Yargıtay Ceza Dairesi Numara 4/1987 Dava No 4/1988 Karar Tarihi 19.02.1988
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 4/1987 Dava No 4/1988 Karar Tarihi 19.02.1988
Numara: 4/1987
Dava No: 4/1988
Taraflar: Hüseyin Yalçınkaya ile Başsavcılık arasında
Konu: Irza geçme – Yakın akraba ile cinsel ilişkide bulunma (incest) – Cinsel suçlar
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 19.02.1988

-D.4/88 Yargıtay/Ceza 4/87

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Taner Erginel

İstinaf eden: Hüseyin Yalçınkaya, Bahçeler-İskele
-ile--
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Erdal Öncü
Aleyhine istinaf edilen namına: Altan Erdağ.



H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: Bu istinafta mahkemenin hükmünü- sayın yargıç Taner Erginel verecektir.

Taner Erginel: Sanık Hüseyin Yalçınkaya zorla öz kızı Harfiye Yalçınkaya'nın ırzına geçme ve onunla cinsel ilişkide bulunma suçlarından 10 yıl hapse mahkûm oldu. Sanık gerek mahkûmiyet kararına gerekse cezanın ağırl-ığına karşı bu istinafı dosyalamış bulunmaktadır.

Aslen Gaziantepli olan sanık 1978 yılında eşi Sariye ve çocukları ile Kıbrıs'a gelerek Yeni İskele'ye yerleşti. Kıbrıs'a yerleştikten sonra memlekteinden Muhteber isimli ikinci bir hanım getiren sanık bir- süre iki hanımla birlikte yaşadı. Fakat daha sonra nikâhlı eşi Sariye ile arası açıldı ve Mahkeme kararıyla ondan boşandı. Boşanma kararında çocuklardan kız olan Harfiye'nin velayeti sanığa, diğer iki oğlan çocuğunun ise anneye verildi. Ancak anne iki oğl-una bakmadı ve çocukları getirerek babalarının yanında bıraktı. Böylece Sanık imamnikâhli olduğunu söylediği Muhteber ve üç çocuğu ile Yeni İskele'de yaşamaya başladı.

15 Nisan 1986 tarihinde sanık tasarrufunda 1 kilo esrar bulundurma suçuyla itham edile-rek polis tarafından tutuklandı. Bu suçun tahkikatı tamamla- nınca Sanık haftada bir Yeni İskele karakoluna görünme şartı ile serbest bırakıldı. Sanık beklenilen günde karakola gitmediğinden 22 Temmuz 1986 tarihinde Polis Müfettiş Muavini Erdoğan Mani başk-anlığında 4 kişilik bir polis ekibi sanığın Yeni İskele'deki evini ziyaret etti. Polis arabasını evin önünde gören Harfiye daha önceden tanıdığı Müfettiş Muavini Erdoğan Mani'ye yaklaşarak "al götür Erdoğan abi beni buradan" dedi. Bu arada sanık da yanla- -rına geldiğinden Harfiye daha fazla konuşamadı ve polis ekibi karakolu ziyaret etmesi hususunda sanığı uyardıktan sonra evden ayrıldı. Boğaz'a giden polis ekibi dönüşte Harfiye'nin sözlerinin arkasında birşey olabilir şüphesiyle sanığın evine tekrar geldi.- Bu kez sanık ve eşi Muhteber evde yoktular ve Harfiye fırsattan yararlanarak poislere babasına ilişkin bir şikâyette bulundu. Harfiye daha sonra şikâyetini Mahkemede tekrarlıyacak ve babasının zorla ırzına geçtiğini söyleyecekti. Bu şikâyet üzerine polis -ekibi Harfiye'yi yanlarına alarak Yeni İskele karakoluna döndüler. O esnada sanık ve eşi Muhteber de karakolda bulunuyorlardı. Suçun tahkikatını üstlenen P.Ç. Hikmet Selçuklu sanığa Hariye'- nin ithamını duyurdu. Sanık "böyle birşey hatırlamam" cevabını ve-rdi. Bunun üzerine P.Ç. Selçuklu sanıkla Harfiye'yi odasında yüzleştirdi. Harfiye babasının yüzüne karşı ithamı tekrarlarken sanık birşey söylemedi ve terlemeye başladı. Bunun üzerine sanığı tutuklayan P.Ç. Selçuklu Harfiye'yi Mağusa Hastahane- sinde kadın- hastalıkları ve doğum uzmanı olan Dr. Zerrin Akalın'a muayene ettirdi ve Sosyal Hizmetler Dairesinin kontrolünde olan bir kız yurduna yerleştirildi.

Dr. Zerrin Akalın 22.7.1986 tarihli raporunda Harfiye'nin jinakolojik muayenesinde hymen yani kızlık zar-ında eski yırtık olduğunu belirtti. Dr. Akalın daha sonra Mahkemede bu bulgularının Harfiye'nin cinsi münasebette bulunduğu anlamına geldiğini, yırtıklara neden olan münasebetin birkaç günden eski olmakla birlikte zamanının kesin olarak belirlenemiyeceğini- ve zorlama imajı olduğunu söyledi. Harfiye'nin iddialarının doktor tarafından desteklendiğini gören P.Ç. Selçuklu tahkikatı derinleştirdi ve aynı gece saat 21.45'de sanıktan ifade aldı. Sanık 22.7.1986 tarihli bu ifadesinde olayı şöyle anlattı.

"harfiye -Yalçınkaya benim öz kızımdır. Babasıyım, anası da Sariye'dir. Harfiye 1.6.1970 Gaziantep doğumludur. Bundan 3 ay kadar önce 15 Nisan 1986 tarihinde bir kilo esrar ile polise yakalandım. O zamandan beridir her gece ddeğilse bile, 2-3 gecede bir evimde içki -içer ve bu esrar meselesinden de içkiyi içince üzüntümden sarhoş olurum. Bundan iki ay önce kesin tarihini hatırlamam, yine içkili ve sarhoş olduğum bir gece idi, yanlışlıkla kızım Harfiye'nin odasına girip yattım. Sabaha doğru kendime geldiğimde kızım Har-fiye'nin odasında ve yatağında yattığımı farkettiim. Kızım harfiye ağlardı ve bana mahvettin beni derdi. O zaman kızım ile cinsi münasebette bulunduğumu anladım. Karşı odadaki hanımımın odasına gideceğime demek ki kızımın odasına girmişim ve srhoşluğum esn-asında karımla cinsi münasebet yaptığımı zannederken kızımla cinsi münasebette bulundum."

Sanık duruşmada 22.7.1986 tarihli ifadenin gönüllü olamdığını bu ifadenin kendisinden baskı ve tehdit altında alındığını polisten bir an önce kurtulup kendisine yap-ılan iftiranın nedenlerini araştırmak için ifadeyi imzaladığını iddia etti. Bu iddia üzerine duruşma içinde duruşma yapan Ağır Ceza Mahkemesi ifadenin gönüllü olduğu sonucuna vardı. Duruşmada sanığa niçin ithamı ilk duyduğu zaman reddetmediği ve "hatırlama-m" gibi şüpheli bir cevap verdiği sorulduğunda, memleketi Gaziantep'te hatırlamam kelimesinin yapmadım anlamında kullanıldığını söyledi. Ağır Ceza Mahkemesinde sanığın bu savunmalarına karşılık Harfiye Yalçınkaya açık ve ısrarla bir şahadet vererek babasın-ı itham etti. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında Harfiye Yalçınkaya'nın şahadetini şöyle özetledi:

" Şikâyetçinin 1985 yılı Temmuz ayı içerisinde olayla ilgili şahadeti şöyledir. Şikâyetçi gece saat 11.00 sularında odasında uyumakta idi, bir ses duyup uyandı-ğında babasını kapıyı içerden sürgülerken gördü, yatağına yaklaşan babsına ne istediğini sordu, yanına giden babası kendisini omuzlarından itti, neden böyle yaptığını sorduğu zaman babası annen beni yıllar önce bırakıp kaçtı, acısını senden çıkaracağım ded-i. Sanık şikâyetçiye vurmağa başladı,, yataktan kalkmaya çalışan şikâyetçinin yüzüne yastıkla vurup onu yatağa itti ve omuzlarından yatağa bastırdı, bu esnada sanık şikâyetçiye bağırmamasını, bağırdığı takdirde rezil olacağını, kimsenin kendisine inanmıyac-ağını söyledi. Şikâyetçiyi omuzlarından yatağa bastıran sanık, bir eli ile şikâyetçiyi tutarken diğer eli ile önce şikâyetçinin gecekiğini başına kadar sıyırdı, sonra kilotunu çıkardı. daha sonra bir eli ile şikâyetçinin kollarını tutan sanık diğer eli ile- de pijamasının altını ve külotunu dizlerine kadar sıyırdı ve şikâyetçinin üzerine doğru uzanarak onu tamamen bastırdı. Sanık erkeklik organını şikâyetçinin kadınlık organı içine sokup gidip gelmeye başladı, şikâyetçi ağrı hissetti ve gidip gelme bittikten- sonra bayıldı. Bu olaydan ötürü şikâyetçinin kadınlık organında kanama oldu.

Şikâyetçi 20.7.1986 gecesi ile ilgili şahadetinde ise o akşam saat 11.00-12.00 sularında odasında yattığını, sonra sanığın gelip sigarasını bulamadığını söylediğini, kendisinin- de sanığın odasına gidip oda pencerresinde sigara bulduğunu ve sanığa uzattığını, sanığın ise kendisini iterek yatağa düşürdüğünü, bacaklarının yataktan yere doğru sarktığını ancak sanığın bacaklarını kaldırarak yatağın içine attığını ve üzerine saldırdığ-ını, omuzlarından bastırdığını, sanığa "ne istiyorsun yeter artık" dediğini, sanığın ise "bu son oalcak" dediğini, sanığa elleri ile karşı koymaya çalıştığını bunun üzerine sanığın kendisine vurmağa başladığını, sanığa böyle yapmamasını, sonunda kötü olaca-ğını söylediğini ancak sanığın "hiçbir bok yeyemezsin" dediğini, sanığın atlet ve pijama altı giydiğini, pijamasını yatağa girmeden çıkardığını, üzerine uzanarak erkeklik organını kaldınlık organı içerisine koyduğunu ve gidip geldiğini, içerisine ılık birş-ey aktığını hissettiğini, o gece çok hafif acı hissettiğini, sanığın kendisini öpmediğini, cinsi münasebetin gerçekleştiği anda kendisini dövmediğini sadece bastırmağa çalıştığını, cinsi münasebet gerçekleştikten sonra sanığın erkeklik organını pijamasının- alt kısmı ile sildiğini ifade etmektedir.

şikâyetçi kendisine inanılmayacağı endişesi ile, cesaretsizlik ve korku nedeni ile sanığın tecavüzleri esnasında bağırmadığını, sadece kendisi için değil kardeşleri için de korktuğunu, annesinden korktuğunu, ola-yın duyulması neticesi doğacak sonuçları düşündüğünü, bu nedenlerle olaylardan kimseye bahsetmediğini, bir sene dayandığını ancak daha fazla dayanamayıp 22.7.1986 tarihinde önceden tanıdığı Müfettiş Muavini Erdoğan Mani'ye olayları anlattığını belirtmekte-dir."

Sanık se tüm bu iddialara karşı, bir iftira ile karşı karşıya olduğunu, kızının niçin bu iftirayı ettiğinin birkaaç olasılığı tetkik etmesine rağmen bilemiyeceğini, boşandığı eşinin kendisine darbe vurmak, imam nikâhlı eşi Muhteber'ı sınırdışı etti-rmek veya Harfiye'nin yeğerni ile evlenmesini önlemek için bu iftirayı tertip etmiş olabileceğini iddia etti.

Sanığın itham olduğu ırza geçme suçu Ceza Yasasının 144 ve 145. maddelerine dayanmaktadır. Bu maddeye göre suçun oluşması için sanığın zor kulla-nması gerekir ve bu suçu işleyen sanığa müebbet hapse kadar ceza verilmesi mümkündür. Sanığın itham olduğu yakın akraba ile cinsel ilişkide bulunma suçu ise 147. maddeye dayanır ve 7 yıla kadar hapisle cezalandırılabilir. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın Harfi-ye ile ccinsel ilişkide bulunmadığı sonucuna vardığı takdirde sanığı beraat ettirecek, zor kullanmadan cinsel ilişkide bulunduğu sonucuna vardığı takdirde sanığı 147. maddeye aykırı yakın akraba ile cinsel ilişkide bulunduğu için mahkûm edecek, zor kulland-ığı sonucuna vardığı takdirde ise sanığın 144 ve 145. maddelere aykırı ırza geçe suçundan mahkûm edecekti.
Cinsel suçlarda şikâyetçinin şahadetinin teyidi konusundaki prensipleri doğru değerlendiren Ağır Ceza Mahkemesi kararında şunları belirtti:

"Cinsel- suçlarda şikâyetçinin şahadeti uydurma, gerçek dışı olabileceği, yanılgılar içerebileceği, bazı gerçekleri saklayabileceği veya saptırabile- ceği cihetle Mahkemenin şikâyetçinin şahadetini dikkatle tezekkür etmesi ve bu tehlikeler hakkıda kendi kendini uy-arması yerleşmiş bir uygulama- dır. Cinsel suçlarda şikâyetçinin şahadetini değerlendirirken şikâyetçinin teyid edilmeyen şahadeti ile hareket etmenin içerdiği tehlikeler hakkında Mahkeme kendi kendini uyarmalıdır. Bu uyarıyı yaptıktan sonra mahkeme şahade-tini teyit edici şahadet aramadan şikâyetçinin şahadeti ile hareket edip karara varmağa hazır olup olmadığı sorusunu yanıtlama- lıdır. Eğer Mahkeme teyit edici şahadet aramadan şikâyetçinin şahadeti ile hareket etmeyi salim bulursa ve buna hazırsa o zaman -şikâyetçinin şahadetini teyit edici şahadet olup olmadığı konusuna girmemelidir."

Bu prensipler ışığında Harfiye Yalçınkaya'nın ve sanığın şahadetlerini inceleyen Ağır Ceza Mahkemesinin kararında şu görüşler yer almaktadır:

"Bu davada şikâyetçinin şahad-etinin tümünü büyük bir dikkatle tezekkür ettik, şikâyetçiyi tanık kutusunda şahadetini verirken izledik. Şikâyetçi üzerimizde doğruyu söyleyen bir tanık olarak çok iyi bir izlenim bıraktı, şikâyetçiyi doğruyu söyleyen güvenilir bir tanık olarak kabul ede-r ve şahadetini güvenilir buluruz. Sanık da Mahkemede yemin tahtında şahadet vermiştir. Şahadeti esnasında izlediğimiz sanık üzerimizde olumsuz bir izlenim bırakmıştır ve şahadetine itibar etmeyiz.

Şikâyetçinin teyit eilmeyen şahadeti ile hareket etmenin- tehlikeleri hakkında kendimizi uyardıktan sonra, huzurumuzdakii tüm şahadeti gözden geçirdiğimizde şikâyetçinin gerçekleri söylediği hususunda, herhangi bir şüpheye yer vermeksizin ikna oluruz ve şahadetini teyit edip karara varmayı salim buluruz."

Ağır -Ceza Mahkemesi bu görüşlerden hareketle sanığa ırza geçme suçlarından mahkûm ederek 10 yıl hapis cezası verdi. Yakın akraba ile cinsel ilişkide bulunma suçlarınddan ise mahkûm etmekle birlikte ayrıca ceza vermedi.

Sanık avukatı istinafın duruşmasında dah-a çok mahkûmiyet kararının hatalı verildiği üzerinde durdu. Sanık avukatının istinafta üzerinde durduğu belli başlı iddiaları ele alalım.
-a) Sanığın polise verdiği ifadenin göüllü olmama ihtimali. Sanık avukatı Ağır Ceza Mahkemesinde olduğu gibi İstinaf Mahkemesinde de ifadenin gönüllü olmadığına mahkemeyi ikna etmeye çalıştı. Ancak bu hususta başarılı olamadı. Çünkü bir şahsın öz kızının ır-zına geçtiği ithamı çok ciddi bir ithamdır. Ceza Hukuku yöünden olduğu kadar ahlak yönünden de ağır bir ithamla karşı karşıya kalan sanığın yüzeysel nedenlerle bu suçu kabul etmmesi gerekir. Halbuki sanık dövülmekten korktuğu için veya dışarı çıkıp aleyhin-deki komployu araştırmak için gerçek dışı olan ifadeyi imzaladığını söylemiştir. Ne var ki dövme tehdidini kanıtlamak için hücresinin dışında kimliğinden emin olmadığı şahısların konuşmasından başka bir şey söyleyememiştir. Dışarı çıktığı zaman komployu or-tya çıkarmak için nasıl bir araştırma yaptığını da anlatammamıştır. Özellikle ifadenin sanığın tutuklanmasından hemen sonra verilmesi ve ifadede sanığın savunması olarak kabule edilebilecek "içkiliydim karım zannettim" gibi hususlar yer alması, ifadenin sa-nığın serbest iradesi sonucu alındığını göstermektedir. Diğer taraftan sanığın ithamı duyunca "hatırlamam" gibi şüpheli sözler söylemesi ve Harfiye ile yüzleşince suçu inkar edememesi de sanığın Harfiye ile cinsel ilişkide bulundurğunu göstermektedir.
-
b) Harfiye Yalçınkaya'nın babasına iftira etme ihtimali. Sanık avukatı Harfiye'nin şahadetinde ortaya çıkan çelişkiler üzerinnde ve özellikle Harfiye'nin şikâyet etmek için Temmuz, 1985'ten 22 Temmuz 1986'ya kadar yani bir yıl beklemesi üzerinde uzun boy-lu durdu. Cinsel bir suçun mağdurunun suçun işlenemsinden sonra uzun süre şikâyet etmemesi şikâyetçi aleyhine önemli bir nokta oalrak kabul edilebilir. Ancak bu meselede suçun ilk işlendiği Temmuz, 1985'de Harfiye 15 yaşında idi. Annesi babasından ayrılmış-tı. Babası üvey annesi ile birlikte yaşıyordu. Kendi ifadesine göre korku ve cesaretsizlik içerisinde idi. Böyle bir şikâyeti yapabilmek için uzun süre düşünmesinden ve polislerle karşılaşacağı uygun bir zamanı beklemesinden daha doğal birşey olamazdı. San-ık avukatının Harfiye'nin şahadetinde tesbit ettiği dğer çelişkili noktalar ise cinsel ilişkinin ayrıntılarına ilişkin önemli olmayan veya açıklanması yapılabilecek hususlardır. Unutmamak gerekir ki Harfiye Ağır Ceza Mahkemesinde günlerce süren şiddetli is-tintaka tabi tutulmuş ve buna rağmen sarsılmadığını Ağır Ceza Mahkemesi kararında vurgulamııtır. Ayrıca Harfiye'nin yalan söylemesi ve babasına iftira etmesi için herhangi bir neden yoktu. Harfiye babasıa leyhine bu şikâyeti yapmakta kendisinin ve kardeşle-rinin şerefini zadeleyeceğinin farkında idi ve kendi menfaatleri ile çelişen bir şikayet yapması iddiasının önemini artırmaktadır.

c) Harfiye'nin zorlama konusunda mübalağa yapma ihtimali. Sanık avukatı müvekkili aleyhindeki yoğun delillere rağmen bir no-ktada İstinaf Mahkemesini tereddüte düşürmeyi başardı. Şöyle ki Harfiye Temmuz 1985'ten 20 Temmuz 1986'ya kadr her 10-15 günde bir babasının zorla ırzına geçtiğini iddia etmektedir. Bu cinsel ilişki itme, dövme, bastırma ve tehditle karışık bir mücadele il-e olmaktadır. Yine Harfiye bu olaydan evdekilerin haberi olmadığını ifade etmektedir. Bu kadar fazla zor kullanarak ve muntazam aralıklarla meydana gelen bir ilişkiden evdekilerin haberi olmaması dikkati çeken bir durumdur. Bu olaydan polise şikâyet etmede- hiçbir menfaati olmayan ve bir noktada menfaatlerini çiğneyerel gerçeği anlatan Harfiye'nin zor konusunda mübalağa etme ihtimali vardır. Çünkü zor karşısında çaresiz kladığı için bu işin meydana gelmiş olması onurunu bir ölçüde koruyacaktır. Bu gerçekler -ışığında şahadeti dikkatle incelediğimizde sanığın evinin bir teras iki küçük oda ve bir oturma odasından oluşan oldukça küçük bir ev olduğunu, bu evde sanık ve Harfiye'den başka Harfiye'nin üvey annesi ile iki kardeşinin yaşadığını, 20 Temmuz 1986'da amc-asının da evde kaldığını görürüz. Her gece müsafirlerin geldiği bu kalabalık evde Harfiye'nin anlattığı kadar mücadeleli ve dolayısıyle gürültülü bir ırza geçmenin evdekiler tarafından duyulmayacağını kabul etmek odlukça zordur. Sanığın Harfiye ile cinsel -ilişkide buludnuğu açıkca kanıtlanmıştır. Bu cinsel ilişkiin Harfiye'nin rızasıyla meydana geldiğini kabul etmek de mümkün değildir. Ancak zorlamanın Harfiye'nin anlattığı kadar şiddetli olamıyacağı gösterildikten sonra ve zorlamanın ayrıntılarını tesbit e-tmek mümkün olmadığına göre sanığı şüpheden yararlandırmayı uygun görürüz. Bu nedenlerle istinafı kısmen kabul eder ve sanığı mahkûm olduğu 1 ve 3. davalardan beraat ettirerek 2 ve 4. davalardan mahkûm ederiz. Davanın tüm koşulları dikkate alındıktan sonra- sanığa mahkûm olduğu davalardan 7'şer yıl hapis cezası veririz. Hapis cezaları mahkûmiyet tarihinden başlayacak ve birlikte çekilecektir.


(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) (Taner Erginel)
Yargıç - Yargıç Yargıç

19 Şubat 1988

-


-7-



-


Full & Egal Universal Law Academy