Yargıtay Ceza Dairesi Numara 34-35-36-37/2013 Dava No 9/2015 Karar Tarihi 07.10.2015
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 34-35-36-37/2013 Dava No 9/2015 Karar Tarihi 07.10.2015
Numara: 34-35-36-37/2013
Dava No: 9/2015
Taraflar: Mohammad Golizadeh ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Uyuşturucu madde tasarrufu - Tasrrufun kanıtlanması - Tasarrufta bilme unsurunun önemi - Şahadetin değerlendirilmesi - Yeminsiz beyan - Yeminsiz beyana verilen kıymet - Yalan beyan - Mahkeme dışı yapılan yalan beyanların Sanığın suçlu olduğunu gösterebilmesi - Cezalandırma prensipleri - Birlikte Sanık ve suç ortağı - Cezalar arasında nispetsizlik- Kamu menfaati ilkesinin ceza verilirken ağırlıklı olarak dikkate alınması gerği.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 07.10.2015

-D. 9/2015 Birleştirilmiş













Yargıtay/Ceza No: 34-35-36-37/2013
(Gazimağusa Dava No. 3705/2012)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan, Emine Dizdarlı, Gülden Çiftçioğlu.-

Yargıtay/Ceza No: 34/2013
(Gazimağusa Dava No: 3705/2012)

İstinaf eden: Mohammad Gholizadeh-Merkezi Cezaevi-Lefkoşa.
(Sanık No.1)
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı-Lefkoşa.
(Davayı İka-me Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Deniz Kızılokgil.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz.

Yargıtay/Ceza No: 35/2013
(Gazimağusa Dava No: 3705/2012)

İstinaf eden: Majid Gh-olizadeh-Merkezi Cezaevi-Lefkoşa.
(Sanık No.2)
ile
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı-Lefkoşa.
(Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avu-kat Deniz Kızılokgil.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz.
Yargıtay/Ceza No: 36/2013
(Gazimağusa Dava No: 3705/2012)


İstinaf eden: KKTC Başsavcısı-Lefkoşa.
(Davayı -İkame Eden)
ile
Aleyhine istinaf edilen: Majid Gholizadeh-Merkezi Cezaevi-
Lefkoşa.
(Sanık No.2)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Mustafa İldeniz.
Aleyhine istinaf- edilen namına: Avukat Deniz Kızılokgil.

Yargıtay/Ceza No: 37/2013
(Gazimağusa Dava No: 3705/2012)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı-Lefkoşa.
(Davayı İkame Eden)
ile
Aleyhine istinaf edilen: Mohammad Gholizadeh-Merke-zi Cezaevi-
Lefkoşa.
(Sanık No.1)
A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Savcı Mustafa İldeniz.
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Deniz Kızılokgil.



Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemes-i Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Fügen Ulutekin ve Yargıç Ayşen Toroslu'nun, 3705/2012 sayılı davada 27.2.2013 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık No.1 ve 2 ve Başsavcılık tarafından yapılan istinaflardır.

.....................


-K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Gülden Çiftçioğlu okuyacaktır.

Gülden Çiftçioğlu:Huzurumuzdaki 34/2013, 35/2013, 36/2013 ve 37/2013 sayılı istinaflar, gerek Sanık No.1 ve 2 gerekse Başsavcılığın talepleri doğrultu-sunda birleştirilerek dinlenmiştir.
34/2013 sayılı istinaf, Sanık No.1 tarafından dosyalanmış olup, Alt Mahkemenin 27/2/2013 tarihinde verdiği mahkumiyet ve ceza aleyhine yapılmıştır.
35/2013 sayılı istinaf ise Sanık No.2 tarafından dosyalanmış olup, Alt- Mahkemenin 27/2/2013 tarihinde verdiği mahkumiyet ve ceza aleyhine yapılmıştır.
36/2013 sayılı istinaf ise Başsavcılık tarafından Sanık No.2 aleyhine dosyalanmış olup, Alt Mahkemenin 27/2/2013 tarihinde verdiği ceza aleyhine yapılmıştır.
37/2013 sayılı -istinaf ise Başsavcılık tarafından Sanık No.1 aleyhine dosyalanmış olup, Alt Mahkemenin 27/2/2013 tarihinde verdiği ceza aleyhine yapılmıştır.




İstinaf Eden/Sanık No.1 ve 2, Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhlerine getirilen davada, Fasıl 154 Cez-a Yasası'nın 20. maddesi ile 16/77,54/77, 36/82,37/89,38/91 ve 42/04 sayılı Yasalarla tadil edilen 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası'nın 2,3 ve 24 (1)(a)(2)(B)(3) maddeleri ile 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler N-izamnamesinin 3,5 ve 25.maddelerine aykırı, 19.04.2012 tarihinde, Gazimağusa'da ilgili makam tarafından genel olarak yetkilendirilmiş veya ilgili nizam tahtında ruhsatları olmaksızın, 1 kilo 406 gram 460 miligram ağırlığındaki Ham Afyon türü uyuşturucu mad-deyi kanunsuz olarak tasarruflarında bulundurmakla itham edilmiş olup, Sanık No.1'in ikrarı ve Mahkeme huzurundaki şahadet ışığında, Sanık No.2'nin ise aleyhindeki davayı kabul etmemesini müteakiben davanın dinlenmesi üzerine, Alt Mahkeme tarafından mahku-m edilmelerinden sonra, Sanık No.1 ve 2 ayrı ayrı suçlu bulunup mahkum edildikleri davadan 7'şer yıl hapis cezasına çarptırılmışlardır.

Alt Mahkeme huzurundaki olgular özetle şöyledir:
Sanık No.1 ve 2 İran uyruklu olup kardeştirler. Sanık No.2 DAÜ'de y-üksek lisans yapmak üzere KKTC'ye ilk kez 12.2.2012 tarihinde gelmiştir.
Alt Mahkemeye Emare No.17 olarak ibraz edilen tarihsiz kira sözleşmesine göre, 191, İsmet İnönü Bulvarı M.Oltan Apt. Zemin D.2 adresindeki konut,1.3.2012 tarihinden 31.7.2012 tarihin-e kadar Uzun Real Estate Agency tarafından Hourakhish Ahmet Nia ve Sanık No.2'ye kiralanmıştır. İkametgahtaki yatak odasını Hourakhish Ahmet Nia kullanmakta idi. Sanık No.2 ise salonda kanepede uyumakta idi.




Sanık No.2 KKTC'den ilk kez 11.4.2012 tarih-inde çıkış yapıp, 16.4.2012 tarihinde KKTC'ye dönmüştür.

Sanık No.1 ise KKTC'ye ilk kez 18.4.2012 tarihinde saat 10.27'de giriş yapmıştır. Sanık No.2, Sanık No.1'i uçak alanından alıp yukarıda adresi belirtilen mutfak, salon tuvalet ve bir yatak odasında-n müteşekkil ikametgahına getirmiştir. İkametgahın yatak odasını kullanan İddia Makamı Tanığı No.4 Hourakhish Ahmet Nia, bu yatak odasını, kalmaları için Sanık No.2 ve Sanık No.1'e bırakmıştır. Her iki Sanık geceyi bu yatak odasında geçirmiştir. İddia Mak-amı Tanığı No.4 Hourakhish Ahmet Nia ise geceyi salondaki koltukta geçirmiştir.

Sanık No.1 ve 2, 19.4.2012 tarihinde geceyi birlikte geçirdikleri ikâmetgahtan ayrılarak taksi ile birlikte saat 21.30 raddelerinde, Mağusa'da Lemar Süpermarket'in önüne g-elmiştirler. Bu esnada İddia Makamı Tanığı No.2 P/M Müjdat Günay, İ.M. Tanığı No.3 Müfettiş Muavini Fikri Sergil, İ.M. Tanığı No.5 P/M Fatih Kaleci, İ.M. Tanığı No.6 P/M Mehmet Kutlu ve İ.M. Tanığı No.11 P/M Hamza İlter uyuşturucu alış verişi yapılacağı bi-lgisi üzerine Mağusa Lemar bölgesinde pusu görevinde olup, Sanık No.1 ve 2'yi tespit etmiştirler. Sanık No.1 ve 2'nin polis tarafından tespit edilmesi üzerine, Sanık No.1 ve 2 tamamen zıt, farklı yönlere kaçma girişiminde bulunmuştur.

İ.M. Tanığı No.2 P/-M Müjdat Günay ile İ.M. Tanığı No.11 P/M Hamza İlter birlikte yanlarına gidip polis olduklarını bildirdiklerinde, Sanık No.1 Beko ve Binbirçeşit Mağazası arasından Levent Apartmanlarına doğru, Sanık No.2 ise tamamen


ayrı ve zıt taraf olan Burger City'd-en Ulaş Taksiye doğru kaçmıştır. Sanık No.2, Ulaş Taksi ile park alanı bölgesinde, taksicilerin de yardımı ile makul güç kullanılarak alıkonmuştur. Sanık No.2'nin kaçmaya başladığı nokta ile yakalandığı nokta arasında 40 -50 metrelik bir mesafe söz konusud-ur İ.M. Tanığı P/M Hamza İlter ile İ.M. Tanığı No.6 P/M Mehmet Kutlu Sanık No.1'i arkasından koşarak tutmaya çalıştığı esnada çarpışarak üçü birlikte yere düşmüştür. Bu esnada Sanık No.1, sırtında bulundurduğu sırt çantasını yere düşürmüştür. Sanık No.1 ça-ntasını tekrar alarak kaçmaya başladığı esnada Tanık No.11 P/M Hamza İlter 1 el havaya ateş etmiştir.
Akabinde İ.M. Tanığı No.6 Mehmet Kutlu; İ.M. Tanığı No.5 Fatih Kaleci ve İ.M. Tanığı Müfettiş Muavini Fikri Sergil ile birlikte Sanık No.1'i, Cemal Toga-n Sokak içerisinde makul güç kullanarak tutuklamıştır. Sanık No.1'in elinde bulundurduğu sırt çantasını yere bırakması üzerine, İ.M. Tanığı No.6 P/M Mehmet Kutlu tarafından Emare No.12 olarak ibraz edilen çantada yapılan aramada, çantanın alt bölümünde Ema-re No.10 olarak ibraz edilen siyah naylona sarılı uyuşturucu madde bulunmuştur.

Gazimağusa Polis Müdürlüğünde tercüman aracılığıyla, Sanık No.1 ve 2'ye bulunan uyuşturucu madde gösterildiğinde, Sanık No.1 "benim değil", Sanık No.2 ise " ben bilmiyorum, o- kimdir tanımam" demiştir. Akabinde işlemiş oldukları suçlar Sanıklara bildirildiğinde Sanık No.1 cevaben "benim değil", Sanık No.2 ise "ben hiç bir şey bilmiyorum" demiştir.
Bilahare Sanık No.2, ikametgahını polisten gizleyerek, ikametgahı olarak Öz Muht-arlar Apartmanı Daire 1'i göstermesi üzerine, Müfettiş Muavini Fikri Sergil, P/M Fatih Kaleci ve



P/M Atınç Yağızsoy hep birlikte konu ikametgaha gitmişlerdir. Aynı ekibin, Sanık No.2'nin ikametgahını gizlediğini saptayıp, Sanık No.2'nin ikâmetgahının- Mehmet Oltan Apartmanı No.2 olduğunu tespit etmeleri üzerine, Sanık No.1'i de yanlarına alarak Sanık No.2'nin apartmanına gitmişlerdir.

Sanık No.2'nin ve Sanık No.2'nin ev arkadaşı Hourakhish Ahmet Nia'nın da hazır bulunduğu esnada, polis yatak odasında - yaptığı aramada, yatak şiltesinin altında şeffaf bantla bantlanmış ve Mahkemeye Emare No.5 olarak ibraz edilen 4 parça uyuşturucu maddeyi ve ayrıca odadaki valiz içerisinde Mahkemeye Emare No.4 olarak ibraz edilen ve üzerinde Ham Afyon türü uyuşturucu ka-lıntıları bulunan hassas teraziyi bulmuştur.

Gazimağusa Polis Müdürlüğünde Sanık No.1 ve 2'ye odada bulunan Emare No.5 uyuşturucu madde ve Emare No.4 hassas terazi gösterilerek, kanuni ihtar altında izahat istendiğinde, Sanık No.1 "ben bilmiyorum"-, Sanık No.2 ise "benim değil Mohammad'ındır" demiştir. Akabinde Sanık No.1 ve 2'ye işlemiş oldukları suçlar bildirildiğinde, Sanık No.1 cevap vermemiştir. Sanık No.2 ise "benim değil, Mohammad'ındır, benim değil" demiştir.

Devlet Laboratuarı Adli Kimya -Şubesinde kimyager olarak çalışan İ.M. Tanığı No.7 Doğuş Elmas'ın şahadetine ve Emare No.18'teki Analiz Raporlarına göre, Emare No.10, 1 kilo 348 gram 240 miligram ağırlığında olup Ham Afyon türü uyuşturucu maddedir; Ham Afyon; Morphine, Codeine, Thebaine -ve Papaverine içermektedir. Emare No.5'te ibraz edilen maddeler de Ham Afyon türü uyuşturucu madde olup,sırasıyla 7 gram 600 miligram, 1 gram 120 miligram, 22 gram 100 miligram ve 27 gram 400 miligram ağırlığındadır. Ham Afyon; Morphine, Codeine, Thebaine -ve Papaverine içermektedir.

İddia Makamı Tanığı No.7 Doğuş Elmas'ın şahadetine ve Emare No.18'teki Analiz Raporlarına göre, Emare No.4 olarak ibraz edilen KL marka hassas terazi üzerinde Ham Afyon kalıntısı bulunmuştur. Ham Afyon; Morphine, Codeine, Theb-aine ve Papaverine içermektedir. Sanık No.1'e 27.4.2012 tarihinde Emare No.7 yazılı dava tebliğ edilmiş olup, Sanık No.1 yazılı dava tebliğine cevap olarak " Avukatım olduğu sürece kabul edip kabul etmeyeceğim" demiştir. Sanık No.2'ye de 27.4.2012 tarihind-e Emare No.8 yazılı dava tebliğ edilmiş olup,"Avukatım olmadan hiçbir şey imzalamam" demiştir.

Sanık No.2'nin istinaf ihbarnamesi ve ek istinaf sebepleri birden fazla sebep içermekle birlikte, istinaf sebepleri mahkumiyet açısından aşağıdaki 3 başlık alt-ında irdelenebilir:

Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Emare No.10 ve Emare No.5 uyuşturucu maddeler üzerinde Sanık No.2'nin kontrol ve nezareti olduğu yönündeki bulgusu ve bu uyuşturucu maddelerin İstinaf Eden/Sanık No.2 namına Sanık No.1 tarafından taşındı-ğı ve bu bağlamda uyuşturucunun Sanık No.2 tarafından tasarruf edildiği yönündeki bulgusu hatalı veya yanlıştır.
Alt Mahkeme, Sanık No.2'yi mahkum ederken,
varsayımlar üzerinde durarak veya bu hususları Sanık
No.2 aleyhine alarak veya bunları mah-kumiyet için
yeterli sayarak hatalı veya yanlış hareket etmiştir.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Sanık No.2'yi, Fasıl 154 Ceza
Yasası'nın 20. maddesi tahtında tasarrufa iştirak suçundan mahkum etmekle hata etmiştir. Şöyle ki; Alt Mahkeme kararında, 1.is-tinaf sebebine konu dayanak noktalarına ek olarak Sanık No.2'nin

hareketlerini Fasıl 154 madde 20 tahtında yardım ve yataklık (aid) veya teşvik (abet) veya konu uyuşturucunun tasarruf edilmesine aktif veya pasif yardım olarak değerlendirmek ve Sanık No.2-'yi ayrıca Fasıl 154 madde 20 tahtında da suçlu bulup mahkûm etmekle hata etmiştir.

3- Sanık No.2'nin mahkumiyeti mezkur Yasanın 24.maddesinin
2.fıkrasının (A)bendi tahtında olması gerekirken,
Muhterem Bidayet Mahkemesi bu hususu dikk-ate almayarak
ve iddianameyi Fasıl 155 madde 83 tahtında resen tadil
etmemekle ve Sanık No.2'yi mezkur Yasanın 24.
maddesinin 2. fıkrasının (B) bendi tahtında mahkum
etmekle hata etmiştir.

Sanık No.1'in istinaf ihbarnam-esi ve ek istinaf sebepleri mahkumiyet açısından aşağıdaki tek başlık altında irdelenebilir:

Sanık No.1'in mahkumiyeti mezkur Yasanın 24. maddesinin 2. fıkrasının (A) bendi tahtında olması gerekirken, Muhterem Bidayet Mahkemesi bu hususu dikkate almayarak- ve iddianameyi Fasıl 155 madde 83 tahtında resen tadil etmemekle ve Sanık No.1'i mezkur Yasanın 24. maddesinin 2. fıkrasının (B) bendi tahtında mahkum etmekle hata etmiştir.

Sanık No.1 ve 2'ye verilen cezaya ilişkin istinaf
sebepleri ise aşağıdaki tek -başlık altında irdelenebilir:

Muhterem Bidayet Mahkemesinin Sanık No.1 ve 2'ye verdiği 7'şer yıllık hapislik cezası davanın kendi olguları ve cezaların nispetli olması ilkesi gereği aşikar surette fahiştir.
Sanık No.2 Avukatı, Sanık No.2 ile ilgili mahkum-iyete ilişkin istinafındaki hitabında, özetle: Alt Mahkemenin huzurunda, Sanık No.2'nin Emare No.10 ve Emare No.5 uyuşturucu maddeler üzerinde kontrolü ve nezareti olduğu ve bu uyuşturucu maddelerin Sanık No.2 namına kardeşi Sanık No.1 tarafından taşındığı- ve tasarruf edildiği hususunda bulgu yapmak için yeterli şahadet ve gerekçe olmadığını iddia etmiştir.

Sanık No.2 Avukatı, ayrıca, Alt Mahkemenin Sanık No.2'nin, Sanık No.1 ile kardeş olmasını ve kardeşi Sanık No.1 ile birlikte kaldığı evi polisten giz-lemesini, Sanık No.2'nin kardeşi Sanık No.1'i hava limanından aramasını, Sanık No.2'nin Lemar yanında koşarak uzaklaşmasını, Sanık No.2'nin gece kardeşi Sanık No.1 ile birlikte aynı odada kalmasını ve Sanık No.2'nin yattığı şiltenin altında uyuşturucu bulu-nmasını Sanık No.2 aleyhine almakla hata ettiğini ileri sürmüştür.

Sanık No.1 ve 2 Avukatı hitabesinde ayrıca; gerek aleyhindeki davayı kabul eden Sanık No.1'in gerekse aleyhindeki davayı kabul etmeyip dinleten Sanık No.2'nin mahkumiyetinin mezkur Yasanın- 24. maddesinin 2. fıkrasının (A) bendi tahtında olması gerekirken, Alt Mahkemenin bu hususu dikkate almamakla ve iddianameyi Fasıl 155 madde 83 tahtında resen tadil etmemekle ve Sanık No.1 ve 2'yi mezkur Yasanın 24. maddesinin 2. fıkrasının (B) bendi taht-ında mahkum etmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Başsavcılığın adına bulunan Savcı ise hitabesinde, özetle: Bir tanığa inanıp inanmamanın Alt Mahkemenin takdirinde olan bir husus olduğunu, Alt Mahkemenin huzurundaki şahadeti



etraflıca tetkik ve teze-kkür ettikten sonra İddia Makamının sunduğu şahadeti itibar edilir bulduğunu, Sanık No.2'nin yeminsiz beyanına ise itibar etmediğini, polis tanıkların şahadeti ile sivil tanıkların şahadetinin örtüştüğünü ileri sürmüştür.

Ayrıca; Doğuş Elmas tarafından ib-raz edilen 3 adet analiz raporu ve Doğuş Elmas'ın Alt Mahkeme huzurunda istintak edilmeyen şahadeti dikkate alındığında, Sanık No.2'nin tasarrufunda bulunan uyuşturucunun Ham Afyon türü uyuşturucu madde olduğunu ortaya koyduğu cihetle, yapılan iddianın mes-netsiz olduğunu iddia etmiştir.

Sanık No.2'nin itham olduğu tek dava, yukarıdan görüleceği üzere, kanunsuz uyuşturucu madde tasarrufu suçudur.

Bu safhada "kanunsuz uyuşturucu madde tasarrufu" ile ilgili hukuki duruma göz atmakta yarar görmekteyiz.

6-3/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 5.maddesi şöyledir:

"Bu hususta genel olarak yetkilendirilmiş olmayan veya bu nizam tahtında ruhsatlı veya bir grup üyesi olması nedeniyle yetkilendirilmiş bir şahıs -olmayan hiçbir kimse tasarrufunda herhangi bir uyuşturucu madde bulunduramaz."

Aynı Nizamnamenin 25. maddesinde ise "Tasarruf" şöyle tanımlanmaktadır:
"Muayyen bir uyuşturucu maddenin bir şahsın fiilen muhafazasında bulunması ve söz konusu şahsın kontro-lüne tabi olarak veya onun namına diğer herhangi bir şahsın elinde bulunması halinde, söz konusu şahıs bu Nizamname maksatları bakımından tasarrufunda uyuşturucu madde bulundurmuş sayılır."



Dolayısıyla, ilgili nizamnameye göre, uyuşturucu tasarrufund-a yetkilendirilmemiş veya ruhsatsız olan bir sanığın "tasarruf" suçunu işleyebilmesi için uyuşturucunun: a) sanığın fiilen muhafazasında bulunması veya b) sanığın kontrolüne tabi bir şekilde başkasının elinde bulunması
veya c) sanığın namına başka birini-n elinde bulunması yeterlidir.

KKTC'de yürürlükte olan 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası ve bu Yasa altında yapılan 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin yukarıdaki ve sair hük-ümleri irdelendiğinde, bu Yasa ve Nizamnamenin İngiltere'nin "Drugs (Prevention of Misuse) Act 1964", "Dangerous Drugs Act 1965", "Dangerous Drugs (No.2) Regulations 1964"den (Bkz: Archbold 37. edition s.1091 vd) esinlenerek yapıldığı görülmektedir.

Pe-k tabiidir ki, İngiltere'de bu mevzuattan sonra, "1971 Misuse of Drugs Act", "The Misuse of Drugs Regulations 1973" ardından "Misuse of Drugs Regulations 1985" yürürlüğe girdiği gibi, 2001 yılında yapılan "The Misuse of Drugs Regulations 2001" 2005 yılı-nda da "1971 Misuse of Drugs Act"ı tadil eden "Drugs Act 2005"in yürürlüğe girdiğini anımsamakta yarar mevcuttur.

İngiltere'deki "Dangerous Drugs (No 2) Regulation 1964" de yer alan article 9, bizim 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı -Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin yukarıda atıfa bulunulan 5.maddesi ile paralellik göstermekte olup şöyledir:

Article 9: "A person shall not be in possession of drug unless he is generally so authorised, or under these Regulations so licensed, or a auth-orised as a member of a group, or otherwise than in accordance with the provisions of these regulations".


(Hiç kimse genel olarak yetkilendirilmiş olmadıkça veya bu nizamnameler tahtında yetkili olmadıkça veya bir grup üyesi olarak veya bu nizamnamelere -uygun olarak başka türlü yetkilendirilmiş olmadıkça tasarrufunda herhangi bir uyuşturucu madde bulunduramaz.)

Öte yandan, İngiltere'nin "Drugs (Prevention of Misuse) Act 1964"teki 1(1) maddesinin ise, 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası'nın 24. maddes-i ile benzerlik taşıdığı söylenebilir:
Şöyle ki;
4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası'nın 24. maddesi şöyledir:

1(a)Bu kural gereğince yapılan nizamlara aykırı hareket eden veya
bu nizamlara riayet etmeyen; veya
b)
c
d)........, herhangi bir şahıs, b-u kurala aykırı suç işlemiş olur.

2(A)Bu Yasa kurallarına ve bu Yasa uyarınca çıkarılan Nizamname kurallarına aykırı davranan herhangi bir kişi suç işlem-iş sayılır ve mahkumiyeti halinde.........cezaya birden çarptırılabilir.
(B) Yukarıdaki (A) bendinde öngörülen cezaya bakılmaksızın, bir kişi Cetvel Kısım I'de belirtilen uyuşturucu maddelerden herhangi birini elinde bulunduran bir kişi .......yaparsa suç -işlemiş sayılır ve ....
(C) Yukarıdaki (A) bendinde öngörülen cezaya bakılmaksızın, bir kişi Cetvel Kısım 1'de belirtilen uyuşturucu maddelerden ........ yaparsa suç işlemiş sayılır..... para cezasına veya ...... hapis cezasına veya her iki cezaya birden -çarptırılabilir.


"Drugs (Prevention of Misuse) Act, 1964"ün 1(1) maddesi ise şöyledir:
"persons in unauthorised possession of certain drugs listed in the Schedule to the Act are liable on summary conviction to a fine not exceeding ....or to not more ....- imprisonment or both."

(Bu Yasaya ekli cetvelde listelenen belirli uyuşturucuları yetkisiz olarak tasarrufunda bulunduran kişi.... mahkumiyet üzerine para cezasına veya..... hapislik cezasına veya her ikisine birden çarptırılabilir.)
İngiltere'deki, ger-ek "Drugs (Prevention of Misuse) Act 1964"ün 1(1) maddesi gerekse "Dangerous Drugs (No.2) Regulation 1964"ün 9. maddesi irdelendiğinde, ilk nazarda, konu uyuşturucu maddeyi sanığın fiilen tasarrufunda bulundurmasının yeterli görüldüğü, diğer bir anlatımla,- Mens Rea'nın (kasıt/kötü niyetin) ispatının aranmadığı görülmektedir.
Bu hususta Archbold 37. baskı paragraf 3377 s.1102'de şöyle denmektedir:
..... "The offence under section 1(1) is absolute and proof of mens rea is not required."


Ancak suçun ispa-tında Mens Rea aranmamasının haksız uygulamalara yol açacağı görüldüğünden İngiltere'de, The House of Lord's tarafından verilen Warner v. Metropolitan Police Commisioner 52 Cr App Reports 373 kararı ile, ardından da Court of Appeal tarafından verilen R -v. Mc Namara 87 Cr App R, s 246' kararı ile Mens Rea'ya dayanmayan mutlak sorumluluk (strict liability) yumuşatılmıştır.

Bu bağlamda, Warner v. Metropolitan Police Commissioner (1968) 2 A.E.R sayfa 391 ve 392'de tasarruf ile ilgili şöyle denmektedir:
" T-he act of 1964 refers to possession, a concept which is both central many areas of our legal system, and also lacking definition. ...... In relation to it we find English Law, as so often, working by description rather than by definition.Ideally, a possess-or of a thing has complete physical control over it; he has knowledge of its existence, its situation and its qualities; he has received it from a person who intends to confer possession of it and he has himself the intention to possess it exclusively of o-ther"






Yukarıdaki alıntıya göre,1964 Uyuşturucu Maddeler Yasası'nda, tasarruf konseptinin tanımı eksiktir. İngiliz hukukundaki "Tasarruf" un tasviri göz önüne alındığında, bir şeyin tasarruf edeni, o şey üzerinde tamamen fiziki kontrole sahiptir-. O şeyin mevcudiyetinden, durumundan, özelliklerinden bilgilidir. Böyle bir eşyayı, tasarrufu bahşetmeye niyetlenen kişiden almıştır. O eşya üzerinde kendisinin de münhasıran tasarrufu alma niyeti söz konusudur.

Warner kararında Lord Wilberforce (supra -sayfa 310)ise şöyle demiştir:
"On such matters as these (not exhaustively) they must make the decision whether, in addition to physical control, he has, or ought to have imputed to him, the intention to possess, or knowledge that he does possess, what is- in fact a prohibited substance, If he has this intention or knowledge, it is not additionally necessary that he should know the nature of substance".

Yukarıdaki alıntıya göre, özetle: Tasarruf için, fiziki kontrola ilâveten, yasak maddeyi tasarruf -niyeti veya yasak maddenin tasarrufunda olduğuna dair bilgi gereklidir. Eğer böyle niyet veya bilgiye sahip ise, bunlara ilâveten maddenin tabiatının bilinmesi gerekli değildir.

Yine Warner kararında (supra s.394) tasarruf ile ilgili olarak şöyle d-enmektedir:
"In all such cases, the starting point will be that the accused had physical control of something - a package, a bottle, a container- found to contain the substance. This is evidence - generally strong evidence - of possession.Its calls for a-n explanation......"

Bu bağlamda, başlangıç noktası, o eşyayı veya paketi veya şişeyi veya konteyneri sanığın kontrolünde bu-lundurmasıdır. Dolayısıyla, konu uyuşturucu maddeyi fiziken kontrol etme, konu uyuşturucu maddenin tasarruf edildiğine dair bir karine doğurur ve izahat gerektirir.
Warner davasında verilen karar ile, iddia makamının yükü aynı tutulmakla birlikte, sanıkla-ra masumiyetlerini ortaya koymak için izahat hakkı verilmiştir.
Daha önce fiziki kontrol/tasarruf (the corpus) mahkumiyet için yeterli olmasına rağmen, bu karar ışığında manevi unsur (mental ingredient) ile ilgili olarak sanıklara izahat hakkı tanınmıştı-r. Bu bağlamda, kararda, tasarrufun fiziki unsur/ (Physical element of possession) (The corpus) ile manevi unsurdan (örneğin tasarruf niyeti) (mental element)/(the animus possidendi) oluştuğu vurgulanmıştır
(Bkz: Archbold 2001 chap 16-26, sayfa 2236,2237)-.

R v. Mc Namara 87 Cr App.R. (s.246) davasında ise, Court of Appeal, tasarruf tanımının izahının zorluğuna değinerek, Warner kararının ratio'su aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir. Karardaki tartışmalardan aşağıdaki öneriler doğmuştur:
(Bkz:Archbold 20-01,chap 16-26, sayfa 2238)

1-A man does not have possession of something which has been put into his pocket or house without his knowledge.
2-A mere mistake as to the quality of a thing under the defendant's control is not enough to prevent him being i-n possession for example, in possesion of heroin believing it to be cannabis or aspirin (see Searle v. Randolph [1972] Crim. L.R.779 DC.)
3- If the defendant believed that the thing was of a wholly different nature to that which in fact it was, then.......-.,,,
"the result would be otherwise"
4- In the case of package or box, the defendants possession of it led to strong inference that he was in possession of the contents. However if the contents were quite different in kind from what he believed, he was not- in possession of them.
To rebut the inference in proposition 4 the defendant's must prove that (or raise a real doubt as to whether) either: (a) he was a servant or bailee who had no right to open the package and no reason to suspect that it contents w-ere illicit or were drugs or
b) he had no knowledge of or had made a genuine mistake as to the nature of the contents even thought he was the owner, -and that he had received the package innocently and had had no opportunity to acquaint himself with its actual contents.

Yukarıdaki alıntıya göre:
1-Bir kimse cebinde veya evinde olan ancak kendi bilgisi olmayan herhangi bir şeyi tasarrufunda bulundurmu-ş olamaz.
2-Sanığın kontrolünde olan bir şeyin niteliği hususunda hata yapmış olması o şeyi tasarruf etmesini engellemek için yeterli değildir (örneğin tasarrufunda eroin varken bunun cannabis veya aspirin olduğuna inanmak).
3- Sanık, o şeyin gerçekte oldu-ğundan tamamı ile farklı bir yapıda olduğuna inanırsa sonuç başka türlü olacaktır.
4- Paket veya kutu meselelerinde, sanığın bu kutu veya paketi tasarruf etmesi onun içeriğini de tasarruf ettiğine ilişkin güçlü bir çıkarıma yol açar. Buna karşın, o şeyler-in içeriği sanığın inandığı çeşitten tamamen farklı ise, o şeyler sanığın tasarrufunda değildirler.
4.önerideki çıkarımı çürütmek için ise sanık aşağıdaki hususlar hakkında makûl şüphe yaratmak zorundadır:
a)İşçi veya emanetçi ise paketi açmak hakkının -olmadığı ve o paket veya kutunun içeriğinde uyuşturucu olduğundan şüphe etmesini gerektirecek bir sebep olmadığı;
veya
b)Sahibi olsa dahi, kutunun içeriği hakkında bilgisi olmadığı veya içeriği hakkında hakiki olarak hata yaptığı ve içerisinde uyuşt-urucu olan paketi masumane şekilde elde ettiği ve bu paketi elde edişten sonra söz konusu paketin gerçek içeriğini öğrenmek için fırsat bulamadığı izahatlarını verebilir.

Bu safhada vurgulamamız gereken husus İngiltere'deki yukarıdaki içtihatların daha -sonra, "1971 Misuse of Drugs Act" ile yasal zemine oturtulmuş olması ve bu Yasa ile önceki Yasanın katılığının yumuşatılmak istenmesidir (Bkz:Archbold 2003, para: 26-54; s.2267, 2268 ).


Uyuşturucu madde tasarrufu ile ilgili olarak Yüksek Mahkemenin içtih-atlarına göz attığımızda ise, Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 59/80 ve 61/80 D.2/81, Yargıtay/Ceza 52/90 D.8/91 ve Yargıtay/Ceza 72/05 D.5/06 sayılı içtihatların Warner davası ile Mc Namara kararlarının bizde uygulanabilirliğinden söz etmekte olduklarını gö-rmekteyiz.

Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 59/80, 61/80 D.2/81'de yukarıda ifade edilenlere benzer şekilde şöyle denmektedir:
"Alıntı yapılan içtihat kararlarından görüleceği gibi bir kimse bilgisi olmadan bir şeyi tasarruf edemeyeceğine göre tasarrufunda b-ulundurduğu, örneğin, bir kutu ya da paketin, genellikle içeriğini de tasarrufunda bulundurmuş sayılır. Böyle bir tasarruf kanıtlandıktan sonra iddia makamının daha ileriye giderek "mens rea" ispat etmesi gerekmez. Ancak sanık tasarrufu hakkında bir izahat- verir ve verilen bu izahat makul ve olası ise sanığın beraat etmesi gerekir. Örneğin, sanık tasarrufuna aldığı eşyanın içeriğini saptamaya fırsat bulamadığı ya da emanetçi (bailee) olarak tasarrufunda bulundurduğu kutu ya da paketi açıp bakmaya hakkı olma-dığı veya tasarrufunda bulunan şeyin varlığından tamamen habersiz olduğu hususunda bir izahat verebilir ve davanın tüm olguları ışığında bu izahat mahkemece makul ve olası bulunabilir."

Yine aynı içtihatta "tasarruf" ile ilgili olarak şunlar şöylenmişt-ir:
"..... Bu durumda yasa koyucunun mens rea aradığını kabul etmek olası değildir. Yukarıda belirtilenler ışığında uyuşturucu madde tasarrufu ile ilgili davalarda mens rea aranmadığına göre, iddia makamı sanığın tasarrufunu ispat ettikten sonra sanık herh-angi bir izahat vermez veya verdiği izahat makul veya olası değilse mahkum edilmesi gerekir."
.......
Yargıtay/Ceza 72/05'de ise "tasarruf fiili" şöyle tanımlanmıştır: "Kabul etmek gerekir ki "tasarruf fiili" kasıtlı olarak kontrolüne almak fiilinin olup- olmadığı ekseni etrafında dönmektedir."

Bu safhada müşterek tasarruf (joint possession) meselesini de irdelemek uygun olacaktır.

Müşterek tasarruf ile ilgili "leading case" mahiyetinde olan R.v Searle davası Archbold 2001, paragraf 26-69, 26-70, sayf-a 2240'da şu şekilde özetlenmiştir:

"The defendants were convicted of possessing a quantity of various dangerous drugs which had been found in a vehicle used by them for a touring holiday. It was alleged that they were all in joint possession of -all the drugs. Possessions of any particular drug could not be attributed to any particular defendant. The court held a) that mere knowledge of a presence of a forbidden article in the hands of a confederate was not enough, it been impossible to equate- knowledge with possession and b) that an approprite direction would be to invite the jury to consider whether the drugs formed a common pool from which all had the right to draw at will and whether there was a joint enterprise to consume drugs together, -because then the possession of drugs by one in pursuance of that common enterprise might well be possession on the part of all.


"An allegation of joint possession of drugs, where they have not been found on the person of any of the alleged joint posse-ssors, entails an allegation that each had the right to say what should be done with the drugs, a right shared with the other joint possessors. Knowledge is a sine qua non of possession, but it is not enough."

-Yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere, belirli bir uyuşturucu maddenin tasarrufunun özel bir kişiye atfedilemeyeceği ve uyuşturucunun ortak bir havuzdan, herkes tarafından çekilebileceği hallerde ve uyuşturucunun birlikte harcanması için ortak bir teşekkül- söz konusu ise, konu uyuşturucu herkesin tasarrufunda sayılmalıdır. "Bilmek" ise tasarrufun asli unsuru (sine qua non) olmasına rağmen, tasarruf için yeterli değildir.

Bu safhada Alt Mahkemenin bulgularını, yukarıdaki hukuki durum ve Sanık No.2 Avukatını-n iddiaları çerçevesinde irdeleyelim.

Alt Mahkeme, Sanık No.2'nin, ikâmetgahında bulunan Emare No.5'deki uyuşturuculardan ve üzerinde Ham Afyon kalıntısı bulunan Emare No.4 teraziden Sanık No.2'nin bilgili olduğu hususunda istihraç yaparken, aşağıda beli-rtilen olgulara; diğer bir deyişle Sanık No.2'nin polisten kaçma girişiminde bulunması, Sanık No.2'nin Sanık No.1 ile kardeş olduğunu polisten gizlemesi ve Sanık No.2'nin ikâmetgahını polisten gizleyerek yalan beyanda bulunmasına ilâveten, Polis Müdürlüğün-de Sanık No.2'den Emare No.5 uyuşturucu madde ve üzerinde Ham Afyon kalıntıları bulunan Emare No.4 elektronik hassas terazi ile ilgili olarak izahat istendiğinde Sanık No.2'nin "benim değil, Mohammad'ındır" ve akabinde de Sanık No.2'ye işlemiş olduğu suçla-r bildirildiğinde Sanık No.2'nin "Mohammad'ındır, benim değil" şeklindeki sözlü beyanlarına da olgusal olarak değer vermiştir.

Alt Mahkemenin, Sanık No.2'nin, ikâmetgahında bulunan Emare No.5'deki uyuşturucu madde ile Emare No.4 hassas terazi hakkında bi-lgisi olduğu hususunda istihraç yaparken, Sanık No.2'nin sözlü beyanlarına değer vermesi hatalı mıdır?

Genel prensip olarak, bir sanığın polise yapmış olduğu yazılı ve gönüllü ifadesinin dışında kalan şifahi beyanı, şahadet olarak ibraz edilebilir (Bkz:-1959-1960 Vol 24 Ali Mehmet Emin v. The Quenn s. 145).

Öte yandan; "Suç Ortağı" (Accomplice) veya "Birlikte Sanık" (Co Prisoner) kapsamında bulunan sanıkların veya kişilerin polise veya diğer kişilere yaptıkları itiraflar, sadece kendi şahısları aley-hine şahadet olarak kullanılabilir. Böyle bir itiraf diğer sanıklar aleyhine şahadet olarak kullanılamaz (Bkz:Archbold 37. baskı paragraf 1129 s.429; Archbold 38.baskı sayfa 695 paragraf 1395).

Alt Mahkeme, Sanık No.2'nin bu sözlü beyanın yapılmadığı hu-susundaki yeminsiz beyanındaki izahatını da değerlendirip buna değer vermemiş ve daha sonra İddia Makamı tanıklarının inanılır şahadeti ışığında, Sanık No.2'nin konu sözlü beyanları yaptığı hususunda bulgu yapmıştır.

Alt Mahkemenin, Sanık No.2'nin yu-karıdaki sözlü beyanları yaptığı bulgusundan sonra, Sanık No.2'nin geçerli şahadet olarak addedilebilen bu sözlü beyanlarını Sanık No.2'nin şahsı
aleyhine değerlendirmiş ve bu sözlü beyanlardan makul olarak, doğal olarak, mantıki olarak, Emare No.5'teki u-yuşturuculardan ve Emare No.4'teki üzerinde Ham Afyon kalıntısı bulunan hassas teraziden Sanık No.2'nin bilgili ve haberdar olduğu sonucuna ulaşarak, bu hususta istihraç, bir başka anlatımla çıkarım yapmış ve bu çıkarımı yaparken de hata etmemiştir.

Alt- Mahkeme, Sanık No.2'nin gerek Emare No.10 olarak ibraz edilen gerekse Emare No.5 olarak ibraz edilen Ham Afyon türü uyuşturucu maddelerden bilgili ve haberdar olduğu ve Sanık No.2'nin ikâmetgahında bulunan Emare No.5 58 gram 222 miligram Ham Afyon türü uy-uşturucu maddeyi fiilen muhafazasında bulundurduğu ve bu sonuç itibarıyla tasarrufunda bulundurduğu; ayrıca Emare No.10'daki 1 kilo 348 gram 240 miligram ağırlığındaki Ham Afyon türü uyuşturucu maddenin, Sanık No.2'nin kontrolüne tabi bir şekilde ve Sanık -No.2 namına Sanık No.1 tarafından taşındığı ve sonuç itibarıyla Emare No.10'daki uyuşturucu maddeyi Sanık No.2'nin tasarruf ettiği hususunda bulguya varırken, ihtilafsız olgulara ilâveten, aşağıdaki hususlardan istihraç yapmış veya bu hususları teyit edici- olarak değerlendirmiştir.




Şöyle ki:
Sanık No.2'nin polisten kaçma girişiminde bulunması;
Sanık No.2'nin Sanık No.1 ile kardeş olduğunu polisten gizlemesi;
Sanık No.2'nin ikâmetgahını polisten gizlemesi.

Alt Mahkeme kararı irdelendiğinde, Mahkemenin i-stihraç yaparken, İddia Makamı tanıklarının tüm esaslı noktalarda birbiri ile örtüşen şahadetlerini göz önüne aldığı, Müdafaanın iddia ve argümanlarını da irdeledikten sonra, bu iddia ve argümanlara herhangi bir değer vermediği görülmektedir.

Alt Mahkeme -kararında, ayrıca; Sanık No.2'ye tanık polisler tarafından kendi ikâmetgahı sorulduğunda, Emare No.17 kira sözleşmesinde belirtilen kendi ikâmetgahına değil de, Emare No.19'da zikrolunan daireye götürmek suretiyle kendi ikâmetgahını gizlemek saiki ile hare-ket edip yalan beyanda bulunduğu hususunda bulgu yapmıştır ( Mavi 39 ).

Alt Mahkeme, bu hususta bulguya ulaşırken, Sanık No.2'nin, kendisine Sanık No.1'in ikametgahı sorulduğunu zannederek, polisleri Hussein Ahmadi'in ikâmetgahına götürdüğü yönündeki iddi-asını veya izahatını irdeleyerek buna değer vermemiştir (Mavi 39).

Alt Mahkeme, kararında, Sanık No.2'nin Sanık No.1 ile kardeş olduğu olgusunu ilk nazarda polislerden saklama girişimi içinde olduğu ve bu konuda polislere yalan beyanda bulunduğu hususunda- bulgu yapmıştır (Mavi 26).

Alt Mahkeme yukarıdaki bulguya ulaşırken, İddia Makamı tanıklarının şahadetlerinin birbirine uyumlu olduğunu ve esaslı noktalarda örtüştüğünü göz önüne almıştır (Mavi 26).

Alt Mahkeme, kararında; Sanık No.2'nin Mahkemeye yapmı-ş olduğu yeminsiz beyanında, bidayette Sanık No.1 ile kardeş olduklarının gizlenmesi iddiasına istinaden herhangi bir beyanda bulunmadığını belirtmiştir. Bu doğrultuda, Alt Mahkeme kararında, Sanık No.2'nin yeminsiz beyanında en küçük bir sav ileri sürmedi-ği gibi, söylediklerinin de yemin tahtında başka bir şahadetle de desteklenmediğinin aşikar olduğu hususunda bulgu yapmıştır (Mavi 45, 46).

Bir sanığın polise yaptığı ve sahte/yalan olduğu ispatlanan veya kabul edilen olgular belirli şart-lar dahilinde teyit edici olabilir.

Bu husus R. v. Lucas ( Court of Appeal - Criminal Division), 29th April, 19th May 1981 - [ 1981] 2 All E R, s.1011'de şu şekilde ifade edilmektedir:
"Statements made out of court, for example statements to the police,- which are proved or admitted to be false may in certain circumstances amount to corroboration"

Öte yandan; bir sanığın mahkeme dışı yalanlarının sanığın suçluluğunun istihraç edilmesine yarayan olgu olarak değerlendirilmesi için aşağıdaki hususların dik-kate alınması gerekir.
Yalan kasıtlı olarak söylenmiş olmalı;
Yalan davada önem taşıyan bir konuda söylenmiş olmalı;
Yalan masum kabul edilecek bir maksatla söylenmiş olmamalı
(Bkz:Yargıtay/ Ceza 14/98 /(D.1/2000).

Diğer bir anlatımla; bir sanığın mahke-me dışı yaptığı beyanların teyit edici olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle yalanın kasıtlı olarak söylenmiş olması gerekir. İkinci olarak, yalan, davada önem taşıyan bir konuda söylenmiş olmalıdır. Üçüncü olarak, yalana motive eden suçluluğunu anla-mak ve gerçek korkusu olmalıdır.
Bu hususlar, R. v.Lucas (supra) kararında sayfa 1011'de şöyle ifade edilmektedir:
........."To be capable of amounting to corroboration the lie told out of court must first of all be deliberate. Secondly it must relate to- a material issue. Thirdly the motive for the lie must be a realisation of guilt and fear of the truth".

Huzurumuzdaki davada önem taşıyan konularda söylenmiş olduğu açık olan yukarıdaki mahkeme dışı yalanları ile ilgili olarak Sanık No.2'nin yeminsiz b-eyanında izahatının veya tatminkâr izahatının yokluğunda, Sanık No.2'nin mahkeme dışı
söylediği yalanların kasıtlı söylenmediği veya masum kabul edilecek bir maksatla söylenmiş olduğu hususunda istihraç veya çıkarım yapmak mümkün değildir.

Alt Mahkeme ö-nündeki şahadet değerlendirildiğinde, Alt Mahkemenin huzurunda bulunan ve inanılır bulduğu şahadetine istinaden Sanık No.2'nin yukarıdaki mahkeme dışı yalanları söylediği hususunda bulgu yapmak için kafi şahadet olduğu görülmektedir.

Alt Mahkeme, ayrıca,- Sanık No.1 ve 2'nin polis tarafından tespit edildiklerinde ve kendilerine polis oldukları bildirildiğinde, Sanık No.1 ve 2'nin olay mahallinden tamamen zıt ve farklı yönlere kaçma girişiminde bulunduğu hususunda bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme, Sanık No.2'n-in mahkeme dışı söylediği bu yalanları ve Sanık No.2'nin ilk anda polislerden kaçmasını Sanık No.2 aleyhine değerlendirmiş ve bu olgulardan makul olarak, doğal olarak ve mantıki olarak yukarıdaki istihraçı




veya çıkarımı yapmıştır veya teyit edici ola-rak kullanarak
yukarıdaki bulguları yapmıştır. Mahkeme bu bağlamda, bu
olgulardan, makul olarak, doğal olarak, mantıki olarak Sanık No.2'nin uyuşturucu bulunan mekandan bir bağlamda kaçtığı ve bu çerçevede, Sanık No.2'nin Emare No.5 ve Emare No.10 uyuştu-rucudan bilgili ve haberdar olduğu ve Emare No.5 ve Emare No.10 uyuşturucunun Sanık No.2 tarafından kontrol edildiği sonucuna varıp bu hususta istihraç diğer bir deyimle çıkarım yapmıştır.

İstinaf İhbarnamesindeki istinaf sebebi bağlamındaki Müdafaa Av-ukatının iddiası, Sanık No.2'nin mahkeme dışı yalanlarının ve Sanık No.2'nin polisten kaçmaya çalışmasının Alt Mahkeme tarafından Sanık No.2 aleyhine değerlendirilemeyeceğidir. Bir başka anlatımla; Sanık No 2'nin
polisten kaçmaya çalışmasına, Alt Mahkemen-in, Sanık No.2'nin Emare No.5 ve Emare No.10 uyuşturucular üzerinde kontrolü olduğu hususunda istihraç veya çıkarım yapmak açısından değer vermekle hata ettiğidir.

Sanık No.2 Avukatının iddiası, Alt Mahkemenin Davidson V. H.M Advocate 1990 S.C.C.R davas-ını Scotland jurisdiction dahilinde verildiği ve bizi bağlamadığı halde, Alt Mahkemenin emsal olarak almakla hata ettiğidir.

Alt Mahkeme, kararında, Davidson V. H.M Advocate 1990 S.C.C.R s.699 davasını örnek olarak göstermiştir.

Bu davanın özetini şöyle -verebiliriz:
Davidson (Ian Fraser) v. HM Advocate (Sentencing)
High Court of Justiciary (Appeal) 12 July 1990



Abstract: Held that there was sufficient evidence of knowledge and control to convict D of possession of drugs where they were found in the- room of his co accused beside scles which he had admitted supplying to her, D was caught after having escaped from that room through the window and subsequently admitted having gone to the house to get cannabis. His escape and concoction of a false alibi -were so eloquent of guilt as to amount to an adminicle of evidence which the jury were entitled to take into account.

4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası ve bu Yasa altında yapılan 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Mad-deler Nizamnamesinin İngiltere'nin "Drugs (Prevention of Misuse) Act 1964", "Dangerous Drugs Act 1965", "Dangerous Drugs (No.2) Regulations 1964" den esinlenerek yapıldığı daha önce vurgulanmıştır. Bu yasal çerçeve uyarınca, İngiltere'de verilen kararları-n da, örneğin Warner davası ile Mc Namara kararlarının bizde uygulanabilirliği, bu kararların daha sonra, "1971 Misuse of Drugs Act" ile yasal zemine oturtulduğu anımsatılmıştı.

Scotland jurisdiction dahilinde High Court of Justiciary (Appeal) (12 July 1-990) tarafından verilen Davidson V. H.M Advocate 1990 S.C.C.R s.699'daki yukarıdaki karar irdelendiğinde, kararın "1971 Misuse of Drugs Act" temelinde verilen bir karar olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, Alt Mahkeme benzer tanımların, örneğin "bilme" (-knowledge) veya "uyuşturucu maddeyi kontrol etme" (control) gibi unsurların yorumu amacı ile atıfta bulunmakla herhangi bir hata yapmış değildir.

Burada önemli olan, şahadetin doğru bir şekilde değerlendirilerek, konu şahadetten, makul olarak, doğal olara-k ve mantıki olarak varılan sonucun istihraç edilip edilemeyeceğidir.

Alt Mahkeme huzurundaki şahadeti değerlendirip bu sonuca veya istihraça ulaşırken, nazari itibara almaması gereken bir olguyu veya ilkeyi nazari itibara almış değildir. Alt Mahkeme şa-hadeti doğru bir şekilde değerlendirerek, konu şahadetten, makul olarak, doğal olarak ve mantıki olarak yukarıdaki sonucu istihraç etmiş, bir başka deyişle çıkarım yapmıştır.

Sonuç olarak Alt Mahkeme, Sanık No.2'nin mahkeme dışı söylediği bu yalanlarına -ve Sanık No.2'nin polisten kaçmaya çalışmasına değer verip bunları Sanık No.2 aleyhine almakla hata etmiş değildir.

Sanık No.1 ve 2, huzurumuzdaki davada, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20.maddesi tahtında suçu iştirak halinde
işlemekle ve bu bağlamda suçu fi-ilen işlemekle itham edilmişlerdir.
İddianameye ve ayrıca şahadete bakıldığında, huzurumuzdaki davada, Sanık No.1 ve 2'nin "Birlikte Sanık"
(Co Prisoner) veya "Suç Ortağı" (Accomplice) konumunda oldukları görülmektedir.

Alt Mahkeme huzurundaki tüm ihtil-afsız şahadet, emareler ve bu çerçevede Sanık No.2'nin kirasındaki ikâmetgahında üzerinde Ham Afyon türü uyuşturucu madde kalıntısı olan hassas bir elektronik terazinin bulunması, Sanık No.2'nin mahkeme dışı söylediği yalanlar ve bu bağlamda, ilk anda pol-isten ikâmetgahını gizlemesi yanında, Sanık No.1 ve 2'nin kardeş olduklarının polisten gizlendiği olgusu ve ayrıca, Sanık No.1 ve 2'nin polis tarafından tespit edildikleri anda polisten kaçmaları birlikte değerlendirilip göz önüne alındığında, Sanık No.2'n-in Emare No.5 ve Emare No.10 uyuşturucuyu Sanık



No.1 ile birlikte müştereken fiili tasarruf etme niyetinin söz konusu olduğu, Sanık No.2'nin Emare No.5 ve 10'daki uyuşturucunun mevcudiyetinden Sanık No.1 ile birlikte bilgili ve haberdar olduğu, Sanık -No.2'nin kendi kirasındaki ikâmetgahında bulunan Emare No.5 58 gram 222 miligram Ham Afyon türü uyuşturucu maddenin, suç ortağı Sanık No.1 ile birlikte Sanık No.2'nin müştereken fiziki muhafaza ve fiziki kontrolünde olduğu, Sanık No.2'nin Emare No.10 uyuş-turucuyu, kendi kontrolüne tabi olarak, Sanık No.1'in elinde bulundurmak suretiyle Suç Ortağı Sanık No.1 ile birlikte müştereken fiziki kontrolünde bulundurduğu ve bu bağlamda Sanık No.1 ve 2'nin Emare No.5 ve 10'u birlikte harcamak için ortak teşekkül olu-şturduğu, Emare No.5 ve Emare No.10'daki uyuşturucunun, Sanık No.1 ve 2'nin oluşturduğu ortak bir havuzdan istendiği
anda çekilmesi veya harcanması veya tüketilmesinin söz konusu olduğu ve dolayısıyla, Sanık No.1 ve 2'nin Emare No.5 ve Emare No.10'daki uy-uşturucuyu müştereken fiili tasarruflarında bulundurduğu hususunu Alt Mahkemenin makul şüpheden ari (beyond reasonable doubt) olarak istihraç edip sonuç çıkarmasının mümkün olduğu görülmektedir.

Alt Mahkeme, huzurundaki şahadeti doğru olarak değerlendirer-ek, Sanık No.2'nin kendi ikâmetgahındaki Emare No.5'teki uyuşturucu maddeyi fiilen muhafazasında bulundurduğu ve sonuç itibarıyla tasarrufunda bulundurduğu ve ayrıca, Emare No.10'daki 1 kilo 348 gram 240 miligram ağırlığındaki Ham Afyon türü uyuşturucu mad-denin Sanık No.2'nin kontrolüne tabi bir şekilde ve Sanık No.2 namına, Sanık No.1 tarafından taşındığı ve bu bağlamda Emare No.10'daki uyuşturucu maddeyi Sanık No.2'nin tasarruf ettiği sonucuna varmıştır.



Bu bağlamda, Alt Mahkemenin huzurundaki ihtilafs-ız olguları, emareleri, Sanık No.2'nin mahkeme dışı söylediği yalanları ve polis tarafından tespit edildikleri ilk anda Sanık No.2'nin polisten kaçışını doğru olarak Sanık No.2 aleyhine değerlendirip bu olgulardan makul olarak, doğal olarak ve mantıki olar-ak yukarıdaki istihraçı veya çıkarımı yapması veya konu suçun işlenmesi ile ilgili olarak teyit edici olarak değerlendirip yukarıdaki sonuca varması hatalı değildir.

Neticede, Alt Mahkeme huzurundaki tüm şahadet ve emareler değerlendirildiğinde; Sanık N-o.2'nin, ikâmetgahında bulunan 58 gram 222 miligram Ham Afyon türü uyuşturucu maddeyi fiilen muhafazasında bulundurduğu ve sonuç itibarıyla tasarrufunda bulundurduğu ve ayrıca, Emare No.10'daki 1 kilo 348 gram 240
miligram ağırlığındaki Ham Afyon türü uyu-şturucu maddenin Sanık No.2'nin kontrolüne tabi bir şekilde ve Sanık No.2 namına, Sanık No.1 tarafından taşındığı ve bu bağlamda Emare No.10'daki uyuşturucu maddeyi Sanık No.2'nin tasarruf ettiği hususundaki Alt Mahkemenin bulguları hatalı değildir.

Alt M-ahkeme, kararında, Emare No.5 ve Emare No.10'daki uyuşturucu maddelerin Sanık No.2'nin tasarrufunda olduğu hususunda bulgu yaptıktan sonra, Sanık No.2'nin, kaçma, yalan beyan ve evini gizleme ile ilgili hususlardaki izahatlarına ne değer verdiğine gerekçel-i olarak değinip, makul olmadıklarını saptadıklarını vurgulamıştır (Mavi 50,51).

İddia makamı, sanığın tasarrufunu ispat ettikten sonra, sanık bir izahat verir ve bu izahatın makul ve olası olduğuna mahkemece kanaat getirilirse, sanığın beraat etmesi ger-ekir. Sanığın verdiği izahatın doğru olduğu hususunu makul şüpheden ari olarak ispat etmesi gerekmez (Bkz:Ceza/İstinaf 29/73 ve 2/74).
Ayrıca mahkemenin verilen izahatın kesinlikle doğru olduğuna kanaat getirmesi gerekmez. Verilen izahatın şüphe yaratacak -nitelikte olması veya doğru olma olasılığının mevcut olması yeterlidir.

Alt Mahkeme, kararında, Sanık No.2'nin kaçma ile ilgili izahatının, polisler yanlarına geldiği anda bir polisin havaya ateş etmesinden dolayı korkup kaçtığı ve bilahare de taksi durağ-ında durduğu doğrultusunda olduğunu belirttikten sonra, Sanık No.2'nin yeminsiz beyanındaki bu iddialarına, yemin tahtında bir şahadetle desteklenmediği nedeni ile değer vermediklerini vurgulamıştır (Mavi 41).

Alt Mahkeme, kararında, Sanık No.2'nin yemin-siz ifadesinde, polis tanıklar tarafından tercüman aracılığıyla kaldıkları evin nerede olduğu sorulup göstermesi istendiğinde, kendi ikâmetgahı yerine Hussein Ahmadi'nin evine neden götürdüğü hususunda hiçbir izahat vermediğini belirtmiştir (Mavi 42).

Alt- Mahkeme, ayrıca kararında, Sanık No.2'nin yeminsiz ifadesinde, Sanık No.2'den evde bulunan uyuşturucular ile ilgili olarak izahat istendiğinde, "benim değil haberim yok" dediğini iddia etmekle birlikte, İddia Makamı tanıklarının bu husustaki şahadetlerini-n itiraza uğramadığı ve Savunma tarafından istintaka da tabi tutulmadıkları cihetle, Sanık No.2'nin yeminsiz ifadesindeki iddialarına herhangi bir değer vermediklerini ifade etmiştir (Mavi 45).

Alt Mahkeme, yukarıdakilere ilâveten kararında, Sanık No.2'ni-n yeminsiz beyanında, bidayette, Sanık No.1 ile kardeş olduklarını gizlenmesi iddiasına istinaden herhangi bir beyanda bulunduğunun görülmediğini belirtmiştir.

İlke olarak, yemin tahtında verilmeyen ve doğruluğu istintak ile sınanmayan bir beyan, yemin ta-htında verilen şahadet kadar ikna edici kabul edilmez. Yemin tahtında verilen ve istintaka uğrayan bir şahadete, güvenilir bulunması durumunda, yeminsiz bir beyandan daha fazla ağırlık verilir (Bkz:Yargıtay/Ceza: 14/98; Ceza/İstinaf 29/73).

Dolayısıyla, A-lt Mahkeme Sanık No.2'nin yeminsiz beyanında izahat olarak ileri sürdüğü hususların yeminli şahadetle desteklenmediğini göz önüne alarak, bu izahata herhangi bir değer vermemekle hata etmiş değildir.

Sonuç olarak; Alt Mahkemenin şahadeti değerlendirirken- hata ettiği veya dikkate almaması gereken olguları dikkate aldığı veya dikkate alması gereken olguları dikkate almadığı veya yanlış hukuki ilkelere dayanarak Sanık No.2'yi mahkum ettiğine ikna edilmiş değiliz.

Yukarıdakiler ışığında, Sanık No.2'nin 1. ba-şlık altındaki istinafının reddi gerekir.

Sanık No.2'nin 1. başlık altındaki istinafının reddinden sonra 2. başlık altındaki istinaf sebebinin irdelenmesi gereksiz addolunur.

Bu safhada, Sanık No.2'nin mahkumiyet ile ilgili 3. istinaf sebebini, Sanık No.-1'in ise mahkumiyet ile ilgili 1. istinaf sebebini birlikte irdeleyelim.

Sanık No.1 ve 2 Avukatı istinaftaki hitabında, Sanık No.1 ve 2'nin mahkumiyetinin, mezkur Yasanın 24. maddesinin 2. fıkrasının (A) bendi tahtında olması gerekirken, Alt


Mahkemenin- bu hususu dikkate almayarak ve iddianameyi Fasıl 155 madde 83 tahtında resen tadil etmemekle ve Sanık No.1 ve 2'yi mezkur Yasanın 24. maddesinin 2. fıkrasının (B) bendi tahtında mahkum etmekle hata ettiğini ileri sürmüştür.

Başsavcılık adına söz alan Sav-cı ise; Doğuş Elmas tarafından ibraz edilen 3 adet analiz raporu ve Doğuş Elmas'ın Alt Mahkeme huzurunda istintak edilmeyen şahadeti dikkate alındığında, Sanık No.2'nin tasarrufunda bulunan uyuşturucunun Ham Afyon türü uyuşturucu madde olduğunu ortaya koyd-uğu cihetle yapılan iddianın mesnetsiz olduğunu iddia etmiştir.

Huzurumuzdaki meselede, Alt Mahkeme huzurunda Sanık No.1 ve 2 avukat tarafından temsil edilmekte olup, 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasası'nın 2,3 ve 24 (1)(a)(2)(B)(3) maddelerine aykır-ı suç işlemekle itham edilmişlerdir. Sanık No.1 kendi ikrarı ile aleyhindeki davadan suçlu bulunup mahkûm edilmiştir. Sanık No.2 ise aleyhindeki davayı kabul etmemesi sonucu yapılan duruşma neticesinde aleyhindeki davadan suçlu bulunup mahkûm edilmiştir.

-Alt Mahkeme huzurundaki İddia Makamı Tanığı No.7 Doğuş Elmas'ın şahadeti ve Mahkemeye sunduğu Emare No.18'deki deney sonuçları raporu göz önüne alındığında, Alt Mahkeme huzurunda Sanık No.1 ve 2'nin kanunsuz olarak tasarrufunda bulunan uyuşturucu maddenin -Uyuşturucu Maddeler Yasası'nın 24 (1)(a)(2)(B) maddesinin kapsamında (Cetvel Kısım 1 kapsamında) morphine, codeine, thebaine içeren Ham Afyon türü uyuşturucu madde olduğu hususunu ortaya koymaya yeterli, geçerli şahadetin veya emarenin mevcut olduğu açı-ktır. Dolayısıyla, Sanık No.1 ve 2 Avukatının bu husustaki iddiasına itibar edilmez.

Bu safhada ise, Sanık No.1 ve 2'ye verilen cezanın fahiş olduğuna dair istinafların, Başsavcılığın ise Sanık No.1 ve 2'ye verilen cezaların az olduğuna dair istinafların-ı irdeleyelim.

Sanık No.1 ve 2 Avukatı, istinaftaki hitabında, Lefkoşa, Gazimağusa ve Girne Ağır Ceza Mahkemelerinin para cezası veren kararlarına değinerek, bu bağlamda Sanık No.1 ve 2'ye takdir edilen ceza ile değinilen cezalar arasında nispetsizlik old-uğunu ve bu bağlamda Sanık No.1 ve 2'ye verilen cezaların fahiş olduğunu ileri sürmüştür.

Başsavcılık adına bulunan Savcı ise hitabında, Sanıklara takdir edilen cezanın alenen az olduğunu, Sanıkların mahkum oldukları suçun 18 yıla kadar hapislik cezası g-erektirdiğini, Sanıkların tasarrufundaki uyuşturucunun külliyatlı bir miktarda olduğu, Mağusa'nın en işlek bir bölgesinde tasarruf edildiği, son yıllarda uyuşturucu meselelerinde artışın olduğu göz önüne alınarak Sanıklara caydırıcı ve ibret verici cezala-rın verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Daha önceki içtihatlarımızda vurguladığımız üzere, (Bkz: Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 37/2015 ve 52/2015 D.5/2015; Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 2/2013-3/2013 D.2/2015 )
cezaların nispetsizli-ği veya eşitsizliği prensibi (disparity of sentence), genelde aynı davadaki sanıklar arasında göz önünde bulundurulması ve tatbik edilmesi gereken bir prensip ise de, benzer veya ilgili davalardaki sanıklara kesilen cezalar arasında da dikkate alınması ge-reken bir prensip olarak da önem taşımaktadır. Bu bağlamda, istisnalar dışında, her davanın özel olguları ve mahkum edilen sanıkların hafifletici nedenleri zihinde tutulmak koşulu ile genelde ülke çapında benzeri suç işleyen sanıklara benzeri cezaların ver-ilmesi gerekmektedir.
Yine daha önceki içtihatlarımızda vurguladığımız üzere (Bkz: Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 37/2015 ve 52/2015 D.5/2015), cezalar arasındaki nispetsizlik prensibinin, örnek alınan davanın kararının Yargıtayda kesinleşmesinden sonra uyg-ulanması daha doğru bir yaklaşımdır. Buna ilâveten, örnek olarak atıfta bulunulan davanın olgularının ne olduğunun mahkemede söylenmesi; atıfta bulunulan olgular ile mahkeme huzurundaki davanın olguları arasında benzerlik olup olmadığının saptanması için, -bu bağlamda da cezalar arasında bir dengesizlik bulunup bulunmadığını söyleyebilmek için gereklidir.

Huzurumuzdaki meselede, Sanık Avukatının hitabında atıfta bulunduğu davalar göz önüne alındığında, bu davalarda verilen kararların, herhangi bir şekilde- Yargıtay tarafından incelenmediği görülmektedir. Bu davalarda verilen kararların Yargıtayın süzgecinden geçmemesinin yanı sıra, örnek olarak atıfta bulunulan davaların olgularının, bu çerçevede suçun
işleniş şeklinin, sanıkların suçun işlenişindeki roll-erinin, sabıka durumlarının, mahkum edilen sanıkların kişisel ve ailevi durumlarının ve sair hafifletici nedenlerin ve huzurumuzdaki mesele ile benzerliklerinin ne olduğunun mahkemeye söylenmediği görülmektedir. Sadece örnek verilen davalardaki sanıklara -verilen cezalara ve uyuşturucunun türü ve miktarına bakarak cezalar arasında nispetsizliğin mevcut olduğunu söylemek olanak dahilinde değildir.

Dolayısıyla; Sanık No.1 ve 2 Avukatının, Sanık No.1 ve 2'ye verilen ceza ile diğer Ağır Ceza Mahkemelerinin ve-rdiği cezalar arasında tür veya ağırlık olarak nispetsizlik olduğu iddiasına itibar edilmez.


Öte yandan, Yargıtayın geçmiş birçok kararında vurguladığı üzere, son yıllarda toplumda yaygın hale gelen uyuşturucu madde tassarrufu ile ilgili bu gibi suçlard-an mahkum edilen kişilere ceza verilirken ağırlık verilmesi gereken en önemli ilke, kamu menfaatinin korunması ilkesi olup, istisnai durumlar dışında, bu tür suçlardan mahkum olanlara caydırıcı ve ibret verici cezaların, bu bağlamda hapislik cezasının veri-lmesi gerekmektedir. Uyuşturucu maddenin tür itibarı ile etkili veya ağır olması durumunda, cezanın da o nispette ağır olması gerekmektedir. Uyuşturucunun miktarı ve tasarruf nedeni de ceza tespitinde göz önüne alınacak önemli faktörlerdendir (Bkz: Birleşt-irilmiş Yargıtay/Ceza 37/2015 ve 52/2015 ).

Ayrıyeten, kamu yararının çok ağır bastığı uyuşturucu suçlarında, hafifletici faktörlere, bu bağlamda sanıkların kişisel, sosyal ve ailevi durumlarına, sabıkasız olma durumlarına veya cezaların şahsiliği ilkesi-ne gereğinden fazla ağırlık verilmemesi gerekir (Bkz: Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 37/2015 ve 52/2015 D.5/2015; Birleştirilmiş Yargıtay /Ceza 39-40-41-44-45 ve 46/2013 D.4/2015).

Alt Mahkeme kararında, Sanık No.1 ve 2'nin mahkum olduğu
Ham Afyon türü uyu-şturucu madde tasarrufu suçlarının Uyuşturucu Maddeler Yasası uyarınca 18 yıla kadar hapislik cezası öngören ciddi ve vahim suçlar olduğunu, uyuşturucu suçlarının yaygınlığını, suça konu uyuşturucunun türü ve miktarının önemli olduğunu ve bu bağlamda Sanık-ların tasarruf ettikleri uyuşturucunun türünün Ham Afyon olduğunu, miktarının ise takribi 1.5 kilo fevkinde külliyatlı bir miktar olduğunu; suçun işleniş şeklini, Sanık No.1 ve 2'nin sosyal ve şahsi ve ailevi durumlarını, bu meseleden mütevellit Sanıkların-


hürriyetlerinden kısıtlı oldukları süreyi de göz önüne alarak, kamu menfaatinin korunması ilkesine ağırlık vererek, gerek Sanıkları gerekse başkalarını suç işlemekten caydırıcı ve ibret verici bir ceza takdir etmeyi, bu bağlamda hürriyeti bağlayıcı cez-a takdir etmeyi uygun görüp, Sanıkları mahkum oldukları davadan ayrı ayrı 7'şer yıl süre ile hapislik cezasına çarptırmıştır.

Yargıtayın yaklaşımını ortaya koyan içtihatlara göre; Yargıtay, Alt Mahkeme, yanlış prensiplere dayanarak hareket etmedikçe vey-a ciddi bir değerlendirme hatası yapmadıkça veya olgulardan cezanın suça ve suçluya uymadığı açıkça görülmedikçe veya dikkate alınmaması gereken faktörler dikkate alınmış ise veya dikkate alınması gereken faktörler dikkate
alınmadıkça veya her halükarda b-unlar dikkate alınsa dahi verilen ceza müdahaleyi gerektirecek kadar ağır veya alenen fahiş veya yetersiz olmadıkça, Alt Mahkemenin ceza takdirine müdahale etmez (Bkz: Yargıtay/Ceza 39-40-41-44-45 ve 46/2013 D.4/2015).

Alt Mahkemenin kararı değerlendiril-diğinde, cezalandırma prensiplerini doğru ifade edip uyguladığı cihetle, yukarıdaki bulgularında herhangi bir hata yoktur. Alt Mahkeme huzurundaki tüm olgular göz önüne alındığında, Sanık No.1 ve 2'ye verilen hapislik cezasının süresini tespit ederken, il-gili tüm faktörleri göz önüne aldığı cihetle; diğer bir anlatımla, Sanık No.1 ve 2'ye verilen cezanın suça ilişkin faktörler ile Sanık No.1 ve 2'nin kişisel, şahsi ve ailevi durumuna ilişkin faktörlere uymadığı açıkça görülmediğinden, Sanık No.1 ve 2'ye -takdir edilen hapislik cezasının süresi müdahalemizi gerektirecek oranda fahiş olmadığı gibi, çok az da değildir.

Yukarıdakiler ışığında, gerek Sanık No.1 ve 2'nin cezaya dair istinaflarının, gerekse Başsavcılık tarafından dosyalanan cezaya dair istina-fların reddi gerekir.


SONUÇ:

Sanık No.1 tarafından dosyalanan 34/2013 sayılı istinaf; Sanık No.2 tarafından dosyalanan 35/2013 sayılı istinaf, Başsavcılık tarafından Sanık No.2 aleyhine dosyalanan 36/2013 sayılı istinaf, Başsavcılık tarafından Sanık N-o.1 aleyhine dosyalanan 37/2013 sayılı istinaf reddedilir.

Ceza mahkumiyet tarihinden itibaren çekilecektir.



Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı Gülden Çiftçioğlu
Yargıç Yargıç Yargıç



7 Ekim 2015






-







37






Full & Egal Universal Law Academy