Yargıtay Ceza Dairesi Numara 14,15/1989 Dava No 13/1989 Karar Tarihi 09.11.1989
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 14,15/1989 Dava No 13/1989 Karar Tarihi 09.11.1989
Numara: 14,15/1989
Dava No: 13/1989
Taraflar: Başsavcılık ile İsmail Yahat Arasında
Konu: Adam öldürmeye teşebbüs - Ispat
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 09.11.1989

-D.13/89 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 14/89 ve 15/89

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Aziz Altay, Celâl Karabacak, Taner Erginel


Yargıtay/Ceza 14/89
(Ağır Ceza No. 5382/88; -Mağusa)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: İsmail Yahat
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Altan Erdağ
Aleyhine istinaf edilen namına: Kıvanç M. Rıza


Yargıtay/Ceza 15/89
-(Ağır Ceza No. 5382/88; Mağusa)

İstinaf eden: İsmail Yahat
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcılığı
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Kıvanç M. Rıza
Aleyhine istinaf edilen namına: Al-tan Erdağ



H Ü K Ü M

Aziz Altay: Sanık, gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12.8.1988 tarihinde Ergazi-Kilitkaya yolu üzerinde pusu kurup Kilitkayalı Mahmut Deprelioğlu'nu katle teşebbüsten suçlu bulunarak 4 yıl hapse mahkûm edildi.

İddia Makam-ı, cezanın aşikâr surette az olduğunu öne sürerek Yargıtay/Ceza 14/89 sayılı istinafı dosyaladı. Sanık da Yargıtay/Ceza 15/89 sayılı istinafı dosyalayarak, hem mahkûmiyet hem de ceza aleyhine istinafta bulundu. Duruşma safhasında tarafların müracaatı üzeri-ne her iki istinaf birleştirilerek birlikte dinlendi.

Sanık istinafında, suçlu olduğu İddi Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmesi gerektiği halde, sadece müştekinin teyit edilmeyen şahadetine dayanarak ve bu şahadetin doğruluk de-recesini iyice incelemeden, itham edildiği suçları işlemesine imkân, fırsat ve yeterli sebep olup olmadığını esaslı bir şekilde araştırmadan, ilk mahkemenin kendisini mahkûm etmekle ve her halukârda 4 yıl gibi alenen fahiş bir cezaya çarptırmakla hataya dü-ştüğünü iddia etti.

Mahkeme huzurundaki şahadete göre 12.8.1988 tarihinde takriben saat 19.45 raddelerinde Kilitkaya köyüne gelmek üzere Ergazi'den traktörü ile hareket eden müşteki, Sabancıoğlu'nun Ilgın Bağları olarak bilinen yerden geçtiği sırada kend-isine arka arkaya iki el ateş açılması sonucu sol omuzundan ve göğsünden yaralandı. Kimin tarafından kendisine ateş edildiğini görmeyen müşteki, dönüp baktığında sanığın yolun sol tarafında bulunan ilginların araksında elinde bir tüfek ile üzerine doğru ge-ldiğini gördü. Sanık kensiisine "seni öldüreceğim" dediği için müşteki gaza basıp oradan uzaklaşmak isterken sanık arkadan bir el daha ateş açarak müştekiyi çenesinden yaraladı.

Kilitkaya köy kahvesine saat 20.00 akşam haberleri başladıktan biraz sonra y-aralı halde gelen müşteki, orada bulunanlara sanığın kendisini vurduğunu birkaç kez tekrarladıktan sonra saat 20.20'de Büyükkonuk Polis Karakoluna götürüldü. Müşteki ayni iddiasını Polis Karakolunda da tekrarladı.

Büyükkonuk Karakolunda görevli Polis Çav-uşu 134 Mehmet Mısırlı bu şikâyet üzerine saat 21.45'de sanığın Kilitkaya'daki evine gitti. Karısından sanığın evde olamdığını, kuzu almak üzere Kurtuluş köyüne gittiğini öğrendikten sonra evde bulunan sanığın tüfeğini karısından aldı ve ayptığı kontrolde -atış yapılmamış olduğunu saptadı. Polis Çavuşu 134 Mehmet Mısırlı takriben saat 21.50'de sanığın Kurtuluş'tan Kilitkaya'ya gelmekte olduğunu gördü ve ona aleyhindeki ithamı bildirerek kanuni ihtarda bulundu. Sanık "iftiradır, ben yapmadım" dedi. Karakola -götürlen sanık bir soru üzerine Kurtuluş köyüne kuzu almaya gittiğini söyledi.

Olayın tahkikatı ile görevlendirilen Polis mÜfettiş Muavini Ahmet Zaim, yaptığı soruşturmada sanığın olay sabahı kahvaltıdan sonra arabası ile Mağusa'ya bir akrabasının cenaze- törenine gittiğini, saat 16.30'da köye döndüğünü, evindde yemek yedikten sonra kuzu almak üzere traktörü ile Kurtuluş köyüne gittiğini ve tutuklandığı sırada da Kurtuluş köyünden gelmekte odluğunu saptadı. Bu tanık, olayın meydana geldiği iddia edilen yer-de, yaptığı tüm aramalara rağmen sanığı suça bağlayan herhangi bir ize rastalamadı.

Müştekinin takriben saat 19.50 raddelerinde Ergazi-Kilitkaya yolu üzerinde sanık tarafından vurulduğunu iddia ettiğini dikkate alan M/M Ahmet Zaim, olayın yer aldığı saat-larda sanığın nerede olduğunu saptamak amacıyle geniş soruşturmalarda bulundu. Olay sırasında sanığın kuzu almak üzere Kurtuluş köyünde odluğu sanık ve karısı tarafından iddia edildiği için M/M Ahmet zaim 13.8.1988 tarihinde Kurtuluş köyüne gitti ve köy gi-rişinde oturan köylülrden olay günü sanığın köye geldiğini, atkriben saat 20.200 raddelerinde sanığın kardeşinin karısı Eminayşe'nin evine gidip, saat 21.15 raddelerine kadar orada kaldıktan sonra traktörü ile köyden ayrıldığını saptadı. Sanığın Kurtuluş k-öyüne saat kaçta geldiğini araştırmamakla beraber sanığın köyde başka şahıslarla da görüştüğü hususunda bilgi aldığını söyleyen bu tanık, elde ettiği bu bilgilerin doğru olduğuna inandığını söyledi.

Polis Müfettiş Muavini Ahmet Zaim, sanığın Kurtuluş köy-üne gitmeden evvel itham edildiği suçu işlemek için yeterli zamanı olup olamdığını saptamak amacıyla bazı çalışmalar da yaptı. Ergazi köyünden olay yerine traktör ile, yolun durumuna göre saatta 20-30 mil süratle 6 dakikada gelindiğini, olay yerinden yine -traktör ile ve ayni süratle Kilitkaya köyüne 7 dakikada, Kurtuluş köyüne ise 10 dakikada gidilebileceğini hesapladı.

İlk mahkeme, müştekinin olaydan önce Ergazi köyüne gittiğini, bu hususun başka tanıklar tarafından tayit edildiğini, Kilitkaya'ya gelirke-n açılan ateşle yaralandıktan sonra sanığı karşısında elinde tügeği ile görüp tanıdığını, üç kez arakdan ateş açtıktan sonra sanığın yan taraftaki bir tepeye doğru gittiğini gördüğünü, Kilitkaya kahvehanesine gittiğinde sanık tarafından vurulduğunu söyledi-ğini, kahvede bulunanalrın da müştekinin böyle bir iddiada bulunduğunu teyit ettiklerini belirtrek müştekinin verdiği şahadeti doğru olarak kabul etti ve sanığın itham edildiği suçu işlediği hususunun makul şüpheden ari olarak ispat edildiğine kanaat getir-di. İlk mahkeme bu kanaata varırken vurma olayının takriben saat 19.55 raddelerinde yer aldığını, olay yerinden Kurtuluş köyüne traktör ile 10 dakikada gidilebildiğini ve sanığın da 20.00 raddelerinde Kurtuluş köyünde Eminayşe'nin evinde olduğu dikkate alı-ndığında, sanığın olay yerinden Kurtuluş köyüne traktörü ile gitmesine olanak bulunduğunu ve böylece itham edildiği suçları işlemesi için zamanı, olay yerinden kaçması için de vasıtası olduğunu belirtti.

İlk mahkeme, sanığın verdiği izahatın makul bir şü-phe yaratacak nitelikte olup olmadığını da araştırdı ve sanığın, olay günü kuzu almak üzere Kurtuluş köyüne gittiği ve olayın olduğu sırada Kurtuluş köyünde olduğu hususundaki iddialarını teyit edecek hiçbir şahadet çağırmadığı gibi, İddia Makamı tanıkları-nın şahadetini çürütecek şahadet de ortaya koymadığını belirterek sanığın makul bir izahat vermediği veya iddialarının doğru olma ihtimali olduğunu da ortaya kpymadığı sonucuna vardı.

Ceza davalarında sanığın itham edildiği suçtan mahkûm edilebilmesi içi-n İddia makamının, suçun sanık tarafından işlendiğini makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmesi gerekir. Sanığın ise, masum odluğunu ispat etmesi gibi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Woolmington v. The Director of Public Prosecutions (1935) A.C. 462 dav-asında sayfa 481' de şöyle denmektedir:

"... Throughout the web of the English Criminal Law one golden thread is always to be seen, that it is the duty of the prosecution to prove the prisoner's guilt subject to what I have alredy said as to the defence o-f insanity and subject also to any statutory exception. If, at the end of and on the whole of the case, there is a reasonable doubt, created by the evidence given by either the prosecution or the prisoner, as to whether the prisoner killed the deceased wit-h a malicious intention, the prosecution has not made out the case and the prisoner is entitled to an acquittal. No matter what the charge or where the trial, the principle that the prosecution must prove the guilt of the prisoner is part of the common law- of England and no attempt to whittle it down can be entertained."

İddia Makamının ibraz ettiği şahadetten ilk bakışta (Prima Facie) sanığın suçlu olduğu ortaya konursa ve sanık, bir izahat vermesi veya açıklamada bulunması gerektiği halde, hiçbir izahatt-a veya açıklamada bulunmazsa mahkeme böyle bir durumda sanığı suçlu bulabilir. Ancak, sanık bir izahatta bulunur ve suçun kendisi tarafından işlendiği hususunda makul bir şüphe yaratırsa İddia Makamı davasını makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmemiş ol-ur ve sanığın beraat ettirilmesi gerekir. R.V. Joseph Stoddart 2 Cr. App. R.217 daavasında sayfa 243-244' de şöyle denmektedir:

"... But in dealing with them it must be borne in mind that the one substantial issue raised by the defendant Stoddart from th-e beginning to the end of the trial was that the insertion of the gogus names and addresses as winners was the act of Catling, Kl,nge and other persons who were conspriring to unlawfully abtain a part of the prize money which he (Syoddart) was supplying, a-nd it seems to the Court that the jury ought to have been told that the perosecution having fiven prima facie evidence from which the guilt of the defendant might be presumed, and which, therefore, called for explanation by the defendant, the jury ought to- consider the evidence upon both sides, an if upon a review of the whole of the evidence they were satisfied that the prosecution had made out the case that the defendant Stoddart was a party to the conspiracy they should convict him, but that if their min-ds were left in a state of doubt they ought to acquit him, as the burden of proving the defendant's guilt was still upon the prosecution."

R.v. Cohen 34 Cr. App. R.239 davasında sayfa 245'de şöyle denmektedir:

".. That has always been held to be prima fa-cie evidence of guilty knowledge, or, in other words, to raise a presumption of guilt, so that if no explanation is given by the receiver the jury are entitled, but not completed, to convict. On the other hand, if the jury or raises a doubt in their minds -as to guilty knowledge, the defendant is entitled to an acquittal. A case is never proved if the sum of the evidence leaves the jury in doubt."

-Bu meselede müştekinin Ergazi köyünden ayrıldıktan sonra yolda kendisine ateş edilerek yaralandığı, Kilitkaya köy kahvesine gittiğinde kendisini sanığın vurduğunu söylediği doğrudur. Ancak önemli olan ve İddia Makamının makul şüpheden ari bir şekilde ispat- etmesi gereken husus müştekiye ateş açıp onu yaralayan şahsın sanık olduğu hususudur. Bu konuda mahkeme huzurunda bulunan şahadet sadece müştekinin kendi şahadetidir. Müştekinin şahadetii teyit eden ve sanığı suça bağlayan başka herhangi bir rağmen olay y-erinde herhangi bir ayak izine rastalnmamıştır. Sanığın olay yerinden Kurtuluş köyüne traktör ile gittiği hususunda ilk mahkemenin yapmış olduğu bulguyu destekelyen herhangi bir şahadet bulunmadığı bir yana olay yerinde traktör izine dahi rastalnmadığı gib-i müşteki de olay yerinde traktör gördüğünü iddia etmiş değildir. Aksine, müşteki, sanığın 3'üncü kez ateş açmasından sonra tepeye doğru gittiğini söylemiştir. Bundan da olay yerinde sanığın traktörünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine mahkeme huzurunda s-anığı olay yerine veya olay yerine doğru giderken veya oradan uzaklaşırken gören herhnagi bir tanık da çağrılmıi değildir. Olayın yer aldığı saatta sanığın traktörünün olay yerine yakın bir yerde veya civarında parke dilmiş vaziyette görülüp görülmediği hu-susunda da hiçbir şahadet bulunmamaktadır. Sanığın olay günü Kurtuluş köyüne gittiğini gören tanıklar mahkemeye çağrılmamış ve böylece sanığın köye kaçta gittiği hususu açıklığa kavuşmamıştır. Tahkikat subayı M/M Ahmet Zaim, sanığın Kurtuluş köyünde bazı ş-ahısların evlerine gittiğini tesbit ettiğini söylediği halde, bu şahıslar da mahkemeye tanık olarak çağrılmış değillerdir. Bu tanık, sanığın saat 20.00'de Eminayşe'nin evine gittiği ve köyden ayrıldığı saat olan 21.15'e kadar orada kaldığı hususunda bilgi -aldığını ve bu bilgilerin doğruluğuna inandığını söylediğine göre sanığın gittiğini söylediği diğer şahısların evlerine saat 20.00'den önce gitmiş olması gerekir. Bu durumda sanığın saat 19.50 raddele-rinde müştekiyi olay yerinde vurmuş olabileceği ihtimal-i, yukarıda belirtilenler ışığında hayli kuşkuludur.
-
Polis M/M Ahmet Zaim, sanığın kardeşi çocuklarından aldığı yazılı ifadelerde, sanığın kendilerine Kurtuluş köyüne sdaat 19.00'da gelip 21.00'de ayrıldığını söylemelerini ve polis sorarsa saat 20.00'de geldiğini söylememelerini tembih ettiğini iddia etmiş-se de bu şahıslar da mahkemeye tanık oalrak çağrılmamışlardır.

Mahkeme huzurundaki şahadetten görülebileceği gibi, olayın polise bildirilmesinden hemen sonra sanığın evine giden Polis Çavuşu 134 Mehmet Mısırlı'ya sanığın karısı kocasının kuzu almak üzere- Kurtuluş köyüne gittiğini söylemiş, 5 dakika sonra Kurtuluş köyünden gelmekte olan sanığın tutuklanıp karakola götürülmesinden sonra sanık, bir soru üzerine, kuzu almak üzere Kurtuluş köyüne gittiği iddiasında bulunmuştur. Sanığın olayın işlendiği sırada -Kurtuluş köyünde olduğu iddiası (Alibi) olayın polise bildirilmesinden hemen sonra ilkin sanığın karısı sonra da sanığın kendisi tarafından öne sürüldüğü kabul edilen bir olgudur. İlk Mahkeme, sanığın bu iddiasını ispat etmesi için herhangi bir tanık çağır-madığını belirterek, sanığın bu tutmunu eleştirmiş ve bu yüzden hareketleri hakkında verdiği bu izahatla makul bir şüphe yaratmadığını belirt- miştir. Ne var ki sanığın böyle bir durumda herhangi bir ispat yükümlülüğü bulunmamaktadır. R.v. Johnson 46 Cr. A-pp. R.55 davasında sayfa 57'de şöyle denmektedir:

"... an alibi is commonly called a defence, but is to be distinguished from some of the statutory defences, such as the defence of diminished responsibility under the Homidice Act, 1957, where Parliament h-as specifically provided for a defence, and has further indicated that the burden of establishing such a defence rests on the accuse. It may be that the true view of an alibi is the same as that of self-defence or provoccation. It is the answer which the a-ccused puts forward, and the burden proof, as will appear in a moment, in the sense of establishing the guilt of the accused, rests throughout on the prosecution. If a man puts forward an answer in the shape of an alibi or in the shape of self-defence, he -does not in law thereby assume any burden of proving that answer. So much, in the opinion of this court, is plain on the authorities."

-Yapılan alıntıdan da anlaşılacağı üzere sanığın, suçun işlendiği sıralarda Kurtuluş köyünde olduğu hususunda öne sürdüğü iddiasını ispat etmesi gerek me-mektedir. Sanık bu iddiasını olayın başından itibaren öne sürmüş, tahkikat subayı da sanığın iddia etti-ği gibi Kurtuluş köyünde olup olmadığını saptamak için geniş bir araştırma yapmış ve sanığın iddiasının doğru olduğu sonucuna varmıştır. Nitekim İddia Makamı sanığın bu iddiasını çürütecek herhangi bir tanık çağırmamıştır. Buna rağmen İlk Mahkeme şahadeti -değerlendirirken, şahadet zincirindeki kopuklukları göz önünde bulundurmamış, sanığın olay sırasında başka bir köyde bulunduğuna dair ileri sürdüğü iddiaları ve bu iddialarla ilgili olarak tahkikat subayının yapmış olduğu tesbitleri yeterince değerlendirme-miş, İddia Makamının ispat etmesi gereken hususları sanığın ispat etmesi gerektiğini doğru olarak kabul edip ona inandığını belirtirken, sanığın, müşteki ile karşı karşıya kaldığı ve "seni öldüreceğim" dediği halde müştekiye ateş etmediği, arkasından ateş- ettiği iddiasında bulunmasına rağmen çenesinden yaralandığı hususunda müşteki tarafından ileri sürülen iddialara hiç değinmemiş, şahadetin bu kısmına ne gibi bir değer verdiğini belirtmemiş ve zihinlerde beliren veya belirmesi gerken tereddüt ve kuşkuları- hiç dikkate almamıştır.
-
İddiaya göre olaydan iki gün evvel, birkaç yıldan beri 50,000TL'ye müştekinin icarında bulunan cami tarlası, icar süresi dolduğu için, açık artırmaya çıkarılmış, müşteki ile sanık birbirleriyle artırma yarışına girmiş ve sonunda sanık konu tarlayı 132,00-0TL'ye kiralamıştır. Müşteki, açıka rtırmaya katılıp konu tarlayı 132,000TL'ye kiralamasına sebep olduğu için sanığın gücüne gittiğini ve bu sebepten kendisini vurduğunu iddia ederken, 10 dönümden ibaret olan ve içinde zeytin ağaçları da bulunan konu tarl-anın 132,000TL'ye kiralanmasının normal olduğunu da kabul etmiştir. Sanık ise 132,000TL kiranın normal olduğuna işaret etti ve müştekiye gücenmesine veya müştekiye kin beslemesine herhangi bir neden bulunmadığını savundu. Sanık, normal kiranın çok altında -bir kiraya tuttuğu bu tarlayı elinden aldığı için müştekinin kendisine gücenmiş olabileceğini ve bu yüzden, kendisine ateş açıp yaralayan şahsı görmediği halde, sanıktan şüphelenerek ona iftira ettiğini iddia etti. Müşteki kendisine ateş eden şahsı ateş ed-erken görmediğini itiraf ettiğine göre, sanığı olay yerinde görmediği halde, tarla icarı olayı nedeniyle ondan şüphelenip onu gördüğünü söylemiş olabileceği ihtimali kuvvetlidir ve bu husus tüm şahadet ışığında zihinlerde makul bir şüphe yaratacak nitelikt-e bir ihtimal olarak görülmektedir. Sanığın suçu işlediği hususunda makul bir şüphe yaratması veya söyleidklerinin doğru olma ihtimalinin bulunması halinde beraat ettirilmesi gerekir. Bratty v. A.-G. For N. Ireland (1961) 3 All E.R. 523 davasında sayfa 53-7'de şöyle denmektedir:

".. If, however, during the trial the suggested explanation of the act was advanced and if such explanation was so supported that it had sufficient substance to merit consideration by the jury, then the onus which is on the prosecu-tion would not be discharged unless the jury, having considered the explanation, were sure that guilt in regard to the particular crime charged was established so that they were left in no reasonable doubt. The position would be analogous to that which ari-ses where a defence of self-defence is raised. Though the onus is on the prosecution to negative that defence, the obligation to do so only arises effectively when there is a suggestion of such defence."

R.v. Bone (1968) 2 All E.R. 644 davasında sayfa 645-'de şöyle denmektedir:

"There is, however, another ground to which the court would like to draw attention. It concerns the burden of proof. Duress, like self-defence and like drunkenness, is something which must in the first isstance be raised by the def-ence; but at the end of the day it is always for the prosecution to prove their case, which involves negativing the defence which has been set up. It has been said in many cases, particularly self-defence cases, that to ensure that the jury are not confuse-d it is not sufficient to give the general direction at the beginning in regard to the burden and syandard of proof, but the jury should be told specifically that it is for the prosecution to negative, in that case, the self-defence."

İlk mahkeme müşteki-nin teyit edilmeyen şahadetine gerektiğinden fazla ağırlık vermekle, sanığı suça bağlayan herhangi bir şahadet bulunmadığı halde sanık tarafından ileri sürülen müdafaasına gereken önemi vermemekle ve sanığın itham edildiği suçları işlediği hususunda çokk c-iddi ve makul şüpheler bulunduğu halde bunları dikkate almayıp sanığı mahkûm etmekle hata etmiştir.

Yukarıda varılan sonuç ışığında gerek sanığın, gerekse İddia Makamının ceza ile ilgili istinaflarını incelemeye gerek yoktur. Bu durumda sanık tarafından -dosyalanan mahkûmiyetle ilgili istinafının kabul edilmesi gerekir.

Sonuç olarak Yargıtay/Ceza 14/89 sayılı istinaf reddolunur.

Yukarıda belirtildiği gibi, sanığın yapmış olduğu Yargıtay/Ceza 15/89 sayılı istinaf kabul edilir ve ilk mahkemenin sanığı 4 -yıl hapse mahkûm eden kararı iptâl edilerek beraatına karar verilir.


(Aziz Altay) (Celâl Karabacak) (Taner Erginel)
Yargıç Yargıç Yar-gıç

9 Kasım 1989



-


-9-



-


Full & Egal Universal Law Academy