Yargıtay Ceza Dairesi Numara 60/2012 Dava No 2/2014 Karar Tarihi 28.02.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 60/2012 Dava No 2/2014 Karar Tarihi 28.02.2014
Numara: 60/2012
Dava No: 2/2014
Taraflar: Gürkan İstanbullu ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Ceza aleyhine istinaf - Kasten yangın çıkarma suçunda ceza takdiri - Hapislik cezalarının alenen fahiş olduğu nedeniyle istinaf dosyalanması - Şahadet - Şahdetin değerlendirilmesi - Şahadetin gönüllü olup olmadığı tartışması - Teyit edici şahadet -Yargıtayın yetkisi -Fasıl 155 Mad. 145 - Hartalı olarak emare alınması - Fasıl 155 mad 106A(2) - İstinafın reddi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 28.02.2014

-D. 2/2014
Yargıtay/Ceza No: 60/2012
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No: 2346/2011)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Şafak Öneri, Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu.

İstinaf eden: Gürkan İstanbullu, Merkezi Cezae-vi - Lefkoşa
(Sanık)
ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı ikame eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Av-ukat Tevfik Mut adına Avukat Kemal Mut
Aleyhine istinaf edilen namına: Kıdemli Savcı Ahmet Varol.


Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bahar Saner, Kıdemli Yargıç Türkay Saadetoğlu, Yargıç Musa Avcıoğlu'nun 2346/2011 sayılı davada 4/6/2012 tarihinde verd-iği karara karşı, Sanık tarafından yapılan istinaftır.


-----------


K A R A R

Şafak Öneri:16/11/2009 tarihinde saat 03.10'da, Güzelyurt'ta bulunan Gökhan Ticaret isimli hediyelik eşya dükkanında bir yangın meydana geldi. Çıkan yang-ın sonucu, dükkan, dükkan içinde bulunan emtia ve bir motosiklet yanmak suretiyle maddi hasara uğradı. Olayın tahkikat memuru, İddia Makamı tanığı no. 1 P.M Kemal Atamtürk, olay mahalinde yaptığı araştırmada, yanan dükkanın karşısında bulunan Talihsiz Elek-trik isimli iş yerinde, olayı görüntüleyen güvenlik kamerası olduğunu tesbit ederek, olay anını gösteren CD kayıtlarını emare olarak aldı. Emare 13 olarak Alt Mahkemeye ibraz edilen CD kayıtlarından ve sonradan, emare 13 CD'nin fotoğrafa aktarılması ile el-de edilerek Mahkemeye emare 14 olarak ibraz edilen fotoğraf albümünden, olayın kundaklama olduğu tesbit edilirken, kundakçının kimliği net olarak tesbit edilememekle birlikte, kundaklama olayı detaylı biçimde görül-mektedir.
Polisin olay yerinde yaptığ-ı araştırmada, ateşe maruz kalmış bir kırmızı bir de beyaz bidon bulundu. Yapılan soruşturma neticesinde, mezkûr dükkanı kundaklamaktan zanlı olduğu tesbit edilen sanık, aynı tarihte saat 04.50'de, Güzelyurt Adli Şubeye celbedildi. Sanığın el ve yüzünde ya-nık izleri olduğun-dan şüphelenen olayın soruşturma memuru P.M Kemal Atamtürk, İddia Makamı tanığı no. 3 P.M Yusuf Aktunçlar'ı görevlendi-rerek, sanığın ellerinin fotoğraflarını (emare 11) çektirdik-ten ve el swaplarını aldırdıktan sonra, sanığı, Hüseyin A-rabulucu isimli polisin nezaretinde, Güzelyurt Sağlık Ocağına gönderdi ve Pratisyen Hekim Dr. Levent Öztürk tarafından muayenesini sağladı. Dr. Öztürk'ün şahadetine göre, sanığın sağ el 2, 3, 4 ve 5. parmaklarında ve yüzünde elmacık kemiğin-de yanık izleri- vardı. Sanığın tüm vücudunda yaptığı tetkikte ise, darp izine rastlamadı. Saat 11.35'de Güzelyurt Kaza Mahkemesinde Yargıç önüne çıkarılan sanık aleyhine 3 gün tutukluluk emri alındı. Şubeye dönüldükten sonra, el ve yüzündeki izler için sanığın uzman bir -doktor muayenesinden geçirilmesini uygun gören soruşturma memuru, sanığı P.Ç. Yüksel Çelik nezaretinde Lefkoşa Doktor Burhan Nalbantoğlu Hastahanesine göndererek, saat 13.40'da, Dahiliye Uzmanı Dr. Eyüp Göksu tarafından muayene edilmesini sağladı. Dr. Göks-u şahadetinde, sanığın sağ el 3 ve 4. parmaklarında ve sağ elma-cık kemiğinde yanık izine rastladığını, sanıkta darp izinin mevcut olmadığını iddia etmektedir.
Bu arada tahkikat memuru, bir polis ekibi ile birlikte, saat 11.53 - 12.11 saatleri arasında, s-anığın evinde araştırma yaptı. Yapılan aramada, daha sonra sanığın olayda kullandığını iddia ettiği bir çift spor ayakkabı bulunup emare olarak alındı. Doktor muayenesini müteakip şubeye dönen sanığın ifade vermek istemesi üzerine, ifadesi 14.34 - 15.17 sa-atleri ara-sında tahkikat memuru tarafından alındı.
Sanık, Alt Mahkeme tarafından gönüllü olduğuna dair bulgu yapılan ifadesinde olayı şöyle anlatmaktadır:
Sanığın babasının Güzelyurt'ta, sanığın da çalıştığı bir milyoncu dükkanı vardır. Sanık, dükkanları-nın yakınına dava konusu dükkanın açılacağını öğrenince işlerinin azalacağını düşünür. Dükkanı açacak olan adama selam vermesine rağmen, adamdan karşılık görmez. Bunun üzerine kinlenen sanık, adamın dava konusu dükkanını yakmayı aklına koyar. Olaydan 4-5 g-ün önce, Fort Escort marka arabasına benzinci Eray'dan benzin koyar, dükkanda kullandıkları su lastiğinden 1 metre kadar keser ve gece Bademlik Sahası diye bilinen yere gider. Orada bir beyaz, bir de kırmızı renk plastik bidon, 1.5 litrelik kola şişesi ve -bir yoğurt kabı bulur. 1.5 litrelik kola şişe-sini huni vazifesi görmek üzere keser. Beraberinde getirdiği su lastiği yardımı ile arabadan benzin çeker. Çektiği benzini yoğurt kabına doldurur, yoğurt kabından da yaptığı huni aracı-lığıyla bidonlara doldu-rur. Bu işlem bitince lastiği, yoğurt kabını ve huni olarak kullandığı kesik kola şişesini orada bırakarak, benzin doldurduğu bidonları evine getirir. Benzin bidonlarını evin arkasındaki avluya saklar. Olay gecesi, dava konusu dükkanı yakmaya karar verir. -Benzin bidonlarını alarak olay yerine gider. Dükkanın kapısının önünde kartonlar oldu-ğunu görünce, beyaz bidonun kapağını açarak, benzinin akması için kapının önüne koyar ve karşıdaki kuaför dükkanının yanına saklanır. 1-2 dakika etrafı gözetledikten sonr-a beyaz bidonun yanına giderek, içinde kalan benzini de yere döker. Kırmızı bidonu alır ve daha önce kapağına koyduğu yeşil donu yakar. Donun yanması ile birlikte, elindeki bidon ile yere döktüğü benzin ateşlenir. Ateşten dolayı yanma tehlikesi atlatır. El-indeki bidon ateşlenince panikleyerek cama fırlatır. Fırlat-ması sonucu camın kırıldığını duyar. Arkasına bakmadan hızla oradan uzaklaşıp eve gider. Sanık, ifadesinde, ellerindeki ve yüzündeki yanıkların, elindeki bidon ateşlenince meydana gel-diğini söyle-mektedir.
İddia Makamı tarafından ibraz edilen şahadete göre, sanığın ifadesi temin edildikten sonra, sanığın olayda kullandığı ema-releri verebileceğini beyan etmesi üzerine, tahkikat memuru, olay günü saat 15.40'da, Olay Yeri İnceleme ve Parmak İzi U-zmanı İddia Makamı tanığı no. 3 P.M Yusuf Aktunçlar ve P.Ç Yüksel Çelik ve sanığı da yanına alarak, ifadede belirtilen Bademlik Futbol Sahası diye bilinen yere gitti. Sanığın ifade-sinde olayda kullanıldığı belirtilen Luna ambalajlı boş tere-yağı kutusunu -(Emare 4), ortadan kesilmiş Yedigün ambalajlı kola şişesinin her 2 parçasını (Emare 5-6), 3.80 m'lik yeşil renkli su hortumunu (Emare 3) sanığın göstermesi üzerine, fotoğrafları çekildikten sonra tahkikat memuru bunları emare olarak aldı. Aynı gün, saat 16-.00'da aynı polis ekibi sanıkla birlikte, önce sanığın babasının dükkanına giderek, dükkanın arka avlusunda 23.45 m uzunluğunda yeşil renkli bir su hortumu buldu (Emare 7). Sanığın olayda arabadan benzin çekmekte kul-landığı, Bademlik Sahasında bulunan ema-re 3, 3.80 m'lik su hortumunu, emare 7'nin üzerinden kestiğini beyan etmesi üze-rine, her 2 hortumun üzerinde inceleme yapıldı. P.M Yusuf Aktunçlar tarafından yapılan incelemede, 23.45 m'lik esas su hortumunun kesik ucundaki girinti ile 3.80 m'lik su hortu-mu üzerindeki çıkıntının hortumlar birleştirildiğinde birbirini karşılayıp örtüştüğü tesbit edildi.
Aynı gün sanıkla birlikte, sanığın evine giden polis ekibi, sanığın olay anında giydiğini iddia ettiği eşorfman altını (Emare 8) emare olarak aldı. Sanığın- olayda giydiğini iddia ettiği o an üzerinde giymekte olduğu siyah tişört (Emare 9) ve sanık tarafından olayda giyildiği iddia edilen, sanığın evin-den alınan spor ayakkabılar emare 1 olarak Alt Mahkemeye ibraz edilmiştir.
18/11/2009 tarihinde İddia Makam-ı tanığı no. 8 PM İbrahim Eliaçık tarafından yapılan deneyde, olayda kullanıldığı iddia edilen sanığa ait DM 150 nolu arabadan, su hortumu ile benzin çekilebileceği bulgusuna varıldı.
Bademlik Sahasından alınan emare 3, 4, 5, 6 üzerinde herhangi bir parma-k izine rastlanmadı. Bunun gibi sanığın olay anında giydiğini iddia ettiği emare 8, emare 9, emare 1 üzerinde herhangi bir yanık izine rastlanmadı. Bunun gibi, emare 3, 4, 6 üzerinde ve içinde benzin artığı yoktu. Sanığın ellerinden alınan swap'larda da ya-nıcı artığı yoktu. İddia Makamı tanığı no. 3 P.M Yusuf Aktunçlar'ın tekzip edilmeyen şahadetine göre, ellerin yıkanması halinde, herhangi bir iz kalmamaktadır. Aynı tanığın müdafaa tanığı no. 6 Dr. Baydar tarafından da destek-lenen şahadetine göre, emarele-r üzerinde parmak izine rastlan-maması mümkündür.
Sanık, 11/1/2010 tarihinde kendisine yapılan kundaklama ve kasti hasar suçları ile ilgili yazılı dava tebliğine, "kabul etmiyorum" cevabını vermiştir.

Olayla ilgili olarak sanık aleyhine Lefkoşa Ağır- Ceza Mahkemesinde;
1- Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 315(a) maddesine aykırı olarak kasten yangın çıkarma,
2- Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 319. maddesine aykırı olarak bina içindeki eşyaları ateşe verme,
3- 22/1989 sayılı Yasa ile değiştirilmiş Fasıl 154 Ceza Yas-ası'nın 324(1) maddesine aykırı kasti hasar suçlarından 3 dava getirildi.

Aleyhine getirilen davaları kabul etmemesi üzerine, yapı-lan duruşma neticesinde, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, sanığın polise vermiş olduğu ifadenin gönüllü olduğu ve ifadede be-li-rtilenlerin teyit edildiği bulgusuna vararak, sanığı ihtam edildiği her 3 davadan da suçlu bularak, mahkûm etti ve birlikte çekilmek üzere, 1. davadan 3 yıl, 2. davadan 1 yıl, 3. davadan 6 ay hapis cezasına çarptırdı.

Sanık, aleyhine verilen mahkûmiyet -kararlarının hatalı olduğunu, keza 1. davadan verilen 3 yıl hapislik cezasının fahiş olduğunu ileri sürerek, huzurumuzda bulunan istinafı dosyaladı.

İstinaf sebepleri ile istinafın duruşmasında ileri sürülen iddialara genel olarak bakıldığında, sanık av-ukatının aşağıdaki hususları ileri sürüp ağırlıklı olarak yoğunlaştığı görülmektedir.
1- Dava ile ilgili emarelerin bir kopyasının duruşma tarihin-den 10 gün önce müdafaa avukatına verilmesi gerekirken, Alt Mahkeme, bu kural hilafına sanığın yüzüne ait fot-oğraflar ile olayla ilgili CD kayıtlarını, duruşma safhasında İddia Makamı tarafından ibraz edilmesine izin vererek, müdafaa haklarını ihlal etti.
2- Alt Mahkemenin, sanığın polise verdiği ifadenin gönüllü olduğu hususundaki bulgusu hatalıdır.
3- Alt Mahke-menin, sanığın gönüllü olduğuna karar verilen ifadesinin teyit edildiğine ilişkin bulgusu hatalıdır.
4- Alt Mahkeme, huzurundaki tüm şahadet ve emareleri değer-lendirdikten sonra, sanığın açıkça beraat etmesi gerektiğine karar vermesi gerekirken, sanığı m-ahkûm etmekle hatalı hareket etmiştir.
5- Alt Mahkeme, gerek duruşma içinde duruşma maksatları gerek-se dava maksatları için şahadet veren müdafaa tanıklarının şahadetleri yerine, birbirini tekzip eden çelişkili şahadet veren İddia Makamı tanıklarının şaha-detlerini tercih edip bulgu yapmakla hatalı davranmıştır.
6- Sanığa mahkûm edildiği 1. davadan verilen 3 yıl hapislik cezası alenen fahiştir.

İnceleme:
İstinaf sebebi:
27/1992 sayılı Yasa ile değiştirilmiş Fasıl 155 Ceza Usül Yasası madde 106(A) şöyled-ir;

"1- Bu Yasanın 92'nci ve 106'ncı maddeleri ile bunlar arasında kalan tüm maddelerde belirtilen ilk soruşturmanın yapılmasına ilişkin kurallara halel gelmeksizin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başsavcısı, yukarıdaki maddelere göre ilk soruşturma yapılm-ası gerekli herhangi bir suç ile ilgili ilk soruşturma yapılmamasını kamu yararı, suçun niteliği ve sanığın özel durumu açısından uygun gördüğü hallerde, durumu ilgili Kaza Mahkemesi Yargıcına bir yazı ile bildirebilir ve ilk soruşturma yapılmaksızın sanığ-ın Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda yargılanması isteminde bulunabilir.
2-Yukarıdaki (1)'inci fıkra uyarınca ilk soruşturma yapılmaması isteminde bulunulması hallerinde, Başsavcı, sanık aleyhindeki ikâmename ve Ağır Ceza Mahkemesinin oturumları sırasında di-nletilmek istenen tanıkların verecekleri ifadelerle, Ağır Ceza Mahkemesine ibraz edilmesi muhtemel sair belgelerin asıllarına uygun daktilo edilmiş suretlerini ilgili Kaza Mahkemesine ve sanığa veya avukatına, davanın görüleceği Ağır Ceza Mahkemesinin ilk -oturumundan en az 10 gün önce verir. İlgili Kaza Mahkemesi Yargıcı, kendisine Başsavcı tarafından iletilen ikâmename, ifade ve sair belgeleri sanığı veya avukatını da dinledikten sonra Başsavcının istemini kabul veya reddedebilir.
3- ................
4- -................ "


Yukarıda alıntısı yapılan 2. fıkradan da görülebileceği gibi, ilk soruşturma yapılmaksızın, Ağır Ceza Mahkemesine havale edilen davalarda, İddia Makamı, sanık aleyhindeki ikamenameyi, duruşmada şahadet verecek olan tanıkların ifade-le-rini ve ibraz edilecek sair belgelerin asıllarına uygun daktilo edilmiş suretlerini, Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk oturum tarihinden en az 10 gün önce, Kaza Mahkemesine, sanığa veya avukatına vermekle yükümlüdür. Yazılı belge niteliğinde olmayan, CD kayıtla-rı, fotoğraf ve benzeri belgeler de bu kural kapsamındadır.
Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, silahların eşit-liği ilkesi gereği olarak, artık o belge ve ifadeler Ağır Ceza Mahkemesine emare olarak ibraz edilemez. İbraz edilse bile bunlara Ağı-r Ceza Mahkemesince herhangi bir değer verilemez. Meğer ki bu gibi belgelerin ibrazına sanık tarafından itiraz edilmiş olmasın veya bu belgeler sanığın müdafaasının veya müdafaasının bir bölümünün dayanağını oluştursun.

Huzurumuzdaki istinaf konusu mese-lede, emare 13 CD kayıt-larının ve emare 12 sanığın yüzüne ait fotoğrafların Alt Mahkemedeki duruşmadan 10 gün önce İddia Makamı tarafından sanığa veya avukatına verilmemesine rağmen, Alt Mahkeme tara-fından emare olarak ibrazına izin verildiği bir gerçekt-ir. Ancak dava zabıtları incelendiğinde, sanık avukatının, emare 13 CD kayıtlarını ve emare 12 sanığın yüzüne ait fotoğrafları müdafaasına dayanak yaptığı, sanık lehine şahadet veren Dr. Baydar'ın, iddialarının önemli bir bölümünü, emare 13 ve 12'ye dayand-ırdığı görülmektedir.
İfade edilenler ışığında, emare 13 ve 12'nin usulsüz olarak ibrazına izin verilmekle birlikte, sanığın müdafaasının önemli bir bölümüne dayanak teşkil ettiği cihetle, Alt Mahkeme tarafından değerlendirilmeye alınması hatalı değildir. -

2, 3, 4, 5. İstinaf sebebleri:
İstinaf ile ilgili olgusal ve hukuki iddiaları değerlen-dirmeye geçmeden önce, bir ceza yargılamasında uygulanması gereken ilkeleri bir kez daha özetlemekte yarar görürüz.
Daha önceki bir çok istinaf kararında yer aldığı- gibi, ceza davalarında sanığın itham edildiği suçu işlediğini kanıtlama yükümlülüğü, Savcılıktadır. Savcılık, sanığın, itham edildiği suçu işlediğini, makul şüphenin ötesinde kanıtlamakla yüküm-lüdür. Sanığın suçsuz olduğunu kanıtlaması gerekmez. Savcılık-, sanığın suçu işlediğini ortaya koyabilecek yeterlilikte şaha-det sunduğu zaman, şahadet sunma yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Sunulan şahadet, sanığı itham edildiği suça bağlayıcı, itham edildiği suçu işlediğini gösterebilir yeterlilikte olduğu zaman-, Savcılığın sunduğu bu şahadete karşı şahadet sunma yükümlülüğü sanığa geçer (Shifting of the evidential proof). Sanık, şahadet sunma zorunda değildir. Mahkeme, dava-nın sonunda, mevcut tüm şahadeti değerlendirerek kararını verir. Sanığın herhangi bir hus-usu isbat etmesi gerekmemekle birlikte, yaptığı eylemin suç olmadığı veya suçu işlemediği hususunda mahkemeye izahat verebilir. Sanık bir izahat ileri sürdüğünde, bu izahatın mahkeme tarafından dikkate alınabil-mesi için, değer taşıyabilen şahadet ile dest-eklenmesi gere-kir. Değer taşıyan şahadet, sanık tarafından ibraz edilebile-ceği gibi, Savcılık tanıklarının istintakı ile de mahkemeye sunulabilir. Mahkeme, sanığın ileri sürdüğü ve değer taşıyan şahadetle desteklenen izahatın doğru olma olasılığı olduğun-a kanaat getirirse veya bu izahatın doğru olabileceğine dair makul şüphe oluşursa, sanığın suçlu olduğu makul şüphenin ötesinde kanıtlanmamış sayıldığından, beraat ettirilmesi gerekir.

Sanık avukatı, Alt Mahkemenin, sanığın tahkikat memuruna verdiği if-adenin gönüllü olduğuna dair yaptığı bulgunun hatalı olduğunu ileri sürmektedir.
Bir suçun işlendiğine dair yapılan bir itiraf, gönüllü olması şartıyla, itirafta bulunanın suçu işlediğine dair önemli bir şahadet özelliğini taşır. Baskı, tehdit, vaat veya ş-iddet kul-lanarak elde edilen bir itiraf ise, güvenilir olmaktan uzak olması nedeniyle, şahadet olarak kabul edilemez. Gönüllü olduğu iddia edilen bir ifadenin şahadet olarak ibrazına, baskı, tehdit veya vaat sonucunda alındığına dair itiraz yapılması hali-nde, İddia Makamı, ifadenin baskı, tehdit sonu-cunda veya vaat karşılığında alınmadığını kanıtlamalıdır.
İbraz edilen şahadet uyarınca gönüllü olarak verildiği Alt Mahkeme tarafından tesbit edilen bir ifadeye karşı yapılan istinafta, Yargıtay, Alt Mahkeme-nin şahadeti yanlış değer-lendirdiği, prensipleri hatalı uyguladığı hususunda tatmin edilmedikçe, Alt Mahkemenin bulgularına müdahale etmez. Bu hususta House of Lords, D.P.P v. PING LIN (1975) 3 All E.R. 175 davasında, şunlar yer almaktadır:

"On appeal -against a Judge's decision to admit a confession as having been made voluntarily, the Court should not disturb the Judge's findings merely because of difficulties in reconciling them with different findings of fact, on apparently similar evidence, in other- reported cases, but should only do so if satisfied that the Judge had made a completely wrong assessment of the evidence or had failed to apply the correct principle."


-Alt Mahkemede, sanığın polise verdiği ifadenin İddia Makamı tarafından ibrazı istendiğinde, sanık avukatının, bazı polislerin sanığa tehdit ve baskı içerikli söylemde bulunduk-tan sonra, sanığa ifade vermesi için işkenceye varacak şekilde darp uygulandığın-ı ve ifadenin bu şartlar altında alındığını ileri sürmesi üzerine, ifadenin gönüllü olup olmadığını tesbit etmek için, duruşma içinde duruşma yapıldı.

Duruşma içinde duruşmada yeminli şahadet veren sanık, Adli Şubeye götürülürken, P.M Cemal Denizer'in ke-ndisine "bilmemezlikten gelme sen yaptığını bilin" diyerek baskı yap-tığını, Adli Şubede M.M Omaç Volkan tarafından "artık başla-yabiliriz, artık bizimdir ne istersek yapabiliriz" denerek tehdit edildiğini, Adli Şubede bulunan Güzelyurt Polis Müdürü Yeşild-ağlı'nın da görüp işitebileceği bir ortamda Kemal Çalışır, İbrahim Güleç, Hüseyin Özgen ve Omaç Volkan isimli polisler tarafından feci şekilde darp edildiğini, darp sonu-cunda, yüzünde, başında ve vücudunun muhtelif yerlerinde morluklar ve şişlikler meydan-a geldiğini, cop sokmaya çalış-tıklarını, darp sonunda kendinden geçtiğini, ayakta duracak hali kalmadığını, bu koşullarda önüne konan ifadeyi imzala-dığını iddia etti.
Müdafaa tarafından sanığın, yüz ve vücudundaki darp izlerini gördüğünü iddia eden sanığ-ın aile efradı veya yakınları da, müdafaa adına şahadete çağrıldı.

İddia Makamı ise, sanığın verdiği ifadenin gönüllü oldu-ğunu kanıtlamak için, ifadeyi alan tahkikat memurunu, sanığa yukarıda belirtilen sözleri söylediği iddia edilen polisler ile sanığ-ı darp ettiği ileri sürülen polisleri ve sanığı aynı gün muayene eden 2 doktoru şahadete çağırarak, 16/11/2009 ve 19/11/2009 tarihli remand tutanaklarını emare olarak ibraz etti.

Huzurundaki şahadeti değerlendiren Alt Mahkeme, sanık ve tanıklarının şaha-detlerine itibar etmeyerek, İddia Makamı tanıklarının iddiaları doğrultusunda ifadenin gönüllü olduğu bulgusuna vardı.
Alt Mahkeme bu sonuca varırken, ağırlıklı olarak, sanığı mua-yene eden doktorların sanıkta darp izi tesbit etmemelerini, ifadenin alındığ-ı 16/11/2009 tarihinde yapılan remand duruş-masında, Mahkemeye, sanık tarafından darp ile ilgili hiç bir şikayette bulunulmamasını ve ifade vermeden önce tahkikat memuruna yaptığı itirafı değerlendirdi.

Dava zabıtları tetkik edildiğinde, sanığın darp ed-ildi-ğini iddia ettiği vaktin, kendi iddiasına göre Güzelyurt Polis Müdürü Hüseyin Yeşildağlı'nın Şubede bulunduğu saat 08.00 civarı olduğu görülmektedir. Sanık, bu saatten sonra, saati tam olarak belirli olmamakla birlikte, her halükarda Mahkemeye çıkarıl-dığı 11.35'den önce, Doktor Levent Öztürk tarafından muayene edildi. Sanığın iddiasına göre polisler tarafından kendinden geçecek ve ayakta duramayacak hale gelecek bir şekilde uygulanan işkenceye varan darptan sonra yapılan bu muayenede Doktor Öztürk, dar-p ile ilgili herhangi bir bulguya rastlamadı. Sanık, bilahare, 11.35'de Mahkeme huzurunda olma-sına rağmen, Yargıca, darp ile ilgili bir şikayette bulunmadı. Remand'tan sonra sanık, Lefkoşa Doktor Burhan Nalbantoğlu Hastahanesinde, Doktor Eyüp Göksu tarafı-ndan muayene edildi. Bu muayene sonucunda da, sanıkta herhangi bir darp izine rast-lanmadı. 19/11/2009 tarihinde yeniden çıkarıldığı remand'ta avukat tarafından temsil edilen sanık, avukatı vasıtasıyla polisler tarafından darp edildiğine dair şikayette bul-unmasına rağmen, ifadenin darp sonucu alındığını iddia etmedi.

Alt Mahkeme keza, sanığın, 16/11/2009 tarihinde ifade vermeden önce, tahkikat memuruna yaptığı sözlü itirafı da ifadenin gönüllü olduğuna dair teyit edici şahadet olarak kabul etti.
İddia M-akamı tanığı olayın tahkikat memuru, sanığın, yazılı ifadesini vermeden önce kendisine, "ben kimseden korkmam, yalan da söylemem, dükkanı ben yaktım, gel geçelim alasın ifademi, neden yaktım anlatayım sana" diyerek bir itirafta bulunduğunu, bunun üzerine s-anığa kanuni ihtarda bulunmasına rağmen sanığın, "adamlık değil yalan söylemek, ben yaptımsa adam gibi söylerim" beyanında bulunduğunu iddia etmiştir.
Sanık, verdiği yeminli şahadetinde, böyle bir itirafta bulun-duğunu reddetmiştir.
Bu konudaki şahadeti de-ğerlendiren Alt Mahkeme, sanığın iddia-larını kabul etmeyerek, tahkikat memurunun şahadeti doğrul-tusunda, sanık tarafından böyle bir sözlü ifadenin yapıldığı bulgusuna vardı.
Alt Mahkemenin bu bulgusu, istinaf konusu yapılmamıştır.

İhtar altında yapılm-amasına rağmen, daha sonra yazılı ihtar altında tekrarlanan veya doğruluğu kabul edilen itiraf-lar, şahadet olarak kabul edilir.
Bu hususta PHIPSON on EVIDENCE, 13. bası, paragraf 22-17'de aşağıdakiler yer alır:

"In R. V. Straker (1967) Crim. L.R. 476, -a confession was held admissible where although no caution was administered before it was made, the truth of it was subsequently acknowledged under caution."

Görüldüğü gibi, yapılan sözlü bir itiraf, teyit edici şahadet olarak kullanılabilmesinin ötesinde-, sanığı suça bağlayıcı nitelikte çok değerli bir şahadet niteliğindedir.

Yukarıda özetlenen Alt Mahkeme huzurundaki olguların, Alt Mahkemenin sanığın ifadesinin gönüllü olduğu kararına varma-sına açık olduğu, Alt Mahkemenin şahadeti yanlış değerlendir-m-ediği, sanığın ve tanıklarının iddialarını kabul etmemekle hatalı davranmadığı, yanlış hukuki prensipler uygulamadığı, sanığın sözlü itirafını teyit edici şahadet olarak kabul et-mekle doğru değerlendirmede bulunduğu görülmektedir.

Bunlar ışığında, sanığ-ın ifadesinin gönüllü olduğu bulgu-suna varan Alt Mahkeme kararının hatalı olduğuna ikna edilme-diğimizden, bu istinaf sebebini reddederiz.

Bir sanığın gönüllü olduğu kanıtlanan bir itirafı, bir ceza davasında sunulabilecek en iyi şahadettir. Yargıtay/C-eza 19/1979 ve Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 28-35/2002 sayılı kararlarda belirtildiği gibi, bir sanık, teyit edici şahadet aranmaksızın, gönüllü itirafı ile mahkûm edilebilir. Mahkeme, bir itirafın, gönüllü olduğuna karar verip, onu şahadet olarak kabul et-tikten sonra, böyle bir şahadetin mahkeme önünde tanıklar tarafından verilmiş diğer şahadetten bir farkı yok-tur. Böyle bir ifadeye verilecek değer ve ağırlık, Alt Mahke-menin takdirindedir. Alt Mahkeme, böyle bir ifadenin ağırlı-ğını ve kıymetini tesbit e-derken, direkt, olumlu ve ikna edici bir şekilde kanıtlanıp kanıtlanmadığına bakması gerekir. Mahkeme, bunu yaparken, önceki bir çok istinaf kararında, (Ör: Hİ 5/1974, Yargıtay/Ceza 19/1979) vurgulanan makuliyet testini uygular.

İddia Makamı, sanığın gö-nüllü ifadesindekileri teyit et-mek için, Alt Mahkemede 18 tanık dinletti. Müdafaa ise, yemin-li şahadet veren sanığa ilaveten, 6 tanık dinletti.

İddia Makamı tarafından ibraz edilen şahadet, yukarıda istinaf konusu dava ile ilgili olgular verilirken öze-tlendiği gibidir.
Sanık, Alt Mahkemede verdiği yeminli şahadetinde, olay anında, olay yerinde bulunmayıp evinde uyumakta olduğunu iddia etmiş-tir (alibi iddiası). Müdafaa tanıkları no. 3 sanığın kardeşi, no. 4 annesi ve no. 7 babası, sanığın alibi iddiası-nı des-tekleyecek şahadet vermelerine rağmen, Alt Mahkeme, sanığın ve tanıklarının bu konudaki şahadetlerini kabul etmemiştir. Alt Mahkemenin bu husustaki bulgusu aynen şöyledir:

"Sanığın gönüllü ifadesinde böyle bir beyan veya iddia yer almamaktadır. S-anığa yazılı dava tebliği yapıldığında da fırsat ve imkanı olmasına rağmen alibi iddiasında bulunmuş değildir. Sanığı ve bu konuda mahkemeye şahadet sunan müdafaa tanıkları 3, 4 ve 7'yi şahadet verirken gözlem altında bulundurduk. Sanığın aile yakınları ol-an bu tanıkların tarafsız tanık sayılamayacakları aşikardır. Kundaklanan yerden takriben 100 metre mesafede ikamet eden kundaklama saatinde kendi iddialarınca ayakta olan tanık 3 ve 7'nin şahadetlerinde, çıkan yangından, bu konudaki gözlem ve duyumlarından- hiç söz etmemesi de düşündürücüdür. Sanık ve müdafaa tanıklarının sorulan sorulara kaçamak ve dolaylı şahadet verdikleri istintaklarında sarsıldıkları, sanığı kayırma gayreti içine girdiklerini ve mahkemedeki tavır ve hareketlerini de göz önünde bulundurd-uktan sonra bu konuda sundukları şahadete itibar etmez, şahadetlerini inanılır ve güvenilir şahadet kapsamında değerlendirmeyiz.

Sanığın yukarıda sözü edilen safhaları geçtikten sonra yaptığı "alibi" iddiasını sonradan tasarlanmış düşünce (after thought)- olarak değerlendirir ve "alibi" iddialarına itibar etmeyiz."


Sanık avukatı, Alt Mahkemenin, sanığın ve tanıklarının şahadetlerine itibar etmemekle hatalı davrandığı iddiasın-dadır.
Alt Mahkeme sanığın alibi iddiasını çok geç safhada ortaya atması neden-i ile sonradan düşünülmüş ve ortaya atılmış (after thought) bir iddia olarak değerlendirmekle, ilkesel bir hata yapmış değildir. Bunun gibi, tarafsız sayılmayan tanık 3, 4 ve 7'nin şahadetleri, başka şahadetle teyit edilmemektedir. Bu tanıkları şahadet ver-irken izleyen Alt Mahkeme, gözleme daya-narak şahadetlerini güvenilir bulmamıştır. Alt Mahkemenin bu tanıklara inanmamakla hata ettiğine ikna edilmediğimizden, sanık avukatının bu iddiası reddolunur.

Müdafaa tanığı no. 2 Ahmet Aybarsel, şahadetinde, san-ığın arabasından su hortumu ile benzin çekmeyi denediğini ancak başaramadığını, mezkûr arabadan su hortumu ile benzin çekil-mesinin olanaksız olduğunu iddia etmiştir. Alt Mahkeme, bu tanığın şahadetini, özellikle Mahkeme önündeki tavır ve hareketlerini göz- önünde tutarak güvenilir bulmamış ve bu konuda İddia Makamı tanığı P.M İbrahim Eliaçık'ın şahadetini tercih etmiştir.

Müdafaa tanığı no. 6 Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. Çetin Lütfi Baydar şahadetinde, emare 3, 4, 6'nın benzinle temas etmesi halinde mutlaka -içlerinde benzin artığı kalması gerektiğini, bunlarda benzin artığı bulunmamasının benzinle temas etmedik-lerini gösterdiğini, CD'den yapılan emare fotoğraflar da görülen ateşe maruz kalmış birinin elbiseleri üzerinde benzin artığı ve yanık izleri bulunmas-ı gerektiğini, emare 11 ve 12 fotoğraflarda sanığın yüzünde ve ellerinde yanık izi olmadı-ğını, elmacık kemiği üzerinde görülen izlerin darp izi oldu-ğunu, sanığın kulak arkasında da darba bağlı iz bulunduğunu, sağ elinde görülen kıl eksikliğinin ateşe mar-uz kalınmasından meydana gelmediğini, emare 14 fotoğraflarda görülen kundak-çıda, ateşe maruz kaldığı için ciddi yanık izleri meydana gel-mesi beklendiğini, sanıkta böyle bir durumun mevcut olmadığını iddia etmektedir.
Huzurundaki şahadeti değerlendiren -Alt Mahkeme, İddia Makamı tanıklarının şahadetini, müdafaa tarafından ibraz edilen şaha-dete tercih ederek, sanığın gönüllü ifadesindeki itirafın İddia Makamı tarafından ibraz edilen şahadetle teyid edildiği sonucuna vardı.
Bu cümleden olmak üzere Alt Mah-keme, emare 13 olarak ibraz edilen CD kayıtlarında kundaklamayı yapan kişinin hareket-lerinin sanığın itirafındaki gibi cereyan etmesini, doktor tanıkların ve tahkikat memuru ile İddia Makamı tanığı no. 3 P.M Yusuf Aktunçlar'ın, sanığın el ve yüzünde yanık- izleri gördüklerine dair söylediklerini; sanığın ifadesinde belirt-tiği ve sanık tarafından kundaklamada kullanıldığı ifade edilen Luna marka plastik kabın, huni olarak kullanmak üzere sanık tarafından kesilen 1.5 litrelik plastik kola şişesinin kesilen i-ki parçasının, arabadan benzin çekmekte kullanılan 3.80 m'lik yeşil renkli su lastiğinin sanığın göstermesi sonucunda Bademlik Sahasında bulunmasını; sanığın, arabasından su lastiği ile benzin çekilebileceğine dair şahadeti; sanığın ifadesinde arabadan ben-zin çekmekte kullandığını söylediği 3.80 m'lik yeşil renkli su hortumunun, sanığın babasının dükkanında bulunan 23.45 m'lik yeşil renkli su hortumundan kesildiğinin tesbit edilmesini teyit edici şahadet olarak değerlendirdi.

Sanık avukatı, Alt Mahkeme-nin, müdafaa tanığı no. 2 ve 6'ya itibar etmeyip, İddia Makamı tanıklarının şahadetleri doğrultusunda sanığı mahkûm etmekle hatalı davrandığını iddia etmektedir.
Sanık avukatı, sanığın ifadesinin, müdafaa tanığı no. 2 ve 6'nın şahadetleri ışığında teyit ed-ilmemiş olduğunu ileri sürmektedir.

Tanıkları değerlendirmek, bir tanığa inanıp inanmamak, alt mahkemenin takdirinde olan bir husustur. Özellikle tanığın duruşmadaki tavırlarına ilişkin değerlendirmeler, tamamı ile alt mahkemelerin takdir alanı içinded-ir. Şahadete ilişkin de-ğerlendirmelerde Yargıtay, alt mahkemenin bulgularına, tanığın şahadetinde genel olarak tutarlı olmaması, çelişkiler içinde olması dışında müdahale etmez.

Alt Mahkeme kararında, müdafaa tanığı no. 6 Doktor Baydar'ın şahadetini şu- ifadelerle değerlendirmektedir:

"İstintakında ise tanık özetle, sanığı olay tarihinde görüp muayene etmediğini, emare fotoğraflara bakarak görüş ve yorumlarını yaptığını, yanık izi olarak görülebilecek izlerin ilk anda görüldüğü takdirde daha net tesbit- edilebilen izler olduğunu, kişinin gözlem sonucu elde edeceği bulguların daha sağlıklı olduğunu söylemektedir.

İlgili tarihte sanığı muayene edip tespitte bulunmayan, fotoğraf albümlerindeki resim ve diğer emarelere bakarak kendi şahsi görüş ve yorumlar-ını şahadet ve istintakında dile getiren, istintakı esnasında da sorulan sorulara kaçamak ve dolaylı şekilde yanıt veren bu tanığın mahkeme huzurundaki tavır ve hareketlerini de göz önünde bulundurduktan sonra bu konularda sunduğu şahadete (şahadetinin par-mak izi kalmayacağı, bunun bireysel bir yetenek olduğu kısmı hariç olmak üzere) itibar etmez, şahadetini inanılır ve güvenilir şahadet kapsamında değerlendirmeyiz."


Doktor Baydar'ın şahadetini değerlendiren Alt Mahkeme, yukarıda iktibas edilen- gerekçelerle, bu şahadete itibar etmemeyi uygun görmüştür. Bir tanığın şahadetine Alt Mahkeme tarafından itibar edilmemesinin gerekçelerinden biri tanığın mahkemedeki tavır ve hareketlerine dayanıyorsa, Yargıtayın, gözlem açısından değerlendirmede hiç bir- avantajı bulunmadığı için, alt mahkemelerin bu konudaki kararlarına müdahale etme şansı yoktur.
Doktor Baydar'ın şahadetine genel olarak bakıldığında, bu şahadetin gözleme dayanmadığı, emare fotoğraflara bakarak tamamen spekülatif mahiyette şahadet verd-iği görülmektedir.
Alt Mahkemenin, özellikle olaydan 2 gün sonra çekilen fotoğ-raflara bakarak yapılan spekülatif yorumların, olay günü sanığı muayene eden doktorların gözlemlerine tercih edilebile-ceğini iddia eden bu tanığın şahadetine ihtiyatlı yaklaşm-ası ve güvenilir bulmaması hatalı değildir.
Yine bu tanık, emare 14 fotoğraflardaki kişinin sanık olamaya-cağını, çünkü fotoğraftaki kundakçının, kundaklama esnasında meydana gelen alev içinde kaldığını, bu nedenle daha ciddi yanıklarının olması gerektiği-ni iddia etmektedir.
Tarafımızdan izlenen emare 13 CD kayıtlarında görülen kundak-çının hareketlerinin, sanığın ifadesinde belirtildiği şekilde olay anında yaptığını söylediği hareketlerle bire bir uyum içinde olduğu görülmektedir. Sanık, ifadesinde aleve -maruz kaldığını söylememektedir. Sanık, içinde benzin olan kırmızı renkli bidonun üzerindeki donu ateşlediğinde, kendi ifadesi ile az daha yanmak üzere olunca panikleyerek yanmakta olan şişeyi cama savurduğunu iddia etmektedir. CD görüntülerinden de kundak-çının elinde tuttuğu bidonun ateşlendiğinde bir alev parlaması olduğu ve bidonu fırlattıktan sonra eli veya vücudu aleve maruz kalmadan oradan uzaklaştığı görülmektedir. CD ve fotoğraflar, ateş dolayısıyla meydana gelen ışık parlaması nedeniyle olayın fark-lı görülmesine yol açabilecek şekilde olmasına rağmen, tanığın iddia ettiği gibi kundakçının elinin alevler içinde kaldığına dair bir görüntü yoktur. Görülen alev, donun ateşlenmesi ile meydana gelen parlamanın alevi olup, elin alev içinde kalması söz konu-su değildir.

Yukarıda ifade edilenler ışığında, Alt Mahkemenin, müdafaa tanığı no. 2 ve 6'nın şahadetlerine itibar etmemekle hata ettiği hususunda ikna olmadığımızdan, bu husustaki iddiaları reddederiz.

Sanık avukatı, sanığın, ifadesinde, olayda kullan-ıldığı iddia edilen arabanın rengini siyah olarak tarif ettiğini; aslında arabanın renginin koyu yeşil olduğunu; gönüllü ifade-sinde arabadan benzin çekmekte kullanıldığı iddia edilen su hortumunun, ifadesinde belirtildiği gibi 1 m olmayıp 3.80 m olduğunu;- ifadesinde, sadece babasının dükkanında çalıştığı iddiası yer almasına rağmen, bunun doğru olmadığını; tüp da-ğıtıcılığı gibi başka işler de yaptığını; bu nedenle, ifade-sinin teyit edilmiş sayılamayacağını ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğini- ileri sürmektedir.

Alt Mahkeme, gönüllü olduğuna karar verilen bir ifadenin doğruluğunu makuliyet testine tabi tutarken, ifadede belir-tilen tüm olguların başka şahadetle desteklenmesini değil, ağırlıklı olarak sanığı suça bağlayıcı olguların teyit edil-ip edilmediğini araştırır.
Yazılı bir ifadede veya itirafta sanık, kendine ait nedenlerle bazı olguları yanlış söyleyebilir. Önemli olan Alt Mahkemenin, sanığın esas suçu işlediğine dair yapılan itirafın doğru oldu-ğuna kanaat getirmesidir.
Huzurumuzd-aki istinaf konusu meselede de, Alt Mahkeme, sanığın gönüllü ifadesindeki itirafının, şahadetin etraflıca incelene-rek ve gerekçelerinin de gösterilerek esaslı noktalarda teyit edildiği bulgusuna varmış; sanığın ifadesinde, arabasının ren-gi gibi bazı deta-y olguları yanlış aksettirmesini dikkate almamıştır.

Kanaatimizce yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, sanı-ğın ifadesinde yer alan suçun işlenmesinde önem arzetmeyen bazı olguların teyit edilmemesi, sanığın beraatini gerekti-recek sonuç doğurmamaktadı-r.

Yukarıdakiler ışığında, Alt Mahkemenin sanığın gönüllü ifadesinin teyit edildiğine dair bulgusu hatalı olmadığından, bu istinaf sebepleri reddolunur.

6. İstinaf sebebi:
Alt Mahkeme, sanığa, mahkûm olduğu 1. davadan 3 yıl hapis cezası takdir etmişti-r. Alt Mahkeme bu cezayı saptarken, suçun vahametini, işlenen suç sonucunda müştekinin zarar-ziyana uğ-ramış olmasını, sanığın kişisel durumunu dikkate almıştır. Sanığın mahkûm olduğu kundaklama suçu, Alt Mahkemenin kararın-da da belirttiği gibi, başkaları-nın alın teri ile kazanımla-rını ortadan kaldıran, kamu düzenini bozucu, etrafa korku ve endişe veren suçlardandır. Bu tür suçların önlenebilmesi için caydırıcı cezalar vermek kaçınılmazdır.

Bir sanığa ceza takdir etmek, öncelikle sanığı yargılayan Alt M-ahkemenin sorumluluğundadır. Alt Mahkeme bu sorumluluğunu yerine getirirken, olguları etraflıca değerlendirmeli, sanığın lehine ve aleyhine olan tüm hususları göz önünde bulundurma-lıdır.

Alt mahkeme cezayı takdir ederken, dikkate alması gereken hususla-rı dikkate almış ve dikkate almaması gereken bir hususu dikkate almamışsa alt mahkemenin takdirine müdahale edilmemesi gerekir. Alt mahkeme tüm hususları doğru bir şekilde dikkate almış ve doğru değerlendirmiş olmasına rağmen, yine de, mahke-menin takdir e-ttiği cezanın alenen yetersiz veya alenen fahiş olduğu görülürse, böyle bir durumda Yargıtay, alt mahkemenin saptadığı cezaya müdahale edebilir. Burada Yargıtayın kaçın-ması gereken bir husus vardır; şöyle ki, Yargıtay, kendi tak-dirini, olabildiğince Sanı-ğı yargılayan alt mahkemenin takdiri yerine koymaktan kaçınmalıdır. Saptanan ceza aşikâr surette, müdahaleyi gerektirecek kadar ağır veya yetersiz olmadıkça, Yargıtay, alt mahkemenin ceza takdirine müdahale etmemelidir. (Bak: Y/C 68/2004)

Huzurumuzda bul-unan meselede, Alt Mahkemenin dikkate alması gereken tüm hususları dikkate alarak 1. davadan 3 yıl hapislik cezasını takdir ettiği görülmektedir. Alt Mahkemenin saptadığı 3 yıl hapis cezasının müdahalemizi gerektirecek kadar ağır olmadığı görüşünde olduğum-uzdan, bu istinaf sebebi reddedilir.

Narin F. Şefik: Meslektaşımın okuduğu kararı, daha önce okuma fırsatım oldu.

istinaf sebebi ile ilgili olarak, İddia Makamı
tarafından emare 13 ve 12 olarak ibraz edilen CD ve sanığın yüzüne ait fotoğrafların "belg-e" kapsamında kabul edileceği; Fasıl 155 madde 106A (2) altında İddia Makamı tarafından "Ağır Ceza Mahkemesince ibraz edilmesi muhtemel sair belgelerin ... suretlerini ilgili Kaza Mahkemesine ve sanığa veya avukatına, davanın görüleceği Ağır Ceza Mahkemesi-nin ilk oturumundan en az 10 gün önce" verilmesi gerektiği; bu maddeye uyulmadığı takdirde İddia Makamının artık o belgeyi Ağır Ceza Mahkemesine emare olarak ibraz edemeyeceği noktalarında hemfikir olmakla birlikte, hatalı olarak emare alınan bir belge üze-rine savun-manın müdafaasını kurması halinde, belgenin emare kabulünden kaynaklanan hatanın ortadan kalktığını kabul etmem. Madde 106(A) (2)'ye aykırı bir şekilde, bir belge emare alınır ve o belge mahkeme tarafından değerlendirilirse, bu belgenin değer-l-endirilmesi neticesinde Sanığın beraat etmesi halinde, belge-nin hatalı bir şekilde emare alınmış olmasının önemi kalmaya-bilir. Ancak, sonuçta sanık aleyhine değerlendirilen bir bel-ge, mevzuata aykırı bir şekilde emare yapılmış ise bu hatadan sarfınazar -edilmesi mümkün değildir.

İstinafa konu davada, CD ve fotoğraflar Fasıl 155 madde
106(A) hilafına emare alındıktan sonra, savunma bu görüntüler üzerine savunmasını kurmuş, bu savunmada muvaffak olmamış ve sanık, itham edildiği davalardan mahkum edilmişt-ir. Bu koşul-larda, Alt Mahkemenin Madde 106(A) (2)'ye aykırı olarak CD ve fotoğrafları emare aldığı hususu göz ardı edilemez. Alt Mahkeme, Fasıl 155 madde 106(A)'ya uymayan İddia Makamına, CD'yi ve fotoğrafları emare olarak ibraz etmesine izin ver-mekle h-ata yapmıştır. Dolayısıyla İstinaf eden, 1. istinaf sebebinde haklıdır.

İstinaf edenin, sanığın ifadesinin gönüllü olduğu bul-gusuna karşı yaptığı istinaf ile ilgili olarak meslektaşımın görüş ve kararı ile hemfikirim. Yine Ağır Ceza Mahkemesi huzu-r-unda şahadet veren İddia Makamı tanıklarına inanıp, müdafaa tanıklarına inanmamakla Alt Mahkemenin hata yaptığına ikna edilmiş değilim.

Alt Mahkemenin sanığın gönüllü ifadesinin teyit edildiği bulgusuna karşı ileri sürülen istinaf sebebi ile ilgili ol-a-rak, Alt Mahkemenin, huzurundaki ifadeyi teyit etmek için, CD ve fotoğraflar dışında da yeterli şahadet bulunduğunu kabul ederim.

Sanık, gönüllü ifadesinde bahsettiği emare 3, 4, 5, 6 ve 7'i kendisi polise göstermiş, benzini çekmek için kullan-dığını -söylediği emare 3 hortumu, babasının iş yerine ait, arka kısımda avluda bulunan emare 7 sulama hortumundan kestiğini söylemiş ve yapılan tetkikte emare 3 ve 7'deki kesik uçların örtüştüğü görülmüştür.

Gönüllü olduğu kabul edilen bir ifade için makuliyet -testi uygulanırken, ifadede yer alan tüm olguların başka şahadetle desteklenmesi aranmaz, sanığı suça bağlayan olgu-ların teyit edilip edilmediğine bakılır ve alt mahkemenin, sanığın suçu işlediğine dair itirafının doğru olduğunu kabul etmesi yeterlidir.

- Alt Mahkemenin, sanığın gönüllü ifadesinin teyit edildi-ğine dair bulgusunda hata yoktur ve bu istinaf sebebi iptal edilmelidir.

Bu durumda, Alt Mahkemenin sanığı beraat ettirmeyerek mahkum etmekle hata yaptığı doğrultusundaki istinafın da iptal- edilmesi gerekir.

İstinaf edenin 1. istinaf sebebinde haklı olmasına rağ-men, sanığın, Alt Mahkeme huzurundaki emare 13 ve 14 CD görün-tülerine ve fotoğraflara dayanmayan şahadet ile de mahkûm edilebileceği gerçeği ışığında, CD ve fotoğrafların ibrazı il-e sanığa adaletsizlik yapılmadığı, bilakis sanığın müdafaasını CD'ye dayandırdığı, ancak muvaffak olmadığı görülmektedir.

Ceza Usul Yasası altında Yargıtayın yetkileri 145. maddede sıralanmıştır. 145 (1)(b) altında bir hususun İstinaf eden lehine karar v-erilmesi halinde dahi esaslı bir adalet-sizlik ("substantial miscarriage of justice") olmadığı kanaatinde olunması halinde, istinafın rededebilir olduğu yer alır. Şöyle ki:

"145. (1) Yargıtay olarak Yüksek Mahkeme
mahkumiyet aleyhine yapılan bir istinaf-ını karara bağlarken, bu Yasanın 153.maddesi kurallarına bağlı olmak koşuluyla:-
(a) İstinafı reddedebilir; (b) İstinafı
kabul edebilir ve ibraz edilen
şahadet
göz önünde
bulundurulduğunda mahkumiyetin
makul
olmaması
nedeniyle mahkumiyetin
ka-ldırılması
veya
herhangi bir hukuki meselede
hatalı karar alınması
veya esaslı bir adli hata yapılması nedeniyle İlk Mahkemenin kararının iptal edilmesi gerektiği kanısına varması halinde mahkumiyeti iptal edebilir. Ancak,Yargıtay olarak Yüksek Mahkeme -istinafta ileri sürülen noktanın istinaf eden lehine olabileceği görüşünde olmasına
bakılmaksızın
aslında
esaslı
bir
adli hata yapılmadığı kanısına varırsa istinafı reddeder;"


Bu maddenin incelendiği Pierides v. The Republic 1971 (2) CLR 263 sayfa 267 -davasında, İstinaf Mahkemesinin tespit ettiği Alt Mahkemenin bir hatasına rağmen, mahkeme, huzurundaki diğer şahadet ile sanığı yargılayan mahkemenin veya herhangi bir mahkemenin, sanığı mahkum edeceği hususunda tatmin olunması halinde, 145 (1) (b)'deki ko-şulun uygulanabileceği kabul edilmiştir.
".....the relevant principle may be expressed in
more than one ways but its essence is that the proviso can only be applied if the Court of
Appeal is, without doubt, satisfied that the
trial Court, as well as -any other Court trying
the Appellant, would have convicted him, even
if any error on the part of the trial Court,
found on appeal by the Supreme Court, had not occurred." Alt Mahkeme tarafından takdir edilen cezanın fahiş olduğuna ilişkin istinaf -sebebi ile ilgili olarak meslek-taşımın kararına katılırım.

Netice itibarıyla, Fasıl 155 madde 145 (1) (b) altında Alt Mahkeme, İddia Makamının, Ağır Ceza Mahkemesinin ilk otu-rumundan 10 gün öncesinden savunmaya vermediği belgelerin, yani fotoğraf -ve CD'nin ibrazına emir vermekle hata yapmış olmasına ve 1. istinaf sebebinde, İstinaf edenin muvaffak ol-masına rağmen, Fasıl 155 madde 145 (1) (b)'deki koşul altın-da, Alt Mahkeme huzurundaki diğer şahadet ile sanığın mahkum edilmesi mümkün olduğundan, -sanığa esaslı bir adaletsizlik yapılmadığını kabul eder, bu nedenle istinafın reddedilmesi gerektiğine karar verir ve meslektaşımın kararının sonucuna aynen katılırım.

Hüseyin Besimoğlu: Sayın meslektaşım Şafak Öneri'nin kara-rında ifade etmiş olduğu gö-rüşler ve bu görüşler ışığında var-mış olduğu sonuca aynen katılırım.

Mahkeme:Sonuç olarak, Yargıç Narin Ferdi Şefik'in Fasıl 155 madde 106(A) ile ilgili farklı yorum ve kararı hariç, istinaf oy birliği ile reddolunur. Hapislik cezaları, Alt Mahkemedeki -mahkûmiyet tarihinden itibaren başlayacaktır.




Şafak Öneri Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu
Yargıç Yargıç Yargıç

28 Şubat 2014











23






Full & Egal Universal Law Academy