Yargıtay Ceza Dairesi Numara 39/1990 Dava No 13/1990 Karar Tarihi 26.12.1990
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 39/1990 Dava No 13/1990 Karar Tarihi 26.12.1990
Numara: 39/1990
Dava No: 13/1990
Taraflar: Yusuf Kenan Arkın ile Başsavcılık arasında
Konu: Tabanca tasarrufu – Ceza takdiri – Cezalar arasında nisbetsizlik ve eşitsizlik
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 26.12.1990

-D.13/90 Yargıtay/Ceza 39/90
(Ağır Ceza No. 8630/89; Mağusa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Niyazi F. Korkut, Celâl Karabacak

İstinaf eden: Yusuf Ken-an Arkın, Mormenekşe
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Güner Çakın
Aleyhine istinaf edilen namına: İsmet Dağlar



H Ü K Ü M

Salih S. Dayıoğ-lu: Bu istinaf Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinin sanığı (istinaf edeni) kendi ikrarı üzerine, mahkûm edip hapse gönderdiği hükümden yapılmış bulunmaktadır. Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği olgulara göre olayın cereyan şekli aşağıdaki şekilde özetlenebi-lir:

Bütün ilgili zamanlarda sanık Mormenekşe köynde ikamet etmekteydi. Sanığın Gayretköy'de ikamet etmekte olan eniştesi Cebrail bir kavgada yer aldığı ve etrafa dehşet saçtığı gerekçesi ile 2.1.1989 tarihinde tutuklandı. Bu sırada Cebrail'in üzerinde 7-.65mm çapında bir adet tabanca bulundu. Derinleştirilen tahkikat sonucu Cebrail, bu tabancanın kendisine Aralık 1988 tarihinde sanık tarafından verildiğini iddia etti. Bunun üzerine sanık derdest edildi ve yapılan tahkikat esnasında sözü edilen tabancayı e-niştesi Cebrail'e vediğini kabul etti. Sanık ayrıca bu tabancayı köy dışındaki mandrası yanında bulduğunu, bozuk olduğunu ve oanrılması için Cebrail'e vediğini de söyledi.

Tabanca üzerinde yapılan balistik muayenede tabancanın yerli, el yapısı ve yarı ot-omatik olduğu, horoz kurma parçasının aşınmasından dolayı normal çalışmadığı, yapılan deneme atışlarının birinde mermiyi patlatmasına karşın ikincisinde mermiyi patlatmadığı sabit olmuştur. Bud urumda tabancanın tam manası ile normal ve faal durumda olduğu-nu söylemek doğru değildir.

1989 yılında konu tabancayı taşıma ve tasarrufunda bulundurma suçundan cebrail, aleyhine Ağır Ceza Mahkemesinde dava getirildi ve suçunu kabul eden Cebrail para cezasına çarptırıldı.

Sanık aleyhine tabanca tasarrufu ve 3 ade-t tabanca mermisi tasarrufu suçları getiriildi. Sanık, aleyhine getirilen suçları kabul etti. Sanığın yaşının 24 olduğunu dikkate alan Ağır Ceza Mahkemesi sanık hakkında ayrıca bir sosyal tahkikat raporunun hazırlanmasına ilişkin emir verdi. Bu rapora göre-, sanık evli ve bir çocuk babsıdır. Mormenekşe'de ikamet etmekte olup ilkokul mezunu ve köyde sevilip sayılan sessiz ve sakin birisidir. Ayrıca herhangi bir sabıkası da yoktur.

Hükmünü veren Ağır Ceza Mahkemesi, sanığı mahkûm ettiği suçların vahim olduğu-nu, bu tür suçların yaygın olduğunu ve bunlar için verilecek cezanın caydırıcı olması gerektiğini ve suça ilişkin sair faktörleri de dikkate aldıktan sonra, birlikte çekilmek üzere, sanığı tabanca tasarrufundan 4 ay, mermi tasrrufundan ise 2 ay hapis cezas-ına çarptırdı. Sanık bu karardan istinaf etmiş bulunmaktadır. Dosyalanan istinaf ihbarnamesi 6 sebep içermekle birlikte, kanaatimizce, sadece ileri sürülen 2 sebepte mesnet görmekte ve sadece bunlar üzerinde durmayı yeğlemekteyiz. Bunlar özetle şöyledir:

-1. Ağır Ceza Mahkemesi sanığı amhkûm ettiği suçun meydana çıkmasında sanığın polise yardımcı odluğu gerçeğine yeterince ağırlık vermedi.

2. Ayni suç aletinden neşet eden suçlar için daha ağır koşullarda olmasına rağmen, bir başka kişi yani Cebrail para c-ezasına çarptırılırken sanığa hapis cezası verilmesi, cezalar arasında aşıkâr surette nisbetsizlik yarattı.

Her iki istinaf sebebini birlikte ele almayı uygun gördük. Zabıtlardan da görülebileceği gibi dava konusu tabanca Cebrail'in tasarrufunda bulunmuş-tu. Her ne kadar da Cebrail bu tabancanın kendisine sanık tarafından verildiğini söylemişse de, sanık bunu kolaylıkla inkâr edebilir ve bu suretle polis için sanıkla ilgili suçun meydana çıkması keyfiyeti en azından odlukça zorlaştırdı. Bu durumda, gerçekt-en, sanığın kendi itirafı ile polise yardımcı oluşu suçun meydana çıkmasında birinci derecede rol oynamıştır denilebilir. Öte yandan, ayni suç aletini taşımak, onu tasarruf etmek ve bu suç aleti ile etrafa dehşet saçmak suçlarından mahkûm olan Cebrail'e M-ahkeme anlamakta güçlük çektiğimiz nedenlerle para cezası keserken, bu aleti sadece tasarruf eden sanığa hapis cezası vermekle cezalar arasındaki nisbetsizliği aşikâr bir surette gözler önüne serdi. cerbail'e sadece para cezası verilmesini anlamakta güçlü-k çektiğimiz gibi, o meselede Savcılığın niye ceza aleyhine istinaf etmediğini de anlamakta ayni şekilde güçlük çekmekteyiz.

Geçmişte verdiğimiz birçok içtihat kararlarında da vurguladığımız gibi, ölüm saçan ateşli silah taşımak ve/veya onu tasarruf etme-k suçları için, istisnai durumlar dışında, ilke olarak verilmesi gereken ceza hapis cezası olmalıdır. Bilhassa son zamanlarda yaygın bir hal aldığı görülen bu tür suçların önüne geçilmesi artık kaçınılmaz olmuştur. Bunun önlenmesinde de en etkin yollardan -birisi, haklı istisnalar mahfuz kalmak şartı ile, bu tür suçların hapis cezası ile cezalandırılmasıdır.

Bu meselede sözü edilen tabanca tasarrufu ve mermi içim Mahkemece verilen hapis cezasınormal şartlar altında çok değil hatta az olduğu dahi söylenebil-ir. mamafih, ayni suç aleti ile ve daha ağır suçlar işleyen başka kişiye sadece para cezası verilirken, bu sanığa hapis cezası verilmesi iki tür ceza arasında meydana gelen aşikâr farklılıktan dolayı, doğru ve uygun değildir. Vurgulamak isteriz ki, genele- istinaf Mahkemesi cezalarda nisbetsizlik vardır diye o cezxaya müdahalede bulunmaz. Konunun önemine binaen cezalarda nisbetsizliklerin ahngi durumlarda bir müdahale sebebi sayılacağının bilinmesinde yarar görüldüğü cihetle, D.A. Thomas'ın Principles of Se-ntencing isimli eserinin 69. sayfasından bir alıntı yapmak istiyoruz. Bu alıntı aynen şöyledir:

"The principal concern of the Court in determining an appeal against sentence by one of two or more joint offenders who have been treated in the same manner is- with the propriety of the sentence passed on him as an individual - whethr it is excessive in proportion to the offence , whether proper allowance has been made for mitigating factor, and so forth. Where the Court finds that the trial judge has failed to -give proper weight to the fact that the particular appellant played only a minor role in the offence, or has ignored some relevant mitigating factor, it will normally reduce the appellant's sentence accordingly, as many of the case cited in this section il-lustrate. A more difficult problem arises when the appellant is the one who has received the most severe sentence, and cımplains that there is no proper ground for the distinction between himself and his co-defendants. The Court may take the view that his -sentence is ecvessive when considered on its own merits, and reduce it on the ground, but a dilemma arises when the Court is of the opinion that the sentence passed on the appellant is correcet and those on his co-defencants are inadequate. To reduce the s-entence passed on the appellant would result in a further incorrect senetnce. In the face of this situation the Court will not normally reduce the longer sentence unless thedisparity is oarticularly gross, The position of the Court was stated in these term-s:
'This Court has said on many occasions that the fact that one prisoner has got a sentence which was ridiculously low.. is no ground fro reducing a sentence of a man who has been properly sentenced. In the ordinary way this Court would not interferre in-s uch a case as this with a sentence of nine moths. However, there are cases, and in the opinion of this Court in this one, in which the disparity is so great that really something ought to be done lest the man will suffer for the est of his life with a re-ally justified grievance.' The appellant, a man of good character, was sentenced to nine months for receiving nine thousand cigarattes; the thief has been fined 20. The Court reduced the appellant's sentence to allow his discharge the following day. In an-other case the Court reduced a sentence of imprisonment imposed on a man of good character convicted of receiving stolen pipes; the thief and another receiver weer tried summarily and fined 25 each. The Court stated that 'the mere fact that one co-prisoner- has got a lenient sentence does not mean that this Court in every case will resduce the other prisoner's sentence to the same or an equivalent amount. But at the same time the difference may be in cratiın cases so extreme that justice would certainly no-t seem to be done, and the oprisoner with the higher sentencewould suffer all his life under a griebance so that really this Court has to interfere.'

-Yukarıdaki alıntıda söylenenleri aynen benimseriz. Bunları önümüzdeki meseleye uyguladığımızda, cebrail'e verilen para cezası yanında sanığa kesilen sırası ile 4 ve 2 ay hapis cezaları göze batacak kadar ağır bir görünüm arzetmektedir. Sanığın bugüne kada-r hapis yattığı gerçeği gözardı edilemez. Bu nedenle, sanığın hapis cezasının bugün tahliyesini mümkün kılacak bir dereceye düşürülmek sureti ile cezalar arasında var olduğu tespit edilen nisbetsizliğe de son verileceğine inanıyoruz.
-
Sonuç olarak istinaf kabule dilir ve sanığa tabanca tasarrufundan kesilen hapis süresi 2 aya, mermi tasarrufundan kesilen hapis süresi de 1 aya düşürülür. her iki cezanın da mahkûmiyet tarihinden itibaren birlikte çekilmesi emrolunur.

Bu durumda 2 aylı-k hapis süresi de sona erdiğine göre, sanığın derhal tahliye edilmesi emrolunur.


(Salih S. Dayıoğlu) (Niyazi F. Korkut) (Celâl Karabacak)
Yargıç Yargıç - Yargıç

26 Aralık 1990


-


-5-



-


Full & Egal Universal Law Academy