Yargıtay Ceza Dairesi Numara 6/1996 Dava No 2/1997 Karar Tarihi 28.02.1997
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 6/1996 Dava No 2/1997 Karar Tarihi 28.02.1997
Numara: 6/1996
Dava No: 2/1997
Taraflar: Namık Varol ile Başsavcılık arasında
Konu: Sahte evrak düzenleme – İstinaf ihbarnamesinin tadili – Suçu kabul etme – Alt Mahkemede ileri sürülmeyen bir hususun istinafta ileri sürülememesi – Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 28.02.1997

-
D. 2/97 Yargıtay/Ceza: 6/96
(Ceza Dava No: 3163/95; Lefkoşa)



Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen

İstinaf eden: Namık Varol, Merkezi Ceza-evi , Lefkoşa.

-ile-

Aleyhine istinaf edilen : KKTC., Başsavcılığı

A r a s ı n d a

İstinaf eden namına Avukat Osman İlter Zeki
Aleyhine istinaf edilen namına Savcı Sami Erginalp
-
--------------------


H Ü K Ü M




Taner Erginel: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.



Gönül Erönen : Huzurumuzdaki istinaf Lefkoşa Ağır Ceza
Mahkemesinin 26.1.1996 tarihinde Sanığa verdiği- cezalar
aleyhine Sanık tarafından dosyalanmıştır. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde Sanık aleyhine aşağıdaki 4 dava getirilmiştir.

1. Fasıl 154 Ceza Yasasının 331, 333(d)(i),334 ve 337. maddelerine aykırı 5.11.1994 tarihinde, Lefkoşa'da dolandırmak gayesiy-le Hasan Güvercin adına Motorlu Araçlar Mukayyitliğine ait (Forma TR 2T) araç devretme müracaat formunun ilgili kısımlarını doldurup, Hasan Güvercin'in yetkisi olmaksızın imza yerine mezkûr şahsın imzasını atmak suretiyle sahte resmi bir evrak düzenledi.

-2. Fasıl 154 Ceza Yasasının 337 ve 339. maddelerine aykırı birinci davada belirtilen tarih ve mahalde, bilerek ve hile ile Hasan Güvercin adına ısdar olunan sahtelenmiş Motorlu Araçlar Mukayyitliğine ait (Forma TR. 2T) araç devretme müracaat formunu Flash -Oto Galeri sahibi Turgay Engin Behzatoğlu'na ibraz etmek suretiyle sahte resmi evrağı tedavüle sürdü.

3. Fasıl 154 Ceza Yasasının 297 ve 298. maddelerine aykırı birinci davada belirtilen tarih ve mahalde, sahtekârlıkla ve dolandırmak niyeti ile Turgay Eng-in Behzatoğlu'na bilerek sahte bir davranışta bulunarak, yani kendisine ait olmayan Hasan Güvercin'e ait BP 398 plakalı arabayı kendisininmiş gibi Motorlu Araçlar devretme müracaat formasını doldurup, Hasan Güvercin'in imzasını atarak Turgut E. Behzatoğlu'-na satış yapmak suretiyle mezkûr şahıstan 95,000,000 T.L. para temin etti.


4. 22/89 sayılı yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasasının 35 ve 360. maddelerine aykırı birinci davada belirtilen tarih ve mahalde, dolandırmak niyeti ile sahte olarak düzen-lenen Motorlu Araçlar Mukayyitliğine ait araç devretme müracaat formunun imza yerine Hasan Güvercin'in imzasını atmak suretiyle Hasan Güvercin'in kimliğine büründü.

Sanık, aleyhine getirilen davaları kabul etmiştir. Bunun üzerine İddia Makamı sanık -aleyhindeki davaların olgularını izah etmiştir. İzah edilen olgular kısaca şöyledir:-

3.11.1994 tarihinde Tanık 3 Hasan Güvercin, köy kahvehanesinde bulunduğu bir sırada arkadaşı olan Sanık yanına gelerek Tanık 3'e ait BP 398 plakalı aracı yemeğe gitmek -amacı ile kullanmak istediğini söylemesi üzerine Sanığa aracını verdi. 5.11.1994 tarihinde Sanık, Tanık 3'e aracı iade etmedi ve Lefkoşa'ya gelerek Mehmet Akif Caddesindeki Oto galeri sahibi Tanık 1, Turgay Behzatoğlu'na aracın kendisine ait olduğunu söyl-eyerek satmak istediğini beyan etti. Yapılan anlaşma sonucu Sanık, aracı Tanık 1'e toplam 105.000.000 Türk Lirasına sattı. Sanık, Hasan Güvercin kimliğine bürünerek devir etme formunu sahteledi ve Tanık 1'e verdi. Tanık 1 bunun üzerine Sanığa 5.11.1994 keş-ide tarihli, 4 milyon Türk Lirasına haiz 378833 seri nolu ve yine 5.11.1994 keşide tarihli 21 milyon Türk Lirasına haiz 378835 seri nolu ve 25.11.1994 keşide tarihli 80 milyon Türk Lirasına haiz 378834 seri nolu çekleri verdi.
Aynı gün Sanık, 21 milyon TL-'lik çeki Tanık 15 Özer Göksun'a vererek tedavüle sürdü. Karşılığında 1 adet


6.400.000TL değerinde altın bilezik ve mütebaki 14.600.000TL nakit parayı sahtekarlıkla temin etti. 6.11.1994 tarihinde Sanık kiraladığı bir araca benzin koymak için 4.000.000-TL'lik çeki sahteleyerek Tanık 20 Konce Özmalyalı'ya vererek tedavüle sürdü. Karşılığında 605.000TL'lik benzin ile 3,395,000TL nakit para aldı ve temin ettiği paraları aynı gün Lefkoşa'da gece kulübünde harcamaya başladı. Sanık , 7.11.1994 tarihinde, Tanık- 1 Turgay Behzatoğlu'nun kendisine verdiği ve Hasan Güvercin adına yazılı 25/11/94 tarihli ve 80 milyon TL değerindeki 378834 numaralı çeki Tanık 1'e götürerek mezkûr çekin vadesinin dolmasına zaman olduğunu söyleyerek Tanık 1'den 70.000.000TL değerinde b-ir çek istedi. Tanık 1, 80 milyon TL kıymetindeki çeki Sanıktan geri alarak, 7.11.1994 keşide tarihli ve 378837 seri nolu 70,000,000TL kıymetindeki çeki sanığa verdi. 7.11.1994 tarihinde Tanık 3 Hasan Güvercin, Sanığa verdiği aracın kendisine iade edilmeme-si üzerine Lefkoşa'ya geldi. Oto Galeride aracını gören Tanık 3 durumu Adli Şubeye bildirdi. Soruşturma sırasında tesbit edilip tutuklanması sonucu Sanık, yasal ihtara verdiği cevapta "param yoktu galericiye arkadaşımın arabasını sattım" demiştir. Sanık -soruşturma sırasında 3 gün tutuklu kalmıştır ve benzeri bir sabıkası mevcuttur.

İddia Makamı olguları izah ettikten sonra Savunma Avukatı Sanık ile ilgili hafifletici sebepleri ileri sürmüş; Sanığın 29 yaşında, bekar birisi olduğunu, 9 çocuklu aileye me-nsup olduğunu, şoförlük yaptığını, ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için bu suçu işlediğini, pişman olup özür dilediğini, 3 gün tutuklu kaldığını belirttikten sonra Sanığa mülayim davranılmasını talep etmiştir.

İddia Makamından sonra söz alan Savunma Avukat-ı, Sanık aleyhinde halen askıda bulunan 3165/95 , 3164/95, 2431/95 sayılı davaların da ceza takdir edilirken dikkate alınmasını talep etmiş ve İddia Makamının da bunun dikkate alınmasına itiraz etmemesi üzerine Mahkeme bu davaları da ceza takdirinde dikkat-e almayı uygun görmüştür.

Mahkeme Savunma Avukatının ileri sürmüş olduğu hafifletici nedenleri, kendi cezalandırma prensiplerini, suçun işleniş tarzı ve olgularını dikkate aldıktan sonra Sanığa birlikte çekilmek üzere 1. davadan 2 yıl, 2. davadan 3 yıl,- 3. davadan 1 yıl ve 4. davadan da 6 ay hapis cezası vermiştir.

Mahkeme ceza tayin ederken kararın bir kısmında şöyle demiştir:-
-"Sanığın işlemiş olduğu suçlar için kanun koyucu 10 yıla kadar hapislik cezası öngörerek bu tür suçların ciddiyet ve veham-etini vurgulamış bulunmaktadır. Suçun işleniş tarzını, sanığın yaşını, benzer sabıkasını ve bilhassa işlemiş olduğu suçlar sonucunda elde ettiği mali olanakları kullanış tarzını dikkate aldığımız zaman kendisine verilecek cezanın, onu ıslah edici, etkin, s-uçtan caydırıcı ve kamu menfaatini koruyucu, suçların ciddiyet ve vehameti ile orantılı bir ceza olması gerektiği ve bu cezanında hapislik cezası olması icap ettiği kanaatindeyiz" .

Sanık bu karardan istinaf etmiştir. İstinaf sebepleri 3 başlık altında t-oplanmıştır. Bu 3 istinaf sebebini bir başlık altında toplayacak olursak özetle şunu diyebiliriz:-


Sanık aleyhine verilmiş olan tüm hapislik cezaları tüm olgular ve modern cezalandırma prensipleri çerçevesinde alenen fahiştir.

İstinafın görüşülmes-i sırasında Savunma Avukatı istinaf ihbarnamesine ek istinaf sebebi eklemek istedi. İddia Makamı buna itiraz etti. İddia Makamının itirazı Mahkemece ret edildi. Yargıç Gönül Erönen'in karar safhasında görüş beyan etmek istemesi üzerine, oy çokluğu ile yap-ılmasına izin verilen tadilat ile aşağıdaki istinaf nedeninin istinaf ihbarnamesine eklenmesine izin verilmiştir.
"4. Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa 1 ve 2.ci davalardan ceza takdir ederken huzuruna Emare 8 olarak sunulmuş olan belgeyi resmi belge olarak değe-rlendirmekle ve Sanığa Ceza Yasamızın 335.ci maddesi yerine 337.ci madde ışığında ceza takdir etmekle yanılgıya düşmüştür".

Huzurumuzda yapılan istinafta Savunma Avukatının iddiaları şu üç nokta üzerinde toplanabilir:- Sanık aleyhindeki 1. ve 2. dava ile- ilgili olarak,

a)Fasıl 154 Ceza Yasasının 331'den 334. maddesine kadarki kuralları evrak sahtelemenin genel maddelerini içermektedir. Keza 335. maddeden 337. maddeye kadar bu suç türlerine verilen cezalar yer almaktadır. 335. madde evrak sahtelemeye ve-rilen genel cezadır, 3 seneye kadar hapislik taşımaktadır. 336. madde vasiyetname, Mahkeme kaydı, vekaletname v.s. evraklarla ilgilidir, ve bu madde altında öngörülen ceza müebbet hapistir. 337. madde ile ise resmi bir evrağın sahtelenmesine verilen ceza -belirlenmektedir. Resmi evrağı sahteleme 10 yıla kadar hapislik taşımaktadır.

b)İddia Makamının 1 ve 2. davaları ithamnameden de görüleceği gibi 337. maddeye dayandırılmaktadır. Sanık aleyhindeki davaların dayanak noktası olan Emare 8 "Motorlu Araç De-vir Etme Müracaat Forması" ( 1974 Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Tüzüğünün 13/2 maddesi tahtında) matbu bir formadır ve resmi makama sunulmadığı ve resmi makamlarca onaylanmadığı takdirde resmi niteliği yoktur ve alelade bir evraktır. Mahkeme bu durumu ince-lemeden evrağı resmi evrak olarak kabul ederek, Sanığın işlediği suçu Ceza Yasasının 337.ci maddesinde 10 seneye kadar hapislik cezası gerektiren bir suç olarak telakki ederek bunun ışığında Sanığa 1 ve 2. davalardan sırası ile 2 ve 3 yıl hapislik cezası- vermeyi uygun görmüştür. Halbuki Mahkemenin bu evrağın resmi evrak olmadığını kabul ederek Sanığa 335. madde tahtında ceza vermesi gerekirdi.

c)Alelade evrak sahteleme, ve resmi evrak sahteleme suçu ile ilgili Ceza Yasası maddelerinin aynı olduğu gözön-ünde bulundurulduğunda, alelade evrak sahteleme ve resmi evrak sahteleme fiilleri ayrı dava sayılamazlar ancak ceza takdir ederken sahtelenmiş evrağın niteliğine göre 336 veya 337. maddeler altında ceza takdir edilmesi gerekirdi.

İddia Makamı ise Savunma- Avukatının bu görüşlerine katılmamakta ve şu iddialarda bulunmaktadır: Sanık, aleyhindeki davaları bir bütün olarak kabul etmiştir. Sanık aleyhine getirilen 1 ve 2. davalarda ilgili ceza maddeleri 337 olarak belirtildiğine ve Sanığın da bu iki davayı oldu-ğu şekilde kabul ettiğine göre,bu safhada, mezkûr kabul beyanına ters birşey söyleyemez. Mahkemeye sunulan ve ihtilâfsız olarak kabul edilen olgularda Emare 8 belgenin resmi bir belge olarak Sanık ve Mahkeme


tarafından kabul edildiği, itham edildiği saf-hada ithamnameye itirazda bulunmadığı bu nedenlerle de Sanığın istinaf safhasında bu hususları ileri süremeyeceği, istinaf safhasında ileri sürmesi halinde ise dikkate alınamayacağına değinen İddia Makamı, eklenen istinaf sebebinin reddedilmesini talep etm-iştir. İddia Makamının iddialarına göre, Emare 8, 21/74 sayılı yasa tahtında yapılan 99/74 sayılı tüzüğe göre çıkarılmış bir forma olarak bir Amme Enstrümanıdır ve resmi makam tarafından ısdar edildiği cihetle resmi sonuçlar doğurmaktadır. Keza bu forma -kullanılmadan resmi devir işlemi yapılmamaktadır. Suçun işleniş tarzı, elde edilen menfaat, Sanığın kendi amaçları için araç sahibinin kimliğine bürünmesi v.s. diğer hususlar dikkate alındığında Sanığa takdir edilen cezalar işlediği suçların ciddiyeti ile -orantılı olup kamu güvenliğini ilgilendiren bu tür suçlarda cezaların caydırıcı olması gerekliliği açısından makuldur.

Savunma Avukatının Alt Mahkemede Sanık aleyhindeki ithamnameye itirazı bulunmayışının ve mahkumiyete karşı istinaf dosyalanmamış olması- karşısında önümüzdeki meselede hukuki durumun ne olduğu önem arz etmektedir. Huzurumuzdaki istinafa bu iki noktayı dikkate alarak yaklaşmak gerekir.

İstinaf nedenlerini desteklemek için Savunma Avukatı tarafından yukarıda ileri sürülen hususlarda ilk n-azarda mantık payı varsa da kanaatimce konuyu derinlemesine incelemeden doğru ve sarih bir karara varmak mümkün değildir. Keza, istinaf konusundaki görüşlerimizi belirtirken tadilat izni ile ilgili görüşlerim de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Huzurumu-zdaki istinafta Savunma Avukatı mahkumiyet aleyhine istinaf dosyalamış değildir.Bu nedenle ileri sürmüş olduğu hususlar sadece Alt Mahkemenin ceza ile ilgili takdir hakkını cezalandırma prensipleri çerçevesinde doğru kullanıp kullanmadığı açısından değerle-ndirilebilir, ve bunun ötesine gidemez. Nitekim, eklenen istinaf sebebinin de bu itibarla incelenmeye tabi tutulması gerekmektedir.

Bu safhada Savunma Avukatının eklenen 4. istinaf sebebine ilişkin Emare 8'in "resmi belge" olup olmadığı ile ilgili iddi-alarının, diğer görüşlerimiz yanında akademik kalacağı cihetle bu konuyu kısaca değerlendirmeyi uygun görmekteyiz.

"Resmi belge" tabiri Prof. Dr. Ejder Yılmaz'ın 4. baskı Hukuk Sözlüğünde şöyle açıklanmıştır:-
"Kamu kurumlarınca verilen belge; -örneğin,noter senetleri,mahkeme ilamları, tapu kütükleri ve kamu kurumlarından verilen hertürlü belge."

Kamu evraklarına (Public documents) ilişkin Halbury's Laws of England Vol 11 sayfa 265 para 449'da yapılan açıklamada yukarıda Sn. Yılmaz'ın "resmi ev-rak" ile ilgili tefsirine benzerdir:-
"Proof of Public documents" başlığı altında şöyle denmektedir:-
"Public documents are documents drawn up by public officers of government in the course of official duty with reference to the transactions which the-y are required to enter in the course of their public duty and which occur within the circle of their own personal knowledge and observation, being facts which are of






public interest, or required to be recorded for the benefit of the community."(Tay-lor on Evidence (12th Edtn.) 943.)

Emare 8 forma, araç satmak isteyen herkesin kullanımına açık matbu bir formadır ve resmi m-akamlarca yasal kabul edilebilmesi açısından amacı doğrultusunda gerekli bilgileri içermek üzere düzenlenip hazırlanmıştır.

Matbu bir formanın hazırlanıldığı maksat için kullanılıncaya kadar resmi bir fonksiyonu yoktur. Keza,böyle bir forma öngördüğü am-aç için Resmi veya Kamuya ait makamlara sunuluncaya ve yetkililerce kontrol edilip onaydan geçtikten sonra işleme girinceye veya kamuya ait bir evrak olarak resmi kayıtlara geçirilinceye kadar, "resmi" bir evrak olarak herhangi bir geçerliliği bulunmamakta-dır.

Daha basit bir ifadeyle matbu bir belge yetkili makam veya kişi tarafından elden geçirildikten ve onaylandıktan sonra "resmiyet" kazanmaktadır. Resmiyet kazandıktan sonra ise "resmen" tedavüle girmektedir.

Huzurumuzdaki meselede böyle bir durum sö-z konusu değildir. İlgili belgenin bazı kısımları Sanık tarafından doldurulmuştur. Doldurulması, aracın kendine ait olduğu imajına ciddi bir görünüm sağlamak amacıyle yapılmış ve para temin edebilmek için Tanık 1'e verilmiştir. Ancak belgenin hiçbir şekild-e yukarıda değindiğimiz şekilde resmi bir sıfat kazandığı görülmemektedir.




Fasıl 154 Ceza Yasasının 331,333 ve 334. maddeleri genel sahteleme suçunu inceleyen ve evrak sahteleme suçunun ne zaman gerçekleştiğini açıklayan maddelerdir. 335., 336., 33-7. ve 338. maddeler ise sahtelenen evrak veya döküman türüne göre öngörülen cezaları içermektedir. 339. madde ise sahtelenmiş bir evrağı tedavüle sürmek suçunu ihtiva etmektedir.

Sanık, huzurumuzdaki 1.Davada Fasıl 154 Ceza Yasasının 331., 333(d)(i)-., 334. ve 337., 2. Davada ise 337 ve 339. maddelerine aykırı suç işlemekle itham edilmiş ve kendi ikrarı ile mahkum edilmiştir.

Kıbrıs'taki Ceza Yasası tahtındaki uygulamalarda suç işleyen kişi, ceza davasında ithamnameye verdiği kabul (Plea of Guilty) -beyanı neticesinde Mahkeme kararı ile mahkum edilmiş gibi addedilmektedir. Meğer ki Mahkeme, Sanığın kabul beyanının ne anlama geldiğini anlamadığı kanaatine varmış olsun. Bu konuda Fasıl 155 madde 68 gayet açıktır:-
"If the accused pleas guilty and the -court is satisfied that he understood the nature of his plea, the court shall proceed as if the accused had been convicted by the judgment of the court."


Alt Mahkemede Sanık, avukat tarafından temsil edilmekte olduğu halde tabiatıyle hukuki tavsiye alm-ış bir kişi konumundadır. Hemen belirtmek gerekir ki, Sanık avukatsız veya hukuki tavsiye almamış bir kişi olsa idi belki kabul beyanına yaklaşımımız daha farklı olacaktı ve O zaman en azından, aleyhindeki davayı anlamadan kabul ettiği cihetle, Sanığın mah-kumiyetinin geçerli olup olmaması da gündeme gelebilecekti.

Fasıl 155 madde 153, Alt Mahkemede konu edilmeyen bazı hususların hangi hallerde Yargıtayca değiştirilemeyeceğini içermektedir.

Bu konuya ışık tutması açısından incelenen Rum Yüksek Mahkemes-i Nicolau v. Police 1978 2CLR p.66 sayılı davada şöyle demiştir:-.

"........We do not think that this is an instance in which any inaccuracy or uncertainty in describing the offences charged by means of counts 5 and 6 could lead to the convictions of th-e appellant thereon being set aside on appeal; section 153 of the Criminal Procedure Law, Cap. 155,provides as follows:-

'No judgment, finding sentence or order of a trial Court shall be reversed or altered on appeal on account of anyobjection to any- charge, information, summons or warrant for any alleged defect therein in any matter whether of substance or form unless such objection was raised before the Court whose decision is appealed from, nor for any variance between suchcharge, information, su-mmons or warrant and the evidence adduced in support there of unless such objection was similarly raised and the trial Court, notwithstanding that it was shown that by such variance the appellant had been deceived or misled, refused to adjourn the hearing- of the case.
Provided that if the appellant was not represented by an advocate at the hearing before the trial Court, the Supreme Court may allow any such objecti-on to be raised'.
As already stated no relevant objection was taken at the trial at any stage and the appellant was represented at his trial by counsel.........."

Ne Sanığın ne de avukatının yasal haklarını kullanarak itham edilmezden veya ceza kesilme-zden evvel itham edilen suçlara veya ithamnamedeki suçlara karşı herhangi bir itirazları olmamıştır.

Sanık, aleyhindeki davaları itham safhasında kabul etmiştir. Olgular izah edilirken herhangi bir itiraz veya olgulara ters beyanı da yoktur.

Konuyla- ilgili olarak Archbold 37. baskı, sayfa 142'de para 367'de şöyle denmektedir:-
"Effect of Plea of Guilty- If the defendant pleads guilty,and it appears to the satisfaction of the judge that he rightly comprehends the effect of his plea, his confession i-s recorded,and sentence is forthwith passed....."


Sanık veya avukatının ithamnameyi önceden görme fırsatı vardı, Sanığın hangi madde altında itham edildiği Sanık ve avukatı tarafından önceden bilinmekte idi. Bu durumda ithamnamenin tadili ve ondan sonra- itham edilmesi sağlanabilirdi veya en azından Sanığın okunan suçu kabul etmemesi gerekirdi. Sanığın hangi davalarla itham edildiği hususu, Alt Mahkemede herhangi bir şekilde konu edilmedi. Huzurumuzdaki istinafta ise itham edildiği sırada Sanığın kendisin-e okunan davaları anlayamıyacak durumda olduğu, yaptığı kabul beyanını anlamadan ikrarda bulunduğu, veya ithamnamedeki suçları kabul etme niyeti olmadığı hususlarında hiç bir işaret yoktur.

Archbold 37. Baskı p. 664'de ithamnameye verilen cevaplarla ilg-ili şu hususlara yer veriliyor.

"The defendant himself must plead :- R.v. Heyes (1951) 1 K.B. 29; 34 Cr. App.R. 161. This admission may be of guilt as to the facts, subject to the view of the court as to whether admission of the facts amounts to a plea- of guilty in law. Where the defendant pleads guilty, and the court accepts the plea, further proof or trial is needless, and the plea is recorded by the proper officer, and the court proceeds to judgment on the defendant's own confession."
Alt Mahkemede -Sanığın, kabul beyanına ters düşecek veya ilgili evrağın resmi evrak olmadığı ile ilgili etüd yapılmasını isteyen herhangi bir beyanının da olmadığı görülmektedir. Sanık suçları Mahkeme huzurunda kabul etmekle Fasıl 154'ün 337. maddesini de kabul etmiş say-ılır. Sanık işlediği suçlarla ilgili olarak aleyhine ceza takdir edilmeden önce dahi Fasıl 155 madde 78 tahtında ithamnameye itiraz etmeye hakkı olduğu halde ne kendisi ne de avukatı böyle bir hakkı kullanmış değildir.

Yukarıda izah edilen tüm hususları -dikkate alırsak karar aşamasında Alt Mahkemeye düşen görev sadece ceza kesmekti. Fasıl 154 Ceza Yasasının 337. maddesine göre değil de 335. maddesine göre ceza kesilmesi gerektiği iddiası hangi ad altında veya hangi usulde olursa olsun ilk defa istinafta i-leri sürülebilecek bir husus değildir görüşündeyim. Bu nedenle, Alt Mahkemenin ithamnameye verilen cevabın doğruluğuna müdahale etmemesi bariz bir hata olarak da görülemez.

İngiltere'de "plea of guilty" yapıldığında uygulama farklıdır ve ceza kesilince-ye kadar kabul beyanı mahkumiyet sayılmaz. Bu konuda Criminal Procedure in Cyprus sayfa 85'deki footnote de şöyle denmektedir.

"It is interesting to note a contrast between the English and Cyprus Law regarding the effect of a plea, and in particular to- note that, under English Law, a plea of guilty does not have the effect of a conviction unless and until sentence is imposed (See R.v. Cole (1965) 3 W.L.R. 263) whereas under section 68(1), Cap. 155, a plea of guilty, where the Court is satisfied that th-e accused understood the nature of the plea, is equivalent to a conviction by a judgment of the Court."


Kabul beyanı yapıldığ-ı durumlarda Mahkemenin ne gibi hallerde müdahalede bulunabileceği bellidir. Mahkeme Sanığın aleyhindeki davanın ne olduğunu anlamadığı veya kabul etme niyeti olmadığı hususunda tüm olgular çerçevesinde ikna olursa veya mevcut ve kabul edilen şahadetle San-ığın hukuken mahkum edildiği suçtan suçlu bulunması mümkün değil ise o zaman Sanığın kabul beyanını reddedebilir. (Bu konuda gör: Efimeris v. P. 1967 2 CLR p.249). Ama böyle bir durumda mahkumiyetin akibeti söz konusudur. Kabul beyanı ile Sanık Fasıl 155'-in 68. maddesi tahtında mahkum edilmiş sayıldığına göre Alt Mahkemenin bu konuda kesilen ceza ile ilgili kararının hatalı olduğu bulgusuna varılabilmesi için mahkumiyet aleyhine istinaf olması gerekir.

Huzurumuzdaki meselede Alt Mahkeme,Sanık suçları k-abul ettikten sonra, Sanığın aleyhine sunulmuş olan olgularda 337. madde altında suç işlemediği kanaatine resen varmış olsa idi,
a) davayı durdurup "not guilty" beyanı kaydetme,
b)Fasıl 155 madde 83 altındaki prosedürü takip
ederek ithamnameyi- tadil etme,
c)Fasıl 155 madde 85 tahtında ispat edilmiş olan suç
ile ilgili mahkumiyet kaydetme
işlemlerine açık olacaktı.

Bir an için Mahkemenin bu konularda takdir yetkisini yanlış kullanarak davayı durdutup, tadilat yapmadığından v-eya Sanığı 335. madde altındaki suçtan mahkum etmediğinden veya Sanığa 335. maddeye göre ceza vermediğinden dolayı hata yaptığını kabul etsek dahi, Sanığın,eklenen yeni istinaf sebeplerindeki iddialarının değerlendirilebilmesi için Alt Mahkemede ithamname-nin


bütününe veya ithamnamede yer alan madde 337'ye karşı çıkması ve bu madde altında kendisine verilen cezanın yanında mahkumiyeti aleyhine de istinaf dosyalaması gerekirdi. Bir başka deyişle, Alt Mahkeme huzurunda, Sanığın sahtelemiş olduğu iddia edil-en evrağın "resmi" bir evrak olmadığı için, bu madde altında mahkumiyet kaydedilmesinin ve ceza takdir edilmesinin hukuken mümkün olmadığı iddiaları yapılmalı ve ayrıca mahkumiyet aleyhine de istinaf dosyalanarak aynı savunma ve iddialar Yargıtay'da da il-eri sürülmeliydi. Bu yapılmamıştır.

Sanık davayı bir bütün olarak kabul ettiğine ve 337. madde tahtında kaydedilen mahkumiyet aleyhine de istinaf dosyalamadığına göre, Sanık avukatının istinaf safhasında 337. madde tahtında verilen cezadan sarfınazar edi-lmesi ve sadece 335. madde altında ceza verilmesi talebi hukuken doğru değildir. Aynı şekilde mahkumiyete karşı istinaf olmaksızın, yukarıda temas edilen ek istinaf sebebinin Yargıtayca değerlendirilmesi veya Alt Mahkemede konu edilmeyen bu iddianın Yargıt-ayda ileri sürülmesi mümkün değildir görüşündeyiz. Dolayısıyle bu husus Alt Mahkemede "issue" yapılmadığına, ve 337. maddeye dayanılarak ceza verilmiş olduğuna göre üstelik Savunma Avukatı tarafından konuya sadece cezalandırma yönünden yaklaşılmış olduğu -gerçeği karşısında böyle bir sonuca varmak kaçınılmazdır.

Oyçokluğu ile tadilata ve ek istinaf sebebinin istinaf ihbarnamesine eklenmesine izin verilmiş olması gerçeği karşısında, yukarıda serdettiğim görüşler neticesinde Yargıtay'ın, eklenen 4. istinaf -sebebini değerlendirerek, ve buna dayanarak, verilen cezaya herhangi bir müdahalede bulunması amir değildir.


Y/C 16/91 (D.11/92) sayılı dava, Alt Mahkemede konu edilmeyen bir hususun, ciddi bir "adli hata" (substantial miscarriage of justice) iddiası ya-pılması halinde Fasıl 155 madde 144'e dayanarak Yargıtayda ele alınabileceği hususunda içtihadi bir karar olarak önümüzde durmakta ise de, her davanın kendi olguları çerçevesinde değerlendirileceği prensibini de unutmamak gerekir.

Y/C 16/91 (D.11/92) sa-yılı davada azınlık kararını okuyan Sn. Yargıç Metin A. Hakkı'nın özetlediği olgular kararın 11'inci sayfasında yer almaktadır:-
" Sanık, Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhine getirilen ve 42 itham (count) içeren 576/91 sayılı bir dava ile Fasıl 154 -Ceza Yasasının 370(a), 370(b) 20 331,333(a) 334 ve 337. maddeleri ile 37/83 sayılı Gümrük ve İstihal Yasasının 37,38,39(1)(a) 190(1)(b) ve 191(2) maddelerine aykırı olarak 15.10.87 ile 22.9.89 tarihleri arasında aleyhine getirilen ithamnamede teferruatı gö-sterildiği gibi Devleti gümrük, G.K.K. katkı payı ve gelir vergisinden mahrum edecek şekilde 42 ayrı suç işlemekle itham edilmişti. Sanık, aleyhine getirilen davaların hiçbirini kabul etmemiş neticede Mahkeme İddia Makamının çağırdığı 18 tanığı dinleyip Ma-hkemenin önünde ibraz olunan 29 adet emareyi inceledikten sonra ve keza Sanığın kutudan müdafaa olarak verdiği yeminsiz beyanı ile Müdafaanın çağırdığı 5 tanığı da dinledikten sonra sanığı, aleyhine getirilen 42 davadan da ayrı ayrı suçlu bularak mahkûm et-miş ve sanık avukatının hafifletici nedenler ile ilgili olarak Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı hitabeyi de değerlendiren Mahkeme sanığı mahkûm edildiği 10 davadan 1 sene, 10 davadan 2 sene 6 ay, 10 davadan 3 sene 3 ay, 12 davadan ise sanığı herhangi bir ceza-ya çarptırmadan sadece mahkûmiyet kaydedilmesine emir verip hapislik cezalarının birlikte çekilmesini emretmiştir. 3.5.91 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi verdiği kararında keza, önünde emare olarak duran bazı videoların yasal sahiplerine iadesini de emretmiş-tir. Sanık avukatı vasıtası ile 10.5.91 tarihinde hem mahkûmiyet hem de ceza aleyhine 37 istinaf sebebi içeren bir istinaf dosyalamıştır.

İstinaf, Yargıtay olarak oturum yapan Yüksek Mahkeme önüne duruşma amacı ile muhtelif defalar gelmiş ve 29.1.1992 t-arihinde sanık mahkûmiyet aleyhine olan istinaf sebeplerini mahkemenin izni ile geri çekmiş sadece Alt Mahkemenin verdiği ceza aleyhine 34,35,36. İstinaf sebepleri üzerinde durmuştur.........."


Y/C 16/91 sayılı istinafta sanık suçunu kabul etmemiştir. -Bu durumda Fasıl 155 madde 68'in yorumu o meselede kullanılamaz. Mahkeme, İddia Makamı tarafından sunulan şahadetten sonra Sanığı suçlu bulup mahkum etmiştir. O davadaki konu iki ayrı yasada aynı suç için öngörülen genel ve özel cezalarla ilgilidir. Huzuru-muzdaki meselede ise aynı durum söz konusu değildir. Huzurumuzdaki meselede kabul beyanınından sonra 333(d)(1) ve 337. madde tahtında kesinleşmiş mahkumiyet vardır. İstinaf konusu ise aynı yasada yer alan ve "resmi belge sahteleme" suçu ile ilgili ceza ma-ddesinin bu meselede kullanılıp kullanılmayacağı hakkındadır.

16/91 sayılı Yargıtay/Ceza kararı ışığında, huzurumuzdaki 4. istinaf konusunda yakınma konusu yapılan 335 ve 337. maddelerle ilgili iddiaları Fasıl 155 madde 144 tahtında Yargıtayın değerlen-dirip ele alması mümkün olmadığı gibi,konu edilen 144. madde huzurumuzdaki davaya şamil değildir. Bilhassa, mümkün olduğu oranda adli bir hata olmamasını sağlamak için görevlendirilmiş bir avukatın hukuki tavsiyesinden yararlanmış bir kişi olarak, Sanık bu- maddeden faydalanamaz. Bundan anlaşılacağı gibi 144. maddenin istisnai hallerde kullanılması gerekir. Bu nedenlerle Sanığın ileri sürdüğü 4. istinaf sebebinin reddedilmesi gerekir.


Huzurumuzdaki davada verilen cezaların aşikâr surette fahiş olduğuna da-ir diğer istinaf sebeplerine gelince, Savunma Avukatının bu konuda haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğunu görmekteyiz. Huzurundaki ihtilafsız olgulara göre Alt Mahkeme ceza takdir ederken doğru hareket ederek kamu menfaatını koruyucu nitelikte ve suç-un vehameti ile orantılı ceza vermeye çalışmıştır. Ancak Sanığın kişisel ve ailevi durumu, benzeri bir suçu içeren 5205/91 sayılı sabıkasında 1,500,000TL gibi cüzi bir para cezasına çarptırılmış olması,daha önce hiç hapse girmediği, muhtelif tarih ve çekle-rle temin edilen paraların çeşitli tarihlerde temin edilmekle birlikte, bir olaydan, yani Emare 8 formanın sahtelenmesinden meydana geldiği; keza, nazarı dikkate alınan 3165/95,3164/95 ve 2431/95 sayılı davaların aynı olaydan neşet eden ve Sanığa verilen ç-eklerle ilgili olduğu, sanığın gerek poliste gerekse Mahkemede suçunu kabul etmekle yardımcı olduğu hususları da dikkate alındığında Alt Mahkemenin Sanığa 1.davadan 2 yıl, 2. Davadan 3 yıl hapis cezası vermesi caydırıcı veya ıslah edici yönden bir fayda sa-ğlayacak olmasına karşın aynı zamanda Sanık için mahvedici bir cezadır. Herhalukârda verilen cezaların davalara orantılı olarak azaltılması gerektiği görüşündeyim. Modern cezalandırma prensiplerini dikkate alarak, ilk defa hapse girecek olan Sanığa tüm olg-ular ışığında, suçun vehameti ile orantılı nispeten daha kısa süreli hapis cezaları verilmeli idi. Alt Mahkemenin verdiği hapis cezalarının aşikâr surette fahiş olduğu kanısındayız ve hapislik sürelerinin 1. davada 1 yıla, 2. davada 18 aya, 3. davada 6 ay-a, 4. davada 6 aya indirilmesi gerekmektedir.




Yukarıdakilerden anlaşılacağı üzere Sanık, 4. istinaf sebebinde başarılı olmamış, hapis sürelerinin aşikâr surette fahiş olduğu hususundaki istinaf sebeplerinde ise başarılı olmuştur.

Neticede, Sanığ-ın 26.1.96 tarihinde mahkum olduğu davalardan 1. Davada verilen hapislik cezasının 1 yıla; 2. Davada verilen hapislik cezasının 18 aya; 3. Davada verilen hapislik cezasının 6 aya, 4. Davada verilen hapislik süresinin 6 ay hapis cezasına indirilmesine, ceza-ların mahkumiyet tarihinden başlamak üzere birlikte çekilmesine hüküm verilir.




Taner Erginel Mustafa H.Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç




28 Şubat 1997



-


10



-


Full & Egal Universal Law Academy