Yargıtay Ceza Dairesi Numara 32,33,34,35,38,40,41,42/1996 Dava No 13/1997 Karar Tarihi 30.06.1997
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 32,33,34,35,38,40,41,42/1996 Dava No 13/1997 Karar Tarihi 30.06.1997
Numara: 32,33,34,35,38,40,41,42/1996
Dava No: 13/1997
Taraflar: Hakan Güray ve diğ. İle Başsavcılık arasında
Konu: Silahlı soygun – TC ile KKTC ceza hukuku sisteminin karşılaştırılması – Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 30.06.1997

-D.13/97 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza
32/96-33/96-34/96-
35/96-38/96-40/96-
41/9-6-42/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen.
Yargıtay/Ceza 32/96
(Ceza Dava N-o:926/96;Girne)
İstinaf Eden: Hakan Güray, Merkezi Cezaevi
ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Avukat Menteş Aziz
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Savcı Aşk-an İlgen.

Yargıtay/Ceza 33/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)
İstinaf Eden: Yaman Ecevit Erkoç, Merkezi Cezaevi
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC Başsavcılığı,Lefkoşa
A r a s ı n d a .

İstinaf -Eden namına: Avukat Altan Erdağ ve Avukat Gürsel Kadri
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Savcı Aşkan İlgen.

Yargıtay/Ceza 34/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)
İstinaf Eden: Süleyman Dolmaz, Merkezi Cezaevi
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen:- KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Avukat Altan Erdağ ve Avukat Gürsel Kadri
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Savcı Aşkan İlgen.

Yargıtay/Ceza 35/96
(Ceza Dava No: 926/96; G-irne)
İstinaf Eden: Fevzi Yavuz, Merkezi Cezaevi
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Avukat Erbay Kemal adına Avukat Gürsel Kadr-i
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Savcı Aşkan İlgen.

Yargıtay/Ceza 38/96
(Ceza Dava No: 926/96;Girne)
İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Süleyman Dalmaz, Merkezi Cezaevi
- A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Savcı Aşkan İlgen
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Altan Erdağ ve Avukat Gürsel Kadri.
Yargıtay/Ceza 40/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)
İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
- - ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Yaman Ecevit Erkoç, Merkezi Cezaevi
A r a s ı n d a .
İstinaf Eden namına: Savcı Aşkan İlgen
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Altan Erdağ ve Avukat Gürsel Kadri.


Yargıtay/Ceza -41/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)
İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Fevzi Yavuz, Merkezi Cezaevi
A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Savcı Aşkan İlgen
Al-eyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Erbay Kemal adına Avukat Gürsel Kadri.

Yargıtay/Ceza 42/96
(Ceza Dava No: 926/96; Girne)
İstinaf Eden: KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Hakan Güray, Merkezi Cezaevi
- A r a s ı n d a .

İstinaf Eden namına: Savcı Aşkan İlgen
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Menteş Aziz

Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 926/96 sayılı davada 17.6.1996 tarihinde verdiği karara (Talat Derviş Refiker Kaza Mahkeme-si Başkanı, Recep Gürler Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı, Çetin Amber Kaza Mahkemesi Yargıcı) karşı Sanıklar ve Başsavcılık tarafından yapılan istinaftır.


H Ü K Ü M

Taner Erginel:Sanıklar, 7.3.1996 tarihinde Girne'de gerçekleşen silahlı soygun suçuna k-atıldıkları için Fasıl 154 Ceza Yasasının 282 ve 283. maddelerine aykırı olarak silahlı soygun suçunu ve diğer çeşitli suçları işlemekle itham edildiler. Girne Ağır Ceza Mahkemesi önünde yargılanan Sanıklar, suçlarını kabul ettiler. Bunun üzerine Ağır Ce-za Mahkemesi, Sanık 1,2 ve 3'ün her birine 7 sene 9 ay Sanık 4'e ise, 5 sene 9 ay hapis cezası verdi. Sanıklar bu cezaların ağır olduğunu öne sürerek istinaf ettiler. Savcılık ise cezaların hafif olduğunu öne sürerek karşı istinaf dosyaladı. İstinaflar -birleştirilerek dinlenmiştir.

Davanın olguları özetle şöyledir:
Sanık 3, Fevzi Yavuz İstanbul Havayollarında çalışan bir uçak teknisyeni idi. 4 yıl kadar önce Kıbrıs'a atanan ve Girne'de ikamet eden Fevzi İstanbul'da bir inşaat yaptırmaya teşebbüs etti-. İnşaatın tamamlanması için paraya ihtiyacı olan Fevzi, Kıbrıs'ta soygunların çok kolay olduğunu ve bir soygun gerçekleştirerek ihtiyacı olan parayı bulabileceğini düşünmeye başladı. Soygun için uygun arkadaş arayan Fevzi düşüncelerini önce 4'üncü Sanık- Hakan Güray'a açtı. Fevzi gibi uçak teknisyeni olan Hakan da İstanbul Hava Yollarında çalışıyordu ve 5 ay önce Kıbrıs'a nakil alarak ailesi ile birlikte Girne'de kalmaya başlamıştı. Fevzi eskiden beri tanıdığı Hakan'dan kendisine Kıbrıs'ta birlikte soyg-un yapabileceği arkadaşlar bulmasını istedi. Hakan da İstanbul'da tezgâhtarlık yapan kayınbiraderi Murat Gürok'tan bu konuda yardım istedi. Murat Gürok, Fevzi'ye yardımcı olabilecek kişiler olarak Sanık 1 Süleyman Dalmaz ve Sanık 2 Yaman Ecevit Ertaç'ı b-uldu. Süleyman ve Yaman İstanbul'da Büyükçekmece'de möble, beyaz eşya, halı ve sair eşyalar satan dükkanların sahibi veya çalıştırıcısı idiler. 1996 yılı Ramazan Bayramından önce Fevzi İstanbul'a gidince Murat onu, Süleyman ve Yaman'la tanıştırdı. Fevzi-, Süleyman ve Yaman'a Kıbrıs'ta soygun işinin çok kolay olduğunu, bir kişinin 10,15 yer soyabildiğini ve yakalandığı takdirde 2 yıl hapis yattığını söyledi. Bu konuşmalar üzerine soyguna katılmaya karar veren Süleyman ve Yaman 24.2.1996 tarihinde Kıbrıs'a- geldiler. Fevzi soygunda kullanacakları silah ve mermileri tedarik etme işini üzerine aldı. İlk geceyi Girne'de Hakan'ın evinde geçiren Süleyman ve Yaman daha sonra Life Otel'de kendilerine ayrılan odada kalmaya başladılar. Süleyman, Yaman ve Fevzi Gir-ne'de bulunan döviz bürolarını gezerek soyguna uygun bir yer aradılar. Gördükleri yerler arasında Şikâyetciye ait döviz bürosunun en müsait yer olduğunu tespit ettiler. Daha sonra Yaman ailevi sorunları nedeniyle İstanbul'a gitti ve 2.3.1996 tarihinde S-anık 5 Murat'la birlikte Kıbrıs'a döndü. Sanıklar Şikâyetcinin Girne'deki evini tesbit ederek soygunu nasıl gerçekleştireceklerini plânlamaya başladılar. 2.3.1996 tarihinde saat 17.00 civarında Sanıklar Şikâyetcinin evinin yer aldığı apartmanın garaj kıs-mına gizlendiler, ancak korktukları için soyguna teşebbüs edemediler. 5.3.1996 tarihinde Sanıklar Şikâyetcinin evi civarında ikinci kez pusu kurdular ve Şikâyetcinin evine 50 metre mesafede bir araba içerisinde Şikâyetcinin eve gelmesini beklemeye başladı-lar. Şikâyetci eve gelmedi ve bu nedenle Sanıkların ikinci soygun girişimi de sonuçsuz kaldı. Otele dönen Süleyman, Yaman ve Fevzi aralarında konuşarak soygundan vazgeçmeye karar verdiler. Bir sonraki uçakla İstanbul'a gitmeye karar veren Süleyman ve Yam-an bilet bulması için Hakan'ı aradılar. Hakan onlara ertesi gün grev olduğunu ve bilet bulamayacağını söyledi. Bu nedenle İstanbul'a dönemeyen Süleyman, Yaman ve Murat birlikte otelde kalmaya devam ettiler ve 6.3.1996 tarihini otelde uyuyarak geçirdiler.- 6.3.1996 tarihinde saat 17.00 civarında otele gelen Fevzi'ye soygundan vazgeçtiklerini, İstanbul'a döneceklerini söylediler. Buna rağmen geceyarısından sonra tekrar fikir değiştiren Süleyman ve Yaman soygunu gerçekleştirmeye karar verdiler ve Hakan'ı ar-ayarak bu hususu Fevzi'ye bildirmesini istediler. 7.3.1996 tarihinde sabahleyin saat 07.00'da Fevzi ve Hakan otele gelerek Süleyman ve Yaman'ı kaldırdı. Sanıklar bellerine soygun için getirdikleri tabancaları taktılar . Yaman, Sanık 5 Murat'ı da uyandıra-rak ona soygunu gerçekleş-tireceklerini söyledi. Ancak Murat yerinden kalkmadı ve böylece evde kalarak soyguna katılmadı. Sanıklar, Fevzi'ye ait araba ile Şikâyetcinin evine doğru hareket ettiler. Aralarındaki plâna göre Fevzi, olay yerinin batısındaki -toprak yolda araba içerisinde diğerlerini bekleyecekti. Hakan gözcülük yapacak Süleyman ve Yaman ise soygunu gerçekleştireceklerdi. Sanıklar Şikâyetçi ile karısının saat 08.00 civarında apartmanın kapısından çıkıp arabaya doğru gittiğini gördüler. Süley-man ve Yaman birlikte getirdikleri maskeleri başlarına geçirerek Şikâyetcinin arabasına yaklaştılar ve bellerindeki tabancaları çıkararak "kıpırdamayın paraları verin" dediler. Yaman Şikâyetcinin arabasının sağ ön kapısını açıp Şikâyetcinin karısına ait si-yah bayan çantasını aldı. Daha sonra arabanın arka kapısını açıp Şikâyetciye ait para çantasını da aldı. Şikâyetcinin eşinin korkup bağırmaya başlaması üzerine Şikâyetci hızla arabadan indi ve Yaman'ın üzerine atılarak onunla boğuşmaya başladı. Yaman el-indeki tabanca ile Şikâyetcinin başına vurdu ve onu yere düşürdü. Çantaları alan Süleyman ve Yaman kaçmaya başladılar. Ancak Şikâyetci yerden kalkarak onları takip etti. Şikâyetcinin peşlerinden geldiğini gören Süleyman geriye dönerek tabanca ile Şikâye-tciye bir el ateş etti, fakat isabet ettiremedi. Koşarken gaz tabancasını yere düşüren Sanıkların tabancayı almak için yavaşlamaları üzerine Şikâyetci Süleyman'a yetişti ve onunla tekrar boğuşmaya başladı. Süleyman tabanca ile Şikâyetciye ikinci kez ateş- ederek onu ayağından yaraladı ve elinden kurtularak kaçmaya devam etti. Buna rağmen Şikâyetci onları takip etmekten vazgeçmedi. Şikâyetcinin arkalarından geldiğini gören Süleyman tabanca ile Şikâyetciye tekrar ateş ederek onu karın bölgesinden yaraladı. - Bu esnada para dolu çantalar yere düştü ve paralar etrafa saçıldı. Süleyman durarak bir miktar parayı alıp cebine koydu ve kaçmaya devam etti. Sesleri duyup dışarı çıkan tanık Ertuğrul Kayasal da Sanıkları bir süre kovaladı. Yaralı olarak çantaların dü-ştüğü yere kadar gelen Şikâyetci halsiz yere yığıldı ve etraftan yetişenler tarafından Girne Hastahanesine kaldırıldı. Olayı uzaktan takip etmekte olan Hakan, Fevzi'nin arabasının bulunduğu yere gitti ve birlikte olay yerinden uzaklaşmaya başladılar. Sü-leyman ve Yaman'ın da yetişerek arabaya girmesi üzerine Sanıklar hep birlikte Hakan'ın evine gittiler. Süleyman tabancalarla iki maskeyi bir naylon poşete koyarak Hakan'ın terasındaki su deposuna sakladı. Sanıkların içerisinde bulundukları arabayı gören -bir tanığın verdiği bilgi ışığında polis kısa sürede Hakan'ın evine geldi ve Sanıkları orada buldu. Başlangıçta suçlarını inkâr eden Sanıklar daha sonra suçlarını itiraf ettiler. Polise gönüllü ifade veren Sanıklar olayı en ince ayrıntısına kadar anlattı-lar.

İddia Makamı Sanıklar aleyhine Fasıl 154 Ceza Yasasının 205 ve 366. maddelerine aykırı adam öldürmeye teşebbüs, 282 ve 283. maddelerine aykırı silahlı soygun, 231. maddesine aykırı vahim yaralama ve diğer daha önemsiz davalar getirdi.

Sanıkların G-irne Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacakları tarihte İddia Makamı davaya Sanık 5 olarak katılan ve yataktan kalkmadığı için soyguna katılmayan Sanık 5 Murat Gürok'la ilgili bir kısım suçlarda takipsizlik kararı dosyaladı.

Diğer suçları kabul eden Sanık 5-'e Ağır Ceza Mahkemesi hapis veya para cezası vermeyi uygun görmedi. Mahkeme benzeri suç işlememesi ve iyi ahlak sahibi olması için Sanık 5'i kefalete bağlamakla yetindi. Bu ceza istinaf edilmedi ve dolayısıyle Sanık 5'e ilişkin davalar sonuçlanmış oldu.-

İddia Makamı Sanık 1,2,3 ve 4 aleyhindeki adam öldürmeye teşebbüs davasını geri çekti. Bunun üzerine Sanık 1,2,3 ve 4 aleyhlerine getirilen diğer davaları kabul ettiler. Ağır Ceza Mahkemesi cezaya ilişkin olarak olguları dinledi. Suçların ciddiyetin-i, Sanıkların kişisel durumlarını ve 3 aydan beri tutuklu olduklarını dikkate alan Ağır Ceza Mahkemesi Sanık 1,2 ve 3'e 7 yıl 9 ay, Sanık 4'e ise 5 yıl 9 ay hapis cezası verdi.

İstinaf Mahkemesinde Sanıkların avukatları Sanıklara verilen cezalarının fazl-a olduğu üzerinde durdular. Mukabil istinaf dosyalayan Savcılık ise bu cezaları az bulduğunu ve artırılmaları gerektiğini öne sürdü.

Sanıkların avukatları özetle ekonomik sorunların Sanıkları suç işlemeye zorladığını, Sanıkların olaydan 2 gün önce soygu-ndan vazgeçip Türkiye'ye dönmek istemelerinin önemli bir hafifletici neden olduğunu söylediler ve Sanıkların şahsi ve ailevi durumları üzerinde durdular.

Sanıkların işlediği silahlı soygun suçu Ceza Yasamızda yer alan en ağır suçlardan birisidir.

Fasıl -154 Ceza Yasasının 283'üncü maddesi şöyledir:

"her kim soygunculuk suçu işlerse, on dört yılı geçmeyen hapis cezası ile cezalandırılabilir. Fail herhangi bir tehlikeli veya saldırı için kullanılan silah veya alet taşırsa veya beraberinde bir kaç kişi dah-a varsa veya soygun sırasında veya soygundan hemen önce veya sonra herhangi bir kişiyi yaralar, döver, ona vurur veya ona karşı başka herhangi bir kişisel şiddet kullanırsa, müebbet hapis cezası ile cezalandırılabilinir.

Soygunculuğun tanımı ise 282. ma-ddede yapılmıştır. Bu madde şöyledir:

"Her kim birşey çalar ve hırsızlığı yaparken veya hemen önce veya sonra çalınan şeyi almak veya koruyabilmek için veya çalınması veya korunmasına karşı gösterilen direnmeyi önlemek veya yenmek için herhangi bir kiş-i veya mala karşı fiili şiddet kullanır veya kullanma tehdidinde bulunursa soygunculuk olarak adlandırılan ağır bir suç işlemiş olur."


Mahkemelerimizin uyguladığı cezalandırma prensipleri birçok kararda tekrarlanmıştır. Örneğin Ceza İstinaf
8/73 ve 9/-73'de Mahkemelerin ceza tespit ederken göz önünde bulunduracağı ilkeleri şöyle sıralamaktadır.

"a) Amme menfaatini korumak,
b) Cezanın işlenen suçun vehameti ile orantılı
olması,
c) Kesilecek cezanın, Sanığın ıslâhını ve cemiyete
faydalı- bir insan olarak iadesini temin eder
nitelikte olması,
d) Sanığın kişisel ve sosyal durumunu ve verilecek
cezanın Sanığın bakımına muhtaç kişilere
yapacağı etki,
e) Kesilecek cezaya etki yapabilecek mühim
faktörleri nazarı itiba-ra almak."

Bu ilkeler arasında birinci sırada yer alan kamu yararını dikkate alma ve üçüncü sırada yer alan Sanığın ıslahını sağlama ilkeleri Mahkemelerin en çok üzerinde durduğu ve zorlandığı ilkelerdir. Gerçekte bu iki ilke bir ölçüde birbiriyle çeliş-mekte ve insanı farklı sonuçlara götürmektedir. Yaygın olan veya toplumu tehdit eden ciddi suçlarda öncelikle kamu yararı ilkesinin dikkate alınması, diğer suçlarda ise Sanığın ıslahına daha fazla önem verilmesi uygun bir yaklaşımdır. Kamu yararını dikka-te almak demek verilecek cezanın topluma etkisini dikkate almak demektir. Diğer bir ifade ile toplum içerisinde benzer suçlar işlemeye eğilimli kişilerin suç işlemesini önleyecek bir ceza düşünmektir. Sanığın ıslahını düşünmek ise o Sanığın tekrar suç iş-lemesini önleyecek ve o Sanığı topluma kazandıracak bir cezanın düşünülmesi anlamına gelir. Önümüzdeki davada nispeten hafif bir cezanın Sanıkların tekrar suç işlemelerini önleyebileceğini düşünmek mümkündür. Çünkü Sanıkların soygun suçuna ekonomik sorun-lar nedeniyle itildikleri bir gerçektir. Daha da ileri giderek Sanıkların bu soygunu ekonomik bir girişim gibi ele aldıklarını söyleyebiliriz. Özellikle diğer ekonomik faaliyetlerinde başarılı olmaları halinde Sanıkların normal vatandaş haline gelmeleri -ve suç işlemekten tamamen uzak durmaları olasıdır. Bu nedenle Sanıkların ıslahı ilkesine ağırlık verilmesi halinde Sanıklara oldukça hafif cezalar verilmesi yeterli olabilir. Ancak işlenen suçların yaygın ve toplumu tehdit eden ciddi suçlar olması ceza t-espitinde Sanığın ıslahından çok kamu yararını dikkate almamızı gerektirmektedir.

Önümüzdeki davada Mahkememizin sorması gereken soru şudur. Toplumu tehdit eden böyle ciddi bir suçta acaba nasıl bir ceza toplumu potansiyel suçlulara karşı koruyabilir? - Nasıl bir ceza toplum içerisinde benzer suç işlemeye eğilimli kişileri suç işlemekten caydırabilir?

Önümüzdeki davada Sanıklar Kıbrıs'ta suç işlemenin kolay olduğunu ve cezaların az olduğunu düşünerek bu suçu işlemeye karar vermişlerdir. Sanıkların bu- düşünce içerisine girmeleri geçmişte onlara hatalı bir mesaj verildiğini göstermektedir. Bu hatanın ortadan kaldırılması gerekir. Dolayısıyle önümüzdeki davada cezayı hafifletmek değil artırmak gereken bir tablo ile karşı karşıya bulunuyoruz.

Soygun s-uçlarında geçmişte topluma hatalı bir mesaj verildiğine göre bu hatanın kaynağını araştırıp bulmamız gerekir. Türkiye'deki ceza hukuku sistemi ile ülkemizdeki ceza hukuku sistemini kıyasladığımız zaman arada büyük farklılıklar olduğunu görürüz. Türkiye'd-e Mahkeme,Ceza Yasasının öngördüğü sınırlar içerisinde bir ceza tespit etmek zorundadır ve bu nedenle verilen cezalar genellikle yüksek miktarlara ulaşmaktadır. Türkiye'deki infaz sistemi ve sık sık tekrarlanan aflar ise bu yüksek cezalarda önemli indirim-ler yapmakta ve sonuçta ülkeye uygun bir denge sağlamaktadır. Ülkemizde ceza yargıcının fonksiyonu ise daha farklıdır. Kıbrıs'ta Ceza Yasasının cezaların alt sınırını tespit etmemesi Mahkemeye daha büyük görevler yüklemektedir. Mahkeme cezaya etki eden -ilkeleri dikkate alarak en uygun cezayı arayıp bulmak zorundadır. Mahkeme, gereğinden daha ağır veya daha hafif ceza vermenin topluma zarar verebileceği bilinci içerisinde hareket etmektedir.

Geçmişte infaz sistemimizde mahkumlara yapılan indirimler m-akul sınırları aşmadığı için Mahkemeler genellikle infaz üzerinde durmaz ve cezayı tespit etmekle yetinirdi.

Geçmişte uygulanan 1959 Cezaevi Tüzüğüne göre erkek mahkumların cezasında 1/4 indirim yapılıyordu. 2 yıldan fazla hapisliklerde ise özel indirim-ler uygulanmakta idi. Gerçi bu indirimler mahkumun iyi hal göstermesine bağlı olup Cezaevi Müdürünün takdirine kalmaktaydı. Ancak genellikle tüm mahkumlar bu indirimlerden yararlanıyordu.

Muhtemelen Türk Ceza Hukuku sisteminin etkisiyle yani çok yüksek- cezalar verildiği ve bunlarda önemli indirimler yapılması gerektiği varsayımı ile Ceza İnfaz Sistemimizde değişiklikler yapılmıştır. 23 Şubat 1993 tarihinde Cezaevi Tüzüğü değiştirilerek erkek mahkumlara yapılan 1/4 indirim 1/3'e çıkarılmış ve özel indiri-mler artırılmıştır. Tüzükte yapılan bu değişiklik cezanın uygulamada azalmasına neden olmuştur. Dolayısıyle geçmiş içtihatlarda belirtilen cezalar yetersiz kalmaya başlamıştır.

Cezalandırma sistemimize getirilen diğer bir güçlük ise Türkiye Cumhuriyet-i ile aramızda yapılmış 22/88 ve 43/88 sayılı Adli Yardımlaşma ve Suçluların İadesi Yasalarıdır. Bu yasalar 1 yıldan fazla hapis cezası verilmiş T.C. vatandaşı mahkumlara Bakanlar Kuruluna başvurma ve cezalarını Türkiye'de, Türkiye infaz sistemi içinde çe-kme olanağı tanımaktadır. Bu olanağın mahkumun fiilen çekeceği cezayı bilinmezliğe iteceğine ve en uygun cezayı saptamaya çalışan Mahkemenin işini daha da zorlaştıracağına şüphe yoktur. Hemen vurgulamak gerekir ki sırf bu olasılık nedeniyle Sanıklara ger-eğinden daha ağır bir ceza vermek doğru değildir. Ancak değişen infaz sistemi, en uygun cezayı saptamaya çalışan Mahkemelerin infaz sistemi ile de ilgilenmelerini zorunlu kılmaktadır. Mahkumun önünde mevcut olasılıklar ve verilen cezanın uygulamada ne an-lam ifade edeceği konusunda Başsavcılığın Mahkemeleri aydınlatması gerekmektedir. Bu yapıldığı takdirde Mahkemelerin Sanığı ıslah edecek veya potansiyel suçluların suç işlemesini önleyecek uygun cezayı isabetli bir şekilde tespit etmesi mümkün olacaktır. -

Sanıkların suçları işleme şekli insanı dehşete düşürecek boyutlardadır. Özellikle karşılaştıkları engellere ve Şikâyetciyi yaralamalarına rağmen soygundan vazgeçmemeleri Sanıkların topluma ne ölçüde büyük zarar verebileceklerini göstermektedir. Bu ge-rçekler karşısında Sanıkların lehine söylenmiş hafifletici nedenler ağırlığını yitirmektedir.

Önümüzdeki davada soygun suçlarında Sanıklara verilen cezaların yetersiz kaldığı açıkca ortaya çıkmıştır. Ayrıca Cezaevi Tüzüğünün 1993 tadili ile cezanın 1/3'-ünün bağışlanacak olması toplumu korumak için daha yüksek cezalar vermemizi zorunlu kılmaktadır.

Ceza Yasamız soygun suçunu en ağır suçlardan biri olarak kabul etmiştir. Sanıklar soygun suçunu işlemekle yetinmemişler beraberlerinde silah taşımışlar ve t-ekrar tekrar ateş ederek Şikâyetciyi yaralamışlardır. Dolayısıyle suçun müebbed hapis cezası ile cezalandırılabilen en ağır şeklini işlemişlerdir.

Bu nedenlerle istinafları reddeder ve mukabil istinafları kabul ederek Sanık 1,2 ve 3'ün her birinin cezas-ını 10 yıla, Sanık 4'ün cezasını ise 8 yıla yükseltiriz. Cezalar mahkumiyet tarihinden başlayacaktır.


Gönül Erönen : Sayın Taner Erginel'in okuduğu kararın esasına ve sonucuna katılıyorum. Ancak Modern Cezalandırma prensipleri çerçevesi ve kapsamında M-ahkemelerin ceza tesbit ederken infaz sistemi ile ilgilenmeleri ilk nazarda doğru bir yaklaşım olmıyacağı görüşümü kısaca belirtmek isterim. Bu nedenle Kıbrıs'ta Mahkemelerin infaz sistemlerini dikkate alması gerektiği hususunda kararda beyan edilen görüş-lerle ilgili herhangi bir şey söylemek istemiyorum.


Taner Erginel Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç


30 Haziran 1997





14
-


-
-

-












Full & Egal Universal Law Academy