Yargıtay Ceza Dairesi Numara 39,43/1995 Dava No 6/1996 Karar Tarihi 28.06.1996
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 39,43/1995 Dava No 6/1996 Karar Tarihi 28.06.1996
Numara: 39,43/1995
Dava No: 6/1996
Taraflar: Salim Hoca ile Başsavcılık Arasında.
Konu: Uyuşturucu madde tedarik etmek – Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 28.06.1996

-D.6/96 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 39/95 ve 43/95

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Celâl Karabacak, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen.


Yargıtay/Ceza 39/95
(Ağır Ceza Da-va No: 35/92/95; G. Mağusa)

İstinaf eden: Salim Hoca, Lefkoşa.
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Kemal Aktay.
Aleyhine istinaf edilen- namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Osman Talat
Naim Enginsoy.


Yargıtay/Ceza 43/95
(Ağır Ceza Dava No: 3592/95; G. Mağusa)

İstinaf eden: KKTC Başsavcılığı.
ile
Aleyhine istinaf edilen: Salim Hoca, Lefk-oşa.
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Osman Talat Naim
Enginsoy.
Aleyhine istinaf eden namına: Avukat Kemal Aktay.


H Ü K Ü M-

Celâl Karabacak: Önümüzde birleştirilerek dinlenen 39/95 ve 43/95 sayılı istinaflar Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinin 3592/95 sayılı ceza davasında Sanık aleyhine vermiş olduğu cezaya karşı yapılmıştır.

Sanık, Ağır Ceza Mahkemesinde ikame edilen 2 dav-a altında aşağıdaki suçlarla itham edilmiştir. Şöyle ki:

-1. 16/77, 54/77, 36/82, 37/89 ve 38/91 sayılı Yasalarla tadil edilen 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler yasasının 2, 12, 24(1)(a)(2)(c)(3) maddeleri ile 63/73 sayılı Nizamname ile atdil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 2, 8 ve 10(1) madd-elerine aykırı oalrak Şubat 1995 ayı içerisinde, İddia Makamınca tespit edilmeyen bir günde, Gazi Mağusa''a yetkisi olamdan 931.9 gram ağırlığındaki Diamorphine (eroin) cnsindeki uyuşturucu maddeyi Muhamet isimli Arap asıllı birisinden tedarik etmek;
-
2. Yine aynı Yasalarla tedil edilen 4/72 Yasanın 2, 12, 24(1)(a) (2)(B)(3) maddeleri ile 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Nizamnamenin 2, 8, 11 ve 25. maddelerine aykırı yine aynı tarih ve mahalde, İddia Makamınca tespit edilemeyen bi-r günde, genel olarak yetkisi veya ilgili Nizmaname altında izni bulunmaksızın 931.9 gram ağırlığında olan Diamorphine (eroin) cinsi uyuşturucuyu tasarrufunda buludnurmak.

Sanık, aleyhine getirilen her 2 davadaki suçları işlediğini kabul etmediğinden dav-anın duruşmasına başlanmış, ancak davanın dinlenmeye deva edildiği 3.11.1995 tarihinde Sanığın yukarıda tafsilatı verilen 2. dava hakkında bir ikrar değişikliği yapmak istemesi ve bu isteğine İddia Makamının itiraz etmemesi üzerine Ağır Ceza Mahkemesi buna- izin ve emir vermiştir.

Bu gelişme ışığında Sanık, 2. dava ile ilgili olarak terkar itham edildiğinde, bahse konu davada görülen suçu işlediğini kabul etmiş ve bunun üzerine İddia Makamının da Sanığın aleyhine getirilen, ancak kabul etmediği 1. dava hak-kında şahadet sunmayacağını belirtmesi ile Mahkeme, Sanığın 1. davadan beraat ettirilemsine karar vermiştir.

İddia Makamı 2. dava altında görülen suçla ilgili olguları şöyle özetlemiştir:

Sanığın tasarrufunda uyuşturucu madde buludnuğu yönünde 3.4.1995- tarihinde alınan bir bilgiye dayanarak PGM. Narkotik Şube Amirliğince oluşturulan bir ekip Sanığı Lapta'da takip etmeye başlamış ve aynı gün saat 23.55 raddelerinde Sanığın CC621 plâka numaralı araçla yalnız olarak Girne'den şato Lambusa Oteline gelerek p-ark ettiğini gören Müfettiş Hasan dayı ile Müfettiş Adil Hasdemir orada onu izlemeye devam etmişlerdir. sanığın az sonra geldiği yönde geri döndüğünü gözlemleyen polis görevlileri, araçları ile Sanığın arabasının önünden geçiğ yolunu kesmek suretiyle onu -durdurdukları bir esanda, Sanığın elinde tutmakta olduğu siyah bir naylon poşeti araçtan yol kenarına attığını farketmişlerdir. Sanığa yaklaşarak kendilerini tanıtan polislerin ona yol kenarına attığı bu poşetin ne olduğunu sormalarına Sanık cevaben "Çöptü-r" demiştir. Ancak, Sanık huzurunda yapılan araştırmada, konu poşet içerisinde 3 ayrı beyaz naylonda sarılı, toz halinde olup eroin cinsi uyuşturucu madde olduğuna inanılan maddeler bulunmuş ve yasal ihtar altında bunlar Sanığa gösterilecek izahat istendiğ-inde Sanık, bu kez "Tamam, eroindir" demiştir. Daha sonra Sanığın arabası arandığında ise başka herhangi kanunsuz birşey bulun-mamıştır.

4.4.1995 tarihinde Lapta Karakoluna celbedilen Sanık, saat 00.20 raddelerinde oradaki görevlilere "Olan oldu, yeter" -diyerek gönüllü bir ifade vermek istemiş ve saat 00.25-00.50 arasında kanuni ihtar tahtında gönüllü ifadesi alınmıştır. Mahkemeye Emare 1 olarak ibraz edilen bu gönüllü ifadedinde Sanık, özetle, 2 yıldan beri işsiz olduğunu, kalp ve ciğe rahatsızlıkları bu-lunduğunu, arasıra uyuşturucu kullanmakla beraber müptelası olamdığını, 1-2 ay kadar önce Gazi Mağusa'da Liman Bölgesinde daha önceden şahsen tanıdığı Muhammet isimli bir Arap'tan 3 ayrı naylona sarılmış vaziyette toplam 1 kilo kadr eroin aldığını, ancak e-deriolan Beş Yüz Milyonu ona derhal verilmediğini, bu eroini sattıktan sonra borcunu vermek için anlaştıkalrını söylememiştir. Sanık devamla, konu eroini 10-15 gün kadar Gazi Mağusa'daki evinde sakladıktan sonra Lapta'ya götürüp Şato lambusa'ya yakın bir y-ere sakaldığını ve sözü edilen eroini sadece bir defa görüştüğü John isimli bir İngiliz'e Dokuz Yüz Milyona satacağını belirtmiştir. Keza oaly gecesi bu amaçla Lapta'ya gelerek eroini sakladığı yerden alıp ayrılmak üzere iken polisin kendisini yakaladığını-, rahatsızlığı nedeniyle tedaviye ihtiyacı olduğunu, bir yanlışlığa düştüğü cihetle cezasını çekeceğini söylemiş ve özür dilemiştir.

Aynı gün Lefkoşa'ya Narkotik Şubeye sevkedilen Sanık, burada rahat- sızlanarak polis nezaretinde Hastahaneye yatırılırken-, konu emareler de analiz için Devlet laboratuvarındaki görevliye teslim edilmiştir. Yapılan tetkik ve analiz sonuçları 7.4.1995 tarihli Emare 2 Analiz Raporu altında izah edilmiş ve 3 ayrı naylona sarılı konu emarelerin aynı saflıkta ceman 931.9 gram ağır-lığında Diamorpihe (eroin) cinsi uyuşturucu olduğu saptanmıştır.

10.4.1995 tarihinde ise İlâç ve Eczacılık dairesi Müdürlüğünden alınan Eamre 3 yazıya göre Sanığın bu uyuşturucu maddeyi tasarrufunda bulundurmak için gerekli izne haiz olmadığı anlaşılmışt-ır.

11.4.1995 tarihinde Sanığa aleyhindeki suçtan dava tebliğ edildiğinde ise Sanık cevaben "Kabul etmiyorum, ben Mahkemede herşeyi konuşacağım" demiştir.

Bu soruşturmalar esnasında, Hastahanede yattığı süre dahil, 11 gün tutuklu kalan Sanığın benzeri -suçtan Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkeemsinde 4123/93 sayılı davada 15.2.1994 tarihinde yargılandığı ve Yirmi Milyon Türk Lirası para cerzası ödemeye, ödenmeemsi hakinde ise 6 ay hapsilik cezasına çarptırıldığı ortaya çıkmıştır.

İddia Makamı meselenin olgula-rını bu şekilde özetledikten sonra Sanık, Girne Kaza Mahkemesinde askıda bulunan 4288/95 sayılı açık bir davası daha bulunduğunu ve od avanın da bu davada ceza verilirken nazarı itibare alınmasını talep etmiş, İddia Makamının itiraz etmemesi üzerine de Mah-keme konu davanın bu davada nazarı itiabre alınamsına izin ve emir vermiştir.

Sanık 4288/95 sayılı davadaki ithamname altında Şubat 1995 - 4 Nisan 1995 tarihleri arasında Lapta'da genel oalrak yetkilendirilmiş olmadığı alde tasarrufunda 931.9 gram ağırlı-ğındaki Diamorphne (eroin) cinsi uyuşturucu bulundurmak suçu ile itham edildiğinde, bu suçu işlediğini de kabul etmiştir.

İddia Makamından sonra söz alan Sanık avukatı, Sanığın evli ve yetişkin 2 kız çocuğu sahibi olduğunu, 1974 Barış Harekâtından sonra -Gazi mağusa'da ikamet ettiğini, gerek ailevi durumu gerekse maddi sıkıntılar nedeniyle kalp yetmezliği rahatsılığına yakalandığını, bir ara bu sıkıntılar yüzünden yurt dışında çalıştığı bir esanada Katar'da tanıdığı Muhammet isimli Arap asıllı bir kişinin -teklifi üzerine bu suçu işleyerek konu uyuşturucu maddeyi tasarrufuna aldığını, ancak John isimli bir İngiliz'e ulaştırmaya çalışırken yakalndığını söyleiştir. Sanık avukatı devamla, Sanığın ceza maksatları bakımından bu dava ile birlikte görülen ve aynı o-lgulardan oluşan Girne Kaza Mahkemesinde askıda bulunan 4288/95 sayılı bri davası daha bulunduğunu ve o davanın da bu dava ile birlikte görülmesine izin verildiğini, ancak ceza takdirinde bunun ağırlaştırıcı neden oalrak alınmamasını belirtmiştir. Ayrıca, -Sanığın soruşturmalar esansında 11 gün tutuklu kaldığını, birkaç kez uyuşturucu kulalnmakla beraber müptelâsı olamdığını, evli olan kızının bu olaydan dolayı kendisi ile görüşmediğini, diğer kızının ise yine bu olaydan ötürü nişanlısından ayrıdlığını, eşin-in rahatsızlığı dolayısıyle İngiltere''e tedavide bulunduğunu, nişanı bozulan kızının da İngiltere'd' çalışarak annesine baktığını, kısaca aile ilişkilerinin bozulduğnu, Sanığın bu suçu ailevi ve maddi sorunlarla karşılaştığı için işlemek zorunda kaldığını-, esasen kalp rahatsızlığı nedeniyle uzun sğreden beri çalışamadığını ve bu suçu işlediğine pişman odluğunu, ona son bir şans tanınarak münasip bir ceza verilmesini talep etmiştir.

Sanık avukatı savunamsını yaptıktan sonra Gazi Mağusa Hastahanesinde Dahi-liye Uzmanı olarak çalışan Dr. Hatice Faydalı'yı da tanık olarak dinletmiştir. Bu tanık şahadetinde, özetle, 1994 senesi Temmuz - Ağustos aylarında bir gece Sanığın rahatsızlanarak hastahaneye getirildiğini ve yapılan muayenesinde kalbin yeterince kan pomp-alamadığı ve akut akciğer ödemi görülmesi sonucunda servise yatırıldığını, tedaviye çok geç cevap verdiğini, Sanıkta mevcut kalp yetmezliği ve akciğer rahatsızlığına bağlı plevra bulunduğunu, ilâç tedavisine devam ettiğini ve bu tip hastalara günde bir saa-t tempolu yürüyüş önerildiğini, stresin bu hastalığa zararlı olduğunu, ancak ona karşı yapılabilecek birşey bulunmadığını söylemiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi ise, Sanığa ceza verirken modern ceza infaz prensipleri ile Yüksek Mahkemenin verdiği kararlarda v-azedilen cezalandırma prensiplerini göz önünde bulunduktan sonra bu tür suçlarda kamu menfaatı ve düzenini korumanın esas alınması gerektiğinden hareketle, suçun işleniş şekli yanında Sanığın şahsi durumunu da dikkate alarak Sanığa suçun vehameti ile orant-ılı, onu ıslah edici, etkin, caydırıcı ve ibret verici bir ceza vermeyi uygun görmüştür. Sanığın işledği suçun toplum için tehlikeli ve devamlı gündemde olan yaygın bir suç olduğunu, Sanığın maddi durumunu düzeltmek için toplum fertlerinin hayatını zora so-kmaya kalkışmasının haklı bir neden teşkil edemeyeceğini, suç emaresi olan uyuşturucuyu ticari amaçla tasarrufunda bulundurduğunu ve daha önceden benzeri konuda sabıkası olduğunu nazarı dikkate alan Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa amme menfaatı gereği caydırıcı- bir ceza vermeyi kararlaştırmıştır.

Ağır Ceza Mahkemesi bu amaçla, Girne Kaza Mahkmesinde askıda olan 4288/95 sayılı davadaki suçun esas davadaki suçun olgularından oluştuğunu, emarelerin de aynı olduğunu, bir kişiye aynı suçtan iki kez ceza verilemeyec-eğini belirterek, bu davayı Sanık aleyhine ağırlaştırıcı bir sebep olarak nazarı itibare almamış ve tüm bu hususlar ışığında, Sanığın aleyhine getirilen 2. davadan suçlu bularak 5 yıl hapislik cezasına, oybirliği ile, mahkûm etmiştir.

Gazi Mağusa Ağır Ce-za Mahkemesinin bu kararına karşı hem Sanık hem de İddia Makamı istinaf etmişlerdir.

Sanık 39/95 sayılı istinafı altında kendisine verilen 5 yıl süreli hapislik cezasının aşikâr surette fahiş olduğunu, işlediği suç ile nazarı itibare alınan 4288/95 sayıl-ı davadaki suçun bir ve aynı suç olduğu dikkate alındığında verilen bu cezanın fahiş olduğunu, bu hapislik cezasının şahsi, sağlık ve ailevi durumu gereğince nazarı itibare alınmadan verildiğini ve tüm ahval ve şerait altında verilen bu cezanın sağlık duru-mu göz önünde bulundurulduğunda onu ölüme mahkûm etmekle eşit anlama geldiğinden aşikâr surette fahiş olduğunu belirtmiştir.

43/95 sayılı istinaf altında istinaf eden Başsavcılık ise, Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığa ceza takdir ederken suçun işleniş tarzın-ı, türünü, olgular ile şahadetin özelliğini, Sanığın benzeri bir sabıkası olduğunu ve diğer tüm koşulları yeterince dikkate almadan ve suçun vehameti ile bağdaşmayacak şekilde Sanığa 5 yıl gibi aşikâr surette az bir hapislik cezası vermekle hata ettiğini i-leri sürmüştür.

İstinafın duruşması esnasında Sanık avukatı Mahkememize yaptığı hitabesinde Sanığın kalp hastası olduğunu, konu suçtan yakalandığınıda da birkriz geçirdiğini, bu durumun tanık oalrak çağrılan doktor tarafından teyit edildiğini, ailevi ve -maddi durumunun bozuk olduğunu, gönüllü ifadesinde gerçekleri söyleyerek polise yardımda bulunduğunu ve Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararın düzeltilmemesi halinde hapse girmekle özel doktor kontrolundan ve kendisine tedavisi için edilen yürüyüş tapmakta-n mahrum kalacağını, ayrıca ihtiyacı olan ilâçları tedarik edemeyeceğini, çünkü kullandığı ilâçların hastahanede bulunmaması halinde cezaevine dışarıdan ilâç getirilmesinin ysak olduğunu belirtmiştir.

Sanık avukatı, ilâveten, uyuşturucu tasarrufu suçunun- yaygın bir suç olup önünün alınamsı gerektiğinin bilincinde olduğunu, bu uçtan Sanığa hapislik cezası verilmemesini isteyemeyeceini, bu tür suçlara ceza verilirken kamu yararı gereği ıslah edici ve caydırıcı cezalar verilmesi gerektiğini kabul ettiklerini- söylemiş, ancak Sanığa ceza takdir edilirken özel durumunun, suçun işleniş tarzının, emare uyuşturucunun miktarının ve polise yardımcı olduğunun göz önünde bulundurulmasını talep ederek konuya ışık tutacağına inandığı içtihatlardan örnekler vermiştir.

M-ahkememizde Başsavcılığı temsilen bulunan Savcı ise, Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığa ceza verirken Sanık lehindeli tüm hafifletici sebepleri nazarı itibae aldığını, ancak Sanığın ilk aşamada polise yardımcı olmayıp suçunu inkâr ettiğini, bu tür suçların ağır- ve ciddi suçlar olup her geçen gün arttığını ve 18 yıla kadr hapislik öngördüğünü, buna rağmen Mahkemenin Sanığa 5 yıl hapislik cezası vermekle bu suç için aşikâr surette az bir ceza takdir ettiğini, esasen Sanığın gönüllü ifadesinde bu suçu ticari maksat-larla işlediğini, hatta "John isimli bir İngiliz'e satacaktım" dediğini, yani kolay yoldan para kazanmak amacı güttüğünü, daha önceden de benzeri bir sabıkası bulunduğunu, o davada kendisine para cezası verilmek suretiyle ıslah edilmeye çalışıldığını, anca-k Sanığın bu suçu tekrar işlemekle ıslah edilmemiş olduğunun kanıtlandığını, emare uyuştruucunun yaklaşık 1 kilogram olduğu dikkate alındığında ona 5 yıl hapislik cezası verilmesi ile bu suçu tekrar işlemeye teşvik eden bir ceza takdir edildiğini ve verile-n cezanın bu tür suçları önlemeye yönelik bir ceza olamdığını söylemiştir.

Savcı, son oalrak, Sanığa verilen bu cezanın aşikâr surette az olduğunu ve kamu menfaatının dikkate alınarak ona daha etkin, caydırıcı ve ibret verici bir ceza takdir edilmeisni t-alep etmiş ve o da benzer konudaki içtihatlardan atıfta bulunmuştur.

İstinafın duruşmasında Sanık avukatı ile Başsavcılığı temsilen bulunan Savcının ceza hususnda ileri sürdükleri iddia ve görüşler yanında, atıfta bulundukları içtihat kararları da tezekk-ür edilmiş bulunmaktadır.

Bilindiği gibi, Yüksek Mahkemenin, yagrıtay oalrak, saptanan bir cezaya müdahale edebilmesi için, bu ceayı veren Mahkemenin uygulandığı cezalandırma presniplerini hatalı kullandığına, nazarı itibare alması gerken mühim faktörler-i nazarı itibare almadığına ve davanın tüm ahval ve şeraiti göz önünde tutulduğunda, verilen cezanın aşikâr surette fazla veya aşikâr surette çok az olduğuna kanaat getirmesi gerekir.

Meseleyi incelemeye başlarken belirtmek yerinde olur ki, uyuşturucu ma-ddeler dünyanın geleceğini tehdit eden bir belâdır. Her geçen gün artarak yaygınlaşan bu belâdan toplum bireylerini kurtarabilmek için KKTC'deki her orgaan, makam ve kişiiye büyük görevler düşmektedir. Yasa Koyucu da bu tür suçlara 18 yıla kadr hapislik ce-zası verilmesini öngörmekle, üzerine dşen görevi yerine getirmeye çalışmıştır. Mahkemeler ise uyuşturucu suçlarını işleyenlere ceza takdir ederken akmu yararını korumak ilkesine ağırlık vererek sanıklara ibret verici ve caydırıcı cezalar vermek suretiyle b-u görevlerini yerine getirmektedirler. Nitekim bu meselede de, Ağır Ceza Mahkeemsi, cezalandırma prensiplerini inceledikten sonra, pek doğru oalrak, kamu yararını korumak ilkesine gereken ağırlığı vermiştir.

Önümüzdeki meselede konu edilen uyuşturuunun D-iamorphine (eroin) gibi en kuvvetli ve en korkunç niteliğe sahip olması, bu suçun vehametini daha da ağırlaştırmıştır.

Sanığın suçüstü yakalandığı, konu uyuşturucuyu ticari amaçla ve başkasına satmak için tasarruf ettiği açıktır. Eğer Sanık bunu satmayı -başarsaydı, 1 kilogram gibi külliyetli miktarda olan bu uyuşturucu topkum içerisine dağıtılacak ve toplum bireyleri zehirlenirken, Sanık kolay ve kısa yoldan milyonlarca lira para kazanmış olacaktı.

Yine gözardı edilmemesi gereken bir diğer husus da, bu -Sanığın daha önce benzeri bir suçtan para cezaı verilmek sureti ile ıslah edilmeye çalışıldığı, ancak Sanığın bu fırsatı değerlendirerek ıslah oalcağı yerde, daha büyük ve korkunç boyuttaki bu suçu işlemi olduğudur.

Ağır Ceza Mahkemesi, bu meselede Sanığ-a ceza takdir ederken, nazarı itibare alması gereken yukarıdaki tüm mühim faktörleri dikkate alıp değerlendirdikten ve Sanık lehindeki hafifletici sebepler ile bilhassa şahsi ve ailevi durumunu göz önünde bulundurduktan sonra ona 5 yıl hapislik cezası verm-iştir ki, davanın tümolguları ile tüm ahval ve şeraiti nazarı itibare alındığında, kanaatimizce, bu ceza aşikâr surette fazla veya aşikâr surette çok a olmadığından müdahalemizi gerektirecek nitelikte değildir.

Tüm bu hususlar ışığında, her iki istinafın- da reddedilmesine, oybirliği ile, karar verilir.

Ceza, mahkûmiyet tarihinden başlayacaktır.


(Celâl Karabacak) (Mustafa H. Özkök) (Gönül Erönen)
Yargıç Yargıç - Yargıç

28 Haziran 1996


-


1



-


Full & Egal Universal Law Academy