Yargıtay Ceza Dairesi Numara 46,47,48,49/1983 Dava No 14/1983 Karar Tarihi 19.12.1983
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 46,47,48,49/1983 Dava No 14/1983 Karar Tarihi 19.12.1983
Numara: 46,47,48,49/1983
Dava No: 14/1983
Taraflar: Başsavcılık ile Mustafa Mazharoğlu ve diğerleri
Konu: Gümrüksüz mal bulundurma ve Güneyde imal edilmiş malı KKTC’ye getirme Yorum -Beraat kararı aleyhine istinaf.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 19.12.1983

-D.14/83 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 46/83, 47/83, 48/83 ve 49/83

Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Şakir Sıdkı İlkay, Başka-n, Salih S.Dayıoğlu, Niyazi F. Korkut


Yargıtay/Ceza 46/83
(Dava No.1802/83; Lef-koşa)

İstinaf eden: KTFD Başsavcısı
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Mustafa Mazharoğlu, Kızılbaş, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.


- Yargıtay/Ceza 47/83
(Dava No.1802/83; Lefkoşa)

İstinaf eden: KTFD Başsavcısı
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Ali Kerman, Dağyol-u, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Yargıtay/Ceza 48/83
- (Dava No.1802/83; Lefkoşa)

İstinaf eden: KTFD Başsavcısı
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Hasan Çaltınoğlu, Lefkoşa
- A r a s ı n d a.


Yargıtay/Ceza 49/83
(Dava No.1802/83; Lefkoşa)

İstinaf eden: K-TFD Başsavcısı
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Yaşar Duygu, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Osman Talât Enginsoy.
Aleyhine istinaf edilenler namına: Menteş Aziz.
-


Gümrüksüz mal bulundurma ve Güneyde imal edilmiş malı KKTC'ye getirme - Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 41. maddesine dayanarak çıkarılan 75 sayılı Emirnamenin 4. maddesine aykırı olarak muhtelif eşyayı KKTC bölgesine kaçırmak - Fasıl 315 Gümrük İ-dare Yasasının 41. maddesinin kapsamı - KKTC'ye sadece denizden ve havadan eşya ithalinin Bakanlar Kurulu Emirnamesi ile yasaklanması veya tahdit edilmesi - Karadan yapılan ithalin bu madde kapsamına girip girmemesi.

Yorum - Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasın-ın ithali yasak eşya ile ilgili 41. maddesinin tefsiri.

Beraat kararı aleyhine istinaf.



OLAY: Sanık 1 sabahleyin 7.00 civarında motosikletiyle Türk kesimini Rum kesiminden ayıran barikata yaklaştı ve orada görev yapmakta olan Sanık 2, 3 ve 4 ile konuşt-uktan sonra yol içerisindeki demir engeli kaldırdı ve Rum tarafına geçip motosikletini orada bıraktı. Daha sonra durur vaziyette olan Woksvagen van tipi bir arabayla Türk tarafına geçti. Aynı gün Sanık 1'in ambarında Rum tarafından getirilmiş kaçak eşya b-ulundu. Sanıklar kaçakçılık yapmakla itham edildiler. Sanık 1 aleyhine ayrıca tasarrufunda kaçak eşya bulundurma davası getirildi.
İlk Mahkeme ambarda bulunan eşyaların ithali yasaklanmış eşyalar olduğunun kanıtlanamadığını gözönünde bulundurdu ve Sanı-kları beraat ettirdi. İddia Makamı beraat kararı aleyhine istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme çoğunluk kararında, güneyden izinsiz herhangi bir malın getirilmesinin yasaklanmış olduğunu belirtti. Yetkili makamdan izin alındığının iddia edilmesi halinde is-e bu hususun iddia eden tarafından kanıtlanması gerektiğini vurguladı. Fasıl 315 madde 224'e göre gümrük kovuşturmalarında yasa altında yapılan emirname ve talimatnamenin mahkemeye ibraz edilmesi gerektiği kanısına varan çoğunluk kararı Sanıklar aleyhindek-i davalarda ilgili emirnamenin mahkemye ibraz edilmediğini gözönünde bulundurdu. Bu nedenle sanıkların olaya katılmış olmalarına rağmen mahkûm edilmelerinin yasal açıdan olanaksız olduğu sonucuna vardı ve beraat kararını onaylayarak istinafı reddetti.
A-zınlık kararı ise, Sanıkların itham oldukları Emirnamenin adli ihbar alınacak kadar tanınmış bir emirname olduğunu belirtti ve bu emirnamenin kanıtlanamadığı görüşünün yanlış olduğunu savundu.
____________________


H Ü K Ü M

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: İ-stinaf konusu meseledeki ithamname üç dava içermektedir. Bunlardan birinci dava altında tüm sanıklar, tadil edilmiş şekli ile Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 208(1)(a) maddesine ve aynı Yasanın 41. maddesi uyarınca isdar olunan ve 232/80 sayılı Emirname i-le tadil edilmiş olan 75/75 sayılı Emirnamenin 4. maddesine ve Fasıl 154 Ceza Yasasının 20. maddesine aykırı olarak kaçakçılık yapmakla itham edildiler. 2. ve 3. dava sadece sanık 1 aleyhinedir. Sanık 1, 2. dava altında, tadil edilmiş şekli ile Fasıl 315'i-n 208(1)(b) maddesine ve tadil edilmiş şekli ile 75/75 sayılı Emirnamenin 4. maddesine aykırı olarak tasarrufunda kaçak eşya bulundurmakla ve 3. dava altında da Fasıl 315'in 211, 212(1)(c) ve 217. maddelerine ve yine Emirnamenin 4. maddesine aykırı olarak -tasarrufunda kaçak eşya bulundurmakla itham edildi.

Görüleceği gibi sanıklar aleyhine getirilen davalar Yasa maddelerine ilâveten tadil edilmiş şekli ile 75/75 sayılı Emirnameye de istinat ettirilmiştir. Bu Emirname yetkili makamdan izin almadan bölgemiz-e Güneyden mal getirilemeyeceğini, tasarruflarında bu gibi mal bulunduranların ise yetkili makamdan izin aldıklarını ispatla yükümlü olmalarını öngörmektedir.

Bu meselede ilkin tezekkür edilmesi gereken husus Emirnamenin Yasanın öngördüğü şekilde kanıtla-nmamış olduğuna dair Kaza Mahkemesinin hükmünde belirtmiş olduğu görüşün doğru olup olmadığıdır.

Yasanın 224. maddesine göre söz konusu Yasa altında isdar edilmiş veya yapılmış bir Emir veya Nizamatı içeren Resmi Gazete'nin veya böyle bir Emir veya Nizamı-n doğru bir sureti veya alıntısı olduğunu tasdik eden ve bir Gümrük sorumlusu (Collector) tarafından verilen bir belgenin ibrazı böyle bir Emir veya Nizamın isdarını veya yapılmış olduğunu ve yürürlükte bulunduğunu ilk nazarda gösteren şahadet sayılır. Gör-üleceği gibi söz konusu Emirname gibi bir Emirnamenin nasıl ispat edilebileceği 224. maddede gösterilmiştir. Ancak 224. maddede ispatın nasıl yapılabileceğinin gösterilmiş olması bu gibi bir emirnamenin münhasıran bu maddede gösterildiği şekilde ispat edi-lebileceği veya gerekli koşullar mevcut olduğu takdirde mahkemelerin böyle bir emirnameyi adli surette dikkate alamayacağı manasına gelmediği görüşündeyim. Kanımca bu gibi bir emirname, gerekli koşullar mevcut olduğu takdirde, mahkemeler tarafından adli su-rtte nazarı dikkate alınabilir.

Önümüzdeki meselede söz konusu edilen Emirname 1975'ten beri uygulanmaktadır ve İstinaf Mahkemesi de dahil mahkemeler önündeki benzeri meselelerde, örneğin Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 3/79 ve 4/79'da, konu edilmiştir. Esa-sen, kanımca, Güneyden bazı malların getirilmesinin yasaklanmış ve bazılarının da izne tabi olduğunu sair bir deyimle tadil edilmiş şekli ile konu Emirnamenin mevcudiyetini bilmeyen Devletimiz sınırları içinde hemen hemen kimse mevcut değildir. Tüm bu nede-nlerle tadil edilmiş şekli ile söz konusu Emirname adli surette nazarı dikkate alınacak dercede maruf bir emirnamedir. Bu böyle olduğuna göre de Kaza Mahkemesi bu Emirnameyi adli surette dikkate almayıp kanıtlanmamış olduğu hususunda bulgu yapmakla hatalı -hareket etmiştir.

Yukarıda varmış olduğum karar muvacehesinde şimdi de sanıkların itham oldukları suçlardan kabahatlı bulunup bulunamayacaklarını tezekkür etmem gerekir. Meselenin olguları Sayın Yargıç Salih Dayıoğlunun hükmünde izah edilmiştir. Bu neden-le benim bunları burada tekrarlamaklığım gerekmemek- tedir. Mahkeme huzurunda kanıtlanmış bulunan olgular ışığında 3. sanığın olay sırasında tuvalette olmasının söz konusu olmadığı ve barikatta cereyan edenlerin bilgisi dahilinde cereyan etmiş olduğu husus-unda Sayın Yargıç Salih Dayıoğlunun görüşüne katılırım. 4. sanığın durumunu ise daha farklı mütalâa etmekteyim. Kaza Mahkemesi, hükmünden anlaşıldığına göre, sözü edilen vanın barikattan geçişi sırasında 4. sanığın nizamiyede bazı kayıtlar yapmakla meşgul -olduğu cihetle olayın cereyan tarzı ve mahiyetinden gerektiği şekilde haberdar olmamasının muhtemel olduğu kanaatına varmıştır. Kaza Mahkemesinin bu kanaatına, meselenin tüm ahval ve şeraiti ışığında ve oradaki sorulu emniyet görevlisinin 3. sanık olduğu -ve van geçerken dışta barikatta hazır bulunduğu da göz önünde tutulduğunda, müdahale etmenin doğru ve salim olmayacağı ve bu nedenle 4. sanığa şüphenin menfaatının verilmesi gerektiği görüşüne vardım.

Yukarıda söylenenler ışığında istinafın kısmen kabul -edilip Kaza Mahkemesinin 1, 2 ve 3. sanıkaların beraat ettirilmelerine dair kararının iptal edilmesi ve bu üç sanığın itham edildikleri suçlardan kabahatlı bulunarak mahkûm edilmeleri gerektiği görüşündeyim.

Salih S. Dayıoğlu: Birleştirilmiş olarak dinlen-en ve sayıları yukarıda verilen istinaflar Lefkoşa Kaza Mahkemesinin sanıkları (aleyhine istinaf edilenleri) beraat ettiren kararından yapılmıştır.

Olgular üzerinde iddia makamı ile sanıklar arasında büyük ihtilaf bulunmaktadır. Bu safhada olguları İlk M-ahkemenin saptadığı şekilde özetlemeyi ve sırası geldiğinde bunlar üzerinde de görüşlerimizi serdetmeyi uygun bulduk.

Yargıtay/Ceza 46/83 sayılı istinaftaki sanık (bundan sonra sanık 1 olarak anılacaktır) polisten emekliye ayrılmış ve bütün ilgili zama-nlarda satıcılık yapan bir kişi idi. Yargıtay/Ceza 47/83 sayılı istinaftaki sanık (bundan sonra sanık 2 olarak anılacaktır) bir gümrük memuru, Yatgıtay/Ceza 48/83 ve Yargıtay/Ceza 49/83 sayılı istinaflardaki sanıklar ise (bundan sonra sırasıyle sanık 3 ve -4 olarak anılacaklardır) birer polis memurudurlar. Olayın vuku bulduğu 14.2.1982 tarihinde sanık 2, 3 ve 4 Lefkoşa'da Ledra Palas barikatı diye bilinen barikatta görevli idiler.

İlk Mahkemece saptanan olgulara göre olay şu şekilde cereyan etti:

14.2.19-82 tarihinde sabah saat yedi raddelerinde sanık 1 ışıkları yanmayan bir motosiklet üzerinde olduğu halde barikatta bulunan nizamiyenin yanında durdu, içinde bulunanlarla birşeyler konuştu, yol içindeki demir engeli kendi eliyle kaldırdı ve barikatın ötesin-e Rum tarafına doğru geçti. Tel örgülerin daha da ötesinde bulunan askeri nöbet yerini de geçen sanık 1 biraz ilerledikten sonra motosikletini bıraktı ve orada durur vaziyette olan Volkswagen marka van tipi bir arabayı çalıştırıp geri barikata geldi ve böl-gemize geçti. Şahadetine İlk Mahkemenin inandığı iddia makamı tanığı No.1'e göre sözü edilen van tipi araba bölgemize geçtikten hemen sonra bütün bu olayı gözetlediği Çetinkaya Kulübünün bulunduğu hisardan hemen indi ve barikata geldi. Orada bulunan sanık -2, 3 ve 4'e van araba hakkında soru sorması üzerine bu sanıklar böyle bir arabanın bölgemize geçtiğini reddettiler. Aradan bir saat kadar geçtikten sonra araba hakkında tekrar soru sorulması üzerine sanık 4 van tipi arabanın bölgemize geçtiğini fakat kend-isinin nizamiyenin içinde kayıt yapmakla meşgul olduğu için plâka numarasını alamadığını belirtti. Bu tanık şahadetinde sanık 3'ün bir ara saat 6.30 civarında barikattan çok kısa bir zaman için ayrıldığını fakat 1-2 dakika sonra geri geldiğini söyledi.

A-ynı gün sanık 1 bulundu ve kendisinin bölgemizde geçirdiği van tipi araba zaptedildi. Araba içinde bölgemize getirilen eşyalar da Lefkoşa'da yekün olarak bir ambarda bulundu. Van arabanın plâka numarasının C 290 olduğu fakat bunun sahte bir plâka numarası- olduğu, plâka kaldırıldığında bunun altında ve Rum Yönetiminde kayıtlı GM 086 numaralı plâkanın mevcut olduğu, torpido gözünde ise Rum Yönetimince isdar edilen ve GM 086'ya ait bir seyrüsefer ruhsatı bulundu. Sanık 1'e Rum tarafından getirdiği eşyalar hak-kında ona soru sorulduğunda bu eşyaların daha önce değinildiği gibi polis tarafından ambarda bulunan eşyalardan ibaret olduğunu söyledi. Bu eşyalar çok çeşitli olup aralarında mutfak ve elektrik eşyaları olduğu gibi gıda maddeleri ihtiva eden kutular da va-rdı. Gümrük dairesi memurları tarafında yapılan araştırma sonucu bunların piyasa değeri 675127TL olduğu saptandı.

Sanık 1 polise olay hakkında yazılı ifade vermedi ve kendiisne polis tarafından okunan davaları da reddetti. Sanık 2 ve 3 polise verdikleri -ifadede van arabanın bölgemize girdiğini görmediklerini, sanık 4 ise böyle bir arabanın girdiğini fakat kendisinin nizamiye içinde kayıt işleri ile meşgul olduğu için bu arabanın ne şoförünü ve ne de plâka numarasını bilmediğini söyledi. Polis tarafından o-kunan davaları ise sanık 2, 3 ve 4 reddetti. Duruşmada ise sanıklar herhangi birşey söylemedikleri gibi şahadet de ibraz etmediler. İlk Mahkeme, hükmünde olguları incelerken, sanık 1 ve 2'nin bu olayda methalder olduğunu ancak sanık 3 olay anında tuvalette- olduğu ve sanık 4'ün de nizamiyenin içinde kayıtlarla meşgul olduğu gerekçeleriyle olayda methalder olmadıkları iddialarının doğru olabileceği kanaatında vardı. Daha sonra İlk Mahkeme yasal durumu inceledi ve sanık 1'in tasarrufunda bulunan eşyaların itha-li yasaklanmış emtia olarak kanıtlanmadığı kanaatına vardı. İlk Mahkemeye göre bu gibi eşyaların ithalinin yasaklandığına dair Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 224. maddesinin öngördüğü şekilde yasaklama Emirnamesini içeren veya Fasıl 315 altında yayınlana-n veya yapılan Nizamatı içeren Resmi Gazetenin veya bu gibi Emirname veya Nizamattan alıntı olduğunun bir mesul gümrük memurunca doğru olduğunu tevsik eden bir yazısının mahkemeye ibraz edilmesi gerekliydi. İlk Mahkemeye göre bu husus İddia Makamınca yapıl-madığına göre kanıt açısından yasanın buyurucu bir hükmü yerine getirilmediğinden yasal açıdan iddia makamı davasını isbat edemedi.

İddia Makamı İlk Mahkemenin sanıklar lehine vermiş olduğu beraat kararından istinaf etmiş bulunmaktadır. Dosyalanan istina-f ihbarnamesi geniş ve detaylı olmakla birlikte bunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Şöyle ki:

1. İlk Mahkeme özellikle iddia makamı sanığı No.1'e inandıktan sonra olguları yanlış değerlendirerek sanık 3 ve 4'ün olayda methalder olmayabilec-ek- leri bulgusuna varmakla hata etti.

2. İlk Mahkeme yasal durumu hatalı tefsir edip sanıkaları beraat ettirmekle hatalı hareket etti.

İlkin birinci istinaf sebebi altında sanık 3'ün durumunu inceleyelim.

İlk Mahkeme olay sırasında sanık 3'ün işemek- için görev yerinden ayrıldığını bir bulgu olarak buldu ve van arabanın bu esanda barikattan geçmiş olabileceği ihtimali karşısında onun bu olayda ilgisi olmayabileceği şüphesinden hareket ederek onu bu şüphenin menfaatından yararlandırarak beraat ettirdi-. İlk Mahkeme sanık 3'ün bu iddiasının iddia makamı tanığı No.8'in şahadetiyle teyit edildiğini söyledi.

Kanımca İlk Mahkeme bu husustaki şahadeti değerlendirirken hatalı harket etmiştir. Bu hususta İ.M.Ş. No.8'in şahadeti mavi 43'te şöyledir:

"S. Tuval-ete gitsin ne zaman indi aşağıya?
C. Motosikletle geçmezden önce.
S. Ne kadar zaman önce?
C. 15 dakika vardı.
S. Polisin tuvalete gittiğini gördün. Döndüğünü de gördün mü?
C. 1-2 dakika sonra döndü. Gittikten 1-2 dakika sonra."

Hatırda tutulmas-ı gereken husus sanık 1'in barikattan ilkin motosikletle geçmiş ve daha sonra van ile geri gelmiş olmasıdır. Sanık 1'in motosikletle barikattan geçişi ise iddia makamı tanığı No.1'e göre -ki İlk Mahkeme bu tanığın şahadetine inanmıştır- 7.05 idi. İddia Mak-amı tanığı No.8'e göre ise sanık 3 tuvaletten bu saatten 15 dakika önce dönmüştü. Sanık 3'ün tuvalette 1-2 dakika kalıp geri barikata gelmesi sanık 1'in daha motosikleti ile barikata gelmesinden önce gerçekleşmiştir. Bu durumda sanık 3'ün iddiasının iddia -makamı tanığı No.8'in şahadetiyle teyit edildiği görüşüne varmak zaman açısından olanaksızdır. Bundan başka İddia Makamı tanığı No.1'in şahadeti vardır. Kaçakçıları gözetlemek için özel olarak görevlendirilen ekibin başkanı olan bu tanık (mavi 9'da) şunlar-ı söyledi:

"Biz göreve başladıktan sonra saat 6.30'da P.E.372 yani sanık 3 Hasan Çaltınoğlu'nun hisar altında bulunan efkaliptoların altına gelerek su döktüğünü ve tekrar Nizamiyeye gittiğini ve ondan sonra hiç tuvalate gelemdiğini gördüm."

İlk Mahkeme- bu tanığın şahadetine inanmış bulunmaktadır. İlâveten bu tanık müdafaa tarafından bu noktada istintaka tabi tutulmamıştır. Bütün bunlar muvacehesinde sanık 3'ün olay anında tuvalette olduğu iddiasının doğru olabileceği söz konusu olamaz. Bu nedenle İlk Ma-hkemenin bu konuda vardığı sonucun hatalı olduğuna hükmetmek kaçınılmazdır.

Sanık 4'ün olayda methalder olup olmadığına gelince; İlk Mahkeme vanın barikattan içeri geçtiği esnada nizamiyede bir takım kayıt işleri ile meşgul olduğunu ve vanın geçişinden h-aberdar olmayabileceğini ihtimal dahilinde telâkki etti ve sanık 4'ün polise vermiş olduğu yazılı ifadede bu doğrultudaki ifadesinin doğru olabileceği kanısına vardı.

Bir sanığın vermiş olduğu izahatın şüpheden ari olarak doğru olması gerekmez. Verilen i-zahatın doğru olabilirliği ihtimal dahilinde ise sanık uhdesine düşeni yapmış sayılır ve beraatına karar verilmelidir. Ancak böyle bir durumda sanığın vereceği izahatın doğru olabilirliliğinin mekuliyet çerçevesinde mütalâa edilmesi gereklidir. Binaenaleyh- sanık 4'ün verdiği bu izahatın, olaya ilişkin sair olguların tetkiki ışığında, makul olup olmadığının incelenmesi gerekir.

Sanık 1'in motosikleti ile barikata geldiği, nizamiyenin camını tıngır- dattığı, sanık 4'de dahil diğerlerinin de onu gördüğü, san-ık 1'in barikattan öteye geçmeye izinli olmadığı, sanık 1'in yolda bulunan demir engeli bizzat kendisinin kaldırdığı tartışmasız kabul edilen olgulardır. Van arabanın geri gelişine kadar sanık 4'ün bu olaylardan haberi olmamasına imkân yoktur. Özellikle s-anık 1'in nizamiyenin camını tıngırdatmasından, kendisi nizamiyede olduğu halde bundan hiç bahsetmemesi izahatının doğruluğunu çok büyük ölçüde zedeler kanısndayız. Keza iddia makamı tanığı No.1'in olayın hemen akabinde nizamiyeye gelip van araba hakkında,- diğerlerine olduğu gibi, sanık 4'e de sorduğu zaman sanık 4'ün o an böyle bir arabadan haberi olmadığını söylemesi fakat daha sonra aynı gün saat 11.25'te alınan ifadesinde kendisinin nizamiyede olduğu bir esnada "değişik bir araba sesi" duyduğunu ve bakt-ığında "beyaz renk arkası yüksekçe kamyonet bir arabanın Rum tarafından bölgemize geçtiğini" gördüğünü söylemesi hayli manidardır ve bu koşullar altında verdiği izahatın doğru olabilirliğine imkân vermemektedir. Kanımızca İlk Mahkeme sanık 4'ün izahatının -doğru olabilirliği kanısına varmakla hatalı bir ölçü kullanmış ve hatalı bir sonuca varmıştır.

Şimdi de Emirnamenin ilgili maddesine bir göz atmakta yarar vardır. Sözü edilen Emirname 232/80 sayılı Emirname ile tadil edilen 75/75 sayılı Emirnamedir. Söz -konusu Emirnamenin 4. maddesi aynen şöyledir:

"4. Yetkili makamdan izin alınmadan Kıbrıs Türk Federe Devleti Bölgesine Güney'den herhangi bir mal getirilemez. Tasarruflarında bu Emirname kapsamına giren mal bulunduranlar yetkili makamdan izin aldıklarını -ispatla yükümlüdürler.
Bu madde amaçları bakımından yetkili makam Kıbrıs Türk Federe Devleti Bakanlar Kurulunu anlatır."

Görülüyor ki bu Emirnameye göre yetkili makamdan izin alınmadan Güneyden herhangi bir malın getirilmesi yasaklanmıştır. Yetkili mak-amdan izin alındığının iddia edilmesi halinde ise bu hususun kanıtı iddayı yapana düşer.

Fasıl 315 madde 224'e göre bu Yasa yani Fasıl 315 altında yayınlanan veya yapılan bir emirname veya Talimatnamenin ilk nazarda yayınlandığı veya yapıldığı ve yürürlü-kte olduğu hususu, böyle bir Emirname veya Talimatnamenin ibraz edilmesi suretiyle yerine getirilir. Fasıl 315 madde 224 aynen şöyledir:

"224. The production of the Gazette containing any Order or Regulations appearing to have been issued or made under t-his Law or the production of any document certified by a collector to be a true copy, or extract from, any such Order of Regulation issued or made under this Law shall be prima facie evidence of the issue or making of such Order or Regulation and that it i-s in force."

Araştırabildiğim kadarı ile Resmi Gazetede yayınlanmasına rağmen özellikle bir Emirnamenin mevcudiyetinin veya yü-rürlükte olduğu hususunun belirlenmesinde böyle bir Emirnamenin ibraz edilmesini başka herhangi bir yasa öngörmemektedir. O halde Fasıl 315 madde 224'ün özel olarak düzenlediğine hükmetmek kaçınılmazdır. Bu durumda yukarıda yapılan alıntıdan da anlaşılacağ-ı gibi Fasıl 315 altında yapılan gümrük kovuşturmalarında aynı Fasılın 224. maddesine göre bu yasa altında veya bu yasa altında yapılan Emirname veya Talimatnamelerde belirlenen suçların işlenmesi halinde ilgili Emirname veya Talimatnamenin mahkemeye ibraz- edilmesi yasa gerğidir. Bunun da nedeni, herhalde emirname veya talimatname gibi mevzuatın her zaman değişebileceğin- den ötürüdür. Önümüzdeki meselede sanıkların aleyhine getirilen davaların bir Emirnameye aykırı hareket ettiklerinden ötürü olduğu ve ilg-ili Emirnamenin de Mahkemeye ibraz edilmediği bir gerçektir. Bu durumda Yasanın aradığı ilgili Emirnamenin mevcudiyeti ve yürürlükte olduğu hususu İddia Makamınca yerine getirilmediği açıktır. Binaenaleyh sanıkların olayda methaldar olmalarına rağmen onlar-ın mahkûm edilmeleri yasal açıdan olanaksızdır kanısındayım.

Yukarıdaki nedenlerle istinafın reddolunması gerekir görüşündeyim.

Niyazi F. Korkut: Sayın Yargıç Salih S. Dayıoğlunun verdiği hükümle hemfikirim.

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sonuç olarak isti-naf, oyçokluğu ile, reddolunur.


(Şakir Sıdkı İlkay) (Salih S. Dayıoğlu) (Niyazi F. Korkut)
Başkan Yargıç Yargıç

19 Aralık 1983



Full & Egal Universal Law Academy