Yargıtay Ceza Dairesi Numara 44/2012 Dava No 4/2013 Karar Tarihi 19.06.2013
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 44/2012 Dava No 4/2013 Karar Tarihi 19.06.2013
Numara: 44/2012
Dava No: 4/2013
Taraflar: V. P. ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: On üç ve on altı yaşlarında kızlarla cinsi münasebete bulunma ve alıkyoyma suçları - Adil yargılanma hakkı - Sanığın itham edildiği suçlarla ilgili olarak adil yargıalnabilmesi için dava dosyasında bulunan tüm belglerin birer suretinin İddia Makamı tarafından Sanık avukatına verilmesi talebi - Talebin reddi - Ret kararının istinafı - Yargıtay, dava ile ilgili tüm evrakların savunmaya verilmesini gerektirecek bir mevzuat olmadığı sonucuna vararak istinafı reddetti.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 19.06.2013

- - - D. 4/2013 Yargıtay/Ceza 44/2012
Gazimağusa Ceza Dava No: 515/2012
Yüksek Mahkeme Huzurund-a.

Mahkeme Heyeti:Narin F. Şefik,Hüseyin Besimoğlu,Mehmet Türker.

İstinaf eden: V. P., Mağusa, Polis Memuru
(Sanık)
-ile-

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davayı ikame eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf e-den namına:Avukat İzzet Gilanlıoğlu ve Çetin Veziroğlu
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Ahmet Özlemler

Gazimağusa Kaza Mahkemesi Yargıcı Hale Ahmet Raşit'in 515/2012 sayılı davada 19.4.2012 tarihinde verdiği karara karşı Sanık tarafından yapılan isti-naftır.

K A R A R

Narin F. Şefik:İş bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu okuyacaktır.

Hüseyin Besimoğlu: İstinaf Eden Sanık, Gazimağusa Kaza Mahkemesinin 515/2012 sayılı davasında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın; 35,154. madde-lerine aykırı on üç ve on altı yaşları arasındaki kızlarla cinsi münasebette bulunmak, 149. maddesine aykırı, on altıdan küçük kızı alıkoymak, 151. maddesine aykırı kadınlara karşı namus ve ahlaka aykırı saldırı suçları ile itham edildi.

İstinaf Eden Avu-katı, 5.4.2012 tarihli oturumda, ithamdan önce, Alt Mahkemeye bir müracaat yaptı ve dava dosyasında bulunan tüm belgelerin birer suretlerinin İddia Makamı tarafından, Sanık Avukatına verilmesi için emir verilmesini talep etti.

Alt Mahkeme, İstinaf Edeni-n ve İddia Makamının argümanlarını tezekkür ettikten sonra, yürürlükteki mevzuat gereğince, talep edilen belgelerin verilmesi için emir verilemeyeceğinden yapılan müracaatı reddetti.

Bu ret kararı üzerine Sanık bu istinafı dosyaldı.

İSTİNAF SEBEPLER-İ

İstinaf Edenin istinaf sebepleri aşağıda olduğu gibidir:

Sanığın itham edildiği suçlarla ilgili olarak adil yargılamanın gerçekleşebilmesi için İddia Makamının elinde bulunan ifade ve/veya belgelerin bir kopyasının kendisine verilmesi ile ilgili olara-k Mahkemeye yapmış olduğu talep ve/veya başvurusunun Muhterem Bidayet Mahkemesi tarafından 19.4.2012 tarihli kararı ile reddinin hatalı ve/veya yanlış ve/veya cari mevzuata aykırı ve/veya çağdaş ceza yargılama teamüllerine terstir. Şöyle ki;
Muhterem Biday-et Mahkemesi, adil yargılamanın en temel ilkesi olan "silahların eşitliği" ilkesi gereği Sanığın müracaatını kabul etmesi gerekirken bunu reddetmekle vahim bir hata yaptı.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Sanığın başvurusu karşısında takdir hakkı olmasına karşın- böyle bir takdir hakkının var olmadığı zehabına kapılarak başvuruyu kategorik olarak reddederek hata yaptı.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, Anayasayı yorumlamak talebiyle karşılaştığı zehabına kapılarak Sanığın başvurusunu reddetmekle hata yaptı. Çünkü Sanığı-n talebi Anayasanın yorumlanması değil, Anayasanın uygulanması yönünde bir talepti.
KKTC Anayasası Sanığa savunmasını hazırlaması için kolaylıklara sahip olmasını bir Anayasal hak olarak bahşederken Muhterem Mahkeme Sanığı bu haktan mahrum etmek sureti ile- esaslı bir hata yaptı.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Sanığın başvurusunu reddederek Sanığın adil yargılanma hakkına mani olmak sureti ile hata yapmıştır.
KKTC'de halen yürürlükte olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde bu sözleşme ile bahşedilen haklara ve/v-eya ilkelere ters bir karar vermek sureti ile Bidayet Mahkemesi keyfi hareket etti ve/veya hatalı davrandı.
Önemli ceza davalarında sanıklara bu hakkı tanıdıktan sonra bazı davalarda sanıkları bu haktan mahrum etmenin doğru olmamasına rağmen Mahkemenin böy-le bir hakkın varlığını Sanık bakımından reddi hatalı olmuştur.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, doğal adalet ilkelerini savunma haklarını, adil yargılanma prensiplerini hiç kaale almadan gerekçe göstermeden Sanığın başvurusunu reddetmek sureti ile temel hukuk -ve/veya çağdaş ceza hukuku ilkelerini çiğnemiş ve/veya keyfi ve/veya ilkesiz davranarak hata yapmıştır.
Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin Sanığın başvurusunun ne kadar yerinde ve haklı olduğunu belirten muhtelif kararlarını gözardı ederek Sanığın başvurusu-nu reddetmekle Muhterem Bidayet Mahkemesi hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, hukukun üstünlüğü hukuk devleti doğal adalet ilkeleri ile Anayasaca teminat altına alınmış savunma haklarını yok sayarak çağdaş ceza hukukunun savunma haklarını günden gün-e genişletmesini, evrimleşmesini ve/veya trendini gözardı ederek ve/veya fark etmeyerek hukuken hatalı bir karar vermiştir.

Tarafların Argümanları

İstinaf Eden Avukatı özetle; Sanığın itham edildiği dava ile ilgili tüm belgelerin, özellikle Sanık ve tan-ık ifadeleri ile doktor raporu ve psikolog raporlarının talep edildiğini ,
adil bir yargılama için bunların gerekli olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC'de halen yürürlükte olduğunu ve iç hukukumuzun bir parçası olduğunu, adil yargılama hakkı-nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi ile güvence altına alındığını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6(3)(b) maddesine göre; her sanığın savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı olduğunu, bu madde 1. madde -ile birlikte yorumlandığında, adil bir yargılama için bu belgelerin verilmesi gerektiğini, KKTC Anayasası'nın 17. maddesinin 2. fıkrasının somut olarak adil yargılamayı benimsediğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6(3)(b) maddesinin sanığın savunması-nı hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylığa sahip olma hakkı ile ilgili düzenlemenin KKTC Anayasası'nın 18(5) maddesi ile örtüştüğünü, bu nedenle iddia makamının savunmanın lehine ve aleyhine bulundurduğu tüm delilleri savunma makamına vermesi gerektiği-ni, KKTC Anayasası'nın 90. maddesinin, usulüne göre yürürlüğe konmuş milletler arası anlaşmaların kanun hükmünde olduğunu benimsediğini, bunun sonucunda bireyin uluslararası hukuktan doğan hakları bakımından ulusal yargı organlarının uluslararası anlaşmala-rı dikkate alacağını, Anayasa Mahkemesinin 24/2002 (D9/2003) sayılı kararı da dikkate alındığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç hukukumuzun bir parçası olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6(1) ve 6(3)(b) maddelerinin iç hukuk düzenimizde -doğrudan doğruya uygulanması gerektiğini, yasal mevzuatta düzenleme olmadığı gerekçesi ile bu yöndeki taleplerin reddedilemeyeceğini, adil yargılama adına, mahkemelerin takdir haklarını kullanarak, yargılama sırasında, sanığa veya sanık avukatına da, savun-masını yapabilmesi için gerekli olan belgelerin verilmesi için emir verebileceğini ileri sürüp, istinafın kabulünü talep etmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen Savcı, özetle; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC'nin iç hukukunun bir parçası olduğunu, anca-k Ceza Usul Yasası'nda seri usulle ilgili yargılama sırasında dava ile ilgili hangi evrağın veya belgenin sanığa veya avukatına verileceğine dair bir
düzenleme olmadığını, yasal bir düzenleme olmadığından alt mahkemelerin hangi evrakların veya belgelerin -verilmesi gerektiği konusunda karar veremeyeceğini, bu nedenle Alt Mahkemenin kararının doğru olduğunu ileri sürüp, istinafın iptalini talep etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ

İstinaf Eden, adil bir yargılama için, dava dosyasında bulunan tü-m belgelerin verilmesi gerektiğini iddia etmekte; Aleyhine İstinaf Edilen ise, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda seri yargılama sırasında dava ile ilgili belgelerin verileceğine dair herhangi bir düzenleme olmadığını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC'-nin iç hukukunun bir parçası olmasına rağmen, bu belgelerin verilemeyeceğini iddia etmektedir.

İstinafın duruşmasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC iç hukukunun bir parçası olarak KKTC'de uygulandığı ileri sürüldüğünden, öncelikle KKTC h-ukuku açısından yasal duruma değinmek isteriz.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası bir sözleşmedir. Bu sözleşme Avrupa Konseyi üyeleri tarafından, 4.11.1950 tarihinde Roma'da imzalanmış ve 3.9.1953'de yürürlüğe -girmiştir.

Kıbrıs Cumhuriyeti 1962 yılında bu sözleşmeye katılmış ve 39/62 sayılı Yasa ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni iç hukuk haline getirmiştir.

Bu konu, Yüksek Mahkememiz tarafından incelenmiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, KKTC huku-kunun bir parçası olduğu kabul edilmiştir.

Yargıtay/Ceza 1-2-3/2001 (D.2/2001) sayılı davada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC hukukunun bir parçası olduğu, kararda şu şekilde ifade edilmiştir:
-
-"Şimdi de konuyu İnsan Hakları Sözleşmesi açısından incelemeye çalışalım.İnsan Hakları Sözleşmesi 1950
yılında imzaya açılmış ve 1953 yılında 9 orijinal
Avrupa ülkesinin katılımıyla Avrupa Konseyi kurularak sözleşme yürürlüğe girmiştir.Konseye üye olan v-e sözleşmeye katılan devletlerin sayısı her yıl artmaktadır.Konsey üyeleri Strasburg'da kurulan
İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul etmişlerdir.Kıbrıs Cumhuriyeti 1962 yılında bu
Sözleşmeye katılmış ve 39/62 sayılı yasa
ile Avrupa İnsan Hak-ları sözleşmesini iç hukuk
haline getirmiştir.1975 K.T.F.D. Anayasasının
Geçici 1(1) maddesi şöyledir.

"(1) 16 Ağustos 1960 tarihli Anayasanın ve bu Anayasaya uygun olarak, 21 Aralık 1963 tarihine kadar kabul edilmiş mevzuatın; 28 Aralık 1967 tarihli Kı-brıs Türk Yönetimi Temel Kurallarının ve tâdillerinin ve bunlara uygun olarak kabul edilmiş mevzuatın; Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu ve Meclisinin 13 ve 18 Şubat 1975 tarihlerinde birleşik olarak yaptıkları toplantılarda alınan kararların ve b-unlara uygun olarak yaptıkları toplantılarda alınan kararların ve bunlara uygun olarak kabul edilmiş mevzuatın; bu Anayasa uyarınca konulacak yasalara aykırı olmayanları, yürürlükte kalır."
-

-1985 K.K.T.C. Anayasasının Geçici 4(1) maddesi ise şöyledir.

"(1) Bu Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olan mevzuat, bu Anayasa kurallarına aykırı olmadığı ölçüde yürürlükte kalır."


Görüleceği gibi 39/62 sayılı yasa K.K.T.C'de halen yürürl-üktedir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bizim iç hukukumuzun bir parçasıdır."

Anayasa Mahkemesi 24/2002 (D. 4/2003) sayılı davada yaptığı incelemede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC iç hukukunun bir parçası olduğunu ifade ederek, Avrupa İnsan- Hakları Sözleşmesi'nin Anayasa gibi üst düzeyde değil, yasalarla eşit düzeyde olduğu ve uygulanması gerektiğini vurgulamıştır. Kararın ilgili kısmı aynen şöyledir:

"İnsan hakları sözleşmesinin ülkemizde uygulama alanı nedir?
Bu konu Yüksek Mahkememiz tar-afından Yargıtay Ceza 3/2001; (D.2/2001) sayılı davada incelenmişti. Orada da vurgulandığı gibi İnsan Hakları Sözleşmesi 1950 yılında imzaya açılmış ve 1953 yılında 9 orijinal Avrupa ülkesinin katılımıyla Avrupa Konseyi kurularak sözleşme yürürlüğe girmiş-tir. ............................................ Kıbrıs Cumhuriyeti 1962 yılında bu Sözleşmeye katılmış ve 39/62 sayılı yasa ile Avrupa İnsan Hakları sözleşmesini iç hukuk haline getirmiştir. ..........................................................
-
-Görüleceği gibi 39/62 sayılı yasa K.K.T.C.de halen yürürlüktedir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bizim iç hukukumuzun bir parçasıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç hukukumuzun bir parçası olmakla birlikte hukuk normları hiyerarşisinde Anayasa gibi- bir üst norm değildir. Yasaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılığını denetleyen ve aykırı olanların iptalini öngören bir iç prosedür yoktur. Dolayısıyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini iç hukuk haline gelmiş bir uluslararası sözleşme veya d-iğer herhangi bir yasa statüsünde kabul edip uygulamamız gerekir. ........................................................
Sonuç olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Anayasa gibi üst düzeyde değil, yasalarla eşit düzeyde olduğu için bir yasanın Sözleşme-ye aykırılığını öne sürerek Anayasa Mahkemesine gelmek mümkün değildir. Sözleşmenin açık bir hüküm içermesi halinde bunu uygulamak İlk Mahkemelere düşer ve bu konuda bir anlaşmazlık ortaya çıkması halinde sorunu çözme yetkisi İlk Mahkemeyi denetleyen Yargı-taydadır. ''

Görüldüğü gibi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 39/62 sayılı Yasa ile iç hukuk haline getirilmiştir. 39/62 sayılı Yasa KKTC'de halen yürürlükte olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi KKTC iç hukukunun bir parçası olmuştur. Avrupa İn-san Hakları Sözleşmesi iç hukuk haline geldiğinden, diğer herhangi bir yasa satüsünde kabul edilip uygulanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yasalar ile eşit düzeyde olduğundan, sözleşmede açık bir hüküm olması halinde, alt mahkemeler tarafından uy-gulanmalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararların uygulanırlığı ile ilgili Emin Memiş'in, "İnsan Hakları Avrupa Standardı ve İç Hukuk Etkileşimi Analizleri" Anayasa Kararları Dergisi, Cilt: 17, A-nkara 2000, s. 166'da ifade ettiği görüşleri karara aktarmayı uygun buluruz.

"AİHS devletleri Sözleşme hükümlerine uygun hareket etme konusunda taahhüt altına sokmakla birlikte bir Sözleşme hükmünün kendiliğinden iç hukukta uygulanması zorunluluğu devlete- yüklenmemektedir. Üye devletler Sözleşme hükümlerinin iç hukuka ithalini kendileri yapmaktadırlar. Bu çerçevede AB hukukunda olduğu gibi bir egemenlik devrinden ziyade AİHM kararlarına uymak, üye devlet tarafından taahhüt edilmektedir.
AİHM kararları üye -devlet için "beyan edici" bir özellik taşımaktadır."
Yukarıda izah edilenler ışığında, Yargıtay olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin KKTC iç hukukunun bir parçası olduğu ve yasalarla eşit düzeyde olduğundan KKTC'de uygulanması gerektiğini kabul ed-eriz.

Alt Mahkemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinin dikkate alınamayacağı ile ilgili bulgusu hatalı olmuştur.

ADİL YARGILANMA HAKKI

Adil yargılanma hakkı, en temel insan haklarından biridir. Bu hak aynı zamanda hak arama özgürlüğü ile -ilgilidir. Adil yargılanma, hukuk ve ceza davalarında, yargılamaya ilişkin ilkeleri belirleyerek hukuk devletinin temelini oluşturmaktadır. Başka bir anlatımla, adil yargılanma hakkı, hukuk ya da ceza yargılanmasının taraflarına, sunulan görüşler ve göster-ilen tüm konular hakkında bilgi sahibi olma ve yorumda bulunma olanağı verilmesini amaçlamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç hukukumuzun bir parçası olduğuna göre, bir ceza yargılanmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanma- ile ilgili kuralları dikkate alınmalıdır.

Adil yargılanma hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, 6.maddesi aynen şöyledir:

Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizal-ar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm -açık oturumda verilir; ancak demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selamet-ine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
Bir suç ile itham edilen herkes suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar- suçsuz sayılır.
Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sa-hip olmak;
Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin ya-rdımından yararlanabilmek;
İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağrılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;
Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdir-de bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak.

İstinaf konusu ile ilgili olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin madde 6 3(b) fıkrasıdır. Bu fıkraya göre, her sanığın savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma- hakkı vardır. Başka bir anlatımla, adil yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi ile güvence altına alınmıştır.

İstinaf Edene göre, sözleşmenin 6(3)(b) maddesi sözleşmenin 1.maddesi ile birlikte yorumlanmalıdır. Avrupa- İnsan Hakları Sözleşmesi KKTC hukukunun bir parçasıdır. Sözleşme yasa hükmünde olduğundan sözleşmenin ilgili maddesi uygulanmalı ve Sanığın savunması için gerekli olan, dava ile ilgili belgelerin tümü verilmelidir. Adil bir yargılanma yapılabilmesi için A-lt Mahkeme, sözleşmenin ilgili maddesini uygulamalı ve talep edilen belgelerin verilmesine emir vermelidir.

Ergin Ergül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Uygulaması, Yargı Yayınevi 2004 Ankara isimli eserinde adil yargılanma ile ilgili şu görüşlere yer -vermiştir:

6.maddenin 1.pargrafı hem hukuk hem de ceza alanına uygulanırken 2 ve 3.paragraflar sadece ceza alanına uygulanır.
(Sayfa 182)
.....................................................
..........................................
6.maddede -formüle edilmemiş prensiplerin en önemlisi yargılamanın taraflarından her birinin hakkını dile getirmede eşit şanslara sahip olması ve kimsenin rakibi karşısında önemli bir avantaja sahip olmaması fikrine dayanan silahların eşitliğidir. Bu ilke gereği, adi-l (hakkaniyete uygun) bir yargılama için, mahkeme önündeki süreçte taraflar arasında tam eşitlik olmalı ve bu eşitlik yargılama boyunca devam etmelidir. .........................................(Sayfa 187)...................................................-.....
Mahkeme, ceza yargılamasının çekişmeli usulde yapılmasını gerektiren temel hakkı da içeren silahların eşitliği ilkesinin daha geniş bir adil yargılanma kavramının sadece bir yönü olduğunu yineler. Bir ceza davasındaki çekişmeli dava hakkı hem iddia h-em de savunma taraflarına, diğer tarafın görüşü ve sunduğu kanıtlar hakkında bilgi sahibi olma ve yorumda bulunma fırsatı tanınması anlamına gelir.) ............................................(sayfa 188)
adil yargılanma hakkı, ilkesel olarak hukuk veya ce-za yargılamasının taraflarına sunulan tüm görüşler ve gösterilen tüm kanıtlar hakkında bilgi sahibi olma ve yorumda bulunma olanağının verilmesini amaçlamaktadır. (Sayfa 189)


Görüldüğü gibi; adil bir yargılanma için, yargılamanın taraflarından her biri,- hakkını dile getirmede eşit şanslara sahip olmalı,hiç kimse rakibi karşısında önemli bir avantaja sahip olmamalı, bir yargılama için mahkeme önündeki süreçte, taraflar arasında tam eşitlik sağlanmalı ve bu eşitlik yargılama boyunca devam etmelidir. Silahl-arın eşitliği olarak ifade edilen bu ilkeye göre, bir ceza yargılanmasında, duruşma sırasında, savunmaya, dava ile ilgili sunulan tüm görüşler ve gösterilen tüm kanıtlar hakkında bilgi sahibi olma hakkı ve olanağı verilmelidir.

Alt Mahkeme, tara-fların argümanlarını değerlendirdikten sonra, yapılan başvuruyu reddetmiştir.

Alt Mahkeme kararının ilgili kısmı aynen şöyledir:

"Bir mahkeme ancak kendisine yasal mevzuat gereğince verilen yetkileri kullanabilir. Yukarıda tespit ettiğim üzere Sanık avu-katlarının talep ettiği şekilde emir
vermeye muktedir ve bu Mahkeme üzerinde bağlayıcılığı bulunan bir mevzuat yoktur.
Bu noktadan hareketle Sanık avukatları tarafından yapılan talep kabul edilemez ve reddolunur."

Görüldüğü gibi; Alt Mahkeme, dava -dosyasında bulunan tüm evrakın verilmesine imkan veren yasal bir düzenleme olmadığını gerekçe gösterip, başvuruyu reddetmiştir.

Ceza yargılamalarındaki usulleri düzenleyen mevzuat, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'dır. Bu Yasa'da, bir ceza yargılama-sında, dava ile ilgili, iddia makamının elinde bulunan tüm bilgi ve belgelerin savunmaya verilmesini zorunlu kılan bir düzenleme yoktur.

İstinaf Eden, Ceza Usul Yasası'nda hangi evrakların verilmesi gerektiği konusunda bir düzenleme olmamakla birlikte, A-vrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin madde 6 3(b) fıkrası gereğince, dava ile ilgili talep edilen belgelerin verilmesi için alt mahkemenin takdir hakkı olduğunu, bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları olduğunu, tüm bunlar dikkate alınarak, bu -konuda emir verilebileceğini iddia etmektedir.

Aleyhine İstinaf Edilen ise , Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda, dava dosyasında bulunan belgelerin sanığa veya avukatına verilmesini zorunlu kılan bir düzenleme olmadığını, bu nedenle Alt Mahkemenin bu konuda e-mir verme yetkisi olmadığını iddia etmektedir.

Bu iddiaları dikkate alarak, ceza yargılaması ile ilgili yasal duruma kısaca değinmek isteriz.

Herhangi bir suçla itham edilen bir kişi, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'na göre; seri usulde veya seri olmayan- bir usulde yargılananabilmektedir.

Seri usulde olmayan bir yargılama, ilk soruşturma şeklinde başlatılmakta madde 92) ve 93. madde kurallarına göre yapılmaktadır. 94. madde kurallarına bağlı kalmak koşuluyla soruşturma tamamlandıktan sonra, mahkeme-, sanığın yargılanmasını emretmek için yeterli sebep bulunmadığı kanısına varması halinde, sanığın soruşturulmakta olan ilgili davadan serbest bırakılmasını emredebilmektedir.

Sunulan şahadet ışığında yargılanmasını gerektirecek şahadet sunulduğu kan-ısına varılması halinde ise, Sanığın, suçun işlendiği iddia edilen ilçede oturum yapan ağır ceza mahkemesinde yargılanmasına emir verilmektedir.

Sanık, yargılanmak için ağır ceza mahkemesine havale edildiğinde yargılanma ile ilgili ithamname, yazılı -ifadeler, sanığın beyanı, tanıkların teminat belgeleri, eğer varsa kefalet senetleri, belgesel delillerin birer sureti ağır ceza mahkemesine iletilir ve benzer suretler başsavcıya gönderilir. (madde 101)

Yargılamaya havale edilen kişiye de, talep etm-esi halinde duruşma öncesi yukarıda ifade edilenler verilir. (madde 102)

Görüldüğü gibi; ilk soruşturma, bir suçla itham edilen bir kişinin, sunulan şahadet ışığında yargılanmak üzere ağır ceza mahkemesine havale edilip edilmeyeceği konusunda yapılm-aktadır. Ağır ceza mahkemesine havale yapıldığında ise ilk soruşturmada sunulan şahadet ile belgesel delillerin birer suretleri hem iddia makamına, hem de savunmaya verilmektedir.

Fasıl 155 Ceza Usul Yasası, 27/92 sayılı Yasa ile tadil edilmiş ve baz-ı hallerde, ilk soruşturmasız ağır ceza mahkemesine havale yapılmasına olanak tanınmıştır. (madde.106A) Bu şekilde yapılan havale de ilk soruşturma ile ilgili kuralara tabi olduğundan, şahadet dinletilmemesine rağmen, sanık aleyhindeki ikamename ve ağır ce-za mahkemesinin oturumları sırasında dinletilmek istenen tanıkların verecekleri ifadeler ve ibraz edilmesi muhtemel belgelerin asıllarına uygun suretleri, başsavcılık tarafından sanık veya avukatına verilir.

Her iki usulde yapılan soruşturmada - şahadet sunulması ve belge ibraz edilmesinin amacı; sunulan şahadet ve belgeler ışığında, alt mahkemenin, bir suçla itham edilen bir sanığın, ilk nazarda yargılanmasını gerektirecek şahadetin bulunup bulunulmadığının tespitidir. Sanığın, yargılanmasını ge-rektirecek şahadetin var olması halinde ise, sanık yargılanmak üzere ağır ceza mahkemesine havale edilmektedir.

Bu nedenle, soruşturma sanık huzurunda yapıldığından ve soruşturma ile ilgili tüm hususlar mevzuat gereği kayda geçirildiğinden, duruşma ön-cesi, mahkeme mevzuatı gereği,
kayda geçen tüm bilgi ve belgeler sanığa veya avukatına verilmektedir. Ancak bu belgelerin verilmesine rağmen, sanık, aleyhindeki suçlamaları kabul etmeyecek olsa bile, duruşma yürürlükteki usul mevzuatı gereği yapılır.

- Seri usulde yapılan bir yargılamada ise, yukarıda izah edilen usulde bir soruşturma yapılmadığından, duruşmadan önce, dava dosyası ile ilgili şahadet, bilgi veya belgelerin sanığa veya avukatına verilmesi ile ilgili Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda bir dü-zenleme yoktur. Düzenleme olmadığı için dava dosyasında bulunan evraklar ve/veya ifadeler sanığa verilmemektedir.

KKTC'de Anglo Sakson hukuk sistemi uygulanmaktadır. Kara Avrupası ülkelerinde ise Continental hukuk sistemi uygulanmaktadır. Avrupa İ-nsan Hakları kararlarını incelediğimizde, genel prensipler yanında, Continental hukuk sistemine uygun görüşler belirtildiğini görürüz. Bu doğru bir yaklaşımdır ve orda ifade edilen prensipleri, hukuk sistemimizin usul hükümleri içinde değerlendirip sonuç ç-ıkarmalıyız.

Bu konuda, Anayasa Mahkemesi, 5/2003 (Dağıtım No.1/2005) sayılı davada, şu görüşlere yer vermiştir:

"Bu iki görüşten hangisini izlememizin daha doğru olacağını araştırıp inceledik. Ortaya çıkan görüş
ayrılığının Anglo Sakson hukuk sis-temi ile Kontinental
hukuk sistemi arasındaki farka dayandığı görüşündeyiz.
İki hukuk sisteminde yargıcın veya mahkemenin görevi ve fonksiyonu farklıdır. Anglo Sakson hukuk sistemine accusatorial (itham edici) sistem denir. Burada devlet olsun, tüzel -veya gerçek kişi olsun eşit düzeyde karşı karşıya gelen ve çatışan taraflar vardır. Taraflardan biri diğerini itham eder veya iddialarını öne sürer, diğer taraf da savunmasını yapar. Usul hukuku, tarafların mahkemede iddialarını nasıl tartışacağını düzen-ler. Taraflar, tanıklar dinleterek iddialarını kanıtlamak zorundadırlar. Yargıç iki tarafın tartışmasını izledikten sonra öne sürülen iddialar ve kanıtlar çerçevesinde kararını verir. Kontinental hukuk sistemine ise inquisitorial (araştırıcı) sistem den-ir. Bu sistemde yargıcın kendisinin araştırma ve gerçekleri bulma görevi vardır. Yargıç tarafların iddialarını dikkate almakla birlikte bu iddialarla bağlı değildir.

Anglo Sakson hukuk sisteminde davayı yürüten Davacıdır. Davacı yoksa veya davayı- yürütmeyi arzu etmiyorsa Mahkemenin kendiliğinden araştırma yapması ve bir karara varması mümkün değildir. Kontinental hukuk sisteminde ise tarafların rolü göreceli olarak daha azdır. Bu nedenle Davacı ortadan kalksa bile kamu yararı için mahkemenin dav-aya devam etmesi mümkündür. Aynı gerekçe ile Davacının davasını geri çekmesine de izin verilmeyebilir.

K.K.T.C.'de İngiliz usul yasalarını yani Anglo Sakson hukuk sistemini uygulamaktayız. Anayasa Mahkememiz, Anayasa hukuku açısından Türkiye hukuku-nu izlemekle birlikte usul hukuku ve prosedür açısından İngiliz hukukunu uygulamaya devam etmektedir."

Anayasa Mahkemesi 10/99 (Dağıtım No.6/99) saylı davada ise, şu görüşlere yer vermiştir:

"Bir suçun hukuka uygun bir şekilde işlendiğinin kanıtlanması v-e sanığın tüm savunma haklarından yararlanması çağdaş hukuk sistemlerinin özünü teşkil etmektedir. Çünkü bir suçun işlenmesi mutlaka suçu işleyenin mahkûmiyetini intaç ettirmez. O suçu işleyen kişinin suçluluğunun her türlü makul şüpheden ari olarak iddi-a makamınca kanıtlanması gerekir. Mahkûmiyet, ayrıca ya tanıklar veya sanığın bizzat kendisinin ikrarı veya yasaların öngördüğü sair biçimler ile gerçekleşebilir. Yargıç kendisine ibraz edilen ve sanığın suçluluğunu kanıtlayıcı şahadeti dikkate aldıktan -ve böyle bir şahadete her türlü makul şüpheden ari olarak itibar ettikten sonra sanığı mahkûm edebilir."


Yukarıdaki kararlardan da görüleceği üzere; KKTC'de Anglo Sakson hukuk sisteminin uygulanmakta olduğu vurgulanmış ve usul hükümlerinin Continen-tal Hukuk sisteminden farklı olduğu ifade edilmiştir.

Kabul ettiğimiz hukuk sistemine göre; iddia makamı, sanık aleyhindeki suçları makul şüphenin ötesinde ispat etmekle mükellef olduğuna göre, iddia makamı ispat külfetini yerine getirmek için sö-zlü veya belgesel şahadet sunmak zorundadır. Bu şahadet sanık huzurunda sunulmaktadır. Sanıktan gizlenen şahadet veya emare söz konusu olamaz. Savunma ise sözlü veya belgesel şahadet sunabileceği gibi, iddia makamının celbettiği tanıkları da istintak etme -hakkını haizdir.

Buna ilaveten, Fasıl 155 madde 74(2) altında, iddia makamı adına hazır bulunan savcının iddia makamının davasının özetini, sanık avukatının ise sanığın müdafaasının özetini sunma hakları vardır. Yargıtay/Ceza 68-69-70-71-72-73/2010 (D-.1/2012) sayfa 61'de vurgulandığı gibi bu hakkın kullanımı tarafların kendi istemlerine bağlıdır. Gerek iddia makamının davasının ve sanığın savunmasının özetleri, gerekse mahkemeye sunulan tüm şahadet ve emareler, tarafların huzurunda sunulmaktadır. Silah-lar eşitliği ceza sistemimizin kökeninde mevcuttur. Silahlar eşitliğinin bozulması ve adil yargılama hakkının ihlali, iddia makamı tarafından herhangi bir emare veya şahadetin sanıktan ve mahkemeden gizlenmesi halinde söz konusu olabilir. İddia makamının t-arafsız olması gerektiği ve sanık lehine ve aleyhine, bilgisinde olan tüm hususları mahkemenin huzuruna getirmesi gerektiği prensibi, böyle bir riski ortadan kaldırmaktadır.

Burada önemli olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kuralları çerçevesi-nde, duruşmanın adil bir şekilde yapılıp yapılmadığı, Sanığa, müdafaasını yapması için gerekli zaman ve kolaylığın gösterilip gösterilmediği, İddia Makamının iddiasını sunması için gerekli fırsatın verilip verilmediği
ve duruşma boyunca taraflar arasında -bir dengenin kurulup kurulmadığı; başka bir anlatımla, silahların eşitliği ilkesinin gözetilip gözetilmediğidir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, KKTC iç hukuku bakımından uygulanırlığı gereken bir yasa olduğuna göre, bir ceza yargılanmasında, adil bir- yargılanma yapılabilmesi için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin hükümleri dikkate alınmalı ve özellikle madde 6 3(b) fıkrası gereğince, sanığa savunmasını hazırlamak için gerekli zaman
ve kolaylıklar sağlanmalıdır.

Yukarıda ifade etmiş- olduğumuz görüşler çerçevesinde söylenenleri incelediğimizde ve ifade edilenleri kendi
hukuk sistemimiz içindeki usul kurallarını dikkate alarak değerlendirdiğimizde, seri olarak yapılan bir ceza davasının duruşmasında, duruşmadan önce, iddia makamının do-syasında bulunan tüm evrakın, adil yargılanma gereği sanığa veya avukatına verilmesi gerektiği hususunda bir sonuca varmak mümkün değildir.

Yukarıda ifade edilen prensipler bağlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlardan 8403/7-8 dava No.lu, Guy Jespers v.Belçika davasını örnek verebiliriz.

Kararın ilgili kısmı aynen şöyledir:
A.On Article 6(3)(b) of the Convention
-
55. Article 6(3) (b) states that everyone charged with a criminal offence has the right to have adequate time and facilities for the preparation of his defence. In the present application the problem is one of "facilities" not of "time"

As regards the in-terpretation of the term "facilities" the Commission notes firstly that in any criminal proceedings brought by a state authority, the prosecution has at its disposal, to back the accusation facilities deriving from its powers of investigation supported by- judicial and police machinery with considerable technical resources and means of coercion. It is, in order to establish equality, as far as possible, between the prosecution and the defence that national legislation in most countries entrusts the prelimin-ary investigation to a member of the judiciary or, if it entrusts the investigation to the Public Prosecutor's Department, instructs the letter to gather evidence in favour of the accused as well as evidence against him. It is also, and above all, to estab-lish that same equality that the "rights of the defence", of which Article 6 (3) of the Convention gives a non-exhaustive list, have been instituted. The Commission has already had occasion to point out that the so-called "equality of arms" principle could- be based not only on article 6(1) but also on Article 6(3), especially sub-paragraph (b) (Applications nos. 524/59 and 617/59, Ofner and Hopfinger, Report of the Commission, para 46: Applications nos. 596/59 and 789/60, Pataki and Dunshirn against Austria-, Report of the Commission, para 36)

56. In particular, the Commission takes the view that the "facilities" which everyone charged with a criminal offence should enjoy include the opportunity to acquaint himself, for the purposes of preparing his defence,- with the results of investigations carried out throughout the proceedings. Furthermore the Commission has already recognised that although a right of access to the prosecution file is not expressly guaranteed by the Convention such a right can be inferre-d from Article 6(3)(b) (see, by implication: Application no. 1816/63, Yearbook 7, p 205,211: Application no. 7412/76,Haase against the Federal Republic of Germany, Report of the Commission, paras 115-117, D R 11, p 78, 108). It matters little, moreover, by- whom and when the investigations are ordered or under whose authority they are carried out.. In view of the diversity of legal systems existing in the states parties to the Convention the Commission cannot restrict the scope of the term "facilities" to ac-ts carried out during certain specified phases of the proceedings, eg the preliminary investigation. Close scrutiny of the position of the Public Prosecutor's Department and of any obligations of impartiality imposed on it by national law would therefore b-e superfluous in the instant case. Any investigations it causes to be carried out in connection with criminal proceedings and the findings thereof consequently form part of the "facilities" within the meaning of Article 6(3)(b) of the Convention.

57. In t-he above- mentioned provision, the word "facilities" (French "facilités") is qualified by the adjective "adequate"(French "nécessaire" ). Despite the slight difference in meaning between the adjective in the French text and the one in the English text it i-s clear that the facilities which must be granted to the accused are restricted to those which assist or may assist him in the preparation of his defence.

58. In short, Article 6(3)(b) recognises the right of the accused to have at his disposal, for the p-urposes of exonerating himself or of obtaining a reduction in his sentence, all relevant elements that have been or could be collected by the competent authorities. The commission considers that, if the element in question is a document, access to that doc-ument is a necessary "facility" (facilite necessaire") if, as in the present case, it concerns acts of which the defendant is accused, the credibility of testimony, etc.
-
Kararın Türkçe tercümesi aynen şöyledir.

Konvansiyonun 6(3) (b) maddesi hakkında

55.Madde 6(3) (b)altında bir suç ile itham edilen bir kişiye savunmasını hazırlaması için yeterli zaman ve fırsat verilmelidir. Bu müracaatta söz konusu olan "fırsattır-", "zaman" değil.

Fırsat sözünün tefsiri ile ilgili Komisyon, bir ceza davasında iddia makamının ithamı desteklemek için elinde soruşturma yetkileri kapasamında polisin teknik kaynakları ve zorlama yöntemlerinden gelen olanakları vardır.İddia makamı ve s-avunma arasında eşitliği sağlamak için bir çok ülkedeki mevzuat ilk tahkikatı yapan merciiye zanlının lehine ve aleyhine şahadet toplamasına direktif verir. Bu eşitliği sağlamak için madde 6(3)'de savunmanın hakları ile ilgili genişletilebilen bir liste ye-r alır. Geçmişte Komisyon silahlar eşitliği prensibinin bir tek madde 6(1)'e değil madde 6(3), bilhassa madde 6(3)(b)'e dayandığının ifade etmiştir. (Başvuru 524/59 ve 617/59, Ofner ve Hopfinger, paragraf 46, Başvuru 596/59 ve 789/60 Pantaki ve Dunshirn v -Avusturya, para 36).

56.Bilhassa komisyon "fırsatlar" kelimesini, bir suç ile itham edilen bir kişinin savunmasını hazırlaması için kendisine soruşturmanın her safhasındaki araştırmaların neticelerinden haberdar olma ve bilgisine getirilme hakkını da içe-rdiğine karar vermiştir.Komisyon daha önceden kabul etmiştir ki iddia makamının dosyasına ulaşma hakkını konvansiyon tanımamakla beraber, böyle bir hak madde de 6(3)(b)'den çıkar. (Bak: Başvuru 1816/63, Yearbook 7 sayfa 205, 211 Başvuru 7412/76 Haase v Alm-anya para 115-117, DR 11, sayfa 78-108) Araştırmaların kimin emri ile veya kimin himayesinde yapıldığı önemli değil.Konvansiyona üye ülkelerin mevzuatlarındaki farklılıklar nedeniyle komisyon "fırsatlar" sözünün kapsamını soruşturmanın belirli safhaları il-e sınırlanamaz. Bu nedenle iddia makamının konumu veya yerel mevzuatın iddia makamına yüklediği tarafsız olma yükümlülüğünün incelenmesine gerek yoktur. Bir ceza davası ile ilgili yapılan işlemler ve bunun neticelerinin tümü madde 6(3)(b) altında "fırsatla-ra" dahil olmalıdır.

57.Savunmaya sunulması gerekli fırsatlar savunmanın müdafaasını hazırlamak için yardımcı olacak veya olabilecek hususlar ile sınırlıdır.

58.Kısaca madde 6(3)(b) sanığın, beraat etmek veya cezasını hafifletmek için ilgili tüm yetkilil-er tarafından toplanan veya toplanabilen tüm unsurların elinin altında olmasını sağlar. Komisyon eğer unsur bir evrak ise, o evrağa ulaşım gerekli bir "fırsattır" ve eğer bu davada olduğu gibi sanığın itham olduğu bir hareketi veya şahadetin güvenirliliğin-i v.b. ilgilendirirse, .....


Başka davalardan ise şu örneği verebiliriz:

De Haes ve Gıjels Belçika davasında (24.2.1977)adil duruşma hakkını içinde silahların eşitliği ilkesi olarak ; bir davaya taraf olan .......................................-................karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantaj konumunda bırakmayacak şartlarda iddialarını Mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmesi ve taraflar arasında adil bir denge kurulması olarak ifade edilmiştir.

-
Daha önce vurguladığımız gibi, yukarıda ifade edilen görüşler, KKTC'de uygulanan usul hükümleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda seri olan bir usulde yapılan yargılamada, dava ile ilgili iddia makamının dosyasında b-ulunan bütün evrakın sanığa veya avukatına verileceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak duruşmalar sanık huzurunda ve açık oturum şeklinde yapılmaktadır.

İngiliz hukuk sistemi usulleri gereği, iddia makamı
bir sanık aleyhindeki suçlamaları- makul şüphenin ötesinde ispat etmekle mükellef olduğu için sözlü veya belgesel şahadet sunmak zorundadır. Sanık da aynı şekilde şahadet sunabilmekte ve iddia makamının tanıklarını sorgulayabilmektedir. İddia makamı da sanık tanıklarını sorgulamaya tabi t-utabilmektedir.

Duruşma sırasında mahkeme taraflara eşit mesafe içinde olmalı ve iddia makamına davasını gerektiği gibi yürütmek
için fırsat tanınırken, savunma tarafına da savunmasını
yapmak için gerekli olanaklar tanınmalıdır. Başka bir anlatıml-a, silahların eşitliği ilkesi gözetilerek
duruşma yapılıp, sonlandırılmalıdır.

İstinaf Edenin ileri sürdüğü gibi, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda olmamasına karşın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin madde 6 3(b) fıkrasında ifadesini bulan sanı-ğa gereken kolaylıkların gösterilmesi ilkesini, dava dosyasında bulunan tüm belgelerin duruşma öncesi sanığa veya avukatına verilmesi şeklinde yorumlamak ve uygulamak adil yargılama maksatları için zorunluluk yaratmaz. Aksi takdirde savunma, iddia makamı k-arşısında daha avantajlı olacağından, adil yargılanma ilkeleri de ihlal edilmiş olacaktır. Ancak iddia makamı da adil yargılanma ilkelerini dikkate alarak sanık lehine ve aleyhine tasarrufunda olan tüm sözlü veya belgesel şahadeti mahkemeye sunmalıdır.

- Burda esas olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi kuralları uyarınca ve yürürlükteki mevzuatımız
gereğince bir yargılama yapılıp yapılmadığıdır. Alt Mahkemenin huzurunda adil yargılanma olup olmadığı konusunda ihtilaf çıkması halinde ko-nu, İstinaf Mahkemesi huzurunda ele alınmalıdır.

Yukarıda izah edilenler ışığında, Alt Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hükümlerinin dikkate alınamayacağı konusundaki görüşünde hatalı olmakla birlikte, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası altında -seri yargılamada duruşmadan önce iddia makamının tasarrufunda olan dava ile ilgili tüm evrağın savunmaya verilmesini gerektirecek mevzuat olmadığı konusundaki bulgusu, gerek Fasıl 155'de gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altında böyle bir uygulama bu-lunmadığından doğru olmuştur. Bu nedenle Bidayet Mahkemesi savunmanın yaptığı müracaatı reddetmekle hata yapmamıştır.

Yukarıdaki nedenlerle, İstinaf Eden istinafında başarılı olmadığı için istinafı iptal edilir.




Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu - Mehmet Türker
Yargıç Yargıç Yargıç


19 Haziran, 2013












23






Full & Egal Universal Law Academy