.Menson daha sonra İngiliz vatandaşı oldu ve İngiltere'de -yaşamaya başladı. İlk zamanlarda işleri iyi giden M.Menson Londra'da bir müzik stüdyosu sahibi oldu. Zamanla sağlığı ve işleri bozulan M.Menson 1992 yılında rahatsızlanarak Chase Farm hastahanesine yatırıldı. 1993 yılında kendisine paranoyak şizofren ta-nısı kondu. 1994-95 yıllarında sürekli hastahaneye girip çıkarak tedavi gördü. Mart 1996'da ağır şizofren tanısıyla tekrar hastahaneye yatırıldı. Ocak 1997'de topluma uyum sağlama güçlüğü çeken kişilerin kaldığı Holden Lodge'da kalıyor ve ihtiyaçları Sos-yal Hizmetlerce karşılanıyordu. Holden Lodge'ta kendisini en son 27.1.1997 tarihinde ö.s. saat 10.00'da 26. tanık Margaret Theresa Ellis gördü. Yanlış otobüse binmesi nedeniyle olay mahalli olan Edmonton bölgesine geldi.

28.1.1997 tarihinde ö.e. saat 0-1.25 sıralarında 7. tanık Bing Grosby Levy, Silver Street'ten North Circular'a doğru ceketi alevler içinde siyah bir kişinin yürüdüğünü gördü. Tanık durmayarak yoluna devam etti. 8.tanık Brian Anthony Leslie ile 9. tanık David James aynı kişiyi görerek ya-nına gittiler. Yanan kişi yere kapanmış ve alevler sönmüştü. Polise ve hastahaneye haber verildi. North Middlesex Hastahenesi acil servisine kaldırılan yanan kişinin Michael Menson olduğu anlaşıldı. M.Menson hastahanede 1. tanık Dr. Vipul Patel tarafınd-an muayene edildi. M. Menson'un vücudunda %25 oranında şiddetli yanıklar olduğu tespit edildi. İlk tedavisi yapıldıktan sonra Billericay Burns Unit'e kaldırıldı. 28.1.1997 tarihinde sabah takriben 04.00'da 10. tanık Dr. Adam Greenbaum tarafından muayene- edildi. Plastik cerrahi doktoru olan Dr. Adam Greenbaum M.Menson'un arkasında, her iki kolun kaba etlerinde ve sol bacağın üst kısmında 3.derece yanıklar olduğunu gördü. 3. derece yanığın tarifi Dr.Peter Graham Jerreat tarafından yapılmıştır. Buna göre- 3.derece yanık cildin derinlemesine tümüne hasar veren bir yanık olup cildin altındaki doku da hasar görmekte ve dokunma hissinden sorumlu sinirler imha olmaktadır.

28.1.1997'de yanıkları kesilip temizlenen M.Menson ameliyat edildi. 29.1.1997'de ek am-eliyatlar yapıldı. M.Menson'un yanan cildi vücudunun başka yerlerinden alınan ciltle kaplandı. Ağrıları için morfin verilerek ve yanıklar temizlenerek tedavisine devam edildi. 3.2.1997 tarihinde septisemik şoka giren M.Menson fenalaştı, kalbi durdu ve ö-zel yöntemlerle canlandırıldı. Kafa taramasına tabi tutulduğu zaman, şok ile kalp durmasına bağlı oksijen yokluğunda beynin şiştiği görüldü. Sağlığı giderek bozulan M.Menson 13.2.1997'de ö.s. saat 02.00'de öldü.

17.2.1997 tarihinde 24. tanık Dr. Peter- Graham Jerreat tarafından M.Menson'un vücuduna otopsi yapıldı ve ölüm nedeni şiddetli yanma neticesinde bir çok organın ayni zamanda iflas etmesi olarak saptandı.

Yukarıda özetlediğimiz olgulardan M.Menson'un 28.1.1997 tarihinde meydana gelen yanma nede-niyle 13.2.1997 tarihinde öldüğü kesinlik kazanmaktadır. Bu durumda M.Menson'un kimin tarafından nasıl yakıldığı önem arzetmektedir. Acaba M.Menson, İddia Makamının ortaya koyduğu gibi Sanığın da dahil olduğu 3 kişi tarafından mı yakıldı? İddia Makamı S-anığın M.Menson'u yakan kişilerden biri olduğunu makul şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlayabildi mi?

M.Menson'un kimin tarafından nasıl yakıldığını gören bir görgü tanığı yoktur. Bu nedenle İddia Makamı Sanığın sözlü itirafları, gönüllü ifadele-r ve çevre şahadetle suçu kanıtlamaya çalışmıştır.

Sanığın sözlü itiraflarını incelemeye başlamadan önce bu tür itirafların geçerli olup olmadığı ve değerleri üzerinde durmamız yararlı olacaktır. -

Phipson on Evidence 13 th edition Para 19-03, sayfa 370'de şöyle denmektedir.-
-"Invariably a party's admission is proved by another witness. The witness's evidence is hearsay because (a) it involves relating to the court what another person said, and (b) the admission is tendered as evidence of the truth of its contents. In such ci-rcumstances, the evidence is received under an exception to the rule against hearsay, which until recently, for the purposes of both criminal and civil proceedings, was a common law exception"

-Görüleceği gibi bir Sanığın diğer kişilere söylediği kabul beyanları ceza ve hukuk davalarında "hearsay" kuralının bir istisnası olarak geçerli kabul edilmektedir.
-
Sanığın sözlü itiraflarını şöyle özetlemek mümkündür.
-
28'inci tanık Baljet Singh Sokhi şahadetinde veznedar olup Ocak 97 de Edmonton'da kaldığını, 10 yıldan beri Sanığı tanıdığını, Sanığın arkadaşlarından biri olduğunu, zaman zaman Sanıkla biraraya gelerek içki içtiklerini, olaydan 2,3 gün sonra Silver Stre-ette bir kişinin yakılması olayını duyduğunu, Sanığı görerek kendisine Silver Street'deki olayla ilgili olup olmadığını sorduğunu, Sanığın başını öne eğerek sessiz kaldığını, bunun üzerine Sanığa ayni soruyu tekrar sorduğunu, Sanığın da kendisine "Mario ve- Harry ile birlikte Silver Street boyunca arabada giderken bir zenci gördük, Mario ile ben arabadan çıkarak onu petrolle yaktık" dediğini söylemiştir. Tanık Sanığa bunu niçin yaptıklarını sorduğu zaman ise Sanığın "şaka niyeti ile yaptık" yanıtını verdiği-ni söylemiştir.

29'uncu tanık Derek Grace, şahadetinde emekli araba satıcısı olduğunu, 26 Bolton Road, Edmonton, Londra'da yaşadığını, şimdiye kadar 4 kadınla birlikte yaşadığını, 2 tanesinin nikahlı, 2 tanesinin ise nikahsız olduğunu, Sanığın annesi ola-n Hayriye Cevat'ın nikâhsız eşlerinden biri olduğunu, onunla 9 yıl birlikte yaşayıp 6.5 yıl önce ayrıldıklarını, Hayriye Cevat ile birlikte yaşarken Hayriye'nin çocukları Özgay, Zehra ve kendi oğlu Mark'ın da onlarla birlikte kaldığını, Hayriye ile beraber- yaşamaya başladığında Sanığın 10 yaşında, Zehra'nın 6.5 yaşında, Mark'ın ise 5.5 yaşında olduğunu, Hayriye Cevat'la yaşadıkları dönemde Sanıkla arasının iyi olduğunu, ancak sonradan Sanığın işe gitmemesi nedeniyle aralarında tartışma çıktığını, iyi gittik-leri dönemlerde Sanığın kendisine dad (baba) diye hitap ettiğini, Sanığın annesinden ayrıldıktan sonra da Sanığın kendisini ziyaret etmeye devam ettiğini, Zehra Cevat'ın da arada sırada gelerek kendisini ziyaret ettiğini, Sanıkla beraber kaldıkları dönemd-e Sanığın bir çok arkadaşı olduğunu, çocukluğundan beri en iyi arkadaşlarının Mario Pereira ile Charalambos Constantinou olduğunu, ayrıca Oldboy diye bilinen Abdullah isimli bir arkadaşları olduğunu, bu olaydan önce Sanığın bir polise arabayla çarptığını, -polisi basma olayını Sanığa sorduğu zaman Sanığın "Silver Streette arabayla giderken bir polis yolun içine atıldı ve arabayı durdurmak için elini kaldırdı, polisin o yana mı, bu yana mı gideceğini bilmediğimden onu bastım, arabanın sigortası ve ruhsatı ol-madığı için sürüp kaçtım" şeklinde olayı anlattığını söyledi. Derek Grace şahadetine devamla, Silver Street'deki yakma olayını ilk önce Sanıktan duyduğunu, 1997 Ocak sonu veya Şubat başı Sanığın eve gelerek kendisini mutfakta yemek pişirirken bulduğunu, ot-urma odasında kanepeye oturan Sanığın çok üzüntülü göründüğünü, kendisine "senin neyin var huzursuz görünüyorsun, suratın asık" diye sorduğunu, Sanığın "sana birşey söylemem gerek" diye yanıt verdiğini ve "Ben Mario ve Harry korkunç birşey yaptık. Mario bi-r siyah adamın arkasına petrol döktü ve ben de çakmağı çakıp arkasını tutuşturdum, siyah adam insandan oluşmuş bir meşale gibi yol boyunca telefon kulübelerine kadar koştu ve yere yuvarlandı"dediğini, söylenenlerden şok geçiren Derek Grace'in Sanığa "sen ç-ıldırmışsın, sen delisin, bunları niçin yaptın?" diye sorduğunu, Sanığın "Mario yüzünden" diye cevap verdiğini, "Mario, Marisa isimli kız arkadaşı yüzünden siyah bir adamla tartışmıştı. Bu nedenle siyah renkli insanlara öfkeliydi ve onlara sövüp sayıyordu-. O gece yolda siyah bir genç görüp itip kakıp taciz etmeye başladı ve arkasına benzin döktü. Ben de çakmağı çakarak tutuşturdum. Harry ise arabada oturur vaziyette idi," diye anlattığını söyledi. Tanık şahadetine devamla bu konuşmadan birkaç gün sonra S-anığın evine gelerek kendisine "ayrılacağız, KKTC'ye gideceğim" dediğini kendisinin de Sanığa "yıllar önce gitmen gerekirdi" diye cevap verdiğini, "seni çok özleyeceğim baba" deyip kucaklayarak ayrıldığını söylemiştir.

Derek Grace olayı öğrenince niçin po-lise telefon etmediği sorusuna cevaben "oğlum hakkında endişelendim biri zarar verebilirdi kendisine" diye yanıt verdi.

30'uncu tanık Mark Grace şahadetinde Silver Street'te yanan adamla ilgili ilk duyumu babasından aldığını, daha sonra bu konuyu Sanıkla -konuştuğunu, 4.2.1997'de Mario, Corch, Baljet'le babasının evinde toplanıp bira içmeye başladıklarını, Baljet'in, Mario'ya yakma olayını bilip bilmediğini sorduğunu, Mario'nun gülümseyerek Sanığa baktığını ve "biz hiç bir şey bilmeyiz değil mi" dediğini, -Sanığın ise bir şey söylemediğini, daha sonra mutfakta Sanıkla yalnız kalınca babasından öğrendiklerini Sanığa anlattığını ve ondan doğruyu söylemesini istediğini, Sanığın kendisine "Ben,Mario,Harry, Silver Street boyunca araba ile gidiyorduk, Two Brewers -Pub yanında arabayı durdurduk. Mario arabadan çıktı, yolun karşı tarafına geçti, yolda yürüyen siyah bir adamla konuşmaya başladı, ben de arabadan inerek yanlarına gittim, Silver Street boyunca Pymmes Park avlusundaki telefon kulübelerine doğru yürüdük, b-en sadece adamla konuştum, Mario adamı itip kakmaya başladı, sonra arabaya gidip geri döndü ve adamın arkasına yanıcı bir şey dökerek tutuşturdu." dediğini Sanığın ayrılırken "beni artık göremeyecen çünkü hapse girmek istemem" diyerek ayrıldığını söylemişt-ir.

Şimdi de Sanığın verdiği yazılı ifadeler üzerinde durmamız gerekiyor. Bunlardan birincisi Polis Çavuşu Dick White tarafından alınan ve tercümesi P.M. İbrahim Yaman tarafından yapılan 15.1.1998 tarihli açık ifadedir. İkincisi Sanığın 5.7.1999 tarihi-nde Müfettiş Ahmet Soyalan tarafından yasal ihtar altında alınan ifadesidir. Üçüncüsü ise 6.7.1999 tarihinde yine Müfettiş Ahmet Soyalan tarafından yasal ihtar altında alınan ifadedir.

Emare (50) olarak ibraz edilmiş olan 15.1.1998 tarihli ifadenin M.Me-nsonu yakma olayı ile ilgili kısmı şöyledir.
-"Ülkeden ayrılmadan bir gece önce Mario, Harry, Tolga ve ben hep birlikte Great Cambridge Çemberinde dükkanların önünde iken Harry ve Mario gülerek bir adamı petrol ile yaktıklarının yorumunu yapıyordular. Mario, Harry'den daha fazla yorum yapıyordu. Söyle-diğim gibi gülüyorlardı. Adamı Silver yolunda görmüşler ve yaptıkları iyiydi. Danny'i siyah adamların öldürdüğünü söylüyorlardı. Bu Danny Westcot isminde bir oğlandı. Bizim arkadaşımızdı onu bölgede görürdük, merhaba derdik fakat samimi arkadaş değildik. -Nasıl yaptıklarını sorduğum zaman bana onu petrol ile ateşlediklerini söylediler. Onu hangisi ateşlediğini veya çakmak mı yoksa kibrit mi kullandılar bilmiyorum. Mario sigara içmez, Harry sigara içer ve çakmak taşır. Orda bir tek kendilerinin olduğunu söyl-ediler. Bu meseleyi ilk kez bu konuşmada öğrendim. Yanan adamın ölümü hakkında bir şey söylemediler. Adamın öldüğünü ilk kez Baş Müfettiş Hasan Dayı'nın ofisine gelmem istendiğinde öğrendim. -

Görüleceği gibi Sanık 15.1.1998 tarihli açık ifadesinde suçla ilgisi olduğunu kabul etmemiştir.

5.7.1999 tarihli ifadesinde ise Sanık suça katılan kişilerden biri olduğunu kabul etmektedir. Bu nedenle ifadenin ibrazına itiraz edildi. Yapılan itiraz- nedeniyle İddia Makamı ifadenin gönüllü olduğunu kanıtlamak zorunda kaldı. Bu amaçla yapılan duruşma içinde duruşma sonunda Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa baskı tehdit veya vaad yapıldığını kabul etmedi. İfadenin alınmasından hemen sonra Sanık doktor tarafı-ndan muayene edilmişti. Bu konuda ara kararda şöyle denmektedir.

"Sanığın doktor kontrolünden geçtiği şahadetten görülmektedir ve doğru olarak kabul ettiğimiz doktorun şahadetine göre de Sanıkta herhangi bir yara veya darp izi olmadığı görülmektedir. Özel-likle doktorun Sanığı daha önceden askerlikten tanıdığını, Sanığı kişi olarak sevdiğini, Sanıkla özel olarak ilgilenip Sanığa bir şeyi olup olmadığını sorduğunu göz önünde bulunduruyoruz. Sanık iddia edildiği gibi polisten korkmuş olsa bile önceden tanıdı-ğı doktora hiçbir şey söylememesi Mahkemede yaptığı iddiaların doğru olmadığını göstermektedir."


Mahkemenin gönüllü olduğunu kabul ettiği 5.7.1999 tarihli ifadede Sanık şöyle demektedir;

"Ben otuzbir Ağustos bindokuzyüz yetmiş dört tarihinde Edmonton Lo-ndrada doğdum babam ve annem Kıbrıslı Türktür. Doğduğumdan beri Edmontonda kalırdım. 4 yaşında iken babam Cevat Ramadan öldü. Ben annem Hayriye Cevat, ağbim Özkan Cevat ve kızkardeşim Zehra Cevat la birlikte ayni evde yaşadık. Ben 19 yaşına kadar okula git-tim ondan sonra okulu bıraktım. Harry Constantionu ve Mario Perrera çocukluk arkadaşımdı ayni mahallede kalırdık ve ayni okula giderdik. Hemen hemen hergün beraber dolaşırdık ben okulu bıraktıktan sonra arkadaşlığım bunlarla devam etti. Bindokuzyüz doksan -yedi senesinin ocak ayı sonlarında bir gün gece vakti saat dokuz on arası evimden yayan olarak dört dakikalık yol olan ve gençlerin toplandığı Great Cambridge roundabout bilardo salonunun orda bulunduğu yere gittim. Bu bilardo salonu roundaboutun yanındadı-r. Ben ora gittikten biriki dakika sonra arkadaşlarım Hari Konstantino ve Maryo Perera kırmızı metro araba ile geldiler arabayı Mario sürerdi, endiler aşağıya konuştuk ne yapacayık ne yapalım dedik, karar verdik araba ile bir tur atalım mahallede. Bir tur -attık mahallede ve geldik. Silver Streete belki de saat gece vakti onbirdi. Telefon bokslarının yanında uzun boylu bir adam duruyordu. Yola bakıyordu. Yirmi beş otuz yaşlarındaydı. Hari bu adamı farketti ve arabayı süren Maryo'ya "dur ve bunun belasını sik-ecem" dedi. Mario arabayı adamın önünde durdurdu ve Hari önce arabadan indi adamın yanına gitti. Ondan sonra Maryo ondan sonra da ben indim adamın yanına gittik Hari başladı adama yumruk vurmaya ve bizde başladık, benim bu adama vurmaya bir sorunum yoğdu H-ari vurmaya başladığında benda o heycanla vurdum. Maryo'da vurdu çünkü üçümüz birlik beraber büyüdük benda bir olaya girsem onlarda her zaman desdek olur. Adam telefon bokslarının yanında yere düştüğünde hareketsizdi Hari sinirinden söyledi bağa benzin var- arabanın arka bagajında ben o an söyledim nedir ki konuşun ve söyledi bağa getireyim benzini o an ben getirmem dedim anladım ne düşündüğünü anladım ki adamı yakacaktı ve tekrarladım getirmem ve o an kaktırdı beni ondan sonra dedim ben karışmam başınız bel-aya girecek ne istersanız yapın ve sövdüm. Ben o vakit girdim arabaya ve Hari aldı benzini arabanın bagajından aldı kırmızı bir bidondu bidondaki benzini yüz üstü birazcık yan yatan adamın üstüne döktü ve Maryo yere eyildi adamın sırtına çaktı çakmağı o an- adam alevlendi yerde gara isportif bir çanta vardı adamındı Hari'ye at çantayı dedim. Hari yerden çantayı aldı ve zibiliklerin olduğu ara sokağa çantayı attı ve biz hepimiz acele bir şekilde bindik arabaya araba hareketlendikten sonra adam yerden alevler -içinde gakmaya uğraştı biz arabaynan For İstrite doğru hareket ettik for istrte çıkmadan meraklandık ve garar verdik ki baştan gideceyik olay yerine -bakalım noldu, for istrite çıktık ondan dolaşarak greyit kenbiriç raond ebauta döndük baştan for istrite orada gördük adamı banketin üzerinde yerde yatarak gördük üzerinde az alev vardı adamın yattığı yerin karşısında apartman var altında doktorlar çalışır- adamı görünce durmayıp üçümüz eve doğru gittik. Maryo'nun evinde endik. Maryo arabayı garaja koydu ben ve Hari yayan evlerimize ayrıldık ve ertesi günde ben yalnız üvey babam Derek Gneyzn evine gittim yalnızdı ben size anlattığım gibi olayı babamdada anla-ttım ve bu memleketten usandığımı ve kaçacağımı söyledim oda bana en eyisini yapan dedi bende zaten sekiz ay vardı ki mahkemeye giderdim usandıydım bunun için ertesi günü Kıbrıs'a gelmek için bilet kestim. Olaydan sonra Hari ve Maryo'yu hiç görmedim anneme- ve kız kardeşimi üzmemek için bu olayı söylemedim. Beş şubat bin dokuzyüz doksan yedi tarihinde uçakla Kıbrıs'a geldim. Soru yukarıda söylenki bir mahkemelik olayın vardı ve usandıydım, mahkemelik olayın neydi? Cevap Araba sürerken Etmontonda bir polis be-ni durdurmak için önüme atıldığında hızlı gittiğim için dümeni kesemediğimden dolayı çarpmıştım ve sigortam olmadığı için korktuğumdan durmayıp kaçtıydım bu kazanın mahkemesiydi. Soru ifadende Hari kırmızı bidon kullandığını söyledin Hari bu bidonu döktükt-en sonra ne yaptı? Cevap Tekrar arabanın bagajına koydu. Soru Olaydan bir gün sonra üvey babanın evine giderek olayı onada anlattığını söylen üvey baban sizinle beraber aynı evde kalmazmıydı? Cevap Hayır o dönemlerde üvey babam yalnız başına ayrı evde kalı-rdı."
-
Görüleceği gibi Sanık bu ifadede M.Menson'un yakıldığı gece Mario Periera ve Charalambos Constantionu ile birlikte olduğunu kabul etmekte, sadece M.Menson'a vurmakla yetindiğini, M.Menson'u yakmaya katılmadığını, arkadaşlarını M.Mensonu yakmamaları için -ikaz ettiğini fakat onların kendisini dinlemediğini iddia etmektedir.

Sanığın üçüncü ifadesi ise 5.7.1999 tarihli ifadeden bir gün sonra 6.7.1999 tarihinde alınmıştır. Yine M.Ahmet Soyalan tarafından alınan bu ifadenin ibrazına Sanık avukatı itiraz etme-miştir. 6.7.1999 tarihli bu ifade şöyledir.

"Dün size doğru bir ifade verdim vicdanım rahatladı. Aklıma bir şey daha geldi ekleyim ifadeye Ocak doksan sekiz senesinde İngiliz Polisi buna geldiğinde Başmüfettiş Hasan abi beni Polise çağırdı. Size anlattı-ğım olayla ilgili benden ifade aldılar İngiliz Polisine güvenim olmadığı için doğru anlatmadım ifadeden sonra eve gittiğimde o akşam meraklandım ve bu olayla ne olduğunu öğrenmek için 8530989 cep telefonumdan Maryoyu evinden aradım ama bulamadım ertesi gün-ü aradım kendini cep telefonundan söyledim kendine bu olayla ilgili bir sorununuz olursa suçu atabilin üstüme bizi İngiliz hükümeti tanımadığı için Kuzey Kıbrısta bir şey olmaz size dedim O da gerekirse onu yapacayık dedi o beni sordu nasılsınız ben onu so-rdum iyiyim dedim telefonu kapattık başka da aramadım soru Maryoyu hangi telefonla aradın cevap Benim cep telefonumla.

Sanığın Mahkemede verdiği yeminsiz beyanı ise şöyledir:
"Ben suçsuzum, ben söyledim Derek Grace'e Mario ve Harry yaktı M/Menson'u. Der-ek Grace beni sevmez. Annemi sevmez para sorunlarından dolayı, ben buraya geldim Kıbrıs'a çünkü Polisi bastım İngiltere'de bu dava bir polis oynudur. Söyleyeceğim bu kadardır."

-Sanığın polise verdiği ifadelerde dikkati çeken önemli husus 6.7.1999 tarihli ifadenin 5.7.1999 tarihli ifadeyi teyit etmesidir. Çünkü "dün size doğru bir ifade verdim" diyerek söze başlamaktadır, Sanığın polise verdiği 5.7.1999 tarihli ifadenin gönüllü -olduğuna Ağır Ceza Mahkemesi duruşma içinde duruşmadan sonra karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi verdiği ara kararı şahitlere ilişkin gözlemlerinin yanısıra doktor şahadeti gibi çok güçlü bir gerekçe ile desteklemiştir. Bu nedenle 5.7.1999 tarihli ifade-nin gönüllü olduğundan şüphe etmek mümkün değildir. Kaldı ki bu ifade itirazsız ibraz edilmiş olan yani Sanık tarafından da gerçek kabul edilen 6.7.1999 tarihli ifade ile desteklenmektedir. Bu koşullarda 5.7.1999 tarihli ifadenin Sanığın öne sürmek isted-iği gerçek iddiaları içerdiği kanısına varıyoruz. Şu halde Sanığın bu davada savunması 5.7.1999 tarihli ifadede söylediği gibi yakma olayının gerçekleştiği gece Mario Periera ve Charalambos Constantinou ile birlikte olduğu, M.Menson'a vurmakla yetindiği,- arkadaşlarını yakmamaları için ikaz ettiği fakat onların kendisini dinlemediği şeklinde bir savunma olabilir. Bu gerçekler ışığında olaya hiç katılmadığı ve olayı arkadaşlarından öğrendiği iddiası boşlukta kalmaktadır.

-Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığın sözlü itirafta bulunduğu, Tanık Baljet Sokhi, Derek Grace ve Mark Grace'in şahadetleri ile ilgili değerlendirmesi şöyledir.

"Yukarıda adlarını sıraladığımız tanıkları şahadetleri esnasında izleyip tüm tavır ve hareketleri-ni yakınen gözlemledik. İstintakları süresince de gözlem altında bulundurduğumuz bu tanıkların istintak sırasında esaslı konularda sarsılmadıklarını gördük. Bu tanıklar, Sanıktan duydukları farklı olmasına karşın ifadelerini birbirine benzetmeye çalışma-mışlardır. Her 3 tanığın da sorulara cevap verirken tarafsız hareket etmekte oldukları ve bir tarafı kayırmaya çalışmadıkları görülmektedir. Kendilerinden emin, güven verici bir biçimde şahadet verdikleri tarafımızdan gözlemlenmiştir. Her ne kadar da Ba-ljet Sokhi ve Derek Grace'in dürüst tanıklar olmadıkları iddia edilmişse de bu tanıkların kişiliğinden şüphe duymamızı gerektirecek bir husus ortaya çıkmamıştır. Derek Grace'in Sanığın mahkum olmasından menfaati olduğu Sanığın mahkum olması halinde, Sanığ-ın annesinin paralarını yemeye devam edeceği iddia edilmiştir. Halbuki huzurumuzdaki şahadete göre Derek Grace ile Hayriye Cevat ayrılmış olup Derek Grace'in yeni bir ilişki kurma çabası yoktur. Kaldı ki Sanık polisi basma olayı nedeniyle İngiltere'ye ge-ri dönmeyecek konuma gelmiştir. Dolayısıyle Derek Grace'in Sanığın İngiltereye dönmemesi için mahkum olmasını istemesi doğru olamaz. Kaldı ki Sanığın annesi ile ilişkisini düzeltmek düşüncesi olduğu iddia edilen Derek Grace'in Sanık aleyhine şahadet verm-esi anlamsızdır. Çünkü oğlu aleyhine şahadet veren bir kişiyi Sanığın annesinin kabul etmesi beklenemez. Tüm bunların ötesinde Sanığın Emare 43 gönüllü ifadesinde yer alan "ertesi gün de ben yalnız üvey babam Derek Grace'in evine gittim yalnızdı, ben siz-e anlattığım olayı babama da anlattım ve bu memleketten usandığımı ve kaçacağımı söyledim o da bana 'en iyisini yapan' dedi." sözleri Derek Grace'in şahadetini desteklemektedir. Bu nedenlerle isimlerini verdiğimiz her 3 tanığın da Mahkemede dürüst, tarafs-ız ve güvenilir bir şahadet verdikleri ve doğruları dile getirdikleri hususunda bulgu yaparız."

Görüleceği gibi Ağır Ceza Mahkemesi tanıklara niçin inandığını objektif ve makul gerekçelerle izah etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesinin bu bulgularında hatalı old-uğunu gösteren bir nedene rastlamadık.

Sanık avukatının şahadete ilişkin eleştirileri ikna edici olmaktan uzaktır. Örneğin Sanık avukatı M.Menson'un hastahanede kardeşine 4 beyaz genç tarafından yakıldığını söylemesinin bir çelişki oluşturduğunu öne sür-müştür. Halbuki yukarda açıkladığımız gibi Sanık kendisi 5.7.1999 tarihli ifadede olaya katıldığını kabul etmektedir. Şu halde böyle bir çelişkinin (eğer varsa) önemi fazla olamaz. Kaldı ki M.Menson'un hasta birisi olduğu ve rahatsız olduğu zamanlarda e-trafında olanları net bir şekilde farketmediği şahadette açıklanmıştır. Ayrıca Sanığın kardeşi Kwesi Tachie Menson ifadesinde sürekli olarak 4 kişiden söz etmeyip zaman zaman M.Menson'un kendisini yakanlardan 3-4 kişi olarak söz ettiğini söylemiştir. San-ık avukatı soruşturmanın çok geç yapılmış olmasının şüphe yarattığı üzerinde durmuştur. Bu da önemli bir nokta değildir. Çünkü bu olayda ölüm nedeni başlangıçta saptanamamış ve adli ölüm tahkikatı (inquest) yapılmıştır. Bu nedenle doğal olarak bir zaman- kaybı olmuştur. Sanık avukatının öne sürdüğü diğer argümanların da 5.7.1999 tarihli ifade ışığında önemini yitirdiği ve Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularını sarsacak nitelikte olmadığı kanısındayız.

Bu durumda Sanığın Baljet Singh Sokhi'ye, Derek Grace'e,- Mark Grace'e söyledikleri ile 5.7.1999 tarihli ifadede söylediklerinden hangisinin doğru olduğunu saptamamız gerekmektedir.
-
Ağır Ceza Mahkemesi Sanığın tanıklara yaptığı itiraflarla 5.7.1999 tarihli ifadedeki beyanını değerlendirirken şöyle demiştir.

"-Derek Grace'e yapılan itiraf M.Menson'un henüz ölümünün gerçekleşmediği bir zamanda ve hemen bu olayın ertesi gününde yapılmıştır. Olayla ilgili herhangi bir soru yöneltilmeden, Sanık kendi isteği ile bu itirafı yapmıştır. Ayrıca kanaatimizce Sanık, üvey b-abası olan Derek Grace'in kendisi aleyhine şahadet vereceğini veya verebileceğini düşünmeden bu itirafı yapmıştır. Bunlara bağlı olarak Sanığın en doğru itirafı, Derek Grace'e yaptığı sonuç ve bulgusuna varırız. Emare (43) gönüllü ifadenin verildiği zamand-a ise M.Menson ölmüş ve Sanık aleyhine takibat başlatılmış durumdadır. Yani yeni bir suç oluşmuş olmasının ötesinde Sanığı yargılama olasılığı da gündeme gelmiştir. Doğaldır ki bu ortamda Sanık kendini olayın dışında tutmaya çalışacaktır ve çalışmıştır."
-
Sanığın Derek Grace'e söyledikleri ile Baljet Singh Sokhi'ye söyledikleri birbirine benzerdir. İkisi de M.Menson'un ölümünden önce yani olayın ciddiyeti anlaşılmadan yapılmış beyanlardır. Sanığın bu tarihte olayı değişik anlatması için bir neden yoktu. - Dolayısıyle Ağır Ceza Mahkemesinin şahadeti değerlendirmesinde hata olmadığı anlaşılmaktadır. Olayın Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği gibi Sanığın Derek Grace'e anlattığı şekilde gerçekleştiği yani Mario Periera'nın M.Menson'un arkasına benzin dökmes-inden sonra Sanığın çakmakla ateşi yaktığı sonucuna varırız.

Ağır Ceza Mahkemesi Sanığı taammüden adam öldürme davasında beraat ettirmiş ve bu konu istinafta tartışılmamıştır. Bu nedenle bu konuya değinmeyi gereksiz görüyoruz. Sanığın mahkum olduğu dava- Fasıl 154 Ceza Yasasının 205 (1)'inci maddesinde yer alan, yasaya aykırı bir fiil ile adam öldürme davasıdır. Bu madde şöyledir;

"Yasaya aykırı bir fiil veya ihmal ile başka bir şahsın ölümüne sebep olan herhangi bir şahıs, adam öldürme ağır suçunu işle-miş olur."

Yukarda yaptığımız bulgular Sanığın 205(1) maddeye aykırı suçu işlediğini açıkca göstermektedir. Bu nedenle mahkumiyete karşı yapılan istinafı reddederiz.

Cezaya ilişkin istinafa gelince olayın ciddiyetini, ve suçun işleniş şeklini dikkate al-ınca Ağır Ceza Mahkemesinin tespit ettiği cezaya müdahale etmek için bir neden görmüyoruz. Bu nedenle cezaya karşı yapılan istinaf da reddedilir. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar yürürlükte kalır. Ceza mahkumiyet tarihinden başlayacaktır.



Taner E-rginel Mustafa H.Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç


29 Haziran 2001













-1


21



-


Full & Egal Universal Law Academy