Yargıtay Ceza Dairesi Numara 46,47/1993 Dava No 12/1993 Karar Tarihi 11.11.1993
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 46,47/1993 Dava No 12/1993 Karar Tarihi 11.11.1993
Numara: 46,47/1993
Dava No: 12/1993
Taraflar: Güner Seroydaş ile Başsavcılık Arasında.
Konu: Karşılıksız çek keşide etmek – Ceza takdiri – Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereği
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 11.11.1993

-D.12 /93 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 46/93 ve 47/93
(Dava No: 6792/92; Lefkoşa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Taner Erginel, Metin A. Hakkı.


Yargıtay/C-eza 46/93

İstinaf eden: Güner Seroydaş, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Av. Aygün Doratlı ve Av. Tahir Seroydaş
Aleyhine istinaf e-dilen namına: Sv. Osman Talât Naim Enginsoy


Yargıtay/Ceza 47/93

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı.
ile
Aleyhine istinaf edilen: Güner Seroydaş, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden n-amına: Sv. Osman Talât Naim Enginsoy
Aleyhine istinaf edilen namına: Av. Aygün Doratlı ve Av. Tahir Seroydaş.



H Ü K Ü M

46/83 sayılı istinaf İlk Mahkemenin Fasıl 262 madde 75(4)'e aykırı karşılıksız çek keşide etmek suçu ve yine Dasıl 262 madde 74(b)(-1) ve 75(1) maddelerine aykırı karşılıksız çek kesip düzeltme işlemlerini yerine getirmeme suçları ile itha edilen sanığa 1. davadan 18 ay, 2. davadan 1 yıl hapis cezası verdiği karardan ceza aleyhine dosyalanmıştır.

Yargıtay/Ceza 47/93 sayılı istinaf is-e Başsavcılık tarafından mukabil istinaf olarak dosyalanmış olup sözü edilen cezaların aşikâr surette az olduğu yönündedir.

Bu meselede ihtilâfsız olgular aşağıdaki gibi özetlenebilir: Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 6792/92 sayılı ceza davasında yargılanan sa-nık 29/89 sayılı Yasa ile tadil edilen fasıl 262 Poliçeler (Değişiklik) Yasasının 75(4) maddesine aykırı 5.10.1991 tarihinde Lefkoşa Kıbrıs Ticaret Bankası Merkez Şubesine ibraz edilip karşılığı bulunmayan Hasan Beydola adına isdar edilmiş 111202 seri numa-ralı 25.000.000TL'lik çeki keşide etmek ve 2. davada ise aynı Yasanın 74(B)(1) ve 75(1) addelerine aykırı karşılıksız olarak keşide edilen aynı çeki söz konusu bankanın kendisine yapmış odluğu 7.10.1991 tarihli düzeltme işlemleri ile ilgili bildirimi aynı -tarihte almış olmasına rağmen Yasanın öngördüğü süre ieçrisinde düzletme işlemlerini yerine getirmemekle itham edilmiş ve sanık, aleyhine getirilen her iki davadaki suçu kabul etmiştir.

İlk Mahkemedeki duruşma sırasında iddia makamı sanığın Lefkoşa Kıbr-ıs Ticaret Bankası Limited'de 1971-662 numaralı çek hesabı bulunduğunu, bu hesaptan çekerek isteyene faizle borç para vermeye başladığını, aynı zamanda faizle borç para alarak bu almış olduğu borca karşılık borçlandığı kişilere ana para için genellikle bor-ç senedi tanzim ettiğini ve bu gibi borç senetlerinin tanzim edildiği günlerde faize karşılık borçlandığı kişilere bir yıl sonrasının tarihini taşıyan çek kestiğini, bu yöntemle sanığın birçok kişilerden borç alıp karşılığında ileri tarihli çekler kestiğin-i ve bunu belirli bir süre devam ettirdiğini ifade etmiştir. İtham edildiği ceza davasında ise 27.9.1990 tarihinde tanık numara (1) Hasan Beydola sanığa bu şekilde faiz karşılığında borç para vermiş ve verilen borcun bir senelik faizi hesplanarak 25.000.00-0TL'lık bir borç senedi tanzim edilmiştir. Bu paraya ve faizine karşılık sanık, Hasan Beydola'ya bir sene sonraya 27.9.1991 tarihinde bozdurulmak üzere ileri tarihli 25.000.000TL tutarında 111202 numaralı çeki düzenlemiştir. 27.9.1991 tarihinde söz konusu -çeki bozdurmak için Kıbrıs Ticaret Bankasına ibraz eden tanık numara (1) Hasan Beydola'ya bankada çekin karşılığı olmadığı bildirilerek buçekin arkası mühürlenmiştir. 5.10.1991 tarihinde bankada görevli olan tanık numara (2) tarafından sunulan ve bankaları-na ibraz edilen 27.9.1991 tarihli söz konusu çekin karşılıksız olduğundan ödenmediğini bildiren ve sanığa iadeli taahhütlü olarak 7.10.1991 tarihinde tebliğ edilen yasal ihbaar Magkemeye Emare 3, bu ihbarın sanık tarafından alındığını gösteren ve onun imza-sını taşıyan 409 numaralı alındı kartı ise Emare 4 olarak ibraz edilmiştir. Bu ihbara rağmen Yasanın öngördüğü süre içerisinde sanık bu çekin karşılığını bankaya ödememiş ve neticede mesele ileri tahkikat için polise havale edilmiştir. Yapılan tahkikat net-icesinde sanığın ifadesine başvurulmuş, sanık bazı izahat vererek suçunu dolaylı olarka kabul etmiştir.

İddia makamı olguları kısaca izah ettikten sonra söz alan sanık avukatı, sanığın aleyhinde askıda bulunan benzeri 108 adet suçunun bu mesele karara ba-ğlanırken nazarı itibare alınamsını talep etmiş, iddia makamı buna itiraz etmemiş ve usulü uyarınca zabıtlarda görülen 108 adet suç teker teker sanığa okunarak sanık bu davalarda belrilenen karşılıksız çek keşide edilmesi ile ilgili suçları da kabul etmişt-ir.

Sanık avukatı sanığa ceza takdir ederken lehinde alınabilecek hafifletici sebeplere uzun boylu değinmiştir. Özetle; duruşma gününde 56 yaşında olan sanığın esas işi motosiklet tamirciliğidir. Evli, çocuk ve torun sahibidir. Ailesi yanında halen aynı -yerde kalan 81 yaşındaki yaşlı annesine de bakmaktadır. Sanığın sabıkası yoktur. Sanık avukatının idiasına göre, esas mesleğinin yanında faiz işini de uzun bir süreden beri yapmakta olan sanık, enflasyon karşısında Türk Lirasının değer kaybetmesi durumund-an kâr elde etmek ümüdü ile borçlandığı paraları istikrarlı seyreden döviz ile taşınmaz mal ve eşdeğermal puanlarında meydana gelen aşırı talebi dikkate alarak bu sahalara yatırım yapmaak sureti ile bir tür ticarete atılmıştır. Bu işi 1980'l' yılların i-lk yarısında ve özellikle 1985'd'n sonra artan oranlarda yürütmüştür. Belirli bir süre düzenli olarak borçlandığı paraların faizleri ile talep edenlere ana paralarını ödemiştir. Ancak körfez krizinin ülkede emlâk fiyatları ile çarşıya yaptığı etkiler sanığ-ın borçlandığı parları geri ödeme gücüne yansıdığı için borçlandırıldığı kişilerden gerekli tahsilâtı vaktinde yapmamasına neden olmuştur. Bu arada 70.000.- Sterlin gibi külliyetli sayılan miktarda bir paranın müşterilerinden birisi tarafından ödenmememsi -sanığı zor durumda bırakmıştır. Sanık avukatı ısrarla sanığın iyi niyetli harket ettiğini, bu sözü edilen zorluklara rağmen borçlandığı paraları öcemeye çalıştığını ve belirli bir program dahilinde bugüne dek bunları ödeme çabası içerisinde bulunduğunu ile-ri sürerek özellikle bu husuun ceza takdir edilirken lehine alınması gerketiğini ileri sürmüştür. Yien sanık avukatına göre sanığın bu ödeme zorlukları ortaya çıkınca birçok sivil dava ile karşı karşıya kalmış, kendisinin de alacaklarını tahsil etmek için -davaya başvurmuş, ancak borçlandırdığı kişilerden tahsil edemediği için bunları da ödeyememiştir. Sanık avukatının Mahkemeye sanığın alacakları ve askıda bulunan verecekleri hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştığı görülmektedir. Nazarı itibare alınan dava-lardaki miktar ise 298.000.000TL.- kusur bir rakam tutmaktadır.

Sanığın itham edildiği davaları ve bu davalar yanında birlikte nazarı itibare alınması talepe dilen davalar ile sanığın lehine ve aleyhine olan tüm hususları değerlendiren İlk Mahkeme sanığa- 1. davadan 18 ay, 2 davadan 1. dava ile birlikte çekilmek üzere 1 yıl hapis cezası vermiştir.

Ceza aleyhine sanık tarafından dosyalanan 46/93 sayılı istinaf 8 istinaf sebebi içermektedir. İstinafın duruşamsında müstenif avukatı istinaf sebeplerini aşağı-daki şekilde 3 başlık altında özetleyerek bunlara birlikte değinmiştir.

İlk Mahkeme sanığa ceza takdir ederken sanık lehinde serdedilen hafifletici sebepleri dikkate almadı veya bunlara yeterince ağırlık vermedi.

İlk Mahkeme sanığa ceza takdir ederken ce-zalandırma prensiplerini uygulamadı veya yanlış uyguladı.

İlk Mahkeme sanığa ceza takdir ederken ibraz edilmeyen şahadeti değerlendirerek özellikle sanığın izinsiz para ticareti yapmakta olduğuna ağırlık vermekle hata ettiği gibi sanığın tahsil edemediği -birçok alacağı bulunduğu ve bu nedenle borçlarını ödeyemeyip karşılıksız çek isdar ettiği hususunu da hafifletici sebep olarak dikkate almamakla hata etmiştir.

Sanık avukatı İlk Mahkemenin Mavi 16'daki kararına atıfta bulunarak "Sanık lehinde değerlendiri-lebilecek yegâne hususun sanığın benzeri sabıkası olmadığıdır" şeklindeki değerlendirmesinin yanlış olduğunu iddia ederek sanık lehinde zabıtlarda serdedilen hafifletici sebeplere teker teker değinmiş ve İlk Mahkemenin bu hafifletici sebepleri dikkate almı-ş olması halinde sanığa 1. davadan takdir edilen 18 ay ve 2. davadan verilen 1 sene hapis cezası yerine daha kısa süreli hapis cezaları vermesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Sanık avukatı özetlenen 2. istinaf sebebinde ise sanığın işlemiş odluğu suçların -ciddi suçlar olduğu kabul edilse bile sanığa mutlaka uzun süreli hapis cezası verilmesi gerekmediğine değinerek Yargıtay/Ceza 42/80 (D.34/80) sayılı içtihat kararlarına atıfta bulunmuştur. Sanık avukatının iddiasına göre sanık lehine olan hafifletici sebp-eler, özellikle iyi niyetle hareket ettiği, borçlarını ödemeye çalıştığı, ekonomik krizden etkilenerek bu suçlara itildiği dikkate alındığında sanığın nazarı itibare alınan davalarına rağmen kendisine daha kısa süreli hapis cezası verilmesi gerektiğini sa-vunmuştur.

Özetlenen 3. istinaf sebebine gelince; İlk Mahkeme sanığın faize borç para verme işini kanunsuz yaptığını ibraz edilen olgular dışına çıkarak istihraç ettiğini ve bu yanlış değerlendirme içerisine girdikten sonra sanığın bu işi gayrıyasal bir- emslek olarak yapmış olduğunu aleyhine almıştır. Sanık avukatına göre bu hususların sanığın aleyhine alınmaması gerektiği gibi, sanığın ekonomik krizden etkilendiği, 1 Milyar kusur alacağını tahsil edemediği için zor durumda kaldığını ve iyi niyetine rağm-en bu suçları işlediği hususlarının lehine alınması gerektiğini ileri sürmüştür.

Sanık avukatı bu iddialar ışığında sanığa takdir edilen hapis cezalarının alenen fahiş olduğunu ve azaltılması grektiğini ileri sürmeketdir.

İddia Makamı tarafından buluna-n savcı ise, sanık avukatının ileri sürdüğü hususları yanıtladıktan sonra mukabil istinafa değinerek sanığın işlemiş olduğu suçların yaygın odluğunu, kamuyu uzun süre tedirgin ettiğini, bu sanığın nazarı itibare alınan davlardaki benzeri karşılıksız çek su-çlarında sözz konusu olan paranın 298.000.000TL.- gibi büyük bir rakam tuttuğunu, bu paranın halen ödenmediğini iddia etmiştir. Sanığın işlemiş olduğu suçların azami 3 yıl hapis cezasını müstelzim olduğunu ileri sürerek bu olgular ışığında sanığa İlk Mahke-- mece takdir edilen cezanın sanığın lehinde alınabilecek bazı hafifletici sebeplere rağmen aşikâr surette az odluğunu iddia etmiştir.

Sanık avukatı İlk Mahkemenin Mavi 16'daki kararın atıfta bulunarak sanık lehinde ileri sürülen hafifletici sebeplerden -sadece sabıkası bukunmadığı hususunun İlk Mahkemece dikkate alındığını, diğer hafifletici sebepelrin dikkate alınmadığını ve bu nedenle sanığa uzun sürei hapis cezası takdir edildiğini ileri sürmüştür. İlk Mahkeme kararının atıfta bulunulan bölümü aşağıda-ki gibidir:

-"Sanığa mahkûm odluğu 1. davadan takdir edilecek ceza 3 milyon TL''e kadar para cezası veya 3 yıl süre ile çek hesabı açmak ve çek keşide etmekten mendir. Sanığa ne tür ceza takdir edilmesine karar verirken dava ile ilgili olgular, sanık avukatını beyanın-da belirttikleri, sanık aleyhine ikame edilen benzeri nazarı itibare alınan 108 dava ve olguları, huzurumdaki bu davadaki müştekinin ve de nazarı itibare alınan davalardaki müştekilerin ödenmemiş oldukları ve de Sanığın benzeri sabıkası bulunmadığı tezekkü-r edilir. Bu belirtilen hususlardan sanık lehine değerlendirilebilecek yegâne husus sanığın benzeri sabıkassı olamdığı hususudur. Sanık avukatı sanığın kötü niyetle hareket etmediği, kendine borçları olanlar ödemeyince çeklerin karşılıksız kaldığını söylem-iştir. Bu hususları da göz önüne almaya kalkarsak bu dava daha geniş kapsamda ele alınmış olur ki, o zaman sanık lehine sanığa ödenmeyen bir milyar kadr borç bulunduğunu değerlendirriken sanığın mevzuata aykırı olarak para ticarti yaptığı ve yürürlükteki m-evzuatın kapsamı dışında faiz verdiği hususları da sanık aleyhine değerlendirilir. Sanık lehine değerlendirilebilecek tüm hususları sanık lehine değerlendir-dikten sonra huzurumdaki tüm olgular ışığında sanığa mahkûm olduğu davadan her ne kadar da sanık sa-bıkasız ise de para cezası takdir etmeme olanak yoktur."
-
İlk Mahkemenin yukarıdaki karar kesitinde görülebileceği gibi sanığın sabıkası olmayışı lehine olarak alınmıştır. Ancak bu son kısımlarında sanık lehine değerlendirilebilecek tüm hususları sanık lehine değerlendirdiğini belirtmektedir. Karar akıcı olarak- kaleme alınmamakla beraber kanaatimizce buradan çıkarılacak mana sanığın sabıkası olmayışı sanık lehine ağırlıklı olara değerlendirilmiş, diğer sanık lehine mevcut olabilecek hafifletici sebeplere de tekr teker değinmeden bunlar da dikkate alınmıştır. Hem-en şunu da belirtelim ki zabıtlarda görüldüğü kadarı ile sanık avukatı snaığın bu suçu me şartlar altında işlediğini, ekonomik kriz nedeni ile ödeme güçlükleri içerisine girdiğini, birçok alacaklısından para tahsil edemediğini ve bu nedenle ileri tarihli v-ermiş olduğu çeklerin bozulmadığını ve önümüzdeki ceza davasında konu öek gibi nzarı itibare alınan diğer davalardaki çeklerin de aynı nedenlerle ödenmediğini ileri sürmüştür. Ayrıca sanığın iyi niyetle hareket ederek alacaklarını tahsil etmek ve borçların-ı ödemek çabası içerisine girdiğini de ileri sürmektedir. Bu hafifletici sebepler yanında sanığın ailevi durumu ile pek fazla tahsili olmayan sanığın bu suçların vehametini idrak edemeden işlediğini ve belirli bir sürede seri olarak isdar edilen karşılıksı-z çekerin isdarından sonra başka çek isdar edmediğini, birçok çeklerin ileriki tarih taşıdığını ve çeklerin ödeme zamanı geldiğinde belirtilen mali kriz nedeni ile ödenmemiş olduğunu, bu zorluk içerisine girdikten sonra başka çek isdar etmediğini ileri sür-müştür. Sanık lehine ileri sürülen bu hususların İlk Mahkeme tarafından ele alınıp lâyıkı ile değerlendirildiği kararda görülmemektedir. Suçunu kabul eden ve belrili düzeyde hafifletici sebep ileri süren sanıkların her ileri sürdüğü hafifletici sebep üzeri-ndde teker teker durulması gerekmediğine daha önceki kararlarmızda değinmiştik. Ancak birçok halde verilecek cezaya etkili olabilecek hususların incelenmesi ve Mahkemenin bunlara ne derece ağırlık verdiğini belitmesi de arzu edilmektedir. Esasen Fasıl 155 -madde 113(1)'de kararların gerekçeli olması grektiği vurgulanmaktadır. Fasıl 155 madde 113(1) aynen şöyledir:

-"113. (1) Every such judgment shall be recorded in writing and, in cases where appeal lies, shall contain the point or points for determination, the decision thereon and the reasons for the decision and shall be dated and signed by the Judge or, where the- Court consists of more than one Judge, by the President threof or by his direction by any other member of the Court, at the time of pronouncing it."
-
Bu maddeye dayanılarak verilen içtihat kararlarına bakıldığında suçunu kabul etmeyen sanıkların duruşmalarından sonra verilen kararların daha doyurucu gerçekler içermesi gerektiği vurgulanmakla beraber suçunu kabul eden ve sadece ceza takdiri açısından i-ncelenen davalarda daha aza düzeyde gerekçenin verilmesinin yeterli olabileceği de geçmiş kararlarda kabule dilmiştir. Mikis Frixou alias Paraschos, v. The Police, 1 C.L.R., 1963, s.83'deki kararda Michael Lazarou Sava v. The Police, 18 C.L.R. 192'de konu -üzerindeki daha eski içtihat kararına atıfta bulunarak sayfa 85'de şu görüşe yer verilmektedir:

"I shall deal with the first ground, namely, the allegation that the trial Judge aought to have given reasons for judgment. It was submitted that section 113 -of Cap. 155 required the Judge to give detailed reasons.

Speaking generally, we understand this practice is usually observed by the trial Jusge although the reasons for judgement are not always recorded and contained in the material filed upon an appeal.- It is desirable that he should give his reasons even if stated in terms of only one sentence. As long as his reasons are indicated that, in our view, should be sufficient provided the circumstances do not required greater elaboraion or lenghty reasons. Ho-wever, we are not laying this down as a rule of law; it is a matter in which the Judges have to use judicial discretion."

Bu ve benzeri geçmiş kararlarda özetle; her meselenin icap ettirdiği düzeyde gerekçe verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Önümzüdeki -kararın gerekçesiz odluğu söylenemez. Ancak sanık lehine ileri sürülen birçok hafifletici sebep üzerinde lâyıkı ile durulmadığı görülmektedir. Özellikle üzerinde durulması ve incelenmesi gereken ağırlıklı konuların Mahkemece değerlendiril-mesi gerektiğini -vurgulamak isteriz.

Yargıtayın İlk Mahkemelerin şahit dinleyerek vardığı bulgulara kolaylıkla müdahale etmemesi gerektiği ve ne gibi hallerde bunlara müdahale edebileceği birçok kararda vurgulanmıştır. Bu kararların içerdiği prensiplere teker teker değin-meyi luzumsuz buluyoruz ve sadece bazı ilgili kararlara atıfta bulunmakla yetineceğiz. Örneğin: Stelios M,ichael Simidhiakos v. The Police, 1961, C.L.R. 64, Vassos Lambro v. The Republic, 1962, C.L.R. 295, Salih v. Republic, 1963, 1 C.L.R. p.30.

Ancak -İlk Mahkemenin şahit dinleyerek vardığı olgu ve bulguların söz konusu olmadığı ve ileri sürülen ihtilâfsız olguların zabıtlarda görüldüğü hallerde Yargıtay İlk Mahkemelerden daha avantajlı durumda değildir ve serdedilen tüm olgular Mahkeme önünde bulunduğu-na göre ileri sürülen hususları inceleyerek İlk Mahkemece verilen kararda sanığa ceza takdir edilirken adaletsizlik yapılıp yapılmadığına ve neticede İlk Mahkemenin takdir ettiği cezanın bu olgular ışığında fahiş olup olamdığına karar vermekte serbesttir.
-
Önümüzdeki olgulara göz atıldığında sanığın başlangıçta iyi niyetle hareket etmiş odluğu hafifletici bir sebep olarak lehine alınabilir. Ancak sanığın nazarı itibare alınan benzeri dava adedi 108'dir ve bu davalardaki karşılıksız çeklerin tutarı ise 298 -Milyon TL.- gibi büyük bir rakam tutmaktadır. Bunların herhangi bir kısmı da şu ana kadar ödenmiş değildir. Bu durumda işlenen suç birçok kişiyi tedirgin etmiş, zarar ziyana uğratmış ve geniş çapta huzursuzluk yaratmıştır. İlk Mahkemenin de bir nebze işar-et ettiği gibi pek tahsiili olmayan sanığın asıl mesleğini bırakarak milyarları aşan faiz ve para ticareti yapması ve bunu da izinsiz olarak yapması sanık aleyhine alınacak hususlardır. Sanık ödeme güçlüğü içerisine girdikten sonra topralanmaya çalışarak b-orçlarını ödemek ve mütezarrır olan kişilerin zararlarını telâfi etmek için sarfettiği çaba bir dereceye kadar lehine alınabilir. Ancak karşılıksız çek kesme suçlarının yaygın olduğu, bunun önlenemediği ve daha etkin cezalar verilebilmesi için kanun koyucu-nun yeni yasa yapma yönüne gittiğini, bunların halen etkin bir şekilde önlenemediği ve toplumu büyük oranda tedirgin edecek mali sıkıntıla içerisine soktuğunu ve ekonomik hayatı etkilediğini de adil ihbar oalrak nazarı itibara almamız gerekir. Bu durumda İ-lk Mahkeemnin sanık lehine alınabilecek hafifletici sebeplere rağmen 1. davadan 18 ay ve 2. davadan 1 sene olarak takdir ettiği hapis cezasının bu olgular ışığında müdahalemizi gerektirecek derecede fahiş olduğuna ikna edilmedik.

Müstenif avklatı Yargıta-y/Ceza 43/80 (D.34/80) ve 44/80 (D.28/80) sayılı içtihat kararlarına atıfta bulunarak nazarı itibare alınan benzeri 108 davaya rağmen sanığa daha hafif ceza verilemsinin uygun olacağı ve İlk Mahkemenin kamu yararına ağırlık vererek uzun süreli hapislik ce-zası takdir etmekle hata ettiği üzerinde durmuştur. Ceza prensiplerine göre sanığın ıslah edilerek topluma kazandırılması göz önünde bulundurulması gereken bir ilke olmakla beraber yaygın olan ve toplumu büyük oranda huzursuz eden eylemlerde kamu menfaatın-a ağırlık verilerek daha etkin cezalar verilmesi gerektiği de geçmiş birçok kararlarda vurgulanmıştır. Örneğin: Bak: Yargıtay/Ceza: 18/78, KTFD Başsavcılığı ile Sabahattin Benzer ve Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza: 3/84 ve 4/84 (D.7/84).

Aynı konuda Charala-mbos Tryfona Alias Alpous v. The Republic, 1961 C.L.R. s.246 ve 247'de Hakim Vassiliades kararında şu görüşe yer vermektedir:

-"It is quite correct that there is now a school of thought inclined to the view that long sentences do not achieve their purpse. Without wishing to embark on theories, I pose the question: What purpose?
-
Admittedly one of the purposes of a sentence is to help the offender to become o good citizen, and return him to the community as such. But alongside with the offender, the judge must consider the interests of the community. And another purpose on a sen-tence is to protect the community against offenders; to protect the law-abiding citizen against the aggressor who has no respecy for the law; to protect the hundreds or thousands of people who wish to live in peace and safety under the rule of law, against- the few, who persistently distrub peace and good order in the community, in illegal pursuit or pesonal advantage. And this, in my opinin s just as important a purpose as the reforming of the offender."

Yukarıda serdedilen içtihat kararları ışığında İlk- Mahkemenin bu olguları değerlendirirken kamu yararına ağırlık vererek sanığa etkin ceza takdir etme yönünü seçmiş olması hatalı olmadığı gibi yukarıda değindiğimiz gibi takdir edilen ceza da fahiş değildi.

3. istinaf sebebi yukarıda özetlenen 1. istinaf -sebebi incelenirken bu sebep de incelendiği cihetle bu sebebin içerdiği argümanlar da aynı nedenlerle reddedilir.

Cezanın aşikâr surette az olduğu yönünde yapılan 47/93 sayılı istinaf ise yukarıda belirttiğimiz görüşler ve vardığımız netice ışığında redd-edilir.

Netice olarak sanık tarafından ceza aleyhine yapılan 46/93 sayılı istinaf ile cezanın aşikâr surette az olduğu yönünde Başsavcılık tarafından dosyalanan mukabil istinaf niteliğindeki 47/93 sayılı istinafın reddedilmesine karar verilir. Sanığa İlk- Mahkemece takdir edilen hapis cezaları İlk Mahkeme hükmü tarihinden itibaren başlayacaktır.


(N. Ergin Salâhi) (Taner Erginel) (Metin A. Hakkı)
Yargıç Yargıç - Yargıç

11 Kasım 1993





-


-10-



-


Full & Egal Universal Law Academy