Yargıtay Ceza Dairesi Numara 65/2015 Dava No 21/2016 Karar Tarihi 29.11.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 65/2015 Dava No 21/2016 Karar Tarihi 29.11.2016
Numara: 65/2015
Dava No: 21/2016
Taraflar: KKTC Başsavcısı ie Bilay Çetereisi arasında
Konu: Gönülü ifade - Feri fail - Ceza takdiri - Emarelerin iadesi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 29.11.2016

-D.21/2016 Yargıtay/Ceza No: 65/2015
(Lefkoşa Ağır Ceza Güzelyurt Dava No:1/2015)


Yüksek Mahkeme Huzurunda.


Mahkeme Heyeti : Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu,Bertan Özerdağ



İstinaf eden : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame- eden)
ile

Aleyhine istinaf edilen : Bilay Çetereisi, Merkezi Cezaevi -
Lefkoşa.
(Sanık No.1) A r a s ı n d a


İstinaf eden namına: Savcı Aliye Özçınar
Aleyhine istinaf edilen namına : Av-ukat Menteş Aziz hazır.


Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıcı Melek Esendağlı ve Yargıç Alev Ulunay'ın, 1/2015 sayılı davada, 30.4.2015 tarihinde verdiği karara karşı,
Davayı İkame Eden tarafından yapılan istinaftır.-


---------------


K A R A R

Ahmet Kalkan: Huzurumuzdaki istinaf, İddia Makamı tarafından, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 1/2015 sayılı davada, 30/4/2015 tarihinde vermiş olduğu hükmüne karşı dosyalanmıştır.

İddia Makamı tarafından Sanık aleyhin-e 13 dava getirilmiştir.

İddianamede yer alan davalar sırasıyla ve özetle şöyledir:

Sanık, 1. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,282 ve 283. maddelerine aykırı olarak, 24.7.2014 tarihinde, Güzelyurt Mevlevi'de, Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat ile -birlikte, Gültekin Serinkan yönetimindeki ZFJ 735 plakalı aracın önünü DE 417 plakalı Ford Escort marka araçla kesip Gültekin Serinkan ve araçta bulunan Halil Ceyhan'a 2 adet 9mm çapındaki tabancayı doğrultup etkisiz hale getirerek 240 TL değerindeki Carlt-on marka bavul ile bavul içerisinde bulunan 3,000,000 TL nakit parayı sirkat etmekle,

2. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 317(d) maddelerine aykırı olarak, 24.7.2014 tarihinde Kalkanlı'da Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat ile kasten ve kanunsuz o-larak çakmak ile Kalkanlı Piknik Alanı içerisinde ormanı ateşleyerek yirmi iki adet çam fidanını yakmak ve 423,616 TL zarara sebebiyet vermekle,

3. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 317(c) maddelerine aykırı olarak, 2. davada belirtildiği şekilde,- büyümekte olan fidanları ateşe vermekle,

4. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,7/89,15/92,2/96 ve 1/2010 sayılı Yasalar ile tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasası'nın 2,4(1)(3)(A), 26. ve 27. maddelerine aykırı olarak, 1. davanın tafsilatında -belirtilen tarih, yer ve kişiler ile birlikte, kanunsuz olarak 9mm çapında 2 adet tabancayı tasarrufunda bulundurup taşımakla,

5. dava ile, 4. davada belirtilen tabancalardan (1) adedini kullanmakla,

6. dava ile, 5. dava belirtilen tabancaları tasarruf -etmekle,

7. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,55/88 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasası'nın 2,4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı olarak, 1. davada belirtilen tarih ve yerde, belirtilen kişilerle izinsiz şekilde 9mm çapında m-ermi bulundurup taşımakla,

8. dava ile, 7. dava belirtilen mermileri izinsiz şekilde bulundurmakla,

9. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 324(2) maddelerine aykırı 2. davada belirtilen 22 adet fidanı kasten yakıp 220 TL hasara sebebiyet vermekle-,

10. dava ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 91(C) maddelerine aykırı olarak, 1. davanın tafsilatında belirtildiği şekilde şiddet tehdidinde bulunmakla,

11. dava ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. ve 80. maddelerine aykırı olarak korkutmak amacı ile sil-ah taşımakla,

12. dava ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve Fasıl 60 Orman Yasası'nın 13(2)(a) maddelerine aykırı olarak, ateş yakmakla,

13. dava ile, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 374(h) maddelerine aykırı olarak havaya ateş etmekle,
itham edildi.

-
Sanık aleyhindeki davaları kabul etmedi.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, yapılan duruşma sonucunda, Sanığı aleyhindeki tüm davalardan beraat ettirdikten sonra, Fasıl 155 madde 85(4) altındaki yetkisini kullanarak, iddianameye 14,15,16 ve 17. davaları ekled-i ve Sanığı 14,15,16 ve 17. davalardan mahkum etti.

İddianameye eklenerek Sanığın mahkum edildiği davalar şöyledir:

14. dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 317(d) maddesine aykırı olarak, ormanı ateşe vermek;

15. dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 317(c) mad-desine aykırı olarak, çam fidanlarını ateşe vermek;

16. dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 324(2) maddesine aykırı olarak, yetiştirilmekte olan fidanı kasten yakmak;

17. dava, Fasıl 60 Orman Yasası'nın 13(2)(a) maddesine aykırı olarak, orman içinde ateş yak-ma.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, hafifletici sebepleri dikkate aldıktan sonra, Sanığa, 14. davadan 18 ay hapislik cezası verirken, diğer davalardan mahkumiyet kaydederek herhangi bir ceza vermedi.

İddia Makamı, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği ber-aat kararlarına ve 14,15,16 ve 17. davalardan verilen cezalara karşı istinaf dosyaladı.

Sanık, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı herhangi bir istinaf dosyalamadı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularına ve s-unulan şahadete göre, dava ile ilgili olgular özetle şöyledir:

24.7.2014 tarihinde, saat 09.00 civarında, Kooperatif Merkez Bankasının Güzelyurt Şubesinde görevli İddia Makamı Tanığı No.8 Dilek Yusufoğlu, Şubenin odacıları İddia Makamı Tanığı No.42 Gült-ekin Serinkan ve İddia Makamı Tanığı No.44 Halil Ceyhan'a 3,000,000 TL'lik bir çek verdi.

İddia Makamı Tanığı No.42 Gültekin Serinkan ve İddia Makamı Tanığı No.44 Halil Ceyhan bu çeki Kooperatif Merkez Bankasının Merkez Şubesine götürdü.

Merkez Şubede g-örevli İddia Makamı Tanığı No.48 Hasan Turan Özeroğlu, bu çekin yerine, Kooperatif Merkez Bankasına ait 3,000,000 TL'lik başka bir çek verdi.

Aynı tarihte bu çek, KKTC Merkez Bankasının ana veznesine, İddia Makamı Tanığı No.44 Halil Ceyhan tarafından ibr-az edildi.

Aynı tarihte saat 09.50'de, Kooperatif Merkez Bankası adına, Halil Ceyhan'a, İddia Makamı Tanığı No.21 İbrahim Topal tarafından 3,000,000 TL'lik ödeme yapıldı.

Konu paralar bir bavula konduktan sonra, İddia Makamı Tanığı No.42 Gültekin Serin-kan ve İddia Makamı Tanığı No.44 Halil Ceyhan, bavulu, bankaya ait ZFJ 735 plakalı aracın bagajına yerleştirdi.

Adı geçen Gültekin Serinkan ve Halil Ceyhan, ZFJ 735 plakalı araçla Lefkoşa'dan Güzelyurt'a hareket etti.

Saat 10.30 civarında Mevlevi köyü -Çemberine geldiklerinde, önleri lacivert renk Ford Escort marka bir araçla kesildi.

Banka görevlileri Gültekin Serinkan ve Halil Ceyhan kıyafeti askeri kamuflajlı, kar maskeli, eldivenli ve silahlı iki kişi tarafından araçtan indirildi.

Askeri kamuflajl-ı, kar maskeli kişiler banka görevlilerini tehdit edip, içlerinden bir tanesi tabanca ile bir el havaya ateş ettikten sonra, bagajında 3,000,000 TL bulunan ZFJ 735 plakalı aracı alarak, diğeri de lacivert Ford Escort araçla olay yerinden ayrıldılar.

24.7-.2014 tarihinde bu olaydan önce, Güzelyurt'tan Girne'ye gitmekte olan İddia Makamı Tanığı No.5 Mehmet Kemal Koçak, saat 07:10 civarlarında Kalkanlı Piknik Alanında duman gördü.

Arkadaşı olan itfaye görevlisi İddia Makamı Tanığı No.6 Mehmet Tanyel'i telef-onla aradı.

Olay yerine gidildiğinde, Kalkanlı toprağında 100 m2 alan içerisinde, çalılar ve ağaçların yandığı görüldü ve yangın söndürüldü.

Daha sonra yapılan tespitte 22 adet ağacın tanesi 10 TL'den toplamının 220 TL olduğu, ağaçlandırma ve araç gider-leri dahil, toplam zararın 423,616 TL olduğu belirlendi.

Meselenin Tahkikat Memuru İddia Makamı Tanığı No.35 Numan Örü, silahlı soygun bilgisini aldıktan sonra, bir ekiple olay mahalli olan Mevlevi Çemberine gitti.

Olay mahallinde asfalt yol içerisinde- bir adet 9mm çapında boş tabanca mermisi kovanı tespit edildi.

Polis aynı gün Bostancı'daki Zagaf Paketleme Evinin önünde, kuzey yönündeki bölgede, kamışlar içerisine girmiş vaziyette, ZFJ 735 plakalı Ford Focus araç ile üzerinde kartondan imal edilmiş -DC 991 yazılı plakaları bulunan, Ford Escort marka lacivert renk aracı boş olarak tespit etti.

Ford Escort marka aracın şasi numarasının SFAFXXDJAFSD09122, motor numarasının 09122 olduğu saptandı.

Motorlu Araçlar Mukayyitliğinden yapılan araştırmada, F-ord Escort marka aracın gerçek plakasının DE 417 olduğu ve Fatih Zengin adına kayıtlı olduğu belirlendi. Üzerinde karton plaka numarası DC 991 yazan ve olayda kullanılan aynı model ve marka aracın Hanifi Karaman adına kayıtlı olduğu tespit edildi.

Rıfat -Fırat'ın kullanımında bulunan, eşinin adına kayıtlı DT 574 plakalı Fiat Tipo marka beyaz renk aracın plakaları üzerindeki bant yapıştırıcı ile olayda kullanılan DC 991 yazılı karton plakaların Ford Escort'a yapıştırıldığı bant yapıştırıcıların aynı olduğu -saptandı.

Olayda kullanılan Ford Escort marka araçların camları siyah film kaplı idi. Sanığa ve ailesine ait ağılın yanındaki bahçede, aracın camlarının kaplamasında kullanılan filmlerden bulundu(Emare 23).

DC 991 plakasının ait olduğu araç, olay tarih-inde, Halil Tavukçuoğlu'na ait Haspolat'taki hurdalıkta bulunmaktaydı.

Olayda kullanılan DE 417 plakalı araç, 27.5.2014 tarihinde kendisini Onur Yalçın (011837) olarak tanıtan ve Girne Merit Hotel (0548-878 0208) yazılı kağıdı Tahir Kürdi'ye veren kişile-r tarafından satın alındı.

Araç alımında kullanılan ve görüşmelerin yapıldığı 05488780208 No.lu telefon, 23.5.2014 tarihinde aktif hale getirildi ve satışın yapıldığı 27.5.2014 tarihinden sonra kullanılmadı veya aktif olmadı.

30.7.2014 tarihinde Sanığı-n ve Abzer Fırat isimli kişinin evleri arandı.

Abzer Fırat'ın evinde bulunan 05338333063 No.lu telefon hattı ile olayda kullanılan Ford Escort marka aracın alımında kullanılan 05488780208 No.lu hattın bölgesel bilgilerinin uyum içinde olduğu saptandı.

-30.7.2014 tarihinde Sanığın evinde yapılan aramada kazma, kürek ve bir adet balyoz yanında bir adet cam kaplama filmi, bir adet koli bandı, ağıl önündeki su deposu içerisinde bir adet kısmen yanık kamuflaj tişört, aynı depo önünde bir adet yanık kamuflaj k-ıyafet parçası bulunarak alındı.

Rıfat Fırat, 27.7.2014 tarihinde saat 23.58'de, Ercan Hava Limanına giderek Pegasus Hava Yollarından kesmiş olduğu biletle Antalya'ya uçtu.

Mustafa Çetereisi, babası Hasan Çetereisi ile birlikte, 29.7.2014 tarihinde saa-t 07.27'de sadece gidiş olarak kesilmiş biletle Türkiye'ye uçtu.

Mustafa Çetereisi ve babası Hasan Çetereisi, biletleri 28.7.2014 tarihinde Alsakal Şirketinden aldılar.

Sanığın evinin aranması sırasında, yukarıdakilere ilaveten: Sony marka ses dinleme ci-hazı, Samsung GT 19500 model cep telefonu, içerisindeki 05338652285 No.lu SİM kartı, bir çift siyah renk eldiven, bir çift lacivert renk yün eldiven, 14 adet doktor eldiveni, bir adet Ray-Ban marka güneş gözlüğü ve deri kılıf, ayrıca Polis Subayı olan Must-afa Çetereisi'ne zimmetli Zigana marka (T 0620 05 E 24 011) No.lu 9mm çapında tabanca, iki adet şarjör ve 14 adet 9mm çapında mermi bulunarak teslim alındı.

Tahkikat Memuru Numan Örü, Sanığa olay günü giymekte olduğu elbiselerin nerede olduğunu sorması ü-zerine, "gözlük Polisin bulduğu Ray-Ban'dır, elbiseler evdedir abi" diye cevap verdi.

Sanık 30.7.2014 tarihinde Değirmenlik Karakoluna götürülerek sorgulandı.

Polis Müdür Muavini Mahmut Barış Sel nezaretinde, P.Ç.Soner Koralp tarafından sorgulanan Sanık-, P.Ç. Soner Koralp'a hitaben "Çavuşum sana bildiklerimi anlatayım ben soygun yaptıklarını sonradan öğrendim, bana dediklerini yaptım" demesi ve gönüllü bir ifade vermek istemesi üzerine 08:56-12:15 saatleri arasında ifadesi alındı.

Savunma Avukatı bu if-adenin ibrazına ifadenin gönüllü olmadığı gerekçesi ile itiraz etti.

Yapılan duruşma içinde duruşma sonucunda, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi ifadenin gönüllü olmadığına karar verdi ve ibrazına izin vermedi.

Aynı tarihte Tahkikat Memuru Müfettiş Numan Örü-, Sanığın kendisine, "abi ilk ifademde yangını yazdırmamıştım, onu da anlatmak isterim" diyerek gönüllü bir ifade vermek istediğini söylemesi üzerine, ifadesi, 30.7.2014 tarihinde saat 23.05-23.55 saatleri arasında Tahkikat Memuru ve İddia Makamı Tanığı No-.35 Müfettiş Numan Örü tarafından alındı.

Savunma Avukatı, bu ifadenin ibrazına da itiraz etti.

Yapılan duruşma içinde duruşma sonucunda Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi ifadenin gönüllü olduğuna karar verdi ve Emare No.128 olarak ibrazına izin verdi.

Orm-anın ateşe verilme saati, "saat 06.30-07.00 arası" olarak belirlendi(Mavi 145).

Yapılan tespitlere göre, Lefkoşa istikametinden Mevlevi Çemberine olan görüş mesafesinin 1100 metre olduğu tespit edildikten sonra, Mevlevi Çemberinden Güzelyurt Çemberine ola-n mesafenin 3600 metre, Mevlevi Çemberinden Bostancı'daki Zagaf Paketleme Evi altındaki kamışlık alana olan mesafenin 7600 metre, Sanığın ailesine ait ağıl ile aynı kamışlığa olan mesafenin 4400 metre, ağıl ile Sanığın ailesine ait evin arasındaki mesafeni-n 400 metre, Sanığın ailesine ait ev ile yangın yeri arasının 15400 metre, Mevlevi Çemberi ile yangın yerine olan mesafenin ise, 1400 metre olduğu belirlendi.

31.7.2014 tarihinde Sanık, Polise olay sırasında takip ettiği güzergahı gösterdi(Mavi 549).

Ta-hkikat Memuru tarafından kendisine gösterilen çakmağın yangında kullanılıp kullanılmadığı sorusu yöneltildiğinde Sanık, "olabilir" yanıtını verdi.

5.8.2014 tarihinde İddia Makamı Tanığı No. 52 Ramazan Aliş isimli kişinin göstermesi üzerine Güzelyurt Akden-iz Köyü arasındaki eski toprak yolda Biren Sera Tarım'ın kuzeyindeki narenciye bahçesinde, turunç ağacının köküne saklanmış olan Paşa Casino yazılı poşet içerisindeki paralar bulunarak zaptedildi.

Aynı gün Güneşköy'de İddia Makamı Tanığı No.53 Mahmut Fır-at'ın sorgulanması üzerine Güneşköy'de Mehmet Güven'e ait narenciye bahçesinde, Mahmut Fırat'ın göstermesi üzerine çam ağacı kökünde bir adet beze sarılı torba içerisinde, 7 paket halinde paralar bulunup alındı.

Bulunan para miktarının toplamı 769,500 TL-'dir. Bu paraların KKTC Merkez bankası ambalajı içerisinde sarılı, soyguna konu paralar olduğu belirlendi.

Huzurundaki şahadeti ve olguları değerlendiren Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, soygunun bilinmeyen kişiler tarafından işlendiği ve Sanığı mahkum etmek- için yeterli şahadet olmadığı sonucuna ulaştıktan sonra, Sanığı daha önce belirttiğimiz gibi sadece kasten orman yakmaktan suçlu buldu ve 18 ay hapislik cezasına çarptırarak benzeri suçlardan mahkumiyet kaydetti. Sanık soygun ve soyguna bağlı eylemlerde-n beraat etti.






İSTİNAF SEBEPLERİ:

İddia Makamı dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde 34 istinaf sebebi ileri sürmüş olmasına rağmen, bunları 4 ana başlık altında toplamak mümkündür. Buna göre:

1. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın
- Değirmenlik Polis Karakolunda temin edilen 30.7.2014
tarihli ifadesini gönüllü bir ifade olarak kabul
etmemek ve ibrazına izin vermemekle hata etti.
2. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığı
aleyhindeki 1'den 13'e -kadar sıralı davalardan mahkum
etmeyip beraat ettirmekle hata etti.
3. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığı mahkum
ettiği 14.davada verdiği 18 ay hapislik cezası,
Yargıtayın müdahalesini gerektirecek kadar düşük v-e
aşikar surette az bir cezadır.
4. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Polisin
tasarrufunda muhafaza edilen emare paralar ve boş
kovan ile ilgili herhangi bir emir vermemekle hatalı
hareket etti.


TARAFLARIN -İDDİA VE ARGÜMANLARI:

İddia Makamının istinaf duruşmasında ileri sürdüğü iddialarını ana hatları ile şöyle özetleyebiliriz:

Sanığın mahkumiyeti Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında talep edilmektedir. Soygun suçunu bizzat işleyen (2) kişi hal-en yurt dışında bulunmaktadır. Sanığın bu suça iştirakinin, ormanı ateşe vermesi ve bu şekilde soygunun daha kolay işlenebilmesini sağlama ve Polisi farklı şekilde yönlendirme maksatlı olmasının yanı sıra Sanık, soygun yapanlara katılarak, 20. maddenin koş-ullarını yerine getirmiştir. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi bu hususta serdedilen şahadeti değerlendirmedi.

Sanık, 30.7.2014 tarihinde tespit edildi. Tespit edilme sebebi, olayda kullanılan aracın terkedildiği mahalde, Sanığın annesi adına kayıtlı olup kend-i kullanımındaki 05338652285 No.lu cep telefonu ile İnternete girip, telefonla görüşmesidir.

Bu tespitten sonra, Sanığın ailesi ile birlikte oturduğu evi, arama emri ile aranmıştır. Bu aramada cep telefonu bulundu ve sorgulamak maksadıyla tutuklanmadan D-eğirmenlik Polis Karakoluna götürüldü.

Sanık orada bir gönüllü ifade verdi. Alt Mahkeme, Sanık Avukatlarının iddialarını reddetmekle birlikte yorum yaparak, Sanığın evinden uzak bir yer olan, Değirmenlik Karakoluna götürülmesinin baskı olduğuna karar ver-di ve konu ifadenin ibrazına izin vermedi. Alt Mahkeme, savunma iddialarının dışına çıkarak, yorum ile bu ifadenin ibrazına izin vermemesi hatalıdır.

Polisin suçla alakalı olabilecek veya suç hakkında bilgisi olan kişileri sorgulama hakkı Yargıç kurallar-ından ve Fasıl 155 madde 5'ten kaynaklanmaktadır. Polis Sanığı sorgulama hakkını kullandı, Sanık ifade vermek istediğinde itham edilerek kendisine ihtarda bulunuldu, Sanık herhangi bir şekilde avukat talep etmedi; bu nedenle, ifadenin gönüllü olduğuna kara-r verilmeliydi.

Sanığın, Değirmenlik Karakoluna götürülmesinin nedeni
onu, orada olmayan avukatından uzaklaştırmak için değil, mesele ile ilgili Meriç Karakoluna götürülen Abzer Fırat ile yakın olmasıydı. Defalarca birlikte remand'a çıkarıldılar. Alt M-ahkeme Sanığın Değirmenlik Karakoluna götürülmesini bir baskı unsuru olarak değerlendirmekle hata etti.

Yargıtay gönüllü ifadeyi geçerli delil olarak kabul etmese bile, Alt Mahkeme Sanığın sözlü itiraflarını kabul etti. Sanık sözlü itiraflarında her şey-i anlattı.

Sanık, güzergahları sözlü olarak anlattı ve Tipo marka arabanın plakasını söktükten sonra, Mustafa Çetereisi ile Rıfat Fırat'ın soygunu yapmalarını Bostancı'da bekledi. Tipo'nun plakalarında bulunan yapıştırıcı ile soygunda kullanılan Ford Es-cort marka aracın sahte plakalarındaki yapıştırıcının aynı olduğu ispatlandı.

Alt Mahkeme soygun konusunda bulgu yaptıktan sonra, ormanı yaktığı, Tipo aracı kullandığı, Ford Escort marka aracın olduğu yere gittiği kendi sözlü itirafları ile ispatlanan ve- sözlü itiraflarında söyledikleri çevre şahadetle ortaya konan Sanığı aleyhindeki soygun suçundan mahkum etmesi gerekirdi.

Alt Mahkeme kararında, İddia Makamının üç nokta üzerinde durduğundan söz etti. Bunlardan bir tanesi, telefon dökümlerinin önemine i-lişkindir. Alt Mahkeme kararında, Sanığın olay günü kullandığını iddia ettiği telefonu 05488779596 olarak belirledi. Halbuki Sanığın kullandığı iddia edilen sahte telefon 05488779793'dür. Bu telefondaki saatler ve güzergah, Sanığın söyledikleri ile örtüşme-ktedir. Alt Mahkeme, Sanığın Tipo içerisinde oturduğunu gören tanıkları hiç dikkate almadı.

Alt Mahkeme İddia Makamı Tanığı Gülten Akın'ın şahadetini dikkate almamakla hata etti. Bu Tanığın şahadeti ile Ford Escort marka aracın ağılda örtülü olduğu ispat-lanmıştır. Alt Mahkeme istintaka dahi tabi tutulmayan bu Tanığın şahadetini yaşlılık nedeniyle güvenilmez bulması hatalıdır.

Alt Mahkeme huzuruna celbedilen tüm şahadet, Sanığın aleyhindeki tüm suçlardan mahkum olmasını gerektirecek nitelikte olmasına ra-ğmen, Mahkeme tarafından bunlara değer verilmedi.

Alt Mahkemenin orman yakma suçu ile ilgili takdir ettiği ceza alenen azdır. İddia Makamı, basit bir orman yakma davasına dönüştürülen bu meselede, esas taleplerinin Sanığın iddianamedeki şekliyle mahkum e-dilmesinin olduğunu ileri sürmüş ve kesilen cezanın suçların vahameti ile orantılı olmadığını söylemiştir.

Son olarak, Alt Mahkemenin soygundan sonra bulunan paraları mal sahibine iade etmesi gerekirdi. Bunun dışında açılacak başka davalara konu olacağı- için, bulunan boş kovanın da balistiğe iadesine emir verilmesi gerekirdi.

İddia Makamından sonra söz alana Sanık Avukatının iddiaları özetle şöyledir: Sanığın, Ceza Yasası'nın 20. ve 21. maddeleri kapsamında suçlu bulunması olanaklı değildir. Çünkü Sanı-k, ne soyguna katıldı ne de yardım etti. Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararında hata yoktur. Kaldı ki 21. madde altında suçlama getirilmedi.

İddia Makamı, ateşli silah, tabanca taşıma suçlarını ispat edemedi, istinafta bu suçlar üzerinde durmadı.

Aram-a emri verildiğinde bunun prosedürel anlamı "evi aransın ve en yakın mahkeme huzuruna çıkarılsın"dır. Oysa Sanığı, evi arandıktan sonra Değirmenlik gibi uzak bir yere götürdüler. İddia Makamının "Sanık tutuklu değildi" açıklamalarının bir anlamı yoktur. Çü-nkü, Sanık serbest değildi ve istediği yere gidemezdi. Bir sanığın gezdirilip ondan gönüllü ifade temin edilmesi baskıdır; bu anlamda Ağır Ceza Mahkemesi doğru yapmıştır.

Ağır Ceza Mahkemesi, Tanık Gülten Akın'ın şahadetine itibar etmemekle hata etmedi. -

Mevcut olgular ile Ağır Ceza Mahkemesinin kararında hata olmadığını iddia eden Sanık Avukatı istinafın reddini talep etti.


İNCELEME:

İstinaf sebeplerini teker teker incelemeye başlamadan önce, bazı hususları meselenin özelliği bakımından belirtme-miz gerekmektedir.

Bu meselede Sanık, iddianamedeki suçlar bakımından Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında suç ortağı olarak itham edilmektedir. İddianamedeki suçların tafsilatında yer alan ve Sanığın suç ortakları olduğu iddia edilen Mustafa Çe-tereisi ile Rıfat Fırat henüz yargılanmadılar. Ceza yargılamasında suçu fiilen işleyenler yargılanmadan, suça 20. madde altında katılanları yargılamanın İddia Makamı bakımından bazı güçlükler yaratacağı aşikardır. Ancak İddia Makamı davayı ikame ettiğine g-öre, bu durumu dikkate aldığı kabul edilmelidir. Neticede soygunu fiilen işlediği iddia edilen kişilerin isimleri iddianamede yer alsa bile, henüz sanık veya mahkum olmadıklarından iddianamedeki isnat onlar bakımından iddiadan öteye gidemez.

Birleştiril-miş Yargıtay/Ceza 21 ve 27/2005 D.4/2006'da serdedilen prensipler, Ceza Yasası'nın 20. maddesi kapsamında suç ortağı olanların ayrı bir iddianame ile itham edilip yargılanabilmelerine olanak tanımaktadır. Bu hususta, Sanık bakımından huzurumuzda herhangi b-ir hukuki sorun bulunmamaktadır. Buradaki sorun, ithamnamede asli fail oldukları iddia edilen kişilerin henüz yargılanmamış olmalarıdır.

Buna göre, istinafı karara bağlarken, şahadet ve emareleri sadece Sanık bakımından değerlendirecek, herhangi bir şek-ilde konu şahısları mahkum eder nitelikte bir sonuca ulaşmaktan kaçınacağız.

Bu hususu belirttikten sonra şimdi istinaf sebeplerini sırasıyla incelememiz gerekmektedir.

Buna göre:

1. Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın,
Değirmenlik- Polis Karakolunda temin edilen, 30.7.2014
tarihli ifadesini, gönüllü bir ifade olarak kabul
etmemek ve ibrazına izin vermemekle hata etti.

Duruşma tutanaklarından görüleceği üzere, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 20.2.2015 tarihli otu-rumunda, İddia Makamının Tanığı No.26 P.Ç.Soner Koralp şahadetinde, 30.7.2014 tarihinde görevde olduğu bir sırada, 24.7.2014 tarihinde Mevlevi'de meydana gelen ve Müfettiş Numan Örü'nün tahkikatını yürüttüğü silahlı soygun meselesiyle ilgili olarak olaya -methaldar olabileceği tespit edilen Sanığı, Değirmenlik Polis Karakolunda Polis Müdür Muavini Mahmut Barış Sel nezaretinde kendini tanıtarak sorguladığını, sorgulama sırasında Sanığın kendine "Çavuşum sana bildiklerimi anlatayım. Ben soygun yaptıklarını so-nradan öğrendim. Bana dediklerini yaptım" dediğini, bunun üzerine Sanığa hemen ihtarda bulunduğunu, Sanığın ihtara cevaben "anlatacağım abi" demesi üzerine, 08.56 - 12.15 saatleri arasında ihtar tahtında usulüne uygun olarak gönüllü ifadesini temin ettiğin-i söylemesi ve Sanığın ifadesini ibraz etmek istemesi üzerine Sanık Avukatı konu ifadenin ibrazına itiraz etmiştir (Mavi 232).

Sanık Avukatı itirazını sunarken, Sanık tarafından yapıldığı iddia olunan gönüllü ifadenin, hakim kaidelerine uygun olarak alın-madığını, tehdit, işkence, vaat sonucu hazırlanarak Sanığa imzalatıldığını, ifadenin hangi karakolda ve hangi ilçede alındığının belirsiz olduğunu, 30.7.2014 tarihinde saat 08.50'de başlayıp 12.15'te tamamlandığı şeklinde ifade edilen saatlerin uydurma old-uğunu ve sonradan konduğunu ve yazıldığını ve işkence altında imzalatıldığını iddia ederek, itirazının ayrıntılarını Mahkemeye sunmuştur (Mavi 233).

Tümünü buraya aktarmadığımız itiraz, duruşmada, yukarıdaki ana başlıklar altında ayrıntılınarak izah edil-miş, ancak Sanık Avukatı itirazında, Sanığın Değirmenlik Karakoluna Avukatlarından saklamak, uzaklaştırmak veya hukuki yardımdan mahkum bırakmak maksadıyla götürüldüğü iddiasında bulunmamıştır.

İfadenin gönüllü olup olmadığını tespit için yapılan duruşma- içinde duruşmada Sanık Avukatı, İddia Makamının celbettiği (10) tanığa bu yönde soru sormamış, iddia koymamış; sadece baskı, dayak ve diğer iddialar üzerinde durmuştur.

Daha sonra savunma maksatları bakımından yerinden beyanda bulunan Sanık, Avukatında-n mahrum kalarak ifade verdiğini iddia etmedi, sadece kendisine baskı yapıldığını, dövüldüğünü ve ifadenin işkence ile alındığını ileri sürdü.

Sanık Avukatı, Sanığın Mahkemeye beyanından sonra, Avukat Tekin Söylemez'i tanık olarak dinletti. Savunma Tanığ-ı olarak şahadet veren Avukat Söylemez, Sanığı tutuklandıktan sonra aradığını, Polisin Sanığı gizlediğini ve tüm aramalarına rağmen Sanığı bulamadığını, kayıp ilanı vermeye hazırlanırken, öğleden sonra saat 04.30 - 05.00 civarlarında Sanığın Güzelyurt'a ge-tirildiğini öğrendiğini söylemiştir.

Sanığın daha sonra celbettiği tanıklar Sanığa yapılan baskı ve tehdit üzerinde durarak, bu yönde şahadet vermişlerdir.

Tarafların iddialarını, sunulan şahadet ve emareleri değerlendiren Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, -Sanığın evinde yapılan aramalar sırasında Değirmenlik Karakoluna götürüldüğünü, Değirmenlik Karakolunda öğle saatlerine kadar tutulduğu esnada tutuklu olmadığı sonucuna vardıktan sonra (Mavi 390) Sanığın sorgulamasının Güzelyurt Polis Karakolunda yapılması-nın daha doğru bir yaklaşım olduğunu (Mavi 391), Polisin, Sanığın Avukatına bilgi vermemesinin bir sonucu olarak Sanığın verdiği ifadenin gönüllü olduğunun kabul edilmesinin adaletsizlik olacağını (Mavi 392), sabaha karşı Güneşköy'deki evinin aranmasını m-üteakip, evinden uzak olan Değirmenlik Karakoluna götürülmesinin, avukat yardımından faydalanmasının engellenmesi ile karakolda hazır bulunan kalabalık polis memuru sayısının tutuklu olmayan Sanık üzerinde baskı yaratan bir ortam oluşturduğunu belirterek, -Sanığın yerinden yaptığı beyanında söylediği "eğer anlatmazsan öbür arkadaşlar seni alacak, bu da senin için hiç iyi olmayacak" sözlerinden sonra, içerisinde bulunduğu ortamın üzerinde yarattığı baskı ile ifadeyi imzaladığı sonucuna varmış (Mavi 393) ve S-anığın şiddet ve tehdit iddialarını reddettikten sonra, baskı altında verildiğine inandığı ifadenin ibrazına izin vermediğini ifade etmiştir.

Huzurumuzdaki istinafa bağlı olarak, duruşma içinde duruşmada varılan bulguların doğruluğunu değerlendirebilmek -için bazı prensiplere kararda yer vermemiz gerekecektir.

Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 5. maddesi, her soruşturma memuruna, soruşturmakta olduğu suçun vakıalarını bildiğini tahmin ettiği herhangi bir kişinin, böyle bir suç hakkında sorgusunu yapmak ve -ifadesini almak gayesi ile mezkûr şahsa uygun soruları sorabilme yetkisini vermektedir.

Bu madde altında ifadesine başvurulacak kişinin ille de zanlı olması gerekmemektedir. Tanıklar da bu kapsam altındadır. Yasanın 5(1) maddesi aynen şöyledir(Türkçe te-rcüme):

5 (1) Her soruşturma memurunun soruşturmakta olduğu suçun
olgu ve koşulları hakkında herhangi bir kişinin
bilgisi bulunduğunu farzetmesi için kişinin, o suç
ile ilgili olarak soruşturma memurunca sorguya
- çekilmesi ve kendisinden ifade alınması için
soruşturma memurunun makul olarak göstereceği
belirli bir yerde belirli bir saatte bulunmasını
isteyebilir.


Maddenin içeriğinden görülebileceği gibi, bilgisine başvuru-lacak veya sorguya çekilecek kişinin makul olarak gösterilecek yerde hazır bulunması öngörülmekte, sorgunun yapılacağı yer ile ilgili bir "makûliyet" faktörü aranmaktadır.

Aynı maddede, tahkikat memurunun icabetine uymamanın suç olduğu düzenlenmiştir(Mad-de 5(4)).

Ceza Usul Yasası'nın 4. maddesi ise, herhangi bir polis memurunun işlenen bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapabileceğini düzenlemiştir.

Ceza Usul Yasası'nın, kovuşturmadan önce suçlarla ilgili soruşturma ve öteki işlemleri düzenleyen İki-nci Kısmında, 5. madde dışında, huzurumuzdaki hukuki sorun bakımından önem arz edecek bir diğer düzenleme 8. maddede yer almaktadır. Bu madde Yargıç Kurallarının uygulanmasını düzenlemektedir. Bu maddenin sonucuna göre, İngiltere'de 1964 yılında yapılan ta-dilattan önce geçerli olan Yargıç Kurallarının halen geçerli olduğu Yargıtay kararları ile sabittir(Bkz.Ceza/İstinaf 9/72, 5/74 Hüseyin Mani ile Başsavcılık davası, Ceza/İstinaf 5/74 Ziya Ahmet v Başsavcılık davası).

Bu çerçevede, Ceza Usul Yasası'nın 5-. maddesinin 8. madde ile birlikte anlamını izah etmek için, Andreas Azinas and Another v Police 1981 CLR davasına atıfta bulunuruz. Konu kararda şöyle denmektedir:

-"There are other indications in the rules that is the
right way for them to be construed. The rules
contemplate three stages in the investigations leading
up to somebody being brought before a court for a
criminal offence. The f-irst is the gathering of
information and that can be gathered from anybody,
including persons in custody provided they have not been
charged. At the gathering of information stage no
caution of any kind need be administered. The- final
stage, the one contemplate by rule III of the judge's
Rules, is when the police officer has got enough
evidence to prefer a charge. That is clear from the
introduction to the Judge's Rules which set out the
prin-ciple. But police officer when carrying out an
investigation meets a stage in between the more ,
gathering of information and the getting of enough
evidence to prefer the charge. He reaches a stage where
he has got the beginn-ings of evidence. It is at a stage
that he must caution.


-Bu alıntıya göre, bir suç için sürdürülen tahkikatın, kişiler mahkemeye getirilene kadar 3 aşaması olduğu kabul edilmelidir. Şöyle ki:


Bilgi toplamak. Polis böyle bir bilgiyi henüz suçlama (charged) getirilmemiş tutuklu kişiler dahil
herkesten alab-ilir.
2. Bilgi toplama aşamasında herhangi bir ihtarda bulunmak
gerekmemektedir.
3. Bir polis, suçlama için yeterince bilgi ve şahadet
temin ettiği anda Yargıç Kuralı III'ü dikkate alarak,
derhal yasal ihtarda bulunma-lıdır.

Ceza Usul Yasası'nın 5. maddesinin kapsamını belirleyen ve bizim de benimsediğimiz bu prensipler çerçevesinde, Sanığın Güzelyurt'tan Değirmenlik Karakoluna getirilmesinin, Sanığın verdiği ifadeye olan etkisini incelemeden önce, gönüllü ifadeler il-e ilgili bazı hususları incelemeye devam etmeyi uygun gördük.

Bir sanık tarafından gönüllü olarak verilen bir ifade, itiraf veya ikrar içermesi halinde, böyle bir ifadenin gönüllü olarak yapıldığının kanıtlanması, böyle bir ifadenin sanık aleyhine kullan-ılması için yeterlidir.
-
-Özellikle suça bağlayıcı nitelikteki beyanlar itiraf veya ikrar sayılacağından, bu beyanların herhangi bir baskı, vaat veya tehditten ari olarak temini gerekmektedir. Bu hususta Archbold's 33. baskı, sayfa 408, paragaraf 672'de yer alan "confessions must b-e voluntary" kenar başlığı altında ifade edilenlere atıfta bulunuruz.

Yüksek Mahkeme, Ceza/İstinaf 5/74 sayılı Ziya Ahmet v Başsavcılık davasındaki kararında, tüm içtihatlarımızda benimsenen prensibi şöyle ifade etmiştir:

"Herhangi bir ifadenin şahadet- olarak mahkeme tarafından
kabul edilmesi için böyle bir ifadenin ifadeyi veren şahıs tarafından gönüllü olarak, yetki sahibi bir şahıs tarafından herhangi bir yardım vaadi yapılmadan veya böyle bir ifadenin verilmesini teşvik için yetki sahibi herhangi -bir şahıs tarafından herhangi bir baskı veya korku kullanılmadan yapılması gerekir."


Bir ifadenin baskı, vaat ve şiddet altında verildiği iddia edildiğinde, böyle bir ifadenin reddi veya kabulü için mahkemenin uygulaması gereken test ne olacaktır?

Arch-bold 33. baskı, sayfa 413, paragraf 679'da şöyle denmektedir:

"Test of admissibility of confession. The only questions
to be considered in deciding whether a confession is or
is not admissible are:
Was any promise of favour or menace or undue terr-or made use of, or induce the prisoner to confess?
If so, was the prisoner induced by such promise or menace etc, to make the confession sought to be given in evidence?
If answer to both these questions be in the affirmative, the confession will be in the -affirmative, the confession will be inadmissible."


Bu alıntıdan görülebileceği gibi bir itirafın, beyanın kabul edilebilir o-lup olmadığına karar verilirken aşağıdaki sorulara cevap verilmesi gerekmektedir:

Sanık böyle bir itirafı veya ikrarı herhangi bir menfaat veya avantaj sağlama sözü karşılığında veya tehdit veya şiddet altında mı yapmıştır?
Bu şekilde alınan bir ifade, s-anık aleyhine şahadet olarak verilmek mi istenmektedir?

Eğer her iki sorunun cevabı müspet ise böyle bir ifade kabul edilmez.

Bir ifadenin gönüllü olup olmadığı ile ilgili ispat yükümlülüğünün iddia makamında olduğunu ve sanığın ifadeyi gönüllü vermedi-ğini ispat etme yükümlülüğü olmadığını hatırda tutarak, bu safhada mahkemenin bir ifadenin gönüllü olup olmadığı ile ilgili takdir hakkını kullanırken, neleri gözetmesi gerektiği üzerinde kısaca durmamız gerekmektedir. Birçok kararımıza kaynak olan ve bizl-eri de bağlayıcı olan 1960 yılındaki prensiplere değinen Azinas davasının kararının 61. sayfasında belirtilenleri iktibas etmeyi uygun gördük.

İlgili kararda şöyle denmektedir:

"There is no doubt from the authorities that trial Courts in exercising the-ir discretionary power have to take into consideration the consequences of the breach the extent and the length and whether the violation turns on typical subjects. In Michael Antoniou Petri v The Police, Vassiliades P. in dealing with exercise of discreti-onary power with regard to the statements obtained by police has quoted a passage from Lord Devlin from his text book, "The Criminal Prosecution in England (1960) at pp 38-39.

The essence of the thing is that a Judge must be satisfied that some fair or u-nfair oppressive use has been made of police power. if he is no satisfied, he will reject the evidence notwithstanding that there is no rule which specifically prohibits it, if he is not so satisfied he will admit the evidence even though there may have be-en some technical breach of one of the rules. It must never be forgotten that the judges rules were made for the quidance of the police and not for the circumscription of the judici-al power."


Bu alıntıdan çıkarılacak sonuca göre, mahkemeler takdir yetkilerini kullanırken, ihlalin sonuçlarını, derecesini, uzunluğunu ve şiddetin karakteristik yapısını göz önünde bulundurmalıdırlar. Temel olan yargıcın, polisin yetkisini kullanırken- baskıcı, zalimce davranıp davranmadığını tespit etmesidir. Eğer yargıç böyle bir kanaate varırsa özel olarak yasaklayan bir kural olmamasına rağmen, ifadeyi kabul etmeyecektir. Yok eğer ihlalin teknik bir ihlal olduğu veya sanığa adaletsizlik yaratmadığı -kanaatine varırsa ifadeyi ihlale rağmen kabul edebilecektir. Unutulmaması gereken Yargıç Kurallarının polislerin rehberi olduğu, adli yetkinin sınırlarını çizmediğidir.


Mahkemelerimiz tarafından benimsenen bu ilkelere göre, gönüllü ifade, sanığın serbes-t iradesi ile yapılmalıdır. Böyle bir ifade çoğu zaman, sanığın doğruyu söyleme isteğinden gelen, suçunu itiraf edip rahatlamasının bir ürünü olmalıdır. Bu nedenle herhangi bir söz veya tehdit, baskı ve kötü muamele ürünü ifade kusurlu bir ifade olup kabul- edilmemesi gerekmektedir.

Aynı prensiplerin benimsendiği ve Kıbrıslı bir Türkün yargılandığı Police v. Mustafa İbrahim (1972)davasında belirtilen ve tarafımızdan da benimsenen prensipleri kararımıza iktibas etmeyi gerekli gördük.

Konu kararda şöyle de-nmiştir:

"The courts have shown great concern and have been extremely vigilant in watching police tactics when taking a statement confession from accused persons.
It is well to known, from long experience in trying issues with regard to the voluntarines-s of confessions, that the police some times is showing extreme zeal in the detection of crime. The zeal some times leads them to objectionable methods in taking statements from accused persons. In the cases the courts have been proved to be the guardian o-f the liberty of the subject and watch his human virtue with extreme interest and care. Judges have been zealous too in watching the liberty,honour and integrity of the citizens." (JSCS, 1972,sayfa 713-714)


-Bu alıntıya göre, mahkemeler itiraf içeren sanık beyanlarını kabul ederken polis taktiklerine karşı uyanık hareket etmelidir. Bilindiği gibi polis bazen suçluyu tespit ederken aşırı gayret göstermekte, bu azim içerisinde itiraza konu olabilecek metotlara b-aşvurarak sanıklardan ifade aldığı uzun deneyimler neticesi ortaya çıkmıştır. Böyle durumlarda mahkemeler hürriyetlerin koruyucusu ve hakların teminatı olduklarını göstermelidir. Yargıçlar, yurttaşların hürriyet, onur ve ahlakının gözetilmesinde aşırı hass-as olmalıdır.

Bu prensipler, KKTC Mahkemeleri bakımından da aynen geçerlidir.

Bu prensipleri benimserken, suçların ortaya çıkarılmasındaki kamu menfaatinin göz ardı edilip, her itirazın suçtan kurtuluş yolu olarak kullanılmasına izin verilmemeli, bu kon-uda son derece dikkatli davranılmalıdır. 1972 yılında Mağusa Kaza Mahkemesinde görülen başka bir Kıbrıslı Türkün davasında Yargıç Pikis bu konuda şöyle demiştir "The innocent must be protected; but no avenues will be provided for the escape of guilty." (Ma-sumiyet ilkesi mutlaka korunmalı ama bu, suçlunun kaçış yolu olarak kullanılmamalıdır.)(Dava No.4087/1972 Rv.Cahit Süleyman davası).

Belirtilenlerin sentezi; hangi safhada karar verecekse versin, mahkemenin, delilleri, şahadeti ve sanıkların davranışları-nı iyi ve dikkatli bir şekilde değerlendirmesi gerektiği ve huzurundaki olguların makul ve doğru sonuçlarını kararına yansıtması mükellefiyeti olduğudur.

İfadelerin şahadet olarak ibrazına yapılan itirazlarda belirtmek istediğimiz bir diğer husus, iddia -makamının yapılan itirazları bilmesi ve cevap verebilmesi için itirazın açık ve ayrıntılı yapılması gerektiğidir. Yargıtay/Ceza 52/1983 (D.2/1984) sayılı (Hasan Aydınlı ile Başsavcılık) davasında bu husus şöyle izah edilmiştir:

"Yapılan duruşma içinde du-ruşmada bir sanığa sadece vaat veya baskı yapıldığının iddia edilmesi kafi değildir. Yapıldığı iddia edilen baskı ve vaatlerin nevinin iddia makamı şahit veya şahitlerine açıkça sorulması ve söylenmesi gerekir ki bu şahitler bu iddialara karşı cevap verebi-lsinler."

Huzurumuzdaki istinaf bakımından son olarak Bidayet Mahkemesinin de kararında atıfta bulunduğu Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 68-73/2010 (D.1/2012) sayılı Emin Özbeyit ve diğerleri ile KKTC Başsavcısı davasının kararında gönüllü ifadelerin kabul-ü ve reddi ile ilgili belirtilen prensiplere değineceğiz.

Mezkur davanın çoğunluk kararında, sanıkların, avukatlarının hukuki yardımından yararlandırılmaları ile ilgili önemli prensipler açıklanmıştır. Bu prensipleri aynen benimsediğimizi öncelikle belir-tiriz. Mezkûr karara istinaden, her davanın kendi olguları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemenin bir ifadeyi gönüllü olarak kabul etmesinin kendi takdir hakkı çerçevesinde olduğunu, bir ifade gönüllü kabul edilse bile bazı şüpheli koşullar-ın oluşması halinde o ifadeye değer verilmeyebileceğini belirtmek isteriz.

Konu kararda Yargıtayın çoğunluk kararı, Sanıkların Zanlı ve tutuklu oldukları aşamada gönüllü ifade verdikleri tarihe kadar Avukatları tarafından temsil edildiklerini, remand du-ruşmalarında aynı halin devam ettiğini belirtmiş ancak ifade verirken Avukatlarının bulunmamasını Common Law kurallarını da dikkate alarak bunu adaletsizlik olarak kabul etmiş ve geçerli şahadet niteliği olsa bile dikkate almamıştır.

Yine aynı kararda, A-nayasa'nın 16. maddesinin 4. ve 5. fıkraları esas alınarak, sanıkların tutuklandıklarının yakınlarına en erken bir zamanda bildirilmesi ve yakınlarının veya kendilerinin seçtiği avukatın hizmetinden yararlanmalarının en doğal hakları olduğu ifade edilmiş v-e bu hizmetin ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin mevzuatın acil ihtiyaç olduğu içtihadi nitelikte belirtilmiştir. Yargıtay konu kararda, bu konudaki mevzuatın acilen yürürlüğe konması gerektiğini belirtmesine rağmen, Yasa Koyucu tarafından bugüne kad-ar bu yönde bir adım atılmış değildir. Yargıtayın mezkur kararda tavsiye ettiği düzenlemelerin ceza yargılamasını hızlandıracağını ve gereksiz itirazların önüne geçeceğini bir kez daha hatırlatırız.

Bu safhada 1. istinaf sebebini yukarıdaki esasları dikk-ate alarak, davadaki olgular ışığında incelememiz gerekmektedir.

Yargıtay, bidayet mahkemesinin bulguları ile bağlı olmamakla beraber, bidayet mahkemesinin özellikle duruşmada gözlemlediği tanıkların şahadetlerine dayalı bulgularına açık hata olmadığı mü-ddetçe müdahale etmekten ve ilk mahkeme gibi davranmaktan mümkün mertebe kaçınmaktadır.

Huzurumuzdaki meselede, Bidayet Mahkemesi ibrazı istenen ifadenin alınması sırasında, Sanığa tehdit ve şiddet uygulandığına ilişkin iddiaları reddetti.

Bu gerçekten- hareketle, cevaplamamız gereken soru, Sanığın avukatlık hizmetlerinden mahrum bırakılmak için mi Değirmenliğe götürüldüğü ve Sanığa karakolda baskı uygulanıp uygulanmadığıdır.

Bidayet Mahkemesi, 5.3.2015 tarihli duruşma içinde duruşma kararında, Sanığı-n ifade verirken tutuklu olmadığı sonucuna varırken şöyle demiştir:


"Huzurumuzdaki meselede Sanık, Emare No.4 tutuklama
müzekkeresi ile tutuklanmıştır. Tanık No.5 Başmüfettiş Aslan Çoşkun şahadetinde Sanığın Değirmenlik Polis Karakolunda bulunduğu sır-ada tutuklu olmadığını söylemektedir. Tahkikat Memuru Tanık No.9 Müfettiş Numan Örü ise şahadetinde Sanığın gönüllü ifadesini vermesinden sonra tutuklandığını söylemektedir. Bu şahadetlerden aramanın yapıldığı esnada ve Sanığın Değirmenlik Karakoluna götür-ülmek için Polis aracına bindirilip götürüldüğünde ve Değirmenlik Karakolunda öğlen saatlerine kadar tutulduğu esnada Sanığın tutuklu olmadığı sonucuna varmaktayız."


Bidayet Mahkemesinin ulaştığı sonucun etkilerini incelemeden önce bu meselede ortaya çı-kan önemine binaen, Alt Mahkeme Yargıçlarının, imzaladıkları tutukluluk emirlerine, mutlaka emrin verildiği saati yazmaları gerektiğini önemle hatırlatırız.

Sanık, Güzelyurt Polisi tarafından arama yapılan evde, iddianamede suç ortağı olduğu iddia edilen -kardeşi Mustafa Çetereisi ve ailesinin diğer fertleri ile birlikte yaşamaktaydı.

Sanık, kendisinin de kaldığı annesinin evine yapılan aramadan sonra, tutuksuz olarak Değirmenlik Karakoluna götürülmüştür. Sanık ne şahadetinde ne karakola gittiğinde avukat- istediğini, ne Avukat Tekin Söylemez'in avukatı olduğunu söylemiş ne de duruşmada, Avukatı, İddia Makamının tanıklarına, Sanığın avukat istediği halde Avukatından gizlendiğini ve kaçırıldığını iddia etmiştir.

Annesinin evinin arandığı saate kadar henüz -zanlı ve tutuklu olmayan Sanığın, konu evde yapılan aramadan sonra Değirmenlik Karakoluna götürülmesinin, Ceza Usul Yasası'nın 5. maddesi kapsamında ondan bilgi almak maksatlı olduğu kabul edilmelidir.

Değirmenlik Karakolunda ifade verinceye kadar, tanı-k sıfatı taşıyan biri, bildikleri konusunda Polise bilgi vermek zorunda olduğundan, herhangi bir şekilde talep etmediği avukatlık hizmetinden mahrum bırakıldığı sonucuna ulaşılamaz. Ancak sonuca etkisi bakımından, Sanığın, o tarihte Güzelyurt yerine Değirm-enliğe götürülmesinin makul olup olmadığını incelememiz gerekmektedir.

Lefkoşa'daki Kooperatif Merkez Bankasından alınan ve Güzelyurt'a götürülürken Mevlevi Çemberinde, silahlı soygun ile kimliği meçhul kişiler tarafından çalınan 3,000,000TL ile ilgili t-ahkikatın, Polis tarafından KKTC'nin her tarafında sürdürüldüğü açıktır.

Meselenin Tahkikat Subayı Müfettiş Numan Örü, duruşma içinde duruşmada verdiği şahadetinde, Sanığın tespit edildiği gün bir başka şahıs Abzer Fırat'ın da tespit edildiğini, bu şahsı-n Gönyeli'de ikamet ettiğini, onun evinin arandığını ve Meriç Karakoluna getirildiğini, bu nedenle Sanığın da Değirmenlik Karakoluna götürüldüğünü söyledi.

Bu meseleye has olgular ve soygunun işleniş şekli dikkate alındığında, bilgisine başvurulan kişile-rin yakın karakollara götürülmesinin makul olmadığını söylemek mümkün değildir.

Mevcut şahadete göre, ifade verinceye kadar tutuklu ve zanlı olmayan ve Ceza Usul Yasası'nın 5. maddesi kapsamında bilgisine başvurulan kişi olması nedeniyle karakolda buluna-n zanlının, Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 68-73/2010 (D.1/2012) sayılı Emin Özbeyit ve Diğerleri ile Başsavcılık davasının kararında belirtilen ölçüler çerçevesinde hukukçu yardımından mahrum olduğu sonucuna ulaşılamayacağından, Bidayet Mahkemesinin, Sanığı-n Avukatının hukuki yardımından mahrum bırakıldığına ilişkin bulgusu hatalıdır.

Ancak Bidayet Mahkemesinin bu bulgusunun hatalı olması, Sanığın baskı altına ifade verdiği bulgusunun da hatalı olduğu sonucunu doğurmaz.

Bu bulgunun ayrıca incelenmesi ger-ekmektedir.

Burada göz ardı edilmeyecek iki olgu bulunmaktadır. Birincisi, Sanık ifade vermeden önce Polisin Sanığa söylediği ikincisi ise, Zanlının ifade vermeden önce Polise söylediği sözlerdir.

Bidayet Mahkemesi, karakolda kalabalık bir polis ortam-ında Sanığın henüz tutuklu olmadığı bir safhada polisler tarafından söylendiğine inandığı "eğer anlatmazsan öbür arkadaşlar seni alacak, bu da senin için hiç iyi olmayacak" sözlerini, Sanığın içerisinde bulunduğu ortam bakımından baskı unsuru olarak kabul -etmiş ve bu hususta bulgu yapmıştır(Mavi 393).

Bundan ayrı olarak, İddia Makamının sunduğu ve itiraza uğramayan şahadete göre, Polis Müdür Muavini Mahmut Barış Sel nezaretinde, P.Ç.Soner Koralp tarafından yapılan sorgu sırasında Zanlı şu sözleri söylemişt-ir:



"Çavuşum sana bildiklerimi anlatayım. Ben soygun
yaptıklarını sonradan öğrendim, bana dediklerini
yaptım."


Bu sözleri söylemesinden sonra, kanuni ihtar yapılan Sanık "anlatacağım abi" demesi üzerine, Sanıktan ibrazına izin verilmeyen ifade a-lınmıştır.

Yukarıdaki her iki beyanı dikkate aldığımızda, Sanığın suçu işlediğine ilişkin itirafta bulunmak yerine, olay ile ilgili bildiklerini anlatmak yönüne gittiği ve soygun fiilinden herhangi bir şekilde haberdar olmadığını söylediği açıkça görülme-ktedir.

Duruşma içinde duruşma sırasında Emare No.1 olarak ibraz edilen Emarenin içeriği, ithamnamede yer alan ve suç ortağı olduğu iddia edilen kişilerin, kendisine yapmasını söyledikleri ile ilgilidir.

İddianamede adı geçen suç ortağı kişiler tarafınd-an Sanığa söylendiği iddia edilen sözler, o kişiler bakımından şayia niteliklidir ve hukuki değeri yoktur. Sanığın suçu işlediğine ilişkin doğrudan itiraf veya ikrâr niteliğinde beyan içermeyen konu ifade, olgular bakımından Sanığın aleyhine şahadet olarak- kullanılmak istenmektedir.

Mesele bu açıdan değerlendirildiğinde, Bidayet Mahkemesinin ifade vermeden önce karakolda kalabalık bir polis ortamında sorgulanan ve Sanığa söylendiğine inandığı "eğer anlatmazan öbür arkadaşlar seni alacak, bu da senin için -iyi olmayacak" sözleri, baskı niteliğinde olup, bu sözlerden sonra verilen bir ifadenin rahatlamak amacıyla gönüllü olarak verilmiş bir ifade sayılması mümkün olmadığından, Bidayet Mahkemesi ifadenin ibrazına izin vermemekle hata etmiş değildir.

Bu sonuç-tan hareketle 1. istinaf sebebini reddederiz.

2.Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığı aleyhindeki
1'den 13'e kadar sıralı davalardan mahkum etmeyip beraat
ettirmekle hata yaptı.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığı, yargılandığı tüm davala-rdan beraat ettirdi. Sadece Kalkanlı'daki ormanı ve fidanları kasten yaktığına dair huzurunda şahadet bulunduğu tespitinden sonra, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 85(4) maddesindeki yetkisini kullanarak, iddianameye sırasıyla 14,15,16 ve 17. davaları ekleme-k suretiyle Sanığı bu suçlardan mahkum etti.

Sanık 14,15,16 ve 17. davalardan verilen mahkumiyet kararına istinaf dosyalamış değildir.

Bidayet Mahkemesi beraat kararına ulaşırken, Sanığın soygundan ve unsurlarından haberdar olduğuna dair doğrudan güven-ilir ve itibar edilecek bir şahadet bulunmadığı esasından hareket etmiş, Sanık ile Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat arasında, Ceza Yasası'nın 20. maddesi anlamında birlikte hareket etme unsurunun makul şüpheden ari olarak ispat edilemediği sonucuna ulaşmış-tır.

24.7.2014 tarihinde, Kooperatif Merkez Bankasının Güzelyurt Şubesinde Tanık No.8 Dilek Yusufoğlu tarafından Şubenin odacıları Tanık No.42 Gültekin Serinkan ve Tanık No.44 Halil Ceyhan'a verilen 3,000,000TL'lik çekle başlayan ve Mevlevi Çemberinde so-ygun ile sonuçlanan ana kadar meydana gelen olaylar, kararımızın "OLGULAR" bölümünde belirtildiği gibidir.

Bidayet Mahkemesi, İddia Makamının tanıklarının şahadetine itibar ederek, soygun ile ilgili bulgusunu şöyle yapmıştır:

"ve Tanık No.42 Gültekin S-erinkan ve Tanık No.44 Halil
Ceyhan'ın Lefkoşa'dan Güzelyurt'a ZFJ735 plakalı araçla gittikleri esnada Mevlevi Çemberine geldiklerinde lacivert renk bir Ford Escort araçla önlerinin kesildiği, Tanık No.42 Gültekin Serinkan ve Tanık No.44 Halil Ceyhan'ın -araçtan aşağıya indirildiği, söz konusu şahısların askeri kamuflajlı, kar maskeli, eldivenli ve silahlı olduğu, Tanık No.42 Gültekin Serinkan ve Tanık 44 Halil Ceyhan'ın silahla tehdit edildiği, bir tanesinin havaya bir el ateş ettiği, daha sonra da söz ko-nusu şahısların bagajında 3,000,000TL bulunan ZFJ735 plakalı aracı ve lacivert Ford Escort aracı alarak oradan ayrıldığı, kısacası bilinmeyen kişiler tarafından silahlı soygunun işlendiği hususunda bulgu yaparız."


Bidayet Mahkemesinin, inandığı şahadet -ışığında yukarıdaki bulguya ulaşmasında hata olmamakla birlikte, inandığı şahadetten çıkan netice, kimliği tespit edilmeyen iki kişinin fiilen soygunda yer aldığı ve olayın 10.30 civarlarında gerçekleştirildiği doğrultusundadır. Bu gerçekten hareketle, Bid-ayet Mahkemesinin yukarıdaki bulgusunun doğru olduğunu ifade ederiz; ancak kişi sayısındaki belirsizlik nedeniyle soygunun 24.7.2014 tarihinde, Mevlevi Çemberinde, saat 10.30 civarlarında kimliği belirlenememiş iki kişi tarafından fiilen gerçekleştirildiği- hususunu esas alacağımızı belirtiriz.

Sanık aleyhine getirilen iddianamede, soygunun Sanığın kardeşi ve aynı zamanda Polis Müfettişi olan Mustafa Çetereisi ve onun arkadaşı Rıfat Fırat isimli kişiler tarafından yapıldığı, Sanığın Fasıl 154 Ceza Yasası'n-ın 20. maddesi tahtında Kalkanlı'da piknik alanı içindeki ormanı ateşe vermesi ve sonra toplanma yerine gitmesiyle silahlı soyguna katıldığı iddia ve ithamı yapılmaktadır.

Bidayet Mahkemesi, suçun tafsilatında adı geçen ve suç ortakları oldukları iddia e-dilen kişiler ile ilgili şöyle bulgu yapmıştır:


"Yukarıda yapmış olduğumuz bulgular ışığında Tanık No.42 Gültekin Serinkan ve Tanık No.44 Halil Ceyhan bilinmeyen kişiler tarafından bir silahlı soyguna uğramıştır. İddia Makamı söz konusu şahısların Musta-fa Çetereisi ve Rıfat Fırat olduğunu iddia etmektedir. Ancak Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat ile ilgili huzurumuzda yeterli şahadet olmadığı kanaatindeyiz."


Bidayet Mahkemesi, Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat yargılanıyormuş gibi böyle bir bulguya varma-kla hata etmiştir. Henüz yargılanmamış kişiler ithamnamenin tâfsilatında suç ortağı olarak yer aldığında, masumiyet karinesi bu kişiler hakkında suçu işlediklerine ilişkin menfi veya müspet bulgu yapılmasına engeldir. Mahkemenin böyle bir durumda yapması g-ereken, şahadeti değerlendirip, sadece Sanık aleyhine olan şahadeti dikkate almaktır. Bu nedenle, Bidayet Mahkemesinin yukarıdaki bulgusunu, konu şahısların olayla ilgileri olmadığı şeklinde değerlendirmemiz mümkün değildir. Konu şahısların iddianame bakım-ından nitelikleri suç ortağı olup, Sanığın suçu bu şahıslar ile birlikte işlediği iddia edilmektedir. Bu husus, şahadetin değerlendirilmesi bakımından önemlidir. Bunun dışında, konu kişilerin bu suçu işleyip işlemedikleri ancak yargılanmaları ile ortaya çı-kabilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanığın, Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında suça iştiraki konusunu incelerken, doğru unsurları kararına aktarmış ve şöyle izah etmiştir:

"1. Esas suç, yani bu davadaki silahlı soygun suçu
işlenmiş olmalıdır.
2. Ya-rdım eden, soygun suçunu oluşturan tüm esaslı
hususları bilmelidir. Soygun suçunun bir başkası
tarafından işlenmesi niyetiyle (mens rea) yardım eden,
yardımda bulunmuş sayılır.
Suça yardım edenin suç mahallinde fiilen hazır bulunması gerekm-emektedir, constructively (zimnen ve/veya hukuken hazır olduğunun varsayılması) hazır bulunması da yeterlidir. Yani yardım edenin suç mahallinde olmayıp gözcülük yapması veya dikkati dağıtmak için başka bir yerde bir fiil işlemiş olması yeterlidir.
Yardım -edenin esas suçu işleyenle ortak criminal amaç ve plan hususunda birlikteliği olmalıdır ve/veya ortak hareket etmelidirler, bir birlikteliğin ille de anlaşma olması gerekmemektedir.
Yardım edenin esas suçluya suçun işlenmesinden önce ve/veya suçun işlenmes-i sırasında ve/veya suçun işlenmesinden sonra etkin bir yardımda bulunması veya işlenecek suça yönelik esas suçluyu cesaretlendirmesi (encouragement) gerekmektedir. Cesaretlendirme sözlerle, ifadelerle, işaretlerle veya fiillerle yapılır ve suçun işlenmesi-ni onaylama niyeti taşıması gerekir.
Ortak (criminal) amaçla hareket edenlerden bir tanesinin ortak amacın dışına çıkan, diğerleri tarafından makul olarak öngörülemeyecek bir harekette bulunması halinde ise, diğerleri bu hareketten sorumlu olmaz."(Mavi 76-0-761)



Bidayet Mahkemesi tarafından izah edilen koşullar altında suçun işlendiğinin makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanması, Sanığın mahkumiyeti için yeterlidir. Suç ortağı oldukları ileri sürülen kişilerin henüz yargılanmamış olması ve bu kişiler -ile ilgili soygun suçunu işledikleri bulgusunun yapılamaması, Sanığın mahkumiyetine engel bir durum değildir. Sanığın bu suçun içinde olduğu, suçu işleyenlere yardım ettiği, birlikte hareket ettikleri ve Sanığın soygun suçunu işlemek maksadı ile hareket et-tiği ceza davalarındaki ispat şartı ile ispatlanırsa, Sanığı 20. madde altında mahkum etmek mümkün olacaktır. Suç ortağı konumunda olanların kimliklerinin bilinmediği hallerde dahi durum aynıdır(Bkz. Yargıtay/Ceza 106/2014 D.15/2016, KKTC Başsavcısı v Etem- Yurtcan).


Huzurumuzdaki meselede, soygunun gerçekleştirildiği 24.7.2014 tarihinde, saat 6.30-7.00 saatleri arasında Sanığın, Kalkanlı piknik yerindeki orman alanını ateşleyerek yaktığı, mahkum olduğu istinaf edilmeyen 14,15,16 ve 17. davalar ile sabit -olmuştur.

İddia Makamına göre , Sanık konu orman alanını Polisin dikkatini o yöne çekmek için yaktı ve bu şekilde soygunu gerçekleştirenlerin planı çerçevesinde hareket etti. Sanık, üzerine düşenleri yaptıktan sonra, buluşma noktasına gitti ve ortak amaç-la hareket ederek, soygunu işleyenlerle buluştu.

Mevcut şahadete göre, Sanık, soygunu fiilen gerçekleştiren (2) kişiden biri değildi, başka bir söylemle, Sanık soygun anında Mevlevi Çemberinde bulunmamaktaydı.

Sanık soygunu fiilen gerçekleştiren kişil-erden biri değilse, olaydaki fonksiyonu ve iştiraki nedir veya ormanı neden yakmıştır?

Her şeyden önce, Sanığın Kalkanlı'daki ormanı neden yaktığı ve bu fiilin suç ile bağlantısı olup olmadığı, Sanığın gönüllü olduğu kabul edilen Emare No.128 ifadesinden -yola çıkarak aydınlatılabilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık tarafından verilen Emare No.128 30.7.2014 tarihli ifadenin gönüllü olduğuna karar verdiğinden, bu ifadenin içeriği şahadet niteliğindedir.

Bidayet Mahkemesi Sanığın gönüllü ifadesini sadece yangın- ve siyah çakmak bakımından makûliyet testine tabi tutmuş, diğer hususları teste tabi tutmamış, ifadenin diğer kısmına neden itbar etmediğini ayrıntılı bir şekilde belirtmemiş, teyit edilmediği gerekçesi ile diğer kısımları dikkate almamıştır.

Sanığın, E-mare No.128, 30.7.2014 tarihli ifadesinde söylediklerini şöyle değerlendirebiliriz:

Sanığın, Emare No.128 gönüllü ifadede Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat'ın kendisine söylediğini iddia ettiği sözler, şayia şahadet nitelikli olduğundan herhangi bir değer- ifade etmez ve Sanığın ifadede söyledikleri sadece kendi aleyhine kullanılabilir.

Sanık ifadesinde, Haziran 2014 ayında EG 955 ya da MG 260 plakalı araçla Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat ile birlikte, Kalkanlı'ya, ordan da ormanlık bir alana gittikleri-ni söyledi.

Sanığın belirttiği her iki araba Sanığın kardeşi Mustafa Çetereisi ve babasının kullanımında olan araçlar olup, konu ormanlık alan, Sanığın kasten yakmaktan mahkum olduğu arazi parçasıdır. Sanığın ifadedeki söylemi, eylemiyle teyit edilmişti-r.

Sanık ifadesinde, Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat'ın kendisine bir şeyler söyleyerek talimat verdiklerinde, burayı yakmasını istediklerini söyledi, ancak nedenini söylemediklerini belirtti.

Sanık, soygun olayından bir gün önce, yine üçü birlikte ay-nı yere gittiklerini söyledi. Daha sonra tahkikat sırasında gittikleri güzergahı Polise anlattı ve ifadesinde belirttiği yerleri gösterdi.


Sanık ifadesinde Rıfat Fırat'ın kendisine bir şeyler söylediğini, bunun üzerine Perşembe günü Toyota Vitzi alıp Ka-lkanlı'daki ormana giderek yanındaki siyah çakmakla, daha önce yığdıkları yığını ateşlediğini söyledi.

Sanığın ormanı yaktığının ispatlandığı hususu yanında, Bidayet Mahkemesinin de kabul ettiği gibi yangın, Sanığın babasına ait MG 260 plakalı Toyota Vit-z marka aracın torpido gözünde bulunan Emare No.33 siyah çakmakla çıkarılmış, Sanığın, yangının bu siyah çakmakla çıkarılmış olabileceğine ilişkin sözlü itirafı Bidayet Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir.

Sanığın yangını Rıfat Fırat isimli kişinin ta-limatı üzerine yaktığı iddiası, Rıfat Fırat'ı ilgilendirdiği oranda şayia şahadet olduğundan dikkate alınmaz. Ancak Sanık, ormanı birilerinin talimatı ile yaktığını kabul ettiği ve ormanı mezkur tarihte yaktığı ispatlandığı cihetle, ormanın yakılması ile i-lgili itirafının aleyhine şahadet olarak alınmasında hukuki engel yoktur. Bu olgunun neticesi, Sanığın ormanı durup dururken yakmadığıdır.

Sanık Emare No.128 gönüllü ifadesinde, elindeki telefonla bazı görüşmeler yaparak daha önce bekleme yeri olarak be-lirlenen kamışlığın oraya, Toyota Vitzi evine bıraktıktan sonra, Tipo marka araba ile gittiğini söylemiştir.

Sanığın bekleme yeri olarak izah ettiği yer, Sanığın tahkikat sırasında Polise gösterdiği ve soygunda kullanılan DC 991 sahte plakalı Ford Escort- ile içerisinde paranın olduğu ZFJ 735 plakalı Ford Focus arabanın bulunduğu, Bostancı Zagaf Paketleme Fabrikasının yanındaki toprak yoldaki kamışlıktır. Sanık yangından sonra buluşma yeri olarak tarif ettiği kamışlığı, Polise kendisi göstermiştir.

Bu ol-ayla Sanığın bağlantısı Sanığın kullandığı 05338652285 No.lu telefonla, 24.7.2014 tarihi itibarı ile Zagaf bölgesinde İnternete girmesi ve konuştuğunun tespiti ile kurulmuştur. Sanık bu hususu duruşmada sadece inkar etmekle yetinmiş, herhangi bir izahat ve-rmemiştir. Sanığın yaptığı görüşmeler, Tanık No.18 Özlem Başavcının şahadeti ile ortaya çıkmıştır.

Bilindiği üzere, çevre şahadetin teker teker suça bağlayıcılığı yoktur. Ancak parçalar birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo, sanığın olayla ilgisini göste-riyorsa, sanık bazı hususları izah etmek yükümlülüğü altına girebilmektedir.

Sanığın buluşma yerine gittiğini söylediği beyaz Tipo araç DT 574 plakalı olup, araç Rıfat Fırat'ın eşine aittir.

Olaydan sonra Polis tarafından Zagaf Paketleme Fabrikasının y-anında bulunan DC 991 sahte plakalı Ford Escort marka aracın camlarının dışarıdan siyah film kaplı olduğu saptanmıştır.

Bidayet Mahkemesi, Sanığın Polise yaptığı sözlü beyan ve itirafların geçerli olduğunu ve bunlara herhangi bir itiraz olmadığını belirt-miştir.

Şahadete göre Polis, Sanığın kaldığı evde yapıştırılmamış siyah filmleri, Sanığın beyanından sonra bulmuştur(Emare 23).

Bu filmler ile olayda kullanılan Ford Escort aracın camlarında kullanılan siyah filmlerin benzer olduğu saptanmıştır(Emare 1-8 ve Emare 23).

Tüm bu hususları dikkate aldığımızda, Bidayet Mahkemesinin Emare No.128 gönüllü ifadenin teyit edilmediği gerekçesiyle bütününü değerlendirmemesinin hatalı olduğu ortaya çıkmaktadır.

İspatlanan olguları birleştirdiğimizde, soygunun gerçek-leştirildiği 24.7.2014 tarihinde, Sanığın saat 6.30 - 7.00 civarlarında Kalkanlı'ya MG 260 plakalı Toyota Vitz marka araç ile gittiği, daha önceden yığın hale getirilmiş otları Emare No.33 çakmakla ateşleyip yaktığı, bilahare Güneşköy'deki evine gidip Toyo-ta'yı bıraktığı, Tipo araç ile Bostancı'ya gittiği, soygunda kullanılan daha sonra Zagaf Paketleme Evinin yanında bırakılan DC 991 sahte plakalı lacivert Ford Escort ile soyulan ZFJ 735 plakalı Ford Focus'un bulunduğu yerde, kendi kullanımında olan 0533865-2285 No.lu telefon ile İnternete giriş yaptığı ve bazı konuşmaları gerçekleştirdiği, bilahare DC 991 sahte plakalı lacivert Ford Escort marka aracın camlarının kaplandığı siyah filmler ile Sanığın kaldığı evde Sanığın göstermesi üzerine bulunan filmlerin -benzer olduğu ortaya çıkmıştır.

Emare No.128 gönüllü ifadesinde söylediği ve çevre şahadetle doğru olduğu ortaya çıkan bu olgular, Sanığın aleyhindeki suçlardan, Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında mahkum edilmesi için yeterli değildir.

Sanığın soygun -suçundan mahkum edilebilmesi için, soygun suçunu oluşturan tüm hususları bilmesi veya soygun suçunu işlemesi için bir başkasına yardım ettiğinin makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanması gerekmektedir.



Ortaya çıkan şahadet, Sanığın suçu işleyenlerle -ortak amaç ile hareket etmediğini ve onlarla plan birlikteliği olmadığını ortaya koyması halinde, Sanığı aleyhindeki davalardan mahkum etmek mümkün olmayacaktır.

Bu meselede Sanık, Bidayet Mahkemesinin ibrazına izin vermediği ilk ifadesinden önce, Polise-, olayın soygun olduğunu bilmediğini söylemiş, bu husus Polis tarafından şahadet olarak sunulmuştur. Sanık aynı iddiayı ibrazına izin verilen Emare No.128 ifadesinde de tekrarlamıştır.

Bu safhaya kadar ortaya çıkan olgular, Sanığın Emare No.128 gönüllü i-fadesi ve Polise yaptığı sözlü itiraflar ile ispatlanmıştır. Bu nedenle, bu ifadelerde Sanık lehine faktörler varsa, bu hususlar lehinde değerlendirilmelidir.

Bu hukuki gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda, Sanığın ormanı yakarken soygun suçunu işleyenle-r ile ortak hareket edip etmediğini ve soygunda kullanılan araçların bulunduğu Zagaf Paketleme Evine giderken soygundan haberi olup olmadığını incelememiz gerekir.

Bilindiği üzere, Sanığın lehine söylenenlerin dikkate alınabilmesinin ispat koşulu, ihtima-ller dengesidir. Dolayısıyla, Sanığın söylediklerinin gerçek olma olasılığının ortaya çıkması halinde, bu şahadet Sanık lehinde kullanılabilmekte ve Sanık oluşacak makul şüpheden yararlandırılabilmektedir.

Sanığın ormanı yakarken soygun yapılacağını bildi-ğini ve soygun fiilini gerçekleştirenlerle ortak amaçla hareket ettiğini gösteren direkt bir şahadet bulunmamaktadır.

Daha önce belirttiğimiz gibi, soygun esnasında Sanık soygun mahallinde bulunmamaktaydı.

Bidayet Mahkemesi, Sanığın Polise yaptığı sözl-ü beyan ve itirafları doğru bir şekilde şahadet olarak kabul etmiştir.

Sanık, 30.7.2014 tarihinde verdiği ve Bidayet Mahkemesi tarafından ibrazına izin verilmeyen ifadesinden önce, Polise sözlü olarak "ben soygun yaptıklarını sonradan öğrendim, bana dedi-klerini yaptım." demiştir. Sanığın bu beyanı itiraza uğramamamış, Bidayet Mahkemesi bunun dikkate alınmaması konusunda herhangi bir bulgu yapmamıştır.

Daha sonra, aynı tarihte saat 23.05-23.55 saatleri arasında verilen ve gönüllü olduğuna karar verilen E-mare No.128 ifadesinde Sanık, yaptıklarını anlatmış ve kendisine söylenenlere göre hareket ettiğini açık surette ortaya koymuştur.

Sanığın, araçların bulunduğu kamışlık alana gitmesi, gittiği yolu Polise göstermesi aleyhine alınabilir ancak bu olgu, Sanı-ğın soygun suçunu bilerek ve aracı soyanlarla ortak amaçla hareket ettiğini göstermez. Bu çok ihtimalli bir varsayımdır ve başka rasyonel bir sonuç ile bağdaşması mümkündür. Böyle bir varsayım ise Sanığı Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında mahkum etmeye ye-terli değildir.

İddia Makamı, Sanığın suç ortağının Polis Müfettişi kardeşi Mustafa Çetereisi ve onun arkadaşı Rıfat Fırat olduğunu iddia ettiğine göre, bunun gerçek olması halinde, Sanığın, o tarihte kamu otoritesi kullanabilen yetkiye sahip kardeşinden- gelebilecek bir talimatı sorgulamadan yapması, gerçek olma ihtimali yüksek olan bir olgudur.

Sanığın gönüllü ifadesinde söyledikleri ile Polise yaptığı sözlü beyanları Sanığın soygun suçunu işlemek maksadı ile ormanı yaktığını ve soygun suçunu işleyenle-rle ortak amaçla hareket ettiğini ya da suç işleyenleri cesaretlendirdiğini makûl şüpheden ari olarak ortaya koymadığı gibi, bu hususta bulgu yapılabilecek şahadet de bulunmadığından, Sanığın soygun ortak amacı ile hareket etmediğine ilişkin beyanlarının d-oğru olabilme olasılığı, doğru olmama olasılığından daha fazla olduğundan, Bidayet Mahkemesi, Sanığı aleyhindeki davalardan beraat ettirmekle hata etmiş değildir.

Bununla beraber, Sanığın davranış ve fiilinin meydana getirebileceği başka suçlar bakımında-n konunun incelenmesine devam edilmelidir.

Mevcut şahadetin rasyonel başka bir sonuçla bağdaşmayacak sonucu, Sanığın, soygun suçunda ne olduğunu ve neticesini öngörmeyecek şekilde kullanıldığıdır. Mahkemenin bu ayrımı yapabilmesi adaletin gereğidir.

Bi-dayet Mahkemesi; Sanığı iddianamedeki tüm suçlardan beraat ettirdikten sonra, iddianameye orman yakma fiilinden kaynaklanan 14,15,16 ve 17. davaları ekleyerek, Sanığı mahkum etmiştir.

Sanığın aleyhindeki iddianamede yer alan suçlardan herhangi birinin, C-eza Yasası'nın 20. maddesinden bağımsız olarak Sanık tarafından işlenmiş olduğu sonucuna varılırsa, bu husus belirtilerek, Sanık o suçlardan mahkum edilebilir; iddianameye ek dava eklenmesi suretiyle mahkum edilmesine gerek olmadığı gibi, gerekirse suçun t-âfsilatı tadil edilebilir.

Bu meselede, Bidayet Mahkemesinin hassas davranarak, iddianameye aynı nitelikte yeni suçlar eklediği anlaşılmaktadır. Burada Sanığın aleyhine bir durum yaratılmadığından, Bidayet Mahkemesinin kararına müdahale etmemiz gerekmeme-ktedir.

Bu hususu belirttikten sonra, davadaki olguların sonuçlarını Sanık açısından değerlendirmemiz gerekmektedir.

Ceza Yasası'nın 23. maddesi, bir kişi, suç işlediğini bildiği bir kişiye cezadan kurtulmasını mümkün kılmak için yardım eder veya o kiş-iyi saklar ise, o kişinin işlenen suçun fer'i faili olacağı hükmünü içermektedir.

Bu meselede, 24.7.2014 tarihinde Mevlevi Çemberinde işlenen silahlı soygun suçunun kimin tarafından gerçekleştirildiği hususu, şüpheli failler yurt dışında olduğundan, yarg-ılama suretiyle belirlenememiştir.

Ancak Sanığın gönüllü ifadesinde belirttiği Rıfat Fırat isimli şahsın kardeşinin gösterdiği yerlerde, soyulan Bankaya ait paralar bulunmuş ve emare olarak zaptedilmiştir.

Sanık, ormanı yaktıktan sonra buluşma yeri ola-rak tanımladığı yere gittiğini hem Emare No.128 ifadesinde söylemiş, hem de güzergahı kendi tarif etmiştir. Soygunda kullanılan araçlar kamışlık bölgede bulunduğu gibi, Sanık Polise yaptığı sözlü itirafta, soygunu sonradan öğrendiğini kendisi söylemiştir. -Sanığın soygundan sonraki aşamada, soygundan haberdar olduğu ve kendisinin bildiği faillerin ceza almalarını önlemek maksadıyla onlara yardım ederek olaya dahil olduğu, mevcut şahadet ve sözlü itiraflarının sonucu olarak, makul şüpheden ari bir şekilde isp-atlanmıştır.

Sanığın ormanlık alanı yakmadan önce alanı yakma sebebini bilmemesi ve sadece talimatla olaya dahil olması ortak amaç dışında hareket ettiği nedeniyle soygun suçundan beraatini sağlayabilir, ancak bu durum, olayı öğrendiği andan itibaren yap-tıklarının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu gerçekten hareketle, ispatlanan olgular ışığında, kamışlığa geldikten sonra soygundan haberdar olan ve faillerin ceza almamaları için onlara yardım eden Sanığın, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 23. ve 24. maddelerin-e aykırı soygun suçuna fer'i fail olduğundan, 23. ve 24. maddeler kapsamında fer'i fail olmak suçundan suçlu bulunup mahkum edilmesi gerekmektedir.

Sanığın suç ortakları olduğu iddia edilen Mustafa Çetereisi ve Rıfat Fırat'ın silahlı soygun suçunu işled-iklerinin henüz ispatlanmamış olması, Sanığın Ceza Yasası'nın 23. ve 24. maddelerinden mahkumiyetini engellemez.

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 24. maddesi, Ağır Suçların fer'i faillerinin cezalandırılmasını düzenlemekte ve bu maddede, ağır bir suça fer'i fai-l olan kişinin ağır bir suç işlemiş olacağı ve başka bir ceza öngörülmemişse 3 yılı geçmeyen hapislik cezası ile cezalandırılacağı hükmü yer almaktadır.

Olay anında soygun mahallinde olmadığı ve tabanca ve patlayıcı maddelerin akıbeti ile ilgili aleyhind-e şahadet sunulmadığından, Sanığın tabanca, patlayıcı madde, şiddet tehditi, korkutmak için silah taşımak ve meskun mahalde ateş açmak suçlarından fer'i fail olmasının ise imkanı yoktur.

Ceza Yasası'nın 23. ve 24. maddeleri tahtında düzenlenecek bir dava-da, asli suçlunun kimliğinin tespit edilemediği hallerde, tafsilatın ne şekilde olacağı ile ilgili olarak Police v. Argyros Kyriakou (1979) I JSC sayfa 222'ye atıfta bulunuruz.

Bu sonuçtan hareketle, Bidayet Mahkemesinin Sanığı beraat ettirdiği 1'den 13'-e kadar sıralı davalar ile ilgili kararında hata olmadığından İddia Makamının beraat kararı ile ilgili istinaf sebeplerini reddeder, iddianameye yeni 20 dava eklemek suretiyle Sanığı, aleyhindeki 20. davadan suçlu bulur ve mahkum ederiz.

20. Dava

F-asıl 154 Ceza Yasası'nın 23. ve 24. maddelerine aykırı ağır bir suça fer'i fail olma.


Tafsilat


Sanık, 1. davada belirtilen ağır suça fer'i fail olarak ağır bir suç işledi.


Yukarıdakiler ışığında 2. istinaf sebebi kısmen kabul edilir.



Muhtere-m Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığı mahkum ettiği 14. davada verdiği 18 ay hapislik cezası, Yargıtayın müdahalesini gerektirecek kadar düşük ve aşikâr surette az bir cezadır.


Mevcut olgulara göre Kalkanlı'daki piknik alanındaki ormanlık alan, Sanığı-n soygundan haberi olmadığı bir saatte ateşe verilmiş ve Sanık bu suçtan 18 ay hapislik cezası ile cezalandırılmıştır.

Sanığın 14. davaya konu suçu işledikten sonra soygun suçuna fer'i fail olması, iki suçu birbirinden ayırmamızı gerektirmektedir. Buna -göre, Sanığa mahkum olduğu 20. davadan ayrıca ceza verileceğinden, Bidayet Mahkemesinin Sanığın lehinde ve aleyhindeki tüm faktörleri dikkate aldıktan sonra Sanığa 14. davadan verdiği 18 aylık hapislik cezasına müdahale etmeyi uygun bulmadık. Bu nedenle 3.- istinaf sebebini reddederiz.


Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Polisin tasarrufunda muhafaza edilen emare paralar ve boş kovan ile ilgili herhangi bir emir vermemekle hata etti.


İspatlanan olgular, Emare No.105,106,107,108,109, 110,111,112 ve 11-3 olarak zaptedilen toplam 769,500 TL'nin Kooperatif Merkez Bankasına ait olduğu ispatlanmıştır.

Büyük miktardaki bu paranın banknot olarak muhafazasının gelecekte açılması düşünülen davalara doğrudan etkisi olmadığı gibi, her banknotun teker teker davay-a etkisi yoktur. Mevcut durumun devamı, mağdurun büyük zarara uğramasına sebep olacaktır. Dolayısıyla, Bidayet Mahkemesi paraların yasal sahibine iadesine emir vermemekle hata etmiştir.

Keza, Emare No.98 boş kovanın doğru şekilde muhafaza edilmesi için -balistiğe iadesi gerekmektedir.

769,500 TL tutarındaki emare paranın, Kooperatif Merkez Bankası ve KKTC Merkez Bankasının tayin edeceği yetkililer huzurunda, toplu fotoğraflarının çekilmesi ve seri numaralarının alınarak tutanak düzenlenmesi suretiyle -yasal sahibine iadesine emir verilmesini uygun gördük.

Bu sonuçtan hareketle, 4. istinaf sebebi kabul edilir.

Sanığa mahkum olduğu 20. davadan verilecek cezaya gelince: Menteş Aziz : (Hafifletici nedenleri sunmak için söz alır.)

Yargıtayın iddianameye- dava dahil ederek Sanığı mahkum ettiği 20. dava altında verilebilecek azami ceza 3 yıla kadar hapisliktir.

Bir sanığa birden fazla dava getirildiğinde, mahkeme birlikte çekilmek üzere ceza verebileceği gibi, ayrı ayrı çekilmek üzere de ceza verebilmekte-dir.

Sanık, daha önce 14. davadan aldığı 18 aylık hapislik cezasını tamamlamış ve tahliye olmuştur.

Bu soygun suçuna fer'i fail olan başka sanıklara verilen 18 aylık hapislik cezalarını göz önünde bulundurduk.

Bu meselede Bidayet Mahkemesinin Sanığın- kişisel ve sosyal durumu itibarıyla dikkate aldığı hafifletici faktörleri, halen askıda olan 20. dava bakımından da Sanık lehine değerlendirdik.

Suçun ciddiyetini dikkate aldığımızda, Sanığa verilecek en uygun, caydırıcı ve amme menfaatini koruyan cezan-ın hapislik olması gerektiği sonucuna ulaştık.

Sanığın orman yakma suçunu soygun suçundan bağımsız işlediği ortaya çıktığından, Sanığa işlediği suçlar bakımından ayrı ayrı çekilmek üzere hapislik cezası verilmesinin adaletin gereği olduğu sonucuna ulaştı-k.

Yukarıdakiler ışığında Sanığa 20. davadan verilecek cezayı tüm hususları ve diğer fer'i faillere verilen cezaları dikkate alarak 18 ay olarak saptamayı uygun bulduk.


SONUÇ:

Netice itibarıyla;
1. İstinaf başlığı altındaki istinaf sebeplerinin red-dine,
2. İstinaf başlığı altında 1'den 13'e kadar sıralı davalardan verilen beraat kararı aleyhine dosyalanan istinaf sebeplerinin reddine,
İddianameye yukarıdaki yeni 20. davanın eklenmesine,
Sanığın 20. davadan suçlu bulunarak mahkum edilmesine,
Sanığa a-leyhindeki 20. davadan 2 yıl müddetle hapislik cezası verilmesine,
Hapislik cezasının Sanığın daha önce mahkum olduğu 14. davadan aldığı 18 ay hapislik cezasından ayrı olarak bugünden itibaren çekilmesine,
Sanığa 14. davadan verilen 18 aylık hapislik ceza-sı aleyhine dosyalanan istinaf sebeplerinin reddine,
Emare No.105,106,107,108,109,110,111,112, ve 113'e konu toplam 769,500 TL'nin belirtilen şekilde toplu fotoğraflarının çekilmesi ve seri numaralarının alınması suretiyle, tutanak mukabili yasal sahibine -iadesine,
Emare No.98 boş kovanın Polise iadesine,
KARAR VERİLİR.


Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç

29 Kasım, 2016












50






Full & Egal Universal Law Academy