Yargıtay Ceza Dairesi Numara 52/1983 Dava No 2/1984 Karar Tarihi 28.02.1984
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 52/1983 Dava No 2/1984 Karar Tarihi 28.02.1984
Numara: 52/1983
Dava No: 2/1984
Taraflar: Hasan Aydınlı ile Başsavcılık arasında.
Konu: Gümrük memurlarının veya yetkili kişilerin izni olmaksızın antrepodan sigara kaçırma -Yargıç Kaideleri - Sanığın Poliste alınan ifadesinin Yargıç kaidelerine uygun olarak alınmadığı iddiası - Sanığın dövüldüğü iddiası -Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 28.02.1984

-D.2/84 Yargıtay/Ceza 52/83
(Ağır Ceza Dava No: 218/83 Mağusa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Da-yıoğlu, N.Ergin Salâhi, Niyazi F.Korkut.

İstinaf eden: Hasan Aydınlı, Çatalköy.
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: KTFD Başsavcısı.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Gürsel Kadri
Aleyhine ist-inaf edilen namına: Akın Sait.



Gümrük memurlarının veya yetkili kişilerin izni olmaksızın antrepodan sigara kaçırma - Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 207(a) maddesi.

Yargıç Kaideleri - Sanığın Poliste alınan ifadesinin Yargıç kaidelerine uygun olarak -alınmadığı iddiası - Baskı ve vaad altında alınan ifadenin gönüllü ifade olmıyacağı iddiası - İddia Makamı şahidine baskı ve vaadlerin niteliği hakkında soru sorulmamasının sanığın iddialarını zayıflatması.

Sanığın dövüldüğü iddiası - Sanığın ayağında yar-a izleri bulunduğu konusunda Yargıca şikâyette bulunmaması - Sanığın polise verdiği ifadenin gönüllü olması - Zaptedilen sigaraların, Sanığın ifadesinde belirtilen antrepodan çıkarıldığının şüpheden ari bir şekilde kanıtlanması.

Ceza takdiri - İlk Mahkeme-nin ceza tespitinde takdir hakkına Yargıtayın kolay kolay müdahale etmemesi - İlk Mahkemenin ceza tespitinde Yargıtayın hangi hallerde müdahale edeceği - İlk Mahkemenin ceza tayininde dikkate alması gereken faktörleri dikkate alamamış olması veya dikkate a-lmaması gereken faktörleri dikkate alması veya bütün bunlara rağmen cezanın aşikâr bir şekilde az veya fazla olması.


OLAY: Sanık Magosa'da gümrük antreposundan sigara kaçırma suçuna yardım etmekle itham edildi. Aleyhine 6 dava getirilen Sanığı Ağır Ceza -Mahkemesi 6'ncı dava hariç, diğer davalardan beraat ettirdi. 6'ncı davada Sanık, yetkili kişilerin veya gümrük memurunun izni olmaksızın antrepodan sözkonusu sigaraları çıkarmakla itham edildi. Ağır Ceza Mahkemesi Sanığı 6'ncı davadan suçlu bularak 8 ay ha-pse mahkûm etti. Sanık, Ağır Ceza Mahkemesinin kararında dikkate aldığı ifadenin gönüllü olmadığını ve cezanın aşikâr surette çok olduğunu öne sürerek ceza ve mahkûmiyet aleyhine istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme, Sanığın ifadesinin dövülerek alındığını- kanıtlamak için öne sürdüğü olguların inandırıcı olmaktan uzak olduğunu belirtti. Sanığın Mahkeme önüne çıkarıldığı halde ayak bileklerindeki yara izlerinden Yargıca bahsetmediğini gözönünde bulunduran Yüksek Mahkeme, İlk Mahkemenin Sanığa inanmamakla ve -ifadenin gönüllü bir ifade olduğu kanaatine varmakla hata etmediği sonucuna vardı. Sanığın ifadesinde belirttiği olay ve yerlerin gerçek olduğunu ve ifade neticesi polis tarafından zaptedilen sigaraların ifadede belirtilen antrepodan çıkarıldığının her tür-lü kuşkudan ari bir şekilde kanıtlandığını vurgulayan Yüksek Mahkeme mahkûmiyet aleyhine yapılan istinafı reddetti.
____________________



-H Ü K Ü M
-
Salih S. Dayıoğlu: Aleyhine getirilen bir dava ikamenamesi ile sanık;

1. Fasıl 154 Ceza Yasasının 291 ve 294(a) maddelerine aykırı olarak 2.4.1982 tarihinde Gazi Mağusa'da Balaban Sokakta bulunan Ramadan Cemil İşletmelerine ait 02-17 no'lu ambarı zorla a-çmak;

2. Fasıl 154 Ceza Yasasının 295. maddesine aykırı olarak aynı tarih ve mahalde anılan antrepoya zorla kırıp girmek;

3. Fasıl 154 Ceza Yasasının 255. ve 262. maddelerine aykırı olarak yukarıda belirtilen aynı tarih ve mevkide ve aynı antrepodan 6.43-3.237TL değerinde muhtelif marka sigara çalmak;


4. Fasıl 154 Ceza Yasasının 306(a) maddesine aykırı olarak anılan çalınmış sigaraları tasarrufuna almak;

5. Fasıl 154 Ceza Yasasının 306(b) maddesine aykırı olarak anılan sigaraları gümrük vergisi ödenmemi-ş olduğu halde tasarrufunda bulundurmak;

6. Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 207(a) maddesine aykırı olarak anılan tarih ve mahalde ve antrepodan gümrük memurlarının veya yetkili kişilerin izni olmaksızın anılan sigaraları çıkarmak;

suçları ile itham edi-ldi.

Yapılan duruşma sonucunda sanık 6. davanın dışında diğer davalardan beraat edip tahliye edildi. Ancak 6. davadan suçlu bulunarak 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda iddia makamı tarafından serdedilen şahadetten görülebil-diği kadarıyle sanığın aleyhine getirilen davalara mesnet teşkil eden olay için herhangi bir göz tanığı yoktur. Sanığın 6. dava üzerindeki mahkûmiyeti esas itibarı ile onun 10.4.1982 tarihinde polise vermiş olduğu ifadesine dayanmaktadır. Bu bakımdan İddia- Makamı davasını ispat etmek için sanığın, gönüllü olduğu iddiası ile, ifadesini ibraz etmek istediği zaman müdafaa buna itiraz etti ve sözü edilen ifadenin Yargıç Kaidelerine aykırı olduğu, baskı ve vaat neticesi elde edildiğinden bu ifadenin Mahkemeye ib-raz edilmesine müsaade edilmemesini talep etti. Yapılan duruşma içinde duruşma sonucu Mahkeme sanık tarafından verilen ifadenin gönüllü bir ifade olduğu kanısına vardı ve ibrazına müsaade etti. Bu ifadesinde sanık, diğer şeyler meyanında, 2 Nisan 1982 günü- Kemal Tokgöz isimli bir şahsın kendisini aradığını ve ona sigara ambarından "vergi vermesin" diye sigara kaçıracağını, ambarın kapısını halledeceğini ve kaçırma işleminde ona yardımcı olmasını istediğini, akşam üzeri Mağusaya vardıklarını, gece saat 9.00'-a doğru bir ambara gittiklerini, yüklenecek kamyonun gelmesini civardaki ağaçların arkasına saklanmak suretiyle beklediğini daha sonra ışıkları sönük olarak bir kamyonun geldiğini, geri geri ambarın arkasına girdiğini ve kendisinin arabada kaldığını diğer -üç şahsın ambara girdiğini, ambardan sigara kasalarını taşıdıklarını, acele bir şekilde bir miktar kasa koyduklarını ve oradan ayrıldıklarını ilkin Mağusa'ya gittiklerini orada Kemal Tokgözü gördüğünü ve ona sigaraları aldıklarını söylediğini, Kemal Tokgöz-'ün çıkarılan sigara adedini az bulduğunu onun bir van alıp bu sefer van ile beraber tekrar ambara gittiklerini kendisinin yine vanda kaldığını Kemal'ın vana sigara taşıdığını, van dolduktan sonra ismini bilmediği bir köye gittiklerini orada kamyondan 25 k-asa indirdiklerini daha sonra Kemal Tokgöz ile Lefkoşa'ya geldiklerini 135 kasanın hepsini Hüseyin Mullanın dükkânının arkasında bulunan bir depoya koyduklarını bu işler için Kemal Tokgöz'ün ona 20,000TL verdiğini daha sonra daha da vermeyi vadettiğini, ay-nı gün Girne'ye gittiğini taşınan sigaraların hırsızlık olduğunu, bilmediğini, ambarın kapısını kendisinin açmadığını ifadesinde söyledi.

Sanık sigara hırsızlığı olayının tahkikatı esnasında 10.4.1982 tarihinde tevkif edildi ve 00.30'da Mağusa Emniyet Mü-dürlüğüne götürüldü. Aynı gün saat 00.45'de ifadesinin alınmasına başlandı ve ifadedinin alınması 02.00'de bitti.

Sanık Ağır Ceza Mahkemesinin kendisini mahkûm ettiği ve onu 8 ay hapse gönderdiği hükmünden istinaf etmiş bulunmaktadır. İstinaf ihbarnamesi- 8 sebep içermekle birlikte, müdafaa, istinafın duruşmasında bir sebebi geri çekti ve istinafı geriye kalan sebepler üzerinde yürüteceğini belirtti. Sanığın gerek istinaf ihbarnamesinde ileri sürdüğü sebepler ve gerekse istinafın duruşmasında dikkatimizi ç-ektiği hususlar esas itibarı ile 3 ana başlık altında toplanabilir, şöyle ki:

1. Sanığın polise vermiş olduğu ifadenin gönüllü bir ifade olduğu hususunda İlk Mahkemenin bulgusu hatalıdır.

2. Alternatif olarak sanığın polise vermiş olduğu ifadenin Mahkeme- önüne serdedilen olgularla bir ilişkisi olduğu kanıtlanmamıştır.

3. Her halûkârda sanığa kesilen 8 ay hapis cezası aşikâr surette çoktur.

Davanın duruşması esnasında sanığın Polise verdiği ve gönüllü olduğu iddia edilen ifadenin ibraz edilmesi istendiğ-i zaman müdafaa buna itiraz etti ve gönüllü olduğu iddia edilen ifadenin sanığa yapılan baskı ve vaat neticesi alındığını iddia etmesi üzerine, Mahkeme de ibrazı istenen ifadenin gönüllü olup olmadığı hususunu tesbit etmek için duruşma içinde duruşma yaptı-. Sanıktan alınan ifadenin gönüllü olduğunu ispatlamak için İddia Makamı ifadeyi alan polis memurunu şahit makamına celbetti. Polis memuru Mehmet Menteş'in şahadetine göre sanık 10.4.1982 tarihinde saat 00.30 raddelerinde Mağusa Emniyet Müdürlüğüne getiril-diği zaman orada kendisine aleyhindeki ithamı bildirdi ve ona kanuni ihtarda bulundu, bunun üzerine sanık "tamam abi, madem bu iş çözüldü olanları anlatayım" dedi. Bunun üzerine sözü edilen polis memuru sanığın ifadesini aldı. İfade sanığın söylemesi ve sö-ylediklerinin polis tarafından yazılması şeklinde oldu. Polis memuru sanığın polise geldiği zaman durumunun normal olduğunu, ifadenin şikâyet odasında alındığını, sanığa herhangi bir vaatte veya baskıda bulunmadığını söyledi. Müdafaa tarafından istintakınd-a ise ifadenin sabah saat 2.00'de bittiğini ve vaat ve tehdit iddialarının varit olmadığını sanığa "sen bu şekilde konuşmassan güneş yüzü görmeyeceksiz" veya "bu yazdığımı hemen imzala hemen çocuklarına gideceksin" demediğini söyledi. Müdafaa bu şahide yuk-arıda anılan vaatlerin dışında herhangi bir tehdit veya baskı veya fiziki darb şeklinin ika edildiğini iddia veya ima etmedi. Daha sonra sanık şahit makamına geldi ve şahadetinde geceleyin Mağusa Emniyet Müdürlüğüne saat 10.45'te getirildiğini polis binası-na girer girmez ona "aradığımız adam geldi konuş bakayım, öt bakayım, şimdi konuş bakalım soygunu nasıl yaptın" dendiğini, birisinin lenger, diğerlerinin sopa getirdiğini ceket ve çoraplarının çıkarıldığını, İddia Makamı şahidi Mehmet Menteşin kendisine "-bak bu arkadaş- lar seni acaip şekilde ıslatacaklar ancak böyle böyle söylersen seni çocuklarının yanına bırakacaklar" dediğini daha sonra götürüp kendisini ıslattıklarını Mehmet Menteş'in kendisine ifade vermemesi halinde onu fena halde dövecekleri tehdid-inde bulunduktan sonra ifadeyi verdiğini ve ifadesi alındıktan sonra bu ifadenin altına imzasını koyduğunu söyledi. Bundan sonra kendisini soyduklarını, gömlek ve çoraplarını çıkarmaya zorladıklarını kendi tabiri ile "boyu kısa" birisinin çenesine vurduğun-u ve kendisine hitaben "tamam dayağı hak etti, hiçbir şey söylemiyor, biz bunu konuşturmasını biliriz" dediğini söyledi. Bilâhare odaya 2-3 tane sopa getirildiğini iddia eden sanık kendisine yere yatması söylendiği zaman korkup ağlamaya başladığını, sırt ü-stü yere yattığını ayağını sandalyeye geçirdiklerini ve sandalye arasına sıkıştırılan ayağına vurmaya başladıklarını bu sırada başka birisinin ayağını yüzüne koyduğunu, daha sorna kendisini kaldırdıklarını, bundan sonra kendisini ıslak bir şekilde odaya gö-türdüklerini diğerlerinden alınan ifadelerin kendisine okunduğunu ve kendisinin bunları inkâr ettiğini bunun üzerine kendisini daha da dövecekleri tehdidinde bulundukları zaman korktuğunu ve böylece ifadesini bu şekilde verdiğini söyledi. İddia Makamı tara-fından yapılan istintakında ise ifade alınmazdan önce polislerin kendisini dövmediklerini, yalnız ceket ve çoraplarını çıkarmaya zorladıklarını, bundan sonra bir ifade verdiğini fakat bu ifadenin tatminkâr bulunmaması halinde dayak faslının ondan sonra baş-lamış olduğunu bu arada burnunun kanadığını ve dayak faslından sonra ikinci bir ifade alındığını ve Mahkemeye ibraz edilmek istenen ifadenin de bu ifade olduğunu belirtti. İlk Mahkeme tarafından sorulan bir soruya ise sanık ifadeyi verdikten iki gün sonra -Mağusa Kaza Mahkemesine, tutukluluk emri alınması için, çıkarıldığını ve fakat yargıca o gün dayaktan bahsetmediğini söyledi. İstintakında sanık ayakta duramayacak kadar dayak yediğini, doktora gitmek istediğini fakat götürülmediğini, yargıca şikâyette bul-unmamasının korkusundan ileri geldiğini ayak bileklerinin derisinin yüzüldüğünü, burnundan akan kanların bir kısmının elbiselerine döküldüğünü, dayak yediğini yargıca söylememekle beraber o zaman avukatı olan Osman Dağlı'ya bir ara söylediğini fakat ona ka-n lekelerini gösteremediğini söyledi. Bunun üzerine Mahkeme meseleye aydınlık getirmek maksadı ile avukat Osman Dağlı'yı şahadet kürsüsüne çağırdı. Osman Dağlı da verdiği şahadetinde sanık tarafından böyle bir şikâyet kendisine yapılmadığını söyledi. Netic-ede Mahkeme vermiş olduğu ara kararda ibraz edilmek istenen ifadenin gönüllü bir ifade olduğu kanısına vararak onun ibraz edilmesine izin verdi.

Yapılan duruşma içinde duruşmada bir sanığa sadece vaat ve baskı yapıldığının iddia edilmesi kâfi değildir. B-u yapıldığı iddia edilen baskı ve vaatlerin nevinin İddia Makamı şahit veya şahitlerine açıkça sorulması ve söylenmesi gerekir ki bu şahitler bu iddialara karşı kendi cevaplarını verebilsinler. Özeti daha önce verilen duruşma içinde duruşmadan görülebilece-ği gibi müdafaa İddia Makamı şahidi Mehmet Menteş'e sanığa herhangi bir vaat veya baskı yapılıp yapılmadığını sormakla yetindi ve bu gibi baskı veya vaatlerin niteliği hakkında herhangi birşey sormadığı gibi bu şahidin veya diğer polislerin sanığa daha son-ra sanığın ifade ettiği gibi dayak attıklarını dahi ima etmedi. Dolayısıyle İddia Makamı şahidi sanığın daha sonra verdiği şahadette belirttiklerine olumlu veya olumsuz bir yanıt verme fırsatından yoksun bırakıldı. Elbette ki İddia Makamı şahidine sorulmay-an bir mevzuda sanığın hiç bir şekilde birşey söyleyemeyeceği manası çıkarılamaz. Ancak bu konuda İddia Makamı şahidine herhangi bir soru sorulmaması ve dolayısıyle bu konuda ona cevap verme fırsatı verilmemesi sanığın aynı konuda ileri süreceği daha sonra-ki iddialarının kıymetini büyük ölçüde zayıflatır ve Mahkemeler bunlara, sair muteber şahadet yokluğunda, itibar etmeyebilir. Önümüzdeki meselede de sanığın birçok iddialarda bulunması bu iddiaların İddia Makamı şahidine tevcih edilmemesi ve dolayısıyle bu-nlar hakkında ona bir cevap verme fırsatı verilmemesi, saniyen, sanığın iki gün sonra üzerinde kan izleri olduğu ayak bileklerinde yara izleri bulunduğu ve mahkeme önüne çıkarıldığı halde bunu yargıca söylememesi ve sadece bir şikâyet babında avukatına söy-lediğini iddia etmesi ancak bu iddiasının da daha sonra gerçek olmadığının saptanması sanığın ifadesinin alınmasında vukubulduğunu iddia ettiği olayların vukubulduğu hususunda inandırıcı olmaktan uzak odluğunu gösterir niteliktedir. Bütün bunları dikkate a-lan İlk Mahkemenin sanığa inanmamakla ve ifadenin gönüllü bir ifade olduğu kanaatına varmakla hata ettiği söylenemez.

2. istinaf sebebine gelince bu istinaf sebebinde herhangi bir mesnet bula- madığımızı derhal söylemekte yarar görüyoruz. Sanığın ifadesi-nde belirttiği birçok olay ve yerler gerçek olduğu gibi ifadesi neticesi polis tarafından daha sonra zaptedilen sigaraların da ifadede belirtilen antrepodan çıkarıldığı her türlü kuşkudan ari bir şekilde kanıtlanmıştır. Bu nedenle bu istinaf sebebinin de r-eddolunması gerekir.

3. istinaf sebebi ise sanığa kesilen 8 ay hapis cezasının aşikâr surette çok olduğudur. Birçok geçmiş kararlarımızda da değindiğimiz gibi ceza tayininde İlk Mahkemelerin takdir haklarına Yargıtay kolaylıkla müdahale etmez, meğer ki İ-lk Mahkemeler dikkate alması gereken faktörleri dikkate almamış olsunlar veya dikkate almaması gereken faktörleri dikkate almış olsunlar veya bütün bunlara rağmen cezanın gözle görülür aşikâr bir şekilde ve müdahalemizi gerektirecek kadar çok olduğu gözükm-üş olsun. Müdafaa benzeri bütün davalarda kesilen hapis cezalarının 8 aydan daha aşağı olduğunu savunarak 8 ay hapis cezasının da o oranda indirilmesi görüşünü ileri sürdü. Bu görüşü paylaşma olanağını bulamadık. Eğer mesele kendine has olgular çerçevesind-e mütalâa edilir ve buna göre ceza tayin edilir. Bu meselede önemli olan husus bu meseleye has olgular çerçevesinde sanığa kesilen 8 ay hapis cezasının aşikâr surette çok olup olmadığıdır. Kanaatımızca İlk Mahkeme dikkate alması gereken tüm önemli faktörle-ri dikkate almış ve sanığa bu cezayı takdir etmiştir. 8 ay hapis cezasının, müdahalemizi gerektirecek kadar çok olduğu hususunda ikna edildiğimizi söyleyemeyiz.

Sonuç olarak istinaf reddolunur.

Sanığa kesilen 8 ay hapis cezası mahkûmiyet tarihinden iti-baren başlayacaktır.


(Salih S. Dayıoğlu) (N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut)
Yargıç Yargıç Yargıç

28 Şubat 1984



Full & Egal Universal Law Academy