Yargıtay Ceza Dairesi Numara 15/1995 Dava No 12/1997 Karar Tarihi 27.06.1997
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 15/1995 Dava No 12/1997 Karar Tarihi 27.06.1997
Numara: 15/1995
Dava No: 12/1997
Taraflar: Başsavcılık ile Sadık Deniz arasında
Konu: Adam öldürme – Makuliyet testi – Yetki – Şüpheden Sanığın yararlandırılması – Tahkikat- Yargıtayın İlk Mahkeme bulgularına müdahalede dikkate aldığı ilkeler
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 27.06.1997

-D.12/97 Yargıtay/Ceza 15/95
(Ceza Dava No;1138/95; G. Mağusa)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel,Mustafa H. Özkök,Gönül Erönen.
İstinaf eden : KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa

- -ile-

Aleyhine istinaf edilen: Sadık Deniz, Yeşilköy

A r a s ı n d a.

Mağusa Kaza Mahkemesinin 29.6.1995 tarihinde verdiği karara (Talat D. Refiker Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Zeki Gündüz Üye Yargıç, Emine Dizdarlı Üye Yargıç) karşı Baş-savcılık tarafından yapılan istinaftır.


İstinaf eden namına: Savcı Ergül Kızılokgil
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Erdal Öncü adına Avukat Savaş Atakan.

------------------

H Ü K Ü M

Taner Erginel: Bu istinaftaki Mahkeme hükmünü Sayın Yarg-ıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen : Sanık, Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinde 1138/95 sayılı davada,

1. 3/62 ve 22/89 sayılı yasalarla tadil edilen Fasıl 154 Ceza Yasasının 203 ve 204. maddelerine aykırı olarak 19.11.1994 tarihinde, Yeşilköyde, k-anuna aykırı bir fiille, yani 12841 seri ve M 656 kayıt numaralı Acciaio Esc. GİA Vickers C-G Gamba V.T Gardone marka İtalyan yapısı av tüfeği ile iki el ateş etmek suretiyle aynı köy sakini Yakup Dağaşanın taammüden ölümüne sebep olmak,

2. 3/62 sayılı ya-sa ile tadil edilen Fasıl 154 Ceza Yasasının 205. maddesine aykırı olarak, 1. davada belirtilen aynı tarih ve mahalde, kanuna aykırı bir fiille yani 12841 seri ve M 656 kayıt numaralı Acciaio Esc. GİA Vickers C-G Gamba V.T Gardone marka İtalyan yapısı av -tüfeği ile iki el ateş etmek suretiyle Yeşilköy sakini Yakup Dağaşan'ın ölümüne sebep olmak,

3. 7/89 sayılı ve 15/92 sayılı yasalarla tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasasının 2,7(1)(A),(4)(A), 26 ve 27. maddelerine aykırı olarak birinci davada bel-irtilen aynı tarih ve mahalde, başkasının adına kayıtlı yani 12841 seri ve M 656 kayıt numaralı Acciaio Esc GİA Vickers C-G Gamba V.T. Gardone marka İtalyan yapısı av silahını taşımak,

4. 7/89 ve 15/92 sayılı yasalarla tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silahla-r Yasasının 2,7(1)(A)(4)(A), 26 ve 27. maddelerine aykırı olarak birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde başkasının adına kayıtlı 12841 seri ve M 656 kayıt numaralı Acciaio Esc. GİA Vickers C-G Gamba V.T. Gardone marka İtalyan yapısı av silahını ku-llanmak,

5. 55/88 sayılı yasa ile tadil edilen Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2,4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı olarak birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde, KKTC Patlayıcı Maddeler Müfettişliğinden izni olmaksızın 2 adet 12'lik canlı a-v tüfeği fişengini taşımak,

6. 55/88 sayılı yasa ile tadil edilen Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2,4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı olarak birinci davada belirtilen aynı tarih ve mahalde KKTC Patlayıcı Maddeler Müfettişliğinden izni olmaksızın ta-sarrufunda 2 adet canlı 12'lik av tüfeği fişengini bulundurmak,

suçlarıyla itham edilmiştir.

Sanığın aleyhindeki davaları kabul etmemesi üzerine davaların ispat edilmesi için duruşmaya gidilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 29.6.1995 tarihinde oy çokluğuyl-a verdiği kararında, Sanık aleyhindeki davaların makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmediği kanaatine vararak Sanığı beraat ettirmiştir. Üye Yargıç Sayın Emine Dizdarlı ise Sanığı aleyhindeki 1. davadan beraat ettirirken 2,3,4,5 ve 6. davaların makul -şüpheden ari bir şekilde ispat edildiği sonucuna vararak Sanığın mahkum edilmesi gerektiği görüşünü
savundu.

Başsavcılık beraat kararından istinaf etmiştir.

Davada çoğunluk kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve üye Yargıç Zeki Gündüz'ün kararı 34 -sayfa, azınlık kararı veren üye Yargıç Emine Dizdarlı'nın kararı ise 39 sayfadan oluşmaktadır.

Huzurumuzdaki istinafı daha iyi takip edebilmek açısından Alt Mahkeme huzurundaki şahadetle ortaya çıkan olgulara özetle bakmakta fayda vardır.

İddia Makamı Ta-nığı 22 (İMT) maktülün eşi Ayşe Dağaşan, 23.11.1994 tarihinde Ziyamet Polis Karakoluna giderek orada
görevli bulunan İMT (12)PÇ Adnan Mihmat'a eşinin 19.11.1994
tarihinde evden ayrıldığını ve geri dönmediğini bildirmesi
üzerine PÇ Adnan Mihmat'ın Yakup -Dağaşan'ın kaybolması olayı ile ilgili olarak başlattığı soruşturma devam ederken, polis memurları Ahmet Ceylanlı ile İMT(10) Emirali Gürler 11.12.1994 tarihinde
görev harici oldukları ve Agrades Ormanı mevkiinde avlanmakta oldukları bir sırada gömülü bir- ceset görmeleri üzerine durumu
İMT (9) Cafer Ki vasıtasıyle telefoniyen Karpaz Polis Müdürlüğüne bildirdiler. Bunun üzerine aynı gün Polis Müdürü Coşkun Serhat, Başmüfettiş Mustafa Albayrak, İMT 1 M/Mv. Mehmet Mısırlı ve İMT 5 PM Safa Karahasan'dan oluşa-n polis ekibi Yeşilköy'ün güneyinde, köyden yaklaşık 500 metre uzaklıkta, orman yolunun takriben bir metre doğusunda bulunan olay yerine gittiler. Olay yerinde elbiseleri
kısmen yüzeye çıkmış bir ceset ve cesedin üzerinde herbiri 3-4 okka
ağırlığında 2-3 a-det taş olduğunun görülmesinden sonra
toprak altından çıkarılan cesedin Yakup Dağaşan'a ait olduğu,
cesedin kısmen çürümeye başladığı,ayaklarının torba içerisinde
olduğu, giymekte olduğu gömlek ve fanellasının ise omuz hizasına
kadar çekilmiş bir vaziyett-e olduğu görülmüştür. Böyle bir
görüntü içerisinde olan cesedin İMT 13 Yeni Erenköy Doktoru Sadık
Aslansoy tarafından olay yerinde muayene edilmesinden sonra
meselenin tahkikat memuru M/Mv. Mehmet Mısırlı ceset üzerinde
bulunan fanella ve gömleği, panto-lonun cebinden çıkarılan bir
adet ev anahtarını,kolunda bulunan Seiko 5 marka saatini emare
olarak almıştır. Olay yerinde polis tarafından gerekli işlemler yapıldıktan sonra ceset Gazi Mağusa Devlet Hastanesi morguna kaldırılmıştır.

12.12.1994 tarihinde- Gazi Mağusa DevletHastahanesi morgunda cesedin Esenköy sakini Habib Şahan tarafından teşhis edilip Yakup Dağaşan'a ait olduğunun söylenmesinden sonra Dr. Meral Albayrak tarafından cesede otopsi yapılmış, müteakiben ceset üzerindeki emareler teslim alınmı-ştır.

İddia Makamı, Sanık aleyhindeki davasını ispat etmek için maktülün ve Sanığın aile fertleri,komşuları, köy sakinleri, olayın soruşturması ile ilgilenen polis mensupları ve doktorlar olmak üzere toplam 34 tanık dinletmiştir. Sanık, olduğu yerden yemi-nsiz beyanda bulunarak herhangi bir tanık dinletmemiştir. İddia Makamı Mahkemeye 30 adet emare ibraz etmiştir.

17.5.1994 tarihinde davanın esasının dinlenmesi sırasında 15.12.1994 tarihinde Sanık tarafından verildiği iddia edilen gönüllü ifadesinin gönüll-ü olmadığı iddiası ile Savunma Avukatı tarafından ibrazına itiraz edilmesi üzerine duruşma içinde duruşmaya gidilmiştir. Duruşma içinde duruşma yapıldıktan sonra 29.5.1995 tarihinde Mahkeme, ilgili ifadenin gönüllü olduğuna karar vererek ifadeyi emare 11 o-larak kayda geçirmiştir.

Sanık 15.12.1994 tarihli gönüllü ifadesinde suç anını şöyle izah etmiştir:-

".........Ben silahı yatak altından aldım ayrıca dolabın üzerinde bulunan iki adet fişengide aldım ve silahı doldurdum. Ön kapıdan çıktım ve arkaya geç-tim. Yakup halen pençere yanında duruyordu. Silahı bir elim ile arkama sakladım. Yakuba " Aha kendini istersen öldür dedim". Yakup derhal cebinden bir bıçak çıkardı ve bana doğru gelmeye başladı elini bana taraf tuttuğu için bana sokacağını anladım ve kend-isine taraf derhal silahı çevirdim ve kendisine 3 kez Yakup abi dur gelme üzerime dedim ancak o yine geliyordu tam yanıma gelince ben silahı ateşledim. Yakup "Yandım anam" ve öne doğru eğildi ve ben de bir el daha attım kendisine . Ben eve girdim ve anneme- "Yakubu vurdum" dedim. ...................
Arka kapıyı açıp annemin getirdiği torbaya Yakup'un ayaklarını koyduk çakı yerde idi çakıyı alıp Yakup'un göğsüne fanellasına koydum. Küçük kardeşim evde idi onu da çağırdım ve o da geldi. Ben Yakup'un bir elinde-n küçük kardeşim bir elinden ve annem de ayaklarından tutup Yakubu arabanın yanına taşıdık. Dayım arabanın arka kapısını açtı ve Yakubu arabaya koyduk. Ben ve Dayım arabaya bindik ve kavalla ormanına gittik ve ben evden aldığım çapa ile bir çukur kazdım ve- dayım ile Yakubu arabadan indirdik ve çukura koyduk. ..........."

Savunma Avukatı 29.5.1995 tarihinde Sanığın yazılı dava tebliğine verdiği cevabın alınmasında Sanığa baskı ve vaadde bulunulduğunu iddia ederek Sanığın yazılı dava tebliğine verdiği cevabı-n ibrazına itiraz etmiştir. Mahkeme aynı tarihte yaptığı duruşma içindeki duruşmadan sonra 30.5.1995 tarihli kararı ile Sanığa herhangi bir baskı veya vaadde bulunulmadığına, cevabın usulune uygun bir şekilde alındığına ve Sanığın kendi el yazısı ile "Kabu-l ederim, hakettiydi" ibaresini yazıp imzaladığına dair bulgu yaparak, savunmanın itirazını reddetmiştir. Sanığın yazılı dava tebliğine verdiği cevap emare 17 olarak kayda geçmiştir.

Meselenin tahkikat memuru M/Mv. Mehmet Mısırlı şahadeti sırasında yukar-ıda bahsi geçen olay yerinin planını, bulunan ve teslim alınan emareleri ve cesedin karın boşluğundan otopsi sırasında Dr. Meral Albayrak tarafından çıkarılan bir adet tapayı Mahkemeye ibraz etmiştir. Mehmet Mısırlı şahadetine devam ederek aynı gün Ziyame-t Polis Karakolunda hücrede tutuklu bulunan Sanığı kanuni ihtar altında sorguladığını ve Sanığın kendisine "Evet, size herşeyi anlatayım, ben vurdum" demesi üzerine Sanığın gönüllü ifadesini aldığını, Sanığın gönüllü ifadesinde belirtmiş olduğu hususlar il-e ilgili tahkikat yaptığını, mesele ile ilgili emareleri araştırıp teslim aldığını, gerekli resimleri çektirdiğini belirtmiştir. Tanık şahadetinde bu tahkikat sırasında yapmış olduğu işlemleri Mahkemeye anlatmış, emareleri ibraz etmiştir. Tahkikat sırasınd-a Sanığın patlayıcı madde tasarruf izni olmadığını tesbit ettiğini söylemiştir.

Maktülün ölüm sebebine ilişkin şahadet veren Adli Tıp Uzmanı Dr. Meral Albayrak şahadetinde 12.12.1994 tarihinde maktüle ait cesede otopsi yaptığını bu otopside elde ettiği b-ulgularını ise düzenlemiş olduğu bir raporda belirttiğini ifade ederek otopsi raporunu emare 30 olarak Mahkemeye ibraz etmiştir. Raporunda belirtmiş olduklarına bağlı olarak ise otopsi sırasında maktülün boynunun sağ ve sol tarafında tırnak izi olması mümk-ün oluşumlara sol üst kol orta hizasında ise geniş ekimoz (morluk) alanına rastladığını, sırtında üzerleri topraklanmış laserasyonlar (sıyrıklar) gördüğünü, sağ ön kolda ekimoz alanları tesbit ettiğini, sağ temporo parlatelde yani maktülün sağ şakağıyle ka-fa orta kemiğinin birleştiği noktada künt darbeden olması mümkün hematom (kan birikimi, kan pıhtılaşması) gördüğünü, göğsün açılmasından sonra üst kaburgalar arasındaki adalelerde ekimoza rastladığını, sağ kaburga kemiklerinin 2,3,4,5 ve 6'ncısında yan hiz-ada kırık bulunduğunu ve çevresinin de ekimozlu olduğunu, sözkonusu ekimozlar ile sağ kaburga kemiklerindeki kırıkların ölüm öncesi teşekkül ettiğini ve bu kırıkların maktülün ölümünden evvel bir yere çarpmasıyle veya yere düşmesi veya künt bir travma neti-cesinde meydana gelebileceğini ifade etmiştir.

Aynı tanık istintak sırasında ise maktülün boynunun sağ ve sol tarafındaki tırnak izlerinin bir insanın el tırnak izi olduğunu, sıyrıkların ise biyolojik ölüm meydana gelmeden evvel teşekkül edebileceğini, ma-ktülün sağ şakağıyle kafa orta kemiğinin birleştiği noktada tesbit ettiği künt darbenin maktüle bir cisim ile vurulmasından veya maktüle bir cisim çarpmasından dolayı meydana gelebileceğini, künt darbeden dolayı oluşan hematomun ise maktülün ölümünden önce- oluşan bir vaka olduğunu; maktülün kaç günlük ölü olduğunu kesin olarak söylemesine imkan olmadığını; ceset üzerinde iki av tüfeği giriş deliğinin görüldüğünü ve çıkışlarının olmadığını, dokular arasında bir adet tapayı(emare 7) bulmasına bağlı olarak mak-tülün ölümünün av tüfeği ile vurulması sonucunda meydana geldiği kanaatına varması ve keza cesedin çok çürümüş ve organlarının da çok fazla kokuşmuş olması nedeniyle ikinci tapayı ve av tüfeği fişenginden çıkan saçmaları aramadığını böyle bir halde olan ce-sedin sağlık açısından etrafa verebileceği zararı da göz önünde bulundurarak cesedin röntgen cihazının bulunduğu yere götürülmesini sakıncalı gördüğünden cesedin röntgen filmini de çektirmediğini, karın boşluğunda (batın) ve göğsünde iç kanama belirtisi ol-ması nedeniyle maktülün iç kanamadan dolayı da ölmüş olabileceğini keza iç kanamanın organ parçalanmasından dolayı da oluşabileceğini bu bakımdan ölümün iç kanama ve dış kanamadan da meydana gelebileceğini ifade etmiştir.

İddia Makamı davasını kapattıkta-n sonra Sanığın 8.6.1995 tarihinde olduğu yerden Mahkemeye verdiği yeminsiz ifade aynen şöyledir:


".....ben Sadık Deniz işlemediğim bir suçtan dolayı yargılanmaktayım ve 6 aydan beri de tutuklu bulunmaktayım. 15.12.94 de Mehmet Mısırlıya Yakup Dağaşanı -öldürdüm diye birşey söylemedim ve öyle bir ifade de vermedim. Ve aleyhime de şahadet yapan polisler Yaşar Dayımın tüfeğini alıp da Yakup Dağaşanı vurdum diye birşey söylemedim. Bunlar yalan ve iftiradır. Ben masumum, benim masumluğumu allah bilir. Ve sayı-n yargıçlar sizden gözönünde bulundurmanızı istediğim birşey vardır ki bir gencin istikbali ve hayatıdır. 19.11.1994 tarihinde Yakup Dağaşanı görmedim ve işlemekteydim. Aleyhime yapılan suçlamaların hiç birini kabul etmem yalan ve iftiradır".

Beraat kara-rından yapılmış olan istinafın 11 istinaf sebebi özetlenerek bir başlık altında şöyle ifade edilebilir.


"Alt Mahkeme önünde bulunan mevcut şahadet ve emareler ışığında, Sanığı aleyhindeki davalardan makul şüpheden ari bir şekilde mahkum etmek için huzur-unda yeterli şahadet bulunduğu halde,Sanık aleyhindeki davalarda makul şüphe yaratacak şahadet bulunduğu görüşü ile şahadeti yanlış değerlendirerek Sanığı beraat ettirmekle hata etmiştir."


Alt Mahkeme, gerek çoğunluk kararı gerekse azınlık kararında- gönüllü ifadeler ile ilgili uygulanan makuliyet testi sonucu farklı neticelere varmışlardır. Sunulan şahadeti farklı değerlendirmeye tabi tutan her iki kararda şahadet ve hukuksal veriler dikkatlice ve titizlikle incelenerek kaleme alınmış olup her iki ka-rar da kendi içlerinde tutarlı kararlardır.





Çoğunluk kararı olan beraat kararı aleyhine yapılmış bu istinaf maksatları açısından bu kararın doğruluğu tartışma konusudur.

Ceza İstinaf 5/74'de belirtildiği gibi bir ifadenin direkt,olumlu ve ikna ed-ici bir şekilde ispat edilip edilmediği hususunda uygulanan test şudur:

" Acaba ifadenin doğruluğunu gösteren ifade dışında herhangi bir şahadet mevcut mudur?
İfadede yer alan olgularla ilgili söylenenler başka şahadet tarafından teyit edilmekte midir?
İ-fadede olgularla ilgili söylenenler imkan nisbetinde çek olunabilen hallerde çek edilip doğruluğu meydana çıktı mı?
Suç ile itham olunan şahsın bu suçu işlemesine fırsat ve imkan var mıydı?
Yaptığı ifade olanaklı mıdır?İfadede belirtilenler ifade dışında v-erilen şahadet ile tutarlı mıdır?"


Alt Mahkeme çoğunluk kararında sadece gönüllü ifadesine dayanarak Sanığı mahkum etmek konusunda kendini ikaz ettikten sonra huzurunda ispat edilen hususlarla ilgili olarak şu bulgulara varmıştır:-

" Yukarıda belirttiği-miz şekilde Sanığın gönüllü ifadesine uyguladığımız makuliyet testleri sonucunda:
Sanığın annesi Fezile Cambazoğulları ile maktül arasında bir ilişki olduğu izlenimini yaratacak olayların mevcut olduğu ve sanığın bu yüzden tedirginlik içerisinde olduğu-,
Dava konusu av silahlarının sanığın dayısı Yaşar Cambazoğulları adına kayıtlı olduğu,
Sanığın evinin bir bölümü içerisinde yer alan eski odanın bir duvarına sanık tarafından sıva atıldığı,
Sanığın evinde şömine bulunduğu,
Maktülün en son olarak- 19.11.1994 tarihinde Yeşilköy'de saat 16.00'da görüldüğü,
Aynı tarihte saat 18.30-19.00 raddelerinde sanığın annesi ile kardeşinin evlerine yakın bir yerde arabadan indirildiklerini ve bu sırada sanık tarafından görüldükleri,
Maktülün cesedinin 11.12-.1994 tarihinde ayaklarına torba geçirilmiş vaziyette Yeşilköy'ün güneyinde köyden takriben 800 metre uzaklıkta bulunan Kavala ormanının akrades mevkiinde orman yolunun takriben bir metre doğusunda gömülü olarak bulunduğu,
Maktülün cesedi üzerinde emare 30-'daki raporda belirtildiği şekilde 2 adet av tüfeği fişenginin giriş deliği olduğu,
aj 778 plakalı aracın ilgili tarihte sanığın dayısının kullanım ve tasarrufunda olduğu hususları......"

Davanın sonunda Alt Mahkeme tarafından verilen çoğunluk kararında a-şağıdaki neticeye varılmıştır:

"İddia Makamı sanığın itham olunduğu suçları makul şüpheden ari olarak isbat edemediği gibi yukarıda temas ettiğimiz eksikliklerin mevcudiyeti ile bazı emareler maktülün Sanık dışında başka biri tarafından da öldürülmüş olab-ileceği ve Sanığın yeminsiz ifadesinde belirttiği şekilde masum olabileceği ihtimalini de yaratmıştır."


Görülebileceği gibi Alt Mahkeme çoğunluk kararında şahadet ile ilgili yaptığı değerlendirmede, maktülün başkası tarafından da öldürülmüş olabileceği i-le ilgili şüphe duymaktadır. Acaba bu şüphe, şahadetle haklı nedenlere dayanıyormuydu ?

Hukuk davalarında olduğu kadar Ceza İstinaf kararlarında da bir çok kez vurgulandığı gibi Yargıtay yargılayan Mahkeme yerine geçmemektedir. Tanıkları izleme fırsatı ol-madığı gibi şahadeti Alt Mahkemenin değerlendirdiği gibi değerlendirme
mektedir. Yargıtayın esas görevi, Alt Mahkemenin önünde bulunan şahadetle doğru hukuki prensiplere dayanan bir karara varıp varmadığını tesbit etmek ve doğru ise teyit etmek, yanlış ise- değiştirmektir.

Yargıtayın bu yetkisi ile ilgili olarak Fasıl 155 Ceza Usul Yasasının 146(b)(c) maddesi ile birlikte okunması gereken 9/76 sayılı Yasanın 37(3) maddesi aynen şöyledir:



" Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun veya diğer bir yasanın veya Ma-hkeme tüzüklerinin kurallarına bakılmaksızın ve o kurallarda gösterilen bir yetkiye ek olarak Yüksek Mahkeme Yargıtay sıfatıyle, hukuk veya ceza davasına ilişkin bir istinafı görüp karar verirken İlk Mahkemenin olgularla ilgili bulgu ve kararları ile bağlı- değildir; ve bütün tanıklığı gözden geçirmeye kendi istidlallerini yapmaya daha fazla tanıklık dinlemeğe veya kabule ve davanın ahval ve koşullarının gerektirdiği hallerde, İlk Mahkeme tarafından dinlenmiş bulunan bir tanığı tekrar dinlemeğe yetkilidir ve- davanın ahval ve koşullarının gerektirdiği hale göre hüküm verme veya davanın tekrar görülmesi için kararı veren İlk Mahkemeyi veya diğer bir Mahkemeyi görevlendirmek yetkilerine de sahiptir".

9/76 sayılı Mahkemeler Yasası ile yürürlükten kaldırılan 1960- Courts of Justice Law'ın İstinaf Mahkemelerinin yetkileri ile ilgili 25(3) maddesi, 9/76 sayılı Yasanın 37(3) maddesinde hemen hemen aynı kelimelerle yer almıştır. Yargıtayın yetkileri ile ilgili Pikis'in Criminal Procedure in Cyprus kitabında sayfa 191'd-e, bu yasal durum hakkında şunlar denmektedir:-

"The interpretation of the above provision of the Courts of Justice Law was discussed by the Supreme Court in a number of cases beginning with the case of Philippos Charalambous v. Sotiris Demetriou (1961 CL-R 14). The Supreme Court fırmly declined to accept that the above enactment extended in any radical way the power of the Supreme Court to interfere with findings of fact made by the trial Court, and reiterated the traditional position that findings of fact- made by a trial Court, based on the credibility of witnesses, should not be disturbed by an appellate tribunal, save in exceptional circumstances. ........................
.....................................................

The ambit of the provisions -of section 25(3) was the subject of detailed analysis in the case of Kkolis v. The Republic (1961 CLR 53). It was reiterated that this provision of the Law gave no unfettered authority to the Supreme Court to interfere with findings of fact and it would re-frain from disturbing such finding except in the face of exceptional circumstances.
............................................



The Supreme Court rejected, in Simadhiakos v. The Police (1961 CLR 64), the suggestion that it was the intention of the legi-slature, by enacting section 25(3) to bring about any substantial alteration of the existing practice and therefore declined to assume power to go behind the reasoning of the trial Court and inquire into the correctness of any factual finding. It was empha-tically reiterated that the making of findings of fact remains the province of the trial Court and that nothing contained in section 25(3) was intended to change this position."


Ceza davalarında itham edilen bir Sanık mahkum edilinceye kadar masum sayılm-aktadır. Bu prensip ve Sanık aleyhindeki davanın makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmesi gerektiği yasal prensibini göz önünde bulundurduğumuz zaman, gerek polisin yaptığı tahkikatlarda gerekse ceza davalarında, İddia Makamı üzerine çok ağır bir ispa-t külfeti getirildiğini kabul etmeliyiz. Bu külfeti, bu yükümlülüğü yerine getirebilmek için İddia Makamı görevini makul şüpheye yer vermeyecek ve mümkün olduğu oranda herhangi bir boşluğa meydan vermeyecek şekilde icra etmesi gerekmektedir. Bir başka açı -ve deyişle, olgularda eksiklik varsa ve bu Sanık lehine yorumlanabilir veya alınabilirse Sanık bundan faydalanmalıdır.

Çoğunluk kararında belirtildiği gibi Alt Mahkeme, önünde bulunan verilere dayanarak Sanık lehine bazı şüphelerin bulunduğuna, bunların m-akul şüphe yarattığına karar vermiş, dolayısıyle bunları Sanık lehine alarak Sanığı beraat ettirmeyi uygun bulmuştur. Alt Mahkeme, huzurundaki donelere, şahadet ve emarelere dayanarak vermiş olduğu kararda bu neticeye varması olası bir neticeydi ve dolayıs-ıyle verilen çoğunluk kararının sunulan şahadet ile desteklendiği görülmektedir.

Alt Mahkeme, çoğunluk kararında huzurundaki meselede sunulan şahadetle ispat edilemeyen olguların, Sanığı beraat ettirmeye etken olduğu görüşüne varmıştır. Bu görüşe varırken-, beraat kararına etken hususların ne olduğunu şu şekilde dile getirmiştir:

"Şöyle ki sanığın gönüllü ifadesinde evindeki dolabın üzerinden 2 adet av tüfeği fişengini aldığını belirtmesine rağmen dolap üzerinde veya evin başka bir yerinde fişenk olup olma-dığının soruşturulmamasını,
Emare 13 av tüfeği ile emare 4'deki torba üzerinde sanığın parmak izi olup olmadığı konusunda huzurumuzda bilirkişi raporu ve şahadetinin bulunmamasını,
Emare 13 olan av silahının aynı hacimde ve benzerlikte olan av silahları il-e birlikte sanığa gösterilmemesi bir yana konu av silahının sanığa gösterilerek dayısından aldığını iddia ettiği av silahı olup olmadığının sorulmamasını,
Maktülün cesedinin çıkarıldığı yerde ayak izlerinin mevcut olduğunun İMT 1 M/Mv. Mehmet Mısırlı taraf-ından söylenmesine karşın söz konusu ayak izlerinin bir uzman tarafından yerinde incelenmesinin sağlanmamasını,
Emare 8 olarak ibraz olunan su borusu üzerinde emare 28'de belirtildiği şekilde insan kanı lekesi bulunduğunun ve kan gurubunun da tesbit edilme-sine rağmen bu kan lekesinin kime ait olduğunun tesbit edilmesi için hiç bir çabanın sarfedilmemesini,
Emare 21'deki olay yerinin vaziyet planının indeksinde "olayda kullanıldığı iddia olunan su borusu" şeklinde bir ifadenin yer almasının gerek İMT 1 M/Mv.- Mehmet Mısırlı'nın şahadeti ve gerekse sanığın gönüllü ifadesinde belirttiği hususlar ile bağdaşmamak,
Emare 12 çapada iz olarak kalan toprak ile maktülün cesedinin çıkarıldığı yerdeki toprağın aynı olup olmadığının bir bilirkişiye tesbit ettirilmemesini,-
Emare 30'daki otopsi raporunda maktülün öldürülmesinden önce vücudunun muhtelif yerlerinde meydana geldiği belirtilen tırnak izleri, morluklar, künt bir cismin yol açabileceği kan pıhtılaşması sağ kaburga kemiklerinin kırık olduğunun belirtilmiş olmasına -ve bu raporun meselenin tahkikat memuru olan İMT 1 M/Mv. Mehmet Mısırlıya intikalinden sonra raporda bahsi geçen ekimozların yani morlukların ölüm öncesinde meydana gelmesinden ve keza emare 8'deki su borusu üzerinde kan lekesi bulunmasından hareketle makt-ülün av tüfeği ile öldürülmesinden önce sanık veya ifadesinde isimleri geçen aile bireyleri veya başkaları tarafından darbedilip darbedilmediğinin veya aralarında bir boğuşmanın olup olmadığının araştırılmamasını,
Maktülün emare 13 av silahından atılan iki- fişenk sonrasında öldürülmüş olduğu iddiası karşısında İMT 31 Dr. Meral Albayrak'ın Adli Tıp uzmanı olarak maktülün cesedi üzerinde yaptığı otopside bir fişenge ait tapayı bulmasından sonra ikinci tapayı ve saçmaları aramamasını ve onlarca şaçmadan bir te-kinin dahi Mahkemeye emare olarak sunulmamasını,
Davanın esasına ilişkin önemli ve ciddi eksiklikler olarak görmekteyiz."

Alt Mahkemenin çoğunluk kararından alıntı yaptığımız ve yukarıda belirttiğimiz hususlardaki bulgu ve görüşlerini haklı bulmaktayız. K-eza sırası gelmişken şunu belirtmekte fayda görüyoruz. Böylesine ciddi bir meselede, ceset üzerinde yapılan otopsi sırasında saçma bulunmaması veya daha da kötüsü aranmaması, Sanığa emare tüfek gösterilip, yengesinden istedikten sonra yengesinin evinden a-lınıp kullanılan tüfek olup olmadığının soruşturulmaması, tahkikatta çok önemli eksiklikler olduğunu vurgulamak isteriz.

Cinayette kullanıldığı iddia edilen tüfeğin Sanığa gösterilmemiş olması, Sanık aleyhindeki davada ciddi bir boşluktur, çünkü bunun net-icesinde cinayet aleti tanınmamıştır. Cinayetin hangi tüfekle gerçekleştirilmiş olduğu şüphe uyandırmıştır.

Keza ceset üzerinde otopsi sırasında tesbit edilen ekimozlar ve sair izlerin nasıl meydana geldiği ile ilgili araştırma yapılmamış, söz konusu eki-moz ve izlerin maktül üzerinde ölümden önce meydana gelmiş olduğu otopsi raporunda belirtilmektedir.

Maktülün, Sanık veya başkaları tarafından darp edilip edilmediği, boğuşma olup olmadığı şüpheleri maktülün ölümünün başkaları tarafından da meydan getiri-lmiş olabileceği şüphesini uyandırmıştır.

Tüm belirtiklerimiz ışığında, var olan eksiklikler ve soru işareti taşıyan konuların aydınlatılmamış olması neticesinde Sanığı salimen mahkum edemeyeceğine inanan Alt Mahkemenin, Sanığı beraat ettirmekle hatalı -hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Sanık lehine alınması uygun görülen noksan hususların Sanık lehine değerlendirilmesi hata değil bilakis yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Alt Mahkemenin çoğunluk kararında bu neticeye varması için huzurund-a yeterli şahadet mevcut olduğu ve hukuki açıdan makul şüphe kavramının Alt Mahkeme tarafından doğru algılanıp kullanıldığı kanaatindeyiz. Keza bu makul şüpheyi yaratabilecek hususların varlığına inanan Alt Mahkemenin bu görüşlerine ve beraat kararına müd-ahalemizi gerektirecek bir adaletsizlik olduğuna ikna olmadık.

Yukarıdaki nedenlerden ötürü İddia Makamı istinafında başarılı olmadığı cihetle istinaf reddedilir.



Taner Erginel Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
Yargıç Yargıç - Yargıç




27 Haziran 1997



3






Full & Egal Universal Law Academy