Yargıtay Ceza Dairesi Numara 42,40-41-46-47-48/2008 Dava No 1/2015 Karar Tarihi 14.01.2015
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 42,40-41-46-47-48/2008 Dava No 1/2015 Karar Tarihi 14.01.2015
Numara: 42,40-41-46-47-48/2008
Dava No: 1/2015
Taraflar: Osman Bayır ve diğerleri ile KKTC Başsavcısı
Konu: Mahkumiyet ve ceza aleyhine istinaf - Adam kaçırma, yaralama, öldürmeve taammüd suçları- İspat külfeti - Ceza davalarında suçun sanık tarafından işlendiğinin şüpheden ari olarak ispatlanması gereği - İspat külfetinin iddia makamında olması -Suç ortağı -Ortak amaç- Suç ortağının sorumluluğu- Şahadet- Suç ortağının şahadeti - Teyit edici şahadet- Suç ortağının şahadetinin teyit edilmesi gereği. Yargıtayın hapislik cezalarını artırması ve Sanıkları taammüden adam öldürme suçundan beraat ettirmesi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 14.01.2015

-D. 1/2015 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 42/2008-40,41,46,47,48/2008
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti : Ahmet Kalkan,Emine Dizdarlı,Gülden Çiftçioğlu

Yargıt-ay/Ceza 42/2008
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: Osman Bayır, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.1)
ile -
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(-Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.
İstinaf eden namına : Şahsen.
Aleyhine istinaf edilen namına: Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil.

--------------

Yargıtay/Ceza 40/2008
(L-efkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: Ferhat Dursun, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.2)
- ile -

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı İkame E-den)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Avukat Levent Kızılduman.
Aleyhine istinaf edilen namına : Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil.

--------------

Yargıtay/Ceza 41/2008
- (Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: Yusuf Teker, Merkezi Cezaevi- Lefkoşa
(Sanık No.3)
- ile -

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
-(Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Avukat Hazal Hacımulla.
Aleyhine istinaf edilen namına : Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil.

--------------

Yargıtay/Ceza 46/2008
- (Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)
- ile -

Aleyhine istinaf edilen: Osman Bayır, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
- (Sanık No.1)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil
Aleyhine istinaf edilen namına : Osman Bayır (Sanık No.1) şahsen.

-----------------

Yargıtay/Ceza 47/2008
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa.
(Davayı İkame Eden)
- ile -

Aleyhine istinaf e-dilen: Ferhat Dursun, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık No.2)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil.
Aleyhine istinaf edilen namın-a : Avukat Levent Kızılduman.

----------------

Yargıtay/Ceza 48/2008
(Lefkoşa Ağır Ceza No: 4052/2007)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)
- - ile -

Aleyhine istinaf edilen: Yusuf Teker, Merkezi Cezaevi - Lefkoşa
(Sanık 3)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil.
Aleyhine istinaf edilen nam-ına : Avukat Hazal Hacımulla.


Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Türker, Kıdemli Yargıç Ömer Güran ve Yargıç Şerife Katip Kır'ın 4052/2007 sayılı davada, 16.4.2008 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık No.1,No.2,No.3 ve Başsavcılık tarafından ya-pılan istinaflardır.


----------------

H Ü K Ü M

Huzurumuzdaki birleştirilmiş istinaf, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 4052/2007 sayılı davada, 16.4.2008 tarihinde vermiş olduğu hükmünden yapılmıştır.

Sanıklar aleyhine İddia Makamı tarafında-n, 9 dava getirilmiştir.

Sanıklar aleyhlerindeki iddianame tahtında:

1. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26, 31(1)(b)(2)(3) ile 3/62 ve 22/89 sayılı Yasalar ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3)20,21,203 ve 204. maddelerine aykırı, -22.02.2007 tarihinde Dikelya İngiliz Üsler Bölgesi ile Haspolat-Taşkent köyü arasında Lefkoşa'da, taammüden, Ahmet Kafkas'ın n/d Mesut Ahmet Kafkas'ın başına çekiç ile vurmak, vücudunun muhtelif yerlerine bıçak sokmak ve EC 647 plakalı Toyota marka aracın -içerisinde mazot dökerek yakmak suretiyle, mezkûr şahsın ölümüne sebep olmak,

2. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)(b)(2)(3) ile 3/1962 ve 22/1989 sayılı Yasalar ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3),20,21 ve 205(1)(3) maddeler-ine aykırı I. davanın tafsilatında belirtilen tarih ve yerde, Ahmet Kafkas n/d Mesut Ahmet Kafkas'ı başına çekiç ile vurarak, vücudunun muhtelif yerlerine bıçak sokup, ellerini ve ayaklarını bağlayıp EC 647 ile DJ 817 plakalı araçlarda taşıyıp, EC 647 plak-alı Toyota marka aracın önce bagaj kısmına sonra ön ve arka koltuğun arasına koyup araç içerisinde mazot dökerek yakmak suretiyle mezkur şahsı öldürmek,


3. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)
(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,5(3-)20,21 ve 228(a) maddelerine aykırı, suçun tafsilatında belirtildiği şekilde ağır surette yaralamak,

4. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)
(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,5(3),20,
21,282 ve 283. maddelerine aykırı, suçun tafsila-tında belirtildiği şekilde silahlı soygun yapmak,

5. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)
(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3),20,21,247 ve 250. maddelerine aykırı, suçun tafsilatında belirtildiği şekilde zorla insan kaçırmak,

6. -dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3)20,21 ve 234(a) maddelerine aykırı, suçun tafsilatındaki gibi yaralamak,

7. dava, 22/1989 sayılı Yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,21 ve 324(1-) maddelerine aykırı, suçun tafsilatında belirtildiği şekilde kasti hasar yapmak,

8. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)
(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3)20,21,82(2),84 ve 85. maddelerine aykırı suçun tafsilatındaki gibi sivri -uçlu bıçak taşımak,

9. dava, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 26,31(1)
(b)(2)(3) ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,5(3),20,21 maddeleri ile Fasıl 159 Tecavüzi Silahlar Yasası'nın 2 ve 3(1)(2) maddelerine aykırı, suçun tafsilatındaki gibi tecavüzi alet t-aşımak suçları ile itham edildiler.

Sanıklar itham edildiklerinde sırasıyla;

Sanık No.1, aleyhine getirilen 1. davayı kabul etmedi, 2,3,4,5,6,7,8 ve 9. davaları kabul etti.

Sanık No.2, aleyhine getirilen 5. ve 7. davaları kabul etti, 1,2,3,4,6,8 v-e 9. davaları kabul etmedi.

Sanık No.3 aleyhine getirilen davaların hiçbirini kabul etmedi.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, yapılan yargılama sonucunda, Sanık No.1 ve No.2'yi aleyhlerindeki tüm davalardan suçlu bularak mahkum etti; Sanık 3'ü ise, aleyhi-ndeki 1,2,5 ve 7. davalardan suçlu bularak mahkum etti, aleyhindeki 3,4,6,8 ve 9. davalardan beraat ettirdi.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin oy birliği ile aldığı mahkumiyet kararından sonra, ceza takdirinde iki karar okunmuştur.

Çoğunluk kararında, San-ıklar No.1 ve No.2 mahkum oldukları;
davadan 20 yıl,
davadan 7 yıl,
davadan 7 yıl,
davadan 3 yıl,
davadan 2 yıl,
8.davadan 1 yıl süreyle hapislik cezasına,

Sanık No.3 mahkum olduğu,
davadan 17 yıl,
davadan 2 yıl,
7. davadan 1 yıl süreyle hapislik- cezasına çarptırılarak,
cezaların birlikte çekilmesine karar verildi.

Her iki kararda, Sanık No.1, No.2 ve No.3'ün mahkum edildikleri 3. davadan ve Sanık No.1 ve No.2'nin mahkum edildiği 6. ve 9. davalardan mahkumiyet kaydedildi, ceza verilmedi.


C-eza ile ilgili azınlık kararını okuyan Yargıç, Sanıkları 1. davadan ömür boyu hapis cezasına, 3. davadan Sanık No.1 ve No.2'ye 10'ar yıl hapis, 4. davadan Sanık No.1 ve No.2'ye 10'ar yıl hapis, 5. davadan Sanık No.1,No.2 ve No.3'e 5'şer yıl hapis,6. davada-n Sanık No.1 ve No.2'ye 1'er yıl hapis, 7. davadan Sanık No.1,No.2 ve No.3'e 2'şer yıl hapis, 8. davadan Sanık No.1 ve No.2'ye 1'er yıl hapis, 9. davadan Sanık No.1 ve No.2'ye 1'er yıl hapis cezası takdir ettiğini belirtmiştir.

Sanık No.1, 1. davadan ve-rilen mahkumiyet ve cezaya, Sanık No.2, kabul etmediği suçlardan verilen mahkumiyet ve cezalara, Sanık No.3 mahkum edildiği davalardan verilen mahkumiyet ve cezalara karşı istinaf dosyalamıştır.

İddia Makamı Sanık No.3'e verilen beraat ve tüm Sanıklara v-erilen cezalara karşı istinaf dosyalamıştır.


İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularına göre, dava ile ilgili olgular özetle şöyledir:

22.2.2007 tarihinde, Sanık No.1 babasına ait Mercedes marka araç, No.2 ve No.3 ise, -DJ 817 plakalı Van tipinde bir araç ile Beyarmudu Ana Giriş Kapısına gelirler. Sanık No.1, Beyarmudu Kara Giriş Kapısında, Pile'ye makiniste gitmek istediklerini söyler, ancak geçişine izin verilmez.

Güney'den dalgıç alacaklarını bildiğini söyleyen Sanı-k
No.3, Pile'ye geçişe izin verilmemesi üzerine Van aracı alıp köye döner. Sanıklar No.1 ve No.2 başka bir yerden, Dikelya Üsler Bölgesine gizlice geçerler. Sanıklar No.1 ve No.2, Dikelya Üsler Bölgesinde, maktul Mesut Ahmet Kafkas ile telefoniyen irtibat- kurarak, buluşmayı sağlar ve hep birlikte orada bulunan Rumlara ait bir patates ambarına giderler. Sanık No.2 tuvalete gitmek için aralarından ayrılır ve patates ambarında bulduğu bıçağı (Emare No.58) alır ve Sanık No.1'e gösterir. Daha sonra maktul Mesut- Ahmet Kafkas'a ait EC 647 plakalı araç ile hep birlikte ambardan ayrılırlar. Oradan ayrıldıktan sonra Sanık No.1 ve No.2 birlikte hareket ederek, istedikleri yola gitmeyen, kaçmaya çalışan ve direnç gösteren maktulü, Sanık No.2'nin patates ambarlarından a-ldığı bıçak ve maktulün aracından temin ettikleri (Emare No.59) çekiçle yaralayıp etkisiz hale getirirler. Sanık No.1 ve No.2 maktulü yaraladıktan sonra, ellerini bağlayarak, maktulü EC 647 plakalı Toyota marka aracı ile kaçırırlar.

Sanık No.1 ve No.2, -maktulü kaçırdıkları Üsler Bölgesinde, maktulü bıçak ve çekiçle yaraladıktan sonra, cebindeki 4. davanın tafsilatında belirtilen para ve çekleri sirkat ederler.

Daha sonra, Sanık No.2, Sanık No.3'e telefon eder ve Sanık No.1 ve No.2'nin Dikelya Üsler Bö-lgesinden KKTC topraklarına geçtikleri yere gelmesini ondan ister. Sanık No.3, Sanık No.2'ye ait DJ 817 plakalı Van araç ile Çayırova - Güvercinlik arası olarak tarif edilen yere gider.

Sanık No.3, buluştukları yerde, Sanık No.1 ve No.2 ile maktulü, mak-tule ait aracın içerisinde kafası, elleri kanlı ve elleri bağlı vaziyette görür. Sanık No.3'e diğer Sanıklar tarafından herhangi bir zorlama ve tehdit olmadan, hep birlikte, maktulü, elleri bağlı vaziyette, kendi aracından Van araca aktarırlar. Bu aktarmad-an sonra, Sanık No.2, maktulün EC 647 plakalı arabasını kullanarak, Korkuteli köyündeki markete gider. Sanık No.1 ve No.3 Van aracın bulunduğu mahalde yalnız kalır. Sanık No.3, Sanık No.1'in elinde bıçak, tabanca veya başka tecavüzi alet bulunmadığı halde,- 3,5 km mesafede bulunan Korkuteli köyüne kaçmaz, orda kalır. Sanık No.2 daha sonra Sanık No.1 ve No.3'ün bulundukları yere gelir ve maktulü Van araçta elleri ve ayakları bağlı vaziyette Alevkayası'na götürmeyi kararlaştırırlar. Maktul kendi aracından Van -araca aktarıldığında yaralı ve sağdır.

Sanık No.1, maktule ait EC 647 plakalı araç ile önde, Sanık No.2, yanında Sanık No.3, aracın arkasında maktul olduğu halde DJ 817 plakalı Van araç ile Alevkayası'na, I. Zirve olarak adlandırılan yere giderler.

L-efkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularına göre Sanıklar, maktulü fidye amaçlı kaçırdılar; kaçırma fiilini maktulü öldürmek niyetiyle gerçekleştirmediler.

Sanıklar, Alevkayası I. Zirvede, yaralı ve sağ olan maktulü arabası ile birlikte yakarak öldürmeye -karar verirler ve bu niyetlerini uygulamaya koyarlar.

Sanık No.2 ve No.3, maktulün EC 647 plakalı aracı ile Çatalköye giderek, bir petrol istasyonundan bidonla mazot alırlar ve tekrar I. Zirveye gelirler. I. Zirvede konuşan Sanıklar, Alevkayası piknik a-lanında buluşmaya karar verirler. Önce Sanık No.2 ve No.3 maktule ait EC 647 plakalı araçla içinde mazot bidonu olduğu halde, piknik alanına gider. Sanık No.1, bir müddet sonra içerisinde maktulün de olduğu
DJ 817 plakalı Van araçla piknik alanına gelir v-e buluşurlar.

Sanıklar piknik alanında maktulü Van araçtan alıp, kendine ait EC 647 plakalı aracına aktarırlar ve yola çıkarlar. Sanıklar, Mağusa anayolunda, çemberden sonra, Van aracın en son bozulduğu yerde bir araya gelirler, burada maktulü ve arabası-nı nerede yakarak öldüreceklerini kararlaştırırlar.

Sanık No.1 ve No.2, çemberde maktulün aracını ve maktulü alarak Taşkent'e giderler. Sanık No.3 ise çemberde Van aracın yanında kalır. Sanık No.3, Sanık No.1'in söylemi ile araçtaki bıçağı atar, daha so-nra Van aracın arkasındaki tahtalarda bulunan maktulün kanını havlu ile siler.

Sanıkların maktulü ve aracını yakmaya karar verdikleri Alevkayası I. Zirveden, piknik alanında buluştukları yere, piknik alanından aracın ve maktulün yakıldığı ana kadar kısa- sayılmayacak bir süre geçmesine rağmen, Sanıklar niyetlerinden vazgeçmez ve Sanık No.1 ve No.2 henüz sağ olan maktulü, Taşkent'te aracın bulunduğu yerde, aracı ile birlikte, üzerlerine mazot dökerek yakarlar.

Maktul, 22.2.2007 tarihinde, yakma fiiline -bağlı olarak aldığı 4. derece yanık neticesinde ölür.

Çemberde bozuk olan Van araçta olan Sanık No.3, kardeşi Necip Teker'i arayıp aracı ile gelmesini ister. Sanık No.3, kardeşi geldikten sonra, kardeşine ait BY 629 plakalı araç ile kardeşini Flamingo- Gece Kulübüne bırakarak, bir işi olduğunu söyler ve Sanık No.1 ve No.2'yi almak için Taşkent'e gider.

Sanık No.3, Sanık No.1 ve No.2'yi aldıktan sonra, BY 629 plakalı araçla önce yemek yemeye Lefkoşa'ya giderler. Dönüşte Sanık No.3, maktule ait aracın -anahtarlarını atar, daha sonra maktule ait cep telefonunu (Emare No.43) evinde gömerek, pilini de babutsaların altına atarak saklar.

Maktulün yanmış cesedi ve EC 647 plakalı araç, 18.3.2007 tarihinde Taşkent'te bulunur.


İSTİNAF SEBEPLERİ:

Sanıklar- ile ilgili başlangıçta belirttiğimiz hüküm verildikten sonra;

İlk önce Sanık No.2, 21.4.2008 tarihinde, 40/2008 sayılı istinafı şahsen dosyalayarak mahkûmiyet ve cezayı istinaf etti.

Sanık No.2 istinafı şahsen dosyalamasına rağmen, başlangıçta, Biday-etteki Avukatı ile bir süre devam etti, daha sonra Avukatı davadan çekildi, 7.6.2013 tarihli oturumda, Sanık No.2'nin yeni Avukatı hazır bulundu.

Sanık No.2 Avukatı, 3.4.2014 tarihinde, (67) ek istinaf sebebi dosyaladı.

Sanık No.2 Avukatı, hitabında, -tüm istinaf sebeplerini (5) başlık altında ele alacağını belirterek, bu başlıkları şöyle izah etmiştir:

Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.2'yi aleyhindeki 1,2,3,4,6 ve 9. davalardan suçlu bulup mahkum etmesi temelinde,

Muhterem Bidayet Mahkemesi-nin, maktulün başka kişilerce öldürülmüş olup olmaması ihtimali ile ilgili bulguları hatalıdır (13-18 ve 25. istinaf sebepleri).
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, maktulü Sanık No.1'in veya başka kişilerin öldürmüş olup olmayacağı ihtimaline ilişkin bulguları- hatalıdır (19-24 ve 32. istinaf sebepleri).
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, ölü sertliği, I. Zirvede maktulün sağ olduğu ve sürelerle ilgili bulguları hatalıdır (26-29,33-35,36-40,30-31'e kadar olan istinaf sebepleri).
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, taammü-de ilişkin bulguları hatalıdır (41-58'e 8. istinaf sebepleri).
-Muhterem Bidayet Mahkemesinin, cezaya ilişkin bulguları hatalıdır (59-67'e kadar istinaf sebepleri).-
-
21.4.2008 tarihinde, Sanık No.3, 41/2008 sayılı istinaf ihbarnamesini şahsen dosyalayarak, aleyhindeki mahkumiyet ve ceza kararlarına karşı istinaf etti.

Başlangıçta, Sanık No.3'ün Bidayetteki Avukatı, Sanık No.3 adına bulundu, 7.5.2010 tarihinde, Sanık- No.3'ün Avukatının davadan geri çekilmesine izin verildi. Daha sonra Sanık No.3 bakımından dört defa avukat değişikliği gerçekleştikten sonra, bu istinafı yürüten Avukatı davayı sürdürmek üzere tayin edildi.

Sanık No.3 Avukatı, 22.9.2014 tarihinde, (117)- ek istinaf sebebi dosyalamıştır.

Sanık No.3 Avukatı, istinaftaki hitabında, 117 adet gerekçeli istinaf sebebini, 8 başlık altında inceleyeceğini beyan etti.

Sanık No.3 Avukatı, Muhterem Bidayet Mahkemesinin Sanık No.3'ün mahkumiyeti ve aleyhine takdir- ettiği cezanın hatalı olduğu temelinde:

Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün kaçma ihtimali olduğu halde kaçmayıp, herhangi bir tehdit altında olmadan, Sanık No.1 ve No.2 ile buluştuğu ve keza herhangi bir tehdit ve zorlama olsa bile kaçma imkân-ı olduğu halde kaçmadığı ve kaçırma fiiline iştirak ettiğine ilişkin bulguları ve 5. davadan yani zorla adam kaçırma davasından mahkum edilmesi hatalıdır (1-14).
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.1'in I.Zirvede başka kişilerle konuşmadığı, keza Sanık- No.2 ve Sanık No.3'ün olayda başka kişilerin olduğu yönündeki iddialarının gerçek olmadığı ve müteveffanın ölümünde başka kişilerin bulunmadığı ile ilgili bulguları hatalıdır(15-31).
-3. Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün iddiası
olan Sanık No.1'in I. Zirvede maktulü öldürmediği ve
yine emare iplerin maktulün boğulmasında Sanık No.1
veya başka kişiler tarafından kullanılmış olabileceği
şüphesini yaratacak ş-ahadet olmadığı ile ilgili
bulguları hatalıdır (32-46).

4. Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.2 ve No.3'ün iddiası olan maktulün I. Zirvede Sanık No.1 tarafından getirildiğinde ölü olmadığı, maktulde ölü sertliği oluşamayacağı, I.Zirveden benzin- alımı ve piknik alanında Sanıkların buluştuğu ana kadar yapmış olduğu süre tespitleri ile ilgili bulguları ve maktulün Taşkent'te emare araç içerisinde yakıldığı zaman sağ olduğu ve maktulün ölümünün 4. derece yanıklardan meydana geldiğine ilişkin bulgula-rı hatalıdır(47-69).

5. Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün maktulü EC 647 plakalı araç içerisinde Sanık No.1 ve Sanık No.2'nin mazot döküp yakmalarından önce, I. Zirvede öldürmeye niyet ettikleri ve arabayı yakmayı her üç Sanığın da I. Zirvede k-arar verdikleri ve keza işbu hususun Sanık No.3 tarafından öğrenildiği ve yine Sanıkların maktulü öldürme niyetlerinin devam ettiği ve çemberde bu niyetlerini icra için maktulü nerede yakacaklarına karar verdiklerine ilişkin bulguları hatalıdır(70-81).

6.- Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün öldürme fiilinin ika edilmesinden sorumlu olduğu ve birçok kez kaçma fırsatı olduğu halde kaçmadığı ve suçlara iştirak ettiği, Sanık No.3'ün de öldürme niyetinin maktulü öldürme fiilinin gerçekleştiği saate ka-dar devam ettiği yönündeki bulguları hatalıdır (82-92).

7. Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanıkların öldürmeye karar verdikleri I. Zirveden yakma anına kadar yeterli bir süre geçtiği halde Sanıkların niyetlerinden vazgeçmeyip öldürme fiilini icra ettikler-i ve Sanık No.3'ün I. dava olan taammüden adam öldürme, 2. dava olan adam öldürme ve yakma fiiline iştirak etmesi ve 7. dava olan kasti hasar suçlarından mahkum etmesi ile ilgili tüm bulguları hatalıdır. Bidayet Mahkemesi, Sanık No.3 lehine doğan makûl şüp-heden, Sanık No.3'ü yararlandırmamakla hata etmiştir (93-110).

8. Muhterem Bidayet Mahkemesi tarafından Sanık No.3'e verilen hapislik cezası alenen fahiştir (110-117).

Sanık No.1 ise, 25.4.2008 tarihinde, o zamanki Avukatı vasıtasıyla, 42/2008 sayılı is-tinaf ihbarnamesini dosyalayarak, kabul etmediği I. dava olan taammüden adam öldürme suçundan mahkum etmek ve fahiş ceza vermekle Muhterem Bidayet Mahkemesinin hata ettiğini ileri sürmüştür.

İstinaf duruşmasında Avukatsız bulunan ve ısrarla kendisine av-ukat tayin edilmesini istemeyen Sanık No.1'in, istinaf ihbarnamesinde belirtilen 5 istinaf sebebini, iki başlık altında toplamak mümkündür:

Muhterem Bidayet Mahkemesi, huzurunda Sanık No.1'in maktulü öldürmek istediği, öldürmek kasıt ve niyetiyle hareket -edip öldürmeyi tasarladığı ve bir plan kurduğu, plan ile öldürme fiili arasında nedensel bir bağ olduğu, öldürme fiilinin neşet ettiği andan öldürme anına kadar geçen sürenin bu niyetleri üzerinde düşünebilecek ve dilediği takdirde bundan vazgeçmesine yete-rli olacak bir süre olduğu, buna rağmen vazgeçmeyip öldürme fiilini icra ettiği yönünde hiçbir direkt ve/veya çevre şahadet mevcut olmamasına, ve/veya İddia Makamının taammüden katillik suçu unsurlarını makul şüpheden ari olarak kanıtlayamamasına rağmen, S-anık No.1'i taammüden katillik suçundan mahkum etmekle hata etti.
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.1'e tayin ettiği cezalar aşikar surette fahiştir.

İddia Makamı, 30.4.2008 tarihinde, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı aşağıda sırasıyla- belirteceğimiz istinafları dosyalamıştır.

İddia Makamı, Sanık No.1'e verilen cezaların az olduğuna dair, 46/2008 sayılı istinafı dosyalamıştır. İstinaf ihbarnamesinde 10 istinaf sebebi ileri sürülmesine rağmen, tüm istinaf sebeplerini tek başlık altınd-a inceleyebiliriz. Buna göre:
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.1'e oy çokluğu ile takdir ettiği cezalar aşikar surette azdır.

İddia Makamı, Sanık No.2 ile ilgili 47/2008 sayılı istinaf ihbarnamesini dosyalamıştır.

İddia Makamı başlangıçta 10 istin-af sebebi ileri sürerek, Sanık No.2'ye verilen cezanın aşikar surette az olduğu ve yükseltilmesi gerektiğini ileri sürdükten sonra, 2 adet ek istinaf sebebi sunmuştur.

İddia Makamının Sanık No.2 ile ilgili istinaf sebeplerini, 2 başlık altında incelemek m-ümkündür:

Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.2'ye oy
çokluğu ile takdir ettiği cezalar aşikar surette azdır.
Muhterem Bidayet Mahkemesinin huzurundaki meselede, suç ortağı konumunda bulunan Sanık No.1 Osman Bayır'ın, Mahkemedeki yeminli şah-adetinde, Aleyhine İstinaf Edilen Sanık No.2 aleyhinde ve/veya Sanık No.2'yi suçlayıcı şahadeti konusunda kendini ikaz etme zorunluluğu ve teyit edici şahadet aranması gerektiği konusundaki karar ve/veya bulgusu hatalıdır.

İddia Makamı, Sanık No.3 ile il-gili, 48/2008 sayılı istinaf ihbarnamesini dosyalamıştır.

İddia Makamının Sanık No.3 aleyhine dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde, daha sonra dosyalanan ek istinaf sebepleri ile birlikte toplam 15 istinaf sebebi mevcuttur. Bu istinaf sebeplerini 3 başlık -altında incelemek mümkündür. Buna göre:

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Sanık No.3'ü, aleyhindeki 3,4,6,8 ve 9. davalardan beraat ettirmekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'e, mahkum ettiği davalardan oy çokluğu ile takdir ettiği ceza-lar aşikâr surette azdır.
Muhterem Bidayet Mahkemesinin huzurundaki meselede, suç ortağı konumunda bulunan Sanık No.1 Osman Bayır'ın, Mahkemedeki yeminli şahadetinde, Aleyhine İstinaf Edilen Sanık No.3 aleyhinde ve/veya Sanık No.3'ü suçlayıcı şahadeti konu-sunda kendi kendini ikaz etme zorunluluğu ve teyit edici şahadet aranması gerektiği konusundaki karar ve/veya bulgusu hatalıdır.

Yukarıda, tüm İstinaf Edenlerin tanzim ettiği başlıklara göre açıkladığımız istinaf sebeplerinin, 2 temel başlıktan ibaret old-uğu görülmektedir. Tüm istinaf sebeplerini, bu 2 temel başlık altında inceleyip değerlendireceğiz.

I. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, huzurundaki tüm şahadet
ve delilleri değerlendirdikten sonra, Sanık No.1'in 1.
davadan, Sanık No.2'nin tüm dava-lardan ve Sanık No.3'ün
1,2,5 ve 7. davalardan verdiği mahkumiyet ve Sanık No.3
ile ilgili 3,4,6,8 ve 9. davalardan verdiği beraat
kararları hatalıdır.

II. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanıklara ceza takdir
ederken hata etmiştir.-


TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Tüm tarafların saatlerce hitap ederek argümanlarını sundukları bu istinafta, istinaf sebeplerinin incelenmesi esnasında tarafların iddialarına ayrıca değinileceğinden, bu kısımda tarafların iddialarının daha iyi anlaşı-labilmesi için, iddialara genel hatları içerisinde değinmeyi uygun gördük.

Sanık No.1, istinaf duruşmasındaki hitabında, taammüden adam öldürme suçunun unsurlarına değindikten sonra, özetle: Mahkemenin Sanıklar aleyhindeki ithamı, Sanıkların şahadeti, is-tintaklarından çıkan şahadet ve çevre şahadetle sonuca ulaştığını, bu esastan hareketle huzurundaki şahadeti hatalı değerlendirdiğini, maktulün fidye ve para amaçlı kaçırıldığını, maktulün ölüsünün değil, canlı halinin lazım olduğunu, Mahkemenin maktulün k-açırılması aşamasında Sanıkların öldürme niyetlerinin olmadığına ilişkin kesin bulgusu olduğunu, maktulün Alevkayası'na Zirveye götürüldüğünde durumunun iyi olmadığını, tüm Sanıkların bu durumu söylediğini, piknik alanına gidildiğinde maktulün sağ olduğuna- ilişkin bulguyu Prof.Dr.Oğuz Polat'ın Adli Tıp hitabındaki atıfla bilimsel verilere göre yaptığını, bunun hatalı olduğunu, Mahkeme huzurunda maktulün ölüm saati ve sebebi ile ilgili şahadet olmadığını, bilimsel verilerle çıkarım yapılamayacağını, Sanıklar-ın herhangi birinin maktulün yakılarak öldürüleceğine dair şahadet veya beyanı olmadığını, mevcut şahadetle Mahkemenin duygusal ve hatalı davranarak şahadetin desteklenmediği bir sonucuna ulaştığını, maktulün yakılma anından evvel ölmüş olabileceği makul ş-üphesinden Sanık No.1'in yararlandırılmadığını, mevcut şahadet ve delillerin sonucunun taammüden adam öldürme suçundan mahkumiyet için yeterli olmadığını ve beraat ettirilmesi gerektiğini ileri sürdükten sonra, cezaevi infaz sisteminde yapılan değişiklikle-re temas ederek, verilen cezanın eski sisteme göre müebbete denk geldiğini, bunun aşikar surette fazla olduğunu ve cezalandırma prensiplerinin yanlış uygulandığını belirterek, hitabını tamamlamıştır.

Sanık No.2 Avukatı, istinaftaki hitabında, özetle: San-ık No.2'nin aleyhindeki 7. davayı yani kasti hasar suçunu kabul ettiğini ancak maktul yakılma anında ölü olduğu için adam öldürme veya taammüden adam öldürmeden mahkum edilemeyeceğini; Maktulün, Alevkayası'ndaki I. Zirvede başkaları tarafından öldürülmüş o-labileceği ihtimaline değer verilmediğini, çevre şahadetle sonuca ulaşıldığını, halbuki çevre şahadetle mahkumiyet olabilmesi için, tüm şahadet birleştiğinde suçu oluşturması gerektiğini, bu meselede Sanıkların maktulü kaçırma anında öldürme niyetleri olma-dığını, niyetlerinin maktulü başkalarına teslim edip para almak olduğunu, kendilerinin olmadığı bir zamanda maktulün öldürülmüş olabileceğine ilişkin Sanık No.2 ve No.3'ün şahadetlerine hiç değer verilmediğini, park alanında ve yakıldığında maktulün sağ ol-duğuna dair bulgu yapılabilecek şahadet olmadığını, Ceza İstinaf 29/73'e atıfla, sanık tarafından ileri sürülmese bile, tüm şahadette suçun sanık tarafından işlenmediğini gösteren hususların olması halinde, bunun Sanık lehinde değerlendirilmesi gerektiğini-, yaralama suçunun incelenmesinden itibaren, Mahkemenin, Sanık No.2'nin söylediklerine değer vermediğini, maktulün park alanında, Van araçtan kendi arabasına aktarılırken, Sanık No.2 ve No.3 tarafından ifade edilen "maktulün boynunda ip vardı" yönündeki şa-hadete itibar edilmediğini, ölüm sebebinin belirlenemediği bu meselede, ölüm sebebinin doğrudan yakılmaya bağlı 4. derece yanığa bağlandığını, I. Zirvede bulunan bala ipinin, maktulün bağlandığı gri ip olmadığı söylenmesine rağmen bu iplerin maktulün öldür-ülmesinde kullanılmış olabileceği ihtimaline değer verilmediğini, bulunan iplerin analize gönderilmemesinin eksiklik olarak kabul edilmediğini, Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.2 ve No.3'ün, maktulün piknik alanında ölü olduğunu söylemelerini, nabzına ve tan-siyonuna bakmadıkları için kabul etmediğini, bu şekilde ceza davasındaki ispat yükümlülüğünün ters çevrildiğini, Sanıkların söylediklerinin doğru olabilme ihtimali olmasının yeterli olduğunu, Sanık No.2'nin adam öldürmeden mahkum edilemeyeceğini, taammüden- adam öldürmenin unsurlarının oluşmadığını, Sanıkların Alevkayası I. Zirvede maktulü yakarak öldürmeye niyet ettiklerine ilişkin şahadet olmadığını, Sanık No.2'nin kabul etmediği suçlardan beraat ettirilmesi gerektiğini, verilen cezanın alenen fahiş olduğu-nu, Sanık No.2'ye daha az ceza verilmesi gerektiğini ileri sürerek hitabını tamamlamıştır.

Sanık No.3 Avukatının, istinafta, tüm şahadeti tek tek ele alarak değerlendirdiği hitabında, özetle: Önce Sanık No.3 bakımından olayın nasıl olduğunu anlatarak, ma-ktulün kaçırılacağı, Sanık No.1 ve No.2 tarafından planlanmasına rağmen Sanık No.3'ün, Sanıklar ile ilk buluşma yerine, Sanık No.1 ve No.2'nin Güney'den geçireceği malları taşımak amacıyla gittiğini, maktulün kaçırılacağını bilmediğini, maktulün kaçırıldığ-ını görünce Sanık No.1 ve No.2'nin uyguladığı baskı, zorlama ve tehdit neticesinde Alevkayası I. Zirveye gittiğini, orada Sanık No.1'in maktulü teslim alacak adamların geleceğini söylemesi üzerine maktulü Sanık No.1 ile Van araçta bırakıp maktule ait Toyot-a araçla Girne-Çatalköy'e gittiklerini, mazot alıp I. Zirveye geri döndükleri zaman, Sanık No.1'in kendilerine, "çabuk gidin adamlar gelecek" demesi üzerine piknik alanı olarak geçen 2. noktaya gittiklerini, orada 40-45 dakika beklediklerini, Sanık No.1'in- Van araçla yanlarına geldiğini ve maktulü ölü olarak gördüklerini, maktulü Sanık No.1 veya başka şahısların öldürdüğünü, Sanık No.3'ün aleyhindeki tüm davalardan beraat ettirilmesi gerektiğini, Sanık No.1'den ayrılma niyetleri olmasına rağmen Van aracın b-ozulduğunu, Sanık No.3'ün kardeşini aradığını ancak Sanık No.1 ve No.2 tarafından aranarak tehdit ve zorlama ile onları bulundukları yerden aramak zorunda kaldığını, Mahkemenin bu iddiaları değerlendirirken Sanık No.3'ün şahadetini ve gönüllü ifadesini değ-erlendirmediğini, gönüllü ifadesini makuliyet testine tabi tutmadığını, hangi ahval ve koşullar altında bu fiile katıldığını değerlendirmediğini, tetkik edilseydi Sanık No.3'ün kaçmaması için başlangıçta telefonunun zorla alındığının ortaya çıkacağını, bun-un yapılmamasının hata olduğunu, Alevkayası'ndaki I. Zirveye gidildikten sonra olayda başkalarının olmadığına ilişkin olarak Mahkemenin şahadeti hatalı değerlendirdiğini, Sanık No.1 ve No.2'nin "fidye için kaçırdık" iddialarının tutarlı olmadığını, bu düşü-ncenin Alevkayası'na gidişi izah etmediğini, Alevkayası'na gidilmesinin sebebinin Sanık No.1'in diğer Sanıklara beyan ettiği gibi maktulü orada başkalarına teslim etmek olduğunu, bunun için ayrıca telefonda konuşması gerekmediğini, dolayısıyla birden fazl-a telefon konuşması olmasının makul şüpheyi ortadan kaldıramayacağını, Sanık No.3'ün, maktulün Sanık No.1 tarafından öldürülmüş olabileceği ihtimalini İddia Makamı Tanıklarına sormamasının eksiklik olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemenin her t-ürlü ihtimali değerlendirmesi gerektiğini, Mahkemenin maktulün iple boğularak öldürülmüş olabilme ihtimalini araştırmadığını, ölüm nedeninin belli olmadığını, ölüm saatinin saptanmadığını, Mahkemenin saatleri hatalı değerlendirdiğini, Bidayet Mahkemesi tüm- şahadeti değerlendirmiş olsaydı, Sanık No.3'ün mahkum edilemeyeceğinin ortada olduğunu, Sanık No.3'ün aleyhindeki tüm davalardan beraat etmesi gerektiğini söyledikten sonra, modern cezalandırma prensiplerinin uygulanmadığı bu meselede, Sanık No.3'e takdir- edilen cezanın çok fazla olduğunu söyleyerek hitabını tamamlamıştır.

İddia Makamı, Sanıkların istinaflarına cevap vermek ve kendi istinaf nedenlerini sunmak için yaptığı uzun hitabında, özetle: Bidayet Mahkemesinin Sanık No.3 ile ilgili beraat kararlar-ını istinaf ettiklerini, Mesut Ahmet Kafkas isimli şahsın yakılarak öldürülmesi olayında darp, bıçaklanma, kaçırılma ve yakılmasının bir bütün olduğunu ve Sanıkların başından itibaren birlikte davrandıklarını, davalarını ispat için dinlettikleri 37 tanık v-e 97 adet emarenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Sanık No.2 ve No.3'ün başlangıçta polise yalan ifade verdiklerini, Sanık No.1 ile birlikte anlaşarak polisi şaşırtmak için yalan ifade verdiklerini, bunun Sanıkların tutukluluk sürecinden g-örülebileceğini, Sanıkların tüm ifadeleri incelendiğinde Sanık No.3'ün en başından itibaren olayın içinde yer aldığının aşikar olduğu bu meselede, Sanıkların birden fazla ortak amaçları olduğunu, Sanık No.3'ün maktulün kaçırılacağını önceden konuştuğunu ve- bildiğini, Sanıkların davranışlarının ve şahadetin bu sonucu gösterdiğini, bu davada Muhterem Bidayet Mahkemesinin yaptığı gibi, birlikte yargılanan suç ortaklarının şahadetlerini dikkate almak için kendi kendini uyarması gerekmediğini, Rv.Rudd ve R.v Che-ema davalarındaki prensipler gereği aynı davada yargılanan Sanıkların birbirleri aleyhine verdikleri yeminli şahadeti dikkate alabileceğini, savunmanın farklı senaryo çizme peşinde olduğunu, Sanıkların tümünün bir gece önce maktulü kaçırma konusunu konuştu-klarını,
Sanık No.3'ün olayda tabanca kullanılacağını bildiğini, ancak tabanca yerine daha az tehlikeli olan bıçak ve çekiç kullanılmasının suça iştirakini önlemeyeceğini(Joint enterprises ilkeleri), bu davada Sanık No.3 bakımından duress müdafaasının geçe-rli olmadığını, Sanık No.3'e verilen beraat kararlarının hatalı olduğunu, taammüden adam öldürmenin bütün unsurlarının ispatlandığını, maktulün yakıldığında sağ olduğunu, Sanık Avukatlarının maktulün ölümü ile ortaya koydukları senaryoların geçersiz, sonra-dan düşünülmüş, dikkate alınmaması gereken nitelikte olduğunu, cinayetin hunharca işlendiğini, mevcut olgulara dayalı, hunharca işlenmiş cinayetin işleniş şeklinin, taammüdü diğer unsurları ile bütünleştirdiğini, tüm Sanıkların mahkum edilmeleri gerektiği-ni, verilen cezanın suçun vahameti ile orantılı olmadığını, uygun ve adil cezanın azınlık kararının takdir ettiği ceza olduğunu söyleyerek, Mahkemeyi bu yönde karar vermeye davet etmiştir.


İNCELEME:

Bu istinafa konu davada, iddianamedeki davaların hiç-birini kabul etmeyen, sadece Sanık No.3'tür. Sanık No.1, aleyhine getirilen 1. davayı yani taammüden adam öldürme suçunu kabul etmedi, diğer tüm davaları kabul etti, Sanık No.2 ise aleyhindeki 5. ve 7. davaları (zorla insan kaçırma ve kasti hasar suçları) -kabul etti, diğer davaları kabul etmedi.

Ceza davalarında, bir Sanık, aleyhindeki suçu kabul ederse, iddia makamının o suç ile ilgili sunduğu olguları da kabul etmiş sayılır, meğer ki olgular bakımından taraflar arasında farklılık olsun ve mahkeme ihtilâ-flı olgular üzerinde bulgu yaparak farklılığı gidersin veya kabul beyanını ortadan kaldırmayacak nitelikteki olguları saptasın.

Sanık No.1, kendi ikrarı ile mahkum olduğu davalardan, mahkumiyet aleyhine istinaf dosyalamadığından, konu suçlar ile ilgili o-larak İddia Makamının sunduğu olgular ile davaların ispatlandığı kabul edilmelidir. Sanık No.1 açısından incelenmesi gereken tek önemli husus, taammüden adam öldürme suçunun unsurları ve maktulün yakıldığında ölü olup olmadığı olgusudur.

Sanık No.2, aley-hine getirilen 5. davaya konu zorla insan kaçırma ve 7. davaya konu kasti hasar suçlamalarını kabul ettiğine göre, İddia Makamının bu suçlarla ilgili Mahkemeye sunduğu olguları kabul etmiş sayılacağından, Sanık No.2 bakımından sunulan şahadet, kabul etmedi-ği suçlar bakımından incelenecektir.

Bu anlamda, Sanık No.1 ve No.2'nin maktulü zorla kaçırdıkları ve Taşkent'te EC 647 plakalı arabasında üzerine mazot dökerek yaktıkları olgusu, maktul yakılırken ölü olup olmadığı hariç, bu iki sanık bakımından tartışı-labilir olmaktan çıkmıştır.

Sanık No.3 ise suçlamalardan hiçbirini kabul etmediğinden, Sanık No.3 aleyhindeki suçlamaların olgularının nasıl meydana geldiği ve davaların ispatlanıp ispatlanmadığı istinaf sebepleri çerçevesinde değerlendirilecektir.

Ola-yın başlangıcından sonuna kadar, her üç Sanığın birlikte olduğu bu meselede, Sanıkların hangi ortak amaçla hareket ettikleri, amaçlarının ne olduğu, suç ortağı kavramı, Sanıkların birbirleri aleyhlerine verdikleri şahadetin niteliği, çevre şahadet konusu, -delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve ispat külfetinin yerine getirilip getirilmediği, istinaf süresince taraflarca uzun uzun tartışılmıştır.

İleride tekrarı önlemek için, istinaf sebeplerini teker teker incelemeye geçmeden önce, bu kavramları-n hukuki niteliği, bu kavramların somut olayda doğru değerlendirilip değerlendirilmediği ve tarafların hukuki noktalar ile ilgili istinaf sebeplerini incelemeyi bu aşamada gerekli gördük.

Bir ceza davasındaki ispat yükümlülüğü üzerinde uzun boylu duraca-k değiliz. Ceza davalarında, başından sonuna kadar ispat külfeti iddia makamının üzerindedir ve iddia makamı sanıklar aleyhindeki ithamı makul şüpheden ari olarak ispatlamakla yükümlüdür. Sanık, itham edildiği suçu işlemediğini, suçsuz olduğunu kanıtlamakl-a yükümlü değildir.

Bu temel prensibi hatırlattıktan sonra, sanığın izahatlarına ne şekilde değer verileceğine kısaca temas etmeyi uygun bulduk. Sanık, itham edildiği suçu işlemediğine yönelik izahat verebilir, olgusal iddialar ileri sürebilir. Sanık bir- izahat ileri sürdüğünde, bu izahatın mahkeme tarafından ele alınıp tezekkür edilebilmesi için, değer taşıyabilen şahadetle desteklenmesi gerekir.

Değer taşıyan şahadet, iddia makamı tanıklarının çapraz sorgulamasıyla, sanığın şahadet vermesiyle, savunma- tanıklarının şahadetiyle veya her üçünün birleşimiyle mahkemeye sunulabilir.

Sanık tarafından ileri sürülen ve değer taşıyan şahadetle desteklenen olguların doğru olma olasılığı olduğuna kanaat getirilirse, sanık bu nedenle oluşacak şüpheden istifade et-tirilir. Sanığın yararlandırılacağı şüphe, mahkeme önündeki değer taşıyan şahadetten kaynaklanan şüphedir. Şahadet dışı ihtimallerin doğurduğu, hayal ürünü, spekülatif ihtimaller makûl şüphe olarak kabul edilemez.

Yukarıda belirttiğimiz temel prensiplerl-e ilgili olarak Ceza İstinaf 29/73, Yargıtay/Ceza 15/91, Bir.Yargıtay/Ceza 28 ve 35/2002, Y/C 14/98, R.v.Gray (1973) 58 Cr.App.Rep.177, Rv.Yap Chunan Ching (1976) 63 Cr.App.Rep.7.CA, 1977, I CLR Rv.Andreas Anastassiades p.97, 1977, I CLR KOUPPİS v.R p.361.- davalarına atıfta bulunuruz.

Huzurumuzdaki istinafta, özellikle Sanık No.3'ün Avukatı, Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün bazı iddialarıyla ilgili olarak, yemin altında şahadet veren Sanık No.1'e veya başka tanıklara soru sormamasını, Sanık No.3 bakımı-ndan eksiklik saydığını, bu nedenle şüphe yaratacak iddiaları incelemeyerek, adeta ispat kültefini Sanıklardan beklediğini ve kararını hatalı prensipler üzerine kurduğunu ileri sürmüştür.

Alt Mahkemenin kararını incelediğimizde, ceza davalarındaki ispat -külfetini değiştirerek, Sanıkların masumiyetlerini ispat etmesi gerektiği gibi temel bir hataya düşmediği veya Sanıklardan böyle bir beklentide bulunmadığı açık surette görülmektedir.

Yukarıda da izah ettiğimiz gibi, istintak neticesinde sorulan sorulara- verilen cevaplar, değer taşıyan şahadet niteliğindedir. Sorunun sorulmamasının eksikliği, sanığın ispat külfetini yerine getirmediği anlamında değil, mahkeme huzurunda makul şüphe yaratacak değerde olabilecek şahadetin yokluğu anlamında kullanılmıştır. Al-t Mahkemenin, davada makul şüphe yaratacak şahadet değerlendirmesinde hatalı olup olmadığı, istinaf sebeplerinde inceleyeceğimiz bir husustur; burada belirtmek istediğimiz, Alt Mahkemenin Sanıkların suçsuzluklarını ispat etmesi gerektiği yönünde temel bir -hata yapmadığı, Sanıklardan bunu beklemediği ve hükmünü bu esas üzerine kurmadığıdır.

Bu istinaf bakımından önemli kavramlardan biri de, Sanıkların ortak amacı (joint enterprises) ile ilgili prensiplerdir.

Sanık No.2 ve No.3 Avukatları tarafından da re-ferans olarak sunulan Birleştirilmiş Yargıtay Ceza 63-67/1997 (D.5/99)'da ortak amaç ile ilgili şöyle denmiştir:

"Birden çok kişi ortak bir amaçla hareket ederlerse, amaç doğrultusunda, amacın gerçekleşmesi için bir tanesinin yaptığı hareketlerden diğerl-eri de sorumlu olurlar ve ortak amacın gerçekleşmesi için yapılan hareketlerden doğan beklenmedik, olağandışı sonuçlar da bu sorumluluğun kapsamındadır. Ortak amaçla hareket edenlerden bir tanesinin ortak amacın dışına çıkan, diğerleri tarafından makul ola-rak öngörülemeyecek bir harekette bulunması halinde ise diğerleri bu hareketten sorumlu olmazlar."


Bu konuda ayrıca Bir.Yargıtay/Ceza 81-82-83/2012 (D.10/12) sayılı içtihat kararına atıfta bulunuruz.

Her iki kararda çok iyi şekilde izah edilen ve örnek-leri ile belirtilen bu prensibi analiz edecek olursak, birden çok kişi ortak amaçla hareket ettiklerinde, sorumluluk için, ortak amaca uygun davranıp davranmadıkları araştırılmalıdır. Aralarından bir tanesinin ortak amacın dışına çıkması, diğerlerinin veya- diğerinin sorumluluktan kurtulmasına sebep olabilir.

İddia Makamı, bu istinafta, Sanıkların birden çok ortak amaç için hareket ettiklerini ileri sürmektedir.

Bu meselede, Sanıklar ve İddia Makamı tarafından ortaya konan senaryolar farklı farklıdır. Ma-hkeme hiçbir zaman tarafların senaryoları ile bağlı değildir, taraflar kendi tezlerinin kabul edilmesi için şahadeti kendi istedikleri gibi yorumlayabilir veya abartarak anlatabilirler. Bu nedenle, mahkemenin görevi, değer taşıyan şahadeti tespit edip mese-leye uygulamaktır. Sonuçta şahadet, taraflardan herhangi birinin tezini destekleyebilir veya mahkeme farklı bir sonuca ulaşabilir. Bu konuda daha önce atıfta bulunduğumuz Rv.Anastassiades davasına, 22 C.App. R 91'de rapor edilen R v Turkington davasına atı-fta bulunuruz.

Burada önemli olan, şahadet kuralları çerçevesinde, şahadetin doğru şekilde değerlendirilmesi ve olguların tespit edilerek sonuca ulaşılmasıdır. İstinaf bakımından bizim göz önünde bulunduracağımız husus, Alt Mahkemenin huzurundaki şahadet-i doğru değerlendirip değerlendirmediği, doğru sonuca ulaşıp ulaşmadığıdır. Bu değerlendirmede farklı sonuçlara ulaşılması halinde, Yargıtayın böyle bir sonuca ulaşmasına engel yoktur.

Bir olasılığın tezekkür edilebilmesi, değerlendirmeye alınabilmesi iç-in, mahkeme huzurunda, o olasılığı ortaya koyabilecek, o olasılığın değerlendirilmesi gereğini doğuran şahadet olması gerekir. Mahkeme, bir sanığı sadece önündeki şahadet ışığında yargılar, davayı sadece önündeki şahadet ışığında karara bağlar. Mahkemenin -şahadetin dışına çıkması yargılamayı karmaşaya götürebileceği gibi, adalette sapmaları da beraberinde getirebilecektir. Bu konuda başta, Yargıtay/Ceza 14/98 ve Mancini v DPP All ER sayfa 279 ile RV Anastassiades davalarına atıfta bulunuruz.

Bu sonuçtan h-areketle, bir ceza davasında, sunulan şahadet ve delillerin çok sıkı bir elekten geçirilmesi, değerlendirilmesi ve o şekilde sonuca ulaşılması esastır. Bu anlamda, Alt Mahkeme huzuruna ibraz edilen, değerlendirilen veya değerlendirilmeyen her şahadet ve em-are aynı zamanda bu istinafın da konusudur ve incelenecektir.

Ceza yargılamasındaki temel düşünce, işlendiği iddia edilen suçun ortaya çıkarılması ve itham edilenlerin suçlu olup olmadığının belirlenmesidir. Bu amaca uygun olarak, yargılamanın temel göre-vi şöyle izah edilir: Olaylar varsayılmaz, kanıtlanır (facta non preasumuntur, sed probantur). Çünkü hüküm kuracak olan yargıçlar, hesap yapmazlar (Judex est tex lequens) şu ya da bu kaygılarla, ön yargılarla karar vermezler, kanıtları tartarlar ama asla s-aymazlar (argumente non sunt numeranda sed ponderanda).

Huzurumuzdaki dava gibi çevre şahadetin çok önemli olduğu meselelerde, mahkemenin çok dikkatli davranması ve sonuca ulaşırken toplanan şahadetin bütününün sanığın suçluluğunu göstermekle kalmayıp, b-u şahadetin rasyonel başka bir sonuçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu göstermesi gerekmektedir. Bu konuda,(Rex v Shaban 8 CLR 2, sayfa 82 ve H v Hodge 2 law.227) davasına atıfta bulunuruz.

Çevre şahadet, kanıtlanması gereken olgunun varlığını doğrud-an ortaya koymayan, ancak mahkemenin bu olgunun varlığı hakkında karar verebilmesini sağlayan şahadettir. Çevre şahadet parça parça alındığında hiçbir parça sanığın suçlu olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymaya yeterli olmayabilir, ancak tüm parçalar ye-rli yerine yerleştirildikten sonra, çevre şahadet bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tümü, sanığın suçlu olduğunu diğer şahadetle kuvvetle ortaya koyarsa, sanık, aleyhindeki davadan mahkum edilebilir. Bu konuda Yargıtay/Ceza 14/98, Rv Anastassiades, Ar-chbold 35. baskı, paragraf 1141, sayfa 471'e atıfta bulunuruz.

Buradaki sanığın suçlu olduğunun kuvvetle ortaya konması hususu, makul şüpheden arilik prensibi çerçevesinde, rasyonel başka bir sonuç ile bağdaşmayacak nitelikte olması gerektiği anlamında e-le alınmalıdır. İddia Makamının davası bakımından buradaki ölçüt asla ihtimaller dengesi ölçütü değildir. İhtimaller dengesi ölçütü sadece sanıklar bakımından dikkate alınır ve makul şüpheden yararlandırılır.

Bidayet Mahkemesi kararında, davanın büyük o-randa çevre şahadet ve Sanıkların şahadetlerine dayandığını benimsemiş ve kararının başlangıcında şöyle bir ifadede bulunmuştur:

"Bu meselede olayları bilen, gören ve yaşayan sanıklardır.
Sanıklar dışında direkt görgü tanığı yoktur ve olayların oluşumu- sanıklar tarafından farklı bir şekilde anlatılmaktadır. Sanık No.1 şahadetinde olayları Sanık No.2 ve No.3'den farklı şekilde anlatmaktadır. Sanık No.2 ve No.3 de birçok olayı birbirinden farklı anlatmaktadır. Hemen belirtelim ki Sanık No.1 aleyhindeki 1.- davadaki taammüden adam öldürme ithamı dışındaki tüm ithamları kabul etmiş olup Sanık No.1,No.2 ve No.3 suç ortağı statüsündedirler. Bu nedenle sanıkların şahadetlerini ve birbirleri aleyhine söylediklerini inceleyip değerlendirirken suç ortağı oldukların-ı hatırda tutarak ve kendi kendimizi uyararak şahadetlerini etüt edip değerlendirdiğimizi ve yapacağımız her bulguyu yaparken bu ikazı sürekli yaptığımızı belirtmek isteriz. Suç ortağının şahadetini inceler ve ne değer verileceğini saptarken de dikkate alı-nması gereken prensipleri de dikkate alarak olanaklı olduğu oranda teyit edici şahadet aramamızın da gerekli olduğunun bilincindeyiz."


Görülebileceği gibi, Bidayet Mahkemesi, Sanıkları, suç ortağı olarak kabul etmiş ve şahadetlerine ne şekilde yaklaşaca-ğını belirtmiştir.

İddia Makamı, Alt Mahkemenin bu kararına karşı mukabil istinaf dosyalayarak, suç ortağı konumunda bulunan Sanık No.1'in diğer Sanıkları suçlayıcı şahadeti konusunda Mahkemenin kendi kendini ikaz etme zorunluluğu olmadığını, teyit edici- şahadet araması ile ilgili Mahkeme karar ve bulgusunun hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

Sanık No.2 ve 3 Avukatları, İddia Makamının bu istinaf sebebi ile hemfikir değildir.

İddia Makamı aynı davada yargılanan sanıkların birbirleri aleyhine şahadet ve-rmeleri halinde, mahkemenin bunu dikkate alabileceğini, ayrıca kendini ikaz etmesi gerekmediğini ileri sürerken, R.v Rudd ve Rv Cheema davalarına atıfta bulunmuştur.

Tamamıyla hukuki bir konuyu içeren bu istinaf sebebini, bu aşamada karara bağlamayı ve s-uç ortaklarının şahadeti ile ilgili görüşümüzü belirtmeyi gerekli görürüz.

Burada doğru sonuca ulaşabilmek için, aynı suçla itham edilen kişilerin ya da suç ortağı konumunun, şahadet açısından mahkeme huzurunda oluşabilecek alternatifli hallerine değinm-ek ve her alternatifi ayrı ayrı incelemek istiyoruz:

Suç ortağı sanıklardan birinin, tahkikat sırasında verdiği ifadenin diğer sanıklar aleyhine dikkate alınması;
Suç ortağı sanıklardan birinin, tahkikat sırasında verdiği ifadedeki suçlayıcı isnatlar, di-ğer sanıklar aleyhine şahadet olarak dikkate alınmaz. Bir sanığın tahkikat sırasında verdiği gönüllü ifade, sözlü itiraf veya açık ifade sadece böyle bir ifadeyi veya itirafı yapanın aleyhine dikkate alınabilir. Bu konuda Yargıtay/Ceza 17/93 sayılı içtihat- kararına atıfta bulunuruz.

Suç ortaklarından birinin, iddia makamı tanığı olarak duruşmada diğerleri aleyhine şahadet vermesi;
Mahkeme, sadece suç ortağının şahadeti ile bir sanığı mahkum ederken çok dikkatlı davranmalı, teyit edici şahadet arama yö-nüne gitmeli ve teyit edici şahadet yokluğunda kendi kendine ihtarda bulunmadıkça sadece suç ortağının şahadeti ile mahkum etmenin çok tehlikeli olacağını bilmelidir. Bu konuda AII ER 1954(1) sayfa 507 Davies v.DPP ve Y/C 84/02, Bir.Y/C 6,7,8/84 sayılı kar-arlara atıfta bulunuruz.


Huzurumuzdaki meselede, İddia Makamı adına şahadet veren suç ortağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 3. alternatifi incelemeye geçmeden önce, suç ortağının şahadetinin niteliği üzerinde durmayı uygun gördük.

Ceza davalarında, idd-ia makamı adına bir suç ortağı şahadet sunduğu zaman, bu şahadet tahtında sanığın mahkum edilmesi olasıdır. Böyle bir durumda, Yargıcın veya Mahkemenin kendi kendini teyit edici şahadet olmadan mahkum edebileceği, ancak bunun tehlikeli olduğu hususunda uya-rması gerekir. Yargıcın veya Mahkemenin bu uyarıyı yapmaması halinde, gerçekte yeterli teyit edici şahadetin varlığına rağmen bu mahkumiyet bozulabilir.

Rv Davies (1954) 39 Cri. App. R.II'de, bu hususta şöyle söylenmiştir:

"In a criminal trial where a -person, who is an accomplice,
gives evidence on behalf of the prosecution, it is the duty of the judge to warn the jury that, although the may convict on his Evidence, it is dangerous to do so, unless it is corroborated. This Rule, although a rule of pra-ctice, has now the force of a rule of law where the judge fails to warn the jury in accordance with this rule, the conviction will be quashed even if in fact there be amply corroborative evidence....."


Tey-it edici şahadetin ne olduğuna daha önce değinmiştik, ancak mahkemenin suç ortağı olarak değerlendirerek bir şahadeti nasıl belirlemesi gerektiği ile ilgili, Zacharia v R (1962) CLR.52. davasına atıfta bulunmayı gerekli görürüz.

Aynı kararda teyit edici -şahadetin durumu kısaca şöyle izah edilir:

"1. Where the trial-court is considering the evidence of a
witness who may or may not be an accomplice in the
case, the court must first determine the question
whether the witness i-s, in their view, an accomplice,
where the witness is manifestly an accomplice, or the court considers him as such, the next question to be considered is whether, as a matter of credibility, the court are, or are not prepared to act in his evidence without- corroboration. In this connection, the court are required by law, to remind themselves that an accomplice is a tainted witness, whose evidence may be influenced by his connection with the crime; and it is therefore dangerous by his connection with the cri-me; and it is therefore dangereous to act on his testimony without corroboration.
If, however, notwithstanding such warning, the court think that they can accept the evidence of that particular accomplice, and feel that they can safely act on it without co-rroboration, the court are, by law, entitled to do so; provided the case does not fall within a class where corroboration is positively required by law, regardless of complicity in the witness.
Where on the other hand the court feel that they would not be -prepared to act on the evidence of an accomplice witness, without other support, the court must then look for corroboration in independent evidence (as distinguished from that of another accomplice) which does not only support the story of the accomplice r-egarding the commission of the crime, but also connects or tends to connect the accused with the crime. And the judgement should show where did the court find such corroboration.


Buna göre:
Mahkeme bir s-anığın suç ortağı olup olmayacağı hususunu düşünmekte ise, herşeyden önce bu konuda bir karar vermelidir.
Eğer tanık aşikar biçimde bir suç ortağı ise veya mahkeme onu öyle addederse, bu kez tezekkür edilmesi gereken husus, inanılırlık meselesi olarak, mah-kemenin teyit edici şahadet olmaksızın hareket etmeye hazır olup olmadığını kararlaştırması gereğidir. Bu bağlamda, mahkeme yasal olarak şahadeti suçla bağlantısı nedeniyle etkilenmiş, suç ortağının bozulmuş (tainted witness) olduğu ve bu nedenle teyit edi-ci şahadet olmaksızın hareket etmenin tehlikeli olduğu hususunda kendi kendisine ikazda bulunmalıdır.
Eğer böyle bir ikaza rağmen, mahkeme bu suç ortağının şahadetinin kabul edileceğini ve teyit edici şahadet olmaksızın güvenle hareket edebileceğini düşünm-ekte ise, mahkeme yasal olarak buna yetkilidir. Şu şartla ki, dava suç ortaklığına bakılmaksızın, yasa gereği muhakkak teyit edici şahadetin arandığı bir sınıf içine giren bir dava olmamalıdır.
Öte yandan mahkeme, başka destek olmaksızın hareket etmeye haz-ır olmadığını düşünmekte ise, bu takdirde (başka suç ortağı dışında) sadece suçun işlendiğine ilişkin suç ortağının hikayesini destekleyen değil ama süreçte sanığı suça bağlayan veya bağlamaya yönelik bağımsız teyit edici şahadet aramalı ve mahkeme hükmünd-e böyle teyit edici şahadeti bulgu olarak ortaya koymalıdır.

Yukarıdaki iktibası, biraz sonra birden çok Sanığın birbirlerini suçlayıcı şahadetin niteliği ile ilgili değerlendirmeyi yaparken, aradaki farkın anlaşılması için kararımıza aktardık.

Sanıklar-dan birinin, kendi namına diğer sanık veya sanıkları suçlayıcı şahadet vermesi;

Huzurumuzdaki davada Sanıkların her üçü de yeminli şahadet vererek birbirlerini suçlayıcı beyanlarda bulunmuşlar, meseleyi kendilerine göre anlatmışlardır.

Böyle durumlarda, -şahadet veren bir sanığın, diğer sanığa göre durumunun ne olduğunu belirleyen herhangi bir Yüksek Mahkeme kararına rastlamadık. Esasen, İddia Makamının da referans gösterdiği, All ER 1994 (1) sayfa 639'da rapor edilen R.v Cheema davası, daha önce Alt Mahke-mede bazı davalarda kullanılmış, ancak bu konuda prensip ihtiva eden bir karar verilmemiştir.

Rv Cheema davasında değinilen Rv Rudd davasında şöyle denmiştir:

"Where prisoners are tried jointly, and one of them gives
evidence on his own behalf incrimin-ating a co-prisoner, the prisoner who has given the incriminating evidence is not placed in the position of an accomplice, -nor- does the rule of practice with regard to the corroboration of an accomplice apply to such a case. The rule applies only to witnesses called for the prosecution"


-Bu alıntıya göre, birden fazla sanığın birlikte yargılandığı bir meselede, sanıklardan bir tanesi kendi namına diğer sanıkları suçlayıcı şahadet verirse, bu sanık, ne suç ortağı konumuna girer; ne de böyle bir şahadetin teyit edilmesi gereken şahadet olduğ-una ilişkin bir kural vardır. Böyle bir kural, sadece iddia makamı tarafından celbedilen tanıklara uygulanır.

Bu alıntıdan, böyle bir şahadetin, iddia makamı tarafından celbedilen bir suç ortağının şahadetinden farklı değerlendirilebileceği anlamı çıkma-ktadır. O halde böyle bir şahadetin niteliği ne olacaktır?

Rv Cheema davasında Rudd davasında söylenenleri değerlendirirken şu sonuca ulaşılmıştır:

" There was no rule of law which required a full
corroboration direction in respect of a co-defendant-s
evidence. All that was required when one defendant
implicated another in evidence was simply a warning to
the jury of what might very often be obvious namely that
the defendant witness may have had a purpose of his own
to serve"


B-u alıntıya göre, sanıklardan birinin suçlayıcı şahadetinin tam bir teyide ihtiyacı olduğunu gösteren kural bulunmamaktadır. Bir sanık diğer bir sanığı suçlayıcı şahadet verdiğinde, mahkemenin jüriyi, açıkça ve tam olarak, ilgili sanığın, bu şahadeti kendi -menfaatine hizmet için verdiği konusunda uyarması gerekir.

Bir sanık birlikte yargılandığı başka bir sanığı suçlayıcı nitelikte şahadet verdiğinde, mahkemenin bu şahadeti nasıl değerlendireceği ile ilgili olarak İngiltere'deki sürece kısaca bir göz atmam-ız sağlıklı bir sonuca ulaşmamız açısından yararlı olacaktır. Konu ile ilgili Archbold, 2001 Chapter 1-5, sayfa 472 paragraf 4-404 n'de şöyle denmektedir:

"Prior to the Criminal Justice and Public Order Act 1994,
a series of cases in the Court of Appe-al considered what
warning, if any needed to be given by the judge to the
jury where one defendant gave evidence incriminating a
co-defendant. The first of these was Rv Prater (1960) 2 QB. 464,44 Cr.App.R-83, CCA, which was not only the starting poi-nt, but also the high point in terms of any court saying that in such cases, as well as cases where the accomplice was called by the prosecution, a full corrobation warning was desirable. The subsequent decisions evidenced a retreat from that position. The- leading case is now to be taken to be Rv Knowlden and Knowlden, 77 Cr. App.R.94, CA; in exercising his discretion as to what to say to the jury, the judge is a least expect to give a clear warning to a jury where defendants have given evidence against one- another to examine the evidence of each with care because each has or may have an interest of his own to serve this approach was confirmed in Rv Cheema, 98 Cr. App.R.195, in which the Court of Appeal reviewed the authorities at length"

-Bu alıntıyı şöyle özetleyebiliriz:

"Bir sanık başka bir sanığı suçlayıcı şahadet verdiğinde,
yargıç jüriyi uyarmak gereğini duyabilir. İlk olarak Rv Prater davasında, tam olarak işaret etmese de, mahkemenin kullandığı terimler, iddia makamı tanığı suç o-rtaklarına yapıldığı gibi tam olarak teyit edici şahadetin istendiğini yüksek oranda işaret etti. Daha sonra gelen kararlarda bu pozisyondan uzaklaşıldı. Bu konuda yol gösterici öncü karar niteliğinde kabul edilen Rv Knowlden and Knowlden davasında, yargıc-ın jüriye ne söyleyeceğinin takdirinde olduğunu, bununla beraber yargıcın jüriye açıkça ve tam olarak sanıklardan herhangi birinin diğeri aleyhine şahadet verdiğinde, dikkatli olmalarını, çünkü bu şahadetin herbirinin veya şahadeti verenin kendi menfaatine- hizmet edebileceği konusunda uyarması gerektiği belirtilmiştir. Bu yaklaşım Rv Cheema davasında teyit edilmiştir."


Yukarıdakilerden anlaşılacağı gibi, birden çok sanığın yargılandığı bir davada, bir sanık diğer sanık veya sanıklar aleyhine suçlayıcı şah-adet verdiğinde, böyle bir şahadet, iddia makamı tarafından celbedilen suç ortağı tanıklar gibi değerlendirilemez. Ancak mahkemenin böyle bir şahadeti değerlendirirken, yine de suçlayıcı nitelikli şahadeti verenin menfaatine hizmet edebileceği konusunda ke-ndi kendini ikaz etmesi gerekir.

Bir ceza davasında yargılanan sanıklar, iddia makamının şahadet vermeye zorlayabileceği tanıklar değildir (Bunun istisnaları bu daVanın konusu değildir). Dolayısıyla, mahkeme sadece bir sanığın öteki sanık aleyhine verdiği- şahadetle aleyhine şahadet verileni mahkum etmemelidir. Mahkeme sanıkların gerek yeminsiz beyanlarını, gerekse yeminli şahadetini değerlendirmek zorunda olduğu için, bir sanık tarafından verilen şahadetin diğer sanık aleyhinde değer ifade edebilmesi için,- sunulan tüm şahadetle birlikte böyle bir sonucu doğurması gerekir. Şahadet veren sanığın suç ortağı sayılıp sayılmamasının önemi yoktur. Bu sonuçtan hareket ettiğimizde, mahkemenin, sanıkların şahadetini değerlendirme konusunda kendi kendini ikaz etmesi d-oğru bir yöntemdir.

Mevcut değerlendirmeye göre, sanıkların birbirleri aleyhine verdiği şahadet, kendi kendilerini kurtarmaya yönelik, kendi menfaat maksatları bakımından verilmiş olabileceğinden, mahkemenin böyle bir şahadeti dikkate alırken, kendi kend-ini uyarması ve uyardığını göstermesi gerekmektedir. Alt Mahkeme, kararının bütününde kendi kendini uyarmakla hata etmemiş, aksine gereğini yapmıştır. Buna göre, İddia Makamının 47/2008 ve 48/2008 sayılı istinaflardaki ek istinaf sebepleri reddedilir.

Bu- meselede uygulanan çevre şahadet, teyit edici şahadet ve ispat külfeti ile ilgili genel değerlendirmeyi yaptıktan, Alt Mahkemenin ispat külfeti prensiplerini uygularken ve sanıkların yeminli şahadetleri konusunda kendi kendini ikaz ederken hata yapmadığı -sonucuna ulaştıktan sonra, şimdi de her davayı ayrı ayrı ele alıp, mahkumiyet ve beraat kararlarının değerlendirmesini yapmamız gerekmektedir.


Bunun için ilk olarak I. temel başlığı ele alacağız:

I. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, huzurundaki tüm şahade-t
ve delilleri değerlendirdikten sonra, Sanık No.1'in 1.
davadan, Sanık No.2'nin tüm davalardan ve Sanık No.3'ün
1,2,5 ve 7. davalardan verdiği mahkumiyet ve Sanık No.3
ile ilgili 3,4,6,8 ve 9. davalardan verdiği beraat
kararları h-atalıdır.

Karar sistematiği bakımından, Bidayet Mahkemesinin izlediği sıraya göre davaları incelemeyi uygun bulduk. Bidayet Mahkemesi ilk olarak, Sanıklar aleyhine getirilen 5. davaya konu Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 5(3),20,21,247 ve 250. maddelerine aykı-rı zorla insan kaçırma suçunu inceleyerek, bu suçlamayı kabul etmeyen Sanık No.3'ü mahkum etmiştir. Sanık No.1 ve No.2 aleyhlerindeki 5. davayı kabul ettiklerinden mahkumiyet kararı sadece Sanık No.3 bakımından incelenecektir.

Sanık No.3 Avukatı, I. İst-inaf başlığı altında 1-14'e kadar istinaf sebeplerini özetleyerek, Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Sanık No.3'ün kaçma ihtimali olduğu halde kaçmayıp herhangi bir tehdit altında olmadan, Sanık No.1 ve No.2 ile buluştuğu ve keza herhangi bir tehdit ve zorla-ma olsa bile kaçma imkanı olduğu halde kaçmadığı ve kaçırma fiiline iştirak ettiğine ilişkin bulgularının ve mahkumiyet kararının hatalı olduğunu ileri sürmektedir.

İddia Makamı, Sanık No.3'ün başlangıçtan itibaren diğer Sanıklarla birlikte ortak amaçla -hareket ettiğini, tüm şahadetin bu hususu doğruladığını, kaçırma fiiline sonradan katılmadığını iddia etmektedir.

Sanık No.3'ün Avukatı iddialarının esasını, Sanık No.3'ün bekleme noktasına giderken kaçırmadan haberi olmadığı, Sanıkların Güney'den malzem-e getireceklerini bildiği, maktulü o halde görünce kaçmak istediği ancak tehdit ve zorlama ile olaya dahil olduğu ve bu şekilde olaya katılan birinin suçlu olamayacağı temeline dayandırmaktadır.

Bidayet Mahkemesi, kararında, Sanık No.3'ün başlangıçta kaç-ırmadan haberi olmadığına ilişkin şahadetine inanarak (Mavi 774) Sanık No.3'ün maktulün kaçırılması ile ilgili olarak önceden Sanık No.1 ve No.2 ile konuşmadığı, anlaşmadığı, bir plan yapmadığı, maktulün ,Sanık No.1 ve No.2 tarafından kaçırılacağını bilme-diği bulgusuna vardıktan sonra (Mavi 774), Sanık No.3'ün tehdit edildiği, zorlandığı ve kaçmasına engel olunduğu yönündeki şahadetinin çelişkilerle dolu tutarsız olduğuna (Mavi 776), Mesut Ahmet Kafkas'ı ilk anda gördüğünde panik yaşadığına, ancak akabinde- kendisine karşı zorlama ve tehdit olmadan kendi rızası ile Sanık No.1 ve No.2 ile birlikte hareket etmeye başladığına, kaçmaya fırsatı olduğu halde kaçmadığına, herhangi bir zorlama ve tehdit olmadığı halde kaçmadığına ve eğer böyle bir zorlama ve tehdit -olsa bile bulguya varıldığı gibi kaçma imkanını kullanmadığına ve kaçırma fiiline iştirak ettiği sonucuna ulaşarak, Sanık No.3'ü mahkum etmiştir (Mavi 778-779-780).

Sanık No.3 Avukatı, Bidayet Mahkemesinin, özellikle "eğer böyle bir zorlama ve tehdit olsa- bile, kaçma imkanı olduğu halde kaçmadığı" bulgusu üzerinde durarak, zorlama ve tehdit ihtimali varsa, bundan Sanık No.3'ün yararlandırılması gerektiği üzerinde durmuştur.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.3'ün başlangıçta Mesut Ahmet Kafkas'ın kaçırılacağında-n haberi olmadığına ilişkin şahadetine itibar ederken, şahadeti sadece Sanık No.1 ve 2'nin şahadeti ile karşılaştırmıştır.

Bir ceza davasında, özellikle sanıkların şahadetlerini değerlendirirken, tüm şahadetin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Bidayet M-ahkemesi, Sanıkların şahadeti konusunda kendi kendini uyarırken, Sanık No.3'ün söylediklerini, değer taşıyan diğer şahadetle de karşılaştırması gerekirdi. Bu durum, özellikle aynı eylem içerisinde bulunanların ortak amaç için hareket edip etmediklerini tes-pit için gereklidir.

Bu konuda Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 6-7-8/84 (D.10/84) sayılı karara atıfta bulunarak, aşağıdaki alıntıyı iktibas etmek istiyoruz:

"Teyit edici şahadetin Sanığı işlenen suça bağlayıcı
nitelikte olması gerekir. Sanığın kendi davr-anışları ve şahadeti de teyit edici şahadet olarak kabul edilebilir. Teyit edici şahadetin mahiyeti ise her daVanın kendine özgü olgularına göre değişir."


Bu prensibe uygun olarak, öncelikle, Sanık No.3'ün başlangıçtan itibaren tüm davranışlarının incel-enmesi ve Sanık No.3'ün gerçekten kaçırma olayını başlangıçta bilip bilmediğine karar verilmesi gerekmektedir. Sanık No.3'ün "ben bilmezdim" demesinin veya şahadetinin diğer Sanıkların şahadeti ile bağdaşıp bağdaşmadığının tek başına bir önemi yoktur.

Sa-nıkların mahkum olduğu 5. davaya konu Ceza Yasası'nın 247. maddesinde tarif edilen, zorla insan kaçırma suçunun oluşabilmesi için, kişinin şiddetle, zor kullanılarak, bir yerden başka bir yere götürülmesi gerekmektedir.

Sanık No.1 ve 2, aleyhlerindeki zo-rla insan kaçırma suçunu kabul ettiklerinden, her iki Sanığın Güney'e geçerken ortak amaçlarının maktulü kaçırmak olduğu konusu, bu Sanıklar bakımından kanıtlanmıştır.

Sanık No.3, şahadetinde, 21.2.2007 tarihinde, maktulün kaçırıldığının bir gün evvelind-en Sanık No.1'in gelip kendisini bulduğunu, kahvehaneden çıkardığını, yanlarına Sanık No.2'nin geldiğini ve Sanık No.1'in kendilerini Beyarmudu'na götürmesini istediğini kabul etmektedir (Mavi 495).

İspatlanan olgulara göre, Sanık No.3'ün ehliyeti yoktu-r ve taşıma işi yapmamaktadır. Yine ispatlanan olgulara göre, Sanık No.2'nin DJ 817 plakalı Van aracı ile Beyarmudu'na gidilmesi konusunda Sanıklar anlaştılar.

Sanık No.2'nin Avukatı Sanık No.3'e istintak sırasında "neden Beyarmudu'na gittiğini" sorduğ-unda Sanık No.3, kendi varlık sebebini şöyle izah etmiştir:

"S. Araban yok, sürüş ehliyetin yok, Osman neden senden
bizi Ferhat'ın arabasıyla Pergama'ya götür dedi?
C. Köyde bir iş yapacaklarsa, benim dilimi ve dürüst
olduğumu çok iyi b-ilir kendisi. Dilimin sağlam, benim
de dürüst olduğumu çok iyi bilir. O yüzden.
S. Ben yanıt alamadım, Mahkeme de anlamadı senin bu
beyanından
C. Şimdi iş yapacaklar. Olur olmaz bir insana
söylemezler. Ben sağlam olduğum için bana söylü-yorlar
dilim sağlam olduğu için orda burda söylemediğim için
beni uygun görmüşler. Beni de yaktılar. Getirdiler
buraya." (Mavi 524)


Sanık No.3'ün şahadetindeki izahına göre, Sanıklar No.1 ve No.2'nin dalgıç alacağını bilmekteydi.

Gün-ey'den dalgıç alınacağını bilen ve bu iş için güvenilir olduğunu söyleyen Sanık No.3'ün daha sonra ne yaptığına bakmamız gerekir.

Sanıklar 22.2.2007 tarihinde buluşarak, Beyarmudu Gümrük Kapısına giderler. Sanık No.3, burada, Sanık No.2'nin DJ 817 plakal-ı Van aracının içerisindedir.

İddia Makamı Tanıkları No.9 PM Durdu Polat'ın istintak edilmemiş şahadetine göre, 22.2.2007 tarihinde Beyarmudu Kara Giriş Kapısında görev yaparken, saat 9.15 raddelerinde Sanıkların yanına geldiğini, Sanık No.1'in kendisine- aracını İngiliz Üsler Bölgesinde bulunan Ömer Öksüzoğlu Tamir Garajına götürmek için batı kapısına geçiş yapmak istediklerini, Sanık No.1'in çıkışının yasak olduğu için geçmesine izin vermediğini, Sanık No.3'ün orda bulunma sebebiyle ilgili olarak "birlik-teyik" diye bir kelime kullandığını söylemiştir (Mavi 147).

Aynı şekilde, İddia Makamı Tanığı No.10 P.Ç. Tekin Özaşık, şahadetinde, Sanık No.1'in yanına gelerek kimlik kartı yanında olmadığı için kendisine izin verilmesini, ismini bilmediği bir makiniste- gideceğini söylediğini aktarmıştır (Mavi 149). İddia Makamı Tanığı No.11 PM Mehmet Ateş, batı barikatında görevde olduğu bir anda Sanıkların her üçünün yanına Van tipi bir beyaz araçla geldiğini ve İngiliz Üsler Bölgesine, makinist için geçmek istedikleri-ni ancak izin vermediğini söylemiştir (Mavi 150-151). Görülebileceği gibi, burada, Sanık No.1'in geçişine izin verilmemiştir.

Maktul Mesut Ahmet Kafkas'tan haber alınmaması üzerine, Polis, Sanık No.3'den, 23.2.2007 tarihinde Emare No.29 açık ifadeyi temi-n eder.

Mahkemeye itirazsız sunulan bu açık ifadede, Sanık No.3, kendine göre, Osman ve Ferhat'ı Güney'den nasıl aldığını anlatır ama daha önemlisi Sanık No.3 bu ifadesinde, "Osman'ın Güney'den dalgıç alacağını ben daha sonra köylüden duydum, Osman'ın B-eyarmudu'na niye gittiğini bilmiyorum, ben Osman'ın Rum tarafına gideceğini tahmin ettim" şeklinde bir beyanda bulunur.

Sağlam ve ağzı sıkı olduğu için diğer Sanıkların kendilerini dalgıç almak için, Beyarmudu'na götürmesini ondan istediklerini söyleyen S-anık No.3, sınırda makiniste gidileceği beyanını duymasına rağmen, bir gün sonra verdiği açık ifadesinde Sanık No.1'in Beyarmudu'na neden gittiğini bilmediğini ve dalgıç alacağını köylüden duyduğunu söyler.

Bu durumda, Sanık No.3'ün, Sanık No.1 tarafında-n kahveden çıkarılmak suretiyle kendisine ne söylendiği ve ne maksatla birlikte hareket ettikleri, ancak Sanıkların davranışları ile ortaya çıkabilecek bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

İspatlanan olgulara göre, Sanık No.1 ve No.2, maktul Mesut Ahme-t Kafkas'ı kaçırmayı planladıktan sonra bu planlarını uygulamaya başlamışlardır. Burada sorulması gereken soru, Sanık No.3'ün bu planın neresinde olduğudur.

Güney'e yasal yoldan geçemeyeceklerini bilen Sanıklar, resmi kapıdan geçme teşebbüsünde bulunarak-, özellikle Sanık No.1'in, aracı makiniste götürme amaçlı Güney'e geçmek istediği görüntüsünü sağlarlar.

Sanıklara Güney'e geçiş izni verilmeyince, ispatlanan ve Sanıklar tarafından kabul edilen olgulara göre, Sanık No.3, Van Transit aracı alarak oradan -ayrılır. Sanık No.1 ve No.2 de Güney'e, gayriyasal yollardan geçerek, Mesut Ahmet Kafkas ile buluşurlar.

Sanık No.1 Osman Bayır, şahadetinde, Mesut Ahmet Kafkas'ı çok iyi tanıdığı için, buluşmak maksadıyla 21 Şubat 2007 tarihinde onu aradığını söyler (Ma-vi 294).

Sanık No.1, 23.3.2007 tarihli Emare No.51 gönüllü ifadesinde, 21.2.2007'de arama buluşma teminini şöyle izah eder:

"21 Şubat 2007 tarihinde hatırladığım kadarıyla Çayönü
köyündeki ev telefonumdan Mesut'un 0542 851 3235 No'lu telefonunu aradı-m, aradığım 3867075 Nolu telefonumdu. Mesut'a Güney'den damla sulama sistemlerini almak istediğimi söyleyip, bana yardımcı olmasını istedim. 22 Şubat 2007 tarihinde gitmemiz hususunda aramızda sözleştik".


Sanık No.1, aynı şekilde 23.2.2007 tarihli Emar-e No.24 açık ifadesinde, Ahmet Mesut Kafkas'ı cep telefonundan arayarak, çiftçilik yaptığı için patates ekmede kullanmak için sulama lastiği, fıskiye ve bir adet dalgıça ihtiyacı olduğunu ve Güney'de daha ucuz olduğundan dolayı yardım istediğini söyler.

-Sanık No.3 ise daha önce açık ifadesinde, Sanık No.1'in dalgıç ihtiyacı olduğunu "köylüden duydum" dediği olguyu ortadan kaldıracak şekilde, yeminli şahadetinde, Sanık No.1 ve No.2'nin, 21 Şubat'ta, kahvede, dalgıç almaya gideceklerini söylediğini iddia ed-er.

Her iki şahadeti birleştirdiğimizde, başlangıçta Sanık No.3'ün açık ifadesinde "köylüden duydum" dediği dalgıç ve malzeme alımının, esasta, maktul ile buluşmak için uydurulmuş bir gerekçe olduğu ve bunun tüm Sanıklar tarafından bilindiği ortaya çıkma-ktadır. Sanık No.3'ün Beyarmudu'na gidiş sebeplerini önce gizlemeye çalışması, sonra tüm Sanıkların beyanları ile ortak hale getirmeye çaba göstermesi, Yargıtay/Ceza 14/98'deki prensipler gereği, gerçeği gizleme amaçlı söylenmiş yalan kapsamına girmektedir-.

Sanık No.3, 21.2.2007 tarihinden itibaren, Sanık No.1 ve No.2 ile birlikte hareket etmiştir.

İspatlanan olgulara göre, Sanık No.1 ve No.2, Güney'e geçtikten sonra maktul ile buluşurlar, zirai malzeme konusunda Larnaka'da bazı yerlerden fiyat alırlar- ve patates ambarından hareket ettikten sonra, Ahmet Mesut Kafkası zorla kaçırırlar. Sanık No.2, gelip kendilerini alması için Sanık No.3'e telefon eder ve Sanık No.3, Güvercinlik-Çayönü arasında bulundukları yere, Sanık No.2'nin DJ 817 plakalı Van aracı i-le gelerek buluşurlar.

Sanık No.3, şahadetinde, buluşma yerine gelince, maktulü yaralı ve elleri bağlı vaziyette görerek kaçmak istediğini, ancak diğer Sanıkların, olayı gördüğü nedeniyle kaçmasına engel olduklarını, telefonunu aldıklarını hatta kendini- de maktulü koydukları Van araca koymaya çalıştıklarını ve zorladıklarını, hatta kendisinin dövmekle tehdit edildiğini söyler.

Sanık No.3 maktulü yaralı ve bağlı görünce paniklese de, böyle bir panikleme durumu başlangıçta ortak bir amaç var ise, bu amaç-la gerçekleştirilen bir fiilin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Bidayet Mahkemesinin, doğru olarak kabul ettiği gibi, Sanık No.3'ün kaçması imkanı varken kaçmaması aleyhine alınacak bir husus olmasına rağmen, burada önemli olan gerçekten Sanık No.3'e zor- kullanılıp kullanılmadığı veya böyle bir ihtimalin varlığının, değer taşıyan şahadetle desteklenip desteklenmediğidir.

Kendi ifadesine göre sağlam ve güvenilir biri olan Sanık No.3, bir anda diğer Sanıklar tarafından, olayı başkasına anlatabilecek kadar- güvenilmez olarak kabul edilir ve elinden zorla telefonu alınır.

Sanık No.3'e ait cep telefonu, bu andan itibaren, Sanık No.2 ile olan tüm haberleşmelerde, Sanık No.1 tarafından kullanılır. Olayı birine söylememesi için elinden zorla alındığı iddia edi-len telefon, Sanık No.3'e, maktul Alevkayası'ndan yakılacağı yere götürülürken, Mağusa çemberinde verilir veya kendi ifadesine göre Sanık No.1'den alır.

Çok daha hafif bir olayı bildirmesin diye telefonunun zorla elinden alındığını söyleyen Sanık No.3'e,- çok daha ağır bir fiil olan ve Sanıklara göre maktulün ölü olduğu bir anda cep telefonunun geri verilmesi, başlangıçta telefonun zorla alındığı ihtimalini tamamıyla ortadan kaldıracak bir olgudur. Olayı bütünü içerisinde değerlendirdiğimizde, Sanık No.3'e- çemberde telefonunun verilmesinin sebebi, Sanıklar No.1 ve No.2 ile irtibat kurarak, onları bulundukları yerden alması, Sanık No.3'ün davranışları ve Sanık No.1 ve No.2'yi kardeşinin arabası ile olay yerinden alması sonucunda ortaya çıkmıştır. Mevcut olgu-ların başka rasyonel sonucu yoktur.

Mesut Ahmet Kafkas'ın zor kullanılarak kaçırılmasından sonra, Sanık No.2, Sanık No.1 ve No.3'ü yaralı ve bağlı halde bulunan Mesut Ahmet Kafkas ile orada bırakıp, maktulün EC 647 plakalı aracı ile köye gidecek kadar ra-hattır. Sanık No.1 ve No.2 tarafından zorla olaya dahil edildiğini iddia eden Sanık No.3 ise Sanık No.1 ile birlikte hareket ederek, Sanık No.2 ile buluşacakları yere giderler. Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadete göre, Sanık No.3'ün davranışları, Sanık -No.1 ve No.2 tarafından, Sanık No.3'e karşı, o anda veya geleceğe yönelik öldürme veya zarar verme tehditi yapıldığını gösterecek veya böyle bir makul şüpheyi yaratacak nitelikte değildir.

Sanık No.3'ün Sanık No.1 ve No.2'yi tehlikeli adamlar olarak bilm-esi, yanlış yaptığı takdirde kendisine kötülük yapılacağını düşünmesi Duress(zorlama) anlamında geçerli bir müdafaa sebebi değildir. Duress müdafaasıyla ilgili Archbold 41. Ed. Sayfa 1036 paragraf 17-54'e ve Rv Hudson and Taylor (1971) Cr App R.I Lynch v D-PP 1975 I ALL Er 913 davalarına atıfta bulunuruz.

Sanık No.3'ün tehlikeli adamlar olarak tanıttığı, Sanık No.1 ve No.2'nin, Sanık No.3'ü zirai malzeme alınacağı gerekçesi ile kandırıp hiç bilmediği bir adamı kaçırma fiiline dahil edecekleri ihtimali, mev-cut şahadetin rasyonel sonucu olmadığı gibi, böyle bir ihtimali ortaya koyacak değer ifade eden şahadet de bulunmamaktadır.

Bidayet Mahkemesinin huzurundaki tüm şahadet çerçevesinde, Sanık No.3'ün davranışlarını dikkate almadan, Sanık No.3'ün bu yönde çel-işki ve yalanlarla dolu açık ifade, gönüllü ifade ve şahadetini değerlendirmeden, Sanık No.3'ün başlangıçta adam kaçırılacağını bilmeden buluşma yerine gittiğine inanması hatalıdır.

Tüm parçaları birleştirdiğimizde, Sanık No.3'ün 21.2.2007 tarihinden iti-baren, Sanıklar No.1 ve No.2 ile birlikte hareket ettiği, uygulanan plan çerçevesinde önce Beyarmudu Giriş Kapısına gittiği, orda kararlaştırdıkları şekilde geçişe izin verilmemesi üzerine olayda kullanılan Sanık No.2'ye ait DJ 817 plakalı Van aracı alıp k-öye döndüğü, Sanıklar No.1 ve No.2'nin gayriyasal yollardan Güney'e geçerek Mesut Ahmet Kafkas'ı kaçırdıkları, sonradan Sanık No.2 tarafından telefon ile aranarak buluşma noktasına gittiği, diğer Sanıklarla buluştuğu ve o andan itibaren kaçırma fiiline doğ-rudan katıldığı, başından itibaren Sanıklar No.1 ve No.2 ile birlikte ortak amaç doğrultusunda üzerine düşeni yaptığı ve bu anlamda Sanık No.3 aleyhindeki 5. daVanın makul şüpheden ari olarak ispatlandığı anlaşıldığından, Bidayet Mahkemesinin Sanık No.3'ü- aleyhindeki 5. davadan mahkum etmesinde hata yoktur.

Sanık No.3'ün 41/2008 No.lu istinafında, aleyhindeki 5. davadan verilen mahkumiyet kararına karşı dosyaladığı istinaf sebebleri reddedilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanıklar aleyhindeki 5. davadan sonra -3.üncü davayı, yani Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,5(3)20,21 ve 228(a) maddelerine aykırı, ağır surette yaralamak suçlarını incelemiş ve daha önce itham safhasında suçunu kabul eden Sanık No.1 dışında, suçlamayı kabul etmeyen Sanık No.2'yi mahkum ederek, Sanı-k No.3'ü beraat ettirmiştir.

Sanık No.2 Avukatı, bu mahkumiyete karşı istinaf dosyalayarak, istinaf ihbarnamesinde 1'den 12'ye kadar sıralanan istinaf sebeplerinde Bidayet Mahkemesinin Sanık No.2'yi aleyhindeki 3. davadan mahkum etmekle hata ettiğini ile-ri sürmüştür.

İddia Makamı, Sanık No.3'ün 3. davadan beraat ettirilmesinin hatalı olduğunu iddia etmektedir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi aleyhindeki 3. davadan mahkum ederken, huzurundaki tüm şahadeti değerlendirmiş, Emare No.58 bıçak ve Emare No.5-9 çekicin olayda kullanıldığını teyit edici şahadet ile belirlemiş ve Sanık No.2'nin, şahadetinin istintak aşamasında, Mesut Ahmet Kafkas'ı bıçakladığı ve kafasına çekiçle vurduğunu kabul ettiğini belirttikten sonra, Sanık No.2'yi aleyhindeki 3. davadan ma-hkum etmiştir.

Sanık No.2'nin şahadeti incelendiğinde, Mesut Ahmet Kafkas'ı yaraladığına ilişkin itiraflarda bulunduğu açıkça görülmektedir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi aleyhindeki 3. davadan mahkum ederken, doğru prensipleri uygulayarak, doğru so-nuca vardığından, Sanık No.2 aleyhindeki mahkumiyet kararında hata yoktur.

Bu sonuçtan hareketle, Sanık No.2'nin 3. davadan verilen mahkumiyet kararına karşı dosyaladığı 40/2008 sayılı istinafı reddedilir.

İddia Makamının, Sanık No.3'ün beraat kararı i-le ilgili istinafına gelince;

Bidayet Mahkemesinin bulgusu şöyledir:

"Sanık No.3 huzurumuzdaki bu husustaki şahadet ve vardığımız bulgulara göre maktul Dikelya İngiliz Üsler Bölgesinde Sanık No.1 ve No.2 tarafından çekiçle başına vurulup, vücudunun muh-telif yerlerine bıçak sokmak suretiyle ağır surette ve kanuna aykırı olarak yaralanırken Sanık No.1 ve No.2'nin maktulü kaçırdığını bilmemekte ve bu fiillerin de yapıldığından haberi bulunmamakta idi. Sanık No.3, Sanık No.1 ve No.2 ile ilk buluştuğu noktad-a da maktule karşı bıçak ve çekiç kullanmamıştır. Bıçağın taşındığından ve Van araçta bıçak olduğundan da Sanık No.3'ün bilgisi olmamış ancak Sanık No.1'in bıçağı atmasını söylemesi ile bıçaktan haberi olmuştur. Bu belirttiklerimiz ışığında Sanık No.3'ün m-aktulü ağır surette ve kanuna aykırı olarak yaralanması fiiline iştirak etmediği, emare bıçağı taşımadığı bulgusuna varırız."


Alt Mahkemenin bulgusundan açıkça görülebileceği gibi, Sanık No.3 aleyhindeki 3. davadan beraat ettirilirken, Sanık No.1 ve No.-2'nin Mesut Ahmet Kafkas'ın başına çekiçle vurup vücudunun muhtelif yerlerine bıçak sokulmak suretiyle onu ağır surette ve kanuna aykırı olarak yaraladıklarında, Sanık No.3'ün orada olmadığı, maktulü kaçırdıklarını bilmediği, huzurunda herhangi bir bıçakla-ma veya çekiçle vurma fiilinin gerçekleşmediği ve bıçaktan sonradan haberi olduğu esasından hareket etmiştir.

Alt Mahkemenin, Sanık No.3'ün kaçırma fiilinden haberi olmadığı bulgusunun hatalı olduğu ve Sanık No.3'ün başından itibaren kaçırma ortak amacı-nı gerçekleştirmek için Sanıklar No.1 ve No.2 ile birlikte hareket ettiği sonucuna ulaştığımızı daha önce belirtmiştik.

Sanıklar aleyhindeki 3. davaya konu Ceza Yasası'nın 228(a) maddesinde tanımlanan ağır yaralama suçunun oluşması için aranan hallerden- biri, yaralanan kişinin aciz hale sokulması ve eylemin bu niyetle yapılmasıdır.

Ceza Yasası'nın 21. maddesine göre, iki veya daha çok kişi, birbirleri ile yasa dışı bir amacı gerçekleştirmek için ortaklaşa bir karar almaları ve bu tür yasa dışı bir amac-ı gerçekleştirirken o amacın gerçekleştirilmesinin muhtemel sonucu olan nitelikte bir suç işlemeleri halinde, her biri ayrı ayrı olarak suçu işlemiş sayılır.

Daha önce temas ettiğimiz Yargıtay/Ceza 63-67/1997
(D.5/99) sayılı içtihat kararını tekrarlayaca-k olursak, konu kararda, ortak amaç ile hareket edenlerin sorumluluğu izah edilirken, ortak amaçla hareket edenlerden birinin hareketlerinden doğan beklenmedik olağandışı sonuçların da bu sorumluluk kapsamında olacağı, ortak amaçla hareket edenlerden bir t-anesinin ortak amacın dışına çıkan, diğerleri tarafından makûl olarak öngörülmeyecek bir harekette bulunması halinde ise diğerlerinin bu hareketten sorumlu olmayacakları belirtilmiştir.

Buna göre, Sanık No.3'ün sorumluluğunun olmaması için, ortak amaçla -hareket edenlerden bir tanesinin, ortak amacın dışına çıkan ve Sanık No.3 tarafından makûl olarak öngörülmeyecek bir harekette bulunması gerekmektedir.

İspatlanan olgulara göre, Mesut Ahmet Kafkas kaçırılmaya direndiği ve kaçmaya çalıştığı için etkisiz ha-le getirilmek maksadıyla Sanıklar No.1 ve No.2 tarafından bıçaklanmış, başına çekiçle vurularak akabinde bağlanmıştır.

Sanık No.3, Sanık No.2'nin telefon etmesi üzerine buluşma yerine geldikten sonra, elleri ve yüzü kan içinde olan Mesut Ahmet Kafkas'ı, -Sanıklar No.1 ve No.2 ile birlikte Van araca taşıyarak ortak amaçlarına uygun olarak hareket etmiş, onlara fiillerinde iştirak ederek yardım etmiştir.

Tüm Sanıklar, başlangıçtan itibaren, Mesut Ahmet Kafkas'ı zorla kaçırmak ortak amacı ile hareket etmişl-erdir. Zor kullanma, ortak amaçlarının bir unsuru olduğundan, Sanıklar No.1 ve 2'nin ortak amaç çerçevesinde hareket ederken Mesut Ahmet Kafkas'a karşı zor kullanmaları, onu yaralamaları ve aciz hale getirmeleri, işlenen zorla insan kaçırma suçunun Sanık N-o.3 tarafından önceden öngörülebilen muhtemel birer sonucudur. Buradaki temel nokta, Sanıklar No.1 ve No.2'nin ortak amacın dışına çıkmamalarıdır. Sanık No.3'ün başlangıçta olay mahalinde olmaması bilgisizliğinden değil, üstlendiği görev bakımındandır. Bu -nedenle, Sanık No.3'ün sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. Huzurumuzdaki daVanın olguları bakımından Sanık No.1 ve No.2 tarafından gerçekleştirilen spontane yaralama fiili yoktur. Sanıklar No.1 ve No.2 ortak amaçları doğrultusunda hareket ederken, ma-ktulün direnmesi ile karşılaştıklarında, önce onu temin ettikleri bıçak ve çekiçle yaralamışlar, sonra bağlamışlar, sonra da Sanık No.3'ün iştiraki ve yardımı ile maktulü Alevkayası'na taşımışlardır.

Sanık No.3, diğer sanıklarla başlangıçtan itibaren Mes-ut Ahmet Kafkas'ı zorla kaçırmak ortak amacı ile hareket ettiğinden, Sanıklar No.1 ve 2'nin ortak amacı gerçekleştirmek için Mesut Ahmet Kafkas'ı yaralamalarından Ceza Yasası'nın 20 ve 21. maddeleri kapsamında sorumludur ve aleyhindeki 3. davadan suçlu bul-unarak mahkum edilmesi gerekirdi. Bidayet Mahkemesi, Sanık No.3'ün aleyhindeki 3. davadan beraat ettirmekle hatalı davranmıştır.

Bu sonuçtan hareketle, İddia Makamının, Sanık No.3'ün 3. davadan beraat ettirilmesinin hatalı olduğuna ilişkin 48/2008 sayılı- istinafı kabul edilir, Sanık No.3'e 3. davadan verilen beraat kararı iptal edilir ve aleyhindeki 3. davadan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi aleyhindeki 6,8 ve 9. davalardan mahkum ederek, Sanık No.3'ü aynı davalardan bera-at ettirmiştir.

Sanıklar aleyhine getirilen 6. dava, Ceza Yasası'nın 324(1) maddesine aykırı yaralama suçudur.

Sanık No.2'nin Mesut Ahmet Kafkas'ı 22.2.07 tarihinde kanunsuz şekilde yaraladığı makul şüpheden ari olarak ispatlandığından, Bidayet Mahkeme-sinin Sanık No.2 aleyhinde verdiği mahkumiyet kararının isabetli, Sanık No.3 aleyhinde verdiği beraat kararının ise hatalı olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre, Sanık No.3 için 6. davadan verilen beraat kararının iptal edilerek, aleyhindeki 6. davadan suçlu -bulunarak mahkum edilmesi gerekmektedir.

Bu sonuçtan hareketle, Sanık No.2'nin 6. davadan mahkum edilmesine karşı dosyaladığı 40/2008 sayılı istinafı reddedilir.

İddia Makamının, Sanık No.3'ün 6. davadan beraat ettirilmesine karşı dosyaladığı 48/2008 s-ayılı istinafı kabul edilir ve beraat kararı iptal edilir; Sanık No.3, aleyhindeki 6. davadan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi aleyhindeki 8. ve 9. davalardan suçlu bularak mahkum etti, Sanık No.3'ü ise beraat ettirdi.

İsp-atlanan olgulara göre, Sanık No.2 tarafından bir Rum'a ait patates ambarının mutfağından alınan Emare No.58 bıçak ve Mesut Ahmet Kafkas'ın EC 647 plakalı Toyota marka aracındaki alet çantasından alınmış Emare No.59 çekiç, Sanıklar No.1 ve No.2 tarafından M-esut Ahmet Kafkas'ı ağır yaralamak suretiyle aciz ve etkisiz hale getirmede kullanılmıştır.


Bidayet Mahkemesinin bu suçlarla ilgili bulgusu şöyledir:

"Sanık No.1 ve No.2'nin maktule karşı bu fiilleri Emare
No.58 bıçakla gerçekleştirdikleri ve Emare -No.58 bıçağın Sanık No.1 ve No.2 tarafından Dikelya İngiliz Üsler Bölgesinde taşındığı, maktule karşı kullanıldığı, Emare No.86 Van araçta taşıdıkları ve Sanık No.1'in söylemesi ile Sanık No.3 tarafından atılana kadar bu bıçağı taşıdıkları huzurumuzdaki şa-hadet ve yukarıda vardığımız bulgular ışığında bir gerçektir ve bu hususta bulguya varırız."(Mavi 783)

Bidayet Mahkemesinin, Sanıklar No.1 ve No.2'nin maktul Mesut Ahmet Kafkas'ı Emare No.58 bıçak ve Emare No.59 çekiçle yaraladıkları bulgusunda hata olma-dığını, aleyhlerindeki ağır yaralama ve yaralama suçlarını incelerken belirtmiştik.

Bu sonuçtan hareketle, Bidayet Mahkemesinin Sanık No.2'yi, aleyhindeki 8. ve 9. davalardan mahkum etmesinde herhangi bir hata bulunmadığından, Sanık No.2'nin aleyhindeki- 8. ve 9. davalara yönelik 40/2008 sayılı istinafı reddederiz.

Bidayet Mahkemesi, olayda kullanılan Emare No.58 bıçağın Sanık No.3 tarafından araçtan atılmak suretiyle yok edilmeye çalışıldığı bulgusuna varmasına rağmen, Sanık No.3'ü, Sanık No.1 ve No.2 -ile ilk buluştuğu noktada maktule karşı bıçak kullanılmadığı ve Sanık No.3'ün olay yerine gelmeden maktule karşı yaralama fiilinin gerçekleştirildiğini bilmediği gerekçesi ile beraat ettirmiştir.

Sanık No.3 şahadetinde, Emare No.58 bıçağı Sanık No.1'in s-öylemesi ile Van araçtan dışarı attığını, daha sonra maktulün kanının bulaştığı araçtaki tahtaları temizlemeye çalıştığını kabul etmektedir. Yine mevcut şahadete göre, Sanık No.3'ün de hazır olduğu bir ortamda, maktul Mesut Ahmet Kafkas kendi aracından çık-arılarak Van araca taşınmış ve Sanık No.3, Sanık No.2 ile Van araca binerek, maktulü, buluştukları ilk yerden kaçırmışlardır.

Görülebileceği gibi, Sanık No.3, Sanıklar No.1 ve No.2 ile buluştuğu andan itibaren ortak amaçları doğrultusunda hareket ederek -fiile katılmış, nihayette olayda kullanılan Emare No.58 bıçağı bizzat kendisi ortadan kaldırmak için araçtan dışarı atmıştır. Emare No.58 bıçak, 24.3.2007 tarihinde, Sanık No.3'ün polise itirafı sonucu enginar tarlasında bulunmuştur (Mavi 81). Sanık No.3'-ün kan içinde gördüğü Mesut Ahmet Kafkas'ı diğer Sanıklarla birlikte kaçırdıktan sonra Sanık No.1'in söylemesi ile bıçağı kaybetmeye çalışmasının rasyonel tek sonucu, bıçağın nerede kullanıldığını bilmiş olduğudur. Keza, Sanık No.3'ün bıçağı attıktan sonra- maktulün kanının bulaştığı yerleri temizlemeye çalıştığı gerçeğini dikkate aldığımızda, Sanık No.3'ün aleyhindeki 8. ve 9. davalardan mahkum edilmesi için orda olup olmamasının sorumluluk bakımından önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle, Sanık No.3'ün aleyhi-ndeki 8. ve 9. davalardan beraat ettirilmesi hatalıdır. İddia Makamının, Sanık No.3'ün 8. ve 9. davalardan beraat ettirilmesine karşı dosyaladığı 48/2008 sayılı istinafı kabul edilir. Alt Mahkemenin beraat kararı iptal edilerek Sanık No.3, aleyhindeki 8. v-e 9. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Bidayet Mahkemesi, daha sonra, Sanıklar aleyhindeki 4. davaya konu, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,5(3),20,21,282 ve 283. maddelerine aykırı soygun suçunu incelemiştir.

Sanıklar, aleyhlerine getirilen suçlama-nın iddianamedeki tafsilatında, 22.2.2007 tarihinde, Dikelya İngiliz Üsler Bölgesinde ve Dikelya İngiliz Üsler Bölgesi ile Haspolat - Taşkent köyü arasında, Lefkoşa'da, Mesut Ahmet Kafkas'tan 10 Kıbrıs Lirası ve 35 YTL nakit para ile Vakıf Bank Ltd. kaşide-li hamiline yazılı kime ait olduğu ve seri numarası meçhul, 300 YTL meblağlı çek ile bankası kime ait olduğu ve seri numarası meçhul 550 KL meblağlı Rum çekini sirkat etmek ve sirkattan hemen önce mezkûr şahsın başına çekiç ile vurarak vücudunun muhtelif y-erlerine bıçak sokup, ellerini ve ayaklarını bağlayıp EC 647 plakalı aracın içerisine koyarak mazot döküp yakmak suretiyle mezkûr şahsın ölümüne sebep olup, fiili şiddet kullanmakla itham edilmişlerdir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi mahkum ederken, Sa-nık No.2'nin şahadetinde söylediklerinin yanı sıra, ispatlanmış olgulara ve 24.3.2007 tarihinde, kanuni ihtar altında, 300 YTL'lik Vakıf Bank çeki ve 550 KL'lık Rum çeki için İddia Makamı Tanığı No.8 Müfettiş Zafer Amca tarafından izahat istendiğinde, Sanı-k No.2'nin Vakıf Bank çekini Çayönü'nde yaktığını, Rum çekini ise olay gecesi tepelerden attıklarını söylediği, bu itirafın ihtilafsız, itirazsız ve istintak edilmemiş şahadet olarak Mahkeme huzurunda olduğu, Sanık No.1 ve No.2'nin maktulü yaraladıktan son-ra, cebinde ve çantasındaki para ve çekleri sirkat ettikleri sonucuna vararak, Sanıklar No.1 ve No.2 aleyhindeki 4. davanın ispat edildiği sonucuna varmıştır. Bidayet Mahkemesi, soygun fiilinin Sanık No.3 gelmeden işlendiği ve Sanık No.3'ün soygun fiili ve- sonucuna iştirak etmediği gerekçesi ile Sanık No.3'ü, 4. davadan beraat ettirmiştir.

Bidayet Mahkemesinin Sanık No.2'nin mahkumiyeti ile ilgili bulgusunda hata olmadığı, mevcut şahadet, Sanık No.2'nin tahkikat süresince polise yaptığı itirazsız izahatı -(Mavi 81) ile sabit olduğundan, Sanık No.2'nin mahkumiyetinde herhangi bir hata yoktur. Bu nedenle, Sanık No.2'nin 4. davadan mahkumiyetine karşı dosyaladığı 40/2008 sayılı istinafı reddedilir.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.3'ü aleyhindeki 4. davadan beraa-t ettirirken, soygun fiilinin işlendiği sırada orada olmamasına bağlamıştır.

İspatlanan olgulara göre, Sanık No.3, ilk buluşma noktaları olan Güvencinlik-Çayönü arasındaki yere Van araç ile gittikten sonra, maktul Mesut Ahmet Kafkas, EC 647 plakalı Toyota- marka aracından çıkarılarak, Sanık No.3 tarafından olay yerine getirilen Sanık No.2'ye ait DJ 817 plakalı Van araca aktarıldı ve Sanık No.2, acıktığı ve sigarasız kaldığı nedeniyle, maktulün cebindeki paralardan alarak maktule ait araçla Korkuteli'ne gitt-i.

Duruşma sırasında Sanık No.1'in Avukatı, Sanık No.3'e istintak esnasında şu soruları yöneltmiştir:

"S: Ferhat'ın maktulün cebinden para aldığını gördün mü?
C: Hayır.
S: Onu da görmedin, yoksa hatırlamıyorsun?
C: Görmedim.
S: Alsa görecektin diy-orsun öyle mi yoksa o pozisyonda
değildi. Yani gördüğün o manzara karşısında kendinden
geçmiş olabilir misin? Orda olanların farkında
olmayabilir misin?
C: Ben gördüklerimi söylerim. Ben görmedim. Kesinlikle.
S: Ferhat hem gönüllü ifad-esinde hem de yeminli
şahadetinde burda dinledin, ne söylediğini o konuyla
ilgili olarak, acıktım, sigarasızlıktan ölüyorum,
maktulün cebine ellerimi soktum, ne bulduysam aldım ve
gittim diyor.
C: Evet.
S: Öyle mi söyledi.
C: B-öyle söyledi ama onun düşüncesi. Orda olmuş bir şey
ben yokum ki orda.
S: Yoksun sen orda?
C: Tabi, Rum tarafında oldu olay.
S: Rum tarafından bahsetmiyorum sana. Buluştuğun noktadan
bahsederim ben?
C: Ben görmedim.
S: Nasıl olur da gör-medin, orda değil miydin?
C: Sürekli arabadaydım. Arabanın içindeydim.
S: Aşağıya inmedin, öyle mi?
C: Evet. Koltuk ve araçtan birşey getirdiği zaman ben
arabadaydım.
S: Ferhat ayrılmazdan önce, maktule ait aracı alıp da
ordan ayrılmazd-an önce maktulün cebine parayı sokup
aldıktan sonra ayrıldı. Sen nerdeydin o vakit?
C: O saat hatırlamıyorum."(Mavi 559)


Sanık No.3'ün iktibas edilen kısım dışındaki tüm şahadeti incelendiğinde, "görmedim" ve "hatırlamıyorum" üzerine kurulu oldu-ğu görülmektedir. Sanık No.2'nin şahadetine göre, Sanıklar ilk buluşma yerinde maktulü Van araca aktardıktan sonra, Sanık No.2 maktulün cebinden para alarak, Korkuteli köyüne gitmiş ve oradan zeytinli, sigara ve kontür almıştır. Bu süreçte, Sanık No.3 araç-tan inmiş, maktul Van araca aktarılmış ve Sanık No.2, Sanık No.1 ve No.3'ün huzurunda maktulün aracına binerek ayrılmıştır. Sadece iktibas ettiğimiz kısımda bile, Sanık No.3'ün gerçekleri söylemek yerine yalan söyleyerek kendisini kurtaracak şekilde hareke-t ettiği görülmektedir.

Tüm olguların birleştirilmesinden çıkarılan netice, Sanık No.3 gelmeden, maktule karşı uygulanan şiddet ve etkisizleştirme sonucunda, maktulün üzerindeki para ve çekleri alma fiilinin, Sanık No.3'ün olay yerine gelmesinden sonra d-a devam ettiğidir. Daha ötesi, ispatlanan olgulara göre, Alevkayası'na gitmeden önce araç için mazot alınması, Alevkayası I. Zirveden sonra maktulün yakılması için mazot alınması ve maktul yakıldıktan sonra beraberce yedikleri yemek için harcanan paralar m-aktulün paralarıydı ve bu olayların tümünde Sanık No.3 hazır bulunmuştur.

Bidayet Mahkemesinin huzurundaki tüm şahadeti, şahadetten çıkabilecek rasyonel sonuçları ile birlikte değerlendirmeden, Sanık No.3'ün olay yerine gelmeden soygun fiilinin tamamlan-dığı sonucuna ulaşması hatalı olmuştur.

Sanık No.3'ün kendi izahı, kendi içerisinde tutarsız olduğundan, tüm şahadetle birlikte değerlendirildiğinde, Sanık No.3'ün soygun fiiline ortak amaçla iştirak ettiği makul şüpheden ari olarak kanıtlandığından, San-ık No.3'ün aleyhindeki 4. davadan suçlu bulunarak mahkum edilmesi gerekirdi.

Bu sonuçtan hareketle, İddia Makamının 4. davadan beraat kararına karşı dosyaladığı 48/2008 sayılı istinafı kabul edilerek, Sanık No.3'e aleyhindeki 4. davadan verilen beraat ka-rarı iptal edilir. Sanık No.3, aleyhindeki 4. davadan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Bu safhada, taammüden adam öldürme, adam öldürme ve kasti hasar suçlarından Sanıklar No.1, No.2 ve No.3 aleyhine verilen mahkumiyet kararlarını incelememiz gerekmektedir-.

Bu meselede, Sanık No.1 ve Sanıklar No.2 ve No.3 Avukatları, esas olarak, adam öldürme ve taammüden adam öldürme üzerinde durarak, savunma ile ilgili istinaf sebeplerini, büyük oranda bu suçların unsurlarının oluşmadığı ve makul şüphenin Sanıkların leh-ine kullanılmadığı tezleri üzerine kurdular.

Kararımızın "istinaf sebepleri" başlığı altında, tarafların istinaflarını dayandırdıkları başlıkları belirttik. Bunların tümünü buraya aktarmayı gereksiz görürüz.

Genel olarak, Sanık No.2 ve No.3, Bidayet Ma-hkemesinin Alevkayası I. Zirveden, maktulün Taşkent'te yakıldığı ana kadarki bütün bulgularının hatalı olduğunu ve Mahkemenin maktulün başkaları tarafından öldürülmüş olabileceği ihtimaline değer vermediğini iddia etmektedirler. Sanık No.1 ise maktulün kaç-ırıldığı anda aldığı yaralar nedeniyle öldüğü, park alanında ölü olduğu ve olayda taammüdün bulunmadığını iddia etmektedir.

Buna göre, Bidayet Mahkemesinin adam öldürme ve taammüt ile ilgili tüm bulgularının doğru olup olmadığını incelememiz gerekmekted-ir.

Bidayet Mahkemesi, kararında, taammüden adam öldürme suçunun hukuki değerlendirmesini ve unsurlarını doğru olarak belirledikten sonra, meseleyi incelemiştir.

Öncelikle, suçun unsurlarının hatırlanması bakımından, Yargıtay/Ceza 14/1998 sayılı içtiha-t kararından kısa bir iktibas yapmayı gerekli gördük. Konu kararda, bir cinayetin taammüden işlendiği sonucuna varılabilmesi için şöyle denmiştir:

"Cinayeti işleyenin maktulü öldürmeyi önceden tasarlaması,
planını uygulamaya koyması ve cinayeti tasarla-dığı an ile işlediği an arasında soğukkanlı bir şekilde düşünebilmesi ve arzu ettiği takdirde bu cinayeti işlemekten vazgeçebilmesi için yeterli sürenin olması ve buna rağmen tasarısından, planından geri dönmeyerek cinayeti işlemiş olması gerekir."


Huz-urumuzdaki istinafa konu davadaki tabloya göre, Sanıkların, maktul Mesut Ahmet Kafkas'ı ne zaman öldürmeye niyet ettikleri,Sanıkların bu öldürme niyet ve kararlarından sonra kararlarını yürürlüğe koydukları, Sanıkların maktulü öldürmeye karar verdikleri an- ile öldürdükleri an arasında Sanıkların soğukkanlı bir şekilde cinayeti tasarladıkları, düşünmeye ve cinayetten isterlerse vazgeçebilmelerine zamanları olduğuna ve böyle bir fırsatları olmasına rağmen aynı niyetle devam ederek maktul Mesut Ahmet Kafkas'ı -öldürdükleri, Bidayet Mahkemesinin doğru değerlendirmeleri ve değer ifade eden şahadetle birleştirerek, makul şüpheden ari olarak fiilin gerçekleştiğinin görülmesi gerekmektedir.

Huzurumuzdaki olay 4 ana safhada oluştu. Birinci safhada Sanıklar Mesut Ahme-t Kafkas'ı kaçırmayı planladılar; ikinci safhada, Sanıklar No.1 ve No.2, maktul Mesut Ahmet Kafkas'ı Dikelya İngiliz Üsler Bölgesinde bir Rum'a ait patates ambarından, maktule ait EC 647 plakalı Toyota araçla yola çıktıktan sonra Güvercinlik - Çayönü ovası-nda zor kullanarak kaçırdılar; üçüncü safhada, Sanık No.3, Sanıklar No.1 ve No.2'nin bulunduğu yere, Sanık No.2'ye ait DJ 817 plakalı Van araç ile geldi ve maktul Van araca aktarılarak Alevkayası'na I. Zirve olarak adlandırılan yere gidildi; dördüncü safha-da ise I. Zirveden park alanına ve ordan Taşkent'e gidildi ve maktul Taşkent'te aracı ile birlikte yakıldı.

Bidayet Mahkemesinin, ilk iki safhada, Sanıkların maktulü öldürmek niyetinde olmadığına ilişkin kesin bulgusu vardır.

Bidayet Mahkemesi kararın-da şöyle demektedir(Mavi 803-804):

"Sanıkların maktulü kaçırırken öldürme amacı ile
kaçırdıklarına dair huzurumuzda hiçbir şahadet yoktur. Aksine iddia makamı tanığı No.8 tahkikat memuru Müf.Zafer Amca da Sanıkların maktulü kaçırma amaçlarının fidye ama-çlı olduğunu, öldürme amaçları olmadığını ancak maktulün kaçmaya çalışması, maktulü yaralamaları ve gelişen olaylar neticesinde Alevkayası'nda maktulü öldürmeyi planlayarak, mazot alıp, Taşkent'e götürüp arabada yakarak öldürdüklerini iddia etmektedir. Bu -şahadet ışığında Sanıkların maktulü kaçırma fiilini öldürme amacıyla gerçekleştirmedikleri kesindir ve bu hususta bulgu yaparız."


Görüleceği üzere, Bidayet Mahkemesi bu bulgusunu, İddia Makamının Tahkikat Memuru Tanığına bağlamaktadır.

İddia Makamının,- Bidayet Mahkemesinin bu bulgusunun hatalı olduğuna dair herhangi bir iddiası yoktur.

İspatlanan olgulara göre, 22.2.2007 tarihinde, Sanık No.3, Sanık No.2'ye ait Van araçla gelip Sanık No.1 ve No.2 ile Güvercinlik-Çayönü ovası diye tanımlanan yerde bulu-ştular ve kaçırdıkları Mesut Ahmet Kafkas'ı, EC 647 plakalı aracından çıkararak elleri ve ayakları bağlı olduğu halde DJ 817 plakalı aracın içine koydular.

Burada soğukkanlı bir şekilde Sanık No.2, maktulün aracını kullanarak Korkuteli köyüne giderek ko-ntür, zeytinli ve sigara aldı. Sonra Sanık No.1 ve No.3 ile telefonda konuşup buluştular ve Sanık No.1, maktule ait araçla önde,Sanık No.2 ve No.3 içinde maktulün de bulunduğu Van araçla arkada seyrederek herkesin kullandığı yoldan, yakalanma korkusu olmad-an, Alevkayası I. Zirveye gittiler.

Alevkayası I. Zirveden sonra ispatlanan olgulara göre olaylar şöyle gelişir.

Sanık No.2 ve No.3, maktule ait araçla hiç çekinmeden, yakalanabilecekleri korkusu yaşamadan, Çatalköy'e gidip bir benzin istasyonundan bir- bidon mazot alırlar ve I. Zirveye dönerler.

Sanıklar No.2 ve No.3, yine kabul edilen olgulara göre, maktulün EC 647 plakalı aracı ile piknik alanı diye tanımlanan yere gidip Sanık No.1'i beklerler, daha sonra Sanık No.1 içinde maktulün olduğu DJ 817 pla-kalı Van araçla Sanık No.2 ve No.3 ile park alanında buluşurlar.

Burada, maktul, DJ 817 plakalı Van araçtan, EC 647 plakalı Toyota marka aracının arka koltuğuna aktarılır.

Sanıklar araçları ile gece karanlığında, Sanık No.1 önde, Sanık No.2 ve No.3 Van- araçla arkada yola çıkarlar. Van araç 2-3 kez bozulur, Sanık No.1 geri dönerek onları çeker, Van aracı çalıştırırlar.

Daha sonra yola devam ederek Mağusa yoluna çembere geldiklerinde, Van araç bozulur. Sanık No.3'e telefonu verilir. Sanık No.2, Sanık No-.1 ile birlikte maktule ait EC 647 plakalı araçla Taşkent'e giderler ve aracı yoldan görünmeyecek bir yere götürüp, mazot dökerek maktul ile birlikte yakarlar.

Sanık No.3 bu arada kardeşi Necib'i arar, kardeşi BY 629 plakalı aracı ile gelir ve Sanık No.3- ile buluşurlar, sonra Sanık No.3 kardeşini Flamingo Gece Kulubüne bırakır ve kardeşinin aracı ile gidip, Sanık No.1 ve No.2'yi bulundukları yerden alır.

Sanıklar, dönüşte emareleri atarlar, saklarlar ve kan izlerini silerler.

Mevcut şahadetin neticesi- olan bu olguları değerlendirdiğimizde, maktulün ne zaman, kimin tarafından öldürüldüğü, olayda başkaları olup olmadığı sorularını sormadan, olgulardan istihraç edebileceğimiz netice, Sanıklar No.1, No.2 ve No.3'ün, Alevkayası'ndan, Taşkent'te buluştukları- yere kadar birlikte davrandıklarıdır.

Daha önce belirttiğimiz gibi, bir ceza davasında, sanıkların davranışları teyit edici şahadettir ve sonuca ulaşmak bakımından çok önemlidir.

Bir kişinin niyeti okunamayacağına göre, davranışları ve davranışlarında-n çıkan netice onun niyetine önemli bir delil teşkil eder (Bkz. Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 33-34/1984 (D.6/1985)).

Bu hukuki gerçeği akılda tutarak, meselenin, Savunma Avukatlarının iddiaları ve Bidayet Mahkemesinin suçun unsurları ile ilgili yaptığı bu-lgular ışığında incelenmesi gerekir.

Bidayet Mahkemesi, her Sanığın şahadetini ayrı ayrı inceleyerek, I. Zirvede mazot alımına karar verilmesini ve mazotun, maktulü ve aracını yakmakta kullanılmasını dikkate alarak, öldürme niyetinin I. Zirvede oluştuğu -sonucuna ulaşmıştır.

Savunma Avukatları, mazotun Van araç için alındığını, gidilen mesafelerin ölçülmediğini, olaydaki araçların mazota ihtiyaçları olup olmadığının araştırılmad-ığını, bu anlamda tahkikatın eksik olduğunu ileri sürerek, bu eksikliğin sebep olduğu şüpheden Sanık No.2 ve No.3'ün yararlandırılmadığını ileri sürmüşlerdir.

Zabıtlardan, mesafelerle ilgili tahkikat yapıldığı görülmekle birlikte, bu hususun çok önemli -olduğu kanaatinde değiliz. Çünkü, alınan mazotun maktulü ve aracını yakmakta kullanıldığı ve Sanıkların kullandığı araçlar, amacına uygun olarak hareket ederek hedeflerine ulaştıklarına göre, Sanıkların niyetinin, davranışları doğrultusunda, mazotun kullan-ıldığı maksata uygun olarak değerlendirilmesi gerekir.

Sanık No.1, istinafta, maktulün I. Zirvede ölmüş olduğunu, ölen insanın ikinci kez yakılarak öldürülmesine imkan olmadığını ileri sürmektedir.

Sanıkların yeminli şahadeti ve gönüllü ifadeleri inc-elendiğinde, maktulün I. Zirvede sağ olduğu şüphe götürmeyecek şekilde ortadadır.

Alevkayası I. Zirveye kadar maktul, Sanık No.2 ve No.3'ün kullandığı Van aracın içerisinde idi. Sanık No.2 ve No.3 maktulün yol boyunca ve I. Zirvede sağ olduğunu, hatta k-onuştuğunu, hem şahadetlerinde hem de gönüllü ifadelerinde söylemektedirler.

Sanık No.1, şahadetinde, zirvede maktulü kontrol ettiğini, darbe ve yaralardan dolayı bayağı kan aktığını, ölebileceğini, bu şekilde olmaması gerektiğini ve üçünün konuşarak ilk- etapta arabayı denize atmayı düşündüklerini, sonra arabayı yakmayı önerdiğini ve bu kararı beraber alarak Ferhat'la Yusuf'un birlikte gidip mazot aldıklarını iddia etmektedir(Mavi 203).

Sanık No.3, şahadetinde, istintak sırasında, aracın imhasının I. Z-irvede konuşulduğu ile ilgili soruya şöyle cevap vermiştir:

"S: Girne'ye gidip mazot almanızın nedeni de aracı
yakmaktı. Ford'a mazot koyma değildi, bunu sen çok
iyi bilin?
C: Gidin alın da gelin sormayın dedi.
S: Ama sen söyle-n Osman'ın dediğini bunu? Ferhat da
aksini söyler? Ferhat diyor ki Osman'ı karıştırma ben
gittim mazot almaya.
C: Beraber gittik.
S: Aldı seni de yanına diyor ve gittiniz?
C: Benim alnım açıktır.
S: Bellidir açık olduğu, Orda konuşuldu-, bu arabayı imha
etme olayı zirvede ilk kepçenin temizlediği bir yerde
konuşuldu. Öyle mi?
C: Evet.
S: Değil mi?
C: kesinlikle öyle değil yalandır.
S: Evet dedin.
C: Her soruya evet derim. Konuşmalarına evet dedim.
- Yalan beyanlarla beni düşürtmeye çalışıyor."


Görülebileceği gibi, Sanık No.3, arabanın mazotla yakılacağının zirvede konuşulduğunu önce kabul etti, sonra duruma göre pozisyon alarak kendine göre inkara kalktı.

Sanık No.2 esas sorgusunda kendisine sor-ulan soru üzerine, ilk durdukları I. Zirvede arabadan indiğini, Osman'ın kendilerine "gidin de gelirsiniz yani arar konuşuruk gelirsiniz geri" dediğini, kendisinin de "tamam o zaman ineyim aşağıya hem de mazot alayım arabaya" diyerek, Osman'dan para aldığı-nı, Yusuf'un "ne mazotu, ne yapacaksınız" dediğinde, "yürü yahu inelim aşağıya" diyerek kızdığını ve mazot almaya gittiğini söyledi(Mavi 374).

Sanık No.2 ve No.3'ün, maktulün EC 647 plakalı aracına binip mazot almaya gittikleri, mazotu bidona koyduktan so-nra, bu mazotu, maktulü ve aracı yakmak dışında kullanmadıkları mahkeme huzurundaki şahadette sabittir.

Alevkayası I. Zirvede yaralı ama henüz sağ olan ve alınan mazotla yakılan maktulü öldürme niyetinin, I. Zirvede oluştuğuna dair Bidayet Mahkemesinin b-ulgusunda hata yoktur.

Sanıklar No.2 ve No.3'ün iddiasına göre, olayda başka kişiler vardı, maktul, gelecek denilen kişiler tarafından öldürülmüştür, Sanık No.1 tarafından veya başka kişiler tarafından boğulmuştur, maktul park alanına geldiğinde katılaşm-ıştı, Sanık No.1'e göre maktul aldığı yaralardan ölmüştür. Ortada taammüt yoktur.

Bidayet Mahkemesi, bütün ihtimalleri tek tek değerlendirdi ve reddetti.

Sanık No.2 ve No.3 Avukatı, Bidayet Mahkemesinin bulgularının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

Bu- safhada, taammüden adam öldürme suçunun unsurları bakımından, Sanıkların planı yürürlüğe koyarak, soğukkanlı bir şekilde uyguladıkları sonucuna ulaşabilmek için, Sanıklar No.2 ve No.3'ün maktulü aracı ile birlikte yakmak amacı ile Girne - Çatalköy'den maz-ot alıp I. Zirveye döndükten sonra, oradan ayrılıp, Sanık No.1'in maktul ile birlikte dönmesini bekledikleri park alanında, maktulü DJ 817 plakalı Van araçtan EC 647 plakalı araca naklederken, maktulün henüz sağ olduğunun makûl şüpheden ari olarak ispatlan-mış olması gerekmektedir.

Bidayet Mahkemesi, Sanıkların bütün iddialarını tek tek ele alıp incelemiştir.

Hemen belirtmemiz gereken husus, hayalden veya sınırsız ihtimalden müdafaa yaratılamayacağı ve bu anlamda oluşacak şüphenin, makul şüphe sayılmayac-ağıdır.

Ceza davalarında sanıklar herhangi bir şeyi ispatlamak zorunda olmadığından, ileri sürülen iddiaların gerçek olabilme ihtimalinin bulunmadığı iddia makamı tarafından ortaya konmalı ve mahkeme tarafından tüm ihtimalleri değerlendirmelidir.

Bidaye-t Mahkemesi, ilk olarak, maktulün I. Zirvede başkaları tarafından öldürülmüş olup olmadığı ihtimalini incelemiş ve huzurundaki şahadeti detaylı olarak değerlendirdikten sonra olayda başka kişilerin olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Bir iddianın gerçekleşebil-me olasılığının olabilmesi için, direkt şahadet yoksa, çevre şahadetin bütünleştirilmesi sonucu böyle bir ihtimalin sanıklar lehine ortaya konması gerekir.

Bidayet Mahkemesi huzurundaki tüm şahadet incelendiğinde, başka kişilerin kimler olabileceği konus-unda ne direkt ne de çevre şahadet anlamında değer ifade eden herhangi bir şahadet bulunmaktadır.

Sanıkların kullandığı ve olay sürecinde Sanık No.1 tarafından kullanılan, Sanık No.3'ün 05338459313 No.lu telefonu dahil, tüm telefonlarda yabancı veya izah-atı yapılamayan hiçbir telefon konuşması tespit edilmemiştir.

Sanık No.1'in Sanık No.3'ün telefonu ile aradığı kardeşi Yüksel Bayır'a, Beyarmudu'nda bıraktığı TEN 977 plakalı Mercedes marka aracı almasını söylediği ispatlanmış, bu konuşma dışında başka b-iriyle yapılan konuşma tespit edilmemiştir.

Bunun dışında, Sanık No.3'ün Tanığı olarak şahadet veren Tanık No.4 İsmail Coşkun, Sanık No.1'in delil diye sunulan cesedin maktul Mesut Ahmet Kafkas'a ait olmadığını söylediğini iddia etmiştir.

Cesedin makt-ul Mesut Ahmet Kafkas'a ait olduğu DNA testi ile sabit olduğundan, Sanıkların meseleye gizem katma ve sorumluluklarının başkaları tarafından işlendiği görüntüsünü verme gayreti içine girdikleri, Müdafaa Tanığı No.4'ün şahadeti ile ortadadır.

Bidayet Mahk-emesinin, olayda başka kişilerin olmadığına ilişkin bulgusunun mevcut şahadetin sonucunda yapıldığı ve bu sonuca ulaşmak için önündeki şahadeti doğru olarak değerlendirdiği ve doğru sonuca ulaştığı cihetle bu bulgusunda hata yoktur.

Bidayet Mahkemesi, ma-ktulün, Sanık No.1 tarafından I. Zirvede boğularak öldürüldüğü iddialarını incelerken tüm Sanıkların şahadetlerini, tahkikat sırasında yaptıkları sözlü beyanları ve Emare No.2 video görüntülerindeki sözlerini teker teker değerlendirmiştir.

Bidayet Mahkem-esi, kararında, maktulün iple boğulmuş olabileceği ihtimali ile ilgili İddia Makamı Tanıklarının olayla ilgili şahadetlerine değindikten sonra, Tahkikat Memuru Müffetiş Zafer Amca'nın I. Zirvede üç adet bala ipini bulup, bunları Sanık No.2 ve No.3'e ihtar -altında sorduğunda, cevaben "bizim ilgimiz yoktur" dediklerini, Sanık No.1'in ise "bizim Mesut'u bağladığımız ip gri renkti" dediğini, Sanıkların yeminli şahadetlerinin çelişkilerle dolu olduğunu, Emare No.2 video görüntülerinde maktulün boğazında ip olduğ-undan bahsedilmediğini belirttikten sonra, I. Zirvede bulunan bala iplerinin olayda kullanılan ipler olduğu makul şüphesini yaratacak şahadetin bulunmadığı sonucuna varmıştır.

Tüm şahadet ve Sanıkların beyanları incelendiğinde,Bidayet Mahkemesinin bu son-uca ulaşması için huzurunda yeterince şahadet olduğu, şahadet ve emareleri değerlendirerek hata yapmadığı anlaşılmaktadır.

Ancak, olayda başka birilerinin olmadığı veya maktulün Sanık No.1 tarafından I. Zirvede boğulmuş olabileceği ihtimallerinin çürütül-mesi, maktulün park alanında sağ olduğu sonucunu kendiliğinden doğurmamaktadır.

Bu nedenle, maktulün park alanında sağ olup olmadığı hususunun incelenmesine devam edilmelidir.

Alevkayası I. Zirveye kadar gelişen olaylar çerçevesinde, maktul, Sanıklar N-o.1 ve No.2 tarafından, Emare No.58 bıçak kırılacak şiddette bir güç kullanılarak, vücudunun muhtelif yerlerinden bıçaklanmış, başına çekiçle vurularak etkisiz hale getirilerek, bağlanmak suretiyle Van aracın arkasına konularak atılı bir eşya gibi I. Zirve-ye kadar götürülmüştür.


Maktulün I. Zirvede sağ olduğunu Sanıklar kabul etmekle birlikte, sağlık durumu ile ilgili Sanıkların her biri ayrı ayrı izahatta bulunmuştur. Maktulün içerisinde taşındığı DJ 817 plakalı Van aracın kasasındaki zeminde bulunan t-ahtalarda maktule ait kan izi olduğu ve bunların silinmekle çıkarılamadığı, hem Sanıkların şahadeti, hem de emareler üzerinde yapılan tahlillerle sabit olduğundan, maktulün I. Zirveye taşınıncaya kadar geçen zaman sürecinde kan kaybetmeye devam ettiği mevc-ut şahadetin rasyonel bir sonucudur.

Bu meselede, maktul mazot ile yakıldığından, tam olarak ölüm sebebi belirlenememiştir. Bu nedenle, maktulün yakılmadan önce almış olduğu yaralar nedeniyle ölmemiş olup, park alanında Van araçtan, Toyota araca aktarılı-rken sağ olduğunun belirlenmesi, makul şüphe iddiasının ortadan kaldırılması için şarttır.

Bidayet Mahkemesinin bu husustaki bulguları şöyledir:

".... maktulün Sanık No.1 ve No.2'nin mazot almaya
ayrıldıkları an öldürüldüğünü kabul etsek dahi, bu sür-e yani Sanık No.2 ve No.3'ün maktulü ölü gördüklerini iddia ettikleri piknik alanındaki ana kadar toplam 80 dakika olarak ortaya çıkmaktadır. 80 dakikada ise Sanık No.2'nin iddia ettiği gibi maktulde ölü sertliği oluşması adli tıp bilimi uzmanlarına göre m-ümkün değildir(Mavi 798).


Bidayet Mahkemesi bu bulgusunu, Prof.Dr.Oğuz Polat'ın Adli Tıp Kitabının 2. baskısından iktibas ettiği görüşlere istinaden yapmıştır. Şöyle ki:


"Sanık No.1'in bu şahadeti Sanık No.2 ve No.3'ün maktulün
ölü olduğu, maktulde- ölü sertliği oluştuğu yönündeki iddialarını çürütmekte ve aksine maktulün I. Zirvede piknik alanında ve arabasında Taşkent'te yakıldığı zaman sağ olduğuna yönelik inanılır bir şahadet olarak huzurumuzda bulunmaktadır. Sanıkların hiçbiri özellikle öldüğünü- iddia eden Sanık No.2 ve No.3, maktulün nabzını, tansiyonunu kontrol edip bu kanıya vardıklarını söylememektedirler.
Yukarıda aktardığımız bu husustaki şahadetleri ve bu
şahadete dayalı vardığımız diğer bulguları, maktulün I. Zirvede, piknik alanında ve- Taşkent'te arabası içinde yakıldığı zamanda sağ olduğu çıkarımını yapabilmemizi ve maktulün I. Zirvede piknik alanında ve Haspolat Taşkent köyü arasında Emare 89, EC 647 plakalı Toyota marka araç içerisinde yakıldığı zaman sağ olduğu bulgusuna varmamızı s-ağlayabilecek nitelikte bir şahadettir"(Mavi 800-801).


Bidayet Mahkemesinin bulgusundan anlaşılan, bu sonuca ulaşılırken ölü sertliği algısından hareket edilmiş ve Sanık No.1'in şahadetine itibar edilmiştir.

Bidayet Mahkemesinin huzurunda, ölü sertli-ği ile ilgili sunulmuş herhangi bir uzman şahadeti yoktur.

Uzman tanıklar tarafından verilen bilimsel kriterlerin bir davada kullanılması ile ilgili daha önce atıfta bulunduğumuz Rv. Anastassiades davasında iktibas edilen Dane v.Edinborough Magistrates -(1953) S.C 34 at p.40 davasından atıfla şöyle denmiştir:

"The functions of expert witnesses were stated by lord
president Cooper in Dane v Edinborough case, where he
said: Their duty is furnish the judge or jury with the
necessary scientific cri-teria for testing the accuracy
of their conclusions, so as enable the judge of jury to
form their own independent Judgement by the application
of these criteria to the facts proved by admissible
evidence."


Bu alıntıdan görülebileceği gibi, u-zmanların görevi, gerekli bilimsel kriterler ile elde ettikleri sonucu kararlarında kullanabilmeleri için yargıçlara bildirmeleri ve yargıçların bu bilgileri, kanıtlanmış olgular ve kabul edilen şahadetle birlikte kullanmalarıdır.

Bidayet Mahkemesinin, -huzurunda bu konuda bir şahadet olmadan, kitaptan iktibas edilen görüşlerle, Sanık No.2'nin şahadetini değerlendirmesi hatalı olmuştur.

Sanıklar No.2 ve No.3'ün, maktulün tansiyon ve nabzını ölçme gibi bir yükümlülükleri bulunmamaktadır. Sanıklar No.2 v-e No.3, bu fiilleri yapmadıkları nedeniyle maktulün sağ olduğu bulgusuna salimen varılamaz.

Bidayet Mahkemesi, Sanık No.1'in şahadetini, Sanık No.2 ve No.3'ün şahadetine tercih ettiğine göre, Sanık No.1'in, şahadetinde, maktulün I. Zirvedeki durumu ile i-lgili diğer Sanıklara söylediği, "bu adamın durumu iyi değil ha ölebilir" (Mavi 302) ihtimalini de değerlendirmesi gerekirdi.

Bu meselede, maktulün ölüm anı, saati ve sebebinin ileri derecede yanık nedeniyle belirlenemediğini dikkate aldığımızda, mevcut -emarelerle birlikte Sanıkların şahadetine ve davranışlarına bakmamız gerekmektedir.

Sanıklar, Alevkayası'ndaki park alanında buluştuklarında, maktulün Van aracın arkasında ölü vaziyette yattığı ve Sanık No.2'nin bunu anlamak için maktulü tekmelediği, Van- araçtan yere attıkları ve Toyota aracın arkasına taşıdıkları mevcut şahadetle sabittir. Yine mevcut şahadete göre, maktul tekmelendiğinde, yere atıldığında, kendi aracına taşındığında ses çıkarmamış, konuşmamıştır.

Mevcut şahadetin ve ölüm sebebinin ta-m olarak belirlenememiş olmasının sonucu olarak, aldığı yaraların tesiri ile Alevkayası I. Zirveye, Van araç arkasında atılı eşya gibi taşınan, kan kaybetmeye devam eden, park alanında tekmelenen, yere atılan ve Bidayet Mahkemesinin, şahadetini diğer Sanık-lara tercih ettiği Sanık No.1'in şahadetinde ifade ettiği, maktulün durumunun iyi olmadığı, ölebileceği şeklindeki izahını dikkate aldığımızda, maktulün piknik alanında ölmüş olabileceğine ilişkin makul şüphe bulunduğu ve bu şüphenin Sanıklar lehine kullan-ılması gerektiği sonucuna ulaşmış bulunuyoruz.

Maktulün yakılmadan önce piknik alanında ölmüş olabileceği makul şüphesine istinaden, taamüden adam öldürme suçunun tüm unsurları ile ispatlanması imkânı ortadan kalktığından, Sanık No.1, No.2 ve No.3'ün al-eyhindeki I. davaya konu taammüden adam öldürme suçundan beraat ettirilmeleri gerekmektedir.

Bu sonuçtan hareketle, Sanıkların, 1. davadaki mahkumiyet kararına karşı dosyaladıkları 40/2008,41/2008 ve 42/2008 sayılı istinafları kabul edilir ve aleyhlerind-eki muhtemel karar iptal edilerek, Sanıklar No.1, No.2 ve No.3, aleyhlerindeki 1. davadan beraat ettirilir.

Sanıklar No.1,No.2 ve No.3 aleyhindeki 2. davaya konu Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 205(1)(3) maddelerine aykırı adam öldürme suçundan verilen mahkumi-yet kararına gelince...

Emare No.82 otopsi raporuna göre, maktulün ölüm sebebinin tam olarak belirlenememesinin nedeni, maktulün ileri derecede yanmasıdır.

Sanıkların, maktulü kanunsuz şekilde yakmaları nedeniyle bu neticenin çıktığı, mevcut yanığın öl-üme sebebiyet verecek derecede ve türde olduğu, aynı gün Sanıklar tarafından maktule yönelik bıçaklama ve başına çekiçle vurma fiilinin ika edildiği ispatlanmıştır.

Sanıkların kanunsuz fiileri neticesinde maktulün öldüğü kanıtlanırsa, maktulün aldığı yar-aların hangisinin ölüme yol açtığının 2. davanın ispatı açısından önemi yoktur. Burada önemli olan maktulün aldığı yaraların, Sanıkların fiilinden meydana gelmesi ve maktulün ölmüş olmasıdır.

İspatlanan olgulara göre, maktulün ölümüne Sanıkların dışında -başka kişi veya kişilerin fiil veya fiilleri sebep olmamıştır.

Buna göre, Sanıklar No.1, No.2 ve No.3, 22.2.2007 tarihinde, ortak amaç doğrultusunda hareket ederken, önce Sanıklar No.1 ve No.2 tarafından etkisiz ve aciz hale getirilmek niyetiyle bıçakla-narak ve başına çekiçle vurularak ağır yaralanan, Sanık No.3'ün iştirak ve yardımı ile Sanıkların tümü tarafından DJ 817 plakalı Van araca elleri, ayakları bağlı ve yaralı vaziyette konarak, Alevkayası I. Zirveye taşınan, orada Sanıklar tarafından öldürülm-esine karar verilen, bu maksatla Sanık No.2 ve Sanık No.3 tarafından mazot alındıktan sonra, Sanık No.1 tarafından I. Zirveden park alanına götürülen maktulün, yaralandığı andan, I. Zirveye, sonra park alanına gidene kadar geçen sürede müdahalesiz, aciz, y-aralı bir vaziyette kendi halinde bırakılması ve orada, önce Sanık No.2 tarafından tekmelenmesi ve Sanıklar tarafından araçtan yere atılması, daha sonra kendi aracına konarak, Sanık No.1 ve No.2 tarafından Taşkent'e götürülmesi, Taşkent'te Sanık No.1 ve No-.2 tarafından EC 647 plakalı araç içinde, üzerine mazot dökülerek yakılmasından sonra, Sanık No.3'ün getirdiği araç ile olay yerinden uzaklaşan ve emareleri saklayan, başlangıçtan itibaren ortak amaçla hareket eden ve bu fiileri sonucunda Mesut Ahmet Kafka-s'ın kanunsuz şekilde ölümüne sebep olan, Sanıklar No.2 ve No.3'ün aleyhlerindeki 2. davadan mahkum edilmeleri gerekmektedir.

Alt Mahkeme maktulün ölümünü doğrudan yakılmaya bağlamış olsa da, maktulün ölümünün Sanıkların kanunsuz fiillerinden meydana ge-ldiği makul şüpheden ari olarak ispatlandığından, Sanıkların 2. davadan mahkum edilmelerinde hata yoktur.

Sanıklar No.2 ve No.3'ün, 2. davadan mahkumiyetlerine karşı dosyaladıkları 40/2008 ve 41/2008 sayılı istinafı reddedilir.

Mevcut olgular ışığında,- Sanık No.3'ün, başlangıçtan itibaren Sanıklar No.1 ve No.2 ile birlikte hareket ettiği, I. Zirvede maktulü tüm Sanıkların birlikte öldürmeye niyet ettikleri, bu amaçla mazot almaya gittiği, maktulün daha sonra aracı ile birlikte mazot dökülerek Sanık No.1- ve No.2 tarafından Taşkent'te yakılmasından sonra kardeşine ait araçla Taşkent'e gidip Sanık No.1 ve No.2'yi olay yerinden aldığı, ortak amaçlarına uygun olarak onlara iştirak ve yardım ettiği, daha sonra emareleri ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda- bulunduğu, makul şüpheden ari olarak ispatlandığından, Sanık No.3'ün aleyhindeki 7. davadan mahkumiyetinde hata yoktur.

Buna göre, Sanık No.3'ün 7. davadan mahkumiyeti ile ilgili dosyaladığı 41/2008 sayılı istinafı reddedilir.

Bidayet Mahkemesinin mah-kumiyet ve beraat kararlarına karşı dosyalanan istinaf sebeplerini incelediğimizde, I. temel başlığın sonucunda, Sanıklar No.1, No.2 ve No.3 aleyhindeki I. davaya konu taammüden adam öldürme suçundan beraat ettirilerek, diğer tüm davalardan suçlu bulunarak- mahkum edilmişlerdir.

Bu safhada, II. temel başlık altında ceza takdiri ile ilgili istinaf sebeplerini incelememiz gerekmektedir. Ancak, bu istinaf sebeplerini incelemeye başlamadan önce, Bidayet Mahkemesince Sanık No.3'ün beraat ettirildiği, ancak idd-ia Makamının istinafının kabul edilmesiyle mahkumiyete dönüşen 3,4,6,8 ve 9. davalardan hafifletici sebepleri Mahkemeye sunması için Sanık No.3 Avukatına söz veririz. ..........
................

II. Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, Sanıklara ceza takdir
- ederken hata etmiştir.

Sanıkların lehinde ve aleyhinde söylenen tüm hususları inceleyip değerlendirdik.

Kararımızın başlangıcında belirttiğimiz gibi, Bidayet Mahkemesinde, ceza takdiri maksatları bakımından 2 karar verilmiştir.

Çoğunluk kararın-da, taammüden adam öldürme suçundan Sanıklar No.1 ve 2'ye 20 yıl, Sanık No.3'e 17 yıl hapislik cezası verilmiş, adam öldürme suçundan ise mahkumiyet kaydedilip herhangi bir ceza verilmemiştir.

Çoğunluk kararında, mahkumiyet kaydedilen 2. davaya konu adam- öldürme suçundan ceza verilecek olsaydı, Sanıklar No.1 ve No.2'ye 2. davadan 18'er yıl, Sanık No.3'e ise 15 yıl hapislik cezası verileceği hükme bağlanmıştır.

Azınlık kararını yazan Yargıç, Sanıkların 1. davadan ömür boyu hapislik cezası ile cezalandırı-lmalarına, 2. davadan mahkumiyet kaydedilmesine, ancak ceza verecek olsaydı, Sanıklara, aleyhlerindeki 2. davadan 25'şer yıl hapislik cezası vereceğini karara bağlamıştır.

Sanıklar aleyhlerindeki 1. davaya konu taammüden adam öldürme suçundan beraat etti-rildiklerine göre, ceza maksatları bakımından her iki kararda, 2. dava için öngörülen cezaları tezekkür edip bir sonuca ulaşmamız gerekecektir.

Her iki karar bakımından en önemli farklılık, çoğunluk kararında ceza maksatları bakımından Sanıklar arasında -ayrım yapıldığı ve Sanık No.3'e diğerlerine oranla daha az ceza verildiğidir. Azınlık kararında tüm Sanıklara aynı cezanın verilmesi uygun görülmüştür. Yine her iki karar bakımından, diğer suçlara verilen cezalar bakımından farklıklar bulunmaktadır.

Bili-ndiği gibi, bir ceza davasında suçlu bulunan sanığa verilecek uygun cezayı takdir etme yetkisi, esas itibarıyla davayı dinleyen mahkemeye aittir. Yargıtay, bidayet mahkemesi kararlarını denetlerken verilen cezaların müdahaleyi gerektirecek nitelikte, aşikâ-r surette az veya fazla olması, dikkate alınması gereken hususların dikkate alınmaması, dikkate alınmaması gereken hususların dikkate alınması halinde verilen cezaya müdahale eder (Bkz. Yargıtay/Ceza 77/2012 D.9/2014,Ceza İstinaf 18/73, Yargıtay/Ceza 3/200-2-8/2002 D.1/2003, Yargıtay/Ceza 39/95-43/95 D.6/96, Yargıtay/Ceza 8/2013 D.3/2013, Yargıtay/Ceza 106/2012 D.5/2013).

İncelememiz sonucunda, her iki kararda da cezalandırma prensiplerinin kararlara doğru olarak yansıtıldığını, hafifletici sebeplerin dikka-te alındığını müşahade ettik.

Azınlık kararında, Sanıklar arasında ayırım yapılmamasının sebebi, Sanık No.3'ün plandaki görevinin, üstlendiği rol gereği Sanıklar No.1 ve No.2'e araç bulmak olduğu, bu bağlamda görevini yerine getirdiği şeklinde izah edilm-iştir.

Sanıklar, taammüden adam öldürme suçundan beraat ettiklerinden, Sanık No.3'ün plandaki görevinden ziyade, suçun işlenişindeki rolü önem arzetmektedir. Mevcut olguların sonucu olarak, Sanık No.3'ün suçun işlenmesindeki rolünü ve maktulün öldürülmes-ine etki eden doğrudan fiili hareketi bulunmadığı cihetle, Sanıklar No.1 ve No.2 ile No.3 arasında cezalandırma maksatları bakımından bir ayırıma gidilmesini öngören çoğunluk kararı hatalı değildir.

Bu suçun işleniş şeklini, Sanıkların suçun işlenişindek-i rollerini, suçun sonuçlarını, işlenen suçların ağırlığını ve aynı dönemde benzeri suçlara verilen cezaları dikkate aldığımızda, çoğunluk kararında Sanıklar No.1 ve No.2 için 2. davada takdir edilen 18'er yıl, Sanık No.3'ün takdir edilen 15 yıl hapislik c-ezalarının müdahaleyi gerektirecek ölçüde aşikâr surette azdır.

Bu istinafa konu davada öldürülen maktul Mesut Ahmet Kafkas, ispatlanan olgulara göre, Sanık No.1'e ihtiyacı olan zirai malzemeyi bulması için, yardım etmek maksadı ile Sanıklarla buluşmuş v-e sonuçta tamamen maddi menfaat temini gayesiyle acımasızca öldürülmüştür. Bir insan hayatının bu derece menfaat maksatlı sonlandırılmasına, yakınlarının mağdur edilerek acılar içine sokulmasına, mahkemeler kayıtsız kalmamalı ve halkın huzuru için böyle bi-r fiilin caydırıcılığını sağlamalıdır.

Sanıkların mahkum edildikleri adam öldürme, soygun ve ağır yaralama suçlarının cezaları, müebbet hapislik olarak düzenlenmiş olup, Ceza Yasamızda yer alan en ağır suçlardandır.

Şüphesiz Sanıkları biz yargılamış ol-saydık, çok daha ağır bir ceza verilmesini öngörebilirdik. Ancak bu aşamada Sanıkların cezalarının ne kadar olması gerektiğine karar verirken, uzun yargılama sürecini ve bu sürede Sanıkların akıbetlerini beklerken yaşadıkları belirsizliği, Sanık No.1'in al-eyhindeki davaları kabul etmiş olmasını, Sanık No.2'nin yaşını ve Sanık No.3'ün suça katılımını göz önünde bulundurmak, cezalandırma prensiplerinin gereğidir. Sanıklara, Alt Mahkeme tarafından takdir edilen cezaları, bu koşulları dikkate alarak yükseltmeyi- uygun bulduk.

İddia Makamının Sanıklara verilen cezaların azlığına ilişkin 46/2008, 47/2008 ve 48/2008 sayılı istinafları kabul edilir ve Sanıklara mahkum edildiği suçların niteliği ve lehindeki hafifletici sebepler dikkate alındıktan sonra, Sanıkların c-ezaları aşağıdaki şekilde belirlenir:


SONUÇ:

Netice olarak;

Sanıklar No.1, No.2 ve No.3'ün 1. davadan mahkum edilmelerine karşı dosyaladıkları 42/2008, 40/2008 ve 41/2008 sayılı istinafların kabülüne; aleyhlerindeki I. davadan verilen mahkumiyet k-ararının iptaline ve Sanıklar No.1, No.2 ve No.3'ün aleyhlerindeki I. davadan beraatlerine;


Sanık No.2'nin aleyhindeki 2,3,4,6,8. ve 9. davalardan verilen mahkumiyet kararına karşı dosyaladığı 40/2008 sayılı istinafın reddine;
Sanık No.3'ün aleyhindeki-, 2,5 ve 7. davalardan verilen mahkumiyet kararına karşı dosyaladığı 41/2008 sayılı istinafın reddine;

İddia Makamının Sanık No.3'ün aleyhindeki 3,4,6,8 ve 9. davalardan verilen beraat kararına karşı dosyaladığı 48/2008 sayılı istinafın kabülüne; Sanık N-o.3'e aleyhindeki 3,4,6,8 ve 9. davalardan verilen beraat kararının iptaline; Sanık No.3'ün aleyhindeki 3,4,6,8 ve 9. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilmesine;

İddia Makamının, Sanıklar No.1, No.2 ve No.3'e verilen cezalara karşı dosyaladığı sırasıyl-a 46/2008,47/2008 ve 48/2008 sayılı istinafların kabulüne; buna göre,

Sanıklar No.1 ve No.2'ye aleyhlerindeki 2. davadan verilen cezanın 22'şer yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.3'e, aleyhindeki 2. davadan verilen cezanın 16 yıl hapislik ce-zasına yükseltilmesine;

Sanık No.1 ve No.2'ye, aleyhlerindeki 3. davadan verilen cezanın, 10'ar yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.3'e, aleyhindeki 3. davadan 6 yıl hapislik cezası verilmesine;

Sanıklar No.1 ve No.2'ye, aleyhlerindeki 4. -davadan verilen cezanın, 10'ar yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.3'e, aleyhindeki 4. davadan 6 yıl hapislik cezası verilmesine;

Sanık No.1 ve No.2'ye, aleyhlerindeki 5. davadan verilen cezanın, 5'şer yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;-

Sanık No.3'e, aleyhindeki 5. davadan verilen cezanın 3 yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.1 ve No.2'ye, aleyhlerindeki 7. davadan verilen cezanın, 3'er yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.3'e, aleyhindeki 7. davadan verilen ce-zanın 2 yıl hapislik cezasına yükseltilmesine;

Sanık No.1 ve No.2'ye, aleyhlerindeki 8. davadan verilen cezanın aynen kalmasına;

Sanık No.3'e, aleyhindeki 8. davadan 6 ay hapislik cezası verilmesine;

Sanıklar No.1 ve 2'ye, aleyhlerindeki 6. ve 9. daval-ardan verilen mahkumiyet kaydedilip ceza verilmemesi kararının aynen kalmasına;

Sanık No.3'e aleyhindeki 6. ve 9. davalardan mahkumiyet kaydedilip ceza verilmemesine;

Cezaların birlikte ve mahkumiyet tarihinden itibaren çekilmesine;



F. Sanık No.1,- No.2 ve No.3'ün verilen cezalara karşı dosyaladıkları 42/2008, 40/2008 ve 41/2008 sayılı istinafların reddine KARAR verilir.




Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı Gülden Çiftçioğlu
Yargıç Yargıç Yargıç



14 O-cak, 2015











83






Full & Egal Universal Law Academy