Yargıtay Ceza Dairesi Numara 58/2019 Dava No 20/2019 Karar Tarihi 25.12.2019
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 58/2019 Dava No 20/2019 Karar Tarihi 25.12.2019
Numara: 58/2019
Dava No: 20/2019
Taraflar: Bilge Lord Kunduracı ile KKTC Başsavcılık arasında
Konu: Hukuka aykırı elde edilmiş verilerin Mahkemeye sunulmasını engelleyen bir mevzuat olmaması - şahadetin mesele ile ilgili olmasının yeterli olması bununla birlikte sunulacak şahadetin Sanık açısından adaletsizlik ve önyargı yaratmaması gerektiği - Sanığın ithama yanıt verme yetisi
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 25.12.2019

-D. 20/2019 Yargıtay/Ceza No: 58/2019
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 12525/2018)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Bertan Özerdağ, Beril Çağdal, Peri Hakkı

İstinaf eden: Bilge Lord Kunduracı, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa
(Sanık)
-
ile

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılık, Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Mehmet Kaptan Bensen
Aleyhine istinaf ed-ilen namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Ahmet Varol

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun, Kıdemli Yargıç Alev Ulunay ve Yargıç Temay Sağer'in, 12525/2018 sayılı davada, 16.5.2019 ve 7.8.2019 tarihinde verdiği ara kararlara karşı, Sanık- tarafından yapılan istinaftır.

------------

K A R A R

Bertan Özerdağ: Bu istinafta, İstinaf Eden/Sanık kararda bundan böyle sadece Sanık ve Aleyhine İstinaf Edilen/İddia Makamı ise, sadece İddia Makamı olarak anılacaktır.

OLGULAR

Meseledeki olgul-ar özetle şöyledir:

Sanık aleyhine 26-27.05.2018 tarihleri arasında kendi öz çocuğu Ercan Kaya Kunduracı'ya yönelik yapmış olduğu müessir fiil veya bıçak darbeleri neticesi ölümüne sebebiyet verdiği iddiasıyla 2 dava getirildi.

Sanık tutuklandıktan so-nra aleyhindeki tahkikat tamamlandı ve aleyhine Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 203, 204 ve 205. maddeleri altında taammüden adam öldürme ve adam öldürme suçları ile ilgili davalar getirildi. Sanık aleyhindeki ithamlar şöyledir:

"İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
1. DAVA

F-asıl 154 Ceza Yasası'nın 203 ve 204. maddelerine aykırı Taammüden Adam Öldürme.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanık, 26-27.05.2018 tarihleri arasında, Lefkoşa'da Atatürk Caddesi Ballı Apt., No.4 adresinde bulunan ikametgah içerisinde, taammüden kanuna aykırı bir fiil- ile yani eşi Ercan Kunduracı'nın Facebook isimli sosyal medya paylaşım sitesinde paylaştığı fotoğrafta kendisinin ve oğlu Ercan Kaya Kunduracı'nın olmadığına sinirlenip mutfaktan almış olduğu bıçak ile Ercan Kunduracı'nın göğüs ve karın kısmından bir çok -kez sokmak suretiyle Ercan Kaya Kunduracı'yı taammüden öldürdü.

İTHAM OLUNDUĞU SUÇ
2. DAVA

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205. maddelerine aykırı Adam Öldürme.

SUÇUN TAFSİLATI

Sanık, 26-27.05.2018 tarihleri arasında, Lefkoşa'da Atatürk Caddesi Ballı Apt.-, No.4 adresinde bulunan ikametgah içerisinde, taamüden kanuna aykırı bir fiil ile yani eşi Ercan Kunduracı'nın Facebook isimli sosyal medya paylaşım sitesinde paylaştığı fotoğrafta kendisinin ve oğlu Ercan Kaya Kunduracı'nın olmadığına sinirlenip mutfakta-n almış olduğu bıçak ile Ercan Kunduracı'nın göğüs ve karın kısmından bir çok kez sokmak suretiyle Ercan Kaya Kunduracı'yı öldürdü."


Yapılan ilk tahkikat neticesinde Sanık, yargılanmak üzere Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi'ne havale edildi.

Sanık Avukatı- Alt Mahkeme'de, Sanığın itham edilmeden önce ithamı anlamaya ilişkin akıl sağlığı konusundaki durumunun tespiti için başvuruda bulundu. Bu başvuruda, yürütülecek soruşturma konusunda Alt Mahkeme'nin izleyeceği yolun belirlenmesi talep edildi.

Alt Mahke-me bu başvuru doğrultusunda bir karar verdi. Sanık, bu karardan istinaf dosyaladı.

Yargıtay, yapılan istinafta vermiş olduğu, Yargıtay/Ceza 70/2018 Dağıtım 5/2019 sayılı kararda Alt Mahkemenin, yapılan başvuruda başlatılacak soruşturmada izleyeceği usulü- belirledi ve dosyayı Alt Mahkeme'ye iade etti.

Alt Mahkeme Yargıtay kararında belirlenen usulde soruşturmayı başlatarak duruşma yaptı. Duruşma içerisinde, İddia Makamı'nın, Sanığın Cezaevinde yaptığı görüşmeleri içeren kayıtların CD olarak sunulması ta-lebine Sanık Avukatı itiraz etti. Yapılan duruşma neticesinde 16.5.2019 tarihinde ara kararını okuyan Alt Mahkeme, bu CD'lerin emare olarak sunulmasına izin ve emir verdi.

Fasıl 155Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 70.maddesi tahtındaki başvuru ile ilgi-li, her iki tarafın sunduğu şahadet ve emarelerin dosyaya girmesini müteakip, neticelenen duruşma sonrası 7.8.2019 tarihinde kararını tefhim eden Alt Mahkeme, Sanığın ithamı anlama ve müdafaasını yapma yetisi bulunduğuna karar verdi.
Sanık Avukatının dosy-aladığı huzurumuzdaki istinaf ihbarnamesi 35 istinaf sebebi içermekle birlikte, istinafın temelinde yukarıda özetlediğimiz bu iki ara karar yatmaktadır.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Sanığın 35 paragraf altında sıraladığı istinaf gerekçelerinin 2 başlık altında öz-etlenmesi mümkündür:

1- Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın cezaevinde yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin kayıtların emare olarak sunulmasına izin vermekle hata etti.

2- Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın Ceza Muhakemeleri Usul Yasası'nın 70(1) maddesi uyarınca -ithama yanıt verme yetisinin olduğuna karar vermekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Sanık Avukatının istinaftaki hitabının özeti şöyledir:

Cezaevi yönetimi yasal düzenleme bulunmadan ve kendisine bu konuda herhangi bir yasal yetki verilmed-en mahkûm ve tutukluların telefonda yaptığı görüşmeleri kaydetmektedir. Alt Mahkemeye sunulan telefon görüşmelerinin cezaevi tarafından kaydı herhangi bir yasal mevzuata dayanmamaktadır.

32/2014 sayılı Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Y-asası uyarınca, tüm tarafların izni olmadan telefon görüşmeleri kaydedilemez. Cezaevinden yapılacak telefon görüşmelerinde, görüşmeyi yapacak kişiye, görüşmelerin müşterilerin memnuniyeti için kaydedildiği belirtilmesine karşın, görüşmenin diğer tarafındak-i aranan kişilere görüşmenin başında veya herhangi bir safhasında görüşmenin kaydedildiği uyarısı yapılmamaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde görüşme kayıtları, Yasa'nın 6 ve 12.maddesine aykırı olarak kaydedilmiştir. Keza, ayni Yasa'daki kurallara gör-e Yasa'ya aykırı olarak elde edilen bu delillerin İddia Makamı tarafından sunulmasına olanak yoktur. Yasa'daki istisnai şartlar bu meselede bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, zehirli ağacın meyveleri prensibine aykırı olarak elde edilen hukuka aykırı deli-llerin sunulmasına izin verilmekle Sanığın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin öngördüğü adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

Bu meselede, Yargıtay tarafından Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 68, 69, 70, 71, 72, 73/2010 - D.1/2017 sayılı kararda belirtil-en hususlar bulunmadığından, içtihadi prensipler uyarınca kayıtların delil olarak sunulmasına izin verilemezdi.

Kayıtların delil olarak sunulmasına izin verilmekle Sanığın müdafaası açısından adaletsizlik ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Alt Mahkeme, bu de-lillerin sunulmasına izin vermekle hata etmiştir.

Müdafaa, Sanığın akıl sağlığı konusunda Prof. Dr. Mehmet Çakıcı'yı dinletmiştir. Bu tanık, ülkemizdeki tek adli psikiyatristtir.

Bu tanığın etraflı şekilde sunduğu şahadete, Alt Mahkeme kararında değinm-emiş, incelemeye tabi tutmamış ve neticede hatalı bir sonuca varmıştır. Alt Mahkeme sunulan bu şahadete hiç yer vermemekle ve incelememekle hata etmiştir. Alt Mahkeme sunulan şahadeti dikkate almış olsa idi, Sanığın akıl sağlığının yerinde olmadığını ve ya-rgılamanın yapılmaması gerektiğini tespit edip başvuru uyarınca emir vermesi gerekirdi.

Diğer taraftan, İddia Makamı tanıklarının Sanığı muayeneleri yetersiz olup, bu konuda uzman olmadıklarından şahadetlerine itibar edilmemesi gerekir.

Alt Mahkeme'ni-n duruşma sürecine müdahalede bulunması, Sanığın adil yargılanma hakkının ihlal edilmesine sebebiyet vermiştir. Alt Mahkeme müdahale etmeseydi İddia Makamı tanıkları Sanığın öç alma niyetiyle hareket ettiğine dair şahadet sunmayacaklar iddialarını bu yönde- ilerletmeyecek-lerdi.

Alt Mahkeme, Sanık Avukatına, İddia Makamı tarafından sarfedilen kelimelere sessiz kalmakla ve herhangi bir işlem yapmamakla tarafsızlığını yitirmiş ve Sanığın adil yargılanma hakkını ihlal etmiştir.

Tüm bu nedenlerle istinafın -kabul edilmesi gerekir.

İddia Makamı adına istinaf duruşmasında hitapta bulunan Savcı ise aşağıdaki iddiaları ileri sürdü:

Sanık henüz itham edilmediğinden, bu aşamada yapılan işlemler Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 47.maddesi kapsamında -bir yargılama işlemi değildir. Bu aşamada yapılan işlemler yargılama olmadığından Sanığın adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez.

Cezaevinde bulunan tutuklu ve mahkum kişilerin telefon görüşmeleri 1980'li yıllardan beri kaydedilmektedi-r.

Bu telefon görüşmelerindeki kayıt özel bir şirketten hizmet alınarak yapıldığından, müşteri memnuniyeti için görüşmelerin kayıt altına alındığına ilişkin bir bant kaydı görüşme başlangıcında yer alır.

Bu kayıtlar Yasa'nın 12.maddesinin (2) ve (3).- fıkraları uyarınca yasal bir şekilde kaydedilmiş ve emare olarak sunulmuştur. Bu nedenle, hukuka aykırı bir durum mevcut değildir. Bunun yanında, emare CD'lerin sunulması ile Sanığın müdafaasını yapmasına engel bir durum yaratılmış değildir. Kaldı ki Alt -Mahkeme, karar verirken sadece bu CD'lere dayanmış değildir. Dolayısıyla CD'lerin emare yapılması hususundaki kararda hata yoktur.

Alt Mahkeme'nin kararında tıbbi şahadete hiç yer vermemesi belki bir eksiklik olarak kabul edilebilir, ancak Alt Mahkeme b-u karara varırken bir çok olguyu incelemiş, Sanığın davranışlarını, hastaneden firar etme olayını, Sanığın yazdığı yazıları, telefon görüşmelerini, Mahkemedeki davranışlarını, tanıkların ifadelerini dikkate almış ve Sanığın ithama cevap vermeye uygun olduğ-u sonucuna varmıştır.

Sanık Avukatı, bu aşamada Alt Mahkeme'nin, Sanığın akıl sağlığı konusunda nihai bir karar vermeyi öngörmediğini, Yasa'nın Sanığın ithamı anlama ve yanıt verme, müdafaasını yapma konusundaki yetisini inceleyerek karar verdiğini göza-rdı etmektedir.

Hâlbuki müdafaa, Sanığın akıl sağlığı olmadığına dair şahadet sunmuş olup bu şahadet yargılamanın bu aşamasında dikkate alınamayacağı gibi bu hususta Alt Mahkeme Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 70(1) maddesi tahtında, belirtilenler dı-şında bir sonuca da varamazdı.

Alt Mahkemenin verdiği karar neticesinde, Sanık yargılanma aşamasına gelmiştir. Sanık itham edilecek ve akıl sağlığı olmadığı konusunda şahadet sunmakta serbest olacaktır. Alt Mahkemenin, yargılamanın sonunda Sanığın akıl -sağlığını haiz olmadığına karar vermesi durumunda Fasıl 155 70(2) maddesi altında bir karar verebilme yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla, Alt Mahkemenin izlediği usul ve vardığı sonuçta hata bulunmamaktadır.

Sanık Avukatının iddia ettiği gibi Mahkemenin -müdahalesi söz konusu değildir. Zaten, İddia Makamının bütün şahadeti ve iddiası Sanığın öç alma maksadı ile bu suçu işlediği yönündeydi. Dolayısıyla, müdafaanın bu iddiasına itibar edilmemesi gerekir.

Sanık Avukatı, Savcılığın, Polisin, İçişleri Bakanl-ığı'nın suç işlediğini iddia ederek Alt Mahkemenin soruşturma açmasını talep etti. Alt Mahkeme bu talebi reddetmiş olup Sanık Avukatına yönelik herhangi bir söz veya hareket yapılmış değildir.

Tüm bu belirtilen nedenlerle istinafın reddi gerekir.

İNC-ELEME

1- Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın cezaevinde yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin kayıtların emare olarak sunulmasına izin vermekle hata etti.

Sanık, Merkezi Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu esnada, cezaevine ait sabit telefondan annesi ve ablası ile- yaptığı görüşmelerin kaydedilmesini ve kaydedildikten sonra emare olarak mahkemeye sunulmasının, 32/2014 sayılı Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası'na ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı-na aykırı olduğunu ve bu mevzuatlar tarafından korunan haklarının ihlal edildiğini ileri sürdü.

Alt Mahkeme yapılan itirazı inceledikten sonra kayıtların mahkemeye sunulmasının, Sanık açısından bir önyargı oluşturmadığına, Sanığın müdafaasını güçleştirm-ediğine ve taraflar arasındaki dengeyi bozucu bir etki doğurmadığına bulgu yaparak Sanığın itirazını reddetti ve CD'lerin emare yapılmasına izin ve emir verdi.

Bu konudaki yasal durumu incelemeden önce mesele ile ilgili olguları şöyle özetleyebiliriz: -Sanığın, aleyhindeki ithamdan dolayı Merkezi Cezaevi'nde tutuklu olduğu esnada, annesi ve ablası ile yaptığı görüşmeler cezaevi idaresi tarafından kaydedildi. Emare CD'ler, bu telefon görüşmelerinin kaydını içermektedir. İlaveten, kaydedilen görüşmelerin i-çeriklerinin doğruluğuna yönelik bir iddia veya itirazda huzurumuzda yoktur.

Emare CD'ler, Sanığın diğer kişilerle telefonda yaptığı görüşmelerdeki beyanlarını içermekte olup, İddia Makamı, Sanığın ithamı anlama, kendini müdafaa etme ve yargılamayı taki-p etme yetisinin olduğunu ortaya koymak amacıyla bu görüşmeleri içeren CD'leri emare yaptı. Bu CD'ler İddia Makamı tarafından dinletilen psikiyatri uzmanı tanıklar tarafından incelendi. Bu Tanıkların verdikleri şahadette bu telefon görüşmelerine yer verild-i. Alt Mahkemenin kararında telefon görüşmelerinin içerikleri yer almaktadır.

İddia Makamı, yaptığı araştırmalarda kayıt işleminin belirli bir yasal düzenlemeye dayandığına dair bir bulguya rastlayamadı.

Alt Mahkeme, 32/2014 sayılı Yasa açısından bu- görüşmelerin kaydedilmesinin yasal olmadığına karar vermekle birlikte, meseleyi adil yargılama ve hukuka aykırı delillerin elde edilmesi kapsamında inceledi. Yapmış olduğu inceleme sonucunda CD'lerin emare olarak sunulmasına izin ve emir verdi.

Olgula-rı özet olarak belirttikten sonra huzurumuzdaki 1.istinaf başlığı ile ilgili hukuki durumu aşağıdaki şekilde inceleriz:

32/2014 sayılı Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanlarının Korunması Yasası, KKTC Anayasası tarafından da güvence altına alınan, özel ha-yatın ve haberleşme özgürlüğünün gizliliğini ve bu husustaki hakları korumakta, güvence altına alarak bu haklara müdahale edilmesini engelleyen kurallar koymakta, buna aykırı davrananlara karşı yaptırım öngörmektedir.

İstinaftaki temel hukuki ihtilaf, -32/2014 sayılı Yasa'nın 6 ve 12.maddeleri ile ilgili olduğundan bu maddelere kararımızın bu safhasında yer vermeyi uygun görürüz.

32/2014 sayılı Yasa'nın 6.maddesi, kişiler arasında yapılan ve aleni olmayan görüşmelerin kaydedilebilmesi için tüm tarafl-arın rızasının olması gerektiğini düzenler. 6.maddenin (1).fıkrası şöyledir:

"Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşma-ların6.(1)(A)
Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, tarafların tümünün rızası olmaksızın bir aletle dinleyen kişi hafif bi-r suç işlemiş olur ve iki yıla kadar hapis ve para cezasıyla cezalandırılır. Bir Aletle Dinlenil-mesi ve Kayda Alınması(B)
Aleni olmayan konuşmaları, tarafların tümünün rızası olmaksızın, ses alma cihazı ile veya görüntülü olarak kaydeden kişi ağır b-ir suç işlemiş olur ve beş yıla kadar hapis cezası ve para cezası ile cezalandırılır. Ancak, yasada düzenlenen durumlarda mahkeme veya yargıç tarafından verilen bir kararın gereklerini yerine getirmek amacıyla bir kamu personeli tarafından dinlem-e veya kayıt yapılması suç teşkil etmez."
Bu kurala göre, tarafların tümünün rızası bulunmayan bir görüşmenin kaydedilmesinin, genel olarak o kaydı hukuka aykırı bir hale getireceği aşikârdır. Sunulan Emare kayıtların temininde Alt Mahkemenin kararında -ifade ettiği üzere, tarafların tümünün, başka bir ifadeyle, Sanığın, annesinin ve ablasının rızalarının olmadığı ihtilafsız olgu olarak Alt Mahkeme huzurunda bulunduğundan ve bu hususta aksi şahadet sunulmadığından Alt Mahkeme'nin, 6.madde uyarınca tarafla-rın tümünün rızası olmadığına yönelik bulgusunda hata yoktur. Bu meselede tarafların rızasının olmamasının, Emare CD'lerdeki kaydı hukuka aykırı temin edilmiş nitelikte bir şahadet yapacağı aşikârdır.

Yasa, 6.maddede öngörülen kurallara bazı durumlarda -12.madde altında istisnalar getirmektedir:

"Suç Oluşturma-yan Haller12.(1)Doğrudan doğruya haberleşmeye ilişkin bir veri, haberleşme içeriği veya başka herhangi bir kayıt veya görüntü aracılığıyla suç işlendiği durumlarda, mağdurun veya yakınlarının, -haberleşmeye ilişkin veriyi, haberleşme içeriğini veya başka herhangi bir ses veya görüntüyü kaydetmesi ve/veya yetkili makamlara ibraz etmesi ve yetkili makamların bunu mahkemeye delil olarak sunması bu Yasadaki herhangi bir hüküm tahtında suç teşkil etme-z.(2)Bu Yasada yer alan hiçbir hüküm, zanlı veya sanık tarafından bu Yasaya aykırı olarak kaydedilmiş haberleşmeye ilişkin bir veriyi, haberleşme içeriğini veya başka herhangi bir kayıt veya görüntüyü ele geçiren soruşturma memurunun veya savcının bun-u zanlı veya sanık aleyhine mahkemeye delil olarak sunmasını engellemez.(3)Bu Yasada yer alan hiçbir hüküm, bu Yasaya aykırı biçimde kaydedilmiş olsa da, soruşturma memurunun veya savcının ele geçirilen haberleşmeye ilişkin veriyi, haberleşme içeriğin-i veya başka herhangi bir ses veya görüntü kaydını incelemesini engellemez."
Yasa'nın 12.maddesinin (3). fıkrası incelendiğinde, (1). fıkrada belirtilen ana öğe olan, suç işlendiği durumlarda yapılan bir kaydın, bu meselede olmadığı ve Emare CD'lerin -suç işlendiği yönünde bir husus içermediği nedenleriyle bu kural huzurumuzdaki meseleye uygulanamaz.

Yasa'nın 12.maddesinin (2) fıkrası kaydın Zanlı veya Sanık tarafından yapılmış olmasını gerekli kılar. Emare CD'ler huzurumuzdaki Sanık tarafından kayde-dilmemiştir. Bu nedenle CD'ler bu kural altında da emare olarak sunulamazdı.

Yasa'nın 12.maddesinin (3) fıkrası altında Emare CD'ler incelendiğinde, öncelikle bu görüşmelerin Yasaya aykırı biçimde kaydedilip kaydedilmediğinin belirlenmesi gereklidir. Yu-karıda belirttiğimiz üzere, 6.madde uyarınca tarafların rızaları bulunmadan kayıt yapıldığı gerçeği ışığında, bu kayıtların hukuka uygun elde edilen şahadet olmadığı sonucu çıkmaktadır. Dolayısıyla, Emare CD kayıtlarının hukuka aykırı elde edildiği ve "Suç- Oluşturmayan Haller" yan başlıklı 12.madde altında düzenlenen istisnalara girmediği açıktır.

Bununla birlikte, 32/2014 sayılı Yasa'da özel hayatın gizliliği ihlal edilerek bir delil temin edilmesi halinde o delilin mahkemeye sunulamayacağını öngören ve-ya sunulmasına engel bir kural yer almamaktadır. Mahkeme, bir emarenin sunulabilirliğine, emareyi şahadet kuralları çerçevesinde bir değerlendirmeye tabi tutarak karar verir.

Buna bağlı olarak Yasa'ya aykırı temin edildiğini belirlediğimiz telefon görüşme- kayıtlarının mahkemece kabul edilebilirliği/sunulabilirliğinin şahadet kuralları altında incelenmesi gerekir.

Bu nedenle, 32/2014 sayılı Yasa'ya göre kaydedilmesi hukuka aykırı olan bu telefon görüşmeleri hukuka aykırı temin edilen şahadet kapsamında değ-erlendirilerek, şahadet prensipleri tahtında sunulabilirliği (admissibility) belirlenmelidir.

Ülkemizde şahadet hukuku, Fasıl 9 Şahadet Yasası ile bu hukuk alanında takip edilen içtihat ve prensiplerle oluşup şekillenmiştir. Fasıl 9 Şahadet Yasası'nda, h-ukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulmasını men eden bir kural yer almamaktadır.

Hukuk sistemlerinde hukuka aykırı temin edilen şahadetin ibrazında iki temel görüş bulunmaktadır. Bunlardan ilki, zehirli ağacın meyvesi (fruit of poisionous tree) prens-ibi olup bu prensibi sıkı sıkıya uygulayan ülkelerde hukuka aykırı temin edilen deliller mahkeme tarafından kabul görmez. Bir diğer görüşü takip eden hukuk sistemleri ise hukuka aykırı temin edilen bir delilin mahkeme tarafından kabul görmesini bazı incele-melere bağlı tutmaktadır.

Ülkemizin ceza hukuku açısından takip ettiği sistemin, İngiliz Ceza Hukuku sistemi olduğu bilinen bir durumdur. İngiliz hukuk sisteminde ilk nazarda (prima facie) tüm şahadetin mahkemeye sunulabileceği kabul edilir. Bu bakımdan- İngiliz Hukuk Sistemi'nde hukuka aykırı temin edilen delilin mahkemeye sunulmasını engelleyen bir kural yoktur (It matters not how you get it if you steal it even, it would be admissible in evidence R v Leathem (1861) 8 Cox CC 498).

Bu konuda ayrıca The- Law of Evidence 2nd ed, I.H.Dennis, s.251'de belirtilen aşağıdaki görüşlere yer veririz:

"The basic rule of common law was and remains clear and unambigous. The means by which evidence is obtain does not affect it admissibility as a matter of law. Provid-ed the
evidence is relavant it is admissible in law, and it is not rendered inadmissible because illegality or unfairness is used to obtain it."

Buna göre, şahadet ilgili olduğu maddeye göre nasıl temin edilmesi gerektiğine bakılmaksızın sunulabilir. Şaha-detin hukuka aykırı temin edilmesi, mesele ile ilgili olduğu müddetçe sunulmasına engel oluşturmaz. Temel kural bu olmakla birlikte, hukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulmasının, yargılanan Sanık açısından adaletsizlik veya önyargı (prejudice) yarataca-ğı durumlarda hukuka aykırı elde edilen deliller mahkeme tarafından geçerli şahadet olarak kabul görmez.

Ceza hukukunun temel eseri kabul edilen Archbold Criminal Pleading and Precedents 2003 sayfa 1502 para. 15-442'de adil yargılama açısından gerekli ol-duğu durumlarda Mahkemeye şahadeti ihraç etme yetkisi tanındığı ifade edilmektedir:

"At common law a judge has a discretion in a criminal trial" to exclude evidence if it is necessary in order to secure a fair trial for the accused"


Yine bu hususta R v-. Sang [1980] AC 402 davasında Sanık aleyhinde bir önyargı oluşturacak şahadetin mahkeme tarafından ihraç edilebileceği ifade edilmiştir:

"So I would hold that there has now developed a general rule of practice whereby in a trial by jury thejudge has a di-scretion to exclude evidence which, though technically admissible,would probably have a prejudicial influence on the minds of the jury, which would be out of proportion to its true evidential."

Bu konuda ayrıca Kuruma v The Queen [1955] AC 197. Sayılı ka-rara da atıf yaparız.

Yargıtay tarafından bu konuda verilmiş Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 68, 69, 70, 71, 72, 73/2010 D. 1/2012 sayılı kararda yukarıda sayılan prensipler takip edilerek şu görüşler belirtilmiştir:

Sunulmak istenilen şahadet geçerli ve- ibraz edilebilir şahadet olmasına rağmen sunulacak şahadetin sanığı olumsuz etkilemesi söz konusu olacaksa veya sanığa karşı haksız bir önyargı oluşturacaksa ve sunulmak istenilen şahadetin değerinden kat kat sanığa zararı olacaksa bu şahadetin ibrazına i-zin vermeme takdir hakkı vardır.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına bakıldığında, AİHM tarafından temin edilen şahadetin hukukiliğine ilişkin iki görüşten herhangi birinin tercih edildiğine yönelik karar bulunmamaktadır. Bununla birlikte, -her mesele o ülkenin ulusal hukuk sistemi içerisinde değerlendirilip hukuka aykırı temin edilen delilin sunulması hususundaki tüm prosedürün Sözleşme'nin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı açısından ihlal teşkil edip etmediği belirlenmektedir.
-
Bu konuda AİHM'deki temel kararlardan biri olan Schenk v Switzerland (1991) 13 EHRR 242 davasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.maddesinde spesifik bir şahadet kuralı bulunmadığı, bu nedenle hukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulmasını men ede-n bir kural yer almadığı, dolayısıyla, hukuka aykırı elde edilen delilin sunulabilirliği/kabul edilebilirliğinin ulusal mevzuatın bir konusu olduğu vurgulanmıştır (Article 6 does not include any reference to specific evidentiary rules, the admissibility o-f evidence being seen as a matter for regulation under national law).

Alt Mahkeme'nin kararında yer verdiği Case of Khan vs. United Kingdom 35394/97 davasında AİHM, o meseledeki koşullara istinaden, gizlice yapılan bir ses kaydının Sözleşmenin adil yargıl-ama hakkının ihlal ettiği sonucunu doğurmadığına karar vermiştir.

40. In these circumstances, the Court finds that the use at the applicant'strial of the secretly taped material did not conflict with the requirements of fairness guaranteed by Article 6 : -1 of the Convention.

Yukarıda yer verdiğimiz kararda, sırf hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesinin, bir emarenin sunulmasında kendiliğinden adil yargılama hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağına karar verildikten sonra tüm yargılama prosedürünün- adil olup olmadığının tespit edilmesi neticesinde (The central question in the present case is whether the proceedings as a whole were fair) adil yargılama hakkının ihlal edilip edilmediğine karar verilebildiği belirtilmiştir. Kostovski v Netherlands (199-0) 12 EHRR 434 davasında, tüm yargılama prosedürünün adil olup olmadığının tespitinde, şahadetin niteliği ve nasıl elde edildiğine bakılması gerektiği görüşü ifade edilmiştir (assessment of the proceedings as a whole, which can include consideration of the- nature of the evidence and the manner in which it was obtained).

Son olarak commonlaw'dan bir kararı daha incelemeyi faydalı görürüz. Stewart 1972 56 Cr.App. R 272 kararında mahkeme, zanlının Anayasal haklarının ihlal edilerek elde edilen gönüllü ifaden-in, şahadet olarak sunulmasına izin verilmemesi için kuvvetli bir neden oluşturduğunu belirtmiştir:

"...Privy Council stated that a breach of a suspect's constitutional right was a cogent factor militating in favour of the exclusion of a confession and it- would generally not be right to admit a confession where the police had deliberately frustrated such a right."

Tüm bu belirtilenler neticesinde hukuki durumu aşağıdaki şekilde belirlemek mümkündür:

Hukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulmasını -yasaklayan bir kural mevzuatta yoktur.
Hukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulması hususunda mahkemenin geniş takdir yetkisi mevcut olup bu takdir yetkisi, adil yargılanma prensibi altında kullanıl-malıdır.
Mahkeme, hukuka aykırı elde edilen şahadet, al-eyhine sunulacak taraf açısından haksız bir önyargı oluşturacak veya zarar verecek veya olumsuz etkileyecek niteliği ağır basarak Sanığa adaletsizlik yaratacaksa, bu şahadetin sunulmasına izin vermemeli ve bu şahadet göz ardı edilmelidir.
Mahkeme takdir y-etkisini kullanırken, hukuka aykırı elde edilen şahadetin temininde ihlal edilen hukuk kural veya kurallarının ağırlığını da göz önüne almalıdır.
Mahkeme, Sanığın Anayasal haklarının ihlal edilmesi sonucu elde edilen delillerin, sunulmaması için kuvvetli b-ir gerekçe oluşturduğunu göz önüne almalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesindeki adil yargılama ve 8.maddesindeki özel hayatin gizliliği ile ceza yargılama prosedürü arasında bir denge kurulmalı, hukuka aykırı elde edilen delillerdeki ihlal-in ağırlığı açısından kabul edilmemesi adaletin gereği ise bu delillerin sunulmasına izin verilmemelidir.

Meseleye bakıldığında Alt Mahkeme,yukarıda yer verdiğimiz kararlardaki prensiplere değinerek, hukuka aykırı olarak elde edilen şahadetin sunulmasını-n Mahkemenin takdir yetkisinde olduğunu, bu yetkinin Sanığa önyargı yaratacak nitelikte olmasının ağır bastığı durumlarda Mahkemenin, hukuka aykırı elde edilen şahadetin sunulmasına izin vermeme yönünde yetki kullanması gerektiğini belirterek bu konudaki h-ukuki prensiplere kararında doğru bir şekilde yer verdi.

Alt Mahkeme keza, konu ile ilgili kararlara atıf yaparak kaba kuvvet, kandırma, rüşvet, tehdit gibi yöntemlerle elde edilmiş şahadetin sunulmasına izin verilmemesi ve bu şahadetin göz ardı edilmes-i gerektiğini de doğru olarak belirledi.

Tüm bu prensiplere kararında yer veren Alt Mahkeme, kayıtların mahkemeye emare olarak sunulmasının Sanık açısından bir önyargı oluşturmadığı, Sanığın müdafaasını güçleştirmediği ve taraflar arasındaki dengeyi bozuc-u bir etki doğurmadığı noktalarında bulgu yaparak CD'lerin emare yapılmasına izin ve emir verdi.

Bu istinafa konu telefon görüşmeleri tüm tarafların rızası bulunmadan kaydedildi. Bu durumda, tarafların tümünün rızası alınmadığından, dolayısıyla, 32/2014 -sayılı Yasa kurallarına uygun olarak telefon görüşmeleri kaydedilmediğinden, yapılan kaydın hukuka aykırı elde edilen bir delil olduğu yukarıda belirtilmişti.

Huzurumuzdaki meselede telefon görüşmesinin başında sadece cezaevinde olan tarafın duyacağı şeki-lde "müşteri memnuniyeti açısından görüşmelerin kaydedildiği" belirtilmektedir. Bu ifadenin belirtilmesinin, görüşmenin cezaevinde olan tarafı açısından, görüşmeye devam etmesi halinde bir rıza oluşturacağı açıktır. Dolayısıyla, Sanık açısından bu telefon -görüşmelerinin kaydedilmesinde rızası olmadığı söylenemez.

İddia Makamı, görüşmenin diğer tarafları olan Sanığın annesi ve ablasının rızası olduğunu ileri sürmemekle birlikte bu kişilerin de görüşmelerin kaydedildiğini bildiklerini iddia etti. Buna karş-ın, bu kişilerin rıza gösterdiğine dair bir şahadet Mahkeme huzurunda yoktur. İddia Makamının ileri sürdüğü bu argümanı tezekkür ettiğimizde, görüşmelerde Sanık dışındaki taraflar açısından rızanın, oluştuğunun kabul edilmesi söz konusu değildir. Bu nedenl-e Alt Mahkemenin görüşmelerin Yasa'ya uygun olarak kaydedilmediği yönündeki bulgusunda hata yoktur.

Alt Mahkeme bu bulguya vardıktan sonra meseleyi hukuka aykırı olarak elde edilen şahadet kapsamında değerlendirmeye tabi tutmuş ve adil yargılanma prensi-pleri tahtında meseleyi incelemiştir. Dolayısıyla, bu aşamada meselenin adil yargılanma ve hukuka aykırı temin edilen şahadetin sunulabilirliği açısından incelenmesi gerekir.

Daha önce ifade edildiği üzere telefon görüşmelerinin yasal olarak kaydında, Y-asa'da belirlenen kural, tarafların tümünün rızası alınarak kaydın yapılmasıdır. Huzurumuzda yargılanan Sanıktır ve telefon görüşmesinin başında kaydın yapılacağının belirtilmiş olması hasebiyle Sanığın rızasının alınmış olduğu kabul edilerek incelemeye de-vam edilir.

Bu telefon kayıtları, telefon kaydına rızası bulunan Sanığın aleyhindeki ithamı anlayıp anlamama yetisinin varlığına ilişkin soruşturma kapsamında sunulmuştur. Belirtmek gerekir ki, hukuka aykırı elde edilen bu şahadet Sanığı, aleyhindeki it-hamla ilgili suçlayıcı veya yargılanması kapsamında sunulan bir şahadet olmayıp, Sanık aleyhine Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 70.maddesinin (1). fıkrası altında başlatılan soruşturma maksadına yönelik olarak sunulmuştur. Belirttiklerimiz ışı-ğında, sunulan telefon görüşmeleri ile ilgili kayıtların, Sanığın rızası mevcut olarak gerçekleştirildiğini ve içerik olarak Sanık açısından bir önyargı yaratmadığını esas aldıktan sonra, huzurumuzdaki davada yargılanacak kişi Sanık olduğundan, Sanık açısı-ndan özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü haklarının ihlal edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği sonucuna varırız.

Netice itibarıyla, sunulan telefon görüşmeleri kaydı ile Sanık açısından haksız bir ön- yargı oluşmadığı veya görüşme kayıtlarının sunulmasının Sanığa zarar vermediği veya onu olumsuz etkilemediği veya böyle bir sonuç ağır basarak Sanığa adaletsizlik yaratılmadığına karar veririz. Bu esastan hareketle, Alt Mahkemenin bu emarelerin sunulmasın-a izin vermekle takdir hakkını hatalı kullanmadığı sonucuna varırız.

Varmış olduğumuz bu sonuç ışığında Sanığın 1.istinaf sebebini reddederiz.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 70(1) maddesi uyarınca ithama yanıt vermeye- uygun olduğuna karar vermekle hata etti.

Sanık Avukatı istinafta, Alt Mahkemenin, Sanığın yapılan başvuru neticesinde Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 70.maddesinin (1). fıkrası tahtında ithamı anlama yetisinin olduğu ve duruşmanın seyrini genel olarak- kavrama ve yargılama boyunca müdafaasını yapma, gerekli gördüğü bilgiyi ve talimatı avukatına verme kapasitesinin bulunduğuna karar vermekle hata ettiğini ileri sürdü.

Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 70. maddesinin (1). fıkrasında belirtilen -kurala göre, ithama çağrılan bir Sanığın yargılanabilmesi için, aleyhindeki ithamı anlama yetisine sahip olması gerekir. Yasadaki ilgili düzenleme şöyledir:

"70. (1) İsnad edilen suça yanıt vermeye çağrılan herhangi bir kişinin akıl hastası olduğu ve dur-uşmayı izleme yeteneğine sahip olmadığının görülmesi halinde, Mahkeme sanığın gerçekten akıl hastası ve yeteneksiz olduğunu saptamak amacıyla, uygun göreceği bir soruşturma yapılmasına direktif verir ve bu tür bir soruşturma sonucu Mahkeme sanığın bu şek-ilde akıl hastası ve yeteneksiz olduğu kanısına vardığı takdirde sanığın Bakanlar Kurulunun saptayacağı bir süre için alıkonmasına ve gözetim altında tutulmasına direktif verebilir."


İthamı anlama yetisine sahip olma konusunda common law'da ilk karar ola-n Rex v.Pritchard 1836 EWKCH KB 7 davasında; Sanığın yargılama prosedürünü takip ederek gerekli müdafaayı yapma, şahadeti kavrama, avukatına gerekli talimatları verme yetisi olması halinde akıl sağlığının yerinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtil-miştir.

Mezkur kararda Yargıç Alderman, ilgili davada bunun belirlenmesi için şu soruları yöneltmiştir:

"There are three points to be enquired into:- first, whether the prisoner is mute of malice or not; secondly, whether he can plead to the indictment -or not; thirdly, whether he is of sufficient intellect to comprehend the course of the proceedings in the trial so as to make a proper defence - to know that he might challenge any of you [the jury] to whom he may object - and to comprehend the details of -the evidence, which in a case of this nature must constitute a minute investigation."

İlgili kararda yargıç tarafından bir karar verilebilmesi için belirlenmesi gereken 3 husus şöyle sıralanmıştır:
Sanık kendi isteği ile mi sessiz kalıyor yoksa fiziki- veya psikolojik olarak cevap verebilecek durumda değilmidir?
Sanık ithama yanıt verebilir mi veremez mi?;
Sanığın kısa bir inceleme yapması halinde yargılama prosedürünü ve şahadetin tafsilatını kavrayabilecek ve müdafaasını yapabilecek yeterli akıl s-ağlığına sahip olup olmadığı?

Benzer şekilde, huzurumuzdaki Sanığın istinaf eden olduğu Yargıtay Ceza 70/2018 D.5/2019 sayılı istinafta Yargıtay, çoğunluk kararında; "sanığın müdafaasını yapabilmesi açısından talimat verebilme ve duruşmada, yargılama pr-osedürlerini takip ederek iddia makamının davasının şekillenmesine karşılık olarak olağan bir şekilde gerekli talimatları verebilme kapasitesinin tespiti gerekir" görüşüne yer verdi.

Yargıtay ayni kararda ilaveten, aşağıdaki görüşleri ifade etti:

Bir s-anığın ithama yanıt verme yetisinin tespit edilebilmesi için, sanığın duruşmadaki prosedürü idrak ederek doğru müdafaa yapma ve şahadetin detaylarını anlama konusunda yeterli zihin gücünün olup olmadığının yapılacak soruşturma ile belirlenmesi gerekir. Şah-adetin detaylarını anlayarak müdafaasını yapabilme hususunda kendisi ile iletişim kurulamayan bir sanığın, akıl sağlığı olarak ithama yanıt verme yetisine sahip olduğu kabul edilmez.

Yargıtay yine ayni kararda, 70.maddenin (1). fıkrasında düzenlenen kura-lın, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 12'nci maddesinde düzenlenen cezai ehliyete ilişkin kurala nazaran temel farklılığını şu ifadelerle vurgulamıştır:

Burada unutulmaması gereken temel husus, ithama yanıt verme yetisini haiz olmayan bir kişinin itham edileceği- esnada akıl hastası olduğundan itham edilemeyeceği ve yanıt verme yetisi bulunmadığı gerekçesi ile yargılanamayacağıdır. Diğer taraftan, 12.madde kapsamına giren bir kişinin, suçun işlendiğinde andaki akıl hastalığından dolayı yapmakta olduğu şeyin ne old-uğunu anlayamayacak veya o fiili işlememesi veya o ihmalde bulunmaması gerektiğini bilemeyecek durumda olmasına binaen cezai sorumluluğu olmadığından, o kişi işlemiş olduğu suçtan dolayı ceza almayarak beraat ettirilmelidir.

Burada belirtilen hukuki pren-siplerden de anlaşılacağı üzere, huzurumuzdaki istinafa konu soruşturmada belirlenmesi gereken, itham esnasında Sanığın aleyhindeki ithamı anlama, müdafaasını yapma, yargılama prosedürünü takip ederek şahadeti kavrama, gerekli hallerde avukatına gerekli ta-limatları verme hususunda yeterli zihin gücüne ve sağlığına (sufficient intellect) sahip olup olmadığıdır.

Sanık ithamnamedeki tafsilata göre, kendi öz çocuğunu bıçak darbeleri ile taammüden öldürmekle itham edilmektedir. İşlendiği iddia olunan ithamnam-eye konu suçun vahameti veya yaşanan trajedi, tek başına Sanığın ithamı yanıtlama yetisinin olup olmadığı sonucunu ortaya koymaz. Nitekim, psikiyatrist tanıklar psikiyatrik inceleme yapılıp değerlendirilmeden, bu olayın işleniş şekli ve vehametinin bir ann-enin yapabileceği bir davranışla uyumlu olmamasının, Sanığın akıl hastası olduğu sonucunu doğurmadığını belirttiler. Bu nedenle, yukarıda da belirtmiş oluğumuz koşullar tahtında Alt Mahkeme'nin, huzuruna itham için çıkarılan Sanığın ithama yanıt verme yeti-sinin olduğuna karar vermekle hata yapıp yapmadığına bakılması gerekir.

Sanığın istinaf eden olduğu Yargıtay/Ceza 70/2018 Dağıtım 5/2019 sayılı kararda, Fasıl 155 madde 70(1) kuralı altında başlatılacak soruşturmada izlenmesi gereken usul belirlenmiş, bu- soruşturmada ispat külfetinin, bu iddiayı ileri süren tarafta olduğu, Müdafaanın bu iddiayı ileri sürmesi halinde ise ispat külfetindeki standardın ihtimaller dengesi olduğu belirtilmiştir.

İstinafa konu başvuru Sanık tarafından yapıldığından, Müdafaa,- ihtimaller dengesi prensibine göre Sanığın ithama yanıt verme yetisinin olmadığını ispat etmekle yükümlüdür.

Alt Mahkeme huzurunda Müdafaa 1, İddia Makamı ise 3 tanık dinletti. Müdafaanın, Alt Mahkemede ispat külfetini yerine getirmek amacıyla dinlettiğ-i tanık, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Mehmet Çakıcı'dır.

Sanık Avukatı istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin, dinletilen tıp alanındaki uzman tanıklara hiç değinmeden bir karara ulaştığı cihetle kararının hatalı olduğunu iddia etti. Sanık Avukatı keza, b-u konularda görüşüne dayanılacak uzmanın adli psikiyatrist olduğunu, Alt Mahkemede dinletmiş olduğu Prof. Dr. Mehmet Çakıcı'nın ülkemizdeki tek adli psikiyatrist olduğunu ileri sürerek, bu tanığa itibar edilerek şahadetinin, İddia Makamı tarafından dinleti-len tanıkların vermiş oldukları şahadete tercih edilmesi gerektiğini ileri sürdü.


Sanık Avukatının ileri sürdüğü gibi, Alt Mahkemenin, huzurunda dinletilen alanında uzman tanıkların şahadetine kararında hiç değinmediği doğrudur. Kararımızda, bu tanı-kların şahadetini Alt Mahkemenin bulgu ve kararı ile birlikte inceleyeceğiz.

Müdafaa tarafından dinletilen Tanık, ruhsal bozukluğun nevroz ve psikoz olarak ikiye ayrıldığını, psikoz olan kişilerin akıl hastası olarak kabul edildiğini belirterek, yapmı-ş olduğu klinik incelemeler neticesinde Sanığın psikoz durumda olduğunu tespit ettiğini ifade etmiştir.

Bu tanık tarafından düzenlenen rapor mahkeme huzuruna Emare B olarak sunulmuştur. Bu raporun sonuç kısmında şu görüşler yer almaktadır:

"Bilge Lord'-un çocuğunu öldürme eylemi kendisinde var olan "Hezeyanlı Bozukluk" isimli ruhsal bozukluğunun sonucunda ortaya çıkan impulsif psikotik davranış doğrultusunda yapıldığı anlaşılmıştır. Bilge Lord'da bulunan Hezeyanlı Bozukluğun gerçeği değerlendirme yetisin-i bozması ve hastalık belirtileri doğrultusunda suçu işlemesi nedeniyle Bilge Lord'un cezai ehliyeti bulunmamaktadır. Yine Bilge Lord'un "Hezeyanlı Bozukluk" ruhsal bozukluğu nedeniyle olayları anlamasının ve olayların sonuçlarını sağlıklı kavrama ve değer-lendirmesinin bozulması nedeniyle hukuki ehliyeti de yoktur.

Bilge Lord'un bu haliyle yaşadığı hezeyanların oluşturduğu gerçek dışı düşünceler nedeniyle gerek kendisine gerekse çevresindeki diğer kişilere yönelik hezeyanları doğrultusunda donuk ve durgun -halinin hızlı değişebileceği, tehlikeli impulsif davranışlar geliştirebileceği, benzer olayların tekrarlanabileceği ve psikiyatrik tedaviye ihtiyacı olduğu kanaatindeyim."

Kararımızın önceki safhasında da belirttiğimiz üzere, bu aşamada verilecek kar-ar Sanığın cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı değil, Sanığın aleyhindeki ithamı anlama yetisinin olup olmadığıdır. Bu nedenle, Emare B raporun, Sanığın cezai ehliyeti olmadığı hususu ile ilgili kısmının bu istinaf maksatlı olarak dikkate alınabilecek bi-r değeri olmadığını belirtiriz. Bu esastan hareketle, Sanığın cezai ehliyeti olmadığı konusunda sunulan şahadetin ve bu raporun ilgili kısmının dikkate alınmamasında bir hata yoktur.
Müdafaa tarafından dinletilen Dr. Mehmet Çakıcı 7.3.2019, 8.3.2019, 14.-3.2019, 18.3.2019, 19.3.2019, 22.3.2019, 25.3.2019, 26.3.2019, 29.3.2019 ve 1.4.2019 tarihlerinde olmak üzere 10 kez Sanıkla görüştü. Kendi görüşmeleri sürecinde Uzman Psikolog Meryem Karaaziz'e 22.3.2019 ve 25.3.2019 tarihlerinde Sanığa psikolojik testler- yaptırdığını ifade etti. Dr. Mehmet Çakıcı olaydan önce Sanığın çalıştığı işyerinin yetkilisi, ceza evindeki gardiyanlar ve cezaevi psikoloğu ile de görüştü.

Dr. Çakıcı bu görüşmeler neticesinde:

Sanığın, eşinin Facebook'ta fotoğrafını değiştirmesin-i, kendisini ve çocuğunu fotoğrafa koymamasını kendilerini istemiyor olarak algılayarak ölmeleri gerektiğine karar verdiğini, muhakemesinin olmadığı, bozuk olduğu,
Olay esnasında kendi çocuğunu çok uzun bir süre bıçakladığını, olaydan sonra ilk gelen polis-lere "ben çocuğumu öldürdüm size ne" diye muhakemesi bozulmuş cevaplar verdiğini,
Sanığın psikoz olduğunu ve mistik hezeyan sonucu çocuğunu öldürdüğü,
Sanığın ithamı anlama, tam anlamıyla yorumlama yetisinin olmadığı, gerçek dışı düşünceler etkisi altında- olduğu ve mahkemeyi tam ve sağlıklı ve gerçek anlamda değerlendirecek kapasite ve yetisinin olmadığı (mavi 104),
sonucuna vardı.

İddia Makamı tarafından dinletilen Polis Memuru Hamza Tarman Emare CD'leri sunarak bu CD'lerle ilgili mahkemeye bilgi verdi-. Tanık Emare CD'lerin içeriğine ilişkin olarak, Sanıkla yakınlarının:

Sanığın 5.3.2019 tarihinde annesi Sümer Lord'la, mahkemedeki konuşmalara dayanarak doktorun bir defa gelmeyeceğini, en az 8 kez geleceğini, her defasında 45 dakika ve haftada 3 kez hed-eflendiğini, mahkemenin kâğıt hazırlayarak cezaevine gönderdiğini,
Doktorun ücretinin pahalı olmasına rağmen avukatının doktoru aradığını ve doktorun ücret almayacağını,
El işlerini, örgü şekillerini konuştuğunu,
17.3.2019 tarihli görüşmede, tenekenin kes-ici olduğundan kutu sütünün verilmediğini, cezaevine getirilmediğini, cezaevinde grev olduğunu,
19.3.2019 tarihli görüşmede, aylık rahatsızlığının dua etmesine engel olup olmadığının konuşulduğunu,
23.3.2019 tarihli görüşmede, annesine hitaben doktora çocu-kluğunu anlattığını, doktorun kendileri ile de görüşeceğini ve hazırlıklı olmaları gerektiğini,
26.3.2019 tarihli görüşmede, doktorun kendilerini tehdit ederse polisi aramalarını,
2.4.2019 tarihli görüşmede, dilekçe yaptığını,
5.4.2019 tarihli görüşmede, -Cezaevinde bulunan bir bayan ile yemek kitabında tariflere baktıklarını ve İngilizce Türkçe çeviri yaptıklarını,
Ablasına hitaben, çocuğunun koluna dövme yapmasına izin vermemesini çünkü ileride işe giremeyeceğini,
6.4.2019 tarihli görüşmede, gardiyanın ke-ndisine yardımcı olduğunu,
7.4.2019 tarihli görüşmede, ablasının çocuklarının sınavlarının nasıl geçtiğini ve tanıdıklarının geçirdiği kazadan dolayı yoğun bakımdan çıkıp çıkmadıklarını,
10.4.2019 tarihli görüşmede, internet haberlerini sorguladıktan sonra- başka bir şey çıkınca 2 gün sonra bu konunun unutulacağını,
13.4.2019 tarihli görüşmede, ablasına hitaben, çocuklarının dövme yaptırıp yaptırmadığını sorguladığını,
15.4.2019 tarihli görüşmede, mahkemede yargıçların bitmesini istediğini ancak savcıların s-üre istediğini, mahkemede başını kaldırmadığını, boşanma davasının düştüğünü, avukatı ile boşanma davasına konu bazı eşyaları konuştuğunu,
18.4.2019 tarihli görüşmede, uzun zamandır babasını rüyasında göremediğini, herkesin yaptığından pişman olmadığını za-nnettiğini,
21.4.2019 tarihli görüşmede, Cezaevinde girilmesi yasak olan bölümde yakalandığını, eniştesinin müdürün tanıdığı olduğunu ve bu konuyu halletmesini istediğini,
24.4.2019 tarihli görüşmede, annesine o gün mahkemede karşı tarafın konuşacak olduğ-unu ve ağzı dili tutulması için dua etmesini istediğini,
29.4.2019 tarihli görüşmede ablasından, mahkemede V boğaz yaka bluz yasak olduğundan yuvarlak yaka bluz getirmesini istediğini,
30.4.2019 tarihli görüşmede annesine, annesinin gönderdiği kitap ve d-ergilerle ilgili içeriğinin renkli şeyler olduğunu, şu an kendi için içeriklerinin uygun olmadığını,
3.5.2019 tarihli görüşmede, ablasına hitaben, yazılan haberlerle ilgili olarak, basın özgürlüğü olduğunu herkesin yazabileceğini,
konuştuklarını belirtti-.

İddia Makamı tarafından dinletilen psikiyatri uzmanı Dr. Abidin Akbirgün, Sanıkla iki kez görüşüp uzman psikolog tarafından da psikometrik testlerinin yapılmasını sağladı. Bu Tanık, Sanıkta bilişsel işlevsellikte kusur ve hezeyan tespit etmedi. Sanıkta -nevrotik yapı ve ruhsal zorlanma olduğunu söyledi. Ayrıca, Sanıkta psikoz olmadığını, ruhsal zorlanma olan nevroz durumu bulunduğunu belirtti.

Tanık, telefon görüşmelerine dayanarak, Sanığın el işi olayını anlama, yönlendirme ve tarifi olduğunu, bunun a-lgılamasının yüksek olduğunu ve yüksek kortigal fonksiyonunun yeterli olduğunun, tenekenin kesici olduğunu söylemesinin yasak tanımını yapması anlamına geldiğinin, grevle ilgili söylediklerinin farkındalık içerisinde olduğunun, aylık rahatsızlığı olduğu iç-in dua edemeyeceğini söylemesinin muhakame ve farkındalığının bulunduğunun, çocukların sınavını sormasının, farkındalığı bulunduğunun, dilekçe yaparak düşüncesini yazıya dökmesinin yüksek kortigal fonksiyonunun varlığının göstergesi olduğunu söyledi.

İng-ilizce - Türkçe çeviri yapmasının, gardiyanın kendisine yardımcı olmasından minnettar olmasının, mahkeme için duş almasının, tanıdıklarının yoğun bakımdan çıkıp çıkmadıklarını sorgulamasının muhakeme içerisinde olduğunu, psikozlarda olduğu gibi içe kapalı -olmadığını gösterdiğini söyledi.

Ayni Tanık, Sanığın kardeşi çocuklarının yapacağı dövme, Mahkemede başını kaldırmama ve yasak olan yerde yakalanması konularında ceza alınabileceğini söylemesinin, ne yaptığının farkında olup doğru ile yanlışı kavrayabild-iğinin göstergesi olduğunu söyledi.

Mezkur Tanık, Sanığın eşine öfke içerisinde olduğu esnada savunma mekanizması çökmesi nedeniyle bu suçu işlediğini tespit etti ve Sanığın aleyhindeki ithamı anlama yetisi bulunduğu sonucuna vardı.

İddia Makamının -5 numaralı tanığı Dr. İnci Taşyürek de psikiyatristtir. Sanığı Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde gördüğünde herhangi bir psikozdan şüphelenmedi ve Sanık en küçük olayı bile anlattığından bilincinin yerinde olduğuna karar verdi. Tanık devamla, S-anıkta hezeyan olmadığını, Sanığın kendisine, eşinin facebookta fotoğrafını görünce çok sinirlendiğini, ölmek ve çocuğunu öldürmek istediğini anlattığını söyledi. Tanık, Sanığın çocuğunu öldürdüğü için ve kendini öldüremediği için pişmanlık içerisinde oldu-ğunu, çocuğun, "doktora gidelim" demesi üzerine, "seni doktora götürürsem baban seni benden alacak, o bizi istemiyor daha iyi ölelim" şeklindeki çocuğu ile aralarında geçen konuşmayı kendisine söylediğini, bu konuşmadan sonra Sanığın bileğini kestiğini, Sa-nığın yaptığı eylemin suç olduğunun farkında olduğunu söyledi. Sanığın içte yaşadıklarını dışa vurmadığını, künte yakın donuk bir duygu içerisinde olduğunu, böyle durumların şizofren vakalarda görüldüğünü, bunu araştırmak için psikometrik test yapılmasına -rağmen patoloji tespit edilmediğini belirtti.

İddia Makamının 6 numaralı tanığı Dr. Zeki Öznaçar da psikiyatri uzmanı olup Sanığı 4.12.2018 ve 6.12.2018 tarihlerinde iki kez muayene etmiştir. Bu Tanık, Sanıkta hezeyan veya diğer psikotik bulguya rastlam-adı. Tanık, hezeyanın, düşüncenin gerçekle bağlantısının koptuğu nokta olduğunu, Sanıkta bunun olmadığını, Sanığın olayları doğru şekilde anlatabildiğini, Sanıktaki rahatsızlığın nevroz mu yoksa sınırda bir durum mu olduğunun ayrı bir konu olduğunu söyledi-. Tanık, Sanık eğer hezeyanla bu suçu işlemiş olsaydı hezeyanlı durum geçtikten sonra depresyona girmesi gerektiğine, böyle bir durumda cezaevinde yatma veya dışarıda olma konusunda Sanık açısından pek fark olmaması gerektiğine yönelik görüşünü belirttikte-n sonra, Sanığın eşinden öç almak amacıyla bu suçu işlediğini, eşini suçlamak ve cezalandırmak için çocuğu kolay hedef olduğundan bu suçu işlediğini, çocuğun doktora götür demesine ve bunu yapması halinde durumu düzeltebileceğini bilmesine rağmen durumu dü-zeltmemeyi seçtiğini belirtmiştir. Tanık ilaveten, Sanık tarafından çocuğun doktora gitmesi halinde babaya verileceğinin belirtilmesinin, muhakeme kabiliyeti olduğunu gösterdiğini söyledi.

Tanık, Sanığın hastanede yattığı dönemde gardiyanların boşluğunu -yakalayıp kaçmaya çalıştığını ama ayaklarının bağlandığını kendisine aktardığını, Sanığın kendi menfaatlerini bildiğini, Emare telefon görüşme kayıtlarının Sanığın olayları anlama, kendini ifade etme, menfaatinin farkında olup avukatına gerekli yönlendirme-yi yapma yetisinin olduğunu gösterdiğini söyledi.

Yukarıda özetlediğimiz tüm şahadeti Alt Mahkemenin kararındaki bulguları altında incelememiz gereklidir.

Alt Mahkemenin İddia Makamı tarafından soruşturma kapsamında huzuruna getirilen birçok olguyu değ-erlendirmeye tabi tutarak bir karara vardığı görülmektedir. Alt Mahkemenin kararında değindiği ve gerekçe teşkil eden bu olguları sırayla inceleriz.

Alt Mahkeme, Sanığın ailesi ile yapmış olduğu tüm görüşmelerde; Sanık tarafından sorular sorulduğu ve ce-vaplar verildiği, Sanığın tüm soruları anlayarak mantıklı cevaplar verdiği, sohbetlerde doğal olmayan hiçbir yanıt vermediği, Dr. Mehmet Çakıcı'nın hangi amaçla kendisini muayene edeceği ve akıl sağlığının yerinde bulunmaması halinde bundan sonraki süreci -cezaevinde değil hastanede geçireceği bilgisinde olduğunu tespit etti.

Alt Mahkeme ayrıca, Emare CD'lerde yer alan görüşmelerde Sanığın, annesi ve ablası ile gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinde yargılama sürecini takip etmekte olduğunu, Prof. Dr. Me-hmet Çakıcı tarafından verilecek şahadet ve hazırlanacak raporun kendisine bu yargılamada yardımcı olacağını, internette çıkan haberlerin ne olduğunu sorguladığını, ailesinin haberlere kulak asmamaları gerektiğini, olaydan herkesin pişman olmadığını zannet-tiğini ama pişman olduğunu, ailesi ile gelişmeleri takip ettiğini, ablasının çocuklarını sorduğunu, onların ileride işe girmelerine engel olmaması için dövme yapmamaları gerektiğini, avukatının kendisini telefon görüşmelerinin kaydedildiği konusunda tembih-lediğini, o nedenle ablası ve annesine telefonda görüşürken dikkatli olmaları gerektiğini söylediğini, kendisine mahkemede giymek için yakası V olmayan giyisi getirmelerini istediğini, görüşmelerin günlük, yaşamsal içerikli ve günlük gelişmeleri içerdiğini- belirledi. Bunları belirledikten sonra Alt Mahkeme, Sanığın devam eden yargılama sürecini takip ettiğini, davanın neden ertelendiğinden bilgi sahibi olduğunu dikkate alarak Sanığın yargılama sürecini takip etme hususunda sıkıntı yaşamadığı ve Mahkemede ce-reyan edenlerden haberdar olduğu bulgusuna vardı.

Alt Mahkemenin yukarıdaki bulgusunda belirtmiş olduğu tüm hususlarla İddia Makamı tanıklarının muayene ve gözlemleri neticesinde ifade ettikleri, Sanığın bu olaylarla ilgili farkındalık içerisinde olduğu -şahadeti ile uyumludur. Bu nedenle Alt Mahkemenin bulguları hatalı değildir.

Alt Mahkeme, Sanığın V yaka olmayan kıyafet talebini ve aylık rahatsızlığı olduğundan dua edemediği beyanlarını dikkate alarak, içinde olduğu duruma uygun davranış sergileme ye-tisini ortaya koyduğu sonucuna vardı.

Alt Mahkemenin dikkate aldığı bu hususlar, İddia Makamı tanıklarının Sanıkla ilgili kendi tespitlerini içeren; Sanığın doğru ve yanlışı kavrayabilme yetisinin olduğu şahadeti ile uyumlu olup tüm bu şahadet Sanığın mu-hakeme yetisinin olduğunu gösterdiğinden, Alt Mahkeme tarafından bulguda hata yoktur.
Alt Mahkeme, Sanığın 21.4.2019 tarihli görüşmede annesine, yasak olan bölümde yemek yerken yakalandığını ve kendisine bu nedenle ziyaretçi ve telefon yasağı konabilece-ğini söylemesinin, dolayısıyla, yaptığı yanlış hareketten dolayı müeyyide ile yüzleşebileceği konusunda bilinç sahibi olmasının, ceza yargılamasının düşünce biçimine haiz olduğunu gösterdiğine bulgu yapmıştır. Alt Mahkeme'nin, Sanığın yapmış olduğu yanlış -hareketten dolayı müeyyide alacağının bilincinde olması nedeniyle, ceza yargılamasının sonucunda müeyyide ile karşılaşabileceği düşünce biçimine sahip olduğu bulgusu da Sanığın, farkındalık, doğru ile yanlışı kavrama ve muhakeme yetisinin olduğu hususundak-i İddia Makamı tanıklarının muayene bulgularını içeren şahadetleri ile örtüşmekte olup hatalı değildir.

Alt Mahkeme Emare I dilekçelerden, Sanığın cezaevinde okumak istediği İngilizce ve Türkçe kitapları kod numaraları ile birlikte yazdığının görüldüğ-ünü belirtti. Alt Mahkeme bunun, Sanığın isteklerini doğru şekilde ve doğru makama yönlendirme yetisinin olduğu yönünde mahkemeye ışık tuttuğunu belirterek Sanığın duruşma süresince avukata düşünceleri doğrultusunda gerekli talimatları verme ve bunları doğ-ru kelimelerle ifade etme yetisinin bulunduğu kanaatine vardı.

Alt Mahkeme, Emare N dilekçelerle Sanığın, KKTC Barolar Birliğinden kendisine yardımcı olacak bir avukat tayin etmesini talep ettiğini, odasının değiştirilmesini, kıyafet, bakım için tüy dök-ücü ve cımbız gibi materyeller konusunda talepte bulunduğunu tespit etti. Alt Mahkeme Sanığın kendi el yazısı ile yazdığı yazıda davasının başladığına, avukat tarafından temsil edilmesinin kendi lehine olduğunun bilincinde olduğuna, maddi durumunun olmamas-ı nedeni ile avukat tutamamasını doğru kelimelerle ifade ettiğine, doğru makamdan yardım talebinde bulunduğuna, bu nedenle, Sanığın kendi davasını takip etme yetisinden mahrum olduğundan söz edilemeyeceğine bulgu yaptı. Alt Mahkeme kendi isteği ile yapmış -olduğu kişisel taleplerin Sanığın düzgün bir şekilde doğru makamdan talepte bulunma yetisinin olduğunu gösterdiğini belirterek, duruşmanın seyri esnasında kendisini temsil eden avukata gerekli gördüğü talimatları vermede sıkıntı yaşamayacağının görüldüğüne- bulgu yaptı.

İddia Makamı tanıklarının yukarıda özetlediğimiz muayeneye dayalı şahadeti ve Alt Mahkemenin huzurumuzdaki olgular muvacehesinde varmış olduğu bulgularda herhangi bir hata olmadığı gibi bu dilekçeler Sanığın, kendi haklarını arama, talepte- bulunma, kendini müdafaa etme, müdafasını en iyi şekilde yapma hususlarında gerekli adımları atma, müdahalede bulunma, yargılama sürecini takip etme, şahadeti değerlendirme yetisinin olduğunu göstermektedir. Nitekim, İddia Makamı tarafından dinletilen psi-kiyatrist tanıklar, Sanığın menfaatini bildiğini ve takip edebildiğini belirterek Alt Mahkemenin kararında belirtilen bulguları ile uyumlu tıbbi şahadet vermişlerdir.

Alt Mahkeme Sanığın 28.6.2019 tarihinde Lefkoşa Devlet Hastanesinden firar girişimini- de değerlendirdi. Bu değerlendirmesinde, Sanığın gün içerisinde yemeğini yere dökerek gardiyanların tepkisini ölçmesini, daha sonra ikinci kez yemeği geldiğinde yine yemeğini kasten yere dökerek gardiyanların yemeği toplamasını fırsat bilerek onları oda i-çerisine kilitledikten sonra firar etmeye çalışmasını göz önüne aldı. Alt Mahkeme Sanığın bu davranışından; nasıl hareket edeceğini önceden tasarlayabilme, mevcut duruma uygun hareket etme ve bunu hayata geçirme yetisinin var olduğuna bulgu yaptı. Huzurumu-zdaki olguları dikkate alarak, yapmış olduğu bu değerlendirmesi neticesinde, huzurundaki tüm şahadet ve olguların, Sanığın aleyhine gelen suçlamaları kavrayabilme ve bunlara uygun cevap verme yetisinin var olduğu yönünde mahkemeye ışık tuttuğuna ilişkin Al-t Mahkeme bulgusu yerinde olup herhangi bir hata yoktur.

Keza, İddia Makamının psikiyatrist tanıklarının şahadetleri esnasında belirtmiş oldukları gibi Sanığın firar girişiminin içeriye söylenmemesi talebine ilişkin incelemesinde Alt Mahkeme, Sanığın -doğruyu ve yanlışı ayırt etme yetisinin olduğunu, yaptığının yanlış olduğunu kavrayabildiğini, bunun soncunda müeyyide ile karşılaşabileceğinin bilinci içerisinde olduğunu ve hareket ettiğini doğru olarak tespit etmiştir. Bu tespiti neticesinde de, yine do-ğru bir şekilde, Sanığın içerisinde olduğu durumu anlama ve buna uygun talepte bulunma yetisinin var olduğuna bulgu yapmıştır.

Son olarak bir hususa daha değinmek isteriz. Sanık Avukatı Alt Mahkemedeki duruşma sürecinde Mahkemenin; tanıklara müdahale e-ttiğini, duruşma sürecini hatalı yönettiğini, İddia Makamı adına duruşmayı yapan Savcının Sanık Avukatına hakaret etmesine izin verdiğini iddia etti ve bu yönde beyanlarda bulundu. Yukarıda bilhassa 2.istinaf sebebi altında sunulan şahadet tarafımızdan det-aylı şekilde incelenerek hukuki durum ışığında bir sonuca varılmıştır.

Alt Mahkemedeki şahadet detaylı bir şekilde incelendiğinde bu meselede sunulan şahadetin varılan sonuçla bağdaşmakta olduğunu, Alt Mahkemede İddia Makamı tarafından dinletilen 3 uzma-n tanığın Sanığın psikoz olmadığı ve nevroz olduğu hususundaki şahadetinin birbiri ile teyit edildiğini belirtiriz. Mezkur tanıkların itibar edilir bu şahadeti, Alt Mahkemenin bulguları ile uyumlu olduğundan bu şahadete itibar edilmesi gerekmektedir. Tüm b-elirtilenlere ilaveten, bu şahadetin Alt Mahkemenin yönlendirmesi neticesinde verilmediği ve Alt Mahkemenin huzurumuzdaki istinafa konu duruşmayı yönetmekte hata yapmadığı sonucuna varırız.

Keza, Alt Mahkemede Sanık Avukatı, Savcı ve Mahkeme arasındaki- diyaloğun, Sanığın hakları ve esas istinaf konusuyla ilgili varılan sonuca bir etkisi olmadığından Sanık Avukatının bu iddialarına itibar etmeyiz.

Sonuç olarak yukarıda yapmış olduğumuz inceleme neticesinde Alt Mahkeme, dinletilen uzman tanıklara kara-rında yer vermemiş olsa da bulgularının bu tanıkların varmış olduğu tıbbi sonuç olan Sanığın nevroz olduğu olgusu ile uyumlu olduğu, vardığı bulgulara ilişkin olarak doğru bir inceleme yaptığı ve doğru bir gerekçe ile karar verdiğinden kararında herhangi b-ir hata bulunmamaktadır. Varılan bu sonuç ışığında Müdafaa ispat külfetini yerine getiremediğinden istinafın reddi gerekir.

Bu sonuçtan hareketle Alt Mahkeme Sanığın aleyhindeki ithamı anlama yetisinin var olduğuna bulgu yapmakla hata etmemiştir.

NETİC-E

Sonuç olarak, istinaf reddolunur.




Bertan Özerdağ Beril Çağdal Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç


25 Aralık 2019








36






Full & Egal Universal Law Academy