Yargıtay Ceza Dairesi Numara 4/1983 Dava No 3/1983 Karar Tarihi 31.03.1983
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 4/1983 Dava No 3/1983 Karar Tarihi 31.03.1983
Numara: 4/1983
Dava No: 3/1983
Taraflar: Ali Karagözlü ile Başsavcılık arasında
Konu: Mermi tasarrufu -Ceza Muhakemeleri Usülü - Polisin tabanca üzerinde parmak izi aramaması
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 31.03.1983

-D.3/83 Yargıtay/Ceza 4/83
(Dava No. 3675/82;Lefkoşa)
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Şak-ir Sıdkı İlkay, Başkan, Salih S. Dayıoğlu, Aziz Altay.

İstinaf eden: Ali Karagözlü, Gönyeli
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Başsavcılık
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Hasan Hasipoğlu.
Aleyhine is-tinaf edilen namına: Osman T. Enginsoy.


Fasıl 57 Ateşli Silâhlar Yasası - 12/70 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasası - Yasanın 2, 4(1)(e), 4((4)(d) maddelerine aykırı mermi tasarrufu.

Ceza Usül - Polisin tabanca üzerinde pa-rmak izi aramaması - Bu hususun Sanık lehine makul şüphe yaratması.


OLAY: Geceleyin devriye yapan polisler, Sanığın tasarrufunda tabanca ve mermi buldular ve bu nedenle Sanığı Fasıl 57 Ateşli Silâhlar Yasası ve Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasına aykırı- olarak, tasarrufunda tabanca ve mermi bulundurmakla itham ettiler.
Savcılık, geceleyin devriye yapan polislerin Sanıktan şüphelendi- ğini ve elindeki çantada ne olduğunu Sanığa sorduklarını, Sanığın "sizi ilgilendirmez" diyerek kaçmaya başladığını ve e-lindeki çantayı yere attığını, polisin çantada bulunan zarfın içerisinde tabanca ve mermileri bulduğunu iddia etti. Sanık ise polislerin kendisini dövdüklerini, çantasında tabanca ve mermi bulunmadığını iddia etti. İlk Mahkeme polislere inanarak Sanığı ith-am olduğu suçlardan mahkûm etti. Sanık İlk Mahkeme hükmünün hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf dosyaladı.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme çoğunluk kararı, polisin tabanca üzerinde parmak izi aramamakla hata ettiğini ve bu hususun Sanık lehine makul şüphe yarattı-ğını belirtti ve Sanığı itham olduğu suçlardan beraat ettirdi. Azınlık kararı ise, tabanca üzerinde parmak izi araştırılmasının daha iyi olacağını ancak bu araştırmanın yapılmamasının sonucu etkilememesi gerektiğini belirtti. Azınlık kararı mahkûmiyetin on-aylanması gerektiği görüşünü savundu.
İstinaf oy çokluğu ile kabul edilerek Sanık beraat ettirildi.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
1- 7/68 sayılı Ceza İstinaf.
2- Stelios Micahel Simedhiacos v. The Police, (1961) C.L.R. s.88.
3. Powell v. S-trestham Manor Nursing Home (1935) A.c. s.243.
____________________

H Ü K Ü M

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Müstenif, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda 11/59 sayılı Yasa ile tadil edilmiş şekli ile Fasıl 57 Ateşli Silâhlar Yasasının 2, 4(1)(2)(e), 26 ve- 27. maddelerine aykırı olarak, 20.7.1982 tarihinde, Lefkoşa'da, Yetkili Makamdan özel izni olmaksızın, tabanca taşımak ve Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı olarak, aynı tarih ve mahalde, patlayıcı madde taşımak ile -itham edildi. Ağır Ceza Mahke- mesi müstenifi kabahatlı bularak mahkûm etti ve kendisine, her iki ceza beraber çekilmek üzere, 1. davadan 1 yıl ve 2. davdan da 4 ay hapis cezası verdi. Müstenif hem mahkûmiyet kararı hem de kesilen ceza aleyhine istinaf etm-iştir.

Müstenif sanık 24 yaşlarında bir genç olup Gönyeli'de ikamet etmekte ve hamal olarak çalışmaktadır.

Ağır Ceza Mahkemesinin kendilerine inandığı ve söylediklerini doğru olarak kabul ettiği Polis Müfettiş Muavini Hasan Billur ve PÇ Altay Sayıl'ın -şahadetlerine göre olay şu şekilde yer almıştır: 20 Temmuz 1982 tarihinde geceleyin Müfettiş Muavini Hasan Billur ile PÇ 784 Altay Sayıl, Sayıl Çavuş'un kullanmakta olduğu bir landrover ile Lefkoşa dahilinde devriye yapmakta idiler. Barbaros Meydanına geld-iklerinde sanığı elinde gri renkte naylon bir çanta olduğu halde yaya giderken gördüler. Vakit 1.30 idi ve M/M Billur sanığı yanına çağırdı ve çantada ne olduğunu sordu. Sanık da çantanın içinde bulunan bir potin kutusundan çıkardığı bir çift ayakkabıyı on-a gösterdi. M/M Billur, bunun üzerine, elindeki cep fenerini çantaya tuttu, içinde bir zarf olduğunu gördü ve sanığa zarfta ne olduğunu sordu. Sanık ona "birşey değil seni ilgilendirmez" diye cevap verdi. M/M Billur'un zarfı görmekte ısrar etmesi üzerine s-anık koşarak oradan kaçtı. Kaçan sanığı M/M Billur koşarak, Sayıl Çavuş da araba ile takip etmeğe koyuldular. Sanık koşarak hısar altındaki Gençlik Gücü bahçesine girdi. Sayıl Çavuş da arabayı parkedip aynı bahçeye indi ve sanığın önünü kesmeğe çalıştı. Sa-nık önünde Sayıl Çavuş'u görünce yön değiştirerek Gençlik Gücü binasına doğru koşmağa başladı ve oraya yanaştığında çantayı yere attı. Atma neticesinde çanta çitlerin üzerinde kaldı. İçindeki zarf da çitlerin arkasına düştü. M/M Billur gidip çantayı ve zar-fı aldı, Sayıl Çavuş ise sanığı takibe devam etti. Sanık koşarken yere düştü ve Sayıl Çavuş kendisini yakaladı. M/M Billur zarfı sanığın yanında yırtıp açtığında içinden bir tabanca çıktı ve sanığa hemen kanuni ihtarda bulundu ancak sanık herhangi bir ceva-p vermedi. Sanık olay yerinden karakola götürüldü. Orada tabancayı kontrol eden M/M Billur şarjörde 6 mermi müşahade etti. Daha sonra tabanca ve mermiler balistik uzmanı Davut Tüfekçioğlu tarafından tetkik edildi ve tabancanın çalışır ve mermilerin de canl-ı olduğu saptandı.

Ağır Ceza Mahkemesinin huzurundaki duruşmada avukatsız olarak bulunan sanık, şahadetinde, o gece polis arabasının yanında durup M/M Billur'un kendisini yanına çağırdığını ve kendisine "bu saatta burada ne aran be köpek" dediğini, o da -kendisini arabası ile köye götürecek olan bir arakadaşının işini bitirmesini beklediğini söylediğini, Billur'un çantada ne olduğunu sorduğunu ve o gün satın aldığı lâstik ayakkabılarının bulunduğunu söyleyerek onları Billur'a gösterdiğini, Billur'un el fen-eri ile çantaya baktığını, çantada zarf veya tabanca bulunmadığını, bu esnada arabadan inip arkadan yanına gelen Sayıl Çavuş'un "bize görevimizi sen mi öğreteceksin be şerefsiz köpek" diyerek başına copla vurduğunu ve bunun üzerine kendisinin de koşarak or-adan ayrıldığını, polislerin kendisini takip ettiğini ve Sayıl Çavuş'un kendisini yetişerek arkadan copla başına vurması üzerine yüzükoyun yere düştüğünü ve yerde yatarken de dövüldüğünü ifade etti.

Sanık, şahadetinde, yukarıdakilere ilâveten, emare olar-ak ibraz edilen tabancanın kesinlikle kendisine ait olmadığını, bu tabancayı ilk defa karakolda M/M Billur'un cebinden çıktığı an gördüğünü, tabanca olayı ile ilgili olarak Polis Çavuş Yardımcısı Süha Üngür'e yazılı bir ifade verdiğini, şahadetinde söyledi-klerini ifadesinde de belirttiğini ve ifadesinin Mahkemeye getirileceğini zannettiğini söyledi.

Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi sanık olay gecesi veya ondan sonra emare tabancayı taşıdığını veya kendisine ait olduğunu kabul etmemiştir. Bilâkis -tabanca taşıdığını kesin bir lisanla reddetmiştir. Bu böyle olmakla beraber zarftan çıkarıldığı iddia edilen tabanca üzerinde parmak izi için inceleme yapılmamıştır. Sanık tabancayı taşıdığını Polise sözlü veya yazılı olarak itiraf etmiş olsa idi dahi Poli-sin, sanığın Mahkemede polise yaptığı itirafını veya geçerliliğini kabul etmemesi ihtimalini gözönünde tutarak tabanca üzerinde parmak izi için gerekli inceleme veya tesbit işlemini yine de yapması gerekecekti. Kaldı ki sanık, yukarıda da belirtildiği gibi-, tabanca taşıdığını başlangıçtan red- detmiştir. Polisin böyle bir meselede niçin parmak izi tesbiti yapma yoluna gitmediğini anlayamadım. Esasen İddia Makamı şahitlerinden herhangi biri bunu izah etmeğe teşebbüs dahi etmemiştir.

Parmak izi tesbiti yapı-lmadığı bir yana şahadet bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde istihfâma yol açabilecek olan aşağıdaki hususlar ortaya çıkmaktadır.

Sanık, M/M Billur'u istintak ederken onu kendi aleyhine tarafgirlikle itham etti ve buna sebep olarak da Temmuz -1981 içinde Billur'un bir zanlıyı yol içinde dövdüğü için onun aleyhine ifade vermesini gösterdi. M/M Billur kendisine sanık tarafından bu hususta yöneltilen suallere "bilmem" "bilmiyorum", Mahkeme tarafından bu hususta tevcih edilen sorulara da "böyle bir- iddia vardır" "şahitmiş, bilmiyorum" gibi cevaplar verdiği halde İddia Makamı sanığın bu husustaki iddialarının doğru olup olmadığını gösterecek şahadet çağırmamıştır.

Sanık, M/M Billur'u ve Sayıl Çavuş'u Mahkeme huzurunda istintak ederken Sayıl Çavuş'u-n kendisine arkadan copla vurması neticesi koşarken yere düştüğünü iddia etti. Sayıl Çavuş o gece cop tutmadığını iddia etti. M/M Billur bu hususta sorulan bir suale ise "görmedim, copla vurulmuş olsa duyardım" şeklinde cevap verdi. Billur'un verdiği bu ce-vap Sayıl Çavuş'un cop tutmadığını değil de cop tutmuş olabileceğini zımnen gösterir bir niteliktedir. M/M Billur, Sayıl Çavuş'un o gece cop tutmadığını ancak Savcı tarafından tekrar istintakta ve cevabı davet edici (landing) bir suale cevaben söylemiştir.-

Sanık, Sayıl Çavuş'un o gece kendisine copla 2 defa başına vurduğunu iddia etmiş, İddia Makamı şahitleri ise sanığın yere düşerek yaralandığını savunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi bu hususta İddia Makamı şahadetini doğru olarak kabul ederken Dr. Keçecioğlu-'nun şahadetine dayandı. Dr. Keçecioğlu sanığı muayene ettiğimde sağ temporo oksipital nahiyede kulak arkası bölge- sinde 4 mm. ebatında saçlı deri yarası ve sol omuzda da 0.5 cm.lik ciddi bir yara tesbit etti. Dr. Keçecioğlu'na göre bu yaralar düşme ile o-labileceği gibi bir cisim ile vurma sonucu da olabilirdi. Her ne kadar da doktor sanığın yaralarının copla olmadığını söylemiş ise de düşme ile olabilmesi için sanığın geri geri çekilirken düşmüş olması gerektiğini de söylemiştir. Sanığın ise geri geri çek-ilirken düşmüş olduğunu herhnagi bir şahit iddia etmiş değildir. Bilâkis sanığın kendisi yüzükoyun düştüğünü iddia etmiş ve bu hususta da istintaka tabi tutulmamıştır.

Sanık, olay ile ilgili olarak PÇY Süha Üngür'e ifade verdiğini söyledi. Süha Üngür ise- sanığın M/M Billur ve Sayıl Çavuş aleyhine şikâyet etmek istediğini ancak bu şahısların kendisinden daha üst rütbelerde oldukları için ifade alamayacağını sanığa bildirdiğini ve ertesi gün tahkikatı yürütmekte olan Müfettiş Mustafa Kayacan'a durumu iletti-ğini söyledi ve fakat Müfettiş Kayacan'ın sanıktan ifade alıp almadığını söylemedi. Sanık ifade yapmak istediğine göre Süha Üngür veya Müfettiş Kayacan tarafından niçin ondan ifade alınmadı? Böyle bir ifade alınmış ise bu ifade niçin mahkemeye ibraz edilme-di? İddia Makamının mahkemeye sunduğu şahadet, maalesef, bu soruları aydınlatıcı nitelikte değildir.

Yukarıda değinilen hususlar ve bunlar yanında ve özellikle tabanca üzerinde parmak izi incelemesi yapılmış olmaması, kanımca, sanığın suçlu olmadığı husu-sunda makul şüphe yaratacak niteliktedir. Bu böyle olduğuna göre de Ağır Ceza Mahkemesi sanığı kabahatlı bulup mahkûm etmekle hata etmiştir.

Yukarıda söylenenler ışığında istinafın kabul edilip sanık aleyhindeki mahkûmiyet kararının iptal edilmesi gerkt-iği görüşündeyim.

Salih S. Dayıoğlu: İstinafa konu olan davanın olguları Sayın Başkan tarafından etraflı bir şekilde anlatıldığı cihetle bunlar üzerinde benim de durmam gerekmemektedir.

Birçok kararlarımızda ve sair içtihat kararlarında açıklıkla belirt-ildiği gibi, bir istinaf mahkemesi bir alt mahkeme kararına, bu kararın hatalı olduğu hususunda kesin bir şekilde tatmin edilmedikçe müdahalede bulunmaz. Gör: Ceza İstinaf 7/68. Stelios Micahel Simedhiacos v. The Police C.L.R. (1961) s.88, Powell v. Stren-tham Monor Nursing Home (1935) A.C. s.243. Bunun da sebebi tanıkları görüp tavır ve hareketleri gözetim altında bulunduran ilk mahkemelerin istinaf mahkemesine oranla daha avantajlı durumda oldukları gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bunun içindir ki, ilke ol-arak, ilk mahkemelerin vardıkları sonuca varabilmeleri için önlerinde kâfi derecede materyal olduğu sürece kararlarına müdahalede bulunulmaz.

Önümüzdeki meselede konu tabanca üzerinde parmak izlerinin var olup olmadığının saptanması için araştırmanın bu -yönde de yapılması muhakkak ki çok daha iyi olurdu ancak tabancanın sanık tarafından taşındığı hususunda direkt şahadet bulunan bu meselede böyle bir araştırmanın yapılmaması, sonucu etkileyecek veya sanığın suçluluğu üzerinde makul şüphe yaratacak dereced-e bir eksiklik değildir. Sanığın yaratmağa çalıştığı husumet havası da kanımca teferruata ilişkin bir husustur. Bütün bu hususlar Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda vardı. Buna rağmen Ağır Ceza Mahkemesi göz şahidi olan iki emniyet mensubuna inanmış ve sanığın -ilgili tarihte ve yerde izinsiz olarak, tabanca taşıdığı sonucuna vararak onu mahkûm etmiştir.

Kanımca, Ağır Ceza Mahkemesinin sanığı mahkûm eden kararına varabilmesi için önünde yeterli şahadet mevcuttu. Bu kararın hatalı olduğuna kesin bir şekilde tatm-in edilmediğinden mahkûmiyet hususundaki istinafın reddolunması gerektiği görüşündeyim.

Sanık hakkında hükmolunan hapis cezaları sürelerinin de müdahalemizi gerektirecek kadar aşikâr surette çok olduğuna ikna edilmedim.

Sonuçta gerek mahkûmiyet ve gere-kse ceza aleyhine yapılan istinafın reddedilmesi gerktiği görüşündeyim.

Aziz Altay: Sayın Başkanın verdiği hükümle ve vardığı sonuç ile hemfikirim.

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sonuç olarak istinaf, oyçokluğu ile, kabul edilir ve sanık aleyhindeki mahkûmiy-et kararı iptal edilerek sanığın beraatına karar verilir.


(Şakir Sıdkı İlkay) (Salih S. Dayıoğlu) (Aziz Altay)
Başkan Yargıç Ya-rgıç



Full & Egal Universal Law Academy