Yargıtay Ceza Dairesi Numara 136/2016 Dava No 4/2017 Karar Tarihi 05.04.2017
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 136/2016 Dava No 4/2017 Karar Tarihi 05.04.2017
Numara: 136/2016
Dava No: 4/2017
Taraflar: KKTC Başsavcısı ile Enahoro Arausi arasında
Konu: Ceza takdiri - İthamın kabul edilmesiden sonra suçla sıkı sıkıya bağlı olmayan ağırlaştırıcı olguların kabul edildiği varsayılmaması - İddia Makamı ve Müdafaanın olgularında esaslı bir fark veya çelişki olması durumunda ceza takdirinden önce Sanığa şahadet sunma veya mahkemeye izahat yapma hususunda fırsat verilmesi gereği - İkrar değişikliği (change of plea)
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 05.04.2017

-D. 4/2017 Yargıtay/Ceza No: 136/2016
(Gazimağusa Ağır Ceza No: 1839/2016)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
- (İddia Makamı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Enahoro Arausi - Merkezi Cezaevi, Lefkoşa
(Sanık)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Savcı Ergin Atıcı
Aleyhine istinaf- edilen namına: Avukat Ramadan Sanıvar

Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Melek Esendağlı, Kıdemli Yargıç Murat Soytaç ve Yargıç Seran Bensen'in, 1839/2016 sayılı davada, 14.12.2016 tarihinde verdiği karara karşı, İddia Makamı tarafından yapılan istin-aftır.

------------
K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: KKTC Başsavcısı, Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesinin Sanık aleyhine getirilen ve mahkum olduğu, Fasıl 154 Ceza Yasa-sı'nın 210.maddesinde düzenlenen suçtan dolayı, Sanığa 2 yıl hapislik cezası vermesinden ve Sanığa, 6 ay süreyle ehliyetine geçici olarak el konmasından dolayı verilen cezaların düşük olduğunu ileri sürerek, huzurumuzdaki istinafı dosyaladı.
MESELE İLE İL-GİLİ OLGULAR

Bu meseledeki olguları istinaf maksatlı aşağıdaki gibi özetledik:

Sanık, 7.3.2016 tarihinde saat 17.00 raddelerinde eski Gazimağusa - Lefkoşa anayolu üzerinde, Berkel Mobilya - Derin Evler Sitesi kavşağında, yönetimindeki MG 140 plakalı ar-aç ile Lefkoşa istikametine doğru seyrettiği bir esnada, konu aracı dikkatsiz bir şekilde kullanıp önündeki seyreden araçları kavşak üzerinde geçmeye çalıştığı sırada önündeki araçların sinyal verip sağa dönüşe geçmesine veya geçmek üzere olmasına rağmen, -bu araçları geçmeye çalıştığı sırada, önünde aynı istikamette seyreden araçların durması ve önündeki araçların önünde yine aynı istikamette seyreden İpek Kaleli Çiçek yönetimindeki JM 814 plakalı aracın gidişine göre yolun sağına, Doğa Evlerine doğru dönüş-e geçtiği esnada, JM 814 plakalı aracın sağ yan kısmına çarpması sonucu, JM 814 plakalı aracın içerisinde yolcu olarak bulunan 2.5 yaşındaki Doğa Çiçek'in ölümü ile sonuçlanan bir kazaya sebebiyet vermiştir. Çarpmanın etkisi ile JM 814 plakalı araç, yolun -dışına çıkarak havalanmış ve dört tekerlek üzerine tarlaya düşmüştür. Sanığın yönetimindeki araç ise kullanılamaz hale gelmiştir.

Bu kaza neticesinde aynı araçta yolcu olarak bulunan Ada Çiçek ve Deniz Çiçek ile araç sürücüsü İpek Kaleli Çiçek yaralanmı-ştır.

Kaza esnasında araçta yolcu olarak bulunan ve kaza neticesinde vefat eden Doğa Çiçek, araç sürücüsü İpek Kaleli Çiçek'in oğlu olup 2.5 yaşındaydı ve yasaların öngördüğü şekilde bir çocuk koltuğunda seyahat etmemekteydi. Kaza anında Müteveffa Doğa -Çiçek arka koltukta emniyet kemeri bağlı olarak oturtulmuştu.

Kaza sonrasında yapılan alkol ve uyuşturucu testinde, Sanıkta herhangi bir alkol ve uyuşturucu maddeye rastlanmamıştır.

Nijerya uyruklu olan Sanık KKTC'de üniversite eğitimi görmek maksadı -ile bulunduğunu iddia etmiştir.

Sanık kazadan sonra tutuklanmış ve aleyhine 8 dava getirilmiştir. Sanık aleyhine getirilen davalar şunlardır: 1.dava, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 210. maddesine aykırı ihmal derecesine varmayan tedbirsizlikle motorlu araç s-ürüp kaza yaparak bir kişinin ölümüne sebep olmak, 2.dava, 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 8.ve 19.maddelerine aykırı öteki şahıslara makul derecede önem vermeden motorlu araç sürerek bir trafik kazası yapmak, 3.dava, 21/74 sayılı M-otorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 7(1)ve 19.maddelerine aykırı ihtiyatsızca, aceleyle ve halka tehlike teşkil edecek şekilde motorlu araç kullanıp kaza yapmak, 4.dava, 21/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 6(1)(2)(3)ve 19.maddelerine -aykırı olarak insan hayatını tehlikeye koyabilecek bir süratte araç kullanmak, 5.dava, 21/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 5.maddesine ve 99/1974 sayılı motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 57(1)(ü) ve 77. maddelerine aykırı olarak bi-r yol kavşağına yaklaşırken süratini salim bir hadde indirmeden araç sürmek, 6.dava, 21/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 5.maddesine ve 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 57(1)(ü) ve 77. maddelerine aykırı olarak aynı- istikamette seyreden bir aracı geçmeye çalışmak, 7.dava, 21/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 5.maddesine ve 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 16(1) ve 77. maddelerine aykırı olarak seyrüsefer ruhsatsız araç sürmek v-e 8.dava, 21/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Yasası'nın 5.maddesine ve 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 64(1) ve 77. maddelerine aykırı olarak muayenesiz araç sürmek suçlarını içermektedir.

Sanık, Gazimağusa Ağır Ceza Mahke-mesinde aleyhine getirilen tüm davaları kabul etmiştir. Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesi, 14.12.2016 tarihinde, Sanığı aleyhine getirilen ve kendi kabul ikrarı, olgu ve emareler ışığında mahkum etmiştir. Mahkeme, Sanığa, aleyhine getirilen ve mahkum olduğu 1-.davadan 2 yıl, 2. ve 4.davalardan mahkumiyet kaydederken, 3.davadan 18 ay, 5. ve 6.davalardan 10 ay, 7. ve 8.davalardan ise 3 ay hapis cezası takdir etmiştir. Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesi keza Sanığı 6 ay süre ile araç kullanmaktan ve ehliyet sahibi olm-aktan men etmiştir.

KKTC Başsavcısı, Sanığa 1.davadan verilen 2 yıl süre ile hapislik cezası ve tahliye olduğu günden itibaren 6 ay süre ile araç kullanmaktan ve ehliyet sahibi olmaktan men edilmesi kararlarını, verilen cezanın ve men edilen sürenin aş-ikar surette az olduğu iddiası ile istinaf etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ

İddia Makamı istinafında 15 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte, istinafını dört başlık altında özetlemek mümkündür:

Muhterem Alt Mahkemenin Sanığa aleyhine getirilen ve mahkum -olduğu, suç teşkil edecek, ihmal derecesine varmayan tedbirsizlikle motorlu araç sürerek bir kişinin ölümüne sebebiyet verme suçunu işlemesine bağlı davadan, suçun vahameti ile orantılı olmayan, 2 yıl süre ile hapislik cezası vermesi alenen düşüktür ve Alt- Mahkeme Sanığın lehine ve aleyhine olunan olguları hatalı değerlendirerek, Sanığı bu suçtan 2 yıl süre ile hapislik cezasına çarptırması hatalı olmuştur.

Muhterem Alt Mahkeme, JM 814 plakalı aracın sürücüsü İpek Kaleli Çiçek'in, Mütevveffa Doğa Çiçek'i -yasalarca öngörülen bir çocuk koltuğuna oturtmadan araçta seyretmesini kazanın oluşumuna etki eden bir husus olarak değerlendirip Sanık lehine dikkate almakla hata yaptı.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın, Müteveffanın ailesini tazmin edeceği hususunu, Sanık -lehine dikkate almakla hata yaptı.

Muhterem Alt Mahkemenin Sanığın, ehliyetine 6 ay süreyle el koyması ve araç kullanmaktan men etmesi aşikar surette az olduğundan bu kararı hatalıdır.


TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI


İstinafı dosyalayan KKTC Başs-avcısı adına Mahkemede hitapta bulunan Savcının ileri sürdüğü argümanlar özetle şunlardır:

Sanık, agresif ve ısrarcı bir şekilde hatalı araç sürmesi ve kavşak olan bir yerde önündeki araçları geçmeye çalışması neticesinde, o esnada kavşaktan sağa dönmeye- çalışan JM 814 plakalı araca çarpmış ve ölüm ve yaralanma ile neticelenen bir kazaya sebebiyet vermiştir. Bu kaza neticesinde kavşaktan sağ tali yola dönmeye çalışan İpek Kaleli Çiçek yönetimindeki JM 814 plakalı araçta, arka koltukta yolcu olarak bulunan- Doğa Çiçek, almış olduğu kafa travma darbeleri sonrasında vefat etmiştir. Kaza neticesinde, JM 814 plakalı araç sürücüsü İpek Kaleli Çiçek ve araçta yolcu olarak bulunan Ada Çiçek ise yaralanmıştır.

Alt Mahkeme, Sanığın ısrarcı, agresif ve kural tanıma-z sürüşüne gereği kadar önem vermeden ve İpek Kaleli Çiçek'in kusuruna veya katkısal kusuruna gereğinden fazla önem vererek bulguya varması nedeniyle, Sanığa işlemiş olduğu suça nazaran az bir ceza vermiştir.

Verilen ceza alenen düşüktür ve yükseltilme-si gerekir.

Sanık Avukatı ise istinafındaki hitabında özetle aşağıdaki beyanlarda bulundu:

Alt Mahkeme, Sanık ile ilgili sunulan olguları değerlendirdi ve Sanığın genç suçlu olduğunu, öğrenci olduğunu, topluma kazandırılması amacıyla ıslah edilmesi ge-rektiğini dikkate aldı ve Sanığa 2 yıl süre ile hapislik cezası takdir etti.

Alt Mahkeme tarafından takdir edilen 2 yıl süre ile hapislik cezası, İpek Kaleli Çiçek'in katkısal kusuru olduğu, kavşak olarak belirlenen yolda devlet makamları tarafından ger-ekli işaretlerin veya önlemlerin alınmamış olmasının kazaya etken olduğu ve vefat eden Doğa Çiçek'in, yasalarca öngörülen şekilde çocuk koltuğu bulundurulmaksızın ve çocuk koltuğunda oturtulmaksızın seyahat ettirilmesinin kazanın ölüm ve yaralanma ile sonu-çlanmasına etken olduğu tespit edilerek ceza takdir edildiği ve verilen cezanın müdahaleyi gerektirecek bir ceza olmadığı aşikardır. Alt Mahkeme Sanığı aleyhine getirilen ve mahkum olduğu 1.davadan 2 yıl süre ile hapislik cezası takdir etmek ve 6 ay süreyl-e ehliyet almaktan veya araç sürmekten men etmekle hata yapmamıştır.

İNCELEME

İddia Makamının ilk üç istinaf sebebi cezalandırma ile ilgili olduğundan birlikte incelenecektir:

Muhterem Alt Mahkemenin Sanığa, aleyhine getirilen ve mahkum olduğu, suç- teşkil edecek, ihmal derecesine varmayan tedbirsizlikle motorlu araç sürerek bir kişinin ölümüne sebebiyet verme suçunu işlemesine bağlı davadan, suçun vahameti ile orantılı olmayan, 2 yıl süre ile hapislik cezası vermesi alenen düşüktür ve Alt Mahkeme, S-anığın lehine ve aleyhine olunan olguları hatalı değerlendirerek, Sanığı bu suçtan 2 yıl süre ile hapislik cezasına çarptırması hatalı olmuştur.

Muhterem Alt Mahkeme, JM 814 plakalı aracın sürücüsü İpek Kaleli Çiçek'in, Müteveffa Doğa Çiçek'i yasalarca ö-ngörülen bir çocuk koltuğuna oturtmadan araçta seyretmesini kazanın oluşumuna etki eden bir husus olarak değerlendirip Sanık lehine dikkate almakla hata yaptı.

Muhterem Alt Mahkeme, Sanığın, Müteveffanın ailesini tazmin edeceği hususunu, Sanık lehine dikk-ate almakla hata yaptı.

Yargıtay, alt mahkemeler tarafından takdir edilen cezalara ve verilen hapislik sürelerine, genel ilke olarak müdahale etmekten kaçınmaktadır. Cezanın takdir edilmesinde dikkate alınması gereken bir olgunun dikkate alınmaması ve-ya dikkate alınmaması gereken bir olgunun dikkate alınması veya alenen fahiş veya düşük bir ceza takdir edilmesi veya cezalandırma ilke ve prensiplerinde aşikar bir hata yapılması durumunda, Yargıtayın istinaf aşamasında ceza takdirinde müdahalede bulunabi-leceği bilinen bir prensip olup bunun haricinde yukarıda sıralananlardan herhangi birinin mevcut olmadığı ahvallerde Yargıtayın alt mahkemelerin ceza takdirine müdahale etmekten kaçınmaktadır. Bunun temel amacı, şahadeti dinleyen mahkemenin cezayı takdir e-tme görevinin olmasıdır.

Aleyhindeki ithamı kabul eden bir sanığa verilecek cezanın nevini veya süresini belirlerken, sanık lehine sunulan hafifletici ve ağırlatıcı faktörler büyük önem arz eder. Mahkeme, sanığın işlemiş olduğu ve kabul edip mahkum edildi-ği suça öngörülen hapislik cezası veya para cezası arasında bir seçim yaparken veya suça öngörülen azami hapislik cezasına bağlı sanığa verilmesi gereken hapislik cezasının süresini belirlerken, belirtmiş olduğumuz ağırlatıcı (aggravating) ve hafifletici (-mitigation) faktörlere dayanır ve cezayı bunlara göre belirler.

Sanık, aleyhinde getirilmiş olan davadaki suçunu kabul ettiğinde, iddia makamının sanık ile ilgili suçla bağlantılı ağırlatıcı ve hafifletici faktörleri mahkemeye sunması gerekir. Sanık veya- avukatının ise, sanık lehine olan hafifletici olguları mahkemeye sunma hakkı vardır.

Mahkemeler, ceza takdirinde (sentencing), gerek iddia makamı ve gerekse sanık veya avukatı tarafından huzuruna sunulan olguları değerlendirmek, bunlardan mesele ile ilg-ili olanını dikkate almak ve mesele ile ilgili olmayanları ise dikkate almamakta serbesttir. Mahkeme, sanığa verilecek cezanın nevinin veya süresinin belirlenmesinde bir etkisi olmayacak veya etki etmeyecek faktörleri dikkate almamalıdır.
Aleyhindeki itha-mı kabul eden bir sanığın iddia makamı tarafından belirtilen olguları da kabul ettiği addolunur. Buna rağmen, sanığın ithamı kabul etmesinden, sanığın suçla sıkı sıkıya bağlı olmayan ağırlatıcı olguları da kabul ettiği varsayılmaz. Bu husus, Hakim Zeka Be-y tarafından The Attorney - General v. Kyriacos N. Kouppis and Others (1961) C.L.R. 188 referanslı kararda aşağıdaki gibi ifade edilmişti:

"A plea of guilty necessarily implies that he
accepts all the ingredients of the offence but
does not necessarily -imply that he accepts all
aggravating circumstances which are not strictly
relevant to the charge itself."

Müdafaa, iddia makamı tarafından sunulan olgulardan farklı olgular sunduğunda, mahkeme bu olguların ispat edilebilmesine olanak tanımak için Müdafaa-yı şahadet çağırması için ikaz edip ona fırsat vermesi gerekir. Faruk Süleyman ile Başsavcılık Ceza İstinaf No. 21/72 davasında bu prensibe yer verilmişti:

"Bidayet Mahkemesi İddia Makamı ve Müdafaa tarafından vakaları izah eden ve birbirlerinden çok far-klı olan beyanatlarla karşılaştığında ve İddia Makamının izahatını Müdafaanın izahatına tercih etmek temayülünü hissettiği zaman, kanaatimce Müdafaaya vakanın nasıl cereyan ettiğini isbat etmek için şahadet çağırma fırsatını vermeliydi."

Aynı kararda, mah-keme tarafından şahadet çağrılmasına fırsat verilmediğinde, müdafaanın sunduğu şahadetin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği de ifade edilmiştir. Şöyle ki:

"Bu yapılmadığına göre istinaf edene kesilecek cezanın değerlendirilmesi bakımından bu isti-naf maksatları için vakaların istinaf edenin iddia ettiği gibi cereyan ettiğini kabul etmemiz gerekir kanaatındayım."

Ceza Usul açısından takip etmekte olduğumuz İngiltere'deki bu yöndeki uygulama, Newton davasındaki (R v Newton [1983]
Crim LR
198)yerle-şmiş kurallar nedeniyle Newton duruşması (Newton hearing) olarak adlandırılmaktadır. Archbold Criminal Pleading Evidence and Practice isimli eserin 2003 yılı baskısının 5-18 paragrafında bu kural şöyle açıklanmaktadır:

"If the defendant, having pleaded g-uilty, advanced an account of the offence which the prosecution did not, or felt they could not, challenge, but which the court felt unable to accept, whether because it conflicted with the facts disclosed in the Crown case or because it was inherently inc-redible and defied common sense, it was desirable that the court should make it clear that did not accept the defence account and why. There was an obvious risk of injustice if the defendant did not learn until sentence was passed that his version was reje-cted, because he could not seek to persuade the court to adopt a different view. The court should therefore make its views known and, failing any other resolution, a- hearing could be held and evidence called, to resolve the matter."

(Suçunu kabul eden sanık, iddia makamı tarafından ileri sürülmeyen veya sürülemeyeceğine inandığı bir izahat öne sürerse, fakat mahkeme iddia makamı tarafından sunulan olgularla çeliştiği- için veya kredibl veya makul olmadığı için bunun kabul edilemeyeceğini düşündüğünde, mahkeme tarafından bu hususun kabul edilmeyeceğinin açıklıkla ve gerekçesi ile belirtilmesi arzu edilendir. Eğer sanık ceza takdir edilmesine kadar olgularla ilgili kendi- versiyonunun kabul edilmediğinden haberdar olmazsa, ortada apaçık bir adaletsizlik riski vardır. Çünkü sanığın mahkemeyi kendi versiyonuna ikna etme yönünde çaba gösterme ihtimali elinden alınmış olur. Mahkeme bu nedenle, görüşlerini bildirmeli ve konuyu -çözüme kavuşturmak için başka bir karar vermeden, bir duruşma yapılıp delil çağrılabilmelidir.)

Mahkeme huzuruna sunulan olgularda iddia makamı ve müdafaa arasında esaslı bir farklılık veya çelişki olması durumunda, ceza takdirine geçilmeden, olgula-rdaki esaslı farklılık veya çelişki mahkeme tarafından müdafaaya bildirmeli ve kendilerine bu hususta şahadet sunma veya mahkemeye izahat yapma hususunda fırsat verilmelidir. Bu yapılmadan ceza takdirine geçilmesi ve mahkemenin o safhada sanığın sunduğu ve- iddia makamı ile çelişen veya esaslı olarak farklı olan olguları dikkate alması veya sanık aleyhine bir neticeye varması durumunda, o safhada şahadet sunulmasına veya bu hususta mahkemenin ikna edilmesine olanak olmadığı cihetle, Sanık aleyhine adaletsiz -bir sonuç yaratılabileceği aşikardır.

Buna karşın suçun işlendiğine yönelik itiraf (plea of guilty) ile bağdaşmayan iddiaların geri çekilmemesi veya sanığın ısrarcı olması halinde, mahkemenin, sanığın suçunu kabul ettiğini veya suçunu itiraf ettiğini ad-dedemeyeceğinden bunun bir ikrar değişikliği sonucunu doğuracağı sanığa bildirilmelidir. Sanığın bu iddialarında hala ısrarcı olması halinde ise, ısrarcı olunan olgularla suçun itiraf edilmiş addolunamayacağı sanığa bildirilerek "plea not guilty" olarak da-vanın duruşmasına geçilmelidir (Bkz. Bayram Mehmet Ali v. Başsavcılık Yargıtay Ceza 15/1979).

Bununla birlikte, olgulardaki böyle bir farklılığın suçun unsurları ile ilgili olmadığında, bu durumun bir ikrar değişikliği (change of plea) olarak addedilip s-uçun kabul edilmemesi (plea not guilty) olarak değerlendirilmemesi gerekir.

Bunun yanında, mahkemeler ceza takdiri aşamasında sunulan olguları kabul edip etmemekte serbesttir. Mahkemeler, dikkate almayacağı bir olguyu neden dikkate almadığını gerekçesi il-e ifade etmek durumundadır. Mahkemeler inanılır olmayan ya da ispat edilemeyen olguları kabul etmek mecburiyetinde değildir. Mahkemeler ceza takdiri aşamasında sunulan olguların inanılır olup olmadığını, şahadetle desteklenip desteklenmediğini süzgecinden -geçirmeli ve itibar edilemeyecek, şahadetle desteklenmeyen olgulara bir değer vermemeli ve dikkate almamalıdır.

İtham olunan suçun kabulü ile ilgili süreçteki hukuki prensipler belirlendikten sonra, meselenin konusuna dönmekteyiz.

Yargıtay olarak, son d-önemde, bu tür suçlarda dikkat edilmesi gereken hususların, cezalandırma ile ilgili göz önüne alınması gereken ağırlatıcı ve hafifletici faktörlerin ve mahkemelerin ölümle neticelenen trafik kazalarında suç işleyen kişiler ile ilgili olarak ceza takdir edi-lirken, kazanın oluş şeklinin dikkatlice incelenerek bir ceza takdir edilmesi gerektiğini birçok kararımızda ifade etmiş bulunmaktayız. Bu konuda mahkemelerin önünde cezalandırmada (sentencing) dikkate alınması gereken belirlenmiş prensipler ve önemli done-ler sağlayan içtihat kararları bulunmaktadır.

Bu kararları göz önünde bulundurarak, Alt Mahkemenin kararını incelediğimizde, istinaf ile ilgili varmış olduğumuz netice şöyledir:

Huzurumuzdaki istinafta Alt Mahkemenin Sanık ile ilgili dikkate aldığı ağır-latıcı ve hafifletici faktörleri özetledik.

Alt Mahkeme, Sanığın, araç geçilmemesi gereken kavşakta araç geçmekte olduğunu, önünde seyreden araçların sağa sinyal verip dönüşe geçmek üzere veya geçmiş olduğunu dikkate almadan araç kullanmakta olduğunu, ka-za neticesinde 1 kişinin ölmesini ve Sanık da dahil olmak üzere 4 kişinin ise yaralanmasını Sanığın aleyhinde dikkate almıştır.

Alt Mahkeme JM 814 plakalı aracın sürücüsü olan İpek Kaleli Çiçek'in kazanın oluşumundaki katkısal kusurunu, kazada vefat ede-n Doğa Çiçek isimli çocuğun, kaza esnasında yasalar uyarınca öngörülmüş bir çocuk koltuğunda seyahat etmiyor olmasının kazanın ölümle ve yaralanmalarla neticelenmesine etki ettiğini, Sanığın genç, daha önce herhangi bir trafik kazası sabıkası bulunmayan, ü-niversite öğrencisi, kazadan dolayı pişman ve nadim olmasını, yolda kavşak işaretlerinin olmamasını, Sanığın, kendi aracı için sigorta tarafından ödenecek tazminatın, Müteveffanın kardeşinin tedavi masraflarının karşılanması amacıyla talimat vermesini Sanı-k lehine hafifletici olgular olarak dikkate aldı.

Bu bağlamda yukarıda belirtilen olgular sırasıyla incelenmektedir.

Alt Mahkemenin, Sanık lehine hafifletici olgu olarak dikkate aldığı önemli bir olgu vefat eden Doğa Çiçek'in çocuk koltuğunda seyahat- etmiyor olmasıdır. Bu noktada Doğa Çiçek'in çocuk koltuğunda seyahat etmediğini ve seyahat ettiği araçta yaşına uygun bir çocuk koltuğu bulunmadığını, ihtilafsız bir husus olarak teslim etmemiz gerekir.

Alt Mahkeme özetle, Doğa Çiçek'in çocuk koltuğunda- oturuyor olmamasının kazaya sebebiyet vermediğine ancak çocuk koltuğunda oturtulmamasının Doğa Çiçek'in ölümüne sebebiyet vermesinde etken olduğuna bulgu yapmıştır. Bu bulgu aynen şöyledir (Mavi 50):

"Müteveffanın çocuk koltuğunda oturtulmamış olmasının -konu kazanın oluşumunda herhangi bir etkisi olmamakla beraber bu husus konu kazanın sonuçlarına yani ölümle ve yaralanmalarla neticelenmesine etki eden bir husus olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla bu hususu ceza takdir ederken Sanık lehine dikkate al-ırız."

Alt Mahkemenin bu bulgusu Sanık Avukatının Mavi 24 ve 25'deki beyanlarına dayanmaktadır.

Müdafaanın İddia Makamının olgularından esaslı bir şekilde farklı olarak sunduğu bu olgu hakkında Mahkemenin Müdafaayı ikaz etmesi ve talep etmesi halinde,- Sanığın bu iddiaları ile ilgili şahadet sunmasına fırsat vermesi gerekirdi. Mahkeme tarafından Müdafaaya bu ikaz yapılmadığından, İddia Makamının olgularından esaslı olarak farklı bu olgunun, Sanık lehine olduğu cihetle Alt Mahkeme tarafından Sanık lehine- almasında, yukarıda belirtmiş olduğumuz prensipler ışığında herhangi bir hata olduğu kabul edilemez.

Alt Mahkemeye, Sanık Avukatı tarafından sunulan bir diğer olgu da, Sanığın kendi aracının uğradığı 28,000 Stg.lik zararın sigortadan elde edilebilmesi i-çin açılan hukuk davasında, bu zararla ilgili haklarını Müteveffanın ailesinin almasına veya Müteveffanın ailesinin zararlarının karşılanmasına olanak tanımak amacıyla tahsis ettiği veya bu yönde bir yazı vermiş olduğudur.

Alt Mahkeme bu olguyu da Sanık -lehine dikkate alarak kararında hafifletici bir olgu olarak sıralamıştır.

Müteveffanın terekesi veya kazada zarar gören kişiler ceza davasında taraf olmadığından ve doğru olup olmadığı hususunda itiraz edemeyeceklerinden, bu olgunun doğruluğunun sunulan -olgularla test edilebilmesi mümkün değildir.

Müdafaa bu tazminatın sigortadan henüz alınmadığını ve alındığı zaman Müteveffanın terekesine ve ailesine ödeneceğini beyan etmiştir. Bu beyandan açıklıkla görülebilecek husus, böyle bir tazminatın alınıp alın-amayacağının henüz belli olmadığıdır. Bunun yanında, ne Sanık tarafından böyle bir beyanın yapıldığını gösteren bir feragatname veya belge ne de bu tazminatı Müteveffanın terekesinin veya ailesinin kabul ettiğini gösteren bir şahadet mahkemeye sunulmuştur.- Bu nedenle, ileride olması muhtemel bir tazmin girişimi, henüz tazmin edilebilip edilemeyeceği belli olmadan ve böyle bir girişimin yazılı belgesi olduğu iddia edilmesine rağmen mahkemeye sunulmadan, mahkemenin bu olguyu Sanık lehine dikkate almaması gere-kirdi. Alt Mahkeme bu olguyu hafifletici bir olgu olarak kabul etmekle hatalı bir şekilde Sanığı bundan yararlandırmıştır.

Neticede, Sanık ileri sürdüğü bu hafifletici olguyu ispat edememiş olup, Alt Mahkemenin bu olguyu Sanık lehine dikkate alması hatal-ıdır.

Kaldı ki, ölümle neticelenen bir trafik kazası davasında, kazadan methalder olan kişileri tazmin maksadı ile para ödenmesinin veya ödenecek olmasının cezalandırmada sanık lehine gereğinden fazla dikkate alınabilecek bir faktör olmadığına da değinme-kte fayda vardır.

Alt Mahkeme keza, Sanığın genç ve sabıkasız bir kişi olduğunu Sanık lehine dikkate almakla hata yapmamıştır. Aynı şekilde, Sanığın KKTC'de öğrenim maksatlı bulunduğu, pişman ve nadim olduğu olgularını da Sanık lehine hafifletici olgular- olarak dikkate almakla hata yapmış değildir.

Alt Mahkeme yolda kavşak uyarı levhalarının bulunmayışını veya bu konuda yetkili makamlar tarafından gösterilen ihmali Sanık lehine dikkate almıştır. Kavşak olan bir yerle ilgili kavşak uyarı levhasının bulun-maması, meydana gelen kazanın oluşumunda Sanık lehine dikkate alınabilecek bir olgudur ve Alt Mahkeme Sanık lehine bu olguyu dikkate almakla hata yapmamıştır. Ancak, kazanın oluş şekline bakıldığında, kaza mahallinde kavşak levhasının olmayışından daha çok- önem verilmesi gereken husus, Sanığın önünde seyreden araçların durduğu, sağa dönmek üzere sinyal verdiği ve dönüşe geçmiş olmaları nedeniyle, Sanığın aracını sürerken göstermesi gereken dikkat ve ihtimamdır. Kaza mahallinde trafikte seyreden araçların du-rmuş olmaları, sinyal verip dönüşe geçmek üzere veya dönüşte olmaları, Sanığa kavşak olduğunu gösteren ve Sanığı uyaran bir levhadan, dikkat ve ihtimami göstermesi gerektiği ile ilgili daha büyük bir uyarı vermekteydi. Böyle bir uyarıyı hiç dikkate almadan-, trafikteki araç ve kişilerin hayatını ve güvenliğini tehlikeye atarak, pervasızca araç kullanan Sanık, bu sürüşünü kaza mahallinde bir uyarı levhasının olmayışına dayandıramaz. Belirttiğimiz gerekçelerle kaza mahallinde trafik uyarı levhasının olmayışına- gereğinden fazla önem verip, ceza takdirinde Sanık lehine gereğinden fazla dikkate alan Alt Mahkeme hata yapmıştır.

Kazadan dolayı 1 kişinin vefat etmesi ve bunun yanında 4 kişinin de yaralanması Sanığın aleyhine alınması gereken bir ağırlatıcı fa-ktördür ve Alt Mahkeme bu hususu Sanık aleyhine almakla hata yapmış değildir.

Alt Mahkeme kazanın meydana gelmesinde JM 814 plakalı araç sürücüsü İpek Kaleli Çiçek'in katkısal kusurunun bulunduğuna bulgu yapmış ve bu hususu hafifletici bir faktör olarak d-ikkate almıştır.

Bir kazanın oluşumunda diğer tarafın kusuru ne kadar önemli ise, o kazanın oluşumunda kazaya sebebiyet veren kişinin yapmış olduğu fiiller de bir o kadar önemlidir.

Sanığın işlemiş olduğu suçun işleniş tarzı, Sanığın, tali yolda sağa d-önmek üzere sinyal veren, sağa dönüşe geçen ve nerede ise dönüşünü tamamlayacak olan JM 814 plakalı araca, önündeki araçların durmuş olduğunu da dikkate almadan, önündeki araçları geçmek amacıyla sürüş yaptığı esnada, aracı ile çarpması ve mezkur araca çar-pması neticesinde, JM 814 plakalı aracın yoldan çıkarak tarlaya uçması, kendi aracının ise ciddi hasara uğraması, kazanın, Sanığın süratli, önünde seyreden ve trafikteki araçları ve trafikteki seyirlerini dikkate almadan, riayet etmeden, tek şerit yolda di-ğer araçların şerit değiştirebileceğini veya tali yola dönüşe geçebileceğini göz önünde bulundurmadan aracını kullanmış olduğunu göstermekte, göstermiş olduğu kendi kusur ve dikkatsizliklerinin neticesinde kazanın vahametle sonuçlandığını ortaya koymaktadı-r. Bu kazada, Sanık kendi aracının önünde seyreden araçların durduğu, sinyal verdiği, tali yola dönebileceği, tek şerit yolda birden fazla aracı aynı anda geçmekte olduğu esnada karşıdan araç gelebileceği veya önündeki araçların da şerit değiştirebileceği -veya tali yola dönebileceği hususlarını göz önünde bulundurarak, dikkatli ve tedbirli araç kullanması gerekirken, trafik kurallarını hiçe sayarak, diğer kişileri tehlikeye atmak pahasına, pervasızca araç kullanması neticesinde kazanın bu şekilde ve orandak-i bir vahametle sonuçlanmasına sebebiyet vermiştir.

Kazanın oluşumunda, JM 814 plakalı aracın sürücüsü İpek Kaleli Çiçek dönüşe geçmeden önce aynadan arkasını kontrol ettiğini ifadesinde belirtmiş ve bu olgu mahkemeye sunulmuştur. Sanığın ise, süratli ol-arak önündeki araçları geçip JM 814 plakalı aracın arkasından gelmiş olması nedeniyle fark edilememiş olduğu aşikardır. Bu nedenle, İpek Kaleli Çiçek'in kazanın oluşumunda arkasını kontrol etme yükümlülüğü ihlalinin veya kusur olarak nitelendirilebilecek e-ylemlerinin çok sınırlı olduğu, bilinçsiz ve dikkatsiz bir sürücünün göstermiş olduğu kusur ve ihmalden söz edilemeyeceği, kusur ve ihmalinin bir anlık dikkatsizlik olduğu ortaya çıkmaktadır.

Buna bağlı olarak, Alt Mahkeme, kazanın oluşumunda JM 814 pl-akalı araç sürücüsü İpek Kaleli Çiçek'in kusuruna gereğinden fazla ağırlık ve değer vermekle hata yapmıştır.

Ferhat Altunç ile KKTC Başsavcısı Yargıtay/Ceza 130/2016 D. 17/2016 sayılı kararda, Sanığın cezası istinafta gözden geçirilirken, kazanın oluşu-mundaki vahameti, Sanığın ısrarcı, agresif, trafik kural ve kaidelerine aykırı, yasa tanımaz, başka kişilerin zarar görme olasılığını düşünmeden motorlu araç sürmenin bir kazaya ne şekilde sebebiyet verebileceğini inceleyerek değerlendirdik. KKTC Başsavcı-sı ile Çiğdem Altınfincan Dağıtım 1/2016 sayılı kararda değinildiği üzere, bir anlık dikkatsizlik ile neticelenen bir kazanın agresif bir sürüş ile başka kişileri düşünmeden yapılan ve bir anlık dikkatsizlik olarak addedilemeyecek bir sürüş neticesinde mey-dana gelen bir kazadan farklı değerlendirmeye tabi tutularak, ceza takdir edilmesi gerekmektedir. Keza, yasa koyucunun bu tür suçlara öngördüğü azami 7 yıllık hapislik süresinin meseleye uygulanarak, en uygun cezanın belirlenmesinde Yargıtayın D.1/2016 ve -D.8/2016 sayılı kararlarında belirtilen faktörlerin yanında, kazanın bu kararlarda belirtilen birden fazla ağırlatıcı faktörün birleşerek vahim boyuta ulaşmasının, hapislik süresini kaçınılmaz olarak uzun süreli bir ceza olarak belirlenmesini gerekli kılma-ktadır.

Sanık, bir kişinin ölümü ve kendi dahil 4 kişinin yaralanması ile neticelenen bu kazayı süratli ve trafikteki araç ve kişileri tehlikeye atmak pahasına, pervasızca, kural tanımaz sürüşü ile sebebiyet verdiğinden, Sanığa bu kazadaki ağırlıklı kusu-r ve ihmalinden dolayı, tüm ağırlatıcı ve hafifletici faktörler dikkate alındıktan sonra, uzun süreli bir hapislik cezası verilmesi kaçınılmazdır.

Sanığa verilecek cezanın süresini tespit ederken, yukarıdaki incelememizde belirttiğimiz Alt Mahkemenin hat-alı bir şekilde Sanığın lehine almaması gereken faktörleri Sanık lehine almasını ve Sanık aleyhine alması gereken faktörleri ise Sanık aleyhine almamasını da dikkate aldık.

Bu olgularla Alt Mahkemenin takdir ettiği 2 yıl süre ile hapislik cezasının aşikar- surette düşük olduğu ve müdahalemizi gerektirdiği sonucuna varmış bulunmaktayız. Trafikte bu şekilde araç kullananlara, ibret verici uzun süreli hapislik cezası verilmesi ve caydırıcı cezalarla bu tür suçların işlenmesinin önlenmesindeki kamu menfaatinin -korunmasının Sanığın ıslah edilmesi amacına tercih edilmesi gereğinden hareketle, Sanığa verilmesi gereken en uygun cezanın 4 yıl süre ile hapislik cezası olduğu kanaatine varmış bulunmaktayız. İddia Makamı 1.istinaf sebebinde başarılı olmuştur. Sanığa ver-ilen 2 yıl süreli hapislik cezası iptal edilir ve Sanık 4 yıl süre ile hapislik cezasına çarptırılır.

Bu safhada İddia Makamının 4.istinaf sebebinin incelenmesine geçilmektedir:

Muhterem Alt Mahkemenin Sanığın, ehliyetine 6 ay süreyle el koyması ve ara-ç kullanmaktan men etmesi aşikar surette az olduğundan bu kararı hatalıdır.

KKTC Başsavcısı tarafından dosyalanan istinafın ikinci istinaf sebebi, Sanığa verilen 6 ay süre ile ehliyet almaktan ve araç sürmekten men edilmesine yönelik cezadır.

21/1974 s-ayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasalarını Tadil Eden ve Birleştiren Yasanın 19(1) maddesinde, suç işleyen kişilere verilecek cezanın yanında, mahkemenin uygun göreceği süreye kadar ehliyet almaktan ve araç kullanmaktan men edilmesine dair ceza verileb-ileceği öngörülmekte olup, Yasa bu süreyi belirlemeyi mahkemenin takdirine bırakmıştır. Alt Mahkeme, Sanığa işlemiş olduğu suçlara yönelik verdiği hapislik cezasına ilaveten, 6 ay süre ile ehliyet almaktan ve araç sürmekten men cezası takdir etmiştir.
San-ığın 6 ay süre ile ehliyet almaktan ve araç sürmekten men cezası az olmamakla birlikte, Alt Mahkemenin bu husustaki takdir hakkını hatalı kullandığı yönünde tatmin olmadık. Bu nedenle, Sanığa verilen 6 ay süre ile ehliyet almaktan ve araç sürmekten men cez-ası ile istinafın reddi gerekmektedir.

SONUÇ

İddia Makamı istinafında kısmen başarılı olmuştur.

Sanığa verilen 2 yıl süre ile hapislik cezası iptal edilir. Sanığa aleyhine getirilen ve mahkum olduğu 1.davadan 4 yıl süre ile hapislik cezası verilir. H-apislik cezası mahkumiyet tarihinden başlayacaktır.




Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ Yargıç Yargıç Yargıç


5 Nisan 2017








15






Full & Egal Universal Law Academy