Yargıtay Ceza Dairesi Numara 45/2004 Dava No 6/2005 Karar Tarihi 30.06.2005
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 45/2004 Dava No 6/2005 Karar Tarihi 30.06.2005
Numara: 45/2004
Dava No: 6/2005
Taraflar: KKTC Başsavcısı ile Christopher Boak
Konu: Yasaya aykırı bir fiil veya ihmal ile bir şahsın ölümüne neden olma - Kaza müdafaası - Kanunsuz fiil
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 30.06.2005

-D.6/2005
Yargıtay/Ceza : 45/2004
(Girne Ağır Ceza Dava No: 3786/2003)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Başkan, Mustafa H. Özkök, Şafak Öneri.


İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa

-ile-

Aleyhine istinaf -edilen: Christopher Boak, Karaoğlanoğlu - Girne

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Mustafa Fahri
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Güneş Menteş.


İstinaf, Girne Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Taşkent M. Akif, Kıdemli- Yargıç Çetin Veziroğlu ve Yargıç Türkay Saadetoğlu'nun 3786/2003 sayılı davada 21.5.2004 tarihinde verdiği karara karşı Başsavcılık tarafından yapılmıştır.


-----------------

H Ü K Ü M

Taner Erginel, Başkan: Bu istinafta Mahkemenin ilk kararını Sa-yın Yargıç Şafak Öneri okuyacaktır.

Şafak Öneri: Sanık ve maktül Yasemin Sokak, Karaoğlanoğlu -Girne'de ikâmet etmekte olup, kapı komşusu idiler. Olay ile ilgili tarihlerde sanık ve maktül arasında, maktül'ün oturduğu evin mülkiyeti konusunda ihtilaf ol-up, konu Mahkemeye intikâl etmişti. Mezkûr bölgeye geceleri sokak köpekleri gelmekte ve bölge sakinlerini rahatsız etmekte idi.
16/8/2003 tarihinde Çiçek Mahallesinde ikâmet eden arkadaşı Hüseyin Alev Tolga'yı ziyaret eden sanık, başı boş köpekleri öldü-rmek için Tolga adına kayıtlı, atışa engel herhangi bir mekanik arızası olmayan B79084B fabrika numaralı İtalyan yapımı Pietro Baretta marka çifte bindirikli av tüfeğini ve 2 adet canlı fişenk ile temizleme malzemelerini ödünç aldı ve evine götürdü. Daha -sonra Tolga'dan ödünç aldığı av tüfeğini, yine Tolga'dan tedarik ettiği 2 fişenk ile dolduran sanık, maktül'ün evine gitti. 17/8/2003 tarihinde saat 01.30 sıralarında maktül ile birlikte maktül'ün evinin mutfağında bulunduğu bir sırada elinde tuttuğu mezk-ûr av tüfeği ateşlendi. Maktül, tüfeğin ateşlenmesi ile tüfeğin namlusundan çıkan saçmaların vücuduna isabet etmesi neticesinde aldığı yaradan dolayı vefat etti. Sanığın elindeki tüfek ateşlendiğinde, sanık ile maktül arasındaki mesafe silahın namlusunda-n itibaren 30-60 santim civarında idi. Emare olarak ibraz edilen otopsi raporuna göre ateşlenen fişenkten çıkan saçmalar toplu olarak, maktül'ün sol hemitoraksta, sternumun korpus parçasının yani, sol memesinin alt kısmında 4 santim çapında bir delik açar-ak girdi ve sağ hemitoraksta iç skapular hatta 11. kaburga seviyesinde 3 santim çapında delik açarak, toplu olarak çıktı. Olaydan sonra maktülü olduğu şekilde bırakan sanık evine döndü. Evine dönerken, sağ elinin başparmağı ile işaret parmağı arasında bu-lunan yaradan sızan kan, maktül'ün evinden başlayarak kaldırım üzerinde sanığın evinin içine kadar giden iz bıraktı. Sanık evine döndüğünde saat 02.11'de suç aleti tüfeğin sahibi Hüseyin Alev Tolga ile telefon görüşmesi yaptıktan sonra, Tolga'dan tedarik -ettiği malzeme ile tüfeği temizledi. Ayni gün saat 07.30 civarında önce Tolga'nın evine giderek mezkûr tüfeği Tolga'ya iade eden sanık bilahare Girne Akçiçek Hastanesine gitti ve elinin tedavisini sağladı.
Olay günü saat 13.30 raddelerinde maktülün evin-e giden maktülün arkadaşı Timoty Kently, maktülü kanlar içerisinde ölü olarak görmesi üzerine durumu telefoniyen Polise ihbar etti. İhbarı alan Polis, tahkikat memuru Barış Sel'inde aralarında bulunduğu bir ekip oluşturarak saat 14.00 civarında, olay yeri-ne gitti. Olay yerinde araştırma yapan Polis, olayla ilgili bir çok Emare tesbit ederek aldı, olay yerinin krokisini hazırladı ve gerekli resimleri çektikten sonra maktülün hastahane morguna aktarılmasını sağladı. Sanığın evinin içine doğru giden kan izl-erinden olayın failinin yaralanmış olabileceğini düşünen Polis, o esnada olay yerinde eli sarılı vaziyette bulunan sanığı görmesi üzerine sanıktan şüphelenerek, yaranın nasıl meydana geldiği hususunda sorguladı. Sanık elindeki yaranın evinde aleminyum pen-cere ile uğraşırken kesilmesinden meydana geldiğini söylemesi üzerine, sanığın evinde gösterdiği yerde araştırma yapılmasına rağmen herhangi bir kan izine rastlanmadı. Ayni gün Polis'e celp edilen sanık, tahkikat memuruna yazılı açık ifade verdi. Sanık a-çık ifadesinde, elini aleminyum işleri yaparken kestiğini tekrarlamakta, maktül'ün evinden kendi evine kadar olan kan izlerinin köpek kanı olabileceğinden bahsetmektedir. Aynı gün Mahkeme kararı ile sanığın evinde arama yapan Polis, birçok şey yanında çöp-e atılmış vaziyette üzerinde kan olan bazı sargı bezleri ile bir poşetin içerisinde bulduğu yara bandını Emare olarak aldı. 18/8/2003 tarihinde, sanık ve eşi mahkeme kararı ile tutuklandı. Ayni gün maktül'ün cesedine Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Hastahanes-inde otopsi yapılarak bir rapor düzenlendi. Sanığın olay gecesi Hüseyin Alev Tolga ile telefon görüşmesi yapmasının tesbit edilmesi üzerine, Tolga'nın evi 22/8/2003 tarihinde aramaya tabi tutuldu. Yapılan aramada, olayda kullanılan tüfek Emare olarak bul-unup alındı. 23/8/2003 tarihinde sanık yazılı gönüllü ifade verdi. Ağır Ceza Mahkemesinin bulguları, esas itibarıyle, sanığın gönüllü ifadesine dayandığından, sanığın gönüllü ifadesinde söylediklerini, aynen aktarmayı uygun görmekteyiz. Sanık gönüllü if-adesinde şunları söylemektedir:
"Bay Barış sana olay hakkında anlatmak istediğim var. Stanley RANKIN'ı evimin yanındaki evde kaldığından dolayı tanımıştım ve bir miktar sorunlarımız ve mahkeme davalarımız oldu yasa dışı meşguliyeti için. On altı Ağustos-'ta saat 07.30'da uyandım, 09.30'a kadar biraz bahçe işi yaptım. 09.30'da kahvaltımı yaptım. Kahvaltımı yaptıktan sonra ben ve karım alışverişe çıktık. 12.00 veya 12.50'ye kadar alış veriş yaptık. Bundan sonra Kervansaray'a gittik ve Ayşe'nin kahvehan-esinde kahve içtik. Bundan sonra eve gittik ve birşeyler yedik. Yemeğimizi takriben 13.30'da bitirdik. Bundan sonra 16.30'a kadar evde istirahata çekildim. Sonra bahçe işi ve evin etrafındaki diğer işleri yaptım; meselâ su deposunun içine bakmak, yüzme- havuzu ve bunun gibi küçük işler. 19.00 - 19.30'a kadar bütün bu işleri yaptım. Bundan sonra Çiçek mahallesinde yaşayan arkadaşım Hüseyin'e gittim. Onun av tüfeğini ödünç istedim çünkü evimin etrafına hemen her gece gelen köpeklerin bir miktarını vurmak- istiyordum. Bunlar sahipsiz sokak köpekleridir. Tüfeği ve temizleme malzemesini Hüseyin'den aldım ve bunları arabama koydum. Bu bir bindirik namlulu (altlı üstlü) av tüfeği idi ancak nerede yapılmış olduğunu hatırlayamam. Bu av tüfeğini görsem zannede-rim tanırım. Bundan sonra geri evime gittim. (Arabamı) garajın içine sürdüm ve bahçe kapısını kapadım. Arabayı kilitledim ve tüfeği arabada bıraktım. Eve geldiğimde takriben gece saat sekiz idi. Eve girdim ve gece yarısı saat on ikiye kadar televizyon- seyrettim. Takriben gece saat on ikide evin etrafını çek ettim ancak herhangi bir köpek göremedim ve geri evime girdim. Takriben saat bir otuzda evin etrafında bazı köpeklerin havladığını duydum. Dışarı arabama gittim. Arabamdan av tüfeğini ve iki fiş-engi aldım. Fişenkleri tüfekle beraber Hüseyin'den ödünç almış idim. Tüfeği doldurdum ancak tüfeği kurmadım. Evimden yürüyerek Stanley'in evinin yanından geçtim ve öbür evden öteye geçtim. Bütün Yasemin sokağı boyunca yürüdüm ancak herhangi bir köpek g-örmedim. Böylece geri evime doğru yürürken Stanley'i beş altı metre ötede gördüm. Kendi bahçe kapısının yanında duruyordu. Stanley beni gördüğünde bana sövmeye ve kötü kelimeler söylemeye başladı. Kendisi ile konuşmaya çalıştım ancak o bana hakaret etm-eye devam etti. Bu böyle devam ederken elimdeki tüfek halâ daha kurulmuş vaziyette idi. Stanley'in mutfak kapısına kadar yürüdük. Stanley kapıyı açtı ve karım Silviya'ya karşı kötü kelimeler kullanmaya başladı. Karıma söverken ve benimle konuşur iken m-utfağa girdi. Telefonunu doldurucu cihaza taktı ve potinlerini çıkardı. Ben yürüyüp gitmek üzere iken çok açık olarak bana sövmeye başladı ve "sizinle yatıp her ikinizi sikeceğim" dedi ve ben halâ daha mutfak kapısının dışında iken mutfaktan bana doğru g-eldi. Bana doğru geldi, beni eli ile itti ve "siktir ol" dedi. Bu noktada kendisini geri mutfağın içine itmeye çalıştım. Halâ daha bana sövüyordu. Bu noktada kontrolümü kaybettim ve tüfek halâ daha sağ elimde iken ve Stanley ile mücadele eder iken sağ -elimi savurdum. (Tüfek) kurulur iken elimi kıstırdı ve ateş etti ve elimdeki yara, ben Stanley ile mücadele eder iken av tüfeğinin (açtığı) yaradır. Tüfek ateş ettiğinde ben Stanley'den takriben 2 ayak uzakta idim. Demek istediğim, Stanley namlunun ucun-dan 2 ayak ötede idi. Sonra onun düştüğünü gördüm. O düşerken her tarafa kan fışkırdığını gördüm. Olayın olduğu zaman senin aldığın paltolonu giyiyordum ve yine senin aldığın yarım potinleri giyiyordum. Üzerimde ne bir tişört, ne bir gömlek, hiçbir şey- yoktu. Ne olduğunu gördüğümde şok oldum. Böylece doğru geri evime gittim. Stanley'in mutfak kapısından dışarı yürüdüm sonra onun bahçe kapısından kaldırımın üstünde, Yasemin Sokak'ta kendi bahçe kapıma kadar yürüdüm, bahçe kapımı kapadım, çamaşır evine- yürüdüm. Bundan sonra tüfeği yere bıraktım, sağ elimden kan akıyordu. Sargı sardım ve kanamayı durdurmaya çalıştım. Yürüyüp eve girdim ve çıktım. Ne yaptığımı bilmiyordum çünkü halâ daha şokta idim. Elimi tedavi ederken Hüseyin'e telefon ettim ve sab-ahleyin evde bulunmasını çünkü av tüfeğini kendisine geri götüreceğimi söyledim. Köpekleri aramak için evden ayrıldığımda karım Silviya uyuyordu. Televizyon seyrederken uykuya dalmıştı. Ben geriye gelip sağ elimdeki kanamayı durdurmaya çalışırken o halâ- uyuyordu. Bir müddet sonra ne olduğunun farkına vardım. Av tüfeğini temizlemeye başladım. Tüfeği temizledikten sonra kılıfına soktum ve arabanın içine koydum. Şimdi bana gösterdiğin av tüfeği, Hüseyin'den ödünç aldığım ve Stanley ile tartışır iken ve -olay olur iken sağ elimde olan o tüfektir. Av tüfeğinin İtalyan Pietro Beretta olduğunu şimdi senden öğrendim. Tüfeği temizleyip arabaya koyduktan sonra eve geldim ve yatak odasına gidip uyuyabilmesi için karımı uyandırdım. Karıma olayı anlatmadım. Bu -17 Ağustos 2003'de takriben sabahleyin saat 3 - 4'de meydana geldi. Uyuyamadım çünkü olanlar hakkında halâ daha şokta idim. Takriben sabah altı buçuk veya yedi'de karımı uyandırdım ve kendisine elimi alüminyum parçaları ile kestiğimi söyledim. Karım ilk- yardım setinden iki yakı çıkardı ve elime koydu ancak bana hastahaneye gitmem gerektiğini çünkü yaranın halâ daha açık olduğunu söyledi ve ben bütün sargıları çöp sepetine attım. Sabahleyin takriben yedi buçukta Hüseyin'in evine gittim ve ödünç almış old-uğum tüfeği ve temizleme setlerini kendisine iade ettim ve hastahaneye gitmek için oradan ayrıldım. Evimden Hüseyin'in çiçek mahallesindeki evine araba ile gider iken, pencereyi açtım ve bir fişengi sağ tarafa dışarı, diğer fişengi sol tarafa attım. Her -iki fişengin boş olup olmadığını hatırlayamam. Hüseyin'in evinden sonra hastahaneye gittim. Hastahanede yaramı tedavi ettiler. Hasta bakıcılar elimi dikti. Kendilerine sarı bir dolma kalem bile verdim hediye olarak. Bundan sonra eve geri gittim ve bir- şeyler yedim ve istirahat edip normale dönmeye çalıştım. Ben evde iken Jale isimli, Castle Pub'ı (Kasıl Pap) işleten birisi bana telefon etti ve Stanley'e ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu ve ben hayır dedim. Karım bunu duyduğunda gidip bir bakalım de-di. Böylece ben karımla Stanley'in evine gittim ve orada herkesi ve polisi gördüm. Takriben iki otuz idi ve ben orda iken bir sivil polis geldi ve bana bazı sorular sordu, özel olarak sağ elim ile ilgili, ve sorgulamak için beni tutukladı. Polis bana el-imi nerede kestiğimi sordu, böylece ben onu evime götürdüm ve kendisine bazı alüminyum parçaları gösterdim ve polis gösterdiğim yerin bazı resimlerini çekti. Benim asla Stanley'i öldürme niyetim yoktu. Öyle olmasa biz tartışırken av tüfeğini kırık bırakm-azdım. Bu olay, Stanley ve benim birbirimizi itmemizden dolayı meydana geldi ve sağ elim savrulup elimi kestiğinde, av tüfeği ateşlendi ve onu öldürdü. Burada belirtmek isterim ki Hüseyin bu olay hakkında hiçbir şey bilmezdi ve bilmez, çünkü ben ilk önce- av tüfeğini köpeklere ateş etmek için ödünç aldım ve tüfeği kendisine iade ettiğimde kendisine bu olaydan bahsetmedim. Benzeri şekilde karım Silviya bu olay hakkında bir şey bilmezdi ve bilmez bile. Bu ifadeyi sana, polisin tahkikatı uygun olarak sonuçl-andırabilmesi için, gönüllü olarak veriyorum, çünkü bu kazadan sonra başka kimsenin başının belaya girmesini istemem. Sebep budur. Sana doğruyu söyledim herşeyi. Olayın nasıl meydana geldiğini, Polisin beni 17 Ağustos 2003'de tevkif etmesinden beri tutu-kluyum ve bu tahkikatın sonuçlanması için polise yardım etmeye hazırım."

Bilahare 4/11/2003 tarihinde sanığa yazılı dava tebliğ edildi. Sanık, yazılı dava tebliğine verdiği cevapta da, suçlamaları kabul etmemiştir. Dava tebliğine verdiği yazılı cevap da- emare olarak duruşma esnasında Alt Mahkemeye ibraz edilmiştir.

Olayın faili olarak düşünülen sanık, Başsavcı tarafından, Girne Ağır Ceza Mahkemesinde toplam 11 suçla itham edildi. Sanığın itham edildiği suçlar özetle şöyledir; 1- Fasıl 154 Ceza Yasas-ının 203 ve 204. maddelerine aykırı olarak 17/8/2003 tarihinde Stanley James Rankın'ı taammüden öldürme, 2- Fasıl 154 madde 205'e aykırı olarak Stanley James Rankın'ın ölümüne neden olma, 3- Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasına aykırı olarak adına kayıtsız at-eşli silahı kullanma, 4- Fasıl 57'ye aykırı olarak ateşli silah taşıma, 5- Fasıl 57'ye aykırı olarak ateşli silah kullanma, 6- Fasıl 57'ye aykırı olarak kayıtsız ateşli silah tasarrufu, 7- Fasıl 57'ye aykırı olarak ruhsatsız ateşli silah taşıma, 8- Fasıl 5-7'ye aykırı olarak ruhsatsız ateşli silah tasarrufu, 9- Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasına aykırı olarak izinsiz patlayıcı madde tasarrufu, 10- Fasıl 54'e aykırı olarak izinsiz patlayıcı madde taşımak, 11- Fasıl 154 Ceza Yasasının 374(h) maddesine aykı-rı olarak meskun mahalde ateş açma.

Sanığın hiçbir ithamı kabul etmemesi üzerine, davanın duruşması yapıldı. Ağır Ceza mahkemesindeki duruşmada Savcı sanık aleyhindeki davaları kanıtlamak için 7 tanık dinletti ve Mahkemeye 60 adet emare sundu. Savcı da-vasını kapattıktan sonra sanık bulunduğu yerden "Ben cinayet suçlusu değilim. Kazaydı, onu öldürmek maksadı ile gitmedim. Gönüllü ifademde söylediklerimin tümü doğrudur." beyanında bulunarak lehine 5 tanık dinletti. Ağır Ceza Mahkemesi görgü tanığı bul-unmayan olayla ilgili olarak, maktül'ün, sanığın elindeki tüfekten çıkan saşmalardan dolayı aldığı yaradan öldüğü bulgusuna vardıktan sonra, sanığın gönüllü ifadesini makuliyet testine tabi tutarak, kaza iddiasının olasılığın da ötesinde doğru olduğuna kan-aat getirdi. Neticede sanığın, maktülü kazaen vurup öldürdüğü bulgusuna vararak, itham edildiği Fasıl 154 madde 205 altındaki adam öldürme ve Fasıl 154 madde 374(h) altındaki meskun yerde kasıtlı olarak ateş etmek suçlarından suçsuz bularak beraat ettirdi-. Fasıl 57 ve Fasıl 54 altındaki diğer davalardan ise mahkûmiyetine karar vererek, çeşitli cezalara çarptırdı. Sanığa verilen en ağır ceza, mahkûm olduğu 3. davadan 1 yıl hapis cezasıdır. Sanık istinafın dinlendiği gün cezasını çekmiş ve serbest kalmış -durumda idi.

Başsavcı, Ağır Ceza Mahkemesinin 2 ve 11. davalarda verdiği beraat kararının hatalı olduğunu ileri sürerek, huzurumuzda bulunan istinafı dosyaladı. İstinaf ihbarnamesi 8 ayrı istinaf sebebi içermekle beraber, Başsavcı adına bulunan Savcı -istinafın duruşmasında istinaf sebeplerini iki ana başlık altında toplayarak ele almıştır.

1- İddia Makamının ibraz ettiği şahadet, sanığın itham edildiği suçları işlediğini makul şüphenin ötesinde ortaya koymasına, sanığın ileri sürdüğü kaza iddiasını-n ise olası olmamasına rağmen, sanığı beraat ettirmekle hatalı hareket etmiştir. 2- Ağır Ceza Mahkemesi sanığı, adına kayıtsız ateşli silah kullanma suçundan mahkûm etmesine rağmen, ateşli silah kullanmasını yasaya aykırı bir fiil olarak değerlendirmeyip -adam öldürme suçundan beraat ettirmekle hatalı hareket etmiştir.

İstinafın duruşmasında, Savcı, Ağır Ceza Mahkemesinin olay anı ile ilgili bulgularının herhangi bir şahadete dayanmadığını, ibraz edilen şahadet ile sanığın itham edildiği suçları işlediğin-in makul şüphenin ötesinde kanıtlandığını, Mahkemenin kaza bulgusunun hatalı olduğunu iddia etmiş, müdafaa ise Mahkemenin bulgularının doğru ve yerinde olduğunu ileri sürmüştür.

Daha önceki bir çok istinaf kararında yer aldığı gibi (bak: C/İ 6/74, C/-İ 10/71, Y/C 14/98) ceza davalarında sanığın itham edildiği suçu işlediğini kanıtlama yükümlülüğü, Savcılıktadır. Savcılık, sanığın, itham edildiği suçu işlediğini, makul şüphenin ötesinde kanıtlamakla yükümlüdür. Sanığın suçsuz olduğunu kanıtlaması gere-kmez. Savcılık, sanığın suçu işlediğini ortaya koyabilecek yeterlilikte şahadet sunduğu zaman, şahadet sunma yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Sunulan şahadet, sanığı itham edildiği suça bağlayıcı, itham edildiği suçu işlediğini gösterebilir yeterlilik-te olduğu zaman, Savcılığın sunduğu bu şahadete karşı şahadet sunma yükümlülüğü sanığa geçer. (Shifting of the evidential proof) Sanık şahadet sunma zorunda değildir. Mahkeme davanın sonunda mevcut tüm şahadeti değerlendirerek kararını verir. Sanığın her-hangi bir hususu isbat etmesi gerekmemekle birlikte, yaptığı eylemin suç olmadığı veya suçu işlemediği hususunda Mahkemeye izahat verebilir. Adam öldürme suçlarında "kaza" müdafaası da bunlardan birisidir. Kaza iddiası yapıldığında İddia Makamı, olayın k-aza olmadığını makul şüphenin ötesinde kanıtlamak zorundadır. Sanık bir izahat ileri sürdüğünde, bu izahatın Mahkeme tarafından dikkate alınabilmesi için değer taşıyabilen şahadet ile desteklenmesi gerekir. Değer taşıyan şahadet, sanık tarafından ibraz e-dilebileceği gibi, Savcılık tanıklarının istintakı ile de Mahkemeye sunulabilir. Mahkeme, sanığın ileri sürdüğü ve değer taşıyan şahadetle desteklenen izahatın doğru olma olasılığı olduğuna kanaat getirirse veya bu izahatın doğru olabileceğine dair makul -şüphe oluşursa, sanığın suçlu olduğu makul şüphenin ötesinde kanıtlanmamış sayıldığından, beraat ettirilmesi gerekir.

Ağır Ceza Mahkemesi 115 sayfa tutan uzun kararında olayla ilgili olarak yaptığı bulgu şöyledir;
"Tüm söylenenler muvacehesinde 17.8.03- tarihinde Girne Karaoğlanoğlu'nda Yasemin Sokak'ta 16.8.03 tarihinde sanığın arkadaşı Hüseyin Alev Tolga'dan, Hüseyin Alev Tolga adına kayıtlı B79084B fabrika numaralı İtalyan yapımı Pietro Beretta marka çifte bindirikli av tüfeğini ve av türeği fişekleri-ni başı boş köpekleri vurmak amacıyla ödünç olarak aldığı, konu tüfeği ve fişekleri arabasında muhafaza altına aldığı, 17.8.03 tarihinde sabah saat 01.30 raddelerinde köpek havlamaları duyması nedeniyle söz konusu tüfek ile fişekleri alarak evinden dışarıy-a çıktığı, 2 adet fişenği tüfek namlusuna yerleştirdiği ancak namluyu kurmadığı ve söz konusu tüfeği kırık vaziyette olduğu halde sokakta yürümeye başladığı, Stanley Rankın'ın evini ve ondan sonraki evi de yürüyerek geçtiği, ancak sokakta herhangi bir köpe-ğe rastlamadığı, bunun üzerine geri evine dönerken maktül Stanley James Rankın'ı evinin bahçe kapısının önünde durur vaziyette olduğunu gördüğü, onun da sanığı gördüğü, maktülün sanığa küfrederek kötü sözler söylemeye başladığı, sanığın maktülün yanına gid-erek onunla konuşmaya çalıştığı, bilahare birlikte bu hal içerisinde maktülün evinin mutfak kapısına kadar birlikte yürüdüğü, maktülün kapıyı açarak içeriye girdiği, ayakkabılarını çıkardığı, cep telefonunu ise doldurucu cihaza koyduğu, akabinde sanığın üz-erine doğru gelerek küfürlerine devam ettiği, daha sonra da sanığı elleri ile iteklediği, bu durum üzerine sanığın da onu iteklemek suretiyle mutfağın içerisine girmesini sağlamaya çalıştığı, maktülün yeniden sanığı itekleyip kaktırması ile sanığın dengesi-ni kaybettiği ve sağ elinin öne doğru savrulduğu, bu halde sağ elinde tutmakta olduğu tüfeğin namlusunun kapandığı, kapanma esnasında sağ elinin baş parmak ile işaret parmağı arasındaki kısmın sıkışması neticesinde ezilerek kanadığı ve bu hal içerisinde ve- can havliyle elinin kurtulabilmesi gayesiyle çektiği, sağ el parmağının silahın tetkik mekanizmasının en öndeki tetiğe gitmesiyle veya oraya kayması suretiyle tetiği iteklediği, bunun sonucunda kapanmış olan alt namlunun ateşlendiği ve maktülün sol meme a-ltından vurulduğu ve ölümün bu şekilde gerçekleştiği, tüfeğin bu şekilde ateşlenmesine maktülün sanığı kaktırıp iteklemesi sonucunda gerçekleştiği ve olayın bu şekilde olduğu sonucuna varır ve bu hususlarda bir kez daha bulgu yaparız."


9/76 Mahkemeler -Yasası madde 37(3) ve Fasıl 155 madde 145'e göre Yargıtay, İlk Mahkemenin olgularla ilgili yapmış olduğu bulgu ve kararı ile bağlı değildir. Yargıtay, huzurundaki tanıklığı gözden geçirmeye ve kendi bulgularını yapmaya yetkilidir. Yargıtay gerek görmesi -halinde kendisi hüküm verebilir veya davayı tekrar dinlemek üzere Alt Mahkemeye gönderebilir. Kanaatimce, İlk Mahkemenin huzurundaki şahadet ve delilleri yeterince değerlendirmediği hallerde, taraflardan herhangi birisine adaletsizliğe neden olmadıkça, bu- gibi deliller hususunda kendi bulgusunu yapması ve davayı tekrar dinlenmek üzere Alt Mahkemeye göndermemesi gerekir. Yine Yargıtay, 9/76 sayılı yasanın 37(3) maddesinde belirtilen yetkileri kullanırken, yerleşmiş ilkelere göre hareket eder. Bu cümleden -olmak üzere Yargıtay İlk Mahkemenin bulgularına, şahadete dayanmaması, makul olmaması, veya bulgularında yanılmış olması hallerinde müdahale eder.

Yukarıdaki ilkeleri zihinde tutarak istinaf sebeplerini incelemeliyiz:

İstinafın duruşmasında, 1. istina-f sebebi ile ilgili olarak Savcı, Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularını şahadete dayanmadığını, her halukârda Mahkeme önünde, olayın kaza olma olasılığını ortaya koyan herhangi bir şahadet bulunmadığını ileri sürmektedir. Olay anını izah eden tek şahadet, sa-nığın gönüllü ifadesindeki iddialarıdır. Sanık gönüllü ifadesinde tüfeğin ateşlenme anını şu şekilde izah etmektedir; Maktül'ün evinin mutfak kapısı dışında durmaktadır. O anda sağ elinde, kırık vaziyetteki suç aleti tüfek vardır. Maktül, sanığın yanına- gider. Sanığı "siktir ol" diyerek iter. Sanık, maktül'ü içeri itmeye çalışır, maktül'ün sövmesi devam etmektedir. Sanık, maktül ile mücadele eder. Bu esnada sağ eli savrulur, eli savrulurken namlu kapanarak, tüfek kurulur, tüfek kurulurken elini kıstı-rır ve bu esnada ateşlenme meydana gelir. Görüldüğü gibi sanık, ateşlenmenin tetiğe temas etmesi sonucunda meydana geldiğini iddia etmemektedir. Sanığa göre, ateşlenme, savrulma neticesinde, namlunun kapanması sonucunda meydana gelmiştir.

İlk Mahkem-e ise kararının yukarıda özetlediğimiz bölümünde maktül'ün, sanığı itekledikten sonra sanığında onu iteklediği, maktül'ün sanığı itekleyip kaktırması ile sanığın dengesini kaybettiği ve sağ elinin öne doğru savrulduğu, bu esnada sağ eli ile tutmakta olduğu- tüfeğin namlusunun kapandığı, kapanma esnasında elinin tüfeğin arasına sıkışması ile ezilerek kanadığı, bu hal içerisinde elini kurtarabilmek gayesi ile can havli ile elini çektiği, bu esnada sağ el parmağının silah tetik mekanizmasındaki en öndeki tetiğe- gitmesi ile veya oraya kayması suretiyle tetiği iteklediği ve ateşlenme meydana geldiği bulgusunu yapmıştır.

Görüldüğü gibi maktül'ün, sanığı iki kez iteklediği bu esnada sanığın dengesini kaybettiği, elinin bu sırada savrulduğu, tüfeğin namlusunun kapa-ndığı anda, kıstırılan elini can havli ile geri çektiği, bu esnada parmağının tetiğe gitmesi veya kayması sonucunda silahın ateşlendiği bulguları şahadetle bağdaşmamaktadır.

Şahadete dayanmayan, şahadetten makul olarak istihraç edilmeyen hususlarda spe-külatif bulgular yapıp bu bulgular ışığında şüphenin menfaatinden sanığı yararlandırmak, mevcut hukuk düzenimiz ile bağdaşmaz. Bu hususta Mancini v. D.P.P. (1941) 3 ALL E.R. 272, sayfa 279'da şunlar yer almaktadır:
"Taking for example, a case in which no -evidence has been given which would raise the issue of provocation, it is not the duty of the judge to invite the jury to speculate as to provocative incidents, of which there is no evidence and which cannot be reasonably inferred from the evidence."

Yin-e, konunun incelendiği Yargıtay/Ceza 14/98 sayılı davada şunlar yer almaktadır:
"Bir Mahkemenin, önündeki şahadetin tümünden mak-ul olarak çıkarılamayacak olasılıklar hakkında spekülasyon yapması, tahmin yürütmesi doğru değildir. Bir olasılığın tezekkür edilebilmesi, değerlendirmeye alınabilmesi için, Mahkeme huzurunda, o olasılığı ortaya koyabilecek, o olasılığın değerlendirilmesi- gereğini doğuran şahadet olması gerekir. Mahkeme bir Sanığı sadece önündeki şahadet ışığında yargılar, davayı sadece önündeki şahadet ışığında karara bağlar; Mahkemenin şahadetin dışına çıkması, yargılamayı karmaşaya götürebileceği gibi adaletten sapmala-rı da beraberinde getirebilecektir."


İlk Mahkemenin tüfeğin ateşlendiği an ile ilgili bulguları yukarıdakiler ışığında herhangi bir şahadete dayanmadığından hatalıdır.

İlk Mahkemenin olay anı hakkındaki bulgusunun hatalı olmasına karşın, Mahkeme huz-urunda olayın kaza olma olasılığı olduğunu gösteren değer taşıyan şahadet mevcut mudur? Olay anı ile ilgili çevre şahadet nedir? Sanığın izahatının makul olma olasılığı var mıdır? Sanığın izahatını tüm şahadet ve ihtilafsız olgular ışığında değerlendird-iğimde, aşağıdaki sonuçlara ulaşırım:

1- Sanığa göre elindeki yara olayın kaza olduğunun en büyük kanıtıdır. Mahkeme huzurunda mezkûr yaranın kıstırma sonucu olabileceğine dair şahadet mevcuttur. Savcı da, sanığın elindeki yaranın tüfeğin namlusunun kı-stırması sonucu olabileceğini kabul etmesine rağmen, bunun tüfeğin ateşlendiği andan önce meydana geldiğini iddia etmektedir. İddia Makamı tanığı silah ve patlayıcı madde uzmanı PM Ahmet Arnavut'a göre, namlusu kırık vaziyette bulunan suç aleti tüfeğin at-eşlenebilmesi için emniyette olmaması, namlunun "tık" sesi çıkararak kapanması ve tetiğin çekilmesi gerekmektedir. Namlunun kapanması esnasında kapanma mandalı arasında herhangi bir engel bulunursa mandal tam kapanmayacağı için, tüfek ateşlenmeye hazır ha-le gelmez. Tanığın bu şahadeti ihtilaf konusu yapılmadığı gibi emare 15 rapor ile de desteklenmektedir. Bu şahadet ışığında sanığın eli tüfeğin namlusu tarafından kıstırılmış olması halinde, mandal tamamen kapanıp atışa hazır hale gelmeyeceği cihetle, ya-ranın atış anında meydana gelmesinin doğru olma olasılığı yoktur.

2- İddia Makamı tanığı PM. Arnavut'un yukarıda özetlediğimiz şahadetine göre suç aleti tüfeğin tetiği çekilmeden ateşlenmesi mümkün değildir. İhtilafsız olarak Mahkeme önünde bulunan bu- şahadet ışığında sanığın elinin savrulduğu anda tüfeğin kapanması ve tetiğe basmadan ateşlenmesi olasılık dahilinde değildir.

3- Sanığın iddialarına göre, olay anında suç aleti tüfeği kırık vaziyette sağ eli ile tutmaktadır. Maktül'le itişip, kakışmas-ı sonucu eli savrulurken tüfek kapanarak kurulmuş ve ateşlenmiştir. Emare olarak huzurumuzda bulunan tüfek, kırık vaziyette iken namlusunun yönü aşağıya doğru olup, namlu kapanıp atışa hazır hale gelebilmesi için namlunun yukarıya doğru hareket etmesi ger-ekir. Sanığın iddia ettiği mizansenin doğru olması halinde namlu alttan üste doğru kapanacağı cihetle, çıkan saçmaların izleyeceği yol yukarıdan aşağıya doğru olmaması gerekir. Emare otopsi raporundaki ihtilafsız olgulara göre, maktül'ün vücudundaki giri-ş deliği sol hemitorakst'ta sternumun korpus parçasının alt kısmında, çıkış deliği ise sağ hemitoraksta skapular hatta, 11. kaburga kemiği seviyesindedir. Buna göre saşmalar maktül'ün sol meme altı hizasından vücuduna giriş yapmış, vücudunun sağ tarafında- yukarıdan aşağıya doğru bir yol izleyerek ve giriş deliğine göre daha alt seviyeden, son kaburga seviyesinden çıkmıştır.

Bu olgulara göre ölüme sebebiyet veren mezkûr yaraları alabilmesi için, ateşlenme anında tüfeğin namlusunun maktül'ün vücuduna yu-karıdan aşağıya doğru yöneltilmiş olması gerekir. Bu bulgu da sanığın olay anı ile ilgili olarak ileri sürdüğü mizansenin doğru olma olasılığının bulunmadığı sonucunu getirmektedir.

4- Sanığın olaydan sonraki davranışları da kaza iddiası ile bağda-şmamaktadır. Kendisini bu kadar ciddi bir olay ile karşı karşıya bulan bir kişiden, yaralının derhal yardımına koşması, yardım çağırmaya çalışması, olayı derhal Polis'e aktarması beklenir. Sanık bunların hiçbirisini yapmadı. Aksine maktül'ün kanlar içe-risinde yere düştüğünü görünce derhal olay yerinden uzaklaştı. Suç aletini temizleyerek, ortadan kaldırmayı düşündü. Olaydan hemen sonra muhatap olmasına rağmen ne karısına, ne de başını derde sokma ihtimaline aldırmadan suç aleti tüfeğin sahibi arkadaşı-na olaydan bahsetmedi. Bununla da kalmayıp sorgulanmasına rağmen olayı gizleyerek ne olayın faili olduğundan, ne de kaza iddiasından tutuklu olmasına rağmen bir hafta süre ile gönüllü ifade verene kadar Polis'e bahsetmedi. Sanığın bu davranışları masum b-ir kaza ile örtüşen davranışlar değildir.

Tüm yukarıdaki bulgular ışığında sanığın olayın kaza ile meydana geldiği iddiasının doğru olma olasılığının bulunmadığı sonucuna varırım.

Bir an için, olayın kaza sonucunda meydana geldiğini varsayarak, ikinc-i istinaf sebebini de incelemeyi uygun görürüm.

Sanığın itham olduğu Fasıl 154 madde 205 şöyledir:
"205. (1) Yasaya aykırı bir fiil veya ihmal ile başka bir şahsın ölümüne sebep olan herhangi bir şahıs, adam öldürme ağır suçunu işlemiş olur.
(2) Y-asaya aykırı bir ihmal, öldürme kasdı olmamasına rağmen, bir vazifeyi ifa etmekte gösterilen cezaî suç teşkil edecek bir ihmal derecesindeki ihmaldir.
(3) Adam öldürme ağır suçunu işleyen herhangi bir şahıs, ebedi hapis cezasına çarptırılabilir."


-Sanığın bu maddeye aykırı olarak, kanunsuz bir fiille adam öldürme suçundan suçlu bulunup mahkûm edilebilmesi için Savcı'nın, maktül'ün ölümünün sanığın kanunsuz bir fiili sonucunda meydana geldiğini, makul şüphenin ötesinde kanıtlaması gerekir. Kanunsuz -bir fiilden dolayı adam öldürme suçlarında öldürme niyeti (mens rea) aranmaz. Aranan niyet kanunsuz fiil yapma niyetidir.

Adam öldürme suçlarında kaza (Homicide by misadventure) iddiası genel bir müdafaa teşkil eder. Ancak adam öldürme suçlarında ka-za iddiasının müdafaa sebebi yaratabilmesi için sanık tarafından öldürme fiilinden önce yapılan eylemin kanunsuz olmaması ve cezai ihmal taşımaması gerekir. Yapılan eylem kanunsuz ise sanık kaza müdafaasından yararlanamaz. Eylem kanuni ise 205. maddenin -kanıtlanmasını aradığı "kanunsuz fiil" unsurunun Savcı tarafından makul şüphenin ötesinde kanıtlanmış sayılamayacağı cihetle, sanık adam öldürme suçundan beraat eder. Özetlemek gerekirse, öldürme fiilinden hemen önceki eylemin "kanunsuz fiil" olması, suçu-n unsurlarından birini teşkil ettiği için bu unsurun Savcı tarafından makul şüphenin ötesinde kanıtlanması halinde, öldürme fiili kazaen gerçekleşmiş olsa bile, sanık kaza müdafaasından yararlanamaz. Diğer bir anlatımla öldürme fiili, kaza sonucunda gerçe-kleşmiş olsa bile, sanığın öldürme fiilinden önceki eyleminin kanunsuz olduğu, Savcı tarafından makul şüphenin ötesinde kanıtlanmışsa sanık adam öldürme suçundan mahkûm edilir.

Russell on Crime Vol 1, 11. baskı sayfa 517'de şunlar yer almaktadır:
"(-ii) Excusable homicide by misadventure
Homicide by misadventure occurs when one man happens unfortunately to kill another, without either intention of causing any unlawful bodily harm, or any realisation that such harm to anyone may result from what he- is doing. It has often been said that a death, however unforeseen, caused by a man while carrying on any unlawful course of conduct, will be at least manslaughter."


-Yargıtay/Ceza 57/96 sayılı davada Yüksek Mahkeme de kazaen meydana gelen bir adam öldürme olayı ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
"Sanık 1'e verilen 2 yıl hapis cezasına gelince, Sanık 1 sabıkası olmayan, suç işlemeye eğilimi olmayan toplum içer-isinde iyi bir yere sahip birisidir. Öldürme olayı kaza sonucu gerçekleşmiştir. Cipin aniden hareket etmesi nedeniyle silah patlamış ve silahtan çıkan saşmalar Maktülün başına isabet etmiştir. Olayı analiz ettiğimiz zaman Sanık 1'in silahı tuttuğu istik-amet konusunda dikkatsiz olabileceğini, fakat silahın ateş almasında çok az kusuru olduğunu veya hiç kusuru olmadığını görürüz. Suçu ağırlaştıran ve ciddi bir ceza verilmesini gerektiren kazanın meydana geliş şekli değil yasa dışı bir eylem esnasında meyd-ana gelmesidir. İzinsiz bir silahla geceleyin ava yasak bir bölgede projektörle av avlamak bu tür suçların en ağırlarından biridir. Suç işlemekte olan kişinin suç işlediği esnada yaptığı kazaların sonuçlarına da katlanması gerektiği doğru bir görüştür."-

Kaza müdafaasının hangi koşullarda başarılı olabileceğine dair, Archbold Criminal Pleading Evidence & Practice, 33. baskı, paragraf 2550'de şunlar yer almaktadır:
-"EXCUSABLE HOMICIDE. Excusable homicide is of two kinds: (1) Where a man doing a lawful act, without any intention of hurt, by accident kills another; as, for instance, where a man is working with a hatchet, and the head by accident flies off, and kills -a person standing by. This is called homicide per infortunium, or by misadventure:"-


R v. Bruce 1847 2 Cox sayfa 262 davasında, sanık ile bir arkadaşı el şakası yaparak şakalaşmakta idiler. Sanık içkil-i idi ve koşuşturmaları esnasında yoldan geçen bir kadına çarparak kadını düşürdü. Düşme sonucunda kadın hayatını kaybetti. Davayı dinleyen Yargıç öldürme fiilinden önceki eylemlerin kanunsuz olmadığı bulgusuna vararak jüriyi, sanığı kaza müdafaasından y-ararlandırmaya davet etti. Bu davada yarcıç şunları söylemektedir:
"ERLE, J. (to the jury). I think, upon this evidence, you must acquit the prisoner. Where the death of one person is caused by the act of another, while the latter is in pursuit of any -unlawful object, the person so killing is guilty of manslaughter, although he had no intention whatever of injuring him who was the victim of his conduct. Here, however, there was nothing unlawful in what the prisoner did to this lad, and which led to the -death of the woman. Had his treatment of the boy been against the will of the latter, the prisoner would have been committing an assault -an unlawful act- which would have rendered him amenable to the law for any consequences resulting from it. But as ev-erything that was done was with the witness's consent, there was no assault, and consequently no illegality. It is, in the eye of the law, an accident, and nothing more."


-İstinaf konusu meselede "kanunsuz fiil" nedir? Savcı, sanığın "kanunsuz fiil"'de bulunduğunu makul şüphenin ötesinde kanıtlayabilmiş midir? Bu sorulara verilecek olumlu cevap sanığın öldürme fiilinin kazaen meydana geldiği şeklindeki iddiasını bu yasal -müdafaadan yararlanamaz hale getirecektir. Huzurumuzdaki davada sanığın öldürme fiilinden önce yaptığı eylemler; tasarruf ve taşıma yetkisi olmamasına rağmen suç aleti tüfeği tasarruf edip taşıması, canlı iki fişenk ile doldurarak evden dışarı çıkması ve -maktül'ün evine silahla gitmesi, kırık vaziyette dahi olsa dolu tüfeği maktüle zarar verecek şekilde ona doğru tutmasıdır. Burada aranacak niyet sanığın tüfeği alıp evinden dışarı çıkma niyetidir. Sanık gönüllü ifadesinde başı boş köpekleri öldürmek için- tüfeği doldurup evinden çıktığını söylemektedir. Bu da sanığın niyetini açıkca göstermektedir. Nitekim, Ağır Ceza Mahkemesi sanığı itham edildiği kanunsuz silah ve patlayıcı madde, tasarruf ve taşıma suçlarından suçlu bularak mahkûm etmiştir. Sanığın t-üfeği doldurması, alıp evinden çıkması, tüfek ile sanığın evine gitmesi, kırık vaziyette dahi olsa dolu tüfeği maktüle zarar verecek şekilde tutması, kanunsuz ve tedbirsiz eylemler olduğu ve maktül'ün ölümünün bu eylemler sonucunda meydana geldiği bulgusun-a varırım. Olayın bir an için kaza olduğunu kabul etsek dahi, kanunsuz ve tedbirsiz eylemlerin sonucunda meydana gelen kaza dolayısıyla sanığın kaza müdafaasından yararlanması söz konusu değildir.

Netice itibarıyla, istinafın kabul edilmesi gerektiği -görüşündeyim. Ağır Ceza Mahkemesinin 2. ve 11. davalardan verdiği beraat kararı iptal edilerek sanık 2. davada izah edildiği şekilde 17/8/2003 tarihinde Stanley James Rankın'ı av tüfeği ile ateş etmek sureti ile ölümüne neden olmadan ve 11. davada izah ed-ildiği şekilde meskûn mahalde av tüfeği ile bir el ateş etmekten suçlu bulunarak mahkûm ederim.

Taner Erginel, Başkan: Sayın Şafak Öneri'nin hazırladığı karardaki görüşlere katılıyorum. Bu kararda belirtildiği gibi Ağır Ceza Mahkemesi kararının hatalı- olduğu kanısındayım. Ancak bu kadar ciddi bir davada Yargıtay'ın Sanığı doğrudan mahkûm etmesini doğru bulmuyorum. Bu nedenlerle Sanığın tekrar yargılanması "retrial" kararı verilmesinin daha doğru ve âdil olacağı kanısındayım.

Mustafa H. Özkök: Sayı-n Yargıç Şafak Öneri'nin okuduğu karardaki görüşlerine katılırım.

Taner Erginel, Başkan: Netice itibarıyla, istinaf kabul edilir. Oyçokluğu ile Ağır Ceza Mahkemesinin 2. ve 11. davalardan verdiği beraat kararı iptal edilir. Sanık, 2. davada izah edild-iği şekilde 17/8/2003 tarihinde Stanley James Rankın'ı av tüfeği ile ateş etmek sureti ile ölümüne neden olmadan ve 11. davada izah edildiği şekilde meskûn mahalde av tüfeği ile bir el ateş etmekten suçlu bulunur.

Mahkeme: Müdafaa avukatının sanık hakk-ında söylediği hafifletici sebepleri inceledik;
Ceza takdiri, mahkemelerin en önemli ve en hassas görevlerinin başında gelir. Çünkü mahkemeler yurttaşların adalete olan güvenini kurmak ve devamını sağlamak zorundadır. Mahkeme mahkûma işlediği suçtan dol-ayı ceza tesbit ederken, genellikle, birbiri ile çatışan çok değişik faktörler arasında, sosyal yarar ve cezalandırmanın hedefi olan faydayı sağlayacak şekilde bir denge kurmak durumundadır. Bunu yaparken de iyi yerleşmiş çağdaş cezalandırma ilkelerinden -yararlanır. Bu ilkelerin ne olduğu, önceki bir çok istinaf kararında belirtilmiştir. Kısaca hatırlatmak gerekirse, en önemlileri şu şekilde özetlenebilir;
1- Kamu yararını korumak. Bununla kesilen cezanın sanığa ve başkalarına ibret verici nitelikte olm-ası amaçlanır.
2- Suçun nasıl ve hangi koşullarda işlendiği dikkate alınarak, suçun vehameti ile ceza arasında bir orantı kurulmasına özen gösterilir.
3- Tesbit edilecek ceza, sanığın ıslahını ve topluma yararlı bir insan olarak dönmesini sağlayacak nite-likte olmalıdır.
4- Ceza tesbit edilirken sanığın geçmişi, karakteri, sosyal şahsiyeti, kesilecek cezanın yardımına muhtaç kişiler üzerinde yapacağı olumsuz etki değerlendirilmelidir.
5- Her davanın kendine özgü koşulları içinde, cezalandırmaya etki yapab-ilecek faktörler dikkate alınmalıdır.

Sanık 72 yaşında, sabıkası olmayan, geçmişi temiz, iyi karakterli, bakıma muhtaç eşi bulunan, çocuk ve torun sahibi bir kişidir. İki kez kalp ameliyatı geçiren kalp hastası bir kimsedir ve sürekli tıbbi kontrol ve t-edavi ihtiyacındadır.
Sanığın mahkûm olduğu adam öldürme suçu, kişilerin en önemli hakkı olan yaşam hakkını ortadan kaldıran, ceza yasasına göre yaşam boyu hapis ile cezalandırılabilen en ağır suçlardan birisidir. Kamu yararı gereği bu tür suçlara etkin- cezalar verilmesi doğru bir yaklaşımdır. Ancak bazı meselelerde sanığa ait özel durumlar veya olayın kendine özgü koşulları nedeni ile etkin ve uzun süreli hapislik cezaları yerine daha kısa süreli hapis cezaları tesbit etmek kamu yararı ilkesine aykırı -düşmez. Örneğin sanık gibi ilerlemiş yaşında böyle bir suç işlemiş iyi bir geçmişi olan, iyi karakter ve sürekli tıbbi tedavi ihtiyacındaki bir kişinin mutlak uzun süreli bir hapislik cezası ile cezalandırılması halinde ıslah olacağını düşünmek doğru bir -sentez değildir. Bu cümleden olmak üzere herhangi bir sanığa ceza tesbit ederken, amacın işlediği suçtan dolayı ondan intikam almak değil, onu ıslah etmek olduğu gözden kaçmamalıdır.
Huzurumuzdaki bu meselede olayın meydana geliş şekli yeterince aydınlan-amamıştır. Bunu sanık lehine veya aleyhine olarak almayı uygun bulmayız.

Yukarıda söylediklerimiz ışığında sanığın yaşını, sabıkasız oluşunu, yardıma muhtaş eşi bulunduğunu, kalp hastası olup sürekli tıbbi ihtiyaç içinde olduğunu, ayni olgulardan kayna-klanan başka bir suçtan 1 yıl hapis cezasına çarptırılıp cezasını tamamladığını ve lehine olan diğer hafifletici sebepleri gözönünde bulundurarak, sanığa mahkûm olduğu 2. davadan bugünden başlamak üzere 6 yıl hapis cezası verilir.
Sanığın mahkûm olduğu 11.- davadaki olgular, 2. davanın olgularından kaynaklandığından bu davadan herhangi bir ceza verilmez, sadece mahkûmiyet kaydedilir.



Taner Erginel Mustafa H. Özkök Şafak Öneri
Başkan Yargıç Yargıç
-
30 Haziran 2005
-


19



-


Full & Egal Universal Law Academy