Yargıtay Ceza Dairesi Numara 41/2011 Dava No 4/2012 Karar Tarihi 16.02.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 41/2011 Dava No 4/2012 Karar Tarihi 16.02.2012
Numara: 41/2011
Dava No: 4/2012
Taraflar: Hakan Karadeniz ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Tutukluluk emri - Teminat duruşmasında Zanlının 2 ay tutuklu kalmasına emir verilmesi - Tutukluluk emri aleyhine istinaf - Tutukluluk emri verilirken takip edilmesi gereken usul - İstinafın reddi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 16.02.2012

-D. 4/2012
Yargıtay/Ceza 41/2011
(Girne Teminat No: 238/2011)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan.
İstinaf eden: Hakan Karadeniz, Mer-kezi Cezaevi, Lefkoşa
(Zanlı)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(İddia Makamı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Men-teş Aziz
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Egemen Metay.


Girne Kaza Mahkemesi Yargıcı Melek Esendağlı'nın Teminat No: 238/2011 sayılı davada 21.10.2011 tarihinde Zanlı 1 ile ilgili verdiği karara karşı, Zanlı tarafından yapılan istinaftır.


------------------


H Ü K Ü M


Narin F. Şefik: İşbu istinaf; İstinaf Eden/Zanlı'nın Girne Ceza Mahkemesi Yargıcı huzuruna 21.10.2011 tarihinde teminat maksatları için çıkarılması neticesinde, Zanlı'nın yargılanmada hazır bulunmasının teminatı olarak davaları gör-üşülünceye kadar, her halükarda 2 ayı aşmayacak bir süre Merkezi Cezaevinde tutuklu kalması doğrultusunda verilen emir aleyhine yapılmıştır.

12.10.2011 tarihinde, Girne'de kanunsuz uyuşturucu madde ile ilgili yürütülen tahkikat kapsamında 13.10.2011'de- Zanlı'nın ikametgahında yapılan aramada, sentetik Cannabınoıd türü uyuşturucu madde kalıntıları içeren yanık sigaralar, sigara izmaritleri, ve 100 paket içerisinde toplam 345 gram 120 miligram ağırlığında sentetik Cannabınoıd türü uyuşturucu madde bulunmu-ştur. Tahkikata dahil olan bir başka Zanlı'nın, bu maddeleri İstinaf Eden/Zanlı'ya 23.9.2011 tarihinde verdiği tespit edilmiştir.

Tahkikatın tamamlanmasından sonra Zanlı, Girne Ceza Mahkemesi huzuruna getirilerek teminata bağlanmak istenmiştir. Yapılan t-eminat duruşmasında, İddia Makamı; Zanlı'nın ikametgâhında tespit edilen sentetik Cannabınoıd türü uyuşturucu maddenin emare alındığını, Zanlı'ya Girne'de uyuşturucu madde alma ve tasarruf suçları ile ilgili dava tebliğ edildiğini ve Zanlı'nın davaları kab-ul ettiğini, suçun çok ciddi bir suç olduğunu, yargılanma neticesinde Zanlı'nın hapis cezası almasının muhtemel olduğuna inanıldığını, Zanlı'nın Girne Amerikan Üniversitesinde iç mimarlık, 1. sınıf öğrencisi olduğunu, KKTC'ye kendisini bağlayan bir ailesi -olmadığını, serbest kalması halinde KKTC'den kaçma ihtimalinin bulunduğunu, bu nedenle 3 ayı geçmemek üzere Merkezi Cezaevine gönderilmesi hususunda emir verilmesini talep etmiştir.

Zanlı Avukatı; Zanlı'nın derslerine devamlılığı olan bir öğrenci olduğu-nu, yaşının küçük olduğunu, yargılanmaya kadar tutuklu kalmasının kendisi için bir yıkım olacağını, Zanlı'nın suçunun halen ispatlanamadığını, 3 ay hapis kalırsa tüm istikbali ve geleceğinin yok olacağını, ceza hukukumuzun zanlıların haklarını koruma konus-unda çok titiz olduğunu, tutukluluk konusunun insan haklarını ilgilendirdiğini ve bir ülkedeki tutukluluk koşullarının o ülkenin uygarlık düzeyini gösterdiğini, gereksiz yere bir kişinin tutuklanmasının sadece o kişiye değil, tüm ülkeye zarar verdiğini ile-ri sürmüştür.

Bidayet Mahkemesi; huzurundaki şahadet ve beyanları göz önünde tutarak, hukuki prensipleri detaylı ve titiz bir şekilde inceledikten sonra, Zanlı aleyhine Cannabınoıd türü uyuşturucu madde alma ve tasarruf davaları getirileceğini, bu suçları-n ağır ceza mahkemesinde yargılanma gerektiren suçlar olduklarını, bu tür suçlara takdir edilen cezalarda ağırlaştırmaya gidildiğini ifade ederek, Zanlı'nın itham edileceği suçların en ciddi suçlar arasında bulunduğunu belirttikten sonra, ağır bir suçtan y-argılanacak olan Zanlı'nın bununla orantılı ciddi bir teminata bağlanması gerektiğini, Zanlı'nın tasarrufundan 345 gram Cannabınoıd türü uyuşturucu madde olduğuna inanılan maddenin emare alındığını, bu durumda Zanlı aleyhine ilk nazarda ciddi şahadetin de- bulunduğunu, bununla orantılı olarak da ciddi bir teminat koşulu konması gerektiğini, Zanlı'nın KKTC vatandaşı olmadığını, KKTC'de öğrenci olduğu için yasal ikameti bulunduğunu ancak başka bir bağlantısı bulunmadığını belirttikten sonra İstinaf Eden/Zanlı-'nın dahil olduğu tüm zanlılar için

"....................................Zanlıların
yargılanmalarını bekleyecekleri meselenin
ciddiyetine binayen ve yurt dışıyla bağlantıları
ciddi olduğundan yargılanmaktan kaçma ihtimallerinin
ciddi bir orantı dahil-inde olduğunu, meselenin ciddi-
yetine binayen yargılanmakta hazır bulunmalarını
temin etmek için bunun bertaraf edilmesi gerektiğini
müşahede ederim. Bu doğrultuda Zanlıların yargılanacak-
ları, davaları görüşüleceği tarihe kadar tutuklu
kalmalarını -uygun ve adil bulurum."


demiştir.


Bidayet Mahkemesi, İstinaf Eden/Zanlı'nın yargılanmakta hazır bulunmasının teminatı olmak üzere, davaları görüşülünceye kadar her halükarda 2 ayı aşmayacak bir süre Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmasına emir vermiştir.-

Zanlı Bidayet Mahkemesinin bu kararından istinaf etmiştir. İstinaf sebepleri aynen şöyledir.

Muhterem Mahkeme Fasıl 155 Madde 23A altında soruşturmasıveya kovuşturması başlatılan veya devam
eden Zanlı'nın yargılanmaktan kaçmasının önlenmesine
il-işkin kuralı yanlış tefsirle huzurunda sunulan şahadet,
isnat edilen suçların niteliği, Zanlı'nın şahsi durumu,
Anayasal, Yasal ve İçtihadi mevzuat nazara alındığında
Muhterem Mahkemenin Zanlı'nın ilgili maddenin 1'inci
fıkrasına dayanarak yarg-ılanmaktan kaçmasını önlemek
amacıyla ve/veya davaları görülene kadar 2 ayı geçmeyen
bir süre ile tutuklu kalması hususunda Mahkemenin vermiş
olduğu karar ve/veya emir ilk nazarda ve belirgin bir
şekilde hatalıdır. Şöyle ki:

Zanlı, TC vatand-aşı olup KKTC öğrenci olarak bulunduğunu ve yasal olarak KKTC'de ikamet etmekte olduğunu dikkate almayarak hatalı hareket etmiştir.

Zanlı'nın aleyhine iddia edilen ve/veya itham edilen suçtan dolayı Mahkemede hazır olmayacağına dair Muhterem Mahkeme huzur-unda herhangi bir şahadet bulunmadığı gibi ne İddia Makamı ne de tanık olarak celbetmiş olduğu Tahkikat Memuru bu yönde talepte bulunmamasına rağmen Muhterem Mahkemenin bu yönde bir karar üretmesi yanlış ve hatalıdır.

Zanlı'nın ileride davası görüşülüncey-e kadar serbest kalması halinde KKTC'yi terk edeceği hususunda İddia Makamı tarafından herhangi bir şahadet ve/veya talepte bulunulmadan Muhterem Mahkeme tamamıyle kendi kendine adeta bir senaryo yaratarak Zanlı hakkında bu yönde bir karar üretmesi yanlış -ve hatalıdır.

Muhterem Mahkeme Zanlı'nın davası görüşülünceye kadar Mahkemenin uygun göreceği nakdi teminatı yatırmayı ve/veya her türlü teminatı vermeyi muteber kefil bulma yönünde gayretleri olduğunu değerlendirmeyerek Zanlı hakkında bu yönde bir karar -vermekle hata etmiştir.

Muhterem Mahkeme çok istisnai olarak kullanılması gereken bir tedbir için huzurunda herhangi bir şahadet bulunmamasına rağmen Zanlı'nın dava veya davaları görülene kadar ve üç ayı aşmamak üzere tutuklu kalmasını emretmekle ve Fasıl- 155 Madde 23A'nın öngördüğü diğer tedbirlere ve/veya şartlara başvurmamakla ve/veya sadece yurt dışına çıkış yasağını yeterli görmemekle ve/veya şahsi ve/veya nakdi teminatın ve/veya kefilli teminatın yeterli olabileceği hususunda bulgu yapıp, buna göre k-arar vermemekle hatalı hareket etmiştir.

Muhterem Mahkeme yanlış bir saplantı içerisinde kendisini yargılama yapmakta olan Mahkeme yerine koyarak ve adeta Zanlıyı cezalandırırcasına huzurunda herhangi bir şahadet mevcut olmadığını unutarak ve/veya dikkate- almayarak Fasıl 155 Madde 23A 1'inci fıkrası üzerinde yoğunlaşarak diğer önlemlere değinmeden hatta hiç dikkate almadan Zanlı'nın sadece TC vatandaşlığını öne çıkararak ve uygun görülecek her türlü teminatı bulmaya gayret edeceği yönündeki beyanlarını dik-kate almadan Zanlı aleyhine değerlendirmekle hatalı hareket etmiştir.

Kişinin özgürlüğünün gereksiz yere sınırlanmaması için azami titizliği göstermemiştir. Kişi özgürlüğünün Anayasanın 16. maddesi ile Evrensel İnsan Hakları ve Avrupa Muktesebatına ters h-areketle Zanlı hakkında bu yönde bir karar vermekle hata etmiştir.

Muhterem Mahkeme Evrensel İnsan Hakları Madde 5, 6 ve 7,
KKTC Anayasası Madde 16, 17 ve 18, Hukuk, Adalet ve
Nesafet Kurallarına ters bir biçimde Zanlıyı mahkûm
olmadan hürriye-tini kısıtlayıcı emir vererek 2 ayı
geçmeyen bir süre tutuklu kalmasını uygun görmesi yanlış
ve hatalıdır.

Her halûkârda meselenin kendine has olguları, isnat edilen suçların niteliği düşünüldüğünde Muhterem Mahkeme, Anayasamızın benimsediği masum-iyet ilkesini göz ardı ederek önce infaz, sonra yargılama gibi hukuk dışı bir yönteme başvurmakla gayrı adil hareket etmiştir.

Muhterem Mahkemenin vermiş olduğu karar yeterli ve/veya
kabul edilebilir bir gerekçe ihtiva etmediği cihetle adil
olmayıp -geçersizdir.


Zanlı Avukatı; İstinaf Eden/Zanlı'nın TC uyruklu olduğunu, Anayasamızın 13. maddesi altında Anayasa'da gösterilen hak ve özgürlüklerin yabancılar için uluslararası hukuka uygun olarak yasa ile kısıtlanabileceğini, bizim mevzuatımızda böyle -bir kısıtlama bulunmadığını, bu durumda Zanlı'nın bir vatandaşın sahip olduğu haklara sahip olduğunu, TC uyruklu olması nedeniyle teminat safhasında istisnasız Merkezi Cezaevine gönderilmeyi gerektirecek bir mevzuat bulunmadığını, Bidayet Mahkemesinin kara-rında TC uyruklu olması nedeniyle Zanlı'ya ayrımcılık yapıldığını, mezkûr Mahkeme kararında Zanlı'nın öğrenci olduğu ve Kıbrıs ile bağlantısı olmadığının ifade edildiğini, tutukluluk müracaat formunda kefil ile kefalete bağlanma şartında kefilin de KKTC va-tandaşı olmasının arandığını, KKTC'de tanıdığı olmayan bir kişinin böyle bir kefil bulamayacağını, bu durumda TC'li birisinin başlamadan kaybettiğini ileri sürmüştür. Zanlı Avukatı; esasen teminat tespit edilirken nakdi teminatın öncelikle kullanılması ge-rektiğini, Mahkemenin huzurunda Zanlı'nın kaçacağına dair şahadet bulunmadığını, bir tek İddia Makamının böyle bir iddiayı ortaya atmasının yetersiz olduğunu, keza Bidayet Mahkemesi kararının da yetersiz olduğunu, Zanlı'nın mahkûm olmadan hürriyetini kısıt-layıcı emir vererek 2 ayı geçmeyen bir süre tutuklu kalmasına emir vermekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Herhangi bir olayın soruşturulması tamamlandıktan sonra; bir zanlının davasının görüşülmesi esnasında, mahkemede hazır bulunmasını sağlamak içi-n mahkeme teminat emri verirken, Fasıl 155 madde 23 (A) altında hereket eder. 1992 yılında yapılan tadilâtlar neticesinde Fasıl 155'e eklenen 23(A) maddesi aynen şöyledir.


"23(A). Hakkında mevcut yasalara aykırı hareket
etmekten dolay-ı cezai bir soruşturma veya
kovuşturma başlatılan veya devam eden bir
Zanlı veya Sanık aleyhine, herhangi bir
Mahkeme, tutuklu olup olmadığına bakılmaksızın,
aşağıda belirtilen koşu-llara bağlı olarak
yargılanmaktan kaçmasını önleyici bir emir
verebilir.
Davası görüşülene kadar, Zanlı'nın veya Sanığın, her ne şart altında olursa olsun üç aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla tutuklu kalmasına;


Zanlı'nın- veya Sanığın pasaportunun polise
teslim edilmesinin ve belirlenecek süre içinde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları dışına
çıkmasının yasaklanmasına;
Zanlı'nın veya Sanığın şahsen veya Mahkemenin
veya Mukayyitliğin uygun görece-ği Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde yerleşik bir veya birden
fazla kişinin ve Mahkemece belirlenecek nakdi
teminat veya kefalatine veya her ikisine bağlı
olarak serbest bırakılmasına;
Zanlı'nın veya Sanığın belli bir bölgede
i-kametine ve izinsiz o bölge dışına
çıkmamasına;
(5) Mahkemenin uygun göreceği koşullarda Mahkemenin
belirteceği bir polis karakoluna ısbatı vücut
yapmasına."


Yargıtay/Ceza 33/2008 (D.2/2008) kararının 8. sayfasında, soru-şturmanın tamamlanması neticesinde, Zanlı'nın davası görüşülünceye kadar tutuklu kalması gerekip gerekmediği hususu tezekkür edilirken, dikkat edilmesi gerekli kriterler şu şekilde sıralanmıştır.

"(1) İthamın nev'i,
(2) İthamı destekleyen şahadeti-n nev'i,
(3) Mahkûmiyet halinde verilecek cezanın
huşuneti,
(4) Kefil olarak gösterilenlerin müstakil
olup olmadıkları veya Sanık tarafından
tazmin edilip edilmedikleri."


Bir tutuklunun hangi şartlarda serbest bı-rakılması gerektiği ile ilgili prensip Archbold Criminal Evidence and Practice 35. Edition sayfa 79'da şu şekilde izah edilmektedir:

"The proper test of whether bail should be granted
or refused is whether it is probable that the defendant
will appea-r to take his trial. Re Robinson, 23 L.J.Q.B.
286; R. V. Scaife, 10 L.J.M.C. 144.
The test should be applied by reference to the
Following considerations:


) The nature of the accusation. R. V. Barronet and
Allain, 1 E. & B. 1 (b);
(2) Th-e nature of the evidence in support of the
accusation. Re Robinson, ante (c);
(3) The severity of the punishment which conviction will
entail. Re Robinson, 23 L.J.Q.B. 286.
(4) Whether the sureties are independent, or indemnif-ied
by the accused person. Hermann v. Jeuchner, 15 Q.B.D.
561; Consolidated Exploration, etc., Co. V. Musgrave
[1900] 1 Ch. 37; R. V. Porter [1910] 1 K.B. 369; 3
Cr.App.R. 237 (b)."


Burada belirtilen hususlar Yarg-ıtay/Ceza 33/2008'de belirtilen hususların aynısıdır. Bu hususlar, bir ceza
mahkemesinin bir zanlının veya sanığın tutuklu kalıp kalmamasına karar verirken, dikkate alması gereken hususlardır. Tutukluluk ile ilgili içtihatlarda yoğunluk ilk tahkikatın ta-mamlanmasından sonra, davanın ağır ceza mahkemesine havale edilmesi halinde, sanığın ağır ceza mahkemesi huzurunda görüşülecek davasında hazır olmasını temin etmek noktası ile ilgilidir. Her halükârda, gerek soruşturma bittikten sonra zanlının ceza yargıc-ı huzurunda görüşülecek davasında hazır olmasını temin etmek, gerekse ilk tahkikat sonrası dava ağır ceza mahkemesine havale edildiğinde, ağır ceza mahkemesi huzurunda sanığın hazır olmasını temin etmek için dikkate alınacak hususlar aynıdır. Havale edilmi-ş bir davada; sanık konumuna giren zanlı aleyhindeki şahadeti, mahkemenin daha detaylı bir şekilde görme olanağı olduğundan, belirtilen kriterleri tezekkür ederken, önünde bulunan daha fazla veriyi değerlendirme durumundadır. Her iki ahvalde esas kaide zan-lının veya sanığın yargılanmak için davasında hazır olmasını sağlamaktır.

Yasal mevzuat bu konumda iken; huzurumuzdaki bu meselede Bidayet Mahkemesinin Zanlı ile ilgili kararını verirken hata yaptığı söylenebilir mi? Bidayet Mahkemesi kararında yukarıda -sıralanan kriterlerin ilk üçünü tek tek incelemiş ve değerlendirmiştir. Bidayet Mahkemesi, bir kefilin kefaleti ile serbest kalma alternatifini, gerek İddia Makamı, gerekse Zanlı Avukatı bu konuda talepte bulunmadıklarından irdelememiştir. Bidayet Mahkeme-si, 4. kıstası incelemesi için huzurunda hiç bir iddia yapılmadığından, bu kriteri incelememekle hata yapmamıştır.

Bir teminat duruşmasında; iddia makamı, tutukluluk talebinde bulunduğu takdirde, bunu kabul etmeyen zanlının, yasanın öngördüğü diğer temin-at koşullarından hangisinin takdir edilmesi halinde, o koşulu temin edebileceğini ve o şartlarda davasının görüşülmesinde hazır olacağını mahkemeye beyan etmeli, hatta ikna etmek için gerekirse şahadet sunmalıdır. Zanlının bu konuda suskun kalması halinde-, iddia makamının talebine alternatif sunmamış olur. Böyle bir durumda, iddia makamının talebinin kabul görmesi olağan kabul edilmelidir.

Esasen İstinaf Eden/Zanlı, TC uyruklu olması nedeniyle, çok kolay bir şekilde madde 23(A)(1) altında tutuklu kalması-na emir verildiğini, TC uyruklu olmasının böyle bir emrin verilmesi için yeterli olduğunu iddia etmiştir.

Tutuklanan bir zanlının, soruşturmasının tamamlanması ile yurt dışına çıkışı yasaklanarak serbest bırakılması halinde, gayriyasal yollardan KKTC'de-n çıkışının çok kolay olduğunu kabul etmek gerekir. Gayriyasal yollardan Güney Kıbrıs'a geçenleri Güney Kıbrıs KKTC'ye iade etmemektedir. Aynı şekilde gayriyasal yollardan Türkiye Cumhuriyeti'ne kaçan TC vatandaşları da KKTC'ye iade edilmemektedirler. K-KTC'de bir suç işlendiği takdirde esas olan suçu işleyen kişinin yargılanması olduğu gerçeği ışığında, bidayet mahkemeleri huzuruna getirilen zanlılarla ilgili tutukluluk kararı verirken çok dikkatli davranılması gerekir. Kaçma ve yargılanmama ihtimali, za-nlıların madde 23(A)(1) altında davası görüşülene kadar, 3 aydan fazla bir süre olmamak kaydıyle tutuklu bırakılmaları alternatifine ağırlık kazandırabilir. Ancak bir kişinin dava dosyasının hazırlanmasına kadar, 3 ayı geçmeyecek bir süre için de olsa tutu-klu kalma seçeneği, madde 23(A)'daki diğer alternatiflerin zanlının KKTC'de yargılanmasını sağlayamayacağına inanıldığı takdirde kullanılmalıdır. Dava dosyasının hazırlanmasından önceki bir aşamada, henüz zanlı aleyhindeki tüm şahadet ortada yokken, bir z-anlının Anayasa'nın 16. maddesinde koruma altına alınmış özgürlük hakkını kısıtlayan bir emir vermeden önce, çok dikkatli davranılmalıdır. Zanlının davası görüşülünceye kadar tutuklu kalma, yani cezaevine gönderilme alternatifinin dışındaki koşulların kull-anılması tercih edilmelidir. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi, bu alternatifler ile ilgili zanlıya da görev düşmektedir. Tutukluluk talebini kabul etmeyen bir zanlı, alternatif bir emrin verilmesini gündeme getirmeli ve o şartlarda serbest kalması halind-e davasında hazır olacağını ileri sürmelidir.

Teminat safhasında; bir kefilin kefaleti ile serbest kalma seçeneğinde, kefilin KKTC vatandaşı olmasının istenmesinin, KKTC vatandaşı olmayan zanlılar için adaletsizlik getirdiğini, KKTC vatandaşı olmayan mut-eber kişilerin kefil olma istemeleri halinde, bu kişilerin bidayet mahkemesi tarafından kabul görmediği, istinafta konu edilmiştir.

Huzurumuzdaki davada, KKTC vatandaşı olmayan bir kefilin kefaletinin kabul görmediği söz konusu olmamakla birlikte, bu ko-nuya açıklık getirmekte fayda görürüz. Kabul etmek gerekir ki, KKTC'de yerleşik olmayan, mal varlığı bulunmayan yabancı muteber kişilerin, parasal teminat için imzalayacakları şahsi kefalet senetlerinin hiç bir değeri olamaz. Zanlı veya sanık tarafından ke-falet şartlarının ihlâl edilmesi halinde, kefillerin kefalet miktarlarının müsadere edilmesi gündeme gelecektir. KKTC'de yerleşik olmayan veya KKTC'de mal varlığı bulunmayan yabancı kişilerin kefalet miktarlarının, KKTC yetkilileri tarafından müsadere edi-lmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu kapsamdaki kefillerin kabul görmesi gerektiği iddiası mesnetsizdir. KKTC vatandaşı olmayan veya KKTC'de yerleşik olmayan veya KKTC'de mal varlığı bulunmayan kişilerin kefaletlerinin kabul edilmesi mümkün değildir.

Esa-sen bidayet mahkemesi, bir zanlı ile ilgili madde 23(A) altında emir verirken, hedefi zanlının yargılanmasını sağlamaktır. Mahkeme bu hedef ile hareket ederek Yargıtay/Ceza 33/2008'deki kriterleri incelemelidir. Bunu yaparken suçun vahameti, zanlı aleyhind-eki mevcut olduğu iddia edilen şahadet ve zanlının mahkum olması halinde alması muhtemel azami cezayı dikkate almalıdır. Ayrıca 3. kişilerin kefaleti ile zanlının
serbest bırakılması düşünüldüğü takdirde, zanlının serbest kalması halinde ve kefalet şartla-rını ihlâl etmesi halinde kefillerin zanlı tarafından tazmin edilebilme imkân ve ihtimâlinin de göz önünde tutulması gerekir. Ancak madde 23(A) 'da belirtilen diğer alternatiflerin zanlının yargılanmasını sağlamayacağına kanaat getirildiği takdirde, 23(A)-(1) altında zanlının üç aydan fazla bir süre olmamak kaydıyla, tutuklu kalmasına emir verilmesi gerekir.

Bir zanlının yerli veya yabancı olması, huzurumuzdaki Zanlı gibi KKTC uyruklu olmaması, ancak bu belirtilen şartlar dahilinde tezekkür edilecek bir h-usustur. Zanlı'nın KKTC ile hiç bir daimi bağlantısı bulunmaması, KKTC'den kaçma olasılığına katkı koyabilecek bir husustur. Zanlı'nın KKTC'de öğrenci olması, dolayısıyla yasal ikâmeti bulunması, kaçmak istemesini engelleyici KKTC ile yeterli bir bağ ola-rak kabul edilemez. Bilhassa Ekim ayında tutuklanan 1. sınıf bir üniversite öğrencisinin, KKTC ile bağının, ancak o tarihe kadar üniversiteye ödemiş olduğu okul ve yurt harcı ile kısıtlı olduğu kabul edilmelidir.

Sonuç itibarıyla, Bidayet Mahkemesi-nin Zanlı ile ilgili teminat emri verirken tezekkür etmesi gereken hususlarda hata yapmadığını, bilâkis tüm hususları detaylı bir şekilde ele alıp incelediğini kabul ederiz. Bidayet Mahkemesi, huzurundaki mevcut şahadete göre takdirini kullanarak, Zanlı'nı-n davası görüşülünceye kadar, her halükârda 2 ayı geçmeyecek bir süre Merkezi Cezaevinde tutuklu kalmasına emir vermekle hata yapmadığına karar veririz.

Sonuç itibarıyla istinaf ret ve iptal edilir. İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.
-



Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç


16 Şubat, 2012
















12






Full & Egal Universal Law Academy