Yargıtay Ceza Dairesi Numara 17/1987 Dava No 12/1987 Karar Tarihi 15.09.1987
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 17/1987 Dava No 12/1987 Karar Tarihi 15.09.1987
Numara: 17/1987
Dava No: 12/1987
Taraflar: Salahi Ali Seldağ ile Başsavcılık Arasında
Konu: Hırsızlık –Görevi suistimal –İsbat yükü
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 15.09.1987

-D.12/87 Yargıtay/Ceza 17/87
(Lefkoşa Dava No: 282/87)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay


İstinaf eden: Salahi Ali Seldağ, -Lefkoşa
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Tahir Seroydaş
Aleyhine istinaf edilen namına: Osman Naim Tal(t
-



Hırsızlık - Sanığın Müdür olarak çalıştığı bankada arkadaşının hesabından para çekmesi - Sanığın Şikâyetçinin sözlü talimatı üzerine parayı çektiğini iddia etmesi.

Görevi suistimal - Sanığın müdür olarak çalıştığı bankada, ke-ndisine sözlü talimat verdiği veçhile arkadaşının hesabından 100,000TL. çekmesi.

İsbat yükü - Sanığın parayı niçin çektiğine ilişkin bir izahatta bulunması - Sanığın izahatı ile lehine şüphe yaratması.




OLAY: Bir bankada şube müdürü olan Sanık, aynı b-ankada mevduatı olan arkadaşının hesabından 100,000TL. çekti. Sanık müşteki ile beraber gittikleri eğlence yerinde ona 100,000TL. ödünç verdiğini, Müştekinin ise bankadaki hesabından bu miktarı çekebileceğini söylediğini ve bu hususta kendisine sözlü talim-at verdiğini iddia etti. Müşteki ise bu iddiaları reddetti. İlk Mahkemede aleyhine hırsızlık davası getirilen Sanık suçu kabul etmedi. İlk Mahkeme duruşma sonunda Sanığı suçlu buldu ve ona hapis cezası verdi. Sanık mahkûmiyet aleyhine istinaf etti.


SONUÇ-: Yüksek Mahkeme bu olayda Sanığın bir izahatı bulunduğunu belirtti. Şikâyetçinin çalındığı iddia edilen parayı kendi borcu olarak kabul edip ödediğini dikkate alan Yüksek Mahkeme şüphenin menfaatinin Sanığa verilmesi gerektiğini vurguladı ve Sanık hakkınd-a kaydedilen mahkûmiyet kararını iptal etti.




H Ü K Ü M

Salih S. Dayıoğlu: İşbu istinafta hüküm 27.7.1987 tarihinde verilmiş ve hükmün gerekçelerinin daha sonra verileceği ifade edilmişti. Şimdi hükmün gerekçelerini veriyoruz.

Bütün ilgili zamanlard-a sanık (istinaf eden) Güzelyurt'da Kıbrıs Vakıflar Bankasının Şube müdürü olarak görev yapmakta idi. Aynı bankada müşteki Adil Öztan'ın hesabı vardı. 21.11.1985 tarihinde sanık müştekiden sözlü talimat aldığı gerekçesine binaen bir transfer fişi düzenledi- ve bunun ile müştekinin hesabından 100,000TL çekti. Transfer fişini düzenlerken fiş üzerine "sözlü talimatınıza atfen hesabınızdan alınan" söz dizisini yazdı.

İddia makamına göre müşteki kendi hesabından 100,000TL veya herhangi bir miktar parayı çekmesi- için sanığa sözlü veya yazılı herhangi bir talimat vermedi.

Sanığın iddiası ise özetle 20.11.1985 tarihinin gecesi eskiden beri arkadaş olan müşteki ile bir gazinoya gittikleri ve orada müştekiye 100,000TL. ödünç verdiği bunun üzerine müştekinin bu mikt-arın çekilebileceğini söylediği ve dolayısı ile sözlü talimat verdiği doğrultusundadır.

Yapılan duruşma sonunda İlk Mahkeme müştekiye inandı ve onun sanığa hesabından para çekmesi için herhangi bir talimat vermediği sonucuna vardı.

İddia makamının esas- tanığı müştekidir. Bu şahıs, şahadetinde özetle, uzun zamandan beri sanığın çok yakın arkadaşı olduğunu, gazinolar da dahil birçok yerlere beraber gittiklerini kabul etmekle birlikte sözü edilen tarihte sanıktan ödünç para almadığı gibi ona kendi hesabınd-an para çekme yetkisini de vermediğini ifade etti. Bu tanığa göre hesabından 100,000TL'nin çekildiğini 1.11.1985 tarihinde tesbit etti ve bankaya gittiği zaman sanığın ona bir yanlışlık olduğunu ve bunun düzeltileceğini söylediğini ifade etti. Sanık ise bu-nları reddetti. Daha sonra Kıbrıs Vakıflar Bankası, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde açtığı bir hukuk davası ile müştekiden yukarıda bahsedilen 100,000TL de dahil Bankaya olan borcunu talep etti. Bu borç içerisinde sanığın müştekinin hesabından çektiği 100,000TL -de vardı. Müşteki bir avukat tarafından temsil ediliyordu. Müşteki, avukatı vasıtası ile, sözü edilen 100,000TL'nin de kendi borcu olduğunu kabul etti ve aleyhine hüküm çıkmasına rıza gösterdi. Müşteki bununla yetinmeyerek daha sonra hükümlü borcun taksitl-e ödenmesi için yapılan istidada da isbatı vücut etti ve yine 100,000TL için herhangi bir itirazda bulun- madığı gibi geriye kalan hükümlü borç ile bu miktarı da aylık taksitler ile ödemeyi kabul etti. Bu durumda akla şu sorular gelmektedir: Şayet müşteki -sözlü talimat hususunda doğru söylemişse daha sonra aleyhine getirilen hukuk davasında aleyhine hüküm çıkmasına neden rıza gösterdi? Öte yandan şayet ilgili Banka müştekinin talimat vermediği doğrultusundaki ifadesine inanmışsa ve dolayısıyle müştekinin on-lara 100,000TL'lik miktar için borcu yoksa neden müştekiyi dava edip 100,000TL'nı ondan talep etti? Bu sorulara tatmin edici cevap bulmakta cidden güçlük çekmekteyiz. Bankanın özellikle bu hareketini İlk Mahkemenin sadece "ciddi bir müesseseden beklenmeyen- bir hareket" olarak değerlendirip, makul bir izahat yokluğunda, bunu, hele hele hürriyeti kısıtlayıcı bir cezanın söz konusu olduğu zamanlarda sanık aleyhine almak son derece sakıncalıdır.

Gözden uzak tutulmamalıdır ki sanığın verdiği izahatın mutlaka d-oğru olması gerekmez. Onun tarafından verilen izahatın doğru olma ihtimali varsa sanık üzerine düşeni yapmış sayılır. Bu meselede sanık, müştekiden sözlü talimat aldığını ilk fırsatta iddia etti. Bu husus daha önce değinildiği gibi paranın çekildiği tariht-e düzenlenen fiş üzerinde de görülmektedir. Müştekinin sanığın çok yakın arkadaşı olduğu ve geçmişte birçok yerlere beraber gittikleri de şahadetle saptanmıştır. Bütün bunlar ve bil(hare dava edildiği zaman müştekinin bankaya karşı 100,000TL'lik mükellefiy-eti olduğunu iki defa kabul etmesi Bankanın da müştekiyi asıl borçlu olarak görmesi kanımızca sanığın verdiği izahatın doğru olabilirliğini ortaya koymaktadır.

Bütün olgular sanığın aleyhine getirilen suçları işlediğine dair bir zan uyandırabilir. Ancak -bu, bir zandan öteye geçmediği sürece sanığın mahk(m edilmesi son derece tehlikelidir. Bu gibi durumlarda sanığın şüphenin yarattığı menfaatten yararlandırılması gerekir.

Sonuç olarak istinaf kabul edilir ve şüphenin menfaatinden istifade ettiri- lerek s-anık hakkında kaydedilen mahk(miyet hükmü iptal edilir. Sanık, bu durumda, derhal serbest bırakılır.


(Salih S. Dayıoğlu) (Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay)
Yargıç Yargıç - Yargıç

15 Eylül 1987

1


383






Full & Egal Universal Law Academy