Yargıtay Ceza Dairesi Numara 66,69/2015 Dava No 6/2017 Karar Tarihi 25.05.2017
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 66,69/2015 Dava No 6/2017 Karar Tarihi 25.05.2017
Numara: 66,69/2015
Dava No: 6/2017
Taraflar: Ali Aziz Zenginses ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Ölümle neticelen trafik kazası - Adam öldürme (Manslauther)- Expert evidence (Blirkişi şahadeti) - Ağır ihmal (Gross negligence) - Voluntary manslaughter (İsteyerek adam öldürme) - Involuntary manslaughter (İstemeden adam öldürme) - Pervasızlık - Ceza Takdiri - Ölümle neticelenen trafik kazalarında ceza takdir edilirken amme menfaatinin korunması gereği.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 25.05.2017

-D.6/2017 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza No: 66/2015 - 69/2015
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No:16086/2014)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.


Mahkeme Heyeti : Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu,Bertan Özerdağ

Yargıtay/Ceza No:66/20-15
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No:16086/2014)



İstinaf eden : Ali Aziz Zenginses, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa.
(Sanık)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)

A r a s ı n- d a

İstinaf eden namına: Avukat Altan Erdağ, Avukat Ezer Özsoy
ve Avukat Emre Kadri.
Aleyhine istinaf edilen namına : Başsavcı Yardımcı Muavini Ergül
Kızılokgil ve Savcı Ayşe Kaymak.

- Yargıtay/Ceza No: 69/2015
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No:16086/2014)



İstinaf eden : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


ile

Aleyhine istinaf edilen : Ali Aziz Zenginses, Merk-ezi Cezaevi
- Lefkoşa.
(Sanık)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Başsavcı Yardımcı Muavini Ergül
Kızılokgil ve Savcı Ayşe Kaymak.
Aleyhine -istinaf edilen namına : Avukat Altan Erdağ, Avukat
Ezer Özsoy ve Avukat Emre Kadri.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Melek Esendağlı ve Yargıç Alev Ulunay'ın 16086/2014 sayılı davada, 29.4-.2015 tarihinde verdiği karara karşı, Davayı İkame Eden ve Sanık tarafından yapılan istinaflardır.


---------------

K A R A R

Ahmet Kalkan : Huzurumuzdaki birleştirilmiş istinaflar, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, 16086/2014 sayılı davada, 29.4.20-15 tarihinde vermiş olduğu hükmünden dosyalanmıştır.

İstinafa konu davada, Sanık aleyhine (11) dava getirilmiştir.

Konu iddianamedeki davalar, 31.8.2014 tarihinde Lefkoşa'da Sanığın kullanmakta olduğu araç ile Asya Rıdvanoğlu'na çarpması ve ölümüne seb-ep olması nedeniyle ikame edilmiştir.

İddianamede yer alan ilk (4) dava Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesi, 5. dava Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 210. maddesi, diğer davalar ise 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın ilgili maddeleri alt-ında getirilmiştir.

Bu davaya has olgular tahtındaki istinaf sebepleri adam öldürme suçu kapsamında da inceleneceğinden, ilk dört davayı iddianamede olduğu şekli ile, diğer davaları ise özet olarak kararımıza iktibas etmeyi uygun gördük.

Buna göre: San-ık,

1. dava ile 3/62 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesine aykırı olarak, 31.8.2014 tarihinde, geceleyin, Kemal Şemiler Caddesi Lefkoşa'da Zephyr Bar önünde, Yasaya aykırı bir fiil ile yani MR 575 plakalı, Mini Cooper S mo-del motorlu aracı 149-190 km/saat arası bir süratle sürüp, o esnada yolu karşıdan karşıya yaya olarak geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu isimli şahsa aracının sol ön kısmı ile çarpmak suretiyle söz konusu şahsın baş kısmının parçalanarak 19.50 metre, bedenini-n ise 53 metre ileride bulunan Aziz Dağman isimli şahsa ait ikametgahın yan bahçe duvarına savrulması ve bedeninin 3 parçaya ayrılması sonucu mezkur şahsın ölümüne sebep olmak;

2. dava ile 3/62 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. m-addesine aykırı olarak, 31.8.2014 tarihinde, geceleyin, Kemal Şemiler Caddesi Lefkoşa'da Zephyr Bar önünde, Yasaya aykırı bir fiil ile yani MR 575 plakalı, Mini Cooper S model motorlu aracı 111 miligram alkol tesiri altında sürüp, o esnada yolu karşıdan k-arşıya geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu isimli şahsa aracının sol ön kısmı ile çarpmak suretiyle söz konusu şahsın baş kısmının parçalanarak 19.50 metre, bedeninin ise 53 metre ileride bulunan Aziz Dağman isimli şahsa ait ikametgahın yan bahçe duvarına savrul-ması ve bedeninin 3 parçaya ayrılması sonucu mezkur şahsın ölümüne sebep olmak;

3. dava ile 3/62 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesine aykırı olarak, 31.8.2014 tarihinde, geceleyin, Kemal Şemiler Caddesi Lefkoşa'da Zephyr B-ar önünde, Yasaya aykırı bir fiil ile yani MR 575 plakalı, Mini Cooper S model motorlu aracı, sağ gözü alınmış, sağ göz protez ve görmesi yok, sol gözde görmesi 0.5(-2) tashihli (-1.25-0.50 20 derece) olduğu ve sürüş ehliyeti şartlarına göre araç kullanırk-en gözlük veya lens takması ve aracın her iki ön yanında dikiz aynası bulundurması gerekirken, söz konusu sürüş ehliyeti özel şartları hilafına sürerek, o esnada yolu karşıdan karşıya yaya olarak geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu isimli şahsa aracının sol ön k-ısmı ile çarpmak suretiyle söz konusu şahsın baş kısmının parçalanarak 19.50 metre ileride boş arsa içerisine, bedeninin ise 53 metre ileride bulunan Aziz Dağman isimli şahsa ait ikametgahın yan bahçe duvarına savrulması ve bedeninin 3 parçaya ayrılması so-nucu mezkur şahsın ölümüne sebep olmak;

4. dava ile 3/62 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesine aykırı olarak, 31.8.2014 tarihinde, geceleyin, Kemal Şemiler Caddesi Lefkoşa'da Zephyr Bar önünde, Yasaya aykırı bir fiil ile ya-ni MR 575 plakalı, Mini Cooper S model motorlu aracı, 149-190 km/saat arası bir süratle, 111 miligram alkol tesiri altında, sağ gözü alınmış, sağ göz protez ve görmesi yok, sol gözde görmesi 0.5 (-2) tashihli (-1.25-0.50 20 derece) olduğu ve sürüş ehliyet-i şartlarına göre araç kullanırken gözlük veya lens takması ve aracın her iki ön yanında dikiz aynası bulundurması gerekirken, söz konusu sürüş ehliyeti özel şartları hilafına sürerek, o esnada yolu karşıdan karşıya yaya olarak geçmekte olan Asya Rıdvanoğl-u isimli şahsa aracının sol ön kısmı ile çarpmak suretiyle söz konusu şahsın baş kısmının parçalanarak 19.50 metre ilerideki boş arsa içerisine, bedeninin ise 53 metre ileride bulunan Aziz Dağman isimli şahsa ait ikametgahın yan bahçe duvarına savrulması v-e bedeninin 3 parçaya ayrılması sonucu mezkur şahsın ölümüne sebep olmak;

5. dava ile 22/89, 11/97 ve 20/14 sayılı Yasalarla tadil edilen Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 210. maddesine aykırı olarak,
31.8.2014 tarihinde, geceleyin, Kemal Şemiler Caddesi Lefkoş-a'da Zephyr Bar önünde, cezai suç teşkil edecek ihmâl derecesine varmayan tedbirsizlikle, yani MR 575 plakalı, Mini Cooper S model motorlu aracı, 149-190 km/saat arası bir süratle, 111 miligram alkol tesiri altında, sağ gözü alınmış, sol göz protez ve görm-esi yok, sol gözde görmesi 0.5 (-2) tashihli (-1.25- 0.50 20 derece) olduğu ve sürüş ehliyeti şartlarına göre araç kullanırken gözlük veya lens takması ve aracın her iki ön yanında dikiz aynası bulundurması gerekirken, söz konusu sürüş ehliyeti özel şartla-rı hilafına sürerek, o esnada yolu karşıdan karşıya yaya olarak geçmekte olan, Asya Rıdvanoğlu isimli şahsa aracın sol ön kısmı ile çarpmak suretiyle söz konusu şahsın baş kısmının parçalanarak 19.50 metre ilerideki boş arsa içerisine, bedeninin ise 53 met-re ileride bulunan Aziz Dağman isimli şahsa ait ikametgahın yan bahçe duvarına savrulması ve bedeninin 3 parçaya ayrılması sonucu cezai suç teşkil edecek, ihmâl derecesine varmayan tedbirsizlikle sürüp söz konusu şahsın ölümüne sebep olmak;

6. dava ile 48-/2005 sayılı Yasayla tadil edilen 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 2,8 ve 19. maddelerine aykırı olarak, dikkatsiz araç sürerek kaza yapmak;

7. dava ile 48/2005 sayılı Yasayla tadil edilen 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafi-k Yasası'nın 2,6(1)(2)(3) ve 19. maddelerine aykırı olarak, insan hayatını tehlikeye koyabilecek bir süratte araç sürmek;

8. dava ile 48/2005 sayılı Yasayla tadil edilen 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 2,7(1) ve 19. maddelerine ay-kırı olarak ihtiyatsızca, acele ile ve halka tehlike teşkil edecek bir şekilde araç sürmek;

9. dava ile 52/2005 sayılı Yasayla tadil edilen 9/1988 sayılı Yol Güvenliği Yasası 2,5,6,7 ve 11. maddelerine aykırı olarak alkollü içki tesiri altında araç kullan-mak;

10. dava ile 99/1974 sayılı Yasayla tadil edilen 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Tüzüğü'nün 28(2)(a) ve 76. maddelerine aykırı olarak, mukayyit tarafından sürüş ehliyetine konan şartlara uymadan sürmek;

11. dava ile 306/1989 sayılı Tüzü-kle tadil edilen 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Tüzüğü 28(2)(a) ve 77. maddelerine aykırı olarak sakat sürücü işareti olmadan motorlu araç sürmek;

suçlarından itham edildi.

Sanık, aleyhine getirilen davaları kabul etmedi.

Lefkoşa Ağır Ce-za Mahkemesi, yapılan duruşma sonucunda, Sanığı aleyhindeki 1,2,3,4,7,10 ve 11. davalardan beraat ettirirken, 5,6,8 ve 9. davalardan suçlu bulup mahkum etti.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa, 5. davadan 5 yıl hapislik cezası verdi.

6,8 ve 9. davala-r 5. davanın olgularından oluştuğundan, 6,8 ve 9. davalardan mahkumiyet kaydetti ve herhangi bir ceza vermedi.

İddia Makamı 1,2,3,4,7,10 ve 11. davalardan verilen beraat kararına ve 5,6,8 ve 9. davalardan verilen ceza ve mahkumiyet kaydetme kararına karş-ı 69/2015 sayılı istinafı dosyaladı.

Sanık ise mahkum edildiği 5. davadan verilen 5 yıl hapislik cezasına ve Alt Mahkemenin olgular ile ilgili bazı bulgularına karşı 66/2015 sayılı istinafı dosyaladı.


İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Lefkoşa Ağır Ceza Mah-kemesinin bulgularına göre, istinafa konu dava ile ilgili olgular özetle şöyledir:

Gizem Cangil olayın meydana geldiği tarihte Sanığın kız arkadaşıydı. Olay gecesi Sanığın kullandığı MR 575 plakalı Mini Cooper marka araçta Sanıkla beraber seyahat etmekte-ydi.

Sanık, 31.8.2014 tarihinde kız arkadaşı Gizem Cangil ile birlikte Lefkoşa Surlariçinde Narnia Bar'a gitti ve orda alkol aldılar.

Sanık ve Gizem Cangil, Sanığın kullanımında bulunan MR 575 plakalı Mini Cooper marka araçla Narnia Bar'dan ayrıldılar -ve Cadının Evi ile Capris Bar'ın önünden geçip Dereboyu güzergahını takip ederek Kemal Şemiler Caddesine doğru seyrettiler.

Kemal Şemiler Caddesinde batı istikametine doğru ilerledikleri bir esnada, Zephyr Bar'ın önünde, Emare No.5 planda X olarak göster-ilen noktada, Asya Rıdvanoğlu'na Sanığın kullanımında bulunan MR 575 plakalı araç çarptı.

Bu çarpma neticesinde, Asya Rıdvanoğlu'nun başı gövdesinden ayrılarak, önce Emare No.5 planda çarpma noktası olarak gösterilen X noktasından 13.40 cm mesafe uzaklık-ta bulunan ve XI olarak işaretlenen KH 786 plakalı araca çarptıktan sonra X noktasından 19 metre 50 cm uzaklıkta Emare No.5 planda "C" noktasında bulundu.

Müteveffiye Asya Rıdvanoğlu'nun vücut kısmı X noktasından Emare No.5 planda "C1" olarak belirlenen -53 metre uzaklıktaki Aziz Dağman'a ait evin bahçesine savruldu.

Sanık, Müteveffiye Asya Rıdvanoğlu'na, kullandığı MR 575 plakalı araç ile çarptıktan sonra, ilk anda durmadı ve çarpma noktasından 500 metre ileride durdu.

Sanık, olay anında, Emare No.12 -Alkol Test Tutanağına göre 111 miligram alkol tesiri altındaydı.

Sanık, olaydan önce bazı fiziki özelliklere sahip olduğundan, ehliyeti belli koşullara tabi idi. Buna göre, Sanığın sağ gözü alınmış ve yerine protez takılmış olduğundan sağ gözün görme kab-iliyeti yoktur. Sol gözün görme kabiliyeti ise 0.5(-2) tashihli (-1.25 -0.50, 20) derece idi.

Sanığın fiziki özellikleri nedeniyle, sürüş ehliyeti şartlarına göre gözlük veya lens takması gerekirdi.

Sanık, mezkur tarih ve saatte, olay anında araç kulla-nırken gözlük ve lens kullanmamaktaydı.

Sanığın MR 575 plakalı araç ile o esnada yolu karşıdan karşıya geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu'na çarpması sonucunda, Asya Rıdvanoğlu hayatını kaybetti.

Sanıkta akomodasyon gerçekleşmediği cihetle, görme yetisini a-rtıramamaktadır. Buna göre, mutlaka gözlük takması gereken, gözlük veya lens takmadan tam görme yetisine sahip olamayan birisidir.

- - - - - - - - - - - - - - - Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularına göre, Sanık MR 575 plakalı araç ile Asya Rıdvanoğlu'na çarparken hızı saatte 125 km/saat idi.

Olay gece yarısına doğru meydana gelm-iş olup yolda tek taraflı cadde ışıkları bulunmaktaydı. Sokak ışıkları yanmaktaydı ve yolun sağ tarafı aydınlık, sol tarafı daha loştu.

Olay mahalli şehir içi olup, sürat tahdidi 50 km/saattir.

Olguları belirleyen Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, sırasıyla- Sanık aleyhindeki davaları incelerken, Sanığın alkollü içki tesiri altında araç kullanmasının ve aracı ile hız limiti üzerinde aşırı hız yapmasının yasaya aykırı fiil olduğuna (Mavi 270) sürüş ehliyetinin hilafına gözlük veya lens kullanmamakta ve hız yap-makta herhangi bir dürtü veya özel niyetle hareket etmediğine ancak ihmâlkar davranış içerisine girdiğine (Mavi 271), alkol nedeniyle kendini kaybetmediğine (Mavi 273-274), fakat başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk alarak araç kullandı-ğına (Mavi 275), seyahat etmekte olduğu sırada kız arkadaşı ile kavga derecesine varmayan bir biçimde tartıştığına (Mavi 276), Narnia Bar'dan Metehan Çemberine gelene kadar olan mesafeyi alkol tesiri altında ve gözlüksüz araç kullanmasına rağmen herhangi b-ir kişiye veya mala zarar vermeden katettiğine, Metehan Çemberinden sonra Kemal Şemiler Caddesinde aşırı hız yaparak hiç fren yapmadan maktüle çarparak feci şekilde ölümüne sebebiyet verdiğine (Mavi 276), Metehan Çemberinden geçtikten sonra Kemal Şemiler C-addesinin geniş ve düz olduğuna, bu arada kız arkadaşı ile tartışmakta olduğuna, bu koşullar altında bir anda hızlandığına, bu şartlar altında meskun bölgedeki hızlanmanın başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk oluşturduğunun farkında olm-adığına (Mavi 277), araç kullanmanın yasal bir eylem olduğuna, ancak Sanığın aracı kurallara uymadan araç kullandığına (Mavi 281) bulgu yaparak, Ceza Yasası'nın 205. maddesi altında getirilen davalardan beraat ettirdi.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, diğer -davalar ile ilgili kararımızın başlangıcında belirttiğimiz sonuçlara ulaştı.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Başsavcılığın dosyaladığı 69/2015 sayılı istinaf ihbarnamesinde, 13 istinaf sebebi bulunmaktadır.

Başsavcılığın dosyaladığı istinaf sebepleri kendi içinde -tasnif edildiğinde, 1'den 6'ya kadar olan sebeplerin ilk 5 dava bakımından ayrı ayrı düzenlendiği, ancak özü itibarıyla Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesi altında getirilen davalarla ilgili olduğu görülmektedir. Bu nedenle 205. madde altında getirilen -davaları (1). başlık altında, 7. ve 10. davalardan verilen beraat kararına karşı dosyalanan 7,8 ve 9. istinaf sebeplerini (2). başlık altında, Sanığın sürati ile ilgili 10. ve 11. istinaf sebeplerini (3). başlık altında, cezaya karşı dosyalanan 12. ve 13. -istinaf sebeplerini (4). başlık altında inceleyeceğiz.

Sanık Avukatlarının dosyaladığı 66/2015 sayılı istinaf ihbarnamesi (8) istinaf sebebi içermekte olup, tümü de 5 yıl hapislik cezasının fazla olduğuna yöneliktir. Sanığın dosyaladığı istinaf sebepler-i, cezanın fahişliğine yönelik olmakla birlikte, Alt Mahkemenin bazı hususları dikkate almadığı veya bazı olguları hatalı belirlediği iddia edildiğinden, istinaf sebeplerini olgular ve cezaya yapılan istinaf sebepleri şeklinde ayırarak, (2) başlık altında -ele almayı uygun gördük.

İddia Makamı ve Sanığın istinaf sebeplerini aşağıdaki başlıklar altında inceleyeceğiz.

İddia Makamının İstinaf Sebepleri:

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, davanın tüm olguları, sunulan emareler ve şahadet ışığında, San-ığın aleyhine getirilen davalar, suçun işleniş tarzı, suçun mahiyeti ve Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesi tahtındaki adam öldürme suçu ile ilgili olarak gerek doktrin gerekse içtihadi prensipler dikkate alındığında, huzurunda olmayan spekülasyona daya-lı sonuç ve bulgulara ulaşarak ve/veya içtihati prensipleri meseleye hatalı uygulayarak Sanığı aleyhine getirilen 1,2,3 ve 4. davalardan mahkum etmeyip beraat ettirmekle hatalı hareket etti.

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığı aleyhindeki 7. dava- olan, insan hayatını tehlikeye koyabilecek bir süratte araç sürmek suçundan ve 10. davaya konu Mukayyit tarafından konan şartlara uymadan motorlu araç sürmek suçundan beraat ettirmekle hata etti.

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, huzurundaki tüm şaha-deti ve Emare No.18 Analiz Raporunu yeterince analiz etmeden, Doç.Dr.Turgut Gülmez'in şahadetini incelemeden, şahadetine itibar etmemek ve Sanığın süratini 125 km/saat olarak saptamakla hata etti.

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, Sanığa 5. davadan- verdiği 5 yıl hapislik cezası alenen az bir cezadır; keza Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi 6,8 ve 9. davalardan sadece mahkumiyet kaydetmekle hata etti.

Sanık Tarafından Dosyalanan İstinaf Sebepleri:

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın süratini 12-5 km/saat olduğuna, araçta kız arkadaşı ile tartıştığına, aşırı alkollü olduğuna, gözlük veya lens takmadan göremeyeceğine bulgu yapmakla hata etti.
Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Müteveffiyenin katkısal kusurları olduğunu, koyu renk elbise giydiğin-i, 196 metre görüş mesafesi olan ana yolda yolun sağına bakmadan yola çıkış yaptığını, yolun ortasından geri döndüğünü ve kanında 83 promil alkol olduğunu saptamasına rağmen, Sanığa 5 yıl hapislik cezası vermekle hata etti.


TARAFLARIN İDDİA ve ARGÜMANLAR-I:

İstinaf duruşmasında önce, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu beraat kararlarına karşı istinaf dosyalayan İddia Makamı hitap etti.

İddia Makamı ve Sanık Avukatları, ağırlıklı olarak Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. ve 210. maddeleri altında -düzenlenen adam öldürme ile tedbirsizlik yüzünden ölüme sebep olma suçlarının unsurları, aralarındaki farklar, bu konuda verilmiş yabancı içtihat kararları ve Yargıtay kararları üzerinde durdular.

Her iki taraf, hitaplarında, öncelikli olarak olgular ile- ilgili istinaflara değindiler. Mesele kendine has özellikler içerdiğinden, kararımızın bu bölümünde tarafların iddialarının ana hatlarını vermeyi, tarafların iddialarına yer vermek gerekirse, kararımızın inceleme bölümünde daha fazla detaya girmeyi uygun -bulduk.

İddia Makamı, hitabına, 3. istinaf başlığı altında yer alan 10. ve 11. istinaf sebeplerinden başladı ve sırasıyla diğerlerini ele aldı.

İddia Makamının iddiaları özetle şöyledir:

İddia Makamının 21. Tanığı olarak celbedilen Doç.Dr.Turgut Gülm-ez'in şahadetine değinilmeden, şahadeti eleştirilmeden, yaptığı bilimsel çalışmaların sonuçları Müdafaa Tanığı No.1 Doç.Dr.Erhan Konukseven'in şahadetinde söyledikleri ile karşılaştırılmadan Müdafaa Tanığı No.1'in şahadetine itibar edildi. Alt Mahkeme, İdd-ia Makamının şahadetine itibar etmemek ve Sanığın süratinin 149-190 km/saat arasında olduğu ve 196 metrelik mesafeyi 4.72 saniyede katettiği bulgusuna varmamakla hata etti.

İddia Makamı 1,2,3,4 ve 5. davalara konu suçların unsurlarına temas ettikten sonr-a, Alt Mahkemenin ölümle neticelenen suçlardaki tasnif bakımından İngiltere'deki doktrine ve içtihatlara istinaden, özellikle adam öldürme suçu bakımından iradi (voluntary) ve gayri iradi (irade dışı) ayrımını yaptığını, ancak ağır ihmâl (gross negligence)- üzerinde durmayarak hata yaptığını, ortada ağır ihmâl olduğunda Sanığın haleti ruhiyesinin ispatlanması gerekmediğini belirterek, bu hususta Adomako davası diye bilinen davaya temas ettikten sonra, Alt Mahkemenin spekülasyona dayalı olgulara dayanarak, Sa-nığın psikolojik durumu ile suçun unsurları arasındaki bağlantıyı kurmak suretiyle, Sanığı beraat ettirdiğini ileri sürmüştür.

İddia Makamı, iddiasının temelini izah ederken, örnek verdiği kararlardan sonra bir gözü görmeyen, diğer gözünün görme kapasite-si ona beş olan, gözlük kullanmadan 111 miligram etil alkol tesiri altında yüksek süratle araç kullanan Sanığın, meskun mahalde insanlara verebileceği zararı önceden öngörmüş sayılacağını, dolayısıyla ağır ihmâl kapsamında olan bu fiillerin karşılığının ad-am öldürme olduğunu ileri sürmüştür. İngiltere içtihatlarındaki tanımla Sanık şok etkisi yaratabilecek nitelikte sürüş yapmış, dehşet ve korku yaratabilecek böyle bir sürüş ile Müteveffiyenin ölümüne sebep olmuştur.

İddia Makamı davaya has ispatlanmış ol-gularla, Alt Mahkemenin Sanığı 7. ve 10. davalardan beraat ettirmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

İddia Makamı son olarak, suçun işleniş şekli dikkate alındığında, Müteveffiyenin kurtulma şansı olmadığı gibi, katkısal kusuru da olmadığını, mevcut koşu-llar altında Sanığın 205. maddeden mahkum edilip cezalandırılması gerektiğini, verilen cezaların ise az olduğunu iddia ederek hitabını tamamlamıştır.

Sanık Avukatları hitaplarında, cezanın fazlalığı ve kendilerine göre suçun unsuru niteliğinde olmayan an-cak cezaya etki edebilecek olan olgular üzerinde durdular. İddiaların özeti şöyledir:

Alkol tesiri altında araç kullanmak, süratle araç kullanmak, ehliyet şartlarına uymamak gibi fiiller 205. madde anlamında kanunsuz fiil teşkil etmemektedir. Bu hareketle-r Sanığın dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemek kapsamında 210. madde altında değerlendirilmelidir. Bu nedenle Alt Mahkeme Sanığı 210. maddeden mahkum etmekle hata etmedi.

Ceza Yasası'nın 205. maddesinde yer alan ihmâl veya ağır ihmâl, bir görevi-n ifası arasında gösterilen ağır ihmâl sonucu işlenen suçlar bakımından dikkate alınır. Mevcut olgular ile kanunsuz adam öldürme suçunun oluşması hukuken mümkün değildir. Müdafaaya göre, Sanığın fiilleri cezayı artırmada dikkate alınabilecek unsurlardır.

-Sanık aldığı alkol nedeniyle kendini kaybetmedi. Olay gecesi Sanık kız arkadaşı ile tartışma halindeydi; mevcut koşullar altında Metehan Çemberinden sonra aniden hızlanmasının yarattığı koşullar altında kendine veya başkalarına oluşturacak tehlike riskini- düşünmek için zamanı olduğu bulgusu yapılamazdı. Bu nedenle Alt Mahkemenin kararı doğrudur.

Alt Mahkeme, Müdafaa Tanığı No.1'e itibar etmekle hata etmedi. İnandığı şahadet veya İddia Makamının Tanığına göre, Sanığın sürati 125 km/saat olarak tespit edile-mezdi.

Bu kaza Müteveffiye yolun karanlık alanındayken oldu. Keza kararda Müteveffiyenin yolda gidip gelmesinden bahsedilmedi. Sağına bakmadan yola giren ve geri dönen, koyu elbise giyen Müteveffiyenin katkısal kusuruna yeterince değer verilmedi.

Muhter-em Alt Mahkeme, Müdafaanın celbettiği doktor şahadetine itibar etmemek ve Sanığın görme yeteneğini tam olarak tespit etmemekle hata etti.

Olayın sonuçları, tüm olgular ve ölümle neticelenen davalarda verilen cezalar dikkate alındığında, Sanığın yaşı ve d-urumu nedeniyle verilen ceza alenen fahiştir.


İNCELEME:

İstinaf sebeplerini, tarafların iddia ve argümanlarını, dava tutanaklarını ve sunulan emareleri inceleyip değerlendirdik.

Kararımızın "İSTİNAF SEBEPLERİ" başlığı altında, tarafların istinaf seb-eplerini tasnif ettik. İstinaf sebeplerinden görülebileceği gibi, gerek İddia Makamının gerekse Müdafaanın olgulara yönelik istinaf sebepleri mevcut olup, taraflar hitaplarında, öncelikle olgular ile ilgili istinaf sebepleri üzerinde durdular. Kararımızın -inceleme sistematiği içerisinde aynı yolu izleyeceğimizden, istinaf sebeplerini, "beraat kararı verilen davalar ve olgulara yönelik istinaf sebepleri" ile "cezaya yönelik istinaf sebepleri" şeklinde iki ana başlık altında toplamayı uygun bulduk. Buna göre,- İddia Makamının 1,2 ve 3. başlık altındaki istinaf sebeplerini ve Sanığın 1. başlık altındaki istinaf sebeplerini I. ana başlık altında, cezaya yönelik İddia Makamının 4. başlık altındaki istinaf sebebi ile Müdafaanın 2. başlık altındaki istinaf sebebini -II. ana başlık altında inceleyeceğiz.

İddia Makamının 1,2 ve 3. Başlık Altındaki İstinaf Sebepleri ile Sanığın 1. Başlık Altındaki İstinaf Sebepleri.

Bu safhada dava ile ilgili olguların doğru bir şekilde saptanıp saptanmadığını belirlemek için, İddia- Makamının 3. başlık altındaki istinaf sebepleri ile Müdafaanın 1. istinaf başlığı altındaki istinaf sebeplerini birlikte inceleyeceğiz.

İddia Makamının olgular bakımından esas yakınması, Alt Mahkemenin Doç.Dr.Turgut Gülmez'in şahadetini incelemeden şaha-detine itibar etmemek ve Emare No.18 Raporu yeterince analiz etmeden Sanığın süratini 125 km/saat olarak saptamakla hata ettiğine ilişkindir.

Müdafaa ise, Sanığın süratinin 125 km/saat olmadığını, aşırı alkollü olmadığını, Alt Mahkemenin İddia Makamının -celbettiği göz doktoruna itibar ederek Sanığın gözlük veya lens takmadan göremeyeceğine bulgu yapmakla hata ettiğini iddia etmektedir.

Yargıtaydaki istinaf incelemesi bakımından temel kuralı bir kez daha hatırlatacak olursak, Yargıtay, alt mahkemenin bul-gularında yanılmış olması veya böyle bir bulguya sunulan şahadet ışığında varılmasının olanaksız olması veya makul olmaması hallerinde müdahale edebilmektedir. Bu konuda, Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 47/1989 ve 49/1989 D.8/1990 Salih Saadetoğlu ve KKTC Baş-savcısı davasına atıfta bulunuruz.

Yerleşmiş prensip haline gelen bu kural, yukarıda referansını verdiğimiz kararda atıfta bulunulan Simadhiakos v The Police 1962, CLR p.64,Tofas v R., 1961,CLR p.239, Czacharia v R. 1962 CLR p.52'de açık şekilde izah edi-lmiş ve istinaf hakimlerinin şüphe ile baktığı ve kendileri alt mahkemede bulunmuş olsalar muhtemelen inanmayacakları bir tanık şahadetine, belirttiğimiz koşullar oluşmadığı müddetçe müdahale etmemeleri gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir.

Bu konud-a benzer birçok Yargıtay kararı bulunduğundan daha fazlasına yer vermemiz gerekmemekle birlikte, özellikle, böyle bir iddia yapıldığında ispat külfetinin kimde olacağını belirten Ceza/İstinaf 9/1968 sayılı Ahmet Mustafa Osman Bey v. Başsavcılık davasına at-ıfta bulunmayı uygun bulduk.



Konu kararda şöyle denmektedir:

"İstinaf Mahkemesi alt kademedeki bir mahkemenin şahadet
hususunda verdiği kanaatı bozması için varılan kanaatın doğruluğundan şüphe etmesi kafi olmayıp, inanılan kanaatın yanlış olduğuna- kanaat getirmesi lazımdır ve bunun kati olarak yanlış olduğuna dair ispat etmek külfeti gerek hukuk davalarında gerekse ceza davalarında istinaf edene düşer."


İddia Makamı ve Müdafaa tarafından, alt mahkemenin hatalı olarak değerlendirdiği iddia edilen -şahadet genellikle uzman tanık şahadetleridir.

Uzman tanık şahadetinin ne şekilde değerlendirileceği ve niteliği ile ilgili Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 42/2008-40,41,46,47,48/2008 D.1/2015 sayılı Osman Bayır ve diğerleri v ile KKTC Başsavcısı davasında -şöyle denmiştir:

"Uzman tanıklar tarafından verilen bilimsel kriterlerin bir
davada kullanılması ile ilgili daha önce atıfta bulunduğumuz R.v Anastassiades davasında iktibas edilen Done v. Edinborough Magistrates (1953)s.c 34 at p.40 davasından atıfla -şöyle denmiştir:

"The functions of expert witnesses were stated by Lord president Cooper in Done v. Edinborough case, where he said; Their duty is furnish the judge or jury with the necesseary scientific criteria for testing the accuracy of their conclusi-ons, so as enable the judge of jury to from their own independent judgement by the application of these criteria to the facts proved by admissible evidence."

"Bu alıntıdan görülebileceği gibi, uzmanların görevi, gerekli bilimsel kriterler ile elde ettikle-ri sonucu kararlarında kullanabilmeleri için yargıçlara bildirmeleri ve yargıçların bu bilgileri, kanıtlanmış olgular ve kabul edilen şahadetle birlikte kullanmalarıdır."



Genel olarak bilirkişi şahadeti hakkında Phipson on Evidence 10. baskı sayfa 481.- para.1286'da şöyle denmektedir:

"Value of expert Evidence. The testimony of experts is
often considered to be slight value since they are proverbially, though perhaps unwittingly, biased in favour of the side which calls them, as well as over-ready t-o regard harmless, fact as confirmation of preconceived theories; moreover, support or opposition to given hypotheses can generally be multiplied at will."


Bu alıntıya göre, uzman şahadetinin az bir değeri olduğu düşünülür. Çünkü, istemeden de olsa, kend-ilerini celbeden taraf lehine davranma eğilimleri vardır ve zararı dokunmayan gerçekleri, yerleşmiş teorilerin teyidi olarak kolaylıkla kabul ederler. Dahası, ileri sürülen hipoteze karşı genellikle destekleyici veya karşı görüş isteğe bağlı olarak çoğalt-ılabilir.

Aynı görüşün benimsendiği Bir.Yargıtay/Ceza 22/1976 ve 23/1976 sayılı Turgut Hasan Bafidi v. Başsavcılık davasında bu görüşlere yer verildikten sonra, bilirkişi şahadetinin tekzip edilmediği hallerde kabul edilmesi gerektiği iddiasını, Done v. -Edinborough Magistrates davasından iktibas ile "The parties have invoked the decision of a judicial tribunal and not an oracular pronouncement by an expert." tümcesiyle kabul etmemiştir.

Görülebileceği gibi, uzman tanık şahadetinde önemli olan, söylenen-lerin ispatlanmış ve kabul edilen olgular ile uyuşmasıdır.

Tarafların olgular ile ilgili iddiaları, bu esaslar dahilinde incelenecektir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın aracının hızını tespit ederken, İddia Makamının celbettiği Tanık No.21 Doç.Dr.- Turgut Gülmez'in şahadetini ve sunduğu Emare No.18 Raporda ulaştığı sonuçlar ile Müdafaa Tanığı No.1 Erhan Konukseven'in şahadetini ve Emare No.21 Rapor sonuçlarını kararına aktardığı görülmektedir (Mavi 263-264).

Yine Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, Sa-nığın aracının olay mahallindeki hız tespitini yaparken, tarafların tanıklarının yaptıkları hesaplamaya temas ettiği ve sonuç itibarıyla Müdafaa Tanığının şahadetine itibar ettiği görülmektedir.

İddia Makamı Tanığının Emare No.18 olarak sunduğu raporunda- vardığı sonuca göre, Sanığın çarpma anındaki hızı yaklaşık 150 km/saat civarındaydı.

Müdafaa Tanığının itibar edilen şahadetine ve Emare No.21 Rapora göre, Sanığın hızı 125 km/saatten az olamayacağı gibi, 135 km/saatten fazla olamazdı.

Her iki rapord-a kesin hız tespiti olmadığı, hızın yaklaşık ve civarında kelimeleri veya "en az" ve "en fazla" kelimeleri gibi kesin sonuç ifade etmeyen kavram ve buna bağlı rakamlarla belirlendiği görülmektedir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, huzurunda kesin sonuç ifad-e eden şahadet olmamasına rağmen, Sanığın hızını kesin bir şekilde 125 km/saat olarak belirlemiştir.

Bu sonuç her iki şahadetin sonucu olmamakla birlikte, şahadetine itibar ettiği Müdafaa Tanığı No.1 Erhan Konukseven'in şahadetinde ifade ettiği sürat il-e İddia Makamı Tanığı No.21 Doç.Dr.Turgut Gülmez'in raporunda belirlediği sürat aralığı arasında büyük fark olmadığını dikkate aldığımızda, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin sürat konusunda itibar ettiği şahadet konusunda müdahaleyi gerektirecek bir hata yapt-ığına ikna olmadık.

Bununla birlikte, Bidayet Mahkemesinin itibar ettiği şahadetten bulgu yaptığı gibi, kesin bir ifade ile 125 km/saat olarak değil, şahadette belirtildiği gibi 125 km/saatten az 135 km/saatten fazla olmayacak bir sürat aralığında değerl-endireceğimizi belirtiriz. Bu sonuç, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, Müdafaa Tanığı No.1 Erhan Konukseven'in şahadetine itibar ederken hata ettiğini göstermediğinden, İddia Makamının I. Ana başlık altında incelediğimiz 3. istinaf sebebini reddederiz.

Müd-afaa Avukatları, Sanığın süratinin 125 km/saat olmadığını iddia etmektedirler.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin huzurunda, kendilerinin celbettiği tanığın şahadetinin Sanığın çarpma anındaki hızının en az 125 km/saat olduğunu gösterdiğinden, Müdafaa Avukat-larının Sanığın hızının 125 km/saat olmadığı doğrultusundaki iddialarında başarılı olmaları mümkün değildir.

Müdafaa Avukatları, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığın gözlük takmadan tam olarak göremeyeceğine bulgu yapmakla hata ettiğini ileri sürmüştür-.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, kararında, İddia Makamı Tanığı No.20 Matilda Mazharoğulları'nın şahadetine itibar ederken, Sanığı olay günü ve 2 gün sonra muayene etmiş olması nedeniyle şahadetine itibar ettiğini belirtmiştir (Mavi 262).

Lefkoşa Ağır Cez-a Mahkemesinin, bu husustaki şahadeti analiz ederek sonuca ulaştığını görmekteyiz.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin itibar ettiği şahadetin tıbben ulaşılması imkânsız olan veya Sanığın gözünün görme kapasitesi ile uyumlu olmayan sonuçlar içerdiği Müdafaa Av-ukatları tarafından ortaya konamadığından, Sanığın gözlük takmadan tam görme yetisine sahip olamayacağı bulgusunda hata yoktur.

Müdafaanın istinaf sebepleri arasında, Sanığın aşırı alkollü olduğu bulgusunun hatalı olduğu iddiası da vardır.

Lefkoşa Ağır- Ceza Mahkemesi, kanında 111 promil alkol bulunan Sanığın, Dr. Matilda Mazharoğulları'nın şahadetini de dikkate aldıktan sonra araç kullanma yetisini etkilediği, ancak tüm yeti ve reflekslerinin kaybolmadığı ve ne yaptığını bilebilecek durumda olduğu sonuc-una ulaşmıştır (Mavi 274).

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin ulaştığı sonucun şahadete dayandığı ve Müdafaa Avukatlarının iddia ettiği gibi kesin bir ifade ile durum saptaması yapmadığı, Sanığın lehine olabilecek hususları da dikkate aldığı anlaşıldığından, -Sanığın alkol durumu ile ilgili istinaf sebebinin reddi gerekmektedir.

Tüm söylenenler ışığında, Sanığın olgulara yönelik I. Ana başlık altında incelediğimiz 1. istinaf sebebebini reddederiz.

Bu aşamada, İddia Makamının, Sanığın beraat ettirildiği dav-alar ile ilgili ileri sürdüğü istinaf sebeplerini incelememiz gerekmektedir.

Öncelikle, Sanığın beraatine hükmedilen 1,2,3 ve 4. davalar ile ilgili I. istinaf başlığı altındaki istinaf sebeplerini ele almayı uygun bulduk.

Sanığın aleyhindeki 1,2,3 ve -4. davalar, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesi altında ikame edilmiş olup, adam öldürme suçunu içermektedir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, kararımızın "OLGULAR" bölümünde belirttiğimiz olguları dikkate alarak kazanın oluşumunu şöyle saptamıştır:

"Tü-m buraya kadar inandığımız şahadet, emareler ve
bunların değerlendirilmesi sonucu varılan bulgularımızdan istihraç edilecek sonuç, 31.8.2014 tarihinde Sanığın kız arkadaşı Gizem Cangil ile Lefkoşa Surlariçinde bulunan Narnia Bar'a gittikleri ve orada alk-ol aldıkları, daha sonra birlikte Sanığın kullanımında bulunan MR 575 plakalı Mini Cooper marka araçla Narnia Bar'dan ayrıldıkttan sonra Köşklüçiftlik'te bulunan Cadının Evi ile Capris Bar'ın önünden geçip Dereboyu güzergahını takip edip Metehan Çemberine -gelip oradan Kemal Şemiler Caddesine geldikleri, meskun bölge olan Kemal Şemiler Caddesinde Sanığın hız tahdidini aşıp 125 km/saatte hız yaparak MR 575 plakalı aracı kullanırken Zephyr Bar'ın önünde Emare No.5 kaza planında belirtilen X noktasında yolu kar-şıdan karşıya geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu'na çarpması sonucu Asya Rıdvanoğlu'nun ölümüne sebebiyet verdiği ve kaza anında Emare No.12 Alkol Test Tutanağından görüleceği üzere Sanığın kanında 111. miligram alkol oranı ile araç kullandığı ve yine kaza anın-da, Sanığın araç kullanırken sürüş ehliyeti şartları hilafına gözlük veya lens takmadan araç kullandığı görülmektedir (Mavi 265).


Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgusundan açıkça anlaşılacağı gibi, Asya Rıdvanoğlu'nun ölümüne Sanığın fiili sebep olmuştu-r.

İddia Makamı, Sanığın kullandığı araç ile Müteveffiyeye çarptığı bu olayda, Sanık aleyhine, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 210. maddesinden ayrı olarak, 205. maddesi altında adam öldürme suçundan (4) dava getirmiştir.

Sanık aleyhine getirilen 1. davadaki- kanunsuz eylem veya ihmâl, Sanığın, MR 575 plakalı aracı, 149-190 km/saat arası bir süratle sürüp Müteveffiyenin ölümüne sebep olduğu, 2. davadaki kanunsuz eylem veya ihmâl, Sanığın, 111 miligram alkol tesiri altında araç kullanıp Müteveffiyenin ölümüne s-ebep olduğu, 3. davadaki kanunsuz eylem veya ihmâl, Sanığın, sağ gözü alınmış, sol gözünün görmesi 0,5(-2) tashihli olduğu ve sürüş ehliyeti şartlarına göre gözlük veya lens takması gerekirken, sürüş ehliyetinin özel şartları hilafına araç kullanarak Mütev-effiyenin ölümüne sebep olduğu, 4. davada ise diğer davalarda teker teker ifade edilen kanunsuz eylem veya ihmâlin tümü belirtilerek bu eylemlerle Müteveffiyenin ölümüne sebep olduğu iddia edilmiştir.

Huzurumuzdaki istinafı karara bağlarken, Fasıl 154 Ce-za Yasası'nın 205. ve 210. maddelerinde yer alan suçların unsurları ve iki suç arasındaki temel farklılıklar önem arz etmektedir. Ancak, İddianamedeki 1,2,3 ve 4. davalardaki suçlamalar, 205. madde altında getirildiği için, önemli olan ve esas itibarıyla b-elirlenmesi gereken, 205. maddenin unsurları olduğundan, özellikle ve öncelikle, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bu davalardan verdiği beraat kararı üzerinde durulması gerekmektedir.

Bu esaslar çerçevesinde, mevcut içtihatlarımız ışığında 205. maddede yer- alan adam öldürme suçunun unsurları ve hukuki niteliği üzerinde duracak, daha sonra Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin mevcut olgular ile benimsediği hukuki prensipleri sırayla ele alıp inceleyeceğiz.

Adam öldürme suçunu düzenleyen 205. maddeyi tüm içeriği -ile analiz eden ve özellikle "ihmâl" ya da "omission" kavramlarına temas eden Yargıtay/Ceza 45/2004 D.6/2005 sayılı KKTC Başsavcısı ile Christopher Boak davası ile Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 26-27/2012 D.9/2012 sayılı KKTC Başsavcısı ile Yalçın Şah daval-arına atıfta bulunuruz.

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddesinde yer alan adam öldürme suçunun orjinal İngilizce ve Türkçe tercüme metinleri aynen şöyledir.

"205. (1). Any person who by an unlawful act or omission
causes the death of anoth-er person is guilty of
the felony of homicide.
(2). An unlawful omission is an omission amounting
to culpable negligence to discharge a duty,
though such omission may not be accompained by
an intent-ion to cause death.
(3). Any person who commits the felony of homicide
is liable to imprisonment for life.


-205. (1). Yasaya aykırı bir fiil veya ihmâl ile başka bir
şahsın ölümüne sebep olan herhangi bir şahıs,
adam öldürme ağır suçunu işlemiş olur.
(2). Yasaya aykırı bir ihmâl, öldürme kastı
olmamasına rağmen, bir v-azifeyi ifa etmekte
gösterilen cezai suç teşkil edecek bir ihmâl
derecesindeki ihmâldir.
(3). Adam öldürme ağır suçunu işleyen herhangi bir
şahıs, ömür boyu hapis cezasına
çarptırılabilir."



205.- maddenin (1). fıkrası dikkatlice incelendiğinde, bir kişinin adam öldürme suçundan mahkum edilebilmesi için, yasaya aykırı bir fiil veya ihmâl ile başka bir şahsın ölümüne sebep olması gerektiği anlaşılmaktadır.

Kısacası ölüm, kanuna aykırı bir fiil ile- olabileceği gibi ihmâl ile de olabilir. İhmalin kapsamı ve niteliği 205.maddenin (2) fıkrasında belirlenmektedir.

Ceza Yasası'nın 205. maddesinin (1). fıkrasına göre, sanığın aleyhindeki adam öldürme suçundan mahkum edilebilmesi için aşağıdaki unsurları-n, iddia makamı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Buna göre:

Sanığın,
Kanunsuz bir fiil veya ihmâl ile,
Bir kişinin,
Ölümüne sebep olduğu,
makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmelidir.

Adam öldürme suçunda, kanunsuz fiil veya ihmâl bakım-ından öldürme niyeti aranmaz. Aranan niyet, kanunsuz fiili yapma niyetidir. Ölümün ihmal ile meydana gelmesi halinde ise ihmalin cezai suç teşkil edecek nitelikte ağır olması gerekir.

Kanunsuz fiil bakımından daha önce referanslarını verdiğimiz KKTC Başs-avcısı ile Yalçın Şah ve KKTC Başsavcısı ile Christoper Boak davalarında şöyle denmiştir:

"Kanunsuz bir fiilden dolayı adam öldürme suçlarında
öldürme niyeti (mens rea) aranmaz. Aranan niyet kanunsuz
fiili yapma niyetidir."


Bu kararlarda ifade ed-ilen prensiplere göre, sanığın öldürme fiilinden hemen önceki eyleminin kanunsuz olduğu, iddia makamı tarafından makul şüphenin ötesinde kanıtlanmışsa sanık adam öldürme suçundan mahkum edilir. Bu konuda ayrıca Yargıtay/Ceza 30/2006 D.10/2008 sayılı KKTC B-aşsavcılığı ile Yalçın Hüseyin Solat davasına atıfta bulunuruz.

Kanunsuz fiil bakımından durum böyleyken, ihmâl bakımından da durumun benzer olduğu, KKTC Başsavcısı ile Yalçın Şah davasında iktibas edilen Nicos Nikita Fostieri v The Republic (1969) 2 CLR- 105 sayfa 112'de şöyle izah edilmiştir:


"The substance of the crime lies in the fact that the death of the victim was caused by the unlawful act or omission of offender. The burden of proof of all the ingredients of the offence lies, under the law of t-his country, entirely on the prosecution. This was never disputed in the present case; which was tried and decided upon that basis.
What constitutes an unlawful omission is expressly stated in sub-section (2) of section 205, which provides that "an omissi-on amounting to culpable negligence to discharge a duty" is an unlawful omission upon which the crime of homicide may be founded "though such omission may not be accompanied by an intention to cause death." Similiar construction must be given to the natur-e of the unlawful act which caused death. So long as it is established to the satisfaction of the Court that the offender intended the unlawful act which eventualy resulted in the death of the victim, within the period prescribed by law it is not necessary- for the prosecution to prove that the offender intended the death of the victim."


Aynı kararda iktibasın tercümesi şöyle yap-ılmıştır:


"Suçun esası, mağdurun ölümünün Sanığın kanunsuz fiili
veya ihmalinden olmasıdır. Suçun tüm unsurları ile ilgili ispat külfeti iddia makamına aittir.
Kanunsuz bir ihmâlin ne olduğu, açıkça 205. maddenin 2. fıkrasında kesin olarak belirtilmiş-tir. Bir görevi yerine getirirken cezai suç teşkil edecek ihmâl, böyle bir ihmâl ile birlikte öldürme niyeti olmasa dahi, adam öldürme suçunun dayandırılması için yeterlidir. Kanunsuz bir fiilin ölüme neden olmasında da benzeri tanımlama yapılmalıdır. Sanı-ğın, maktulün ölümüne neden olan fiili Sanığın niyet ettiğini, İddia Makamının Mahkemeyi tatmin edecek şekilde ispat etmesi halinde, İddia Makamının, Sanığın maktulü öldürme niyeti taşıdığını ispat etmesi gerekmez."



Görülebileceği gibi bir kişi, adam ö-ldürme suçu kapsamında, kanunsuz fiil ile başka bir kişinin ölümüne sebep olabileceği gibi cezai suç teşkil edecek ihmâl ile de ölüme sebep olabilmektedir. Bir meselede her ikisi de olabileceği gibi, tek başına kanunsuz fiil veya ihmâl ile ayrı ayrı ölüme -sebebiyet verilebilir. Her iki fiilde de öldürme niyeti (mens rea) aranmamaktadır. Adam öldürme suçunda aranan niyet, kanunsuz fiili yapma niyeti veya kanunsuz bir ihmâlin cezai suç teşkil edecek nitelikte ağır olmasıdır.

Cezai suç teşkil eden ihmâlden n-eyin kastedildiğine daha sonra temas edeceğiz. Ancak bu aşamada, çok basit şekilde, 205. maddenin 210. maddeden farkını izah edebiliriz.

Tadil edilmiş Ceza Yasası'nın 210. maddesine göre, tedbirsizlik sonucu veya ağır ihmâl teşkil etmeyen aceleci veya d-ikkatsiz bir eylem sonucu istemeden veya kasıt olmadan başka birinin ölümüne neden olan bir kişi, tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden ölüme neden olma suçunu işler.

Buradaki "ağır ihmâl teşkil etmeyen" tümcesi maddenin orijinal metindeki "not amountin-g to culpable negligence" tümcesinden tercüme edilmiş olup, açık bir şekilde 205(2) maddesinde yer alan cezai suç teşkil eden ihmâl niteliğindeki fiiler dışındaki ihmâlleri kapsamaktadır.

Kısacası cezai suç teşkil eden ağır ihmâl, 205. madde altında ada-m öldürme; bunun dışında tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet veren aceleci veya dikkatsizlikten kaynaklanan ihmâl ise, 210. madde kapsamında tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden ölüme neden olma suçu kapsamında değerlendirilir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkem-esinin kararında izah ettiği gibi, Ortak Hukukta (At Common Law) katillik (murder) dışında, bütün yasa dışı cinayetler (Unlawful homicide) adam öldürme (manslaughter) olarak tanımlanır.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesine göre, Ceza Yasası'nın 205(2) maddesin-in öngördüğü suçun zihinsel (manevi) unsuru (mental element) olarak kanıtlanması gereken, mağdurun ölümü ile sonuçlanan yasa dışı eylemi niyet etmiş olduğunun veya Sanığın davranışının pervasız (reckless) olduğunun kanıtlanması gerekir.

Bidayet Mahkemes-inin bu izahında belirttiği yasa dışı eylemi yapma niyeti, yukarıda değindiğimiz içtihat kararlarımız ile uyumludur.

Sanığın pervasız davrandığı iddiası, cezai suç teşkil eden ihmâlin tanımlanması bakımından değerlendirilmelidir. Ancak pervasızlık tek b-aşına yeterli değildir. Bunun için bir ölçüt olması gerekir. Mehaz hukukta "culpable negligence" cezai suç teşkil eden ihmâl olarak tercüme edilmiş olsa da hukuki tanımlaması bakımından ağır ihmâl (gross negligence) kapsamında değerlendirilmektedir.

L-efkoşa Ağır Ceza Mahkemesi adam öldürme suçunu (Manslaughter) Poutrioris v. The Republic (1990) 2 CLR 309 davasından iktibasla voluntary ve involuntary, yani niyet ederek ve niyet olmadan ölüme sebep olma şeklinde tasnif etmiştir (Mavi 267). Tasnifte hata -yoktur. Ancak meselenin daha iyi anlaşılması için bu ayrımın mahiyetini Archbold'un 41. baskısından izah etmeyi uygun gördük. Konu eserin 1419-1420 sayfalarında şöyle denmektedir:

"Manslaughter is ordinarily categorised as either
voluntary or involunt-ary.
Adam öldürme normal olarak isteyerek (niyet ederek) ve istemeden (niyeti olmadan) şeklinde kategorize edilir.

Voluntary manslaughter

İsteyerek (niyet ederek) adam öldürme.


Bu meselede Sanığın isteyerek ya da öldürme niyeti ile
Mütev-effiyenin ölümüne sebep olduğu iddia edilmediğinden kavram karışıklığına sebep olmamak için, isteyerek (niyet ederek) adam öldürme suçu üzerinde duracak değiliz.

Involuntary Manslaughter

İstemeden (niyet olmadan) adam öldürme

The authorities on invol-untary manslaughter are difficult to reconcile, but the following propositions appear to be established."


İstemeden (niyet olmadan) meydana gelen adam öldürme ile ilgili otoritelerde uzlaşma zor olmakla birlikte, aşağıda belirlenenler kurumsallaşmıştır:-


"1. The killing is manslaughter if it is either,
The result of a grossly negligent (though it may be otherwise lawful) act or omission on the part of the accused; or
The result of his unlawful act (though not his unlawful omission)
Where the unlawful- act is one, such as an assault, which all sober and reasonable people would inevitably realise must subject the victim to risk of some harm resulting there form, albeit not serious harm, whether the accused realised this or not."


Yukarıdakileri şöyle -açıklayabiliriz. Öldürmenin, adam öldürme suçunu oluşturabilmesi için, ölümün, Sanığın;

a) Ağır ihmal içeren bir fiilinden (bu fiil yasal da
olabilir), veya
b) Kanunsuz bir fiilinden (ama kanunsuz bir ihmalinden
değil) meyda-na gelmesi gerekmektedir.

Kanunsuz fiilin, mesela darbın, öyle olması gerekir ki, sanık öyle anlasın veya anlamasın, aklı selim ve makul insanların, kurbana kaçınılmaz surette bir zarar geleceğini kestirmesi gerekir. Bu zararın çok ciddi bir zarar olması- gerekmez.

Yukarıda iktibas edilen kısımda adam öldürme suçunda kanunsuz fiil ile ağır ihmalin farklı unsurlar olduğu açık olarak ortaya konmuştur. Bu mesele açısından ileride vereceğimiz örnekler, iki unsur arasındaki farkın detaydan ibaret olmadığını- göstermektedir. Örneğin, önemli bir dava olan Andrews v D.P.P (1937) 26 Cr.App.R.34 davasında, tehlikeli sürüşün (dangerous driving) kanunsuz fiil (unlawful act) olmadığı belirtilmiş, ancak motorlu araçla işlenen adam öldürme suçlarında "ağır ihmalin" (gr-oss negligence) bir unsur olduğu ve niyet olmadan meydana gelen ölümün ihmalden kaynaklandığı hallerde, dikkatli olma yükümlülüğünün ihmal edilmesi (that is the omission of a duty to take care) olarak ifade edildiği anlatılmaktadır (Konu kararda bu prensip- Rv.Bateman (1925) 19 Cr.App.R.8 davasından alınmıştır.)(Bkz. Archhold sayfa 1421).

Bu aşamada ihmal neticesi adam öldürme suçunun oluşması için şart olan ağır ihmalin (Gross Negligence) içtihatlarla belirlenen anlamını izah etmemiz gerekmektedir.

Ağ-ır ihmâl veya cezai suç teşkil edecek ihmâl, pervasızlık kapsamında değerlendirilmekle birlikte, bunun ağır ihmâl sonucu adam öldürme suçunu oluşturabilmesi için hangi ölçüt kullanılacaktır? Archbold 41. baskı sayfa 1421'de Rv.Bateman davasına atıfla, "cez-ai sorumlulukta olgular, sanığın ihmâlinin bir tazminat meselesinin ötesine geçerek, başkalarının yaşamına ve güvenliğine aldırmadığını göstermesi gerekir" denmiştir. Şöyle ki:
(in order to establish criminal liability the facts must be such that, in the -opinion of jury, the negligence of accused went beyond a mere matter of compensation between subjects and showed such disregard for the life and safety of others as to amount to a crime against the state and conduct deserving punishment).

Görülebileceği- gibi burada esas alınan ihmal, adı nasıl adlandırılırsa adlandırılsın "gross" (ağır), "culpable" (cezai), "wicked" (zayıf), "clear" (açık) veya "complete" (tam), önemli olan, olgular ile ortaya çıkan ihmalin derecesinin, açıkça suçu göstermesi ve cezaland-ırmanın hak edildiğini ortaya koymasıdır (the degree of negligence shown in a crime and deserves punishment). Konu ile ilgili Lord Atkin'den atıfla şöyle denmiştir:

"Simple lack of care is not enough. For the purposes
of the criminal law there are deg-rees of negligence and a very high degree of negligence is required to be proved "recklessnes" must nearly covers the case. It is difficult to visualise a case of death by ordinary speech which would not justify a conviction for manslaughter. But it is pro-bably not all embracing for "reckless" suggest an indifference to risk, where as the accussed may have appreciated the risk and endeavoured to avoid it and yet shown such a high degree of negligence in the means adopted to avoid the risk as would justify -a conviction."


Söylenenleri şöyle özetlemek mümkündür:


Dikkatsizlik yeterli değildir. Ceza hukukunda ihmalin dereceleri vardır ve çok yüksek derecede ihmalin ispatlanması gerekir, buna en yakın pervasızlıktır. Pervasız sürüşten doğan ve adam öldürme- suçuna uygun olmayan bir hali düşünmek zordur. Ama bu, tüm ihtimalleri kapsamaz, çünkü pervasızlık riske karşı kayıtsızlık anlamını taşır, halbuki sanık riski göz önünde bulundurmuş hatta riskten kaçınmaya çalışmış ama kaçınmaya çalışırken, o kadar yüksek- derecede bir ihmal göstermiş olabilir ki, yine de adam öldürme suçu oluşabilir.

Pervasızlığa ve özellikle pervasız sürüşte karşı tarafa zarar verme riskine getirilen bu yorum aynı paragrafın devamında şöyle değerlendirilmiştir:

"At first sight this la-st passage suggests that a man may
be "indifferent" to a risk without "appreciating" it, it is submitted however that by "indifference" Lord Atkin meant "appreciating but not caring" as opposed to "appreciating and endeavouring to avoid." However, the H-ouse of Lords has now decided that "failure to give any thought to the possibility of this being a risk" can amount to recklessness."

Bu alıntıya göre, ilk bakışta bu son paragrafta, "bir kişi riski kavramayıp kayıtsız kalabilir" denmektedir. Fakat Lord- Atkin'e göre, kayıtsızlık, riski kavrayıp da kaçınmaya çalışmak yerine, riski kavrayıp da umursamamak anlamındadır. Bununla birlikte House of Lords risk ihtimalini akıldan geçirmekte ihmal göstermenin pervasızlık olduğuna karar verdi.

Yukarıda belirlediğ-imiz kıstaslar mehaz İngiltere'de özellikle Regina v Adomako davasında çok detaylı ve daha önce verilen kararları içine alacak şekilde incelenmiştir (1994) 3 W.L.R 288 (1995) I A.C 171.

Konu edilen kararda meselenin tartışılması ile ilgili tüm söylenenle-ri kararımıza aktarıp, konuyu detaylı şekilde anlatmayı gereksiz görürüz. Daha önce belirttiklerimiz ışığında iki hususa temas etmeyi uygun bulduk. Önce kararla ortaya çıkan sonucu iktibas edeceğiz:

"Dismissing the appeal, that in cases of manslaughter b-y
criminal negligence involving a breach of duty, the ordinary prtnciples of the law o negligence applied to certain whether the defendant had been in breach of a duty of care towards the victim; that on the establisment of such breach of duty the next q-uestion was whether it caused the death of the victim, and if so, whether it should be characterised as gross negligence and therefore a crime; and that it was eminently a jury question, to decide whether having regard to the risk of death involved, the de-fendant's conduct was so bad in all the circumstances as to amount to a criminal act or omission."


Yazılanları şöyle özetleyebiliriz.

Cezai ihmal içeren adam öldürme suçunda dikkatli olma yükümlülüğü ihmâl hukuku içinde değerlendirilir ve kurbana karşı- dikkatli olma görevinin yerine getirilmediği tespit edilmeye çalışılır.
Dikkatli olma görevinin yerine getirilmediği tespit edildiyse bunun ölüme sebep olup olmadığı araştırılır.
Eğer olduysa ihmalin ağır ihmal olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı belirl-enir.
Ölüm riskinin varlığı göz önüne alındığında Sanığın davranışlarının bütün koşullar altında cezai fiil veya ihmal içerecek kadar kötü olup olmadığı sorusu sorulur.

Bu hususlar incelenirken, mahkemenin hangi hususlarda tatmin olması gerektiği şöyle -izah edilmiştir:

"In the circumstances of the present case the jury should
have been directed that they had to be satisfied that (a) the defendant owed a duty of care to the deceased; (b) the defandant failed in that duty in one or more of the respects- alleged; (c) the defendant's failure or failures were either the cause of the deceased's death or substantial cause (d) at the time it was or ought to have been, plain to the defendant that there was a risk of serious harm if failed in his duty (e) the de-fendant's state of mind was criminally culpable, that is to say, in general terms, his mental attitude amounted to either (i) a conscious or deliberate intention to run a risk which involved obvious risk of significant injury or death or (ii) indifference -to, or disregard of, such a risk; and (f) in particular, in the context of the present case, the failures on the part of the defendant (namely, to respond to or remedy the disconnection and event the risk of hypoxia) went far beyond a simple matter or ordi-nary human error or thoughtlessness but displayed or implied an attitude of mind on his part which amounted to either actual disregard of or indifference to that risk or to the duty itself."

Yazılanları şöyle özetlemek mümkündür:

Davaya has koşullar a-ltında jüri (bizde mahkeme) aşağıda belirtilenlerin mevcudiyetine ikna olmalıdır.

Sanığın ölene karşı dikkatli olma görevi vardı.
Sanık bu görevi bir veya birden fazla şekilde ihlâl etti.
Sanığın ihlâl veya ihlâlleri müteveffa/mütevefiyenin ölümüne -sebep oldu veya büyük oranda sebep oldu.
Sanığın dikkatli olma yükümlülüğünü ihlâl etmesi sonucunda, karşı tarafın ciddi zarar ya da ölüm riski taşıdığı açık olmalıdır.
Sanığın davranışı suçlanmayı hak eder nitelikte olmalı, yani sonucu ciddi zarar vey-a ölüm olabilecek bir riski isteyerek almış olmalı veya bu riske karşı (kayıtsız) kalmalıdır.
Sanığın ihlâlinin sıradan insan hatasının veya düşüncesizliğinin çok ötesine geçmesi, davranışının risk veya dikkatli olma görevine karşı tamamen umursamaz (kay-ıtsız) kaldığını açık veya zımnen göstermelidir.

Burada unutulmaması gereken husus, sanığın, salt ihmâli ile adam öldürme suçundan cezai sorumluluğunun olmayacağıdır.


Konu ile ilgili aynı kararda şöyle denmektedir:

"Mere negligence on the part of th-e defendant should not
attract criminal liability for the offence of manslaughter until the point at which the jury either conclude that the defendant's mental attitude was actually reckless or conclude that the negligence was of such a high degree that- a reckless state of mind can and must properly be inferred."


Bu iktibasa göre, sadece sanığın ihmali, adam öldürme suçunda cezai sorumluluk için yeterli değildir. Meğer ki, jüri (bizde mahkeme) sanığın davranış biçiminin gerçekten pervasız olduğuna kar-ar versin veya ihmalkarlığın, pervasız bir davranış tarzından çıkacak kadar yüksek derecede olduğu sonucuna doğru bir şekilde ulaşsın.

Bu prensipler, İngiltere'de özel olarak düzenlenen bir yasada tarif edilen suçtan iktibas edilmiş değildir. Ortak Huku-k (Common Law) suçu olan adam öldürme (manslaughter) suçunun analizinden çıkan bu prensipler, bizdeki adam öldürme suçu ile tamamen benzer olduğundan, bu prensipleri uygulamamızda hukuki engel bulunmamaktadır.

Tüm yukarıdakilerden çıkarılacak sonucu, Ce-za Yasası'nın 205. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında belirtilen cezai suç teşkil eden ihmal ile birlikte değerlendirdiğimizde, Sanığın Ceza Yasası'nın 205.maddesine aykırı cezai suç teşkil eden ihmal nedeniyle adam öldürme suçundan mahkum edilebilmesi için -İddia Makamının:

Sanığın Müteveffiye Asya Rıdvanoğlu'na karşı dikkatli olma yükümlülüğü olduğunu,
Yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ihmalde bulunduğunu,
Bu ihmâlin ağır bir ihmal olduğunu, ve
Böyle bir ağır ihmâl sonucunda mağdurun öldüğünü,
mâkul şüphe-den ari bir şekilde ispat etmesi gerekmektedir.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 1,2,3, ve 4. davalar ile ilgili bulguları ve dikkate aldığı hukuki esaslar bu çerçevede incelenmelidir.

Öncelikle belirtmek istediğimiz husus, Bidayet Mahkemesinin, doğru b-ir biçimde yaptığı tasnif neticesinde, mevcut olgularla Sanığın, 205. madde altında niyet ederek adam öldürme suçundan sorumlu tutulamayacağına ilişkin bulgusunda hata olmadığıdır (Mavi 269).

Bidayet Mahkemesi bu bulgusundan sonra, Sanığın, Asya Rıdvanoğ-lu'nu öldürme niyeti olmadan, yasa dışı bir eylem sonucu ölümüne sebep olup olmadığını incelemeye başlamıştır.

Bidayet Mahkemesi, Yargıtay/Ceza 45/2004 D.6/2005, KKTC Başsavcılık ile Christoper Boak davasından atıfla, Sanığın bu olayda Müteveffiyenin ölü-münden hemen önceki eylemlerini kanunsuz fiil tahtında incelemiş ve bu eylemleri sırasıyla: 1) Sanık alkollü içki tesiri altında araç kullanmıştır,
2) Sanık sürüş ehliyetindeki gözlük ve lens takma şartı hilafına araç kullanmıştır, 3) Sanık aracı ile aşı-rı hız yapmıştır şeklinde sıraladıktan sonra, Sanığın bu eylemlere bağlı olarak aşırı hız yaparak araç kullanmasını, 205. madde kapsamında yasaya aykırı fiil olarak kabul etmiştir(Mavi 271).


Bidayet Mahkemesi devamla, Sanığın kanunsuz fiilleri gerçekleş-tirirken, herhangi bir dürtü ve özel niyetinin
olmadığını, Sanığın davranışlarının ihmalkarlık kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir(Mavi 271).

Bidayet Mahkemesinin Sanığın bu eylemleri birilerini korkutmak veya birilerine zarar vermek dü-şüncesiyle yaptığına ilişkin huzurunda şahadet olmadığı bulgusunda hata olmadığından, konuyu ihmâlkarlık kapsamında değerlendirmekle hata yapmadığı aşikâr surette ortadadır.

Bidayet Mahkemesi, ulaştığı bu sonuçtan sonra, R v. Lawrance (1981) 73 Cr.App.R.-1 (1982) davasından iktibasla şöyle demiştir:

"Buradan da görüleceği gibi Sanığı motorlu araçla adam
öldürme suçundan sorumlu tutabilmek için bakılması gereken ilk olarak Sanığın başkalarının yaralanmasına neden olacak biçimde açık ve ciddi risk ala-rak araç kullanıp kullanmadığını;
İkinci olarak ise Sanığın böylesi bir riskin
olabilirliğini hiç düşünmeden araç kullandığı, yoksa böylesi bir riski görmesine rağmen bu riski almış mıdır?(Mavi 272).


Bidayet Mahkemesi, bu faktörleri Lawrance davasında -olduğu gibi yorumladıktan sonra, Sanığın alkol tesiri altında araç kullandığını, sürüş ehliyetindeki şartlar hilâfına gözlük veya lens takmadığını ve olay mahallinde belirtilen hız tahdininin üzerinde aşırı hız yapıp, Müteveffiyenin ölümüne sebep olduğunu -belirledikten sonra (Mavi 273), 111 promil alkolün araç kullanma yetisine etki etmesine rağmen, tüm yeti ve reflekslerini kaybettirmediği sonucuna ulaşmış (Mavi 274) ve Sanığın lens takmamasının kusurlu bir davranış olduğuna bulgu yaptıktan sonra aşağıdaki- neticeye ulaşmıştır:

"Nihayette ise hiç fren yapmadan yolu karşıdan karşıya
geçmekte olan Asya Rıdvanoğlu'na çarpması ve feci bir biçimde ölmesine sebep olması ise Sanığın gerçekten dikkatsiz ve de tedbirsiz araç kullandığının göstergesidir. Tüm bu zi-krettiklerimizi hesaba koyduğumuz zaman Sanığın başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk alarak araç kullandığı sonucuna varırız."(Mavi 275)



Görülebileceği gibi Bidayet Mahkemesi meseleyi Sanığın yolu kullanan yayalara karşı dikkatli ol-mak ve onları korumak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü kapsamında incelemiş ve yolu karşıdan karşıya geçmeye çalışan Müteveffiyeye karşı tedbirsiz ve dikkatsiz davrandığı sonucuna ulaşmıştır. Bidayet Mahkemesinin bu bulgusunda hata yoktur. Yine Müt-eveffiyenin Sanığın tedbirsiz ve dikkatsizliği sonucu öldüğü bulgusunda hata olmadığından, Müteveffiyenin Sanığın ihmâlkarlığı neticesinde öldüğüne bulgu yapmakla hata etmediği anlaşılmaktadır.

Bidayet Mahkemesinin yukarıdaki bulgusunu daha önce saptadığ-ı olgularla birlikte değerlendirdiğimizde, İddia Makamı Sanığın o esnada yolu yaya olarak karşıdan karşıya geçmekte olan Müteveffiyeye karşı dikkatli olma yükümlülüğü olduğunu, Sanığın ehliyet şartlarına uygun olarak gözlük takmadığını, 111 promil alkol te-siri ile araç kullandığını ve 50 km/sürat tahdidi olan bir yolda en az 125 km/saat süratle seyrederek, hiçbir fren yapmadan Sanığa çarpmak suretiyle Sanığa karşı dikkatli olma yükümlülüğünü ihlâl ettiğini, bu ihmâl sonucunda Müteveffiyenin öldüğünü makul ş-üpheden ari bir şekilde ispatlamış oldu.

Yukarıdaki bulgusundan görülebileceği gibi Bidayet Mahkemesi Sanığın başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk alarak araç kullandığı sonucuna varmıştır.

Bidayet Mahkemesi, Sanığın başkalarına za-rar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk alarak araç kullandığı sonucuna varmasına rağmen, bunun ağır ihmâl olup olmadığını incelemeden, Sanığın, Dereboyu güzergahını takip edip Narnia Bar'dan Metehan Çemberine kadar katetmiş olduğu güzergahta süratli ar-aç kullandığına dair şahadet olmadığını, alkol tesiri altında ve gözlüksüz araç kullanmasına rağmen herhangi bir kişiye zarar vermediğini, seyahat halindeyken kız arkadaşı ile kavga derecesine varmayan tartışma halinde olduklarını, Metehan Çemberinden sonr-a Kemal Şemiler Caddesinde hız yaptığını belirterek Sanığın bu şartlar altında geniş ve düz bir cadde olan Kemal Şemiler Caddesinde bir anda aşırı hız yapıp başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk oluşturduğunun farkında olduğunu söylemeni-n doğru bir yaklaşım olmadığı sonucuna ulaştı(Mavi 277).

Bidayet Mahkemesi, buradaki görüşünü daha iyi izah etmek için, Sanığın trafik hacmi yoğun olan Narnia Bar'dan Metehan Çemberine kadar katetmiş olduğu güzergahta aracını kullanırken, başkalarına zar-ar verecek bir biçimde araç kullanmanın açık ve ciddi risk olabilirliğini düşünüp aklından geçirdiğini; Metehan Çemberinden sonraki Kemal Şemiler Caddesinde ise bu güzergahın tenha geniş ve düz bir yol olması hasebiyle, hız artırımı fiilinde bulunması ise -yine ortak tecrübe indinde değerlendirildiğinde Sanığın başkalarına zarar verecek bir biçimde araç kullanmasından, başkalarına açık ve ciddi risk olabileceğini düşünmeden bu fiilini icraya koyduğunu istihraç ettiğini belirtmiştir(Mavi 278).

Bidayet Mahkem-esi yukarıdaki bulgulardan sonra 205. madde kapsamında yaptığı değerlendirmede, daha önceki bulgularına değinmeden veya dikkate almadan, Sanığın gayriyasal bir fiil icra ederken Müteveffiyenin ölümüne sebep olmadığını, araç kullanmak gibi tamamen yasal bir- fiil icra ederken, ancak araç kullanırken uyulması gereken müeyyidelere uymadan araç kullanmak suretiyle Müteveffiyenin ölümüne sebebiyet verdiğini ifade ederek Sanığın 205(2) ve(3). maddelerinden sorumlu olamayacağı sonucuna ulaştı.

Araç kullanmanın ka-nunsuz fiil olmaması, Sanığın ihmali nedeniyle Müteveffiyenin öldüğü sonucunu ortadan kaldırmaz. Ceza Yasası'nın 205. maddesi bakımından önemli olan, kanunsuz bir ihmalin cezai suç teşkil edecek kadar ağır ihmâl olup olmadığıdır. Mahkeme başlangıçta mesele-yi ihmalkarlıkla ele almasına rağmen, sonucu, araç kullanmanın kanunsuz fiil olmamasına bağlamıştır. Bidayet Mahkemesinin ulaştığı sonuç hatalı olup, 205. maddenin unsurları ile uyumlu değildir.

Buradan çıkan netice, Bidayet Mahkemesinin adam öldürme suç-unun unsurlarını sadece kanunsuz fiile bağladığı ve ağır ihmâl konusunu incelemediği, eksik bıraktığıdır. Dolayısıyla araç sürmenin kanunsuz fiil olmaması beraat için yeterli değildir.

Bidayet Mahkemesi bu sonuca ulaşırken Andrews V DPP(1937) A.C 576. da-vasından atıfla ulaşmış ve şöyle demiştir:

"Bu hükümde söylenene bakıldığında, adam öldürme suçu
bakımından gayriyasal bir fiil yaparken işlenen fiil ile, yasal bir fiil icra ederken yasanın suç saydığı fiileri dikkatsizlik veya ihmalkarlık derecesinde- yapan arasında çok açık bir farklılık olduğu ve bu noktadan hareketle de kurallar hilafında hareket edildiği bir biçimde özen göstermeden dikkatsizce araç kullanıp birisinin ölümüne sebep olan bir kimsenin 205(2) ve(3). maddelerinde aranan "adam öldürme" -suçundan sorumlu tutulamayacağını görmekteyiz"(Mavi 281).


Bidayet Mahkemesinin belirttiği görüşler, kısmen doğru ancak eksik iktibas edilmiştir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, yasal bir eylemin ihmâlkârlıkla icra edilmesi adam öldürme suçunu kendiliğ-inden oluşturmaz. İhmâl nedeniyle 205. madde altında adam öldürme suçundan mahkumiyet için ihmalin, ağır ihmâl derecesinde olması gerekir. Dolayısıyla Bidayet Mahkemesinin, ölümün kanunsuz fiilden meydana gelmediği veya araç kullanmanın kanunsuz fiil sayıl-madığı ahvalde Sanığın 205(2) ve (3). maddelerinden sorumlu tutulamayacağı görüşü hatalıdır.

Bidayet Mahkemesinin bulguları ile Sanığın 205. maddeye konu adam öldürmeden beraat edebilmesi için ölüme sebebiyet veren ihmalin, ağır ihmal niteliğinde olmamas-ı gerekir. Bidayet Mahkemesi, inandığı şahadet ve vardığı bulgularla, bu sonuca ulaşabilir miydi? Bu sorunun cevabı ilk dört istinaf sebebinin sonucunu tayin edecektir.

Adomako davasında atıfta bulunulan Rv West London Coroner(1987) 2 WLR.1020 (1988) QB.-467 davasında ağır ihmal nedeni olan pervasızlığın koşulları şöyle izah edilmiştir:

"That in failing to act for the benefit of Mikkelsen's
health and welfare he acted recklessly. It should be explained that to act recklessly means that there was an obv-ious and serious risk to the health and welfare of Mikkelsen to which that police officer, having regard to his duty, was indifferent or, recognising that risk to be present, he deliberately chose to run the risk by doing nothing about it. It should be emp-hasised, however, that a failure to appreciate that there was such risk would not by itself be sufficient to amount to recklesness,..."


Bu iktibasa göre, pervasızlığın ağır ihmal ölçütü şöyle özetlenebilir:

Ölen kişinin sağlık ve yaşamı ile ilgili açık -ve ciddi bir risk mevcut olacak,
Sanık bu riskin mevcut olduğunun farkında olacak veya bu riske kayıtsız kalacak,
Riski bile bile bu riske karşı hiçbir şey yapmayarak seçimini riski alma şeklinde kullanacak,

Riskin farkında olunamaması tek başına ağır i-hmal teşkil eden bir dikkatsizlik oluşturmaz.

Buraya kadar belirttiğimiz prensipler, pervasızlığın (reckless), ihmal neticesi ölüme sebebiyet verilmesinde ihmalin derecesini belirlemek için önemli bir unsur olduğunu göstermektedir. Ancak pervasızlık ola-rak değerlendirilecek bir fiilin bizdeki düzenlemeye göre 205. madde altında adam öldürme kapsamına mı girdiği, yoksa 210. madde altında tedbirsizlik neticesi istemeden adam öldürme kapsamında mı olduğu nasıl tespit edilecektir? Bu ayrımı yapmamızın zorunl-u olduğu kanaatindeyiz. Çünkü Ceza Yasası'nın 210. maddesinde yer alan tedbirsizlikle ölüme sebep olma suçunda da "istemeden ölüme sebep olma" bir unsurdur. 210. maddenin orijinal İngilizce metninde bu husus "unintentionally causes the death of another per-son" olarak açıkça yazılmıştır. Dolayısıyla başlangıçta yaptığımız adam öldürmenin niyet ederek adam öldürme ve niyet etmeden (istemeden) adam öldürme ayrımı bakımından bizim ülkemizdeki düzenlemede, İngiltere'den farklı olarak niyet etmeden, kanunsuz bir -ihmal nedeniyle adam öldürme suçu kendi içinde ikiye ayrılmaktadır: 1) Cezai suç teşkil edecek derecede ağır ihmal ile ölüme sebebiyet verme, 2) Ağır ihmal teşkil etmeyecek bir ihmal ile ölüme sebebiyet verme. Birincisi Ceza Yasası'nın 205. maddesi altında- yasa dışı adam öldürme, ikincisi 210. madde altında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu adam öldürme suçunun unsuru olarak belirlenmiştir.

Bu sonuçtan hareketle, cezai suç teşkil edecek derecede ağır bir ihmalin, ülkemizdeki düzenleme bakımından adam -öldürme kapsamında değerlendirilebilmesi için, kanunsuz fiilde kullanılan ölçütün aynısının, ihmalin, ağır ihmal derecesinde olup olmadığını belirlemede de dikkate alınması gerekmektedir. Bir kişiyi adam öldürme suçundan mahkum edebilmek için, adam öldürme- niyeti olmasa bile, kanunsuz fiili isteyerek yapmış olması mahkumiyet için yeterli kabul edildiğine göre, ağır ihmalde de sanığın mağdura karşı sonucu ciddi zarar veya ölüm olabilecek bir riski isteyerek, bile bile almış olması veya bu riske bile bile kay-ıtsız kalması gerekmektedir. Bunun dışında riskin mevcut olduğunun farkında olmadan böyle bir riske karşı kayıtsız kalınması durumunda oluşacak ihmalin, 210. madde kapsamında değerlendirilmesi kaçınılmazdır.

Buna göre Adomako davası ile yukarıda iktibas- edilen West London Coroner davasını birlikte değerlendirdiğimizde, mevcut şahadet ve belirlenen olgularla ağır ihmalin varlığına bulgu yapabilmek için sanığın, davranışları sonucunda müteveffiyenin sağlık ve yaşamı ile ilgili açık ve ciddi risk meydana ge-ldiğine, sanığın bu riskin mevcudiyetinin farkında olduğuna ve bu riske karşı kayıtsız kaldığına, riski bile bile ve bu riske karşı hiçbir şey yapmayarak seçimini riski alma şeklinde kullandığına makul şüpheden ari olarak ikna olmamız gerekmektedir.

Bida-yet Mahkemesi, Sanığın aracını gözlüksüz, alkol alarak ve meskun bir bölgede 125 km/saatte hız yaparak tedbirsiz ve dikkatsizce kullanması sonucunda Müteveffiyenin feci şekilde ölümüne sebep olduğuna bulgu yaptıktan sonra, Sanığın aracı başkalarına zarar -verecek bir biçimde açık ve ciddi risk alarak kullandığı sonucuna ulaştı(Mavi 275).

Bidayet Mahkemesi, Sanığın Kemal Şemiler Caddesine kadar, birine zarar vermeden katetmiş olmasını ve bu Caddeye geldiğinde, Caddenin geniş olması ve o anda kız arkadaşı il-e tartışmakta olduğunu dikkate alarak, meskun bölgede bir anda hız yapmasını, başkalarına zarar verecek bir biçimde açık ve ciddi risk oluşturduğunun farkında olmadığı sonucuna ulaştı(Mavi 277).

Ölüm riskinin "açık ve ciddi" olup olmadığını saptamak için -olguları Bidayet Mahkemesinin bulguları ile birlikte değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan tablo şöyledir:

Sanık olay anında, gözlükleri gözünde olmadığından gören tek gözünün görme yetisini gözündeki bozukluk oranında yitirmiş, 111 promil alkol almış ve -yanındaki kız arkadaşıyla tartışırken Bidayet Mahkemesinin inandığı şahadete göre Kemal Şemiler Caddesine geldiğinde bir anda en az 125 km/saat süratle araç kullanmaya başlamıştır.

Bu olgular ışığında, sürüş kabiliyetini azaltacak miktarda alkol almış, -kanuni vecibelerini yerine getirmeyerek gözlüksüz araç kullanıp görme yetisi azalmış ve yanındaki arkadaşı ile sözlü olarak tartışırken, meskûn mahalde en az 125 km/saat süratle araç kullanan Sanığın davranışı karşısında, o esnada yolu kullanan Müteveffiye-nin açık ve ciddi bir biçimde zarar görme ve ölüm riski altında olduğu, başka rasyonel bir sonuç ile bağdaşmayacak ölçüde ispatlanmış olduğu kabul edilmelidir.

Bidayet Mahkemesi Sanığın bu riski isteyerek almadığını, farkında olmadığı bulgusuna varmıştı-r.

Sanığın karşı tarafa zarar verme veya ölüme sebep olma riskini isteyerek, bile bile aldığı veya riske karşı tamamen kayıtsız kaldığı, makul şüphenin ötesinde ortaya konmadığı takdirde, bu durum Sanığın adam öldürme suçundan beraati için yeterlidir. B-unun yanı sıra, Sanığın riskin varlığının farkında olmaması ağır ihmal bulgusu için yeterli değildir.


Huzurumuzdaki meselede, mahkumiyet için Sanığın Müteveffiyeye karşı ölüm riskini isteyerek, bile bile aldığını, bu riske bilinçli bir şekilde kayıtsız -kaldığını gösteren şahadet açıkça sunulmalı veya bu sonuca çevre şahadetle başka rasyonel bir sonuçla bağdaşmayacak şekilde ulaşılmalıdır. Bir sanığın isteyerek, bile bile başkalarına zarar verme riskini aldığı veya bu riske tamamen kayıtsız kaldığı sonucu-na ulaşılabilmesi için sanığın öngörülebilir bir sonucu bildiği halde, fiilini pervasızca gerçekleştirilmesi gerekir.

Bu istinafa konu zabıtlarda, Sanığın isteyerek Müteveffiyeye zarar vermeye veya ölüm riskini aldığına veya riskin farkında olduğuna ilişk-in şahadet bulunmamaktadır. İddia Makamının şahadetine göre, olay aniden ve çok kısa sürede gerçekleşmiştir. Bidayet Mahkemesi, Sanığın riski isteyerek almadığı ve tehlikenin farkında olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Mevcut şahadeti değerlendirdiğimizde, Alt -Mahkemenin bulgusunda hata olduğuna ikna edilmediğimiz gibi, 200 metrelik görüş mesafesi olan olay mahallinde ani gelişen hızlanma sonucunda meydana gelen olayda Sanığın görme zaafiyeti dikkate alındığında, Müteveffiyeye karşı ölüm riskini isteyerek, bile -bile aldığı sonucuna makul şüpheden ari bir şekilde ulaşılması mümkün değildir. Bunun dışında, Sanığın riskin farkında olduğu halde eylemini gerçekleştirdiğine, zabıtlardaki şahadetle bulgu yapılması olanağı yoktur. Bunun neticesi olarak Sanığın, cezai suç- teşkil edecek ağır ihmal ile Müteveffiyenin ölümüne sebep olduğu makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığından, aleyhindeki 1,2,3 ve 4. davalardan mahkum edilmesi hukuken olanaksızdır. Dolayısıyla Bidayet Mahkemesi Sanığı, aleyhindeki 1,2,3 ve 4. dav-alardan beraat ettirmekle hata etmiş değildir.

Buna göre I.Ana başlık altında incelenen 1,2,3 ve 4. davalardan verilen beraat kararına karşı dosyalanan I.istinaf sebebi reddedilir.

İddia Makamı, Bidayet Mahkemesinin 7. ve 10. davalardan verdiği beraat k-ararına karşı istinaf dosyalamıştır.

İspatlanan olgular ışığında, Sanığın aracını tehlikeli şekilde kullandığı, mukayyit tarafından belirlenen şartlar hilafına gözlüksüz araç kullandığı makul şüpheden ari olarak ispatlandığından, Sanığın aleyhindeki 7. -ve 10. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilmesi gerekirdi. 10. davadaki yazım hatasının suçun niteliğini ortadan kaldırmadığı ve Sanığın 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Tüzüğü'nün 28(2)(a) ve 77. maddelerindeki ehliyet şartlarına aykırı araç- kullandığı sabit olduğundan, mahkumiyetine engel değildir. Bidayet Mahkemesi, Sanığı bu suçlardan beraat ettirmekle hata etmiştir.

Buna göre I. Ana başlık altında incelenen 7. ve 10. davalardan verilen beraat kararına karşı dosyalanan 2.istinaf başlığı- kabul edilir. Sanık aleyhindeki 7. ve 10. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Mahkeme: Sanık Avukatlarına, Sanığın mahkum edildiği, 7. ve 10. davalardan daha önce söylenenlere ek olarak söylemek istedikleri herhangi bir şey olup olmadığı sorulur. -

Avukat Emre Kadri : ............................

Cezaya Yönelik İstinaf Sebepleri:

Bidayet Mahkemesinin Sanığa verdiği cezaya hem İddia Makamı hem de Sanık istinaf dosyalamıştır.

Daha önce İstinaf Sebepleri kısmında özetlediğimiz istinaf sebepleri aş-ağıdaki gibidir.

İddia Makamının cezaya yönelik istinaf sebepleri 4. başlık altında toplanmıştır. İlgili istinaf sebebi şöyledir:

4. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, Sanığa 5.
davadan verdiği 5 yıl hapislik cezası alenen az bir
ceza-dır; keza Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi 6,8, ve 9.
davalardan ceza vermeyip mahkumiyet kaydetmekle hata
etti.

Sanığın cezaya yönelik istinaf sebebi 2. başlık altında toplanmıştır. İlgili istinaf sebebi şöyledir:

Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza M-ahkemesi, Müteveffiyenin katkısal kusurları olduğunu, koyu renk elbise giydiğini, 196 metre görüş mesafesi olan ana yolda yolun sağına bakmadan yola çıkış yaptığını, yolun ortasından geri döndüğünü ve kanında 83 promil alkol olduğunu saptamasına rağmen San-ığa 5 yıl hapislik cezası vermekle hata etti.

Öncelikle Sanığın istinaf sebebini değerlendirmeyi uygun bulduk.

Bidayet Mahkemesinin kararı incelendiğinde, istinaf sebebinde belirtilen tüm kıstasların ceza verirken dikkate alındığını ve Müteveffiyeye atf-edilecek katkısal kusurun çok cüz-i olarak kabul edildiğini müşahede ettik.

Esasen Zanlı Avukatlarının da istinaf sebebine yazarak kabul ettikleri olgu, olay mahalinde 196 metre görüş mesafesi olduğudur. Böyle bir mesafeden Müteveffiyenin yoldaki varlığı-nı görmeden, ehliyet koşullarına aykırı bir şekilde gözlüksüz, 111 promil alkol tesiri altında ve meskun mahalde süratli araç kullanarak Müteveffiyenin ölümüne sebep olan Sanığın kusurları yanında, geniş bir yolda, sokak lambalarının yolu büyük oranda aydı-nlattığı koşullar altında, yolu kullanmakta olan Müteveffiyenin giydiği giysilerin renginin kazanın oluşumunda etken olduğu veya katkısal kusur oluşmasına sebebiyet verdiği ikna edici bir hukuki argüman değildir.

Bunun yanı sıra, Müteveffiye bir yaya idi.- Bir kişinin alkol alması yasak bir eylem değildir. Yasak olan, kişilerin alkol tesiri altında araç kullanmasıdır. Zabıtlardan, Müteveffiyenin alkol nedeniyle makul bir insan davranışının ötesinde davranışlar sergilediğine dair kabul edilebilir şahadet yok-tur. Bu meselede, yoldaki yayayı korumakla yükümlü olan araç sürücüsü Sanıktı.

Meskun bir mahalde 200 metrelik bir mesafenin, yüksek süratle ve çok kısa bir zaman diliminde yarışırcasına geçilerek Müteveffiyenin ölümüne sebebiyet verildiği bu meselede, Mü-teveffiyenin ani olarak yola girdiğini veya atıldığını söylemek, Mahkeme huzurunda bulunan kabul edilebilir şahadet ve kaza mahalli bulguları ile bağdaşan bir sonuç değildir.

Sanığın ölüm riskini bile bile aracını kullandığı ispatlanamamış olsa bile, ağır- ihmal derecesine varmayan pervasızca sürüşü karşısında yolu kullanmakta olan Müteveffiyenin paniğe kapılması kusur olarak telakki edilemez.

Bidayet Mahkemesinin Müteveffiyeye kusur bulmayan veya çok cüzi olarak değerlendirdiği bulgusunda hata olmadığınd-an, Sanığın cezaya yönelik 2. istinaf sebebini reddederiz.

İddia Makamının cezanın azlığına ilişkin istinaf sebebine gelince:

Bidayet Mahkemesi kazanın oluş şeklini, Sanığın kişisel durumunu ve sosyal tahkikat raporunu dikkate aldıktan sonra, Sanığa, su-çlu bulunup mahkum olduğu Ceza Yasası'nın 210. maddesine aykırı tedbirsizlikle ölüme sebep olma suçundan, 5 yıl hapislik cezası vermiştir.

Yargıtay, Ceza Yasası'nın 210. maddesine aykırı, ihmalkarlık sonucu ölüme sebebiyet verilen hallerde uygulanacak ce-zalandırma kriterlerini (hafifletici ve ağırlaştırıcı sebepleri) ayrıntılı bir şekilde Bir.Yargıtay/Ceza 8/2015-9/2015 (D.1/2016) sayılı Çiğdem Altınfincan ile KKTC Başsavcısı ve Bir.Yargıtay/Ceza 160/2015-161/2015 (D.8/2016) sayılı Zerrin Baykara ile KKTC- Başsavcısı davalarında belirtmiştir. Konu davalarda belirtilen prensiplere, tekrarı önlemek bakımından aynen atıfta bulunuruz.

Huzurumuzdaki Sanık lehine dikkate alınabilecek hafifletici faktörleri, sabıkasız oluşu ve genç yaşta olması ve genç yaşına ra-ğmen geçirdiği hastalıklar olarak sıralayabiliriz.

Ancak huzurumuzdaki Sanık, makul hiçbir sebebi olmadan, görme yetisindeki zaafiyetlerine rağmen, ehliyet şartları hilafına gözlüksüz, alkol tesiri altında ve yolu yarış pistine çevirircesine sürat yapara-k genç bir kızın geleceğini sonlandırmış, ölümüne sebep olmuş, ailesini telafi edilmez eleme sokmuş, toplumda infial yaratmıştır.

Sanık ve Sanık gibi davranmak isteyen herkes, trafikte araç kullanırken, asla yapılmaması gereken davranışları gerçekleştirip- başka yaşamları sonlandırırken, hürriyetlerini uzun bir süre kaybedeceklerini bilmelidirler.

Yukarıda belirttiğimiz Yargıtay kararlarında ifade edildiği gibi, ölümle neticelenen davalarda mahkum olan sanıklara, ilk nazarda ağırlaştırıcı faktörlere bağlı- olarak hak edecekleri ciddi ve ağır cezaların verileceği ve sanıkların genellikle hürriyetlerini kaybedecekleri bilinmektedir (Persons convicted of this offence are prima facie deserving of serious punishments; many cases should involve an immediate loss -of liberty).

Mahkeme ceza verme takdir yetkisini kullanırken, ağırlaştırıcı faktör olmaması halinde hürriyeti bağlayıcı ceza dışında bir ceza verebilir. Ancak bir veya birden fazla ağırlaştırıcı faktör olması halinde, hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi ge-rekli hale gelmektedir. İngiltere gibi trafik düzenlemeleri bakımından örnek alınan bir ülkede, yarışan veya alkol aldıktan sonra pervasızca araç kullanıp başkalarının emniyetini dikkate almadan, saygı göstermeden, ölüme sebebiyet veren sürücülere 5 yılın -üzerinde hürriyeti bağlayıcı cezalar verilmektedir (Drivers who race or drive with reckless disregard for the safety of others after taking alcohol should lose their liberty for upwards of five years).

Bu tür suçlarda ağırlaştırıcı olarak dikkate alınmas-ı gereken en önemli faktör, yukarıda referans verdiğimiz kararlarda belirtildiği gibi, sanığın, ölüme sebebiyet veren eylem ve ihmalinin ağırlığı ve kazaya olan etkisidir. Bu nedenle ölümle neticelenen kazalarda, ceza, salt ölen kişi sayısıyla veya birden- çok ölen kişinin bulunduğu davalarda verilen cezalar ile karşılaştırarak belirlenmez. Cezanın tespiti, suçun sonuçları yanında, ağırlaştırıcı faktörlerin fazlalığı ve hafifletici sebeplerin bunlara etkisi değerlendirilerek belirlenir.

Huzurumuzdaki mes-elede Sanık, uymakla yükümlü olduğu ehliyet koşullarına aykırı bir şekilde gözlüklerini takmadan, görme zafiyetine aldırmadan, alkol tesiri altında, yanındaki arkadaşı ile tartışma halindeyken, biriyle yarışmamasına rağmen mevcut olgulara göre meskun mahal-deki geniş bir yolu yarış pisti gibi kullanarak, en az 125 km/saat süratle araç sürerek, Müteveffiyenin ölümüne sebep olmuştur. Bu durum Sanık aleyhinde birden fazla ağırlaştırıcı faktörün bulunduğunu, suçun ve sonuçlarının tek müsebbibi olduğunu açıkça gö-stermektedir.

Bidayet Mahkemesi, bu koşullar altında, Müteveffiyenin ölümüne sebep olan Sanığa ceza verirken, göz önünde bulundurduğu hafifletici sebeplere gereğinden fazla önem vermiştir. Sanığın kanunsuz fiil olarak kabul edilen davranışlarının tümü, a-yrı ayrı ciddi suçları barındırmaktadır.

Ülkemizde, trafikteki sorumsuz davranışların yarattığı telafisi imkansız acılar, tabiri yerindeyse ülkemizi yangın yerine çevirmiş, halkı huzursuz ve endişe içerisinde yaşar hale getirmiştir.

Böyle durumlarda, S-anığın suçun işlenmesindeki rolü suçun sonuçları ile amme menfaatinin korunması faktörleri, Sanığın kişisel durumunun çok önünde değerlendirilmelidir.

Bu meselede Sanığa verilen 5 yıllık hapislik cezasının, suçun olguları ile mütenasip bahsi edilen Yargı-tay kararlarında belirtilen ağırlaştırıcı unsurların karşılığı bir ceza olduğu kanaatinde değiliz. Bidayet Mahkemesi, Sanığın mahkum olduğu diğer suçlardan mahkumiyet kaydedip, sadece 5. davadan ceza verirken, ağırlaştırıcı unsurları ayrı ayrı incelediğini- kararında göstermeliydi. Bidayet Mahkemesi bunu yapmamakla hata etti.

Sanığın bir sürücünün asla yapmaması gereken tüm davranışları gerçekleştirerek işlediği suç ve sebep olduğu trajik sonuç, cezaya müdahaleyi zorunlu kılmaktadır.

Mevcut olgular ve su-ç için öngörülen azami 7 yıllık hapislik cezasını dikkate aldığımızda, Sanığın genç, tecrübesiz ve ciddi bir hastalıktan muzdarip biri olduğunu göz önünde bulundurmamıza rağmen, bunun verilecek cezaya olan etkisinin çok az olacağı aşikardır. Bu sonuçtan ha-reketle, Sanığa 5. davadan verilen 5 yıllık hapislik cezasını azami cezaya yakın, 6 yıl 6 aya çıkarmanın uygun ve adil olacağı sonucuna ulaştık.

İddia Makamı, Sanığa 6,8 ve 9. davalardan ceza verilmeyip mahkumiyet kaydedilmesinde Alt Mahkemenin hatalı o-lduğunu ileri sürmektedir.

Sanığın mahkum olduğu 6,8 ve 9. davalardaki suçlar ile istinaf sonucu mahkum olduğu 7. ve 10. davalara konu suçlar ayrı ayrı ceza verilebilecek suçlar olmasına rağmen, Sanığa 5. davadan verilen hapislik cezasının süresinin 6 yı-l 6 aya çıkarıldığını dikkate aldığımızda, Bidayet Mahkemesinin takdir hakkına müdahale etmemeyi ve Sanığın istinafta mahkum olduğu 7. ve 10. davalardan mahkumiyet kaydedip 7. ve 10. davalar altında Sanığı, cezasını çektikten sonra başlamak üzere, 5 yıl mü-ddetle motorlu araç kullanmaktan men etmeyi uygun gördük.

Bu sonuçtan hareketle, İddia Makamının 4. istinaf sebebi kısmen kabul edilir.


NETİCE:

Netice itibarıyla;

Sanığın dosyaladığı 66/2015 No.lu istinafın reddine;
İddia Makamının dosyaladığı 69/-2015 No.lu istinafın, kısmen kabulüne, 1,2,3 ve 4. davalardan verilen beraat kararı aleyhine dosyalanan istinaf sebeplerinin reddine;
Sanığa aleyhindeki 5. davadan verilen 5 yıl hapislik cezasının iptal edilerek, 5. davadan 6 yıl 6 ay hapislik cezası ile c-ezalandırılmasına;
Sanığın istinafta suçlu bulunarak mahkum edildiği 7. ve 10. davalardan mahkumiyet kaydedilmesine ve bu davalar altında, hapislik cezası çekildikten sonra başlamak üzere, Sanığın 5 yıl müddetle motorlu araç kullanmaktan men edilmesine, -
Hapislik cezasının mahkumiyet tarihinden itibaren başlamasına,
KARAR verilir.



Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç


25 Mayıs, 2017














54






Full & Egal Universal Law Academy