Yargıtay Ceza Dairesi Numara 21/1988 Dava No 16/1988 Karar Tarihi 06.09.1988
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 21/1988 Dava No 16/1988 Karar Tarihi 06.09.1988
Numara: 21/1988
Dava No: 16/1988
Taraflar: Abdullah Ayhan ile Başsavclık Arasında
Konu: Polis memurunu darbetme – Hakaret ve sövme – Rahatsızlık – Ceza takdiri - Sabıka
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 06.09.1988

-D.16/88 Yargıtay/Ceza 21/88
(Dava No: 24573/88; Lefkoşa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Şakir Sıdkı İlkay, N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut

İstinaf eden: Abdullah Ayha-n, Merkezi Cezaevi
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı
A r a s ı n d a.

İstinaf eden: Şahsen hazır
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa Arıkan



H Ü K Ü M

Şakir Sıdkı İlkay: -Bu istinaf Lefkoşa Kaza Mahkemesinin müstenife kesmiş olduğu 6 ay hapis cezası aleyhine yapılmıştır.

Müstenif sanık 37 yaşında ve yapıcıdır. Sanık 12.12.1987 tarihinde saat 17.00 raddelerinde, Atatürk Meydanındaki Lefkoşa Polis Karakoluna gitti ve orada -görevli Polis Çavuşu Ahmet Kordal'a yüksek sesle "ulan pasaportum sizdedir, siz polis değilmisiniz, sizin . sikeyim" diyrek küfretti. Bunun üzerine şikâyetçi sanığa kanuni ihtarda bulundu. Bunun akabinde sanık müşteki polis çaavuşunu eli ile başından itti -ve bu suretle onu darbetti. Bundan hemen sonra orada bulunan diğer polis memurları sanığı derdest edip bir hücreye yerleştirdiler. Sanık aşırı derecede içkili bulunuyordu. Sanık, sarhoşluk durumu geçtikten sonra, işlediği suçlar ile itham edildi ve cevaben- "bir hata yaptım kabul ederim" dedi.

Yukarıdaki olaydan sonra sanık aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde, (1) bir polis görevlisini, Fasıl 154 Ceza Yasasının 244(b) maddesine aykırı olarak, darbetmekten, (2) müşteki çavuşa, Ceza Yasasının 99. maddesine ay-kırı olarak, alenen harekette bulunmaktan, (3) umumi bir yerde, Ceza Yasasının 95. maddesine aykırı oalrak, rahatsızlık yapmaktan ve (4) umumi bir yerde Ceza Yasasının 94(1) maddesine aykırı olarak sarhoş iken rahatsızlık yapmaktan dava getirildi.

Sanık,- mahkeme huzurunda, elyhine getirilen 4 davayı da kabul etti ve bunun üzerine mahkeme kendisine, beraber çekilmek üzere, birinci davadan 6 ay ve diğer davalardan da birer ay hapis cezsı verdi.

Sanık, kendisine verilen cezalar fahiş olduğu gerekçesi ile, -istinaf etmiştir.

Sanığın soygun suçundan 5.2.1986 tarihli bir sabıkası vardır. Sanık bu suç için 2 yıl hapis cezası çekmiştir.

Kaza mahkemesi sanığa ceza keserken şöyle demiştir:

"Sanık bir emniyet karakoluna giderek görevli bir polise hakaret etme-si ve bilâhare onu darp etmesi çok ciddi suçlardandır. Ve ben bu sanığa hapis cezası dışında herhnagi bir ceza kesilmesinin uygun olmıyacağı inanç ve kanaatindeyim.."

-Memlekette emniyeti ve sulhu süknu korumakla görevli polis memurlarının görev yaptıkları bir karakola girip orada görevli bir polis çavuşuna alenen hakarette bulunmak, onu darbetmek ve orada rahtsızlık yapmak, ilk mahkemenin de belirttiği gibi, cidi suçla-rdır. Bu gibi suçlara verilecek cezaların caydırıcı nitelikte olması gerekir. Bu hususlar ve bunun yanında sanığın pek yakın bir geçmişte işlemiş olduğu ciddi bir sabıkası olduğu da göz önüne alındığında kendisine ilk mahkemenin kesmiş olduğu cezaların Yar-gıtayın müdahalesini gerektirecek kadar ağır olmadığı ve istinafın reddedilmesi gerektiği görüşündeyim.
-
N. Ergin Salâhi: Sanık ilk mahkeme önünde Fasıl 154 Ceza Yasasının 244(b) maddesine aykırı 12.12.1987 tarihinde Lefkoşa'da Polis Çavuşu 2196 Ahmet Kordalı görevini ifa sırasında darbetmek suçu, yien aynı tarih ve mahalde Fasıl 154 Ceza Yasasının 99. madde-sine aykırı italei lisan, 95. maddesinr aykırı rahatsızlık ve 94(1) maddelerine aykırı sarhoş iken rahatsızlık yapmak suçları ile itham edilmiştir.

İlk mahkeme önünde avukatsız olarak bulunan sanık aleyhine getirilen bu suçları kabul etmiştir.

İddia ma-kamınca izah edilen olgulara göre 12.12.1987 tarihinde saat 17.00 raddelerinde, sanık, Atatürk Meydan Karakoluna sarhoş bir şekilde giderek karakolda görevli PÇ Ahmet Kordal'a yükseks else hitap ederek kendisine ait olan ve poliste bulunduğunu iddia ettiği- pasaportunu talep etmiş ve bu arada "siz polis değil misiniz sizin allahınızı s..." diye küfretmiştir. Bu şekilde sanığı sarhoş gören ve onun uygunsuz tutum, tavır ve hareketlerini dikkate alan polis kanuni ihtarda bulunup tutuklamak istemiştir. Bu esnada- içki tesiri altında bulunan sanık ise adıgeçen çavuşu baiından itmek suretiyle darbetmiş ve tabiatıyle ceryan eden olayda konu mahalde rahatsızlık vukubulmuştur. Yine idia makamı, sanığın benzeri olmyan bir sabıkası olduğunu belirterek, 5.2.1986 tarihind-e Lefkoşa Kaza Mahkemesince 3463/85 sayılı ceza davasında soygun suçudan 3 yıl hapse mahkûm edildiğini ve bu cezanın Yargıtay tarafından 2 yıla indirildiğini ileri sürmüştür. Sanığa bu geçmiş sabıkası okunduğunda sanık bu sabıaksını kabul etmiştir.

Konuy-u tezekkür eden ilk mahkeme olayın son derece ciddi olduğunu ve sabıkasını dikkate alarak 1. davadan 6 ay müteakip üç davadan da birer ay sanığın hapse mahkûm edilemsine karar vermiştir.

İstinaf sanık tarafından ceza aleyhine yapılmış olup verilen cezala-rın aşikâr surette fahiş olduğu hususundadır.

İstinafın duruşmasında sanık yine avukatsız olarak bulunmuş ve olayı anlatarak bu olay ışığında kendisine verilen cezaların aşikâr surette fahiş olduğuna değinmiştir. Sanık sarhoş olduğunu, italei lisanda bul-unduğunu kabul etmekle beraber itmek suretiyle polisi darbettiğini hatırlamadığını iddia etmektedir. Ancak suçunu kabul ettiği ve önümüzdeki istinaf konusu sadece ceza aleyhine olduğu cihetle bunun pek dikkate alınmaması gerektiği görüşün- deyim.

İddia m-akamı tarafından bulunan savcı ise ilk mahkemenin ceza premsiplerini doğru olarak uyguladığını, olguları ddddoğru olarak nazarı itibare aldığını ve bu olgular çerçevesinde sanığa verilen cezanın Yargıtayın müdahalesini gerektirecek derecede fahiş olmadığın-ı ileri sürmüştür.

İlk mahkeme kararına göz atıldığında, ilk mahkemnin sanığın işlemiş olduğu fiili, karakolu basma derecesinde vahim bir suç olarak gördüğünü ve bu eylemi bu yönde değrlendirip bir karara vardığı görülmektedir. İlk mahkemenin bu husustak-i kararı şöyledir:

"Sanık aleyhindeki 4 davayı kabul ettiği cihetle suçlu bulunarak mahkûm edilir. Sanığın nerede ise fiili, karakol baskını derecesindedir. Sanık bir emniyet karakoluna giderek göreli bir polise hakaret etmesi ve bilâhare onu darbetmesi -çok ciddi suçlardandır ve ben sanığa hapis cezasının dışında bir cezanın kesilmesinin uygun olmayacağı inanç ve kanaatindeyim..."

-İlk mahkeme konuyu bu şekilde değerlendirmiş ve neticede diğer olguları da kaale alarak sanığa istinaf konusu hapis cezalarını verme yönüne gitmiştir.
-
Kanaatimce ilk mahkeme sunulan olguları ve özellikle suçun işleniş şeklini yanlış değerlendirmiştir. İddia makamınca izah edilen olgulardan açıklıkla görülebileceği gibi sanığın karakıola gidişinin esas maksadı emniyet mensupları elinde bulunan pasaportu-nu geri almaktı. İçki tesiri altında olans anığa, pasaportunun poliste bulunmadığı söylenmesine rağmen pasaportunu talep etmekte ısrar etmiş bu arada izah edidliği şekilde italei lisanda bulunarak rahatsızlık suçları işlemiştir. Bu suçları işlediği esnada -sarhoşluğu nedeniyle kontrol edilemeyen sanığın tutuklanrak hücreye konmak istendiği sırada sanıka dıgeeçen çavuşu başından itmek suretiyle darbetmiştir. Görülüyor ki bu olgular dikkatlice incelendiğinde sanığın 1. davada işlemiş olduğu darb fiili teknikti-r ve esas amacı karakola giderek polisleri darbetmek değildi. Bu meselede ağırlık kazanan italei lisan ile rahatsızlık fiilleridir. Halbuki ilk mahkeme konuya başka açıdan bakarak sanığın ta başlangıçtan karakola gidişini orada bulunan polisleri darbetme v-e zorla pasaportunu alma niyeti ile harket ettiği yönünde değerlendşrmiş ve bu yanlış değerlendirme altında sanığa oldukça ağır ve hak etmediği hapis cezaları vermiştir. Şayet sanığın niyeti başlangıçtan karakola girerek oradaki polisleri darbetmek ise bu -niyetle bu eylemi gerçekleştirmek ise sanığa verilen 6 ay hapis cezası aşikâr surette fazla değil, az olması gerekir. Kamu düzenini sağlamakla görevli emniyet mensuplarının darbedilmesi ciddi ve vahim bir suçtur. Ancak yukarıda izahe dilen olgulardan sanığ-ın böyle bir niyeti olmadığı ve işlenen darb fiilini tamamen tesadüfi gerçekleştirdiği cihetle sanığa 1. davadan verilen hapis ceası aşikâr surette fazladır kanaatindeyim.

Sanığın iddia makamınca benzeri olmayan ancak Mahkemenin bilgisine getirilen sabık-asına gelince:

İddia makamı böyle bir sabıkanın benzeri olmadığına diğer bir ifade ile bunun ceza verilirken nazarı itibare alınamsını talep etmediği düşüncesinde olduğuna veya böyle bir sabıkayı ispat etme niyetinde olmadığına göre böyle bir sabıkayı Ma-hkemenin bilgisine getirmemesi gerekirdi. Bak: Shourris v. Republic 1961 C.L.R. 41 sayfa 42'de şöyle denmektedir:

"The Court has carefully considered the case in the light of the submissions made by learned counsel on both sides. Counsel for the appellan-t took the point that when the trial Court was about to pass sentence on the appellant, counsel for the procecution stated to the Court that the appellant had fifty one previous convictions out of which he only intended to prove four; and in fact he did so-.

This Court takes the view that insuch a case, counsel for the prosecution should only mention convictions which he had in mind to prove. Convictions which arenot intended to be proved, or cannot be proved, should not be mentioned, as this may well pre-judice the accused in the mind of the Court in dealing with sentence."

-Bu meselede şayet iddia makamı bu sabıkasının benzeri olmadığı ve nazarı itibare alınmaması gerektiği ve ispat etme niyetinde olmadığı görüşünde idiyse bunu Mahkemenin bilgisine getirmesi, ceza verirken mahkemeyi hatalı olarak tesir altında bırkammmmamas-ı gerekirdi. Kanaatimce bunu yapmakla iddia makamı hatalı hareket etmiştir. Sabıkasının benzeri olup olmadığı hususunu eleştirmek isteniyorum ancak bu sabıaknın içerisinde zor kullanma fiili olduğuna göre bir dereceye kadar benzeri olduğu söylenebilir. Anc-ak yukarıda değindiğim gibi iddia makamı bu görüşü serdettikten sonra böyle bir meseleyi Mahkemenin bilgisine getirmemesi gerekirdi.
-
Kanaatimce bu olgular ışığında sanığa verilecek en uygun ceza 1. davadan 1 ay ve müteakip 2,. 3. ve 4. davalardan da 15'er gün hapis cezalarıdır. Bu nedenlerle sanığa verilen cezaların aşikâr surette fahiş olduğu kanaatindeyim. Bu kanaata varırken şimdiy-e kadar verilen benzeri davalardaki cezaları da dikkate almış bulunuyorum. Örneğin Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 56/84 ve 58/84 sayılı davalarda emniyet mensubunu aleni bir yerde daha ciddi surette darbettiği bir meselede sanığa suçun işleniş şekli ve sair -olgular dikkate alınarak çoğunluk kararında para cezası kesilmiş azınlık kararında ise 15 gün hapis cezası verilmesi uygun görülmüştü. Tabiatıyle ceza davalarında verilen bezneri cezalar ancak genel anlamda bir ölçü alınabilir. esasta bu gibi meselelerde v-azedilen prensiplerin dikkate alınması uygun olduğu gibi her meselenin olgularına göre verilen cezaların da değişken olduğunun gözönünde bulundurulması gerektiğini vurgulamak isterim.

Sanığın, bugüne kadar içeride çekmiş olduğu ceza, verilmesi öngörülen -cezadan fazla odluğundan, bugünden itibaren derhal serbest bırakılamsının uygun olduğu görüşündeyim.

Niyazi F. Korkut: Sayın yargıç N. Ergin Salâhi'nin verdiği hükümle hemfikirim.

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sonuç oalrak istinaf, oyçokluğu ile, kabul edil-ir, ilk mahkemenin müstenife 1. davadan verdiği hapis cezası 1 aya ve diğer davalardan verdiği hapis cezaları da 15'er güne indirilir ve müstenifin derhal serbest bırakılması için emir verilir.


(Şakir Sıdkı İlkay) (N. Ergin Salâhi) - (Niyazi F. Korkut)
Başkan Yargıç Yargıç

6 Eylül 1988


-


-6-



-


Full & Egal Universal Law Academy