Yargıtay Ceza Dairesi Numara 42-43-44-45-46-47/2016 Dava No 13/2016 Karar Tarihi 15.06.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 42-43-44-45-46-47/2016 Dava No 13/2016 Karar Tarihi 15.06.2016
Numara: 42-43-44-45-46-47/2016
Dava No: 13/2016
Taraflar: KKTC Başsavcısı ile Mehmetali Tunçbilek ve diğerleri arasında
Konu: Tutukluluk-Alt Mahkeme tarafından serbest bırakılan zanlıların tutuklanması talebi - Zanlıların çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan yollardan sonlandırılması suçlarıyla itham edilmeleri - 27/92 sayılı Ceza Usül (Değişiklik) Yasasının 23(A) maddesi - KKTC Anayasasının 16(7)maddesi - Tutuklulukla ilgili kriterler - Yargıtayın Zanlıların serbest kalmaları halinde tanıklara ve emarelere müdahale etme ihtimali olduğunu ve kişi özgürlüğüne nazaran kamu menfaatinin ağır bastığını dikkate alarak 8 gün tutuklu kalmalarına emir vermesi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 15.06.2016

-D. 13/2016 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza No: 42-43-44-45-46-47/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti:Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ


Yar-gıtay/Ceza No: 42/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)


İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Mehmetali Tunçbilek, Edre-mit, Girne
(Zanlı No.1)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Mustafa Şener


- Yargıtay/Ceza No: 43/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)


İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Verda Ö. Tunçb-ilek, Edremit, Girne
(Zanlı No.2)

A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Mustafa -Şener




Yargıtay/Ceza No: 44/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Taner -Okburan, Taşkınköy - Lefkoşa
(Zanlı No.3)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat E-mre Kadri


Yargıtay/Ceza No: 45/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Ayşe-gül İşbilen, Girne
(Zanlı No.4)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Emre Kadri


Yar-gıtay/Ceza No: 46/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Fahri Karagözlü, Girne
- (Zanlı No.5)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Güneş Menteş



Yargıtay/Ceza No: 4-7/2016
(Girne Teminat No: 85/2016)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Rasiha Serdaroğlu, Girne
- (Zanlı No.6)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Tahir Seroydaş ve Avukat Ömer Başay


Girne Kaza Mahkemes-i Yargıcı Gökan Asafoğulları'nın, Teminat No.85/2016 sayılı davada, 11.4.2016 tarihinde verdiği karara karşı, İddia Makamı tarafından yapılan istinaftır.


------------


K A R A R



Ahmet Kalkan: Bu meselede iki farklı sonuç, üç ayrı gerekçe vardır. Ya-rgıtay önce farklı sonuçlar içeren kararları, sonra katılma kararını ve gerekçesini okuyacaktır. Yargıtayın kararı şöyledir.

İstinaf Eden/İddia Makamı, Aleyhine İstinaf Edilenler/Zanlı No.1,2,3,4,5 ve 6 ile ilgili Girne Kaza Mahkemesinin 11.4.2016 tarihi-nde vermiş olduğu, davaları görülünceye kadar teminatla serbest kalmaları emrine karşı 25.4.2016 tarihinde bu istinafı dosyaladı.

Birleştirilerek dinlenen huzurumuzdaki istinaflar ile ilgili olgular aşağıdaki gibidir.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İddia- Makamı, 11.4.2016 tarihinde, Girne Kaza Mahkemesine müracaatta bulunarak, Zanlılar aleyhinde yürütülmekte olan çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan şekilde sonlandırılması suçları ile ilgili olarak 3 ayı geçmeyen süreyle Merkezi Cezaevind-e tutuklu kalmalarını talep etti.

Bu mesele bakımından büyük önem arz ettiğinden, İddia Makamı Tanığı ve meselenin Tahkikat Memuru P.Ç. Namık Kemal Baz'ın şahadetinin talep içeren bölümünün esas sorgu kısmını bütünüyle karara aktarmayı uygun ve gerekli g-ördük:

"Zanlılar 2013-2016 yılları arasında Girne'de meydana
gelen, çocuk düşürmeye teşebbüs, hamileliği yasal süreden
sonra yasaya aykırı olarak sonlandırma meselesi ile
ilgili olarak methalderdirler, Zanlılar aleyhine yapılan tahkikat halen -daha devam etmektedir.
Zanlı No.1,2,3,5 ve 6 KKTC vatandaşıdır.
Zanlı No.4 T.C. vatandaşıdır.
Zanlı No.1,2,3,4,5,6 KKTC'de yerleşiktirler.
Zanlı No.4 Ayşegül İşbilen T.C. vatandaşı ancak KKTC'de
çalışma izinlidir.

Zanlılar methalder- oldukları meseleyle ilgili olarak
poliste tutuklu kalmışlardır, son alınan 5 günlük süre
zarfı içerisinde alınan ifadeler vardır.

Yine bu mesele ile ilgili olarak alınan gönüllü
ifadeler vardır. Bunun teyit ve tekzibi yapılmıştır.

Yi-ne meseleyle ilgili olarak Zanlılar aleyhine
yapılan tahkikat halen daha devam etmektedir. Zanlılar her ne kadar KKTC vatandaşı olmasına rağmen, işlemiş oldukları suçun Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacak olan bir suç olması ve mahiyetinde yine bu suç i-le ilgili olarak tahkikatın bitmemiş olması ve Türkiye'den beklenen tahlil sonucu olması ve çıkacak olan tahlil sonucunda Zanlıların her ne kadar teminatta gösterilen suçlar ile ilgili olmasının yanı sıra suçun adının değişip tam bir adam öldürmeye dönüşme- ihtimalinin olduğu göz önünde bulundurulmaktadır. Zanlıların bu aşamada ileride yargılanmasının sağlanabilmesi için Zanlıların 3 ayı geçmeyen süreyle Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmalarını talep ederim. Zanlıların serbest kalması durumunda KKTC'den kaçaca-kları ve yargılanmaktan kaçacakları düşüncesindeyim.

S. Peki tanıklar ile ilgili bir etkisi var mı?
C. Zanlıların serbest kalması durumunda temin edilen
ifadelere ve tanıklara etki edebilecekleri aşikardır.
Tanıklara da etki edebilecek durumda- olan kişilerdir.
Bunun dışında Zanlılar ile ilgili talebimiz 3 ayı
geçmeyen bir süreyle Merkezi Cezaevinde tutuklu
kalmalarıdır."


İddia Makamı, huzurumuzdaki istinafa konu, Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 23 A maddesi altındaki tu-tukluluk müracaatını Alt Mahkemeye yaptığında, Zanlılar Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 24. maddesi altında yapılmış müracaatlarla tahkikat maksatlı 46 gün süreyle tutukluydular.

İddia Makamından sonra sırasıyla Zanlıları ve celbettikleri tanıklarını dinl-eyen Alt Mahkeme, Zanlıların çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan şekilde sonlandırılması suçlarından henüz tahkikat tamamlanmamış olmakla beraber, teminat maksatları açısından (3) ayı geçmeyen bir süre hükümsüz olarak Merkezi Cezaevinde t-utuklu kalmaları talebiyle Mahkeme huzuruna getirildiklerini, tutukluluk talebinin Fasıl 155 Ceza Usul Yasası madde 23 A altında yapıldığını belirttikten sonra, bir kimsenin yargılanmaktan kaçmasının önlenmesinin yegane yolunun tedbir almak olduğunu, kaçma-nın bir ihtimal meselesi olduğunu (Mavi 66), 46 günlük tahkikat neticesi birçok hususun araştırıldığını, fetüslerin gömüldüğünün anlaşıldığını, 34 haftalık olduğu tespit edilen fetüsten alınan örneklere ilişkin tahlil sonuçlarının Türkiye'den gelmesinin be-klendiğini, Zanlıların serbest kalmaları halinde tanıklara müdahale edecekleri yönünde iddia
yapıldığını, ancak bu tahlil sonuçlarına nasıl etki edilebileceğinin iddia edilmediğini (Mavi 68-69), tahlil sonuçlarına göre farklı tahkikat yapma yetkisinin yin-e poliste olduğunu (Mavi 69), polise ifade vermiş ve söyleyeceklerini beyan etmiş şahısların bu ifadelerinden veya şahadetlerinden saptırılacağının dolaylı olarak ifade edildiğini, bu halde tanığa müdahale suçunun gündeme geleceğini (Mavi 69), teminatın ga-yesinin yargılanmaktan kaçmayı önleyici tedbir almak olduğunu, Zanlıların mahkumiyetleri halinde cezanın ilk nazarda hafif bir ceza olmayacağını, kefil olarak gösterilen şahısların kefaletlerinin gereğini yerine getirebileceklerini, bir insanın en yakınını-n kendine kefil olmasının doğal olduğunu, olayın ciddi olduğunu ve geniş yankılar yarattığını, ancak Zanlıların henüz mahkum olmadıklarını, teminat safhasının da cezalandırma safhası olmadığını, her Zanlı için ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerektiğini,- Zanlı No.4'ün KKTC'de yaşayan ve çalışan bir kimse olduğunu, Zanlı No.1 ve 2 ile ilgili ilk nazarda 167. maddeye ilişkin tespit yapılamadığını, Zanlı No.3 ve 4 ile ilgili kaçma ihtimaline ilişkin imkanlarının yanında 167. madde altında suçun işlenmesine o-labilecek katkılarını da dikkate aldığını, Zanlı No.5 ve 6'nın ise özellikle Ceza Yasası'nın 167. maddesine konu suçla ilgili ameliyathanede bulunan hekimler olmaları ve kaçma ihtimaline ilişkin sahip oldukları imkânları (Mavi 73) göz önünde bulundurduğunu- belirterek, tutukluluk talebini reddetti ve Zanlıları emirde belirtilen miktarlarda nakdi teminat ve KKTC vatandaşı 2'şer kefilin kefaleti ile serbest bıraktı.


İSTİNAF SEBEPLERİ:

Alt Mahkemenin bu kararına karşı istinaf dosyalayan İddia Makamı, istina-f ihbarnamesinde 7 istinaf sebebi ileri sürmesine rağmen hitabında istinafını tek başlık altında toplamıştır. Buna göre:

"Muhterem Alt Mahkeme, Zanlıların tutuklu yargılanmaları
hususundaki talebi uygun görmeyerek, Zanlıları teminata
bağlamak ve/vey-a tutuklu yargılanmalarına emir
vermemekle hata etti."


TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

İddia Makamı istinafındaki hitabında: Alt Mahkemenin huzurunda Zanlıların aleyhine başlatılan ve işlemiş oldukları iddia olunan suçların çok ciddi olduğunu, bu s-uçların Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisinde olduğunu, böyle bir olayın bugüne kadar KKTC'de yaşanmadığını, Zanlıların işlemiş olduğu suçlara konu olayın toplumda infial yarattığını, Zanlıların gösterdikleri kefillerin anne ve babaları veya kardeşleri yani ai-leleri olduğunu, Zanlıların bağımsız kişiler olmadıklarını, soruşturmanın halen devam ettiğini, soruşturmanın sonucunda ithamın değişebileceğini ve 1 ay içerisinde Zanlıların aleyhindeki davaların okunacağını belirterek, Alt Mahkemenin hata yaptığını iddia- etmiştir.

Zanlıların Avukatları aralarında mutabakata vararak, genel konular ve prensiplerde tekrarı önlemek için, Zanlı No.5'in Avukatının Mahkemeye hitap etmesini sağladılar.

Zanlı No.5 Avukatı hitabında: Alt Mahkemenin Fasıl 155 Ceza Usul Yasası-'nın 23 A maddesini doğru değerlendirdiğini, tüm şartları göz önünde bulundurduğunu, Yüksek Mahkemenin içtihatlarını dikkate aldığını, Yargıtay Ceza 26/86 Dağıtım 6/86 sayılı kararda ifade edildiği gibi asıl olan Zanlıların yargılanacakları tarihte yargıla-nmaya hazır olup olmayacağı olduğunu, tutukluluğun mahkumiyetten önce cezaya dönüştürülmemesi gerektiğini, tutuklamanın adil bir yargılama için aranan hallerde başvurulması gerektiğini, katillik ve ihanet davaları dışındaki davalarda, tutuklu kalmayı gerek-tirecek ciddi neden bulunmadıkça Sanık aleyhine tutukluluk emri verilmeyeceğini, bu meseledeki önemli olan konunun ithamnamenin değişebileceği ihtimali değil, yargılanmaktan kaçma ihtimali olduğunu ve mevcut olgularla Alt Mahkemenin takdir hakkını hatalı k-ullandığına dair bulguya varılamayacağını, ağır şartlar konarak gerekli teminatın sağlandığını, tahkikatın bittiği an polisin zanlıyı ya salıvermesi ya da ona dava okuması gerektiğini (Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 2/76,3/76 ve 4/76), Alt Mahkemenin kefil v-e kefalet koşullarını değerlendirirken hata yapmadığını, masumiyet karinesinin asla unutulmaması gerektiğini, basın tarafından abartılan meselenin infial olarak dikkate alınmamasının ve istinafın reddinin gerektiğini ileri sürdü.

Zanlı No.5 Avukatının hi-tabından sonra, müvekkilleri ile ilgili özel durumları Mahkemenin bilgisine getirmek isteyen avukatlar, sıra ile Mahkemeye hitap etmişlerdir.

Zanlı No.1 ve 2 Avukatı, Zanlı No.5 Avukatının söylediklerine katıldığını belirttikten sonra, Zanlı No.1 ve 2 il-e ilgili 167. madde kapsamında şahadet ibraz edilmediğini, 169(a) ile ilgili bazı tespitlerde bulunulduğunu ve sorumluluklarının Hastane sahipliliğine dayandırılmaya çalışıldığını, bunun mesnetsiz olduğunu, böyle bir meselede Zanlıların kaçmalarının mümkün- olmadığını, aile bağlarının ve her şeylerinin KKTC'de bulunduğunu, serbest kaldıkları günden bugüne kadar hiçbir yere kaçmadıklarını, "tutukluluk verilsin ki erken dava gelsin" düşüncesinin hatalı olduğunu, Alt Mahkemenin herşeyi incelediğini ileri sürere-k, istinafın reddini talep etti.

Zanlı No.3 ve 4 Avukatı, Zanlı No.5 Avukatının söylediklerine katıldığını, Zanlı No.3 ve 4'ün kefillerini belirlemede Mahkemenin hatası olmadığını, tutukluluğun istisnai bir yöntem olduğunu ve Mahkemenin teminat emrini do-ğru şekilde değerlendirdiğini, bu meselede tutukluluğun gerekmediğini ileri sürerek, istinafın reddini talep etti.

Zanlı No.6 Avukatı ise, Zanlı No.5 Avukatının söylediklerinin haricinde, Zanlı No.6'nın beraat etmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu ned-enle tutuklu yargılanmasının gerekli olmadığını, Zanlıların kefillerinin ailesi olmasının doğal olduğunu, bu durumun aleyhine alınmaması gerektiğini ileri sürerek, istinafın reddini talep etti.



İNCELEME :

İstinaf sebeplerini tarafların iddia ve argüma-nlarını inceleyip değerlendirdik.

"Muhterem Alt Mahkeme, Zanlıların tutuklu yargılanmaları
hususundaki talebi uygun görmeyerek, Zanlıları teminata bağlamak ve/veya tutuklu yargılanmalarına emir vermemekle hata etti."

İddia Makamının tutukluluk müra-caatı Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında yapılmış olup, Zanlıların, davaları görüşülene kadar, 3 ay süreyle Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmalarına yöneliktir.

27/1992 sayılı Ceza Usul (Değişiklik) Yasası ile tadil edilen Fasıl 155 Ceza U-sul Yasası'nın 23 A maddesi, mahkemeye, hakkında mevcut yasalara aykırı hareket etmekten dolayı cezai soruşturma veya kovuşturma başlatılan veya devam eden bir zanlı veya sanık aleyhine, tutuklu olup olmadığına bakılmaksızın, davası görüşülene kadar, zanlı-yı veya sanığı her ne şart altında olursa olsun 3 aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla tutuklama veya öngörülen diğer tedbirleri alarak zanlı veya sanığı serbest bırakma yetkisi vermektedir.


Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 23 A maddesinin kenar başlığı -"Soruşturması Veya Kovuşturması Başlatılan Veya Devam Eden Zanlının Veya Sanığın Yargılanmaktan Kaçmasının Önlenmesi" olarak düzenlenmiştir.

Bu safhada, Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın "yargılanmaktan kaçmanın önlenmesini" düzenleyen 23 A maddesini, "tut-ukluluğun uzatılmasını" düzenleyen 24. maddeden farklı kılan özelliğe meseledeki önemi açısından temas etmemiz gerekmektedir.

Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 24. maddesi, tutukluluğun uzatılması halini düzenlemektedir.

Bu maddeye göre bir yargıç, bir ki-şinin tutuklandığı suçun işlenmesi ile ilgili soruşturmanın tamamlanamadığına ikna edilmesi halinde, uygun göreceği şekilde her defasında 8 günden fazla olmamak üzere, belirli bir süre için tutuklunun poliste tutuklu kalmaya devam etmesine emir verebilmekt-edir.

Her iki maddenin içeriğinden görüleceği üzere, kişinin tutuklandığı suçun işlenmesi ile ilgili soruşturmanın tamamlanamadığı ve tutukluluğun uzatılmasının istendiği hallerde 24. madde altında, her defasında 8 günden fazla tutululuk emri (remand ord-er) verilemezken; kişi aleyhine soruşturma veya kovuşturma başlatıldığı veya devam ettiği hallerde, zanlı veya sanığın yargılanmaktan kaçmasını önleyici nitelikte, davaları görüşülene kadar 8 gün sınırlamasına tabi olmadan, 23 A maddesi altında, 3 aydan fa-zla olmamak üzere, zanlının tutuklu kalmasına emir verilebilmektedir.

Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 24. maddesi altında, tutukluluğun uzatılabilmesi için, tahkikatın tamamlanamaması veya devam etmesi gerekir. Tahkikatın bittiği hallerde ise polis zanlıy-ı salıverir veya ona dava okur (Bkz.Birleştirilmiş Hukuk İstinaf 2,3,4/1976 Şefik Suyolcu ve diğeri V Türk Emniyet Müdürlüğü). Bir zanlının tutukluluğunun uzatılabilmesi, tahkikatın devam ettiğine ve cürümlerin ortaya çıkarılması için gerekli olduğuna Yarg-ıcın ikna edilmesi ile mümkündür.

27/1992 sayılı Ceza Usûl (Değişiklik) Yasası ile getirilen 23 A maddesinde ise, zanlı veya sanığın soruşturma veya kovuşturmasının başlatıldığı ve devam ettiği hallerde, zanlı veya sanığın tutukluluğuna emir verilirken; -24. maddeden farklı olarak zanlının tutuklandığı suçun işlenmesi ile ilgili tahkikatın sonucunu etkileyecek durumlar değil, zanlı veya sanığın yargılamaktan kaçmasını önleyici tedbirlerin alınmasındaki ölçütler dikkate alınmaktadır.

Bu farkı daha somut b-ir şekilde izah edecek olursam, Anayasa'nın 16(7) maddesi ile teminat altına alınan Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 24. maddesi altında bir soruşturma nedeniyle tutuklu bulunan bir zanlının polis nezaretindeki tutukluluğunun her defasında en fazla 8 güne ka-dar uzatılabilmesinin koşulu, tahkikatın suçun işlenmesi ile ilgili olarak tamamlanamamasına ve zanlının serbest kalmasının tahkikata olacak etkisine bağlıyken; Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 23 A maddesi altında tedbir maksatlı tutukluluk emri verebilme-k için, zanlının tutuklu bulunduğu suçun işlenmesi ile ilgili tahkikatın devam etmesi koşul olarak aranmamakta, zanlının tahkikata konu suçlardan yargılanmasını sağlayacak tedbirler değerlendirilmektedir.

Bir zanlı aleyhine ancak bir suçlama ile ilgili t-ahkikat başlatılabilir. Bu anlamda tutuklu bulunduğu suçun işlenmesi ile ilgili tahkikat devam ettiği veya tamamlanmadığı sürece mahkeme, 24. madde altında zanlının tutukluluğunu uzatabileceği gibi, bunun gerekli olduğuna ikna olmaması halinde, zanlıyı bel-li koşullarla veya koşulsuz serbest de bırakılabilir. Bunun dışında zanlının tahkikat nedeniyle polisteki tutukluluğunun suçun işlenmesine veya suçların ortaya çıkarılmasına bağlı olarak uzatılmasının gerekmediği hallerde, iddia makamının tahkikat devam ed-iyor olsa bile, zanlı aleyhine sürdürülen suçlardan getirilecek davalarda yargılanmaktan kaçmayı önleyici tedbirler alınması için zanlının tutukluluğunu talep etmek dahil, 23 A maddesi altında mahkemeye müracaat etmesi yasaldır.

Bu esastan hareket ettiği-miz zaman, Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 23 A maddesi altında yargılanmaktan kaçmayı önleyici nitelikte tutukluluk talep edebilmek için, zanlı aleyhindeki soruşturmanın tamamlanması veya soruşturma devam etse bile zanlının tutuklandığı suçun işlenmesi ile- ilgili tutukluğunun uzatılmasını gerektirecek koşulların bulunmaması gerekmektedir. Başka türlü ifade edecek olursam, zanlı aleyhine soruşturma devam ederken, 23 A maddesi altında müracaat edilebilecek hal, zanlının veya zanlıların tutuklu bulunduğu suçun- tahkikatının selameti ve suçların ortaya çıkarılabilmesi için poliste tutuklu kalmalarını gerektirmeyen, sadece yargılanmaktan kaçabilme ihtimaline karşı davalarında hazır olmaları için Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmalarını gerektiren haldir.

"Yargılan-maktan kaçmak" kavramının anlamı, sadece fiili olarak yurt dışına kaçmak olarak değerlendirilemez. "Yargılanmaktan kaçmak" hususu değerlendirilirken, bir zanlı veya sanığın yurt dışına kaçması, tanıklara etki edebilmesi, başka ciddi suçları işlemesi, can g-üvenliğinin tehlikede olması veya adaletin yapılmasını engellemesi gibi olasılıkları veya meydana gelen olayların boyutunun o soruşturma ve kovuşturmaya has olgular ışığında yol açabileceği daha ciddi sonuçları veya suçları önleme gibi, yargılamayı doğruda-n etkileyen hususlar da dikkate alınır. Böyle bir ahvalde, mahkeme veya yargıç soruşturulan suçun veya ithamname ile belirlenen suçların adil bir şekilde neticelendirilmesini mümkün kılacak tedbirleri alır. (Bkz. Criminal Procedure in Cyprus, Loizou & Piki-s sayfa 36, Archbold 39 ed.sayfa 97).

Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında uygulanacak kriterler, birçok Yargıtay kararında belirtilmiş ve izah edilmiştir. Yargıtay/Ceza 26/1986 (D.6/86) Başsavcı v Turgut Emir Ahmet, Yargıtay/Ceza 40/2011 D-.2/2012 Fatih Durdu v KKTC Başsavcısı, Yargıtay/Ceza 41/2011 (D.4/2012) Hakan Karadeniz v KKTC Başsavcısı, Bir.Yargıtay Ceza 109-114/2015 (D.15/2015) Ali Osman Uçanok ve diğerleri V KKTC Başsavcısı davalarına atıfta bulunuruz.

Alt Mahkemeye İddia Makamı -tarafından Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında yapılan tutukluluk müracaatı, Zanlılar aleyhindeki tahkikatın devam ettiği bir safhada yapılmış olup, henüz Zanlılar aleyhine dava okunmuş değildir.

Soruşturma safhası, Fasıl 155 Ceza Usul Ya-sası'nın Birinci Bölümünde "Suçların Soruşturulması" başlığı altında düzenlenmiştir. Soruşturma safhasındaki yetkiler Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği ile yakından alakalı olduğundan, Anayasa'nın 16. maddesinde ayrıca düzenlenerek teminat altına alınmıştır. Bu -nedenle Yargıtayın Yargıtay/Ceza 40/2011 (D.2/2012) ve Yargıtay/Ceza 41/2011 D.4/2012 sayılı davalarındaki kararlarında belirtildiği gibi, "bir zanlının Anayasa'nın 16. maddesinde koruma altına alınmış özgürlük hakkını kısıtlayan bir emir vermeden önce, ço-k dikkatli davranılmalıdır" ikazını her safhada her mahkeme dikkate almalı ve tutukluluk emirlerini düzenleyen Fasıl 155 Ceza Usul Yasası hükümlerini Anayasa'nın ruhunun ve lafzının öngördüğü şekilde yorumlamalıdır.

Huzurumuzdaki tutukluluk müracaatını k-endine özgü yapan husus, henüz tahkikatın devam ettiği ve gelecek raporlara göre ithamnameye, Ceza Yasası'nın en ağır suçu olan adam öldürme suçunun eklenebileceğinin açıkça ifade edilerek, Mahkemeden 3 ayı aşmayacak şekilde tutukluluk talep edilmesidir.
-
Alt Mahkemedeki zabıtlardan açıkça görülebileceği gibi, İddia Makamı Tanığı P.Ç. Namık Kemal Baz, emareler arasında 34 haftalık fetüs bulunduğunu, bununla ilgili raporun beklendiğini, raporun içeriğinin nefes almaya bağlı olarak soruşturmayı adam öldürme -yönünde dönüştürebileceğini, tahkikatın henüz devam ettiğini, Zanlıların serbest kalmaları halinde tanıklara etki edebileceğini söylemiştir.

Bu tabloya göre Zanlılar aleyhinde çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan şekilde sona erdirilmesi- suçları ile ilgili başlatılan tahkikat devam etmekte, bu suçlara 34 haftalık fetüse bağlı adam öldürme suçunun dahil edilme olasılığı bulunmaktadır.

Soruşturmalar cürümlerin ortaya çıkarılmasını sağlamak için yürütülür. Her zanlının aleyhinde başlatılan- soruşturmanın içeriğini ve niçin tutuklandığını bilme hakkı vardır.

Yargıtay/Ceza 32/86 (D.10/1986) Oğuz Başak V KKTC Başsavcılığı davasında Yargıtay, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesi altında tutukluluğun uzatılması ile ilgili prensipleri beli-rlerken, tahkikatın amacı ile ilgili şöyle demiştir.


"Bir suçun işlenmesinde methalder olduğu şüphesi ile Fasıl
155 Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesi altında Mahkeme huzuruna çıkarılan bir zanlının meselenin tahkikatı esnasında tutuklu kalması için yar-gıçlar takdir yetkilerini kullanarak emir verebilirler. Ancak Mahkemeler böyle bir tutukluluk emri ile ilgili duruşma sırasında, Yargıtay/Ceza 20-24/1982'de vurgulandığı gibi, şahadet dinlenirken yargıçların üzerinde büyük titizlik ve duyarlılıkla durmalar-ı gereken önemli hususlardan biri de cürümlerin meydana çıkarılmasındaki kamu yararı ile zanlının sahip olduğu kişi özgürlüğü hakkı arasında bir denge sağlamak olmalıdır. Mahkemelerin cürümün ciddiyetini ve mahiyetini de dikkate alarak polise tahkikatını s-ağlıklı bir şekilde yürütebilmek için, ancak kişinin özgürlüğünü de gereksiz yere kısıtlamadan, yeterli zaman ve imkan tanımaları ve talep edilen tutukluluk emrinin verilmesinde yeterli ve haklı bir neden bulunduğu kanaatine varmaları halinde tutukluluk em-rini vermeleri gerekir."


Görülebileceği gibi, tahkikatların amacı cürümlerin ortaya çıkarılması olup, sadece başlatılma nedeni ile sınırlı değildir. Süreç içerisinde emarelerin ve şahadetin temini suretiyle, tahkikata bağlı birçok suçun ortaya çıkması ol-asılığı vardır ve bu husus suçun ciddiyetine bağlı olduğu oranda, tutukluluk maksatları için kamu menfaati ölçütünde dikkate alınır. Öte taraftan, daha önce ifade ettiğimiz gibi, her zanlının her aşamada tutuklandığı suçlarla ilgili sürdürülen tahkikatın a-kıbetini öğrenme ve müdafaasını ona göre yapma hakkı vardır.

Daha önce ifade ettiğim gibi, Anayasa'nın 16(7). maddesi ile teminat altına alınan ve Ceza Usûl Yasası'nın 24. maddesinde vücut bulan temel haklardan biri, zanlının polis nezaretindeki tutuklulu-ğunun uzatılmasının talep edildiği hallerde, tutuklu bulunduğu suçun işlenmesi ile ilgili tahkikatın tamamlanamamasına bağlı olarak zanlının 8 günden fazla sürelerle tutuklanamayacağıdır. Bu çerçevede, iddia makamının müracaatının 23 A kapsamında teminat m-üracaatı olarak değerlendirilebilmesi için, 24. maddeden farklı olarak, tahkikatın sonucuna tesir etmeyecek, sadece davalarında hazır olmaları için zanlı veya zanlılar bakımından tedbir alınabilecek bir konumda olmak gerekmektedir. Aksi halde, iddia makamı-na, tahkikatın devamında yeni suçlar ihdas edilebileceği olasılığını ortaya koyarak, 8 günden fazla tutukluluk talep etme ve tahkikatı sürdürme olanağı verilir ki, böyle bir çare, Anayasa'nın 16(7). maddesi ile kesin surette engellendiği bir yana, savunma -hakkının açık ihlâli ve tahkikata bağlı tutukluluğun mahkeme gözetiminden uzak sürdürülmesi sonucunu doğurur.

Huzurumuzdaki meselede, İddia Makamının Mahkemeye sunduğu şahadete göre, çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan bir şekilde sona- erdirilmesi suçları ile ilgili tahkikat devam etmekte ve gelecek raporlara göre, Zanlılara okunacak davaya ve düzenlenecek ithamnameye adam öldürme suçunun ithali olasılığı bulunmaktadır.

Bu durumu dikkate aldığımızda, Zanlılar aleyhinde sürdürülen tahk-ikat sırasında bulunan 34 haftalık fetüse bağlı olarak ithamnameye adam öldürme suçunun dahil edilme olasılığı somut delile dayalı soruşturmanın parçası niteliğinde bir vakıa olup, bu durum, Zanlıların tutuklu bulunduğu suçun işlenmesi ve cürümlerin ortaya- çıkarılması ile doğrudan alakalıdır. Halen devam eden çocuk düşürmeye teşebbüs ve hamileliğin yasal olmayan şekilde sonlandırılması suçlarına bağlı tahkikatın selametine ve suçların meydana çıkarılmasına etki edebilecek böyle bir tutukluluk talebi, Zanlıl-arın tutuklu bulundukları suçun işlenmesi ve cürümlerin meydana çıkarılması ile ilgili olduğundan, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında değil, 24. maddesi altında yapılmalıydı.

Bu neticeden hareketle, İddia Makamının Zanlıların tutuklu bul-undukları suçlarla ilgili tahkikatı bitmeden, Zanlıların serbest kalmaları halinde tahkikata etki edebileceklerinin iddia edildiği ve 34 haftalık fetüs raporuna göre tahkikatın adam öldürme suçuna dönüşebilme olasılığının bulunduğu bu meselede, tutukluluk -her ne şekilde talep edilirse edilsin, Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 24 maddesi altında değerlendirilmeli ve tutukluluk emri verilecekseydi Anayasa'nın 16(7) maddesi ile teminat altına alındığı gibi en fazla 8 gün ile sınırlı olmalıydı.

Yasal durumu ilg-ilendiren hususlar Alt Mahkemede konu edilmese bile, Yargıtay tarafından her safhada karara bağlanması mümkündür. Bu esastan hareketle Alt Mahkeme, İddia Makamının tutukluluk talebini Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında değerlendirmek ve tu-tukluluk talebinin niteliğine bağlı olarak 24. madde koşullarını göz ardı etmekle hata yapmıştır.

Alt Mahkemenin bu konuda hata yapması, istinafı neticelendirmemize engel değildir.

Yargıtay, 9/1976 Mahkemeler Yasası'nın 37(3) maddesi altındaki yetkisi-ni kullanmak suretiyle, İddia Makamının istinafına bağlı olarak tutukluluk müracaatını neticelendirebileceği gibi, Alt Mahkemenin Zanlıları teminatla serbest bırakmakla hata edip etmediğini inceleyebilir.

Yukarıda belirttiğim yetki, istinafın amacının- tekrar yargılama olmadığı ve Yargıtay/Ceza 40/2011 D.2/2012'de söylendiği gibi amacın Alt Mahkemenin kararının istinaf sebepleri ışığında incelenmesi olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Huzurumuzdaki meselede müracaat 23 A maddesi altında yapılmış olmak-la birlikte, Zanlılar aleyhindeki tahkikatın henüz tamamlanamadığı şahadetle sabit olduğu gibi, serbest kaldıkları güne kadar tutukluluklarının 24. madde altında yapılan müracaatlarla uzatıldığı açıktır.

Huzurumuzdaki meselede, Zanlıların serbest kalmal-arı halinde tahkikata etki edecekleri gerekçesi ile tutukluluk talep edildiğinden, İddia Makamının talebinin Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesi altında değerlendirilmesi gerektiğini daha önce belirtmiştik. Neticede tahkikatı devam eden bir meselede- tutukluluğa emir verilecekse, bu süre 8 günü geçemeyecektir.

Tahkikatın devam ettiği ve Zanlıların serbest kalmaları halinde tahkikata etki edecekleri gerekçesi ile tutukluluk talep edilen bu gibi hallerde, bir yargıç veya mahkeme, Anayasa'nın 16(7) mad-desinde ifade edildiği gibi, tutukluluğun uzatılmasına emir vermenin yanı sıra, tutuklu bulunan kişi veya kişileri uygun göreceği koşullarda serbest bırakma yetkisini de kullanabileceğinden, Alt Mahkemenin Zanlıları teminatla serbest bırakma emrinin yetkis-izce verildiğinden bahsedilemez. Dolayısıyla, mevcut istinaf maksatları bakımından, Alt Mahkemenin Zanlıları teminatla serbest bırakmasının hatalı olup olmadığını incelemeye geçmemiz gerekmektedir.

Daha önce belirttiğimiz gibi, ceza soruşturmaları, zanl-ılar aleyhindeki suçların ve buna bağlı diğer cürümlerin ortaya çıkarılması amacıyla sürdürülmektedir. Bu nedenle, suçların ortaya çıkarılmasındaki kamu yararı ile zanlıların kişi özgürlüğü hakkı arasındaki dengeyi gözetmek esastır.

Zanlılar, Alt Mahkeme -tarafından teminat ile serbest bırakıldıkları tarihe kadar, 24. madde altında verilen emirlerle 45 gün süre ile tutuklu kaldılar. Alt Mahkemenin koyduğu teminat şartlarını yerine getiren Zanlılar, 11.4.2016 tarihinden beri teminatla serbesttirler.

Yargıt-ay olarak geçen sürede Zanlıların serbest kalmalarının tahkikata olan etkisini değerlendirme olanağımız olmadığı gibi, Alt Mahkeme yerine geçip bu konuda değerlendirme yapmamız da doğru değildir.

Bu nedenle, Yargıtayın görevi, Zanlıların mezkûr tarihte t-eminatla serbest kalmalarının hatalı olup olmadığını değerlendirmek ve ona göre karar vermektir.

Huzurumuzdaki olgulara göre, Zanlıların aleyhlerinde yürütülen ve halen devam eden soruşturma ile ilgili fetüsler gömülü olarak bulunmuştur. Bu fetüsler aras-ında 34 haftalık fetüsün bulunması Zanlılar aleyhinde sürdürülen tahkikata bağlı olarak adam öldürme suçunun ortaya çıkarılması olasılığını, somut emareye dayalı olarak ortaya koymaktadır.

Soruşturmaya konu suçlar son derece ciddi suçlar olduğu gibi, her- Zanlıya bulunan fetüslere bağlı kaç dava getirileceği belli değildir. Bu olayın bütün yönleriyle ortaya çıkarılmasındaki kamu menfaati, Zanlıların kişi özgürlüğünden daha öne çıkmaktadır.

Mevcut sonuca göre, Zanlıların tutuklu bulundukları suçların işle-nmesi ile ilgili tahkikatın devam ettiği ve daha ağır suçların meydana çıkarılması olasılığı, 34 haftalık fetüsün bulunmasına bağlı olarak somut delile dayandığından, Alt Mahkeme, Zanlıların serbest kalmalarının tutuklu bulundukları suçların tahkikatına ne- ölçüde etki yapacağını belirlemeden veya tahkikatın tamamlandığına bulgu yapmadan, Zanlıları teminatla serbest bırakmakla hata etti. Mevcut olguların sonucu, Zanlıların tutukluluğunun uzatılmasını gerektirecek niteliktedir.

Bu durumda, Alt Mahkemenin te-minatla salıverme emrinin iptal edilerek, Zanlıların bugünden itibaren 8 günü geçmemek üzere tutuklanmalarına emir verilmesi gerekmektedir.


Bertan Özerdağ: İddia Makamı, Girne Kaza Mahkemesinin 11.4.2016 tarihli teminat emrine veya kararına karşı, bu is-tinafı dosyalamıştır. Bu istinafta İddia Makamı/İstinaf Eden bundan böyle İddia Makamı, Zanlılar/Aleyhlerine İstinaf Edilenler ise sadece Zanlılar veya yeri geldiğinde Zanlı numarası ile anılacaktır.


İSTİNAFA İLİŞKİN OLGULAR:

İddia Makamı, Polis Teşki-latı tarafından başlatılan ve 46 gün devam eden tahkikat sonrasında, Zanlıların, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 167 ve 169 A maddesinde belirtilen suçları işledikleri iddiası ile, yargılanana kadar 3 ayı geçmeyen bir süre için tutuklu kalmalarını talep etmiştir-.

İddia Makamı bu başvuruyu yaptığı zamanda, Zanlıların işlemiş olduğu iddia edilen suçlarla ilgili 34 haftalık fetüslerin emare alındığı, bu emarelerin Türkiye'ye gönderildiği ve bu emarelerle ilgili raporun beklendiği bir gerçektir. Tahkikat, emareler-le ilgili hazırlanması beklenen raporun haricinde tamamlanmış, emareler tespit edilmiş ve ifadeler alınmıştır. Zanlıların poliste tutuklu kalmalarını gerektirecek şartların kalmaması üzerine, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi altında devam eden b-ir tahkikat veya soruşturma kapsamında Mahkemeye başvuru yapılarak, Zanlıların davaları görüşülünceye kadar 3 ayı geçmemek üzere tutuklu kalmaları talep edilmiştir. İddia Makamı tarafından yapılan istinafa konu başvurunun temel gerekçesi, Zanlıların yargıl-amada hazır olmalarını sağlamak, yargılamadan kaçmalarını önlemek ve emare ve tanıklara müdahale edilmesine mani olmaktır.

Alt Mahkeme huzurundaki tutukluluk talebine itiraz eden Zanlılar, Mahkemede, duruşmada kefil olabilecek kişileri tanık olarak dinl-etmiş ve yargılama amacıyla hazır olacaklarını ve kaçma ihtimallerinin bulunmadığını iddia etmişlerdir.

İddia Makamının tutukluluk talebini inceleyen Alt Mahkeme, Zanlıların yurt dışına kaçma ihtimallerinin olmadığını ve yargılama esnasında hazır olmaya-caklarına ikna olmadığını belirterek, Zanlıları kefalete bağlayarak yargılamada hazır olmaları amacıyla serbest bırakmıştır. Alt Mahkemenin Zanlılarla ilgili belirlediği teminat şartları şöyleydi:

"Tüm Zanlıların davaları görüşülünceye değin yurt
dışına- çıkmaktan men edilmelerine ve bu maksatla sahip oldukları tüm kimlik, pasaport ve sair seyahat belgelerinin polise teslim edilmesine,
- Zanlı No.1 ve 2 açısından; Zanlı No.1 ve 2'nin a-50,000'er TL nakdi teminat yatırmalarına; yine Zanlı 1 ve 2'nin KKTC -vatandaşı muteber 2'şer şahsın imza edeceği 300,000 TL'lik kefalet senetleri imza etmelerine,
- Zanlı No.3 açısından; Zanlı No.3'ün a-20,000 TL
nakdi teminat yatırmasına, yine Zanlı No.3'ün
KKTC vatandaşı 2'şer kefilin imza edeceği 200,000
TL'lik ke-falet senedi imza etmesine,
- Zanlı No.4 açısından; Zanlı No.4'ün a-25,000
TL nakdi teminat yatırmasına, yine Zanlı No.4'ün
KKTC vatandaşı 2'şer kefilin imza edeceği 200,000
TL'lik kefalet senedi imza etmesine,
- Zanlı -No.5 açısından; Zanlı No.5'in a-100,000
TL nakdi teminat yatırmasına, yine Zanlı No.5'in
KKTC vatandaşı 2'şer kefilin imza edeceği 600,000
TL'lik kefalet senedi imza etmesine,
Zanlı No.6 açısından; Zanlı No.6'nın a-100,000
TL nakdi -teminat yatırmasına, yine Zanlı No.6'nın KKTC vatandaşı 2'şer kefilin imza edeceği 600,000 TL'lik kefalet senedi imza etmesine,
Tüm Zanlıların haftada 7 gün en yakın polis
karakoluna isbatı vücutta bulunmalarına, tüm
Zanlılar içi-n şartların yerine getirilmemesi
halinde getirilinceye değin ve her halükarda (3)
ayı geçmeyen bir süre Merkezi Cezaevinde tutuklu
kalmalarına ayrıca emir verilir."


Zanlılar, Alt Mahkemenin belirlediği teminat şartlarını yerine- getirerek, 12.4.2016 tarihinde serbest kalmışlardır. Zanlılar halen de bu teminat şartlarına bağlı olarak serbesttirler.

İddia Makamı ise, Alt Mahkemenin yukarıda tafsilatı verilen 11.4.2016 tarihli teminat emrinden, işbu istinafı dosyalamıştır.

İSTİ-NAF SEBEPLERİ:

İddia Makamı her bir Zanlı ile ilgili verilen teminat emirleri aleyhine dosyaladığı istinafların tümünde aynı iddiaları içeren 7 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte, hitabında istinafını tek başlık altında toplayarak Mahkemeye hitap etm-iştir. İstinaflar birleştirilerek dinlenmiştir. İddia Makamının birleştirilmiş istinafındaki istinaf sebepleri şöyle özetlenmiştir:

"Muhterem Alt Mahkeme, Zanlıların tutuklu yargılanmaları hususundaki talebi uygun görmeyerek, Zanlıları teminata bağlamak v-e/veya tutuklu yargılanmalarına emir vermemekle hata yaptı."


TARAFLARIN İDDİA VE ARGUMANLARI:

İddia Makamı istinafındaki hitabında: Alt Mahkemenin huzurunda Zanlıların aleyhine başlatılan ve işlemiş oldukları iddia olunan suçların çok ciddi suçlar old-uğunu, bu suçların Ağır Ceza Mahkemesi yetkisine girdiğini, böylesine bir olayın KKTC'de bugüne kadar yaşanmadığını, Zanlıların işlemiş olduğu suçlara konu olayın toplumda infial yarattığını, Zanlıların gösterdikleri kefillerin anne ve babaları veya kardeş-leri yani aileleri olduğunu, Zanlılarından bağımsız kişiler olmadıklarını, soruşturmanın halen devam ettiğini, soruşturmanın sonucunda ithamın değişebileceğini ve 1 ay içerisinde Zanlıların aleyhindeki davaların okunacağını belirterek, Alt Mahkemenin Zanlı-ların tutuklu yargılanmalarına emir vermemekle hata yaptığını iddia etmiştir.

Zanlıların tümü adına Mahkemeye hitap eden Zanlı No. 5 Avukatı, Zanlıların tahkikat maksatlı 46 gün tutuklu kaldıklarını, teminata bağlandıktan sonra da duruşma tarihine kadar- 51 gün geçtiğini ve herhangi bir Zanlının Mahkemenin öngördüğü teminat emrine aykırı davranmadığını, teminat şartlarını yerine getirdiklerini, Zanlıların yargılama esnasında Mahkemede hazır olacaklarını, basında ve sosyal medyada yaratılan kampanya ile Za-nlıların mahkum edildiğini, ancak Zanlıların henüz yargılanmadığını ve suçlu olduklarının ispat edilmediğini, Zanlıların masumiyet karinesinden yararlanmaları gerektiğini, Zanlıların aleyhinde herhangi veya ciddi bir şahadet bulunmadığını iddia etmiş ve Al-t Mahkemenin emrinin hatalı olmadığını beyan etmiştir.

Zanlı No. 1 ve 2'nin Avukatı ise, meslektaşının hitabına ilaveten, Zanlı No. 1 ve 2'nin sadece Fasıl 154 madde 167'de belirtilen suçu işlemiş oldukları hususunda Alt Mahkemeye şahadet sunulduğunu ve- 167'de belirtilen suçla ilgili Zanlı No. 1 ve 2'nin bir bağlantısının tespit edilemediği hususunda İddia Makamının şahadeti olduğunu, Fasıl 154 madde 169 A'da belirtilen suçun Ağır Cezalık bir suç olmadığını, Zanlı No. 1 ve 2'nin KKTC vatandaşı iki çocuk -sahibi doktor karı-koca olduklarını, tüm ailelerinin burada bulunduğunu, bu nedenle kaçma ihtimallerinin bulunmadığını belirterek, tüm bunlara istinaden verilen teminat emrinin doğru olduğunu iddia etmiştir.

Zanlı No. 3 ve 4 Avukatı da, Zanlı No. 5'in hi-tabına katılmış, söylenenlere ek olarak, Ceza Hukukunda teminata bağlanarak yargılamanın esas olduğunu, tutukluluğun ise istisnai olduğunu, bu meselede istisnai bir durum olmadığı için teminat emrinin doğru olduğunu, Zanlıların kefilleri olduğunu ve bu kef-illerin Zanlılardan müstakil ve bağımsız olduklarını, Mahkemenin kefalet şartlarını belirlediğini ve bu kefalet şartlarına uyacak kefilleri sağlamanın ise Zanlıların görevi olduğunu, Zanlıların bu teminata uygun kefilleri sağlamış oldukları cihetle teminat- emrinin doğru olduğunu iddia etmiştir.

Zanlı No. 6 Avukatı da, Zanlı No. 5 Avukatının hitabına katılarak Zanlı No. 5'in suçlarla bağlantısı olmadığını, Zanlı No. 6'nın beraat etmesinin çok muhtemel olduğunu, bu nedenle tutuklu yargılamasının gerekli ol-madığını, Zanlının kefilleri olduğunu ve teminat şartlarını yerine getirerek serbest kaldığını, Zanlının göstereceği kefillerin doğal olarak ailesi ve çok yakınındaki kişiler olacağını, bu durumun Zanlıların aleyhine alınmaması gerektiğini, Zanlının KKTC v-atandaşı olduğunu, emekli bir doktor olduğunu, yurt dışına kaçma ihtimalinin bulunmadığını iddia ederek, bu nedenlerle teminat emrinin de hatalı olmadığını beyan etmiştir.


İNCELEME :

İddia Makamı istinafında, Zanlıların yargılamada hazır olabilmelerin-i sağlayabilmek amacıyla soruşturma tamamlanana kadar tutuklu kalmalarına emir verilmesi gerektiğini ve bu yönde emir vermeyerek Zanlıları kefalete bağlayan Alt Mahkemenin hata yaptığını iddia etmektedir.

Meseledeki olgulara değinmeden önce, soruşturmal-arda tutukluluk (remand/detention) ve kefalet (bail) ile ilgili olarak uygulanacak mevzuatı ve bu süreçlerde zanlıların yasal haklarını belirlemek gereklidir.

KKTC Anayasası'nın 16. maddesinin (7) paragrafı, kişilerin özgürlük ve güvenliklerinin suçları-n ve suçluların ortaya çıkarılmasındaki kamu menfaati gereği kısıtlanabileceğini, tahkikatın yürütülmesi amacıyla her seferinde 8 günü ve toplamda 3 ayı geçmeyecek şekilde kişilerle ilgili tutukluluk emri verilebileceğini öngörmektedir. Anayasa, kişi özgür-lüğü ve güvenliğini kısıtlayıcı emirler verme hususunda mahkemelere takdir yetkisi vermiştir. Soruşturma kapsamında tutuklanan bir kişinin 3 aylık tutukluluk süresinin sonunda serbest kalması zorunluluğu, bir başka anlatımla soruşturma maksatlı tutukluluk -süresinin 3 ayı geçemeyeceği, Anayasal kural olarak aynı maddede düzenlenmiştir. Bu kuralla aynı hükümler içeren Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesine göre de, kişi özgürlüğü ve güvenliği, devam eden soruşturma maksadıyla azami aynı süreler içerisin-de kısıtlanabilmekte ve tutukluluk süreleri her seferinde 8 günü ve toplamda 3 ayı aşamamaktadır.

Mahkeme tutukluluk talebi ile ilgili takdir hakkı kullanırken, kişilerin özgürlüklerinin kısıtlanması ve suçların ortaya çıkmasındaki kamu menfaati arasınd-aki bir dengeyi gözetecek şekilde takdir hakkını kullanması gerekir.

Mahkemeler bu dengeyi gözetirken yukarıda belirtilen mevzuata ilaveten içtihatları da takip ederek bilhassa Oğuz Başak v. KKTC Başsavcılığı Yargıtay Ceza 32/86 Dağıtım 10/86 kararında b-elirtilen incelemeyi yapması esastır. Bu incelemede, mahkeme, tahkikatın sağlıklı olarak yürütülmesi için cürümün ciddiyeti ve mahiyetini de göz önünde bulundurarak, gerekli ve zorunlu olduğu durumlarda kişilerin özgürlüğünü kısıtlama yönünde takdir hakkın-ı kullanmalıdır.

Hakim Zeka Bey'in vermiş olduğu azınlık kararından sonra, tutukluluk ile kişi hak ve özgürlükleri hususunda hak edilmiş bir şöhrete ulaşan Wemhoff kararında Zeka Bey bu dengeyi yalın bir dille ifade etmiştir:

"One has to strike a fair a-nd just balance between
the interest of the State and the right to
liberty of the subject."

(kişi hak ve özgürlükleri ile kamu menfaati arasında adil
ve dengeli bir karar verilmesi gerekir)

Hakim Zeka Bey'in ilk defa üzerinde hassasiyetle dur-duğu bu husus, daha sonra birçok davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından benimsenerek, kamu menfaatinin bilhassa ağır bastığı meselelerde kişi özgürlüğünün kısıtlanması gerektiği kabul görmüştür (CASE OF IDALOV v. RUSSIA Application No. 5826/03, p-aragraf 139)(Hakim Zeka Bey Wemhoff davasında verdiği azınlık kararında, Zanlıların makul bir süre için tutuklanmaları gerektiğini belirtmiştir).

Zanlıların tahkikat maksatlı tutuklanmasındaki temel hedef, soruşturmanın zanlıların poliste hazır olmasını -gerektirecek şekilde (ifade alma - keşif yapma - yüzleştirme) bizzat yapılması, aranması gereken yerlere müdahale edilmesine fırsat verilmeksizin aranabilmesi, zanlıların emare veya tanıklara müdahale edebilme ihtimallerinin önlenmesidir. Bu ihtimaller ort-adan kalktıktan veya bu yöndeki soruşturma tamamlandıktan sonra, zanlıların bir suç işlemiş oldukları yönünde şüphe veya tespit yapılmış olsa da, tutuklu kalmaları için gereklilik ortadan kalkabilmektedir. Böyle bir durumda zanlının ya teminata bağlanması -ya da serbest bırakılması gerekir. Ceza Usul Yasası'nın 23. maddesi, tahkikat maksatlı tutuklanan zanlıların bu kapsamda serbest bırakılabileceği kuralını düzenlemektedir.

Şefik Suyolcu v. Türk Emniyet Müdürlüğü Birleştirilmiş Ceza İstinaf 2, 3, 4/1976 d-avasında, tahkikatı tamamlanan bir kişinin ya serbest bırakılması ya da aleyhindeki davanın okunmasının kural olduğu belirtilmiştir.

Halsbury's Laws of England Vol 10 3rd Edition sayfa 365 paragraf 666'da, şahadet bulunması halinde yargılama amacıyla z-anlıyı teminata bağlamanın veya aksi ahvalde ise serbest bırakmanın, huzurunda soruşturma yapılan yargıcın görevi olduğu belirtilmektedir.

Yasanın mehazının öngördüğü soruşturma silsilesini takip eden bu usul kurallarına Yasa koyucu, 1992 yılında Ceza U-sul Yasası'na yapmış olduğu bir tadilatla, zanlının yargılamada hazır olmasını sağlayabilme için tedbir maksatlı farklı bir teminat ve/veya kefalet kuralı ihdas etmiştir. İlgili kural Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi olarak Yasaya eklenmiş ve kenar başlığ-ı "Soruşturması Veya Kovuşturması Başlatılan Veya Devam Eden Zanlının Veya Sanığın Yargılamaktan Kaçmasının Önlenmesi" olan aşağıda belirtilen madde eklenmiştir. İddia Makamının teminat talebi de bu maddeye dayanmaktadır:

"23 A. Hakkında mevcut yasalara- aykırı hareket
etmekten dolayı cezai bir soruşturma veya
kovuşturma başlatılan veya devam eden bir
zanlı veya sanık aleyhine, herhangi bir
mahkeme, tutuklu olup olmadığına bakılmaksızın,
aşağıda belirtilen koşullara bağlı ola-rak
yargılanmaktan kaçmasını önleyici bir emir
verebilir:
(1)Davası görüşülene kadar, zanlının veya
sanığın, her ne şart altında olursa olsun üç
aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla tutuklu
kalmasına;
(2)Zanlının veya sanığın pas-aportunun polise
teslim edilmesinin ve belirlenecek süre içinde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları dışına
çıkmasının yasaklanmasına;
(3)Zanlının veya sanığın şahsen veya
Mahkemenin veya Mukayyitliğin uygun göreceği
Kuzey Kıbrıs Türk C-umhuriyetinde yerleşik bir
veya birden fazla kişinin ve Mahkemece
belirlenecek nakdi teminat veya kefaletine veya
her ikisine bağlı olarak serbest bırakılmasına;
(4)Zanlının veya sanığın belli bir bölgede
ikametine ve izinsiz o bölge dışına -
çıkmamasına;
Mahkemenin uygun göreceği koşullarda
Mahkemenin belirteceği bir polis karakoluna
ısbatı vücut yapmasına."


Ceza Usul Yasası'na tadilatla eklenen söz konusu madde, soruşturması ve kovuşturması devam eden bir zanlının m-ahkemede hazır olmasını sağlayacak teminat koşullarının belirlenmesi hususunda mahkemeye takdir yetkisi vermektedir. Bu yetkinin kapsamındaki maddenin (1) bendinde, zanlıların 3 ayı geçmeyen bir süre için tutuklu kalmalarına emir verilmesi de bulunmaktadır-.

Fasıl 155 23 A maddesi altında, bir zanlının kefalete bağlanabilmesi için soruşturmanın tamamlanması, zanlının aleyhine dava okunması ve/veya itham edilmesi gerekli değildir. Fasıl 155 madde 23 A, zanlı ile ilgili olarak soruşturma henüz tamamlanmamış- ve zanlının aleyhine dava getirilmemiş olsa da yargılamada hazır olmasını sağlayabilmek amacıyla, zanlının teminat maksatlı kefalete bağlanabilmesinin yolunu açmıştır.

Ceza Usul Yasamızın mehazı olan İngiltere'de 1925 yılında yürürlüğe giren Criminal J-ustice Act'a göre, tahkikatı tamamlanmadığından henüz aleyhine dava getirilme aşamasına gelmemiş bir zanlının tahkikat amacıyla tutuklu kalması gerekliliğinin ortadan kalkması ile teminata bağlanabilmekte veya teminatla serbest kalabilmekte idi. Ceza Usul -Yasamızın 23. maddesi de bu kurala benzer bir düzenlemedir. 1984 yılında İngiltere'de yürürlüğe giren Police and Criminal Evidence Act aynı prensibi benimseyerek, 37(2) maddesinde ve daha sonra da 2003 yılında yürürlüğe konulan Criminal Justice Act ile açı-kça bu yetki mahkemelere verilmiştir (pre-charge bail). Mahkemelere tanınan bu yetki, zanlıların uzayan tahkikatlar nedeniyle poliste tutuklu kalmalarının önüne geçmek amacıyla verilmiş olup, daha sonraları ciddi suçların araştırılması sürecinde zanlıların- mahkemede hazır olmasını sağlamak amacıyla teminata bağlanmasında kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde de tahkikat devam ederken, serbest bırakılma hususundaki 23.maddede yer alan bu yetkiye ilaveten, 23 A maddesinin yürürlüğe girmesiyle açıkça mahkemeler-e, tahkikat devam ederken zanlıları teminata bağlama yetkisi tanınmıştır.

Bir zanlının tutuklandıktan sonra derhal mahkeme huzuruna çıkarılması ve tutuklamanın yargısal denetime tabi olması hususundaki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (ECHR) 5(3). ma-ddesine uyulması halinde, henüz dava okunmamış (pre-charge) bir zanlının teminata bağlanmasının meşru olduğu kabul edilmektedir (Bkz. Police Bail Without Charge, The Human Rights Implications Ed Cape and Richard A Edwards, Cambridge Law Journal, Vol. 69 No-:3 2010 sayfa 529 - 560).

Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda 23 A maddesi ile benzer bir madde olan Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesinde de soruşturma tamamlanmamış olduğu durumlar düzenlenmiş olsa da, Fasıl 155 madde 23 A'da zanlının soruşturma mak-satlı tutuklu kalmasının gerekli olmadığı buna rağmen kenar başlığında vurgulandığı üzere yargılamada hazır olmasının sağlanmasının veya yargılamaktan kaçmasının önlenmesinin gerekli olduğu durumlarda uygulanması gereken bir hukuki düzenlemedir. Buna karşı-n Fasıl 155 madde 24 altındaki soruşturma, tıpkı 23 A'da düzenlendiği gibi devam ediyor olmasına rağmen, Oğuz Başak davasında belirtildiği gibi soruşturma devam ederken zanlının soruşturma maksatlı tutuklanmasını zorunlu kılan bir durumun var olması gereki-r.

Her iki madde arasındaki farklılıklara rağmen, 23 A maddesinin, Anayasa'nın 16(7) ve Ceza Usul Yasası'nın 24. maddesindeki tutukluluk süresi ile ilgili 3 ay sınırlandırmasının dışına çıkan bir kural olmadığı aşikardır. Bu nedenle, Fasıl 155 madde 23 A-'da belirtilen 3 aylık tutukluluk süresinin soruşturma tamamlanmaksızın öngörüldüğü için, soruşturmanın başından itibaren ve tüm tutukluluk süresinin toplamında verilen tutukluluk süreleri de dikkate alınarak, 3 aylık süreyi aşmayacak şekilde kullanılması -gerekir. Tutukluluk sürelerinin hesaplanmasında zanlıların tutuklu kaldığı bütün sürelerin dikkate alınmasının AİHM'in birçok kararında ve bilhassa Idalov v. Russia davasında belirtmiştir (Bkz. Idalov v. Russia Case No:5826/03, Wemhoff v. Germany 27.6.196-8 Series A No:7, Kalashnikov v. Russia Case No:47095/99 ECHR 2002 - VI).

Belirtilen prensipler ışığında, tutukluluk sürelerinin sıkı uygulanarak öngörülen sürelerin dışına çıkılmayacak şekilde makul sürelerde ve sadece gerekli olan durumlarda kullanılmas-ı halinde, bir kişi masumiyet karinesinden faydalanma hakkından mahrum edilmemiş olacaktır.

Meseleyi incelemeye geçmeden önce birtakım prensiplere daha değinmeyi uygun görmekteyim.

İddia Makamı tarafından yapılan istinafa konu benzeri teminat -emirlerinde, prensip olarak Yargıtay, alt mahkeme tarafından verilen teminat emrini incelemekte, alt mahkemenin kararındaki bulgularında bir hata olup olmadığını belirlemekte, alt mahkemenin hatalı bir bulgusunun tespiti halinde de alt mahkemenin kararına- müdahale etmektedir. Yargıtay, teminat emri ile ilgili yapılan istinafta, alt mahkemenin takdir hakkını kullanırken hata yapıp yapmadığına bakmalı ve huzurundaki olgularla kendisinin ne yönde emir vereceğini veya takdir hakkını ne şekilde kullanacağını te-zekkür ederek karar vermemelidir (Bkz. Yargıtay/Hukuk D. 2/2012, Orkun Aytaş v. Şekerbank (Kıbrıs) Ltd)

Attorney General v. Mustafa Ibrahim and Others 1964 CLR 195 kararında, teminat konusundaki takdir yetkisinin geniş olduğu ve mahkemenin uygun gördüğü -şekilde kullanabileceği ifade edilmiştir.

Bu takdir yetkisini kullanırken hiç şüphesiz ki genel prensip, Yasa maddesinde belirtildiği gibi, mahkemenin temel gayesi olan zanlıların yargılamada hazır olmalarını sağlamak olmalıdır. Zanlıların yargılamada h-azır olmalarını sağlamak hususundaki temel gayeye, zanlıların yargılamaktan kaçmasını önlemekle veya önleyici tedbirler almakla ulaşılabilir. Zanlı veya sanığın yargılamada hazır olmasını sağlamak veya yargılamadan kaçmasını önlemek zanlı veya sanığın bizz-at mahkemede hazır olmasını sağlamak yanında, emare ve tanıklara müdahale edilmesini ve yargılamanın engellenmesini önleyecek ve adaletin yapılmasının sağlayabilecek tedbirler almakla mümkün olur. Bu nedenle, zanlıların yargılamada hazır olma olasılığı yan-ında, zanlıların tanıklara veya emarelere müdahale etme olasılığı da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekir. Aynı amaçla başka suçların işlenme ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.

Criminal Procedure in Cyprus, Loizou & Pikis unvanlı eserin -36. sayfasında, yukarıda belirtilen unsurlar aynen ifade edilmiştir:

"However, though the likelihood of the accused
attending his trial is the main consideration to
which the Court will have regard, it is not the
only consideration, and the court- may properly
have regard to such other factors as the
possibility of another offence being committed in
the meantime and the likelihood of the accused's
tampering with witness."


Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde korunan kişi -özgürlüklerinin, yargılamada hazır olunması amacıyla kısıtlanmasının; (a) Danger of absconding - yurt dışına kaçma ihtimali (b) Obstruction of the proceedings - cezai prosedürlerin engellenmesi (c) Repetition of offences - suçların tekrarlanması (d) Preser-vation of public order - kamu düzeninin sağlanması hallerinde uygulanabilecek tedbirler olarak kabul edilmektedir (GUIDE ON ARTICLE 5 - RIGHT TO LIBERTY AND SECURITY ARTICLE 5 OF THE CONVENTION, ECHR, 2013 sayfa 25 ve 26).

Son dönemde, İngiltere'de Ceza- hukukundaki uygulamalarda, zanlıların yargılamada hazır olmalarının sağlanması hedefi ile teminat şartlarının belirlenmesi yanında, teminata bağlanmaları halinde zanlıların başka ciddi suçlar işleme ve zanlıların adaletin yapılmasını engelleme olasılıkla-rı da göz önünde bulundurulmakta ve "the likelihood of his committing serious offences" ve "the likelihood of his otherwise interfering with the course of justice, if granted bail" kriterleri dikkate alınarak kararlar verilmektedir (Archbold 39. Edition sa-yfa 97). Başka suçların işlenmesi ihtimali ve adaletin yapılmasının engellenmesi ihtimali hususlarında, zanlının başka suçları işlemesinin önlenmesine ve aleyhindeki ithamla ilgili adaletin yapılmasını engellenmesinin önlenmesine dikkat edilmelidir.

Bunla-ra bağlı olarak, mahkemenin bir zanlının yargılamadan kaçma ihtimalini değerlendirirken, zanlının yurt dışına kaçma ihtimali ile birlikte, adaletin yapılmasının engellenmesi, tanıklara ve emarelere müdahale edilmesi, başka suçların işlenmesinin önlenmesi v-e kamu menfaatinin sağlanması kapsamında bir değerlendirme yapması gerektiği aşikardır.

Yargıtay/Ceza D. 5/2012 sayılı kararda, Fasıl 155 madde 23 A tezekkür edilirken yargılamadan kaçmanın önlenmesi ve yargılamada hazır olunmasının sağlanması hususun-da dikkate alınacak unsurların listesinin tam olarak belirlenemeyeceği, her meselenin kendine has olguları ile bunun tespit edilmesi gerektiği ifade edilerek, her davanın kendine has olguları dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Aynı k-ararda, bu husustaki değerlendirmede dikkate alınması gereken öncelikler belirlenmiştir:

"Olayın ciddiyeti, sanığın kaçma ve
yargılanmama ihtimali ve tanıklara müdahalesi
en belirgin ve öncelikle dikkat edilmesi
gerekli hususlardır."


Yargıtay/C-eza 15/2015 ile aynı olayı inceleyen Yargıtay Ceza 14/15, yargılamadan kaçma ihtimalini değerlendirirken dikkate alınabilecek tek unsurun zanlının mahkemede hazır olup olmayacağı hususunun olmadığı belirtilmiştir. Aynı kararda, zanlıların tutuklu kalmaları-na dayanak olacak yargılamanın yapılmasının sağlanması gayesi için tüm unsurların dikkate alınması gerektiği ve bu unsurlardan herhangi birinin bile tutukluluk için yeterli olabileceği ifade edilmiştir.

Görüleceği gibi, Fasıl 155 altında mahkemelere, tutu-kluluk emirleri hususunda yargılamanın ve adaletin yapılmasının sağlanması ve zanlı ve sanıkların yargılamadan kaçmalarının önlenmesi amacıyla çeşitli unsurları dikkate alarak karar verme hususunda geniş takdir yetkisi tanınmıştır.

Yargıtay/Ceza D. 2/201-2 davasında, tutukluluk emrinin, 23 A'da belirtilen tutukluluk emri yönteminin zanlıların yargılamada hazır olmasını sağlayamayacağı durumlarda kullanılması gereken bir seçenek olarak ifade edilmiştir:

"Ancak bir kişinin dava dosyası hazırlanmasına kad-ar 3 ayı geçmeyecek bir süre için olsa dahi, tutuklu kalma seçeneği, madde 23A'daki diğer alternatiflerin zanlının KKTC'de yargılanmasını sağlayamayacağına inanıldığı takdirde kullanılmalıdır."

"Ancak madde 23A'da belirtilen diğer alternatiflerin zanl-ının yargılanmasını sağlamayacağına kanaat getirildiği takdirde, 23(A)(1) altında zanlının üç aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla tutuklu kalmasına emir verilmesi gerekir."


Mahkemeler, teminat safhasında tutukluluk emirleri verme hususunda takdir yetk-isini kullanır ve zanlıların yargılamada hazır olmalarını sağlamaya yönelik temel gaye çerçevesinde belirtilen kriterleri huzurundaki meseleye uygularken, yargılamanın ve ceza hukukunun temel prensibi olan masumiyet karinesini de göz önünde bulundurması ve- vereceği tutukluluk emri ile zanlı ve sanıkların henüz yargılanmadan ve/veya mahkum olmadan cezalandırılması sonucunu yaratacak tutukluluk emirlerinden kaçınması gerekir.

Hakim Zeka Bey'in bu kararda değinilen meşhur Wemhoff davasında, Ceza Usul Yasamı-zın mehazı olan İngiltere'nin de kabul ettiği ve Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonuna 6(2) maddesi ile dahil olan, itham edilen bir kişinin yetkili bir mahkeme tarafından mahkum edilene kadar bu karineden faydalanması gerektiğini vurgulayan masumiyet karine-sinin hukuk sisteminin temel prensiplerinden biri olduğu vurgulanmıştır:

"The presumption of innocence to which a man charged with
a criminal offence is entitled until he is found guilty
by a competent court, is one of the principles of the
Engli-sh Criminal Law and this principle has been
introduced into the Convention by Article 6(2)"

Wemhoff davasında Hakim Zeka Bey; bir kişinin özgürlüğünden mahrum edilmesinde zaman açısından sıkı uygulanması gerektiğini belirterek, 3.5 yıl tutuklu olup öz-gürlüğünden mahrum edilen bir kişinin masumiyet karinesinden faydalanma hakkı olduğundan bahsetmenin absürd olduğunu ifade etmiştir.

Bu konuda Yargıtay/Ceza D. 4/2012 davasının kararında, kişilere Anayasa tarafından tanınan özgürlük haklarının önem-i vurgulanmış ve tutukluluk emirleri verilirken mahkemelerin dikkatli davranması gerektiği belirtilmiştir:

"bir zanlının Anayasa'nın 16. maddesinde
koruma altına alınmış özgürlük hakkını
kısıtlayan bir emir vermeden önce, çok
- dikkatli davranılmalıdır."


Zanlıların yargılamada hazır olmalarını sağlayabilme hususunda bir karar verirken mahkemenin, yukarıda belirtilen hususları göz önünde bulundurması yanında, mesele ile ilgili birtakım kriterleri de inceleyerek bazı testle-r yapması gerekir. Bu kriterler, Ceza Usul Yasamızın mehazı olan İngiltere'de caselaw olarak gelişen ve Yargıtayımız tarafından da birçok kararda (Yargıtay/Ceza 33/2008 (D.2/2008) belirtilen şekilde 4 ana başlık altındadır:

"(1) İthamın nev'i,
(2) İ-thamı destekleyen şahadetin nev'i,
(3) Mahkûmiyet halinde verilecek cezanın
huşuneti,
(4) Kefil olarak gösterilenlerin müstakil
olup olmadıkları veya sanık tarafından
tazmin edilip edilmedikleri."


Bu kriterler Archbold 38. Edition sayfa 95'd-a belirtilen kriterlere ve o kriterlerin referans verdiği kararlara dayanmaktadır ( Re Robinson, 23 L.J.Q.B.286; R. V. Scaife, 10 L.J.M.C. 144.R. V. Barronet and Allain, 1 E. & B. 1 (b); Hermann v. Jeuchner, 15 Q.B.D.; Consolidated Exploration, etc.,Co. V-. Musgrave [1900] 1 Ch. 37; R. V. Porter [1910] 1 K.B. 369; 3 Cr.App.R. 237 (b)).

Tüm bunlar ışığında tutukluluk talebi hususunda takdir yetkisi kullanan mahkeme, (1) ithamın mahiyetini, (2) ithamı destekleyen şahadetin niteliğini, (3) mahkumiyet h-alinde verilecek cezanın ağırlığını ve (4) gösterilen kefillerin bağımsız olup olmadıklarını veya sanık tarafından tazmin edilip edilmediklerini inceleyerek bir karar verir.

İthamın nevine ve ciddiyetine, ithamı destekleyen şahadetin niteliğine ve -gücüne ve mahkumiyet halinde verilecek cezanın ağırlığına ve hapislik cezasının süresinin uzunluğuna bağlı olarak, zanlıların yargılamadan kaçma ihtimalinin artması ve yargılamada hazır olma ihtimallerinin azalması beklenmeli ve bu unsurlar dikkate alınara-k karar verilmelidir.

Bu istinaf altındaki incelemede de bu teste konu kriterler sırasıyla ele alınacaktır:

(1) İthamın mahiyeti

Zanlılar aleyhindeki tahkikata konu itham, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 167 ve 169 A maddeleridir. Zanlı No. 1 ve Za-nlı No. 2 Avukatı hitabında, Zanlı No. 1 ve 2'nin ameliyatlara girmediği ve sadece hastanenin sahibi olmaları nedeniyle aleyhlerine soruşturma başlatıldığı, dolayısıyla Fasıl 154 madde 167'de belirtilen suçu işlemiş oldukları hususunda bir şahadet olmadığı-nı iddia etmiştir. Zanlı Avukatı tarafından ileri sürülen bu iddia bir sonraki kriter altında incelenecek olup, huzurumuzda Zanlı No. 1 ve 2 aleyhindeki tahkikata konu ithamın her iki Yasa maddesi altında olmadığı ve/veya sadece 169 A madde altında olduğu -hususunda bir olgu olmadığı cihetle söz konusu iddia bu kriter ışığında dikkate alınmaz. Bu nedenle, Zanlılar aleyhindeki tahkikatın her iki madde altında olduğu kabul edilerek incelemeye devam edilir.

Zanlılar aleyhindeki tahkikata konu itham, Fasıl- 154 madde 169 A'da düzenlenen suç, 3 yıla kadar hapislik ve 3 milyon Türk Lirasına kadar para cezası ile cezalandırılabilen bir suç niteliğindedir. Bu tahkikata konu diğer suç, Fasıl 154 madde 167'dir ve bu madde altında suç işleyen kişiye 14 yıla kadar u-zun süreli hapislik cezası öngörülmektedir. Görülebileceği gibi Fasıl 154 madde 169 A'da belirtilen suç bir kabahat olmakla birlikte, 167. maddeye konu suç ciddi bir suçtur. Zanlıların Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacak bir suça konu tahkikat kapsamında t-utuklulukları talep edilmektedir.

Fasıl 154 madde 23 A'nın, devam eden bir tahkikat esnasında da zanlıların teminata bağlanabilmesine olanak tanıyan bir hukuki düzenleme olduğunu yukarıda söylemiştik. Tahkikatı devam eden bir meselede ithamın değiş-ebilmesi, zanlıların aleyhindeki ithamın ağırlaşabilmesi veya daha hafif bir itham veya herhangi bir itham olmaması da olası diğer ihtimallerdir.

Bu meselede Tanık No. 1 Tahkikat Memuru, Türkiye'den beklenen raporun meseledeki ithamların nevini deği-ştirerek Zanlıların Fasıl 154 madde 205 Adam Öldürme suçu ile itham edilebilme durumlarının hasıl olabilmesine yol açacağını ifade etmiştir.

Alt Mahkeme, bu itham netleşmediği için, tartışılmasının doğru bir yöntem olmadığını ifade etmiştir.

-Anayasamıza göre herkes aleyhindeki ithamı bilmek ve ona göre müdafaasını hazırlamak hakkına sahiptir ve bu temel hak hiçbir makam tarafından elinden alınamaz veya ihlal edilemez.

Bu temel haktan hareketle, Zanlılar, aleyhlerinde henüz şahadet temin -edilmeyen adam öldürme suçu ile ilgili teminata bağlanmaları ve/veya tutuklanmaları hukuka uygun değildir.

Buna rağmen, Zanlılar aleyhine adam öldürme suçu ile ilgili ileride şahadet temin edilmesi ve itham edilmeleri halinde, tutuklu yargılanmala-rının bir gereklilik olacağı aşikar olup, Zanlıların aleyhlerindeki soruşturmaya konu mevcut ithamların yanında tahkikatın tamamlanması ile aynı mesele altında daha ağır bir suçla itham edilecek olmaları, Zanlıların aleyhindeki mevcut ithamların nevi ve c-iddiyeti açısından mahkeme tarafından dikkate alınmasında herhangi bir engel teşkil etmez.

Alt Mahkemenin de kararında yer verdiği D 15/2015 sayılı kararda, Zanlıların yargılamada hazır bulunma kriteri tezekkür edilirken, her meselenin kendine has- olguları ve Zanlılar aleyhinde sürdürülen soruşturmanın ciddiyeti de dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. İlgili kararda aynen şöyle denmiştir:

"Yargılanmada hazır bulunma kriterindeki ölçü,
zanlı ve/veya sanığın sadece kişisel- ve sosyal
durumu dikkate alınarak değerlendirilemez. Her
mesele kendine has olguları içerisinde
değerlendirilmeli ve olayların boyutuna bağlı
olarak zanlılar aleyhine sürdürülen
soruşturmanın ciddiyeti esas alınmalıdır."

Yukarıda- alıntısı yapılan kararda belirtilen soruşturmanın ciddiyeti; Alt Mahkemenin kendi kararında belirttiği üzere, Yargıtay kararından yaptığı çıkarım gibi meselenin kamuoyunda yarattığı etki olmayıp, bizzat soruşturmaya konu suçun kapsamı, büyüklüğü ve ciddiy-etidir.

Bu meselede de yargılamada hazır bulunma kriteri tezekkür edilirken Alt Mahkeme, Zanlılar aleyhine henüz neticelenmeyen soruşturmanın, teminat safhasına kadar şahadet temin edilen ithamlara ilaveten adam öldürme suçuna varabilecek bir boyu-tta olduğunu dikkate alması ve takdir hakkını kullanırken soruşturmanın ciddiyetini, İddia Makamının istinaftaki iddialarının lehine bir olgu olarak esas alması gerekirdi.

Neticede Alt Mahkeme Zanlıların itham oldukları suçların ciddi suçlar olduğu h-ususunda bulgu yapmakla hata yapmamış olmakla birlikte, itham edildikleri suçların ve bu suçlar dışında başka suçlarla ilgili halen devam eden soruşturmanın ciddiyetine yeterince önem vermeyerek kararında hata yapmıştır.

(2) İthamı destekleyen şahadeti-n niteliği

İddia Makamı tarafından Alt Mahkeme huzurunda yapılan tahkikat ile ilgili bilgiler sunulmuş olmasına karşın, teminat safhası olduğu için sunulan şahadet etraflı değildir. Alt Mahkeme, kararında bu hususu ifade etmiştir. Teminat safhası yargıla-ma safhası olmadığı için İddia Makamının o safhada tüm şahadeti Mahkeme huzuruna sunma mecburiyeti bulunmamaktadır.

Alt Mahkemeye teminat duruşmasında sunulan şahadete göre, özetle Zanlı No. 1 ve Zanlı No. 2'nin işletmecisi veya sahibi oldukları Ada Hos-pital olarak bilinen hastanede hamileliklerin sonlandırıldığı, bu hamileliklerin sonlandırılırken 169 A maddesinde belirtilen usullere uyulmadığı, yapılan ameliyatlarla ilgili defterler tutulduğu, bu defterlerde Zanlı No. 6'nin imzasının olduğu, Zanlı No. -4'ün defterleri Zanlı No. 5'in talimatı ile düzenlediği, ameliyatlara Zanlı No. 3, 4, 5 ve 6'nın girdiği, Zanlı No. 6'nın da diğer Zanlılarla birlikte hastanede belirli dönemlerde anestezi doktoru olarak görev yaptığı, olayla ilgili fetüslerin bulunduğu ve- bu fetüslerin Türkiye'ye tahlil için gönderildiği, fetüslerin 34 haftalık olmasından dolayı fetüslerin nefes almış olmalarından şüphelenildiği hususunda şahadet sunulmuştur.

Zanlıların aleyhindeki tahkikat "Çocuk Düşürmeye Teşebbüs" ve "Hamileliğin Yas-al Olmayan Bir Şekilde Sona Erdirilmesi" maddelerine konu suçlar ile ilgilidir. Soruşturmada bulunan fetüsler, hastane defterleri, temin edilen ifadeler, Zanlılar tarafından mezkur Hastanede yapılan ameliyatlar, hamileliklerin sonlandırıldığını ve hamilele-rin çocuklarının düşmesinin sağlandığını destekleyecek mahiyette şahadettir.

Mahkeme huzurundaki tahkikat maksatlı sunulan şahadetin ithamı destekleyen mahiyette bir şahadet olduğu, şahadet ile Zanlıları suça bağlayabilme ihtimalinin bulunduğu göz önü-nde bulundurulduğunda, Zanlılar aleyhinde ithamı destekleyen şahadet bulunduğu sonucuna varmak kaçınılmazdır.

Alt Mahkeme, tahkikat aşamasında 34 haftalık olduğu tespit edilen fetüsün tahlil sonuçlarının beklenmekte olduğunu ifade etmesine karşın, şahad-etin ithamı destekleyip desteklemediğine veya mahiyetine değinmemiştir. Halbuki Alt Mahkemenin huzurunda olan ve kararında da belirttiği tahkikat kapsamında tespit edilen 34 haftalık fetüsler, ifade ve diğer emarelerden ithamları destekleyecek şahadetin va-r olduğunu göstermektedir.

Neticede, belirttiğimiz şahadet kapsamında, Zanlılar aleyhindeki ithamı destekleyecek şahadetin mevcut olduğunu tespit ederim.

Alt Mahkeme, fetüslerle ilgili tahlil raporu gelmeden Zanlılar aleyhindeki ithamın netleşme-yeceğini ifade etmiştir. Teminat safhasında Zanlılar aleyhindeki tüm şahadetin netleşmesi veya elde edilmiş olması gerekmediği gibi, Yasanın 23 A maddesi soruşturma devam ettiği ve yeni şahadetin temin edilebileceği bir dönemde Zanlıların teminata bağlanıl-abilmesine hukuken imkan tanımaktadır. Kaldı ki, teminat safhasına kadar İddia Makamının şahadetinin tamamlandığı ve tamamlanmayan şahadetin ise rapor olduğu ve bu raporlardan çıkması muhtemel sonuçlarla ilgili ortaya çıkabilecek başka suçlarla ilgili ise -Zanlıların mahkeme huzuruna teminat maksatlı çıkarılmadığı gerçeği ışığında, Zanlıların aleyhlerindeki soruşturmaya konu ithamlarla ilgili şahadetin netleşmemesi gibi bir durumun olmadığı açıktır. Bu gerekçe ile tahlil raporlarının henüz gelmemesi nedeniyl-e Zanlılar aleyhindeki ithamın netleşmediği hususunda bulgu yapan Alt Mahkeme hata yapmıştır.

(3) Mahkumiyet halinde verilecek cezanın ağırlığı

Zanlılar aleyhlerindeki tahkikata konu ithamlardan yargılanıp mahkum olmaları halinde, 14 yıla kadar hap-is cezası ile cezalandırılabileceklerdir. Zanlılar 167. maddeden mahkum olmaları durumunda, uzun süreli hapislik cezası ile cezalandırılabilme ihtimalleri bulunmaktadır. Alt Mahkeme Zanlıların yargılanmaları ve mahkum olmaları durumunda hafif bir ceza alma-larının muhtemel olmadığını ifade ederek, cezanın ağırlığı hususunda doğru bir tespit yapmıştır. Alt Mahkemenin bu kriter ile ilgili incelemesinde herhangi bir hata yoktur.

(4) Kefil olarak gösterilenlerin müstakil
olup olmadıkları veya sanık tarafı-ndan
tazmin edilip edilmedikleri

Alt Mahkeme kararında bu kriteri inceleyerek, Zanlıların tanık olarak dinlettikleri kefillerinin KKTC'de yerleşik olduğunu ve bu nedenle müstakil olduklarını ifade etmiştir.

İddia Makamı ise Zanlıların aile fer-tlerinin Zanlılardan müstakil olmadıklarını ve bu nedenle bu kritere uygun bir kefaletin bulunmadığını iddia etmiştir. Zanlılar ise Zanlılara kefalet verecek kişilerin doğal olarak Zanlılara itimat eden aile fertleri, yakınları, akrabaları olacağını ve Zan-lıların kefillerinin müstakil olduklarını ileri sürdüler.

Ceza hukukunun teminat konusundaki içtihatlarında yer alan "müstakil" kavramı, mehaz içtihatların "independent" kelimesinden tercüme edilmiş olup, kefil olacak kişinin zanlılardan bağımsız ol-ması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu bağımsızlığın kapsamının ne olduğu bu kriterin devamı okunduğunda anlaşılmaktadır. Buna göre, zanlıların kefilleri, kefillikten dolayı veya kefilliği sağlamak amacıyla tazmin etmiş olması veya tazmin edici bir anlaşm-a içerisinde olmaları halinde, kefillerin zanlılardan bağımsız veya müstakil olmadığı kabul edilmelidir. İlgili kriter ile yapılacak testte, mahkeme "kefillerin müstakil olduğu veya tazmin edilmiş olup olmadığına" bakmalıdır. Bu nedenle, bu nitelikteki bir- test, Zanlıların ailelerini veya akrabalarını veya yakınlarını kefil göstermelerine bir sınır getirmeyip engel değildir. Belirtilenlerle, bir kefilin müstakil kabul edilebilmesi için, zanlılarla tazmin edici nitelikli bir ilişki veya anlaşması bulunmadığı-nın ve kefaletin, tamamen zanlı ile kefil arasındaki itimata bağlı bir ilişkiye istinaden verildiğinin sabit olması gerekir. Bir kefil böyle bir nitelikte ise, o zaman kefaleti yerine getirebilme kudreti sorgulanarak, kefil olarak kabul edilebilir.

- Zanlının kefil olan kişilerle arasındaki itimat duygusu ile yargılamadan kaçması halinde kefillere yaratacağı muhtemel uğranılacak kayıplar arasındaki denge gözetilerek, yurt dışına kaçma istek ve ihtimali ile ilgili bir karar verilmesi gerekir (Bkz. ECHR- CASE OF MANGOURAS v. SPAIN (Application no. 12050/04).

Archbold 36. Edition sayfa 72 paragraf 205'de, "kim kefil olabilir?" başlığı altında (Who may be bail) "Ancak kefalet verdiği meblağı ödeyebilecek yeterli kudreti haiz olan bir kişi kefil olab-ilir" şeklinde bir görüşte bulunulmuştur. Şöyle ki:

"Bail must be of ability sufficient to answer for the sum which they are bound."

Zanlı No. 1 kardeşini, Zanlı No. 2 kayınpederini, Zanlı No. 3 arkadaşını, abisini, damadını ve akrabasını-, Zanlı No. 4 iki arkadaşını, Zanlı No. 5 ablasını ve hemşiresini, Zanlı No. 6 ise eşinin kardeşi ve arkadaşını kefil olarak göstermiş ve bu kişileri Mahkemede dinletmişlerdir. Bu kişiler mali güçleri ile ilgili Mahkemede şahadet vermişlerdir. Bu hususta s-unulan şahadet, bu kişilerin kefaleti ödeyebilecek durumda olduklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu kişilerin Zanlılar veya herhangi bir Zanlı tarafından tazmin edildikleri veya edilme hususunda bir anlaşmaya vardıkları yönünde bir olgu sunulmadığı gibi-, İddia Makamı tarafından itibar edilir bir iddia dahi Mahkemede ileri sürülmemiştir.

Tüm bu hususlarla Alt Mahkemenin kefillerin müstakil olup olmadığı hususunda uyguladığı test kısmen hatalı olsa da, Zanlıların göstermiş olduğu kefillerin müstaki-l oldukları hususundaki bulgusu hatalı değildir.

Alt Mahkeme kararında, tüm kriterleri inceleyerek takdir hakkını Zanlıların tutuklu kalmamaları yönünde kullanmıştır. Alt Mahkeme, ithamın nevinin ciddi bir suç olduğunu ve Zanlıların mahkum olması ha-linde ağır bir ceza ile cezalandırılabileceklerini tespit ettikten sonra, takdirini Zanlıları teminata bağlama yönünde kullanmasının gerekçesini kararında ifade etmemiştir. Alt Mahkeme, Zanlıların göstermiş olduğu kefillerin müstakil olduğunu tespit etmişt-ir. Teminat taleplerinde Zanlıların göstereceği kefillerin müstakil olması, ancak bu kriterden önce yukarıda sayılan 3 kriterin incelenerek bir tespit yapılmasından sonra bir etken olarak dikkate alınmalıdır. İşlenen suçun çok ciddi olması, suçu destekleye-n ciddi ve muteber şahadetin bulunması ve mahkum olmaları halinde muhtemel cezanın uzun süreli bir hapislik cezası olması durumunda gösterilecek kefillerin müstakil olup olmamasının veya ne kadar müstakil olduğunun verilecek tutukluluk kararımıza ağırlıklı- bir etken olmayacağı aşikardır.

Zanlı No. 1, 2, 3, 5 ve 6 KKTC vatandaşıdır, Zanlı No. 4 ise uzun bir müddettir KKTC'de yaşamaktadır. Zanlıların Mahkemede hazır olmalarını sağlamak amacıyla Zanlıların KKTC ile bağlantılarının olmalarının yanı sıra, -KKTC vatandaşı olmalarının, yargılamada hazır olacaklarına dair ilk nazarda lehlerine dikkate alınabilecek bir gösterge olacağı şüphesizdir. Fakat Zanlıların salt KKTC vatandaşları olması yargılamada hazır olacaklarının bir garantisi olmadığı gibi, KKTC va-tandaşlığı bulunmayan veya KKTC ile herhangi bir bağı bulunmayan bir zanlının da yargılamada hazır olmayacağını kendiliğinden göstermemektedir. Yargıtay/Ceza D. 4/2012'de belirtildiği gibi, bir zanlının KKTC vatandaşı olmaması veya KKTC ile herhangi bir ba-ğının olmaması ise yargılamadan kaçma ihtimaline katkı koyacak bir husustur.

"Zanlının KKTC ile hiç bir daimi bağlantısı bulunmaması,
KKTC'den kaçma olasılığına katkı koyabilecek bir
husustur."

Zanlıların KKTC ile ilgili bağlarından veya va-tandaşlıklarından bağımsız olarak ve onlara ilaveten, tahkikata konu suçların ciddiyetine ve nevine, aleyhlerindeki tahkikata konu ithamı destekleyen şahadetin mahiyetine ve mahkum olmaları halinde almaları muhtemel cezaların ağırlığına bağlı olarak, mevcu-t olgular ışığında yargılamadan kaçma ihtimalleri oluşabilir ve bu kriterler dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekir. Yargıtay/Ceza D. 4/2012'de, zanlı aleyhine talep ile ilgili tüm unsurlar dikkate alınması ile birlikte, Zanlının KKTC ile bağının de-ğerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır:

"Bir zanlının yerli veya yabancı olması,
huzurumuzdaki Zanlı gibi KKTC uyruklu
olmaması, ancak bu belirtilen şartlar
dahilinde tezekkür edilecek bir husustur."


Zanlıların- mali, ekonomik ve kişisel durumları ile mesleki bilgi ve tecrübeleri de bu ihtimalin oluşmasında etken olabilir.

Idalov v. Russia davasının kararında, AİHM'e göre zanlının karakteri, manevi durumu, evi, ailesi, mal varlıkları, aile bağları, meşgul-iyeti ve ülke ile tüm bağları gibi faktörler dikkate alınarak kaçma ihtimali değerlendirilmelidir.

166. The risk of absconding has to be assessed in light of the factors relating to the person's character, his morals, home, occupation, assets, family tie-s and all kinds of links with the country in which he is being prosecuted (Becciev v. Moldova, s.58).

Bu ihtimallerin tümünün Alt Mahkemeye her zaman şahadet ile sunulması gerekli değildir (Yargıtay/Ceza 26/86 D.6/86). Alt Mahkeme, İddia Makamının bu -yönde bir şahadet sunmadığı gerekçesiyle böyle bir ihtimali değerlendirmeyerek hata yapmıştır.

Zanlıların Zanlı No. 4 dışında tümünün KKTC vatandaşı olmaları ve KKTC ile sıkı bağlarının olmaları Zanlıların teminatla serbest kalmaları halinde dahi y-argılamada hazır olmaları için bir gerekçe olduğu kabul edilse de, aleyhlerindeki ithamın nevine ve ciddiyetine, ithamı destekleyen şahadetin varlığına ve mahkumiyetleri halinde uzun süreli hapislik cezası ile cezalandırılabileceklerine ilaveten, soruşturm-anın devam ettiği ve devam eden soruşturmanın daha ciddi ve ağır suçlarla ilgili olduğu hususu da dikkate alındığında, Zanlıların KKTC'deki tüm bağlarına rağmen bunları geride bırakarak adaletin yapılmasından kaçma ihtimalleri bulunmaktadır.

Z-anlıların KKTC ile derin bağları, mal varlıkları, aile bağları bulunmasına karşın tahkikatın sonunda yargılama aşamasında uzun süreli hapislik cezası ile cezalandırılma ihtimalleri bulunmaktadır. Bu hususlar dikkate alındığında, bunların Zanlıların bu bağl-arını geride bırakarak yurt dışında yeni bir hayat kurma olasılığını ağırlaştırmaktadır. Zanlıların bağları, burada kalmaları ve yargılamadan kaçmayacaklarına dair bir etken olsa da bu tahkikatın sonunda yüzleşmeleri muhtemel ithamlar göz önünde bulundurul-duğunda, sırf bunları geride bırakmamak için yargılamadan kaçmayacaklarını söylemek mümkün değildir. Zanlılar uzun süreli hapislik cezasından kaçmak için ailelerini, mal varlıklarını geride bırakıp yurt dışında yeni bir hayat kurma yetenek ve mesleki bilgi-yi haizdirler. Bu nedenler, Zanlıların tutuklu yargılamalarını gerekli kılmaktadır.

Zanlıların teminat şartları belirlendiği tarihten, bu istinafın duruşma gününe kadar 51 gündür kefaletle serbest kalmış olmaları ve yargılamadan kaçmaya teşebbüs et-memeleri veya kaçmamaları olgusu, Zanlı Avukatlarının ileri sürdüğü gibi bu istinaf açısından Zanlılar lehine dikkate alınabilecek bir olgu olamaz. İstinaf Mahkemesi tarafından dikkate alınabilecek olgular, Alt Mahkemenin teminat emri verirken huzurunda me-vcut olan olgularla sınırlıdır (Bkz. Başsavcılık v. Metin Ali Kuşçu,Yargıtay Ceza 91/2014 Dağıtım 9/2016, The Attorney-General v. Kyriacos N. Kouppis and Others (1961) C.L.R. 188)

Alt Mahkeme, Zanlıların serbest kalmaları halinde ve soruşturmaya müd-ahale etmeleri durumunda bunun bir suç olduğunu belirterek, Zanlıların bu suçu işlemesi halinde zaten cezalandırılacaklarını ve bu nedenin tutuklu yargılanmaları için bir gerekçe olmaması gerektiğini zımnen ifade etmiştir.

Zanlıların tutuklu yargıla-nması ile tanıklara müdahale edilmesinin engellenmesinde amaçlanan, başka suçların işlenmesi ile birlikte soruşturmanın ve kovuşturmanın adil ve sağlıklı olarak yürütülerek tamamlanmasıdır. Bu kriterler dikkate alınırken, mahkeme, zanlıların ithama konu su-çla ilgili başka suçların işlenme ihtimalini ve zanlıların adaletin yürütülmesine veya tanıklara müdahale etme ihtimalini göz önünde bulundurmalıdır.

Alt Mahkeme huzurundaki duruşma tarihinde, Zanlıların aleyhlerindeki 34 haftalık fetüslerin nefes a-lıp almadığı hususundaki soruşturmanın devam ettiği, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı ve Zanlıların tanıklara müdahale etme ihtimali bulunduğu hususunda şahadet sunulduğu göz önünde bulundurulduğunda, tanıklara müdahale etmelerinin muhtemel olduğu cihetl-e, bu hususun da Zanlıların tutuklu yargılanmaları yönünde emir verilmesinde dikkate alınması gerekir.

Zanlılar aleyhine henüz neticelenmeyen soruşturmanın ciddiyeti ile birlikte, Zanlıların serbest kalmaları halinde soruşturmaya müdahale etme, başka- suçların işlenebilme ve tanık veya emarelere müdahale edebilme ihtimali ışığında, Zanlıların aleyhlerindeki tahkikata konu şahadet temin edilen suçlarla ilgili kişi özgürlüğüne nazaran kamu menfaatinin ağır basarak tutuklu yargılanmaları adil olacaktır.-



Zanlıların tümüyle ilgili istinafa konu tutukluluk talebi hususunda belirtilen tüm gerekçelere istinaden, herhangi bir Zanlının teminat ile serbest kalmasını gerektirecek bir olgu olmadığından ve Zanlılar ile ilgili tahkikatın bir bütün ve ayn-ı suçlarla ilgili olduğundan, tutukluluk emrinin tüm Zanlılara yönelik olarak verilmesi adil ve uygundur.

Yukarıda tüm söylenenler ışığında, Alt Mahkemenin, huzurundaki tüm unsurları tezekkür ederken takdir hakkını hatalı kullandığına ve Zanlıların t-utuklu yargılanmalarına emir vermemekle hata yaptığına ikna oldum. Bu nedenle İddia Makamının istinafı kabul edilir.

Belirtilenlerden hareketle, bugünden itibaren 20 gün içerisinde İddia Makamı tarafından Zanlıların aleyhlerindeki davaların getiril-mesine, bu süre zarfında Zanlıların yargılamadan kaçmalarını önlemek, tanık veya emarelere müdahalelerini engellemek ve adaletin yapılmasına müdahaleyi önlemek amacıyla, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A maddesi uyarınca 20 günü geçmeyen bir süre için Le-fkoşa Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmalarına emir verilmesi ve bu süre zarfında Zanlıların aleyhlerindeki davaların dosyalanmasına direktif verilmesi gerekir.


Gülden Çiftçioğlu: Meslekdaşım Sayın Ahmet Kalkan'ın vardığı aynı sonuca aynı olgulara binaen-, aşağıdaki farklı hukuki gerekçelerle katılırım. Hukuki gerekçelerimi ise olguları ve sonucu tekrar etmeksizin şu şekilde ifade ederim:

Huzurumuzdaki meselede hukuki açıdan irdelenmesi gereken, bir zanlının bağlantılı olduğu hususunda makul şüphe olan b-ir suçla ilgili olarak polis tarafından yapılan tahkikatın tamamlanmadığı ve zanlının tutuklu kalmasının talep edildiği halde uygulanacak kurallardır.

Bir zanlının sanık konumuna geçmeden önceki tutukluluğunu, KKTC Anayasası'nın "kişi özgürlüğü ve güven-liği" başlığı altındaki 16.maddesi düzenlemiş bulunmaktadır.

Anayasa'nın 16 (6).maddesine göre; yakalanan kişi, yakalandıktan sonra mümkün olan en kısa zamanda ve daha önce salıverilmediği takdirde her halde yirmi dört saat geçmeden bir yargıç önüne çık-arılır.

Anayasa'nın 16(7). maddesine göre, yargıç, derhal yakalanan kişinin anladığı dilde yakalanma nedenlerini soruşturur ve en kısa zamanda ve her halde yargıç önüne çıkma tarihinden başlayarak üç günü geçmeyen bir süre içinde, uygun göreceği koşullar-la yakalananı ya salıverir ya da yakalanma nedeni suç hakkında soruşturma tamamlanmadığı takdirde yakalanmanın devamına karar verir. Yargıç, her defasında sekiz günü geçmemek koşuluyla, bu yakalanmanın devamına karar verebilir. Ancak yakalanma veya tutukla-nma süresinin toplamı, yakalanma tarihinden başlayarak üç ayı geçemez ve bu sürenin sonunda yakalamayı ve tutuklamayı uygulamayı görevli kişi veya makam, yakalanan veya tutuklanan kişiyi derhal serbest bırakır.

Anayasa'nın yukarıdaki maddelerine göre, öz-etle, bir zanlı 24 saatlik tutukluktan sonra, 3 gün, daha sonra da her defasında 8 günü geçmemek üzere toplam 3 ay süre ile tutuklanabilir. Bu sürenin sonunda tutuklunun derhal serbest kalması gerekir.

Bir zanlının polis nezdindeki tutukluluğunun uzatılm-ası ise Fasıl 155 madde 24 tahtında düzenlenmiş olup, bu maddeye göre, mahkemenin, uygun göreceği şekilde, her defasında 8 günden fazla olmamak üzere, belirli bir süre için tutuklunun polis nezaretinde kalmaya devam etmesini zaman zaman uzatması yasaldır.
-
Bu madde uyarınca tutukluluk süresinin uzatılması için zanlının konu suçu işlediğine dair makul şüphe olduğu, suç ile ilgili tahkikatın henüz tamamlanmadığı, zanlının serbest kalması halinde soruşturmanın salim bir şekilde sürdürülemeyeceğinin diğer bir- ifade ile zanlının serbest kalması halinde delillere ve tanıklara müdahale edilmesinin söz konusu olduğunun ispatlanması gerekmektedir.

Öte yandan, 27/92 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekli ile Fasıl 155 madde 23 A maddesinin kaleme alınışına göre, a-leyhine cezai bir soruşturma veya kovuşturma başlatılan veya devam eden bir zanlı veya sanık aleyhine, sair alternatif teminat şekilleri yanında, zanlının yargılanmadan kaçmasını önleyici nitelikte ve davası görüşülene kadar 3 aydan fazla olmamak üzere tut-uklu kalmasına emir verilebilmektedir.

Fasıl 155 madde 23 A maddesinin kaleme alınışı yukarıda belirtilen şekilde olmasına rağmen, Fasıl 155 madde 23 A tahtında, bir zanlının bağlantılı olduğu hususunda makul şüphe olan bir suçla ilgili olarak zanlının t-utukluluğunun talep edilmesi durumunda, Fasıl 155 madde 23 A maddesini, Anayasa'nın 16(7). maddesi ve Fasıl 155 madde 24 ile birlikte değerlendirmek ve Anayasa'nın 16 (7).maddesine uygun yorumlamak gerekmektedir.

Böyle bir değerlendirme sonucunda ortaya- şu sonuçlar çıkmaktadır:

1- Suç ile ilgili tahkikatın tamamlanmadığı durumlarda zanlının tutukluluğunun talep edilmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlar:

a) Aleyhinde, bağlantılı olduğu hususunda makul şüphe olan bir suçla ilgili tahkikat başlatılan -veya devam eden, diğer ifade ile tahkikatı henüz tamamlanmayan bir zanlı aleyhine Fasıl 155 madde 23 A maddesi tahtında tutukluluk talep edilmesi durumunda, Anayasa'nın, 16(7). maddesi uyarınca bir zanlının ilk 3 günden sonra, her defasında 8 günü geçmem-ek üzere toplam 3 ay tutuklu kalabileceği amir hükmü ve Fasıl 155 madde 24 göz önüne alındığında, tek bir defada, toplam tutukluluk süresi 3 ayı aşkın olacak şekilde tutukluluk emri verilmesi söz konusu olamayacağı gibi, tek bir defada 8 günü aşkın ve 3 -aya kadar (davası görüşülene kadar yargılanmadan kaçmasını önleyici nitelikte) tutukluluk emri verilmesi de söz konusu olamaz.

Dolayısıyla suç ile ilgili tahkikatın devamı süresince bir zanlının tutukluluğu için başvurulacak hükümler, Anayasa'nın 16(7)-. maddesi ve Fasıl 155 madde 24'dür.

Tahkikat devam ettiği sürece zanlının tutukluluğu talep ediliyorsa, Fasıl 155 madde 23 A'ya başvurulmaması gerekir.

b) Yukarıdaki hukuki duruma rağmen, suç ile ilgili tahkikatın devamı süresince iddia makamının bir -zanlının tutukluluğu için Fasıl 155 madde 23 A'ya başvurması durumunda, mahkeme bu başvuruyu Anayasa'nın 16(7) maddesi ve Fasıl 155 madde 24 ile birlikte okuyup Anayasa'nın 16(7) maddesine ve Fasıl 155 madde 24'e uygun olarak yorumlayacak ve değerlendirece-ktir.

2- Suç ile ilgili tahkikatın tamamlandığı durumlarda Zanlının tutukluluğunun talep edilmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlar:

Aleyhinde, bağlantılı olduğu hususunda makul şüphe olan bir suçla ilgili başlatılan tahkikat tamamlandığı takdirde, bir za-nlının tutukluluğu veya sair alternatif tedbirlerin uygulanması için başvurulacak hüküm Fasıl 155 madde 23 A'dır.

Nitekim Yüksek Mahkeme Yargıtay/Ceza 33/2008 D.2/2008 (Melisa Hastan v. KKTC Başsavcılığı); Yargıtay/Ceza 40/2011 D.2/2012 (Fatih Durdu v. -KKTC Başsavcılığı); Yargıtay/Ceza 41/2011 D.4/2012 (Hakan Karadeniz v. KKTC Başsavcılığı; Yargıtay/ Ceza 109-110-11-112-113-114/2015 D.15/2015 (Ali Osman Uçanok ve diğerleri v. KKTC Başsavcılığı)sayılı kararlarında, tahkikatın tamamlanmasından sonra Fası-l 155 madde 23 A tahtında yapılan müracaatlarda, Alt Mahkemelerin zanlının yargılanmaktan kaçmasını önleyici olarak tutukluluk emri vermek ile ilgili kararlarında hata olmadığını karara bağlamıştır.

Ahmet Kalkan:

SONUÇ:

Yukarıdaki gerekçelere istinad-en istinaf oy birliği ile kabul edilir; ve

Alt Mahkemenin Zanlıları teminatla serbest bırakan 11.4.2016 tarihli emri iptal edilir.

Oy çokluğu ile Zanlıların bugünden itibaren 8'er gün
süreyle tutuklanmalarına emir verilir.

İddia Makamının tutukl-uluk süresinde tahkikatın devam
edip etmediğine bağlı olarak, Fasıl 155 Ceza Usûl
Yasası'nın 23 A veya 24. maddeleri altında Alt Mahkemeye
Zanlılar ile ilgili müracaatta bulunmakta serbest
olmasına karar verilir.



Ahmet Kalkan Gülden -Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç



15 Haziran, 2016











54











Full & Egal Universal Law Academy