Yargıtay Ceza Dairesi Numara 28/1984 Dava No 12/1984 Karar Tarihi 20.11.1984
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 28/1984 Dava No 12/1984 Karar Tarihi 20.11.1984
Numara: 28/1984
Dava No: 12/1984
Taraflar: Başsavcılık ile Hüseyin Karaböcek arasında
Konu: Kaçakçılık –Ceza takdiri –
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 20.11.1984

-
D.12/84 Yargıtay/Ceza 28/84
(Dava No: 1320/84, Lefkoşa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Sal-ih S. Dayıoğlu, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay.

İstinaf eden: KKTC Başsavcılık, Lefkoşa.
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Hüseyin Karaböcek, Akıncılar.
A r a s ı n d a.

İstinaf ed-en namına: Işılay Ever.
Aleyhine istinaf edilen namına: Güner Çakın.



Kaçakçılık - Tadil edilen Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 208(1)(a) ve 217. maddeleri ile aynı Yasanın 105. maddesi uyarınca yapılan 231/80 sayılı emirnameye aykırı kaçakçılık - Güne-ye ihracı yasaklanan malı tasarrufunda bulundurma - Sanığın 170 adet koyun ve kuzuyu Güneye ihraç etmek maksadı ile tasarrufunda bulundurma.

Ceza takdiri - Kaçakçılık suçlarının yaygın olması - Kişisel çıkarını ön plâna alarak bir kişinin topluma zarar ve-recek suçlar işlemesi - Cezanın caydırıcı ve ibret verici olması gereği.



OLAY: Koyunlarını Akıncılar köyü merasında otlatan sanık orada bir Rum'la karşılaşarak koyunları ona satma hususunda anlaştı. Rum parayı kısmen peşin ödedi ve geriye kalanı ertesi -gün ödemeyi taahhüt etti. Ertesi gün ise koyunların Rum Polisi tarafından zaptedildiğini öne sürerek geriye kalan parayı ödemedi. Bunun üzerine Sanık Türk Polisine başvurarak hayvanlarının Rum tarafına kaçtığını söyledi ve geri getirmek için gerekenin yapı-lmasını istedi. Yapılan tahkikat sonucu Polis, Sanık aleyhine kaçakçılık ve Güneye ihracı yasaklanan malı tasarrufunda bulundurma davaları getirdi. İlk Mahkeme Sanığın 57 yaşında olduğunu beş çocuk babası olduğunu ve diğer hususları dikkate alarak sadece p-ara cezası verdi. İddia Makamı cezanın aşikâr surette az olduğunu ileri sürerek istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme kaçakçılık suçlarının yaygın olduğunu, kişisel çıkar için karşı unsurla muhatap olmanın hoş karşılanmayacağını belirtti. Kamu yararı gereği- Sanığa caydırıcı ve ibret verici ceza verilmesi gerektiğini vurgulayan Yüksek Mahkeme istinafı kabul ederek para cezası yerine Sanığa 3 ay hapis cezası verdi.



-H Ü K Ü M
-
Salih S. Dayıoğlu: Lefkoşa Kaza Mahkemesinde yargılanan sanık aleyhine aşağıdaki davalar getirilmişti:

"1. 26/61, 36/63, 76/63 ve 9/78 sayılı Yasalar ile tadil edilen Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 208(1)(a) ve 217. maddeleri ile aynı Yasanın 105. madd-esi uyarınca yapılan 231/80 sayılı emirnameye aykırı kaçakçılık.

2. 26/61, 36/63, 76/63 ve 9/78 sayılı Yasalar ile tadil edilen Fasıl 315 Gümrük İdare Yasasının 208(1)(c) ve 217. maddeleri ile ayni Yasanın 105. maddesi uyarınca yapılan 231/80 sayılı emirn-ameye aykırı, Güneye ihracı yasaklanan malı tasarrufunda bulundurma."

17.7.1984 tarihinde yapılan celsede, sanık, aleyhine getirilen bu davaları kabul etti. İddia Makamının İlk Mahkemeye anlattığı olgulara göre olay şu şekilde cereyan etti:

Sanık 57 ya-şında olup çiftçilik ve hayvancılıkla iştigal etmektedir. 20.12.1982 tarihinde sanık İddia Makamı şahitleri 1 ve 2'den 1.250.000TL kıymetinde 170 adet koyun ve kuzu satın aldı. İşi icabı diğer hayvanlarını otlatmaya götürdüğü 21.12.1982 tarihinde sanık Akı-ncılar köyü merasında eskiden tanıdığı Fido isimli bir rumla buluştu. Fido'nun kendisinden canlı hayvan satın almak istediğini söylemesi üzerine sanık da kendisinde 170 adet küçük baş hayvan olduğunu ve bunları kendisine satabileceğini söyledi. İkisi arası-nda yapılan pazarlık neticesi sanık Fidoya bu hayvanları 3500KL'ye satmayı kabul etti. 22.12.1982 tarihinde sanık 170 adet hayvanı aldı ve Fido ile anlaştıkları yere gidip ona bu hayvanları teslim etti. Bunun karşılığında Fido'dan 900.-KL peşin aldı ve müt-ebakisini de ertesi gün ödenmeyi kabul etti. 23.12.1982 tarihinde sanık kendi malı olan başka hayvanları aynı merada otlatmaya götürdü ve orada ayni zamanda Fidoyu beklemeye başladı. Bu esnada Fido yerine bir başka Rum geldi ve sanığa hayvanların Rum Polis-i tarafından Fido'dan zaptedildiğini ve imha edildiğini, dolayısıyle, Fidonun bu hayvanlardan herhangi bir para kazanmadığını ve mütebaki alacağını da kendisine veremeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine sanık Türk Polisine hayvanlarının Rum tarafına kaçtığını- ve bunların geri getirilmesi için gerekli girişimlerin yapılmasını istedi.

Birtakım başka suçların tahkikatı esnasında sanığın sözü edilen hayvanları Rum tarafına sattığı hususunda ihbar alan polis bu yönde de bir tahkikat açtı ve buna yönelik olarak 3.-11.1983 tarihinde sanığı tutukladı. Sanık tutuklu kaldığı esnada, 8.11.1983 tarihinde, gönüllü bir ifade verdi ve bu ifadede hayvanlarını Fido isimli bir Ruma sattığını kabul etti. 9.11.1983 tarihinde sanığa dava tebliğ edildiği zaman sanık davayı kabul et-ti. Sanık tarafından bulunan Avukat İlk Mahkemeye yaptığı hitabesinde sanığın iddia ettiği gibi 170 baş davarını Ruma sattığını, satış parasını almayınca Türk Polisine müracaat ettiğini, nedamet getirdiğini, sabıkası olmadığını, fakir ve 5 çocuk babası bir- çiftçi olduğunu söyledi. İlk Mahkeme, verdiği hükmünde, sanığın işlemiş olduğu suçların ciddi olduğunu bu tür suçlardan toplumun gözetilmesi gerektiğini ve buna yönelik olarak bu tip suçlar için "sert" cezaların verilmesi gerektiğini vurguladı. Daha sonra- İlk Mahkeme sanığın sabıkasız, 57 yaşında ve 5 çocuk babası ve okumamış birisi oluşunu ve nedamet getirdiğini dikkate aldı ve ona 1. davadan 9000TL 2. davdan da 6000TL para cezası kesti.

İddia Makamı bu hükümden istinaf etmiş bulunmaktadır. İstinaf ihba-rnamesi 3 sebep içermekle birlikte bunları sanığa verilen cezanın aşikâr surette az olduğu noktasında toplamak mümkündür.

İstinafın duruşmasında İddia Makamı tarafından bulunan savcı İlk Mahkemenin bu tür suçlar için ceza verirken kamu yararının gözetilm-esini doğru olarak dikkate almakla birlikte uygulamada verdiği para cezası ile hataya düştüğünü, bu tür suçların İlk Mahkemede de beyan edildiği gibi yaygın ve ciddi suçlar olduğunu, bu itibarla verilecek cezanın caydırıcı ve ibretamiz olması gerektiğini h-albuki kesilen 15,000TL cezanın ibretamiz ve caydırıcı olmaktan çok uzak olduğunu iddia etti. Öte yandan sanık tarafından bulunan avukat ise sanığın 57 yaşında, sabıkasız, evli ve bakmakla yükümlü 3 çocuk babası olduğu, polise yardımcı olduğu, suçların mey-dana çıkarılması en azından çok zor olduğu gerçeği karşısında onun polise verdiği ifade ve İlk Mahkemede davaları kabul etmesi ile suçların meydana çıktığı dikkate alınırsa, birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 77-80/82 sayılı davalarda söylenenlere katılmakla bir-likte, bu meselede sözü edilen içtihat kararında da belirtildiği gibi istisnai durum mevcut olması nede- niyle ilke olarak hapis cezasının bu meselede uygulanmaması gerektiğini İlk Mahkemenin de bunu bu şekilde aldığını ve sanığa kesilebilecek azami 10,800-TL para cezasından sırası ile 9,000TL ve 6000TL kestiğini ilaveten 2. dava alternatif olduğu için aslında 2. dava için hiç ceza kesmemesi gerektiğini ancak bu hususta bir istinaf yapılmadığını ve bütün bunların dikkate alınması ile İlk Mahkemenin hükmünün -müdahalemizi gerektirecek kadar aşikâr surette az olmadığını iddia etti.

Sanığın mahkûm olduğu suçların ciddi suçlar olduğuna ve bunların ciddiyeti ile orantılı olarak ceza verilmesi gerektiğine kuşku yoktur. Bu tür suçların maalesef halâ daha yaygın old-uğu mahkemelere intikal eden davalardan da anlaşılmaktadır. Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 77/82, 78/82, 79/82 ve 80/82 sayılı istinafta da söylendiği gibi gerçek anlamda bir yaşam kavgası vermekte olduğumuz bu dönemde karşı unsur ile salt kişisel çıkar uğru-na muhatap olmak, toplumun ekonomik ve politik çıkarını hiçe saymak kolayca hoşgörü ile karşılanacak bir davranış olamaz. Bu gün maddi çıkar uğruna kendi malını satan bir kimse, yarın daha büyük maddi çıkar vaadi ile toplum zararına daha başka girişimlerde- bulunması olasıdır. Sözü edilen Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza sayfa 6'da Mahkeme şu görüşlere yer vermiştir:

"Sanıkların işledikleri suçların maalesef yaygın olduğunu vurgulamakta yarar görürüz. Bu tür suçları işleyenlerin yasa dışı yollardan ve tez elden- maddi çıkar sağlamayı amaç edindikleri açıktır. Kaçakçılığın hayat pahalılığını büyük çapta etkilediğinden toplum için büyük huzursuzluk kaynağı olduğuna kuşku yoktur. Kıbrıs sorununun henüz bir çözüme ulaşmadığı bu nazik dönemde güney ile bu gibi yasa dı-şı ilişkilerin ne denli zararlara açık olduğunu söylemeyi fuzuli addederiz.

Ekonomik yaşam kavgasının bütün şiddetiyle devam ettiği bu zamanda, halk ile alay edercesine, özellikle güneyden yapılan kaçakçılığa basit bir suç gözüyle bakmak hatalı olur. Bu -tür suçlara mutlak surette engel olunması gerekir. Burada Mahkemelerin rolü büyüktür. Toplumu birinci derecede ilgilendiren ekonomik açıdan toplumu kemirme eğilimi gösteren ve sadece mutlu bir azınlığın faydalandığı bu tür suçlar için kamu yararını göz önü-nde tutarak, caydırıcı cezaların verilmesi gerekir. Bu nedenledir ki bu gibi suçlara, istisnai durumların dışında, ilke olarak hapis cezası verilmelidir."

Bu görüşleri elan korumaktayız. Toplumun ekonomik ve politik çıkarı olduğu konularda, bunlara, özel-likle, şahsi çıkar uğruna ters düşenlere verilecek ceza, kamu yararı düşünülerek, ibretamiz ve caydırıcı olmalıdır.

Önümüzdeki meselede sanığa ibretamiz ve caydırıcı bir cezanın verilmemesi için istisnai bir durum görmedik. 20.12.1982 tarihinde satın ald-ığı davarı 21.12.1982 de anlaşarak 22.12.1982 gibi çok kısa bir sürede karşı unsurun bir ferdine satması, onun, bidayette bu hayvanları satın alırken niyetinin ne olduğunu göstermeye yeterlidir. Ceza açısından sanığın yaşı, medni hali, sabıkasız oluşu ve b-u satıştan zarar edişi ikinci planda ve sadece hapis cezasının süresinin tayininde dikkate alınmalıdır.

Kanımızca, İlk Mahkeme, bu meselede kamu yararının ön plânda tutulması gerektiğine doğru olarak işaret etmekle birlikte bu hususu verdiği ceza ile uyg-ulama alanına koymamakla hata etmiştir ve bu nedenle her iki dava için kestiği para cezalarının iptal edilmesi gerekir. Sanığın daha önce serdedilen kişisel durumu dikkate alınarak ona verilecek en uygun cezanın 1. davada 3 ay hapis cezası olması gerektiği- görüşündeyiz. 2. dava ayni olgulardan neşet edip alternatif mahiyette olduğu için o dava için ayrı bir ceza verilmemesi gerekir. Şunu da belirtmekte yarar görürüz ki sanık lehine dikkate aldığımız hafifletici sebepler olmamış olsaydı, düşündüğümüz hapis c-ezası süresi çok daha uzun süreli olacaktı.

Sonuç olarak istinaf kabul edilir ve İlk Mahkemenin sanığa kestiği ceza iptal edilir. Sanık 1. davadan üç ay hapis cezasına çarptırılır. 2. davadan ise sanığa herhangi bir ceza verilmez.


(Salih S. Dayıoğlu) - (Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay)
Yargıç Yargıç Yargıç

20 Kasım 1984



Full & Egal Universal Law Academy