Yargıtay Ceza Dairesi Numara 34,35/1997 Dava No 9/1997 Karar Tarihi 25.04.1997
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 34,35/1997 Dava No 9/1997 Karar Tarihi 25.04.1997
Numara: 34,35/1997
Dava No: 9/1997
Taraflar: Başsavcılık ile Sinan Şemiler ve diğeri arasında
Konu: Müdafaaya çağırmama – Hırsızlık suçunun unsurları
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 25.04.1997

-D.9./97 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 34/97,35/97
(Ağır Ceza Dava No.595/96; Lefkoşa)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti:Taner Erginel,Mustafa H.Özkök,Gönül Erönen.-
Yargıtay/Ceza 34/97
(Dava No: 595/96; Lefkoşa)

İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
- İle -
Aleyhine İstinaf Edilen: Sinan Şemiler, Lefkoşa.
- (Sanık)
A r a s ı n d a.

İstinaf Eden namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Osman
T.N. Enginsoy.
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Ali Dana.
Yargıtay/Ceza 35/97
- (Dava No: 595/96; Lefkoşa)

İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
- İle -
Aleyhine İstinaf Edilen: Hamit Şemiler, Lefkoşa.
(Sanık)
- A r a s ı n d a.

İstinaf Eden namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Osman T.N.Enginsoy.
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Ali Dana.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 595/96 sayılı davada 29.1.1997 tarihinde verdiği kararına (Necmettin Bostancı Kaza- Mahkemesi Başkanı, Taşkent M. Akif Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı, Ahmet Kalkan Kaza Mahkemesi Yargıcı) karşı Başsavcılık tarafından yapılan istinaftır.

-------------------
H Ü K Ü M

Taner Erginel: Bu başvurud-a Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.
Gönül Erönen: Huzurumuzda birleştirilerek dinlenen
istinaf Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanıklar aleyhine getirilen davalarda Sanıkları müdafaaya çağırmak için yeterli şahadet bulunmadığı nede-niyle verdiği beraat kararına karşı İddia Makamı tarafından yapılmıştır.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde 565/96 sayılı davada Sanıklar aleyhine getirilen isnatlar aynen şöyledir:-
1.Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 255 ve 269. Maddelerine aykırı 8.10.1993 t-arihinde, Lefkoşa'da Akdeniz Garanti Bankası Ltd.'de Sanık 1'in Genel Müdür, Sanık 2'nin direktörler kurulunda görevli oldukları bir esnada 2. Sanık için satın alınan ve 8.10.1993 tarihinde Sanık 2 adına kaydolunan G.581 kayıt numaralı Hull Cartridge ridin-g marka 36104 seri numaralı çifte kırma av tüfeğinin satış bedeli olan 6.500.000TL'nı Akdeniz Garanti
Bankası Ltd.'in parasından ödenmesini sağlamak suretiyle mezkur Bankaya ait 6.500.000TL parayı sirkat ettiler.

2. Sanık 1 Fasıl 154 Ceza Yasasının 255 v-e 269. Maddelerine aykırı 6.9.1993 tarihinde,
Lefkoşa'da Akdeniz Garanti Bankası Ltd.'de Müdür olarak görevli olduğu bir esnada, ilgili makamdan kendi adına tabanca ithal, tasarruf ve taşıma izni alarak kendi adına ithal ve kayıt ettirdiği Smith Wesson
m-arka TVZ 8166 seri numaralı tabanca bedeli olan 15,000,000TL'nin Akdeniz Garanti Bankası Ltd.'in parasından ödenmesini sağlamak suretiyle mezkur Bankaya ait 15,000,000TL parayı
sirkat etti.

Sanıklar, aleyhlerine getirilen 1. Davayı kabul etmediler, Sanı-k 1 ayrıca itham edildiği 2. Davayı da kabul etmemiştir. İddia Makamı davasını isbat etmek için 9 Tanık dinletmiş ve 25 adet Emareyi Mahkemeye ibraz etmiştir. İddia Makamı davasını kapattıktan sonra Savunma Avukatı Fasıl 155 Ceza Usul Yasasının 74 (1) (b) -maddesi altında Sanıkları müdafaaya çağırmak için yeterli şahadet bulunmadığı gerekçesi ile Sanıkların beraatını talep etmiştir.

Bidayet Mahkemesi 29.1.1997 tarihinde vermiş olduğu kararda, Sanıkları müdafaaya çağırmak için yeterli şahadet bulunmadığı v-e Sanıkların itham edildikleri sirkat suçunun unsurlarının İddia Makamı tarafından kanıtlanmadığı kanaatine vararak Sanıkları aleyhlerine getirilen davalardan beraat ettirmiştir.

İstinaf bu karardan yapılmıştır.

İddia Makamı, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkem-esinin huzurunda Sanıkları müdafaaya çağırmak için yeterli nitelikte ve yeterlilikte şahadet bulunduğu halde, Sanıkları müdafaalarını yapmaya davet etmeden beraat ettirerek hatalı hareket ettiğini ileri sürmektedir.

İstinafın duruşmasında İddia Makamı b-u iddiasını desteklemek için hukuksal ve olgusal verilere dayanmıştır. Sanıkların müdafaa yapmalarını gerektirecek nitelikte şahadetin var olduğu hususunda Mahkemeye beyanda bulunmuştur. Bu iddialar Savunma Avukatı tarafından reddedilmiştir. İddia Makamını-n sirkat suçunun unsurlarını ispat ettiği yönünde Mahkeme huzurunda herhangi bir beyanda bulunmadığına değinen Savunma Avukatı istinafın reddedilmesini talep etmiştir.

Aleyhlerindeki davalarla ilgili Sanıkları müdafaaya çağırmak için yeterli nitelikte v-e yeterlilikte şahadet olup olmadığına bakıp Bidayet Mahkemesinin Sanıkları
beraat ettirmekle hata edip etmediğinin incelenmesi gerekir.
Bidayet Mahkemesi kararının bir kısmında
ibraz edilen şahadetle olguları özetle şöyle ifade etmiştir:-
"İbraz edile-n şahadete göre
Sanık 1'in 8.10.1993 tarihinde hükmü şahsiyete sahip Akdeniz Garanti Bankası Ltd'in hem Genel Müdürü ve hem de Yönetim Kurulu Başkanı olduğu, Sanık 2'nin ve 1'in mezkur Bankanın direktörler kurulunda görevli olduğu, bu görevleri esnasında -2. Sanık için 8.10.1993 tarihinde G.581
kayıt numaralı Hull Cartridge Puding marka 36104 numaralı çifte kırma av tüfeği
satın alındığı satış bedeli olan 6.500.00TL'sının mezkur bankanın
parasından ödendiği ve keza 6.9.1993 tarihinde Sanık 1'in ilgili ma-kamından
kendi adına tabanca ithal, tasarruf ve
taşıma izni alarak kendi adına ithal ve kayıt ettirdiği Smith Wesson marka TV
28166 seri numaralı tabanca bedeli olan
15.000.000TL'ını yine mezkur Bankanın parasından ödendiği Sanık 1 adına alınan tabanca- ile ilgili olarak 6.9.1993
tarihinde bu ödeme emrinin tayin
edildiğini ödeme emrinin Tanık 7 Havva
Şenol tarafından tasvipinin edildiği ve Sanık 1 tarafından onaylandığı ödeme
emrinin açıklama sütununda Bankaya alınan silah bedeli ibaresinin bulunduğu -ve
toplam fiyat sütununda da 15.000.00TL rakamının yasal olduğu ayrıca ödeme
emrinde demirbaş no: 2357'nin yazılı
olduğu bundan da Sanık 1 adına alınan tabancanın Bankanın demirbaşına 2357 sıra nosu altında kaydedildiği, emare 2'nin mezkur bankaya ait b-ir borç dekontu olduğu bu dekontun da Tanık 7 tarafından tayin edildiği bu dekontun 15.000.00TL'sının Bankaya alınan silah bedeli olarak Mustafa Mutlunun alacak hesabına kaydının yapıldığını gösterdiğini, emare 3'ün de bu muhasebe dekontu olduğu bunun da
-Tanık 7 tarafından tayin edildiği ve 15 milyonun Mustafa Mutlunun alacak hesabına kaydedildiğini, emare 10 tabancayı Mustafa Mutlunun İngiltereden ithal ettiği ve parasını da işbu şahsın ödediği bu nedenle mezkur şahsa Banka tarafından 15.000.000TL'sının ö-dendiği emare 4 olan evrağın da bu ödeme emri olduğu bu evrağın 8.10.1993 tarihli olduğu bu evrağın da
Tanık 7 tarafından imzalandığı ve Sanık 1 tarafından onaylandığı bu evrağın İrfan Paralik ve oğlu için olduğu açıklama sütununda güvenlik için alınan si-lah
bedeli kaydının bulunduğu toplam fiyat sütununda 6.500.000.TL rakamının
bulunduğu bu ödeme emri ile Sanık 2 adına kaydedilen av tüfeğinin alındığı ayrıca emare 4'de tüfeğin 2321 sırasında demirbaş listesine işlenerek kaydedildiği, 6.500.000TL'sı mebl-ağının ödenebilmesi
için 8.10.1993 tarihli emare 5 olan çekin düzenlendiği ve bu çekin de Tanık 7 ve Ertuğrul Gardiyanoğlu tarafından
imzalandığı bu çekin bedelinin bir tamam İrfan paralik tarafından tahsil edildiği Emare 6'nın da Tanık 7 tarafından tanz-im olunan bir borç dekontu olduğu görülüp anlaşılmaktadır."

Duruşma safhasında ilk nazarda Mahkeme huzurunda yeterli şahadet bulunup bulunmadığına ilişkin savlarda incelenmesi gereken yasal mevzuat Fasıl 155 madde 74'dür.

74 (1) (B) madde aynen şöyled-ir:

"At the close of the case for the prosecution, the accused or his advocate
may submit that a prima facie case has not been made out against the accused suffıciently to require him to make a defence and, if the Court sustains the submission, it shall- acquit the accused;
(c) at the close of the case of the prosecution,if it appears to the Court
that a prima facie case is made out against the ccused suffıciently to require him to make a defence, the Court shall call upon him for his defence and shall i-nform him that he may make a statement, without being sworn, from the place where he then is, in which case he will not be liable to cross-examination or give evidence in the witness box, after being sworn as a witness,
in which case he will be liable to -
cross-examination as a witness;"

Sanığı mahkum edebilmek için yeterli şahadet bulunmadığı zaman Sanığın beraat etmesi gerekir- (sustains a submission of insufficient evidence).

Bu konuda Birleştirilmiş Y/C 15-16-17-18/96
(D.9/96) sayılı kararda Fasıl 155 madde 74 (1)(b) ile ilgili şu hususlara yer vermiştim:-

"İngilterede "no case" in ileri sürdüğü
meselelerde bu alanda hu-kuk temelini oluşturan kurallar 1962 Practice Note'de bulunmaktadır. 1962 Practice
Note, KKTC'de Fasıl 155 madde 74 altında uygulanan prensiplerde baz alınmaktadır.

Practice Note 1962 1 AER P 448 de yeterli
şahadet bulunmadığı ile ilgili sunuşlarda
Ma-hkemenin dikkatini şöyle çekmektedir:-
' A submission that there is no case to
answer may properly be made and upheld
when there has been no evidence to
prove an essential element in the alleged
offence; (b) when the evidence adduced by
the prosecutio-n has been so discredited as
a result of cross-examination or is so
manifestly unreliable that no reasonable
tribunal could safely convict on it.

Apart from these two situations a
tribunal should not in general be called
on to reach a decision as to- conviction or
acquittal until the whole of the evidence
which either side wishes to tender has been
placed before it. If, however, a
submission is made that there is no case
to answer, the decision should depend not
so much on whether the adjudicatin-g
tribunal (if compelled to do so) would at
that stage convict or acquit but on
whether the evidence is such that a
reasonable tribunal might convict. If a
reasonable tribunal might convict on the
evidence so far laid before it, there is a
case to a-nswer."

R.v. Kara Mahemet 16 CLR sayfa 46 at page 53'de İddia Makamı davasını kapattıktan sonra "submission of no case" halind-e Mahkemenin sanığı beraat ettirmesi ile ilgili şu görüşlere yer verilmiştir:-

'Nor since the Court performs the
functions of a jury in deciding what
evidence is to be belived, is there
any reason for it to draw a
distinction between the quality of s-ufficiency of that evidence or
decide whether it is evidence
sufficient in law even though it may
be quite unbelievable in fact and
should not allow iteslf to act on its conception of the case as it stands at
any period after the close of the case
fo-r the prosecution..........'

'In England where the Judge may
only withdraw the case from the jury
on the grounds that the evidence
adduced for the prosecution even if
believed is insufficient to ground a conviction, this power is limited; as
it is fo-r the jury and not the judge
to decide as to the truthfulness of witnesses. In this country where there
is no jury, there could be no object
in so limiting the court's powers.'

Sayfa 50 de:
'It may well be, that the learned
Chief Justice in that case -had not
definitely made up his mind at the
close of the prosecution that the
witnesses were not to be believed, and
I would say that in nearly every
criminal case the Court has not
definitely decided on the credibility
of the witnesses for the Crown- at the
close of the case for the prosecution,
therefore, the accused must be put on
his defence.
It is a different position,
however, when the Judges of the Court
have definitely come to the conclusion
at the close of the case for the
prosecution t-hat the evidence of the
witnesses for the prosecution cannot
be relied upon. If they are positive
in their own minds that the evidence
of the prosecution witnesses could not
support a conviction then, if the
accused is called upon for his
defence, t-he judges must fully realize
that in truth he is not being called
on to defend himself, but, to supply
defects in the evidence for the
prosecution.
I imagine it does not often
happen that the Assize Court
definitely decides as to the
incredibility -of the witnesses for the
Crown at the close of the prosecution
case. But when it does so happen, and
the to me it would be unfair to put
the accused on his defence in such circums-tances.'
......................................
...........................................
...........................

İncelememize ışık tutması açısından günümüzde İngilteredeki uygulamaya bakmakta fayda vardır:-
R.v. Galbraith 1981 2 AER p.1060/73 Cr.- App.R.
124 C.A) per Lord Widgery C.J. at page 127 :-
"(1) If there is no evidence
that the crime alleged has been
committed by the defendant there is
no difficulty. The judge will stop
the case. (2) The difficulty arises
where there is some evidenc-e but it
is of a tenuos character, for
example because of inherent weakness
or vagueness or because it is
inconsistent with other evidence. (A)
Where the judge comes to the
conclusion that the crown's evidence,
taken at its highest, is such that a
-jury properly directed could not
properly convict on it, it is his
duty, on a submission being made, to
stop the case.
(B) Where however the prosecution
evidence is such that its strength or
weakness depends on the view to be
taken of a witness's re-liabilty, or
other matters which are generally
speaking within the province of the
jury and where on one possible view of
the facts here is evidence on which
the jury could properly come to the
conclusion that the defendant is
guilty, then the judge- should allow
the matter to be tried by the jury. It
follows that we think the second of
the two schools of thought is to be
preferred.
There will of course, as always
in this branch ot the law, be



borderline cases. They can safely be
left t-o the discretion of the judge.'
.....................................
.....................................
....................................."

Bu prensipler çerçevesinde KKTC de
-yargıcın hem olgusal hem de hukuksal
konularda karar veren kişi olduğu
gerçeği karşısında, yargılamalarda "no
case" yapıldığı hallerde şöyle bir
değerlendirme söz konusu olmaktadır.
İddia Makamı davasını kapattıaktan sonra
Mahkeme, huzurundaki şahadet-i inanılması
(kabul edilmesi) halinde, makul bir
Mahkemenin Sanığı mahkum etmesini haklı gösterecek ağırlıkta bulsa bile, böyle
bir şahadette herhangi bir çelişki,
tekzip veya başka bir sbepten dolayı
Mahkemenin bu şahadeti ileride kabul
etmemesine n-eden teşkil edecek hususların varlığı halinde, yargılamayı yapan
Mahkeme bu safhada aleyhindeki davadan
sanığı beraat ettirebilir. Yukarıda
alıntısı verilen 1962 Practice
Direction'daki prensiplerin bu uygulama
ışığında değerlendirilmesi gerekir."
(Ba-k. ayrıca Yargıtay/Ceza 24/87
D.10/87)

Fasıl 154 Ceza Yasasının 255 (1)maddesi aynen şöyledir:-

"A person steals who, without
the consent of the owner,
fraudulently and without a claim of
right made in good faith, takes and
carries away anything c-apable of
being stolen with intent, at the time
of such taking, permanently to
deprive the owner thereof.
Provided that a person may be
guilty of stealing any such thing
notwithstanding that he has lawful
possession thereof if, being a bailee
or pa-rt owner thereof, he
fraudulently converts the same to his
own use or the use of any person
other than the owner."
(Underline supplied)
-Huzurundaki mevcut şahadetle İddia Makamının sirkat suçuna ilişkin unsurları kanıtlamadığına kanaat getiren Mahkeme, müdafaalarını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığından Sanıkları beraat ettirmiştir. Bu sonuca varırken görüşlerinin bir kısmını A-lt Mahkeme şöyle ifade etmiştir:-
"...İlaveten alınan silahların
derhal bankanın demirbaşına demirbaş
olarak kaydedilmesi 1993 yılında
hazırlanan ve sanık 1 tarafından da
görülüp onaylanan Bilançoda
anartismanları dahil tüm teferruatı ile belirtmele-ri ve bahse konu yıla ait
bilançonun devletin yetki organlarına gönderilmesi ve işleme tabi tutulması
bu konuda vardığımız bulgu ve neticeyi destekleyen diğer önemli faktörlerdir
bunlar yanında sanık 2'nin banka ile
olan ilişkisini, bankadaki statüsü y-ani
konumu ve av tüfeği alımındaki ödeme
emrinin de sanık 1 tarafından
onaylanması ve harcamamız da bu onay
tahtında yapılması gerçeği karşısında
sanık 2'nin sirkat suçunu fiilen işleme olanağının bulunmadığını ortaya koyması
da ayrıca diğer bir önem-li faktördür.
Tüm yukarıda belirtilenlerden
sonra varılması gereken sonuç şudur.
İddia Makamının benimseyip istemesine
rağmen bahse konu tabancanın ve av
tüfeğinin gerçek sahibi Akdeniz Garanti
Bankası Ltd'dir. Bankanın parasıyle yine Banka güvenliği- için mezkur silahlar alınmıştır. Bu cümleden hareketle Bankanın malı olan silahların bedellerinin sanıklar tarafından sirkat edildiğini söylemek olası
değildir. Sanıkların sirkat suçunu işlediklerini ortaya koyacak hiçbir şahadet mevcut değildir. Başka b-ir değişle yukarıda belirtildiği veçhile iddia makamı sirkat suçunun unsurlarını ispatlamış değildir. Keza mezkur silahların alındığı gün ile paralarının alındığı günün aynı olması gerçeği karşısın da eşyaların alımında sarfedilen paraların sanıkların bank-ayı bu paralardan yoksun bırakma kasdının bulunduğunu söylemenin mümkün olmadığı
kanaatindeyiz. Sanıkların bahse konu silahları bankadan avrıldıktan sonra

tasarruf etmeleri yukarıda varılan neticeyi etkileyecek bir durum değildir. Zira konu ve dava silah-ların sirkat konusu davası değildir. Bu durum eğer silahlar konu edildiği iddia edilseydi önem arzedecekti."

Yukarıda alıntısı yapılan Y/C 15-16-17-18/96
(D.9/96) sayılı istinafta serdedilen prensipleri huzurumuzdaki meseleye uygulayıp Alt Mahkemenin ka-rarını bir bütün olarak incelemiş bulunmaktayız. Yapılan bu incelemede Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin, vermiş olduğu kararında Yargıtay'ın müdahalesini gerektirecek nitelikte bir adli hatanın bulunmadığı kanaatindeyiz. Huzurumuzdaki meselede, İddia Makamın-ın Fasıl 154 madde 255 kapsamına giren bir fiilin oluştuğunu, sirkat suçunun unsurlarının ispat edilmiş olduğunu, bilhassa paranın ödeme emri ile ödendiği sırada Bankayı devamlı surette mahrum etmek niyetinin var olduğunu, ilk nazarda kanıtladığı söyleneme-z. Keza, Alt Mahkemenin Fasıl 155 madde 74(1)(b) altında yaptığı etüdde, açıkladığı gerekçelerle vermiş olduğu beraat kararının yerinde bir sonuç olduğu inancındayız ve bu konuda daha fazla görüş beyan etmeyi gereksiz buluyoruz.

Netice itibarıyle İddia -Makamınca yapılan istinaf başarılı olmamıştır. İstinaf bu nedenle reddedilir.


Taner Erginel Mustafa H.Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç


25 Nisan 1997



7






Full & Egal Universal Law Academy