Yargıtay Ceza Dairesi Numara 15/2012 Dava No 5/2012 Karar Tarihi 17.02.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 15/2012 Dava No 5/2012 Karar Tarihi 17.02.2012
Numara: 15/2012
Dava No: 5/2012
Taraflar: Yalçın şah ile KKTC Başsavcılığı arasında
Konu: Tutukluluk - Tutukluluk verilirken dikkate alınacak prensipler - Tutuklulu eri- Mahkemelerin yetkisi - Mahkemenin doğal (inherent) görev ve yetkisinini adil bir şekilde yönetme yetkisi olması.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 17.02.2012

-D. 5/2012 Yargıtay/Ceza 15/2012
(Gazimağusa Ağır Ceza Dava No: 458/2011)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan.
İstinaf eden: Yalçın Şah, Merkezi Cezaevi, Mağu-sa
(Sanık)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: K.K.T.C Başsavcılığı-Lefkoşa
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Menteş Aziz.
Aleyhi-ne isitnaf edilen namına: Kıdemli Savcı Cevat Rıza.


Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Nüvit Gazi, Yargıç Ayşen Toroslu'nun 458/2011 sayılı davada 23.1.2012 tarihinde verdiği tutukluluk kararına karşı, Sanık tarafından yapı-lan istinaftır.


---------------


H Ü K Ü M


Narin F. Şefik: İstinaf Eden/Sanık, itham edilip Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda duruşmasına başlandıktan sonra; mesai bitiminde, Bidayet Mahkemesinin, davanın ertelendiği tarihe kadar, Sanığın Merkezi Cezaevi-nde tutuklu kalması doğrultusunda verdiği emirden istinaf etmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda Sanık 23.1.2012 tarihinde itham edilmiştir. Sanık aleyhindeki ithamları kabul etmemiştir. İddia Makamının 2. tanığının şahadeti devam ederken, mesai sonu-na gelindiğinden, İddia Makamı tehir talep etmiştir. Bunun üzerine söz alan Sanık Avukatı; Sanığın olaydan sonra tutuklanmış olmasına rağmen, daha sonra kefaletle serbest bırakıldığını, itham edildiği suçla ilgili Sanığın aleyhine şahadet bulunmadığını, b-ilakis ağır ceza mahkemesi huzurunda verilen şahadetin, Sanığın suçsuz olduğunu gösterdiğini belirterek, bu durumda da, Sanığın aynı kefaletle serbest kalmasını talep etmiştir.

Sanık Avukatının müracaatı üzerine, İddia Makamı; ağır ceza mahkemesinde yarg-ılanmaya başlandıktan sonra, teamül gereği sanıkların tutuklu kaldıklarını, mahkemenin takdir hakkı bulunmakla beraber, duruşmada sundukları şahadet ile Sanık aleyhindeki ithamın ciddi olduğunu, cezası müebbet hapisliğe kadar varan bir suçun söz konusu old-uğunu, dava neticesinde Sanığın mahkum olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu, mahkûm olduktan sonra, Sanığın hapis cezası almasının kuvvetle muhtemel olduğunu ortaya koyduklarını belirterek, bu nedenle, Sanığın dava süresince tutuklu kalması doğrultusunda e-mir verilmesini talep etmiştir.

Bidayet Mahkemesi; Sanığın yargılandığı suçun Fasıl 154 madde 205(1) ve (3)'e aykırı adam öldürme suçu olduğunu, bunun Ceza Yasası'nda en ciddi suçlardan birisi olduğunu, bu madde altında mahkûm edilmesi halinde, müebbet h-apislik cezasına kadar ceza takdir edilebileceğini, dolayısıyla suçun ciddi ve vahim bir suç olduğunu, bu safhaya kadar dinlenen şahadette, Sanığı suça bağlayıcı herhangi bir unsur olmadığı iddiası ile ilgili karar üretmenin mümkün olmadığını, böyle bir id-dianın mevsimsiz ve mesnetsiz olduğunu belirttikten sonra;

"Netice itibarıyle; Sanığın yargılanmakta olduğu
suçun ciddiyetini dikkate aldıktan sonra Sanığın tutuklu
yargılanmasına ve davayı dinlenmek üzere mesai bitimine
az bir süre kaldığı cihetl-e davayı dinlenmek üzere
25.1.2012 tarihine saat 11:00'e tayin ederiz.
Sanık ilgili vakte kadar Merkezi Cezaevinde tutuklu
ve ilgili günde Mahkemeye Bring Up Order altında
getirilecektir."

demiştir.
Sanık bu emirden istinaf etmektedir. 6 istinaf se-bebi ileri süren Sanığın istinaf sebepleri aynen şöyledir:

Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi, Sanığın serbest kalması halinde Mahkemede hazır bulunmama olasılığı var mı? Sanığın tanıklara müdahale etme olasılığı var mı? ve Sanığın serbest kalması halinde başka- suç işleme olasılığı var mı? gibi sorulara cevap aramadan ve huzurundaki davayı 2 gün sonraya ertelerken Sanığın tutuklu kalmasının adil yargılama için gerekli olup olmadığına karar vermeden ve Yargıtay/Ceza 1-2-3/2001 D.2/2001 ve Yargıtay/Ceza 67/2002 D.-5/2002 sayılı kararların uygulamada Ağır Ceza Mahkemelerinin oturuma başladığı tarihte tüm Sanıkların tutuklanması uygulaması sona ermiş olduğunu dikkate almadan Sanık aleyhine tutuklama kararı vermekle hatalı hareket etmiştir.

Muhterem Ağır Ceza Mahkemes-i, davayı ertelerken Sanık 2'nin tutuklu kalmasının âdil yargılama için gerekli olup olmadığını irdelemeden keza davanın cereyan ettiği atmosfer ve Sanık 2'nin tutum ve davranışı da dikkate almaksızın Sanık 2'nin tutuklu kalmasını emretmekle hatalı hareket- etmiştir.

Muhterem Mahkeme, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın kendisine vermediği, yetkileri kullanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, genel yetkilerini ve/veya yargılamanın salimen yapılabilmesi için alabileceği kararları değerlendirirken hatalı davranmış ve sanı-klar üzerinde adil olmayan baskı yaratmıştır. Keza, Muhterem Mahkeme işbu davanın öncesinde Sanığın remand aşamaları sırasında Anayasa hilafına 106 gün gibi bir süre tutuklu kaldığını, teminatla serbest kaldıktan sonra o tarihten bu yana bir yılı aşkın bir- süredir yargılamanın her celsesinde; ilk tahkikat sırasında ve Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda yargılanmak için hazır olmasına rağmen Sanığı cezalandırırcasına işbu ara kararı vererek Sanık üzerinde haksız bir baskı oluşturmuştur ve suçlu olduğunu kabul etm-eyen Sanığı suçlarını kabul etmeye zorlayıcı bir etki oluşturmaktadır.

Mahkemede Sanık ve Sanık Avukatı davaya başlamadan önce müdafaa hattını açık ve seçik olarak belirttikten sonra yani işbu davaya konu ithamlardaki suçun unsurlarının oluşmadığını beyan- ettikten sonra, keza Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda olan ilk tahkikat notlarından ve Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda bu ana kadar dinlenen tanıkların şahadetlerinden ve istintaklarından Sanığın aleyhine herhangi bir suç isnadı ortaya çıkmamasına rağ-men Sanığın yargılama boyunca tutuklu kalmasını emretmesi yanlış ve hatalıdır.

Sanık aleyhine Ağır Ceza Yargılaması sırasında tutuklanma kararı verilmesi insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözle-şme'nin ilgili maddelerine, Anayasa'nın öngördüğü yasal yargı yolu ve sanık haklarına, Ceza Usul Yasası'nın ilgili maddelerine, genel yargılama prensiplerine ve bu konu hakkındaki Yüksek Mahkeme kararlarına aykırıdır ve Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi bunları- dikkate almamakla hatalı hareket etmiştir.

Muhterem Mahkeme bu meselede adli takdir yetkisini kullanarak Sanık aleyhine yargılama boyunca tutukluluk emri vermesini gerektirecek yeterli şahadet olmadığı ve şahadet yokluğunda böyle bir emir vermemesi gerek-tiği ve vermiş olduğu karar yeterli ve/veya kabul edilebilir bir gerekçe ihtiva etmediği cihetle adil olmayıp geçersizdir.


İstinaf Eden, istinafını 2 başlık altında sunmuştur. İstinaf Eden; 1. başlık altında 4,5 ve 6. istinaf sebeplerini ele alarak,- Bidayet Mahkemesinin, sadece suçun ciddi bir suç olduğunu ifade ettiğini, ancak suçun ispatını gerektirecek şahadetin ağırlığına bakmadığını, Sanığın serbest bırakılmaması ile ilgili gerekçeli bir karar vermediğini, Bidayet Mahkemesinin alelade bir ertele-meymiş gibi insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerini hiçe sayarak Sanığın tutuklu kalmasına emir verdiğini ileri sürmüştür.

İstinaf Eden devamla, 1.,2. ve 3. istinaf sebepleri altında ise; Yargıtayın Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 1-2-3/2001 (D.2-/2001) ile (Y/C67/02 D.5/2002) sayılı davalarda açıkça elzem görülmediği takdirde, tutuklama emri verilmemesi gerektiğinin söylendiğini, Yargıtay/Ceza 67/2002 (D.5/2002) sayfa 8'de, bir sanığın tutuklu kalıp kalmaması konusunda karar verirken, dikkate alın-ması gereken unsurlar sıralandığı halde, bunları bu yargılamada Bidayet Mahkemesinin hiç dikkate almadığını, 2 yıldır kaçmayan ve tanıklara müdahale etmeyen bir sanığın, yine kaçmayacağını dikkate almadığını, alışagelmiş olduğu için sanığın tutuklu kalması-na emir verildiğini ve bunun yanlış olduğunu ileri sürmüştür.

Aleyhine İstinaf Edilen; Bidayet Mahkemesinin verdiği emrin 25.1.2012 tarihine kadar geçerli olduğunu, yani istinafa konu olan emrin yürürlülük süresinin bittiğini ve istinafın dinlendiği t-arihte Bidayet Mahkemesinin 30.1.2012 tarihli kararına istinaden Sanığın tutuklu bulunduğunu, Sanığın tutuklu kalmasına ilişkin prensiplerin Yargıtay/Ceza İstida 4/78'de izah edildiğini, bu davada sıralanan faktörlere ilaveten sanığın serbest kalması halin-de başka bir suç işleme ihtimalinin olup olmadığı, tanıklara müdahale edip etmeyeceği, sanığın karakteri, provokasyon ve rahatsızlık olması ihtimalleri gibi yerel faktörlerin, kısaca her meselenin kendine has koşullarının göz önünde tutulması gerektiğini, -Yargıtay/Ceza 1-2-3/2001 (D.2/2001)'de, Yargıtay/Ceza İstida 4/78'de belirtilenlerden farklı faktörlerin dikkate alınması gerektiğinin ifade edildiğini, belirtilen 1. faktör olan suçun ciddi bir suç olmasının tek başına bir sanığın tutuklu kalmasına emir v-erilmesi için yeterli olduğunu, Bidayet Mahkemesinin istinafa konu emri verdiği tarihte tahkikat memurunun dinlenmekte olduğunu, Bidayet Mahkemesine birçok emare sunulduğunu, bunların içerisinde adam öldürme ithamını destekleyen emareler bulunduğunu, suçun- ciddi olduğunu, Bidayet Mahkemesinin huzurunda şahadet bulunduğunu ve mahkumiyet halinde müebbet hapisliğe varan ceza verilebileceğini, Bidayet Mahkemesinin karar verirken hata yapmadığını ileri sürerek istinafın iptalini talep etmiştir.

Bir ceza davası- devam ederken, mahkemenin davayı erteleme ve bu safhada huzurundaki sanığın tutukluluğu ile ilgili emir verme yetkisi, Fasıl 155 madde 48 ve 157'de yer alır.
Madde 48 ve 157 aynen şöyledir:
"48. Every Court, may, if it thinks fit, adjourn
any case befor-e it and upon such adjournment may,
subject to the provisions of subsection (2) of
section 157 of this Law, either release the accused
on such terms as it may consider reasonable or
remand him in custody:
.....
Her Mahkeme, uygun görmes-i halinde, önündeki
herhangi bir davayı erteleyebilir ve bunun üzerine,
bu Yasanın 157. maddesi (2)'inci fıkrası
- kurallarının gözetilmesi koşuluyla, sanığı takdirine
göre makul sayacağı belirli koşullara bağlı olarak
salıverir veya tutuklu kalmasını emreder."


"157. (1) Subject to the provisions of subsection (2)
of this section, any Court exe-rcising criminal
jurisdiction may, if it thinks proper, at any stage of
the proceedings, release on bail any person charged or
convicted of any offence, upon the execution by such
person of a bail bond as in this Law provided.
(2) In no case a -person upon whom sentence of death
has been passed shall be released on bail, and no person
charged of any ofence punishable with death shall be
released on bail, except by an order of a Judge of the
Supreme Court."

-33/1982 sayılı yasa ile tadil edilmiş şekliyle:
"157.(1) Bu maddenin (2)'inci fıkrası kurallarına
bağlı olmak koşuluyla,ceza yargı yetkisi kullanan bir
Mahkeme,
uygun
görmesi
halinde,bir suçla itham edilen
veya bir suçtan mahkum olan herhangi bir kişiy-i, bu


Yasada
öngörüldüğü şekilde bir kefalet senedi imzalaması
üzerine
işlemlerin herhangi
bir aşamasında kefaletle
serbest bırakabilir.
(2) Ölüm
cezasına
mahkum edilen herhangi bir kişi
hiçbir halde kefaletle serbest bırakılmaz ve- ölüm cezası

ile cezalandırılabilen
bir
suçla itham
edilen
bir

kimse
bir Yargıtay
olarak Yüksek Mahkeme Yargıcının

emri olmadıkça kefaletle serbest bırakılmaz. (3) Ceza yetkisi kullanan bir Mahkemenin, bu maddenin
(1).fıkrası ve-ya Yüksek
Mahkemenin bir Yargıcının bu
maddenin (2).fıkrası uyarınca herhangi bir kişinin
kefaletle serbest bırakılması için vereceği her karar
veya emir aleyhine Yargıtay olarak Yüksek Mahkemeye
istinaf yapılabilir."



Mahkeme, İdd-ia Makamının üzerinde durduğu, Yargıtay/Ceza İstida 4/78, Yargıtay/Ceza İstida 1/76 ve 2/76'da ifade edilenleri aynen benimsemiştir. Yargıtay/Ceza İstida 1/76 ve 2/76'de ise şu sözler yer alır:

"Bir meselede duruşma gününe kadar, sanığın, kefaletle serbe-st bırakılıp bırakılmaması konusunda uygulanacak test sanığın Mahkeme gününde yargılanmasında isbat'ı vücut edip etmiyeceği ihtimalinin var olup olmadığıdır. Gör: Archbold, 35. baskı, para.203. ve Re Robinson, 23 L.J.Q.B. sayfa 286. Bu test de aşağıda veri-lenlerin dikkate alınması suretiyle uygulanması gerekir.

(1) İthamın nev'i,
(2) İthamı destekleyen şahadetin nev'i ,
(3) Mahkûmiyet halinde verilecek cezanın huşuneti,
(4) Kefil olarak gösterilenlerin müstakil olup
olmadıkları veya sanık tarafından- tazmin edilip
edilmedikleri.
Gör: Archbold, 35. baskı, para203.

Tabiatıyle, yukarıda saydıklarıma ilâveten sair faktörlerin de nazarı itibara alınması gerekir. Nitekim Rodosthenous and Another v. The Police ( 1961 ) C.L. R. sayfa 50' de zamanın -Yüksek Mahkemesi sayfa 51 ve 52'de şöyle demiştir:

"Now, there is no difference between the parties
as to the matters that are to be considered by a Court
or by a Judge in determining whether or not bail should
be granted. The primary ground is whethe-r or not the
accused is likely to attend and stand trial, but that
is not the only matter that has to be considered and,
amongst others, are the seriousness of the offence,
the likelihood of another offence being committed or
the same offence being rep-eated while on bail, and the
possibility of withnesses being tampered with. All
these are matters that may be taken into consideration,
and, in some of the decided cases, one or more of these
matters have been the governing factors in deciding to
refu-se bail.

Yine Myrofora Theodossiou v. The Police (1963) C.L.R. Part I sayfa 95'de önümdeki istidalara benzer bir istidada, mahkeme daha da ileri gitmiş ve şöyle demiştir:
"These considerations are by no means exhaustive.
As I have already stated, the d-iscretionary power of
the Court to grant or refuse bail in a case, must be
judicially exercised upon the relevant merits of such
case: the character and reputation of the accused in
the area where he lives; the character of the victim;
the likelihood -of provocation and disturbance in the
community; the psychological preparation of all
concerned to take their part in the forthcoming trial,
and such other matters are, in my opinion, factors to
be taken into account in making the decision in each
- case in the interests of the administration of justice
in the country."


Mahkeme; 1961 yılına ait Rodosthenous davasında, esas tezekkür edilmesi gerekli hususun, sanığın davasında hazır olması olduğunu, ancak bunun tek dikkate alınacak unsur o-lmadığını, sair şeyler yanında suçun ciddiyeti, sanığın başka bir suç işlemesi, serbest kaldığı müddet içerisinde aynı suçu tekrarlaması, tanıklara müdahale etmesi ihtimallerinin de göz önünde tutulması gerektiğini, karar verilen davalarda bu belirtilen hu-suslardan bir veya fazlasının sanığın serbest kalma talebinin reddedilmesine neden olduğunu ifade etmiştir.

Mahkeme, 1963 yılındaki Myrofora davasında da, bir sanığın tutuklu kalıp kalmamasına karar verirken tezekkür edilmesi gereken hususların tümün-ün sıralanamayacağını, mahkemenin, bir sanığın serbest kalması veya tutuklanması ile ilgili takdir hakkını kullanırken, bunun davanın ilgili olguları üzerine adil bir şekilde kullanması gerektiğini, sanığın ikamet ettiği bölgedeki namı ve karakteri, mağdur- kişinin karakteri, cemaatte rahatsızlık ve provakasyon ihtimali, davada yer alacak kişilerin psikolojik olarak hazırlıkları gibi hususların, adaleti sağlamak için dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.

Alıntısı yapılan iki dava, ilk tahkikat sonr-ası sanıklar aleyhindeki davaların ağır ceza mahkemesine havalesi safhasında, sanıkların tutuklu kalıp kalmaması ile ilgilidir. Huzurumuzdaki davada, Sanığın davasının dinlenmesine ağır ceza mahkemesi huzurunda başlanmış ve Sanığın, bir celseden diğer cels-eye davanın tehiri esnasında, tutuklu kalması doğrultusunda verilen emre karşı istinaf edilmiştir.

Ağır ceza mahkemesi huzurunda, davası dinlenmeye başlanılan bir sanığın; bir celseden diğer celseye tehirinde dikkate alınacak en önemli husus, sanığın, di-ğer celsede hazır olmasını sağlamaktır. Duruşmasına başlanmış bir davada, sanığın hazır olmaması halinde, bir ceza davasına sanığın gıyabında devam edilmesi mümkün değildir. Ağır ceza mahkemelerinde devam eden davaların, seri bir şekilde devam etmesi esast-ır. Ağır ceza mahkemelerinin, bir kazadaki oturumları artık süre ile belirlenmemiş olsa bile, ağır ceza davalarının seri bir şekilde devam etmesi ve en erken bir zamanda sonuçlanması gereklidir. Bu koşullarda çalışan ve genelde gün be gün devam eden duruş-malar arasında, sanıkların teminat altında serbest bırakılmaları mahkemenin seri çalışma düzenini ortadan kaldırabileceği gibi, basit ceza davalarındaki gecikme sürecinin ağır ceza davalarında da, görülmesine neden olabilir. Ağır ceza mahkemelerinin huzur-unda görülen davaların süratli görülmesi ve bu mahkemelerde yargılanmanın ciddiyetinin tezekkürüne ilaveten, yukarıda iktibas edilen kararlarda belirtildiği gibi, sanık aleyhindeki şahadet ortaya çıktıkca, olayın ciddiyetinin belirginleşmesiyle sanığın ka-çma ihtimali, tanıklara müdahale ihtimali, ikamet ettiği yerde bilhassa maktulün ailesi ile huzursuzluk ihtimali, her davanın kendine has koşullarının ayrı ayrı tezekkür edilmesini gerektirebilir. Her olayda tezekkür edilecek hususlar, o olayın şartlarına- münhasır olacaktır. Bir tutukluluk emri verilirken, nelerin tezekkür edileceğinin kapsamlı bir listesinin hazırlanması mümkün değildir. Her olayın kendine has olguları dikkatle incelenmelidir. Olayın ciddiyeti, sanığın kaçma ve yargılanmama ihtimali ve -tanıklara müdahalesi en belirgin ve öncelikle dikkat edilmesi gerekli hususlardır. Ancak bir ceza davasında bir sanığın bir celseden diğer celseye tutuklu kalma emrinin yukarıda sıralanan tek bir nedene dayalı olarak da verilmesi mümkündür.

Yargıtay/Cez-a 67/2002 (D.5/2002)'de Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda, yargılanan bir sanığın, yargılanma sürecinde tutuklu kalması doğrultusunda verilen emre karşı yapılan bir istinafın kararıdır. Kararın 8. sayfasında şu sözler yer alır:

"Geçmiş içtihatlara göre bir Sa-nığın tutuklu kalıp kalmaması konusunda karar verirken Mahkeme aşağıdaki hususları göz önünde bulundurur.

a. Sanığın yargılandığı suç ciddi bir suç mu?
b. Sanığın serbest kalması halinde Mahkemede hazır
bulunmama olasılığı var mı?
- c. Sanığın tanıklara müdahale etme olasılığı var mı?
d. Sanığın serbest kalması halinde başka suç işleme
olasılığı var mı?

Bir ceza davasının duruşmasına başlandıktan sonra Sanığın olaylardan etkilenme ve dolayısıyle kaçma ve tanıkl-ara müdahale etme olasılığı artar. Bu nedenle özellikle Ağır Cezada duruşması başlayan bir Sanığın tutukluluğuna karar verme nedenleri çoğalır.

Bir ceza davası ertelenirken Sanığın tutuklu kalmasının âdil yargılama için gerekli olup olmadığına karar -vermek davayı dinleyen İlk Mahkemenin daha iyi takdir edebileceği bir konudur. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir davada ilk tahkikat yapılmışsa Mahkeme ilk tahkikat tutanaklarına bakma olanağına sahiptir. (Gör: C.L.R. 1961, sayfa 52) Diğer faktö-rlerin yanısıra davanın cereyan ettiği atmosfer ve Sanıkların tutum ve davranışı da tutuklama konusunda Mahkemeye fikir verebilir.

Mahkemenin doğal (inherent) görev ve yetkisi duruşmayı adil bir şekilde yönetme görev ve yetkisidir. Mahkeme yasal- sınırlar ve içtihatların belirlediği ilkeler ışığında bu doğal görevi yerine getirmeye çalışır. Her ertelemede önündeki olguları yeniden değerlendiren Mahkeme, Sanığın tutuklu kalıp kalmaması konusunda vermiş olduğu kararı gözden geçirebilir ve uygun gör-düğü takdirde değiştirebilir."

Yine aynı kararın 10. sayfasında;

"Yukarıda anlatıldığı gibi bugüne kadar Yargıtay
duruşması devam eden hiç bir davada verilmiş
tutukluluk emrine müdahale etmemiştir. Bugüne kadar
benzer suçlarla itham olup yargı-lanan Sanıkların
tümü tutuklu yargılanmışlardır. Bu gerçekler ışığında
Sanığın lehinde veya aleyhinde hiçbir ayırım yapmadan
konuyu değerlendirdiğimiz zaman tutukluluk emrine
müdahale etmenin doğru olmadığını görürüz.

Özetlersek tutuklu-luk konusu kişi özgürlüğünü ve
insan haklarını ilgilendiren bir konudur. Bu nedenle
gerekli olmayan hallerde Sanıkların tutuklanmaması
veya gereğinden uzun süre tutuklu kalmaması gerekir.
Ancak bu olayda Ağır Ceza Mahkemesi Sanığın tutu-klu
yargılanmasına gerek duymuştur. Bu konuda Ağır Ceza
Mahkemesinin takdir yetkisi olduğuna ve gösterdiği
gerekçelerde hata bulunmadığına göre karara saygı
duymamız ve müdahale etmememiz gerekir."

Bidayet Mahkemesi, Sanığın tutuklu ka-lmasına karar verirken suçun ciddiyeti üzerinde durmuştur. Başka bir hususa değinmiş değildir. Bidayet Mahkemesi, Sanığın tutuklu kalması doğrultusunda takdir yetkisini kullanırken, suçun ciddiyetini dikkate almakla hata yapmış değildir. Tahkikat memurun-un şahadeti ile çoğu gerçeklerin Bidayet Mahkemesinin huzurunda olduğunu, Sanık Avukatı da kabul etmektedir. Bu durumda, Bidayet Mahkemesinin, davanın vahametini ve suçun ciddiyetini ölçecek durumda olduğu açıktır. Sanık aleyhindeki dava, Fasıl 154 Ceza Y-asası'nda yer alan en ciddi suçlardan birisi olup, mahkumiyet halinde ömür boyu hapis cezasına kadar ceza takdir edilebilen, adam öldürme suçunu ihtiva etmektedir. Böyle bir suç ile itham edilen Sanığın, davanın devam ettiği süreç içerisinde, tutuklu kalm-asına emir verilmesinde hata yapıldığını kabul etmek mümkün değildir.

Yargıtay/Ceza 67/2002'de ifade edildiği gibi, bugüne kadar yargılamanın huzurunda devam ettiği ağır ceza mahkemesinin, dava sürecinde verdiği tutukluluk kararlarına müdahale edilmi-ş değildir. Huzurumuzdaki istinafta olduğu gibi, ciddi bir suçla yargılanan bir sanık ile ilgili verilen tutukluluk kararına da, müdahale edilmesini gerektirecek bir durum olduğuna ikna edilmiş değiliz.

Bidayet Mahkemesi; takdir yetkisini, yargılam-akta olduğu Sanığın, davanın devamı sürecinde tutuklu kalması yönünde kullanmıştır. Bidayet Mahkemesi, takdir yetkisini kullanırken hata yapmış değildir; bu durumda, takdir yetkisine müdahale edilmesini gerektirecek bir zemin yoktur.

Huzurumuzdaki istin-afta, Bidayet Mahkemesi tarafından verilen ve istinafa konu emrin süresi, istinafın dinlendiği tarihte dolmuştu. Dolayısıyla konu akademik kalmıştır. Ancak Sanık aleyhindeki dava devam ettiği sürece, Bidayet Mahkemesinin, her ertelemede, Sanığın tutuklul-uğunun devamı ile ilgili karar verme ihtimali bulunduğundan, akademik kalan bu konu ile ilgili karar üretilmesi gerekli olmuştur.

Sonuç itibarıyla istinaf ret ve iptal edilir.

İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.




Narin F. Şefik - Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç


17 Şubat, 2012







12






Full & Egal Universal Law Academy