Yargıtay Ceza Dairesi Numara 143-144-145-146-147-148/2015 Dava No 14/2015 Karar Tarihi 09.11.2015
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 143-144-145-146-147-148/2015 Dava No 14/2015 Karar Tarihi 09.11.2015
Numara: 143-144-145-146-147-148/2015
Dava No: 14/2015
Taraflar: Ali Osman Uçanok ve diğerleri ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: İlk tahkikat - Tutukluluk - Tutukluluk süresi - Makul tutukluluk süresi - Sanıkların davaları görüşülünceye kadar tutuklu kalmalarına emir verilmesi - Tutuklama koşulları - Tutukluluk emrine itiraz edilmesi - Yetki - Yetki aşımı.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 09.11.2015

-D. 14/2015 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza No: 143-144-145-
146-147-148/2015
(Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti: Hü-seyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu


Yargıtay/Ceza: 143/2015
(Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)


İstinaf eden : Ali Osman Uçanok, Merkezi Cezaevi- Lefkoşa.
(Sanık No.1)

ile

Aleyhine istinaf ed-ilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz hazır.


Yargıtay/Ceza: 144/2015
- (Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)


İstinaf eden : Abbas Uçanok, Merkezi Cezaevi- Lefkoşa.
(Sanık No.2)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.



İs-tinaf eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz hazır.


Yargıtay/Ceza: 145/2015
(Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)



İstinaf eden : Hüseyin Özsaidoğlu, Merkezi Cezaevi-- Lefkoşa.
(Sanık No.3)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.



İstinaf eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı- Mustafa İldeniz hazır.



Yargıtay/Ceza: 146/2015
(Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)



İstinaf eden : Kamil Uçanok, Merkezi Cezaevi- Lefkoşa.
(Sanık No.4)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavc-ısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz hazır.


Yargıtay/Ceza: 147/2015
(Gazim-ağusa Ceza Dava No: 4019/2015)


İstinaf eden : Mehmet Akdemir, Merkezi Cezaevi- Lefkoşa.
(Sanık No.5)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.


İstina-f eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İldeniz hazır.



Yargıtay/Ceza: 148/2015
(Gazimağusa Ceza Dava No: 4019/2015)



İstinaf eden : Cevat Beyazyüz, Merkezi Cezaevi- Lefko-şa.
(Sanık No.6)

ile

Aleyhine istinaf edilen : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davayı ikame eden)


A r a s ı n d a.



İstinaf eden namına : Avukat Emre Kadri hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı Mustafa İl-deniz hazır.



Gazimağusa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Ayşen Toroslu'nun, 4019/2015 sayılı davada 1.10.2015 tarihinde verdiği karara karşı, Sanıklar tarafından yapılan istinaflardır.


--------------

H Ü K Ü M
Hüseyin Besimoğlu: Bu ist-inafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : Birleştirilerek dinlenen huzurumuzdaki istinaflarda, İstinaf Eden/Sanıklar, aleyhlerine ikame edilen 4019/2015 sayılı davada, Gazimağusa Kaza Mahkemesinin, Sanıkları yargıl-anmak üzere Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 tarihindeki oturumuna havale etmesi ve mezkur tarihe değin tutuklu kalmalarına emir vermesi üzerine, tutukluluk emrine karşı bu istinafı dosyaladılar.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İstinaf ile il-gili olgular özetle şöyledir:

Sanıklar, 20.8.2015 tarihinde, karşı grup olarak adlandırılan kişilerle, aralarında meydana gelen ve Gazimağusa Kaza Mahkemesinin karşısındaki park alanından başlayıp, önce yola, daha sonra Gazimağusa Devlet Hastahanesine ka-dar uzanan olaylar nedeniyle tutuklandılar.

Soruşturma sürecinin tamamlanmasından sonra, Gazimağusa Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarılan Sanıklar, 31.8.2015 tarihinde verilen, 116/2015 sayılı teminat emri gereğince, davaları görüşülünceye kadar ve 1 ayı ge-çmemek şartıyla, Merkezi Cezaevine gönderildiler.

30.9.2015 tarihinde Sanıklar aleyhine 4019/2015 sayılı dava dosyalandı ve aynı tarihte Sanıklar Gazimağusa Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarıldılar.

4019/2015 sayılı davaya konu ithamnamede, Sanıklar aleyhi-ne getirilen davalar şöyledir:

dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,4 ve 231. maddelerine aykırı olarak, 20.8.2015 tarihinde, Gazimağusa'da, Gazimağusa Kaza Mahkemesi karşısında bulunan Çamlık'taki park alanı içerisinde, kanuna aykırı bir fiil ile, yani 1.- Tanık Özcan Hangün'ün vücudunun muhtelif yerlerine elleri, ayakları ve tasarruflarında bulunan demir ve tahta sopalar ile vurmak suretiyle, adı edilenin sol kaburga 10. kemiğinin kırılmasına sebep olup Özcan Hangün'ü vahim zarara uğratmak.
dava, Fasıl 15-4 Ceza Yasası'nın 20,21,70,71 ve 72. maddelerine aykırı olarak, birinci davadaki suçun tafsilatında belirtilen aynı tarih ve yerde, bir suç işlemek veya bir ortak amacı gerçekleştirmek niyetiyle biraraya gelip huzur ve sûkunu bozacak şekilde davranışlarda -bulunmak suretiyle ayaklanmak,
dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20,21,70 ve 71. maddelerine aykırı olarak, birinci davada belirtilen aynı tarih ve yerde, ortak bir amacı gerçekleştirmek niyetiyle, bir araya gelmek suretiyle kanunsuz topluluk oluşturmak,
dav-a, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. ve 243. maddelerine aykırı olarak, birinci davada belirtilen aynı tarih ve yerde, kanuna aykırı bir fiil ile, yani vücudunun muhtelif yerlerine elleri, ayakları ve büfe içerisindeki plastik sandalyeler ile vurmak suretiyle,- 2. Tanık Mustafa Ömer Satıağalar'ı ciddi şekilde darbedip hakiki bedensel incinmesine sebep olmak,
dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. ve 242. maddelerine aykırı olarak, birinci davada belirtilen aynı tarih ve yerde, kanuna aykırı bir fiil ile yani, vücud-unun muhtelif yerlerine elleri ile vurmak suretiyle, 3. Tanık Cüneyt Arık'ı darbetmek.

Sanıklar aleyhine dava dosyalandıktan sonra, saat 16:41'de Gazimağusa Kaza Mahkemesinde gerçekleştirilen oturumda, İddia Makamı, davanın Ağır Ceza Mahkemesine havale e-dilmesi gerektiğini, evrak üzerinden havale için emareleri sunmak üzere, bu nedenle davaya ilk tahkikat (PI) günü verilmesini talep etti ve Sanıkların tutuklu kalması yönündeki taleplerinin halen geçerli olduğunu belirterek, itiraz edilecekse tanık çağırma-k için Mahkemenin kendisine bir fırsat vermesi talebinde bulundu.

Sanıklar Avukatı, İddia Makamının bu talebine itiraz ederek, bu aşamada yapılan tutukluluk talebini anlamakta zorlandığını, dava dosyalandıktan sonra, tanık dinlenmeden, durumda değişikli-k olup olmadığını belirlemeden, tutukluluk emri verilmesinin uygun olmadığını ve müdafaanın tanıklarının hazır olduğunu beyan etti.

İddia Makamının, Müdafaa Avukatının iddialarına cevap vermesinden sonra, iddiaları tezekkür eden Alt Mahkeme, saatin 17.30- olduğunu dikkate aldıktan ve İddia Makamının tanık hazır edememesinin gerekçesini makul karşıladıktan sonra, davayı itham ve PI olarak, 1.10.2015 tarihine, saat 14:00'e erteledi ve Sanıkların tutuklu kalmasına emir verdi.

İddia Makamı, 1.10.2015 tarihli- oturumda, davaların Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesine, evrak üzerinden havalesi için müracaatta bulundu ve bu talebine uygun olarak gerekli evrakı Mahkemeye sundu. Alt Mahkemenin emareleri kaydetmesinin ardından söz alan İddia Makamı, Sanıkların davalarınd-a hazır olmak üzere tutuklu kalmalarını talep etti.

Tarafların celbettiği şahadeti ve hitapları değerlendiren Alt Mahkeme, özetle: Sanıkların müstakil kefil bulabilecekleri, mutaber insanlar oldukları ve kanunsuz yollardan kaçma girişimleri olmayacağı ko-nusunda İddia Makamının Müdafaa ile hemfikir olduğunu, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 48. maddesi altında yapılan tutukluluk müracaatında, Mahkemenin Sanıkları makul sayacağı koşullarda salıverebileceğini veya tutuklu kalmalarına emir verebil-eceğini, talep olmasa bile mahkemenin buna yetkisi olduğunu belirterek, olayın iki grup arasında meydana gelen ve devamlılık arz eden olaylardan meydana geldiğini, kendine has özellik gösterdiğini, olayın bir davanın duruşmasının akabinde geliştiğini, boyu-tlarının büyük olduğunu, sunulan emarelerden Sanıkların aleyhine yeterli şahadetin bulunduğunun görüldüğünü, Sanıklar aleyhine getirilen davaların ciddi suçlar olduğunu, havale sonrasında Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmalarına başlanacağını, bu durumun Sa-nıkların Mahkemede hazır bulunmalarının gerekliliğini yeterince ortaya koyduğunu, olayın toplumda yarattığı rahatsızlık ve olası provokasyon ihtimalini de değerlendirdikten sonra, Sanıkları, yargılanmak üzere, Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 tarihindeki- oturumuna havale etti ve mezkûr tarihe değin tutuklu kalmalarına emir verdi.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Sanıkların tek paragraftan ibaret istinaf sebepleri aşağıdaki gibidir:

"Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadeti yanlış
değerlendirmiş, delillere ve/veya t-anıklara müdahale
etmeyeceği ve/veya edemeyeceği, muteber ve müstakil kefil
bulabileceği Başsavcılık ve Polis Tanığı tarafından kabul
edilen, kaçma ihtimali olmayan, mutaber bir iş adamı olan
ve yanında 250 personel çalıştıran ve bir aile sahibi -
KKTC vatandaşı Sanığı sırf davası Ağır Ceza Mahkemesine
havaleye hazır diye davaları başlayıncaya kadar hapis
cezası niteliğinde tutukuluk emri vererek, masumiyet
karinesine ters, müdafaa hakkını kullanmasını
istememesine yol açan, Sanığın hayat-ını mahvedici,
cezalandırma niteliğinde tutukluluk vererek hatalı
davranmıştır."

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Müdafaa Avukatının istinaftaki uzun hitabında ileri sürdüğü argümanlarını başlıklar halinde şöyle özetleyebiliriz:

İddia Makamı, 3-0.9.2015 tarihli oturumda, "Müdafaa tanık dinletecekse, Başsavcılık da tanık dinletecek" şeklindeki beyanıyla, Fasıl 155 Ceza Usûl Yasası'nın 74(2) maddesindeki cevap hakkını genişleterek yetkisini aştı. Alt Mahkeme buna izin vermekle hata etti.

Alt Mahk-eme, tutukluluk koşullarının her celsede yeniden gözden geçirileceğini kabul etmesine rağmen, başlangıçta müşteki durumunda olan Sanık No.1'in sürekli tehdit edilmesi sonucunda, olay günü yakınları ile bulunduğu Mahkemede, kimin tarafından başlatıldığı yar-gılamanın konusu olacak olaylar zincirinde, Sanık durumuna düştüğünü, Mahkemelerde nadiren yapılan bir beyanla, Sanıkların İddia Makamı tarafından yargılanmaktan kaçmayacakları ve muteber kişiler olduklarının kabul edilmesine rağmen, polis tarafından sunul-an tahmin nitelikli beyanlara itibar ederek, Sanıkların ıslahının temini için ceza niteliğinde tutukluluk emri vererek hata etti.


Olayda kaburga kemiği kırıldığı iddia edilen Özcan Hangün, hastahanenin kapılarını kırarak Sanık No.1 ve 4'ü yattıkları yer-de darbetti; kaburgası kırılan birinin bunu yapabilecek kudrette olmadığını söylememize rağmen bu dikkate alınmadı ve Sanıklar bu şekilde davranan kişilerle aynı kefeye kondu. Olayların sonuçları ve Sanıkların davranışları değerlendirilmeden tarafları eşit-lemeye çalışan Alt Mahkeme, Sanıkları cezaevine göndermekle hata etti.

Alt Mahkeme halkta infiâle sebep olan olayın, Gazimağusa Devlet Hastanesinde Sanık No.1 ve 4'ün tedavi esnasında dövülmeleri olduğu halde, tarafları eşitlemek adına, Sanıklara suçlu mu-amelesi yapıldığı sonucunu doğuracak şekilde ve masumiyet karinesi gözetilmeden aleyhlerine tutukluluk emri vermekle hata etti.

Netice itibarıyla, Alt Mahkeme takdir hakkını hatalı uyguladı ve davalarında hazır olacakları kabul edilen Sanıkları uygun şar-tlarla serbest bırakmadı.

İddia Makamı hitabında özetle: Alt Mahkemenin tutukluluğun devamına emir vermekle hata etmediğini, Sanıkların yargılanmaktan kaçmayacaklarını beyan etmekle birlikte, duruşma süresince serbest kalmaları halinde tanıklara müdahale- edeceklerini ileri sürdüklerini, Fasıl 155 madde 74(2)'ye aykırı beyanda bulunmadıklarını, Sanık Avukatına cevap olarak, tutuklulukta tanık çağıracaklarını söylediğini, bunu yapmaya hakkı olduğunu, olayların Sanık No.1'in el işareti ile başladığını, bu hu-susta şahadet temin ettiklerini, olayların büyüdüğünü, karşı tarafın Gazimağusa Devlet Hastanesini ayaklanma ve kanunsuz topluluk oluşturarak bastıklarının doğru olduğunu ancak olayın bir bütün olarak halkta infial yarattığını, Alt Mahkemenin olayları doğr-u değerlendirdiğini, bu meselede süratle soruşturmayı tamamlayıp dava açtıklarını, Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 tarihli oturumuna havale edilen davada, Alt Mahkemenin Fasıl 155 madde 48'deki yetkisini doğru hukuki kriterleri uygulayarak tutukluluk emr-i verdiğini, istinafın reddi gerektiğini ileri sürdü.

İNCELEME:

İstinaf sebeplerini, tarafların iddia ve argümanlarını inceleyip değerlendirdik.

Kararımızın İSTİNAF SEBEPLERİ kısmına olduğu gibi iktibas ettiğimiz istinaf sebeplerini, Alt Mahkemenin, S-anıkları yargılanmak üzere Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 tarihindeki oturumuna havale ettikten sonra, mezkûr tarihe değin tutuklu kalmalarına emir vermekle hata ettiği şeklinde özetleyebiliriz.

Sanıkların, Ağır Ceza Mahkemesine havale edilmeleri ile- ilgili bir yakınmaları bulunmamaktadır. Sanıkların istinafı, emrin tutukluluk içeren kısmı ile ilgilidir.

Sanıklar vahim zarar, ayaklanma, kanunsuz topluluk oluşturma, ciddi darp ve darp suçları ile Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesine havale edildiklerine -göre, meseleyi daha öznel olarak bir nokta üzerinde netleştirecek olursak, üzerinde duracağımız esas konunun, Sanıkların ilk tahkikattan sonra, Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşma gününe kadar tutuklu kalıp kalmamaları olduğunu söyleyebiliriz.

Alt Mahkemen-in emrinde, Sanıkların tutuklu kalacakları tarih olarak belirlediği 13.10.2015 tarihinin bugün itibarıyla geçtiğini, Sanıklar ile ilgili bir başka Mahkeme olan Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesinin huzurunda yargı işlemi yapıldığını, davanın başka tarihe ertel-endiğini ve Sanıkların tutukluluğunun devam ettiğini, bu anlamda istinaf konusunun akademik kaldığını belirtmek isteriz.

Yargıtayda, kişilerin tutukluğuna yapılan itiraz veya istinaflar değerlendirilirken, Anayasa'da teminat altına alınan kişi özgürlüğü-nün korunması ile suçların meydana çıkarılıp sorumluların yargılanmasındaki kamu yararı arasındaki hukuki menfaat zıtlığı tartışılmış ve kişi özgürlüğü ile kamu yararının korunması arasındaki dengenin bozulmamasına özen gösterilerek prensipler buna göre ol-uşturulmuştur.

Tutukluluğa itiraz duruşmalarında, Savunma tarafından atıfta bulunulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ve özellikle Başhakim Zeka Bey'in kendi azınlık kararı ile, kişi haklarının korunması konusunda haklı bir şöhret kazandığı W-emhoff v Germany davasından da görülebileceği gibi, mahkemelerin uygun görmesi halinde, sanıkların tutuklu yargılanabilecekleri konusu tartışmalı değildir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal konusunda üzerinde durduğu temel kavram "reasonabl-e time" olarak ifade edilen makul zaman (makul süre) ölçütüdür.

Bu meselede, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 23 A(1) maddesinde öngörülen 3 aylık sürenin bile henüz dolmadığı bir safhada, Sanıklar aleyhinde dosyalanan davanın, Ağır Ceza Mahkemesinde duru-şma aşamasına geldiğini dikkate aldığımızda, ortada makul süre ölçütünü ihlâl edecek bir tutukluluktan bahsedilmesi mümkün değildir.

Ancak huzurumuzdaki istinafta temel sorun bu değildir. Fasıl 155 Ceza Usul Yasamızın 23 A. ve 48. maddeleri, mahkemeye v-eya yargıca, zanlı veya sanıkların, davaları görüşülünceye kadar veya davaları görüşüldüğü sürece tutuklu kalmalarına emir verme yetkisini verdiğine göre, Alt Mahkemenin Sanıkların tutukluluğuna emir verirken, bu konudaki takdir hakkını hatalı kullanıp kul-lanmadığını incelememiz gerekmektedir.

Yüksek Mahkememizin bu konuda verilmiş kararlarında, bütünlüğün sağlandığını ve prensiplerin yerleşmiş olduğunu belirtmek isteriz.

Bu konudaki prensiplere değinirken, ilk tahkikattan sonra duruşma gününe kadar t-utukluluğu konu alan Yargıtay/Ceza 26/1986 (D.6/1986) sayılı karar ile içeriğinde birçok içtihat kararına atıfla sonuca ulaşılan Yargıtay/Ceza 15/2012 (D.5/2012)sayılı kararı esas almayı uygun bulduk.

Yargıtay/Ceza 26/1986 D.6/1986 sayılı kararda şöyle -denmiştir:

"Bir sanığın esas davasının görüşüleceği tarihe kadar
şartlı olarak salıverilmesi veya tutuklu olarak kalması konusunun incelenmesinde uygulanacak test o şahsın yargılanacağı tarihte Mahkemede hazır bulunup bulunamayacağıdır. Bu test uygulan-ırken aşağıdaki kriterlerin dikkate alınması gereklidir.

İthamın nev'i,
İthamı destekleyen şahadetin nev'i,
Mahkumiyet halinde verilecek cezanın huşuneti,
Kefil olarak gösterilenlerin müstakil olup olmadıkları veya sanık tarafından tazmin edilip edilmedik-leri."

Yukarıda belirtilen kriterlerden maada daha başka bir takım kriterler de dikkate alınabilir. Gör.......

Daha evvel söylendiği gibi bu gibi konularda asıl olan sanığın yargılanacağı tarihte yargılanmasında hazır olup olmayacağıdır. Yoksa sanığın t-utukluluğunun aleyhine ne kadar fazla şahadet olursa olsun esas mahkumiyetinden önce ona verilecek bir ceza olarak görülmesi doğru değildir."


Bu içtihat kararı 1986 tarihinde yayımlandığında, Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nda 23 A maddesi henüz yer alm-amıştı. 1992 yılında, Yasaya 23 A maddesinin eklenmesiyle, bir zanlı veya sanığın, soruşturma ve kovuşturma safhalarında yargılanmaktan kaçmasının önlenmesi ile ilgili düzenleme yapılmış ve tutuklama dahil, hangi tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

Huz-urumuzdaki meselede Sanıklar, aleyhlerine ikame edilen dava nedeniyle ilk tahkikat için Alt Mahkeme huzuruna çıkarıldıklarında, 31.8.2015 tarihli emirle Yasanın 23 A maddesi kapsamında, davaları görüşülünceye kadar ve 1 ayı geçmemek şartıyla tutuklu kalmal-arına emir verilmişti. Bu gerçeği dikkate aldığımızda, Alt Mahkemenin bu istinafa konu emri verirken, Sanıkların tutukluluğunun devam etmesini gerektirecek şartların mevcut olup olmadığını yeterince inceleyip incelemediğini ve takdir hakkını buna göre kull-anıp kullanmadığını değerlendirmemiz gerekmektedir.

Yargıtay/Ceza 26/1986 (D.6/1986) sayılı karardan iktibas ettiğimiz kısımdan görülebileceği gibi, 4 madde halinde belirlenen kriterlerin dışında, başka kriterlerin de dikkate alınabileceği belirtilmiş, a-ncak bunlar somut olarak açıklanmadan sadece bazı içtihat kararlarına atıfta bulunulmuştur.

Yargıtay/Ceza 15/2012 (D.5/2012) sayılı içtihat kararında, Yargıtay, yukarıdaki kararda atıfta bulunulan kararlara ayrıntılı şekilde değindikten sonra, mahkemenin- bir ceza davasında, davayı ertelerken huzurundaki sanığın tutukluluğu ile ilgili emir verme yetkilerini incelemiş ve dikkate alınacak faktörleri daha ayrıntılı şekilde belirlemiştir.

Yargıtay konu kararda, bir ceza davası devam ederken, mahkemenin davay-ı erteleme ve sanığın tutukluluğu ile ilgili emir verme yetkisinin Fasıl 155 madde 48 ve 157'de yer aldığını belirledikten sonra, Yargıtay/Ceza İstida 1/76 ve 2/76'dan iktibas ettiği Rodosthenous and Another v The Police ve Myrofora Theodossiou v Police da-valarına atıfla, esas tezekkür edilmesi gereken hususun, sanığın davasında hazır olması olduğunu, ancak bunun tek dikkate alınacak unsur olmadığını, sair şeyler yanında suçun ciddiyeti, sanığın serbest kaldığı müddet içerisinde aynı suçu tekrarlaması veya- tanıklara müdahale etmesi ihtimali, sanığın ikamet ettiği bölgedeki namı ve karakteri, mağdur kişinin karakteri, toplumda rahatsızlık ve provokasyon ihtimali, davada yer alacak kişilerin psikolojik olarak hazırlıkları gibi hususların adaletin sağlanması -için dikkate alınması gerektiğini ve bir tutukluluk emri verilirken, nelerin tezekkür edileceğinin kapsamlı bir listesinin hazırlanmasının mümkün olmadığını, her olayın kendine has olgularının dikkatle incelenmesi gerektiğini belirterek şöyle demiştir:

"-Olayın ciddiyeti, sanığın kaçma ve yargılanmama ihtimali
ve tanıklara müdahalesi en belirgin ve öncelikle dikkat edilmesi gerekli hususlardır. Ancak, bir ceza davasında bir sanığın bir celseden diğer celseye tutuklu kalma emrinin yukarıda sıralanan tek b-ir nedene dayalı olarak da verilmesi mümkündür."


Görülebileceği gibi, bir sanığın, gerek ilk tahkikat sonunda Ağır Cezaya havalesinde gerekse bir celseden başka bir celseye tehirde tutukluluğuna karar verirken, sanığın davasında hazır olup olmayacağı te-k başına dikkate alınacak bir unsur değildir. Özellikle Ceza/İstida/İstinaf 1/1976 ve 2/1976, Yargıtay/Ceza 26/1986 (D.6/1986) ve Yargıtay/Ceza 15/2012 (D.5/2012) sayılı kararlarda, atıfta bulunulan Rodosthenous ve Myrofora davalarının ilk tahkikattan Ağır- Cezaya havale safhasını konu aldıklarını ve bu anlamda huzurumuzdaki istinafla benzer olduklarını dikkate aldığımızda, Yargıtay/Ceza 15/2012 (D.5/2012) sayılı kararda belirtilenlerin huzurumuzdaki istinaf bakımından önemli olduğu açık surette anlaşılmakta-dır.

Ceza davalarının tehir edilmesinde veya Ağır Cezaya havale hallerinde sanığın davasında hazır bulunmasının sağlanmasının yanı sıra, yargılamanın yapılarak adaletin sağlanabilmesi için başka unsurların da dikkate alınması gerektiği kabul edildiğine -göre; mahkemenin, adil bir neticeye ulaşabilmesi için, sanığın veya sanıkların aleyhlerindeki ithamnamenin nev'ini, sanıkların kişisel ve sosyal durumlarını, mağduriyet ölçülerini, tanıklara müdahale ihtimali dahil serbest kalmalarının sanığa yaratabileceğ-i hayati tehlikeyi, toplumsal infiali v.b. unsurları dikkate alarak sanıkları değerlendirmeli ve adaletin tecellisi için gerekirse sanıklar arasında ayrım yapılabilmelidir.

Bunun yanında, mahkeme, aynı olaydan kaynaklanan bir meselede, ilgili tüm sanıkl-ar arasında, tutuklu yargılanma ve serbest bırakma şeklinde bir ayrıma gidecekse, bunun gerekçelerini kararında ayrıntılı bir şekilde belirtmelidir. Takdir hakkının kullanılmasındaki en büyük ölçüt, adaletin tecellisidir. Kamu vicdanında haksız ayrım yapıl-dığı algısını yaratacak mesnetsiz ve gerekçesiz bir kararın, Yargıtayın müdahalesini gerektirecek nitelikte hatalı olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır.

Bu esaslar çerçevesinde, Alt Mahkemenin verdiği tutukluluk emrinin değerlendirilmesine gelince:
-
Bu meselede taraflar, 30.9.2015 tarihli oturumda, Alt Mahkemenin, davanın ilk tahkikatını, 1.10.2015 tarihine ertelemesi ve Sanıkların bu sürede tutuklu kalması üzerinde çok durdular.

Zabıtlardan görülebileceği gibi, İddia Makamı, taleplerinin Sanıkları-n tutuklu kalmaları yönünde olacağını açıkça belirtmiş, bu talebe itiraz olması halinde, tanık çağırmak için bir fırsat verilmesini talep etmiştir.

Sanıklar Avukatı Mahkemeye hitabında, İddia Makamının hitabını tamamladığını ve talebini yaptığını, sıranı-n kendilerinde olduğunu söyleyerek tanık çağırmak için izin istedi.

Daha sonra söz alan İddia Makamı, Fasıl 155 madde 74(2) altında, bu müracaata atfen, cevap verme hakkı olduğunu söyleyerek, tanık çağırmak için Mahkemenin kendisine fırsat vermesini tale-p etmiştir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, İddia Makamı, talebinin tutukluluk yönünde olacağını belirttikten ve tanık çağıracağını ifade ettikten sonra, Sanık Avukatının tutukluluğa itiraz etmesi üzerine, Mahkemenin İddia Makamına tanık çağırma fırsatı- vermesinde hata yoktur.

Alt Mahkeme, 30.9.2015 tarihinde, zamanın ilerlediğini dikkate aldıktan sonra, davayı ilk tahkikat olarak 1.10.2015 tarihine ertelemesine ve daha önce verilen tutukluluk emrine bağlı olarak Sanıkların tutukluluklarının devamına e-mir vermekle hata etmediği gibi, herhangi bir usul kuralını da hatalı uygulamadı.

Bu safhada, Alt Mahkemenin, 1.10.2015 tarihinde tarafların tanıklarını dinledikten sonra, yaptığı bulgular ve ulaştığı sonucun hatalı olup olmadığını incelememiz gerekmekte-dir.

Daha önce olgular bölümünde belirttiğimiz gibi, tutukluluk için yapılan duruşmada, İddia Makamı Sanıkların bağımsız kefil bulabilecekleri, muteber insanlar oldukları ve kanunsuz yollardan kaçma girişimleri olmayacağını teslim etmiş ve bu doğrultuda -iddiaları olmayacağını açık surette belirtmiştir.

Özellikle Fasıl 155 Ceza Usul Yasası'nın 48. maddesi altında bir davanın tehiri esnasında veya ilk tahkikat sonucunda, Ağır Ceza Mahkemesine yapılan bir havalede sanıkların duruşma tarihine kadar tutuklu -kalıp kalmayacaklarını tezekkür ederken, sanığın davalarında hazır olmasının yanında, yargılamanın yapılmasının sağlanması maksadıyla başka unsurların da dikkate alınabileceğini, bunlardan bir tanesinin bile tutululuk için yeterli olabileceğini belirtmişti-k.

Sanıklar ile ilgili 31.8.2015 tarihinde verilen tutukluluk emri, soruşturma safhasını kapsamaktaydı. Sanıkların soruşturma safhasında verilen tutukluluk emrine karşı dosyaladıkları istinafı karara bağlarken, Alt Mahkemenin, ithamnamelerin henüz tam ol-arak belirlenemediği, şahadetin sonuçlarının İddia Makamı tarafından değerlendirilmediği ve soruşturmanın neticesinin davaya dönüşmediği bir safhada, olaya katılan gruplar veya Zanlılar arasında ayrıma gitmemesinin hata olmadığını belirtmiştik.

Müdafaa A-vukatının bu istinaftaki temel iddialarından biri, Alt Mahkemenin, olayın mağduru niteliğindeki Sanıkları sırf aleyhine dava getirildi diye karşı grupla eşitlemeye çalışmış olmasıdır.

Huzurumuzdaki istinafa konu 1.10.2015 tarihli emir, kovuşturma safhas-ında, yani Sanıklar aleyhindeki suçlar belirlendikten ve ithamname düzenlenip dava açıldıktan sonra verilmiştir.

Alt Mahkeme Yargıcının buradaki avantajı, tüm taraflara getirilen davaları biliyor olmasıdır.

Sanıklar aleyhindeki davalar dosyalandıktan -sonra, suçların ciddiyeti, hadisenin boyutu, toplumdaki etkisi, Sanıkların kişisel ve sosyal durumları, Sanıkların serbest kalmalarının yargılamanın adil ve süratli bir şekilde gerçekleştirilmesine etki edip etmeyeceği, tanıklara müdahale ihtimali veya bur-ada öngörülmeyen, ancak şahadetle ortaya çıkan ve yargılamanın yapılmasına etki edeceği saptanan unsurların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sanıkların aleyhlerine getirilen ithamnamedeki suçların ciddi suçlar olduğuna şüphe yoktur. Dolayısıyla, Alt Mahk-emenin ithamın nevi ile ilgili bulgusunda hata yoktur.

Bu meselenin kendine has olgular içerisinde değerlendirilmesine sebep temel olgu, her iki gruba getirilen suçların ayaklanma ve kanunsuz topluluk oluşturma sonucunda gerçekleşmiş olmasıdır.

Alt Mah-keme, kararında, toplumda meydana gelen rahatsızlık ve olası provokasyon ihtimalinin bu meselenin münhasıran dikkate alınması gereken kendine has olgularının en önemli unsuru olduğunu belirttikten sonra, meselenin iki grup arasında meydana gelen ve devamlı-lık gösteren olaylardan meydana geldiğini, olayların Sanık No.1'in müşteki olduğu bir davanın duruşmasının akabinde başladığını, ilgili tarihte Sanıkların hangi sebeple Mahkemede bulunduklarını ise, Sanık No.5 ve 6'nın çarpıcı olarak ifade ettiği şahadetle-rine dayandırdıktan sonra, taraflar arasındaki elektriklenmenin büyük boyutta olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Görülebileceği gibi, Alt Mahkeme toplumdaki rahatsızlık ve olası provokasyon ihtimalini bir endişeden ziyade somut şahadete bağlamış, Sanıkları karş-ı grup ile eşitleme çabası içerisine girmemiştir.

Alt Mahkemenin mevcut şahadeti değerlendirerek, ayaklanma ve kanunsuz topluluk oluşturma ile başladığı iddia edilen bir olayda, olayın büyüklüğünü, devamlılığını, halkın tedirginliğini esas alarak, kısa sa-yılabilecek bir sürede davayı Ağır Ceza Mahkemesine havale ederek Sanıklara yargılanmaları imkanını sağladığını dikkate aldığımızda, takdir hakkını hatalı kullandığını ya da huzurundaki şahadeti dikkate almadan karar verdiğini söyleyemeyiz.

Gazimağusa A-ğır Ceza Mahkemesinin Sanıkların tutukluluğu ile ilgili yaptığı veya yapacağı değerlendirme bu istinafa konu olmadığından, o konuda herhangi bir şey söylemeyi gereksiz görürüz. Ancak bu davanın süratle görüşülüp neticelendirilmesi gerektiğini hatırlatırız.-

Bu sonuçtan hareketle istinafların reddi gerekmektedir.

NETİCE:

İstinaflar reddedilir.


Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu
Yargıç Yargıç Yargıç

9 Kasım, 2015











19






Full & Egal Universal Law Academy