Yargıtay Ceza Dairesi Numara 31/2000 Dava No 9/2001 Karar Tarihi 13.07.2001
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 31/2000 Dava No 9/2001 Karar Tarihi 13.07.2001
Numara: 31/2000
Dava No: 9/2001
Taraflar: Hüsnü Irmaklı ile Başsavcılık
Konu: Uyuşturucu madde tasarrufu Ceza takdiri
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 13.07.2001

-D. 9/2001 Yargıtay/Ceza 31/2000
(Lefkoşa Ağır Ceza Dava No: 5180/99)
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen.

İstinaf eden: Hüsnü Irmaklı, Lefkoşa
(Sanık 1)

--ile-

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Erdal Öncü
Aleyhine istinaf edilen namına: Kıdemli Savcı Aşkan İlgen.

İstinaf, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Güzoğlu, Kıdemli Yargıç G-öksel Başak ve Yargıç Tanju Öncül'ün 5180/99 sayılı davada 5.5.2000 tarihinde verdiği karara karşı Sanık 2 tarafından yapılmıştır.

-----------------
H Ü K Ü M


Taner Erginel: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sn. Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erö-nen: Huzurumuzdaki istinaf, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin 5180/99 sayılı ceza davasında 5.5.2000 tarihinde Sanık aleyhine verdiği mahkûmiyet ve hapislik cezası kararları aleyhine yapılmıştır.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde görüşülen 5180/99 sayılı ceza- davasında Başsavcılık tarafından Sanık aleyhine aşağıdaki davalar getirilmiştir.


16/77, 54/77, 36/82, 37/89 ve 38/91 sayılı yasalar ile tadil olunan 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasasının 2,12,24(1)(a)(2)(B)(3). maddeleri ile 63/73 sayılı nizamname i-le tadil olunan 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 2,8,11 ve 5. maddelerine aykırı olarak
7.1.1999 ile 13.1.1999 tarihleri arasında Lefkoşa'da, ilgili makam tarafından genel olarak yetkilendirilmiş veya ilgili nizam tahtında ruhsatlı olmadığ-ı halde tasarrufunda 316.4 gram ağırlığında uyuşturucu madde, yani eroin (diamorphine) bulundurmak;
16/77, 54/77, 36/82, 37/89 ve 38/91 sayılı Yasalar ile tadil olunan 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasasının 2,12,24(1)(a)(2)(C)(3) maddeleri ile 63/73 sa-yılı nizamname ile tadil olunan 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 2,8 ve 10(1) maddelerine aykırı olarak 7.1.1999 tarihinde Lefkoşa'da ilgili makam tarafından genel olarak yetkilendirilmiş veya ilgili nizam tahtında ruhsatlı
olmadığı halde F-aruk Uskan'dan 316.4 gram ağırlığında 3.000 sterling karşılığında uyuşturucu madde, yani eroin (diamorphine) almak.

Sanık, aleyhindeki davaları kabul etmemiştir. İddia Makamı davasını isbat etmek için 4 tanık dinletmiş ve 7 adet emareyi de Mahkemeye sunmu-ştur. Sanığa hakları hatırlatılıp müdafaaya çağrıldığı zaman Sanık yeminsiz beyanda bulunmuş ve lehine şahadet vermek üzere 5 tanık çağırmıştır. Savunma ayrıca emare PI notlarını Mahkemeye emare olarak sunmuştur.

Huzurundaki şahadeti değerlendiren Lefkoşa- Ağır Ceza Mahkemesi, duruşmanın sonunda Sanık aleyhindeki davalarla ilgili aşağıdaki bulgulara varmıştır:

"7.1.99 tarihinde Sanık, Faruk Uskan'ın Küçük Kaymaklı'daki iş yerine gitmiştir. Sanık kendisine verilecek eroine karşılık 3,000 sterlinlik emare 2 -çeki düzenleyip Faruk Uskan'a vermiştir. Ayni gün Faruk Uskan kırmızı mercedes marka aracının bagajında getirdiği Kırby marka elektrik süpürgesini Kıbrıs Türk Hava Yolları karşısındaki yolda Sanığa vermiştir. Dava konusu eroin bu anda Kırby elektrik süpürg-esinin torbasında bulunmakta idi. Sanık anılan ve emare 1 olarak Mahkemeye


sunulan Kırby marka elektrik süpürgesini almış ve Ortaköy'deki Efruz Apartmanına gitmiş ve Efruz Apartmanının 7.nci ve 8.nci katları arasındaki çöp boşluğu içerisine dava konusu -eroini saklamış, Kırby marka elektrik süpürgesini ise ayni apartmanda
5.nci katta bulunan Mehmet Uzunun dairesine koymuştur. 12.1.1999 tarihinde ise Sanık ve Mehmet Uzun Mağusa'da Haluk Yıldırım Boran'ın evinde tesbit edilmiştir. 13.1.1999 tarihinde 2.45 -sıralarında Lefkoşa'ya Narkotik Şubeye getirilen Sanığın itirafları doğrultusunda bir polis ekibi konu Efruz Apartmanına gitmiş ve Sanığın tarifi üzerine apartmanın 7.nci ve 8.inci katlarına çıkarak çöp boşluğu içerisinde şeffaf naylon poşette beyaz bez ku-maş ve ayrı siyah naylon poşette sarılı toz halindeki maddeyi Sanığın yerini göstermesi sonrası Tanık 2 Rüstem Tunçtaşlı almıştır. Daha sonra ise yine Sanığın itirafına bağlı olarak ayni apartmanın 5.inci katındaki Mehmet Uzunun kullanımında bulunan dairey-e gitmişler ve yine Sanığın göstermesi sonrası emare 1 Kırby marka süpürge Tanık 2 Rüstem Tunçtaşlı tarafından alınmıştır. 13.1.1999 tarihinde Sanık emare 3 gönüllü ifadeyi vermiştir. Bulunan toz halindeki madde Sanık huzurunda ambalajlanıp mühürlendikten -sonra tahlil amaçları için Devlet Labaratuvarın'da görevli Kimyager Yeşim Andıroğlu'na teslim edilmiştir. Konu madde tartılmış ve 316.4 gr ağırlığında olduğu saptanmıştı, analiz sonucu ise konu maddenin eroin (Diamorphine) olduğu belirlenmiştir. Ayrıca ema-re 6 yazıdan görüldüğü üzere Sanığın eroin tasarruf izni bulunmamaktadır."

Bu bulguları neticesinde Ağır Ceza Mahkemesi mesele ile ilgili serdetmiş olduğu hukuki prensipler ışığında, Sanık aleyhindeki davaların makul şüpheden ari olarak ispat edildiği k-anaatine vararak Sanığı aleyhindeki davalardan mahkûm etmiştir. Daha sonra Sanıkla ilgili olarak ileri sürülen hafifletici sebepleri dinleyen Ağır Ceza Mahkemesi Sanığı aleyhindeki ikinci davadan 4.5 yıl hapis cezasına mahkûm etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi -Sanık aleyhindeki birinci davayı 2. davanın alternatifi olarak değerlendirmiş bu nedenle Sanığa birinci davadan ceza vermemiştir. Ancak verecek olsa idi bunun 4 yıl hapislik cezası olacağını kararında belirtmiştir.


Sanık verilen mahkûmiyet ve ceza aleyhi-ne işbu istinafı dosyalamıştır.Sanık mahkûmiyet ve verilen hapislik cezası ile
ilgili istinaf sebeblerini 30 başlık altında sıralamıştır. Bunları 5 başlık altında şöyle özetleyebiliriz:

İddia Makamı Sanık aleyhine getirilen davaları makul şüpheden ari bi-r şekilde kanıtlayamamıştır.
İddia Makamı tanıklarının Sanığı suça bağlayan şahadetlerinde tutarsız ve çelişkili şahadet vermelerine rağmen bunları güvenilir bularak inanmakla keza onların şahadetlerine değer verip Sanığın yeminsiz ifadesine ve savunma tan-ıklarının şahadetlerine değer vermemekle Ağır Ceza Mahkemesi hata etmiştir.
Sanığın yazılı ve sözlü itirafları veya gönüllü ifadesi sunulan diğer şahadet tarafından teyit edilmemiş olmasına rağmen bu ifadeleri ve ifadelerin içeriğini teste tabi tutmadan do-ğru kabul etmekle Ağır Ceza Mahkemesi hata etmiştir.
İddia Makamı tarafından eksik ve yanlış tahkikat yapılmasına rağmen Sanığı mahkûm etmekle Ağır Ceza Mahkemesi hata etmiştir.
Alternatif olarak, meselenin tüm olguları çerçevesinde verilmiş olan hapislik- cezası alenen fahiştir.

İstinafın duruşması sırasında savunma avukatı bu istinaf sebeplerine etraflıca değinerek istinafın kabulünü talep etmiştir.

Başsavcılık adına bulunan Savcı ise özetle, tanıkları izleme fırsatına sahip olan Ağır Ceza Mahkemesinin -şahadeti doğru değerlendirdiğini, sunulmuş olan şahadetin Sanığı makul şüpheden ari bir şekilde mahkûm etmek için yeterli olduğunu ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararında serdetmiş olduğu hukuki prensipleri bu meseleye uyguladıktan sonra Sanığı mahkûm ettiğini- bunu yapmakla da hata etmediğini söyleyerek, istinafın reddini talep etmiştir.



Bu özetlenen istinaf sebeplerini birlikte ele almayı uygun görmekteyiz.

Ağır Ceza Mahkemesi Sanık aleyhine vermiş olduğu mahkûmiyet kararının bir kısmında İddia Makamı- tanıklarının şahadetlerinde ufak tefek çelişkiler olduğunu, kabul etmiştir. Ancak bu çelişkilere tek tek değinerek bu çelişkiye rağmen sözkonusu tanıkların Mahkemede doğru ve dürüst şahadet vermedikleri anlamı çıkarılamıyacağını belirtmiştir. Kararının bi-r yerinde bazı tanıkların şahadetiyle ilgili olarak şu tesbitlerde bulunmuştur:

"Bu gerçekler ve konu farklılıkların tüm şahadeti güvenilmez kılacak ciddi farklılıklar olmadığı göz önüne alındığında anılan farklılıkların varlığı nedeniyle her iki tanığı -da güvenilmez kabul etmek olanaksız ve anlamsız hale gelmektedir.
Anılan bu farklılıklar dışında şahadetlerinde başka çelişki görmek ise bu tanıklar açısından mümkün değildir,aksine ciddi konularda şahadetleri birbiriyle uyumlu, tutarlı ve birbirini doğrul-ar niteliktedir. Özellikle de itiraflarla ilgili şahadetlerinde her iki tanık birbirini doğrulamaktadır, yine 7.nci ve 8.nci katlarda çöp boşluğunun olduğu bölgeye Sanığın tarifi üzerine gidildiği,eroinin bulunduğu poşet ve sairenin tarifi ve şekli, Hasan -Kaptan ve Tahir Osum'un konu apartmana gittikleri yönündeki konularda bütünüyle birbirlerini teyit etmişlerdir."

Ağır Ceza Mahkemesi, diğer İddia Makamı tanıklarının şahadetleri ile ilgili benzer bulgulara varmış ve şahadetlerini güvenilir ve inandırıcı b-ulmuştur.

Tanıkları izleme fırsatına sahip olan Alt Mahkeme huzurunda bulunan şahadeti etraflıca incelemiştir. İnceleme sırasında gerek İddia Makamı tanıklarının gerekse savunma

tanıklarının çelişkilerine de değinmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi, İddia Makam-ı tanıklarının genelde önemli noktalarda birbirlerini teyit ettiğini ve tutum ve davranışlarına bakarak
bu tanıkların güvenilir kişiler olduğu kanaatine varmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, bu çelişkilerin huzurunda bulunan esas
olgulara ters düşmediğini, ufa-k tefek tenakuzlardan ibaret olduğunu, ancak bu tenakuzların Sanığı suça bağlayan ve Sanığın suçu makul şüpheden ari bir şekilde işlediği şeklindeki bulgusunu etkilemediği görüşüne yer vermiştir.

Ağır Ceza Mahkemesinin varmış olduğu bu bulgu ve görüşlerd-e müdahalemizi gerektirecek şekilde hata bulunmadığı görüşündeyiz ve bu konuda bulguya varırız.

Ağır Ceza Mahkemesinin Sanık aleyhindeki davalarla ilgili hukuki prensiplere etraflı bir şekilde değindiği görülmektedir.

Bu prensipleri daha sonra huzurunda-ki davaya uyguladığı da görülmektedir.

Sanığın yazılı ifadesinin gönüllü olmadığı iddiası üzerine yapılan duruşma içerisindeki duruşmada Sanığın verdiği 13.1.1999 tarihli ifadenin (Emare 3) gönüllü bir ifade olduğu konusunda karara vardıktan sonra gönüllü- ifadeyi huzurunda bulunan diğer şahadetle karşılaştırmış ve doğru kabul etmeyi uygun görmüştür. Bu doğrultuda serdetmiş olduğu görüşlerde yanılmış olduğu konusunda ikna edilmiş değiliz ve bu konuda bulguya varırız.

Sanığı 2. davadan 4.5 yıl hapse mahkûm- eden Ağır Ceza Mahkemesi 1. davayı alternatif dava olarak kabul etmiş ve Sanığa 1. davadan herhangi bir ceza vermemiştir.

Sanığın mahkûm olduğu birinci dava azami 18 yıl hapislik, ikinci dava ise azami 20 yıl hapislik cezası öngören
suçlardandır. Huzuru-muzdaki meselede alternatif mahiyette olan bu iki suçtan 1. dava, ikinci davadan daha az ceza öngörmesi
nedeniyle cezalandırma prensipleri ışığından Sanığa 1. dava altında ceza verilmesi daha doğru bir yöntem olacaktı, ancak bu konuda taraflar huzurumuzda- argüman yapmadıkları cihetle daha fazla üzerinde durmayı uygun görmemekteyiz.

Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda bulunan şahadeti Sanığı mahkûm etmek için yeterli bulmuştur. Tahkikat belki savunma avukatının belirttiği gibi eksik ve arzu edilen düzeyde olmam-ıştır. Ancak bu eksikliklerin Ağır Ceza Mahkemesi kararına etken olduğu söylenemez. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda Sanığı mahkûm etmek için yeterli kanıt bulunduğu gerekçesiyle mahkûmiyet kararını bozacak nitelikte eksiklik olmadığı
hususunda bulguya varır-ız. Bu nedenle bu konuda ileri sürülen istinaf sebebine daha fazla değinmeyi uygun görmemekteyiz ve
neticede Sanık aleyhine verilen mahkûmiyet kararını iptal etmek için Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bariz hata veya müdahalemizi gerektirecek nitelik ve n-icelikte bir adaletsizliğin yapıldığına kani olmadık ve bu doğrultuda bulguya varırız.

Şimdi de Sanık aleyhine verilen 4.5 yıl hapislik cezası aleyhine yapılan istinafı gözden geçirmek gerekir.

Ağır Ceza Mahkemesi ceza ile ilgili kararını verirken uyuşt-urucu suçlarının toplumun genel moral ve sağlık düzenini bozucu nitelikler taşıdığını bunun yanında pek çok başka suçlara bir basamak teşkil ettiğini,bu tür suçların gittikçe artan ve halkı tehdit eden suçlar olduğu nedeniyle Mahkemelerin

görevinin kamu -yararını ön planda tutmak olduğunu vurgulamıştır. Keza, Ağır Ceza Mahkemesi yaygın hale gelmiş
olan bu tür suçlara caydırıcı nitelikte ceza verilmesi gerektiğine değinmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi Sanığa ceza verirken kendisini ıslah edip topluma kazandırma-k ve suçların vehameti ve ciddiyeti ile orantılı ceza verilmesi gerektiği prensilerini de dikkate almıştır. Bu görüşler yerinde ve doğru görüşlerdir ve her zaman göz önünde bulundurulup uygulanması gereken prensiplerdir.

Huzurumuzdaki meseleye has olgul-arı, ciddiyetle ele aldıktan sonra Sanığa verilecek hapislik süresinin Sanığı tekrar topluma kazandırmak açısından Sanık üzerinde ne gibi etki yapacağının da dikkate alınması ve tezekkür edilmesi gerekir düşüncesindeyiz.

Yukarıda suçun vehameti ile ilgil-i belirttiğimiz prensipler geçerliliğini her zaman korumaktadır. Bilhassa kamu yararı, ceza takdirlerinde dikkate alınması gereken en önemli faktörlerden biridir ve bir Sanığa ceza takdir ederken genelde belli türdeki suçlara uygulanan cezalarda denge sağl-anması açısından, huzurumuzdaki meselede olduğu gibi, Mahkemelerce ibret verici cezalar verilmesi gerekir. Ancak bazı hallerde Sanığın kişisel durumu da önem kazanmaktadır. Sanığa verilecek olan hapislik süresi Sanığı ıslah edecek yerde, daha da isyankar v-e suç işlemeye meyilli bir kişi haline getirecekse veya onu mahvedecekse, sadece suçun vehameti değil bu faktörlerin de dikkate alınması gerekir. Böyle durumlarda Sanığı topluma kazandırmak ve ona ileriki hayatında yardımcı olabilecek şekilde cezalandırmay-a gidilmesi gerekir. İşte bu prensipler arasında, kamu yararı ile Sanığa yardımcı olma


prensipleri arasında dengeyi bulmak gerekir ve bunu yapmak gerçekten zordur.

Bazen meselenin olguları, Sanığın kişiliğine uygun verilecek ceza, suçun vehametini vur-gulayan cezayı eksiltebilir. Her iki halde uygulanacak değerlendirmeler ve prensipler farklıdır ve cezalandırma amacına uygun çelişki yaratabilir diye düşünülebilir. Fakat adaletin tecellisi için
çelişki gibi gözüken faktörlerin uyumlu hale getirilmesi ge-rekir. Cezaların kişiselliği prensibi gözetildiği durumlarda bazen Sanığa verilecek olan kısa süreli bir hapislik cezası dahi Sanığı ileriki hayatında olumlu bir şekilde etkileyebilir ve davranışlarını kontrol ederek onu bir suç işlemekten alıkoyabilir. Bö-yle bir netice, ayni zamanda kamuyu da bu tür suçların işlenmesinde koruyacak ve kamu menfaatlerini de gözetmiş olacaktır.

Bu görüşlerimiz kapsamında, bu meseleye has olgular çerçevesinde, cezaların kişiselliği prensiplerinin uygulanması
veya olduğun-dan daha fazla ağırlık taşıması adaletin tecellisi açısından daha doğru bir yol olacaktır.

Sanığın mahkûm olduğu suçlardaki olgular ve Sanığın mezkur suçlardaki iştirak payı yukarıda altıntısı verilen Ağır Ceza Mahkemesi kararında belirtildiği şekildedir-. Huzurumuzdaki meselede Sanığa verilecek olan hapislik süresini takdir ederken, Sanığın polise suçların oluşumu ile ilgili vermiş olduğu ayrıntılı itiraflar sayesinde suçun çok kısa bir süre içinde ortaya çıkması, emarelerin bulunması hususları, önemlidir-. Keza suça dayanak teşkil eden uyuşturucunun miktarının az olması, Sanığın 30 yaşlarında, sabıkasız oluşu, konu uyuşturucunun Sanığın tasarrufunda çok az bir süre kalmış

olması, tutukluluk süresi, ailevi durumu ve sair hususları dikkate aldığımız zaman,- ilk defa Mahkeme huzuruna gelmiş olan
Sanığa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bu hususlara yeterince ağırlık verilmediği inancındayız.

Cezaların kişiselliği ile kamu menfaatinin korunması arasındaki denge ile ilgili yukarıda belirttiğimiz görüşler çerçeve-sinde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sanığa verilmiş
olan 4.5 yıl hapislik cezası, suçun vehametine uygun olmakla beraber, bu davaya has olgular çerçevesinde cezaların kişiselliği prensiplerini yeterince gözettiği söylenemez. Suçun vehameti ile cezaların -kişiselliği arasındaki denge dikkate alındığında, Sanığa verilen ceza onu topluma kazandırmak yerine mahvedici bir nitelik arzetmiştir. Bu nedenle müdahelemizin gerektiği görüşündeyiz. Suçun vehameti ile cezaların kişiselliğini gözeterek, meseleye has tüm -olgular çerçevesinde Sanığın topluma kazandırılması ile kamu yararının korunması açısından verilmesi gereken uygun cezanın 2.5 yıl hapislik cezası olduğu görüşündeyiz.

Yukarıda tüm belirtiklerimiz çerçevesinde, Sanığa verilmiş olan 4.5 yıl hapislik cezası-nın, mahkumiyet tarihinden başlamak üzere 2.5 yıla indirilmesine karar verilir.



Taner Erginel Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç Yargıç


13 Temmuz, 2001





10






Full & Egal Universal Law Academy