Yargıtay Ceza Dairesi Numara 33/2012 Dava No 7/2014 Karar Tarihi 19.11.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 33/2012 Dava No 7/2014 Karar Tarihi 19.11.2014
Numara: 33/2012
Dava No: 7/2014
Taraflar: Ahmet Arıcıoğlu ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Ceza aleyhine istinaf - Irza geçme suçlarında ceza takdiri- Sanığa 9 yıl hapislik cezası verilmesi - Cezanın aşikar surette fahiş olduğu iddiası ile istinaf- İstinafın reddi. Hafifletici nedenler - Suçun alkol tesiri altında işlendiğinin hafifletici neden sayılıp sayılmadığı- Ceza takdiri - Ne tür ceza verileceğinin Sanıkları yargılayan Alt Mahkemenin yetkisinde olması - Yargıtayın müdahale edebileceği haller - Cezalandırma prensipleri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 19.11.2014

-D.7/2014 Yargıtay/Ceza 33/2012
(Girne Ağır Ceza Dava No:4441/2011)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti:Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan,Emine Dizdarlı.
İstinaf eden: Ahmet Arıcıoğlu, Merkezi Cezaevi-Lefkoşa
- (Sanık)
ile -

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı - Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Mustafa Şener
Aleyhine istinaf edi-len namına: Kıdemli Savcı Erdinç Akyener


Girne Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bahar Saner, Kıdemli Yargıç Türkây Saadetoğlu ve Yargıç Musa Avcıoğlu'nun 4441/2011 sayılı davada 9.3.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık tarafından yapılan istinaftır.


------------

H Ü K Ü M


Hüseyin Besimoğlu: Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Emine Dizdarlı okuyacaktır.

Emine Dizdarlı: Huzurumuzdaki istinaf, Girne Ağır Ceza Mahkemesinin, 4441/2011 sayılı davada, 9.3.2012 tarihinde verdiği karardan -yapılmıştır.

4441/2011 sayılı davada, İstinaf Eden Sanık aşağıdaki suçlarla itham edilmiştir:

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 144. ve 145. maddelerine aykırı, 28.5.2011 tarihinde, Çatalköy'de Hazireti Ömer Caddesi üzerinde bulunan çim futbol sahası içerisinde-, Helen Brabben'in rızası hilafına zorla yasa dışı cinsi münasebette bulunmak, yani ırza geçmek.

Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 243.maddesine aykırı, birinci davada belirtilen aynı tarih ve yerde, Helen Brabben'in vücudunun muhtelif yerlerine elleri ve ayaklar-ı ile vurup darb ederek, mezkûr şahsın hakiki bedensel incinmesine neden olmak.


Sanık, aleyhine getirilen davalarda itham olunduğu suçları
kabul etmiştir. Girne Ağır Ceza Mahkemesi, İddia Makamının sunduğu olguları ve Sanığın da ileri sürdüğü hafifletic-i sebepleri değerlendirdikten sonra, Sanığı suçlu bulup mahkûm etmiş ve 1.davadan Sanığı 9 yıl; 2.davadan ise 6 ay hapis cezasına çarptırmıştır.

Sanık, Girne Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı işbu istinafı dosyalamıştır. Dosyalanan istinaf ihbarnames-i 5 istinaf sebebi içermekle birlikte, İstinaf Eden Avukatı tüm istinaf sebeplerini tek başlık altında ele almıştır.
Şöyle ki:
Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığa verilecek olan cezayı saptarken nazarı itibara alınması gereken tüm ilke ve faktörleri nazarı itibar-a almamış, benzeri konulardaki içtihat kararlarını ve prensiplerini yanlış değerlendirmiş, Sanığın söz konusu suçları kendini bilmeyecek kadar alkol tesiri altında veya sarhoşken işlediği hususunu yeterince değerlendirmemiş ve/veya yanlış değerlendirerek S-anığa suçların işleniş şekli ve/veya niteliğine uygun olmayan aşikar surette fahiş ceza takdir etmekle hata etmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki ihtilafsız olgulara göre,
müşteki olay tarihinde Çatalköy'de "The Fez Bar" diye bilinen yerde bar-maid ol-arak çalışmaktadır. Sanık ise söz konusu barın müşterilerinden biri olup, müşteki ile birbirlerini tanımaktadırlar. Olay gecesi, Sanık ve müşteki yine Çatalköy'de "The Lodge Bar" diye bilinen bir mekanda müşterek arkadaşlarının doğum günü partisine ayrı ay-rı katıldılar.
The Fez Bar'da alkol almaya başlayan Sanık, The Lodge Bar'da da alkol almaya devam etmiştir. Müşteki, The Lodge Bar'dan ayrılmak üzereyken Sanık ile karşılaştı. Müşteki, Sanıkla olayın meydana geldiği çim sahaya kadar kendi rızası ile gitti- ve müşteki Sanığın kendisini öpmesine rıza göstermesine rağmen, Sanıkla cinsi münasebete girmeyi reddetti. Bunun üzerine Sanık, müştekiye şiddet kullanarak müştekinin rizası hilafına ırzına geçti. Sanık, müştekinin ırzına geçmesini müteakip, müştekiyi yar-alı ve baygın bir şekilde olay yerinde bırakıp oradan ayrıldı.

İddia Makamı, yukarıda özeti verilen olguları Mahkemeye anlattıktan sonra söz alan Savunma Avukatı, hafifletici nedenleri izah ederek, özetle; Sanığın 36 yaşında, boşanmış ve bir kız çocuğu s-ahibi olduğunu, belediye memuru olarak görev yaptığını, eski eşinin ve annesinin kanser hastası olduklarını, bu nedenle kızının bakımını üstlendiğini, bu durumdan kızının da mağdur olduğunu, suçun izah edilen olgularından da görüleceği üzere, çim sahaya mü-ştekinin rızası ile gittiklerini, ayak üstü seviştiklerini, böyle bir suçtan dolayı Muhterem Mahkemenin huzurunda olmayı hiç bir zaman arzu etmediğini, bu olayın o gece tüketmiş olduğu alkolün tamamen etkisi ile geçici şuur ve bilinç kaybından dolayı meyda-na geldiğini, olay anını veya suçların meydana geliş şeklini hatırlamadığını, polis ile karşı karşıya geldiği andan itibaren suçunu inkâr etme yönüne gitmeyerek itiraf ettiğini, Mahkeme huzurunda suçunu kabul etmek suretiyle de nedametini belirterek adalet-in erken tecellisine katkıda bulunduğunu, Sanığın kriminal bir karakteri olmadığını, çevresinde arkadaşları tarafından sevilen, gittiği yerde hoş karşılanan, herkesle sohbet edebilen, girişken, içmeyi ve dost edinmeyi seven bir kişi olduğunu, Sanığın benze-ri sabıkası olmadığını ve olay tarihinden yargılandığı tarihe kadar Merkezi Ceza Evinde hükümsüz tutuklu olarak bulunduğunu söyleyerek, ceza takdirinde Sanığa mülayim davranılmasını talep etti.

Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığa nasıl bir ceza vereceğini tezekk-ür ederken, suça ilişkin olgular ile Savunma Avukatının ileri sürdüğü hafifletici sebepleri, keza Modern Ceza İnfaz prensiplerini de dikkate almıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, ırza geçme suçunun ahlaka aykırı bir suç olmasının yanısıra, insan vücut bütünlüğünü-n ihlaline ve cinsel özgürlüğe karşı işlenmiş bir suç olduğunu, Sanığın bu şekilde davranarak müştekinin vücut bütünlüğünü ihlal ettiğini, müştekinin cinsel özgürlüğüne saldırıda bulunduğunu, bu tür suçların vahim suç türlerinden olduğunu, toplumda yayılma- eylemi ve infiale yol açabilecek suçlardan olması nedeniyle, bu hususları Sanık aleyhine ağırlaştırıcı birer unsur olarak değerlendirdi. Ağır Ceza Mahkemesi, bunların yanısıra, Savunma Avukatının belirttiği tüm hafifletici sebeplere de değinerek vermiş ol-duğu kararında, şöyle demiştir:

"Sanığın cinsel suçlara ilişkin benzeri sabıkası
olmayışını, belirli bir aşamadan sonra suçunu kabul ederek duruşma safhasını kısalttığını, Mahkemeden özür dilediğini, pişman olduğunu ve nedamet getirdiğini, olay ma-hallini göstererek polise tahkikat safhasında yardımcı olduğunu, 4.5 yaşında bakmakla yükümlü bir kız çocuğu ve kanser hastası bir annesi olduğunu, çevresi tarafından sevilip sayılan, sosyal bir kişiliğe sahip olduğunu, işbu suçları işlerken müştekiye karş-ı şiddet uygulamakla birlikte bu şiddetin müştekiyi vahim zarara uğratacak boyutta olmayışını, Sanığın işbu suçu işlemek maksadı ile alkol almayıp, aldığı alkol nedeniyle iradesinin zayıflaması neticesinde işbu suçları işlediğini, müştekinin cinsi münasebe-te rıza göstermemekle birlikte Sanığın cinsel manada kendisine yaklaşmasına fırsat vermiş olmasını, tahkikat maksatlı poliste tutuklu kaldığı süreyi lehine hafifletici unsurlar olarak dikkate aldık."


Huzurumuzda yapılan istinafta, Savunma Avukatı, Ağır C-eza
Mahkemesinin Sanık lehinde olan hafifletici sebepleri yeterince nazarı itibare almadığından veya Sanığın itham edildiği suçları alkol tesiri altında işlediği ve olay anını hatırlamadığı hususuna yeterince ağırlık vermediğinden yakınmaktadır. Tüm olgul-ar çerçevesinde, 9 yıllık hapislik süresinin aşikar surette fahiş olduğunu iddia eden İstinaf Eden Avukatı, Mahkemenin yerli ve özellikle İngiliz içtihat kararlarını değerlendirmeden, Sanığa 9 yıl gibi uzun süreli bir hapislik cezası vermek suretiyle hatal-ı hareket ettiğini ileri sürmüştür.

İstinaf Eden Sanığın, yukarıda alıntısını yaptığımız iddialarına yanıt bulmak için, Ağır Ceza Mahkemesinin kararına bakmamız gerekmektedir.

Bu konu ile ilgili Ağır Ceza Mahkemesi, kararında (Mavi 129) şöyle demişti-r:

"Savunmanın üzerinde durduğu diğer husus Sanığın işbu
suçları alkol tesiri altında sarhoşken işlediğine
ilişkindir.

Bizim yasal mevzuatımız gereği, sarhoşluk herhangi
bir suç için müdafaa teşkil etmez. Ancak Yargıtay Ceza
- 56/84 ve 58/84 D.3/85'de belirtildiği üzere;

"Sarhoşluk her meselenin mahiyetine ve kendine özgü olguları ışığında cezayı ağırlaştırıcı veya hafifletici bir faktör olarak dikkate alınabilir."

İşbu nedenle Sanığın sarhoşluğunu da suçu ortadan kaldır-acak bir müdafaa olarak telaki etmez. Ancak böyle bir durumun Sanığa tayin edilecek cezanın süresine etken olabileceğini ifade ederiz."


Ağır Ceza Mahkemesinin, KKTC'deki yasal mevzuatı ve/veya
Yüksek Mahkememizin verdiği içtihat kararlarını göz önünd-e bulunurmadığını söylemek olanaksızdır. Bu durumda, İngiltere'de yürürlükte olan mevzuatın veya prensiplerin, ülkemizdeki mevcut içtihatlarımızdan farklı olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Clarkson and Keating, Crımınal Law, 6th -edition, sayfa 413,415 ve 420'de Law on Voluntary Intoxication başlığı altında şöyle denmektedir:

"In the leading case of Majewski (1977 A.C.443) the
House of Lords confirmed a long line of authority that
drunkenness could only be a defence to crimes -of'specific
intent' and not to crimes of 'basic intent'.
The speech of Lord Elwyn-Jones L.C. in R V Majewski is authority that self induced intoxication is no defence to a crime in which recklessness is enough to constitute the necessary mens rea. It wa-s held that rape is a crime of basic intent to which self induced intoxication is no defence."

Bu husus R V Fotheringham (1989, 88 Cr. App.R. 206) davasında L.J Watkins tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:

"The appellants argument clearly runs cou-nter to authority, which is that in rape self induced ıntoxication is no defence, whether the issue be intention, consent or, as here, mistake as to the identity of the victim. We do not doubt that the public would be outraged if the law were to be declare-d to be otherwise."

"House of Lords, Majewski davasında, sarhoşluğun basit
kasıt (basic intent) olan davalarda savunma teşkil etmediği ve özel kasıt (specific intent) olan suçlarda bir savunma teşkil ettiği konusundaki uzun içtihatları teyit etti (D.P.P- V Beard 1920 A.C 479, Att-Gen for Northern Ireland V Gallegher 1963 A.C 349, Allen 1988 Crim.L.R. 698, R V Hardie 1984, 80 Crım.App R.157).

R V Majewski davasında, Lord Elwyn-Jones L.C'nin
konuşması, kişinin kendi neden olduğu sarhoşluğun,
dikkatsizliği-n veya pervasızlığın (reckless) suçun mens
rea'sını oluşturmakta yeterli olduğu suçlarda herhangi bir
savunma teşkil etmeyeceği hususunda otorite teşkil etmektedir.

R V Fotheringham davasında, istinaf edenlerin
argümanlarının tecavüzde kişinin kendi ke-ndine sebep olduğu
sarhoşluğun, kasıt, rıza veya tecavüz edilen kişinin kimliğine ilişkin bir hata konularında savunma teşkil etmeyeceği hususundaki otoriteye tamamen ters düştüğüne karar verilmiştir. Hukukun başka türlü olması halinde, halkın çok öfke du-yacağı hususunda hiçbir şüphemiz yoktur."

Bu konuda ışık tutması açısından incelenen İngiliz içtihat kararlarından da görüleceği gibi, kişinin kendisinin neden olduğu sarhoşluk herhangi bir savunma teşkil etmemektedir. Ülkemizde ve İngiltere'de benzer ve-/veya aynı prensipler uygulandığına göre, Ağır Ceza Mahkemesinin İngiliz içtihat kararlarını değerlendirmemesi bir eksiklik değildir. Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa verilecek cezayı etüt ederken, Yargıtay Ceza 56/84 ve 58/84 D.3/85'de serdedilen prensipleri in-celemiş ve bunun neticesinde, Sanığın söz konusu suçları işlerken alkollü olduğu hususunu hafifletici sebep olarak dikkate almıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, huzurunda bulunan olgular çerçevesinde, bu hususu adaletin tecellisi açısından doğru değerlendirmiş-
t-ir. Dolayısıyla, Ağır Ceza Mahkemesinin yerli veya yabancı içtihat kararlarını yeterince değerlendirmediği iddiasına itibar etme olanağımız yoktur.

Geçmiş bir çok kararlarımızda değindiğimiz gibi, Ağır Ceza Mahkemesinin kararının yanlış olduğu hususunda -Yargıtayı kesin bir şekilde tatmin etmek İstinaf Eden Sanığa düşen bir görevdir. Keza, bir tanığa inanıp inanmama, ilk etapta, onu gören, müşaadesi altında bulunduran, sorgu ve istintakı esnasında takındığı tavır ve hareketlerini izleme olanağını bulan alt- mahkemelerin yetki alanları içindedir. Sanıklara ne tür bir ceza verilmesi gerektiği, sanıkları yargılayan alt mahkemelerinin takdirine kalmış bir husus olup, alt mahkemelerinin bu takdirine genellikle Yargıtay müdahale etmekten kaçınmaktadır. Meğer ki, a-lt mahkeme ceza takdir ederken dikkate alması veya almaması gereken faktörleri dikkate alsın veya cezanın bütün ahval ve şeraiti ışığında aşikar surette fahiş veya az olsun (Bak: Ceza İstinaf 18/73, Y/C 3/2002-8/2002 D.1/2003, Y/C 39/95-43/95 D.6/96, R V G-eorghiou 22 C.L.R. 147).

Sanığın kabul edip, mahkûm olduğu birinci dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 144. ve 145. maddelerine aykırı, bir kadının rızası olmadan cinsi münasebette bulunmak suçudur ve Ceza Yasası'nın öngördüğü ceza müebbet hapislik cezasıdır-. Ceza Yasamızın öngördüğü bu ceza bu tür suçların ne kadar vahim ve ciddi olduğunu göstermek için yeterlidir. Tabii ki, her meselede olduğu gibi, olay kendi olguları içerisinde değerlendirilmelidir. Ahlaka aykırı suçlardan mahkûm olan bir kimseye verilece-k ceza takdir edilirken, Sanığa mahkûm olduğu suçun vahameti ile orantılı ve ibret verici nitelikte bir ceza takdir edilmesi gerekmektedir. Cezanın ibretamiz ve caydırıcı niteliği sadece Sanığı değil, aynı zamanda ve özellikle Sanık gibi hareket etme temay-ülü ve düşüncesinde olanları hedef almaktadır. Yine, bir suç için verilecek cezayı takdir ederken, Mahkemelerin göz önünde bulundurması gereken önemli hususlardan biri de kamu yararıdır. Takdir edilen ceza hem suçluyu hem de suçun önlenmesine yönelik olmal-ıdır (Bak: Y/C 11-15/2003 D.4/2003, Sotiriou V The Queen 1959 C.L.R 246).

Gerek duruşma tutanaklarından, gerekse Ağır Ceza Mahkemesinin kararından yapılan iktibaslardan görüleceği gibi, Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa verilecek cezayı takdir ederken yanlış bi-r prensibe dayanmadığı gibi, esasa ilişkin tüm hususları da göz önünde bulundurmuştur.

Suçun işleniş tarzına bakıldığında, Sanık, müştekiyi darp ederek veya müştekiye şiddet kullanarak müştekinin rızası hilafına zorla ırzına geçmiştir (Bak:Y/C 38/2009 D-.9/2010). Sanığın bu suçu işledikten hemen sonra müştekiyi baygın bir şekilde çim saha içerisinde bırakıp kaçması ve ilgilenmemesi, insanlığa yakışmayan bir harekettir. Davanın tüm olguları ve cezalandırma prensiplerini göz önünde bulundurduğumuzda, Sanığa- verilen 9 yıl hapislik cezasının işlenen suça oranla aşikar surette fahiş olmadığı sonucuna varırız. Bu itibarla, cezanın alenen fahiş olduğu yönündeki istinafın reddedilmesi gerekir.

Sonuç olarak istinaf reddolunur.

Ceza, Ağır Ceza Mahkemesindeki mah-kûmiyet tarihinden başlayacaktır.



Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı
Yargıç Yargıç Yargıç





19 Kasım, 2014













7






Full & Egal Universal Law Academy