Yargıtay Ceza Dairesi Numara 13/1984 Dava No 6/1984 Karar Tarihi 12.06.1984
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 13/1984 Dava No 6/1984 Karar Tarihi 12.06.1984
Numara: 13/1984
Dava No: 6/1984
Taraflar: Başsavcılık ile Hüseyin O. Tuzlalıoğlu arasında
Konu: Uyuşturucu madde tasarrufu -Beraat kararına karşı istinafın reddedilmesi -Şahadet -
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 12.06.1984

-D.6/84 Yargıtay/Ceza 13/84
(Dava No.1031/83; Mağusa)


Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: N.Er-gin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay.

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: PE 821 Hüseyin Oğuz Tuzlalıoğlu, Büyükkonuk.
A r -a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Altan Erdağ
Aleyhine istinaf edilen namına: Ali Fevzi Yeşilada.



Uyuşturucu madde tasarrufu - 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasasının 3, 24(1)(a)(2) ve (3). maddeleri - 4/72 sayılı Yasanın 6 ve 16. maddeleri tahtında -yapılan ve 63/73 sayılı Nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 3, 5 ve 25. maddelerine aykırı 51.62 gram uyuşturucu (cannabis) tasarruf etme.

Beraat kararına karşı istinafın reddedilmesi - Aynı suçla itham edilen ve dav-ası beklemede olan sözkonusu kahvecinin şahadetinin tutarsız olduğu gerekçesi ile Sanığın her iki suçtan beraat ettirilmesi.

Şahadet - Uyuşturucu tasarrufu suçunda şahadet - Şahidin şahadeti çelişkilerle dolu olması ve şahidin şahadeti inanılır bir şahade-t olmadığına göre buna ek olarak teyit edici şahadet aramanın yersiz oluşu.



OLAY: Sanık Tuzla köyünde bir kahveye gelerek bitta şeklinde olan uyuştu- rucu paketini kahveciye yarım saatliğine emanet olarak bırkamak istedi. Kahvecinin kabul etmemesi üzeri-ne paketi kahvehanenin bahçesindeki bir tekneye bırakıp oradan ayrıldı. 3-5 dakika sonra polis ekibi Tuzla köyünde bir baskın düzenleyerek araştırma yaptı. Polisler kahvede bira içen iki kişi üzerinde uyuşturucu buldu. Polis kahvede veya avluda uyuşturucu -madde bulmadı fakat yandaki evin avlusunda 51.62 gr. Hint keneviri buldu. Kahveci polisin bulduğu uyuşturucuyu Sanığın 5 dakika önce kahveye getirerek emaneten bıraktığını iddia etti.
Sanık Ağır Ceza Mahkemesince uyuşturucu madde tasarrufu, tedariki suç-larıyla itham edildi. Sanık aleyhine getirilen davayı kabul etmedi. Davayı dinleyen Ağır Ceza Mahkemesi itham olunan her iki suçtan da Sanığı beraat ettirdi. İddia Makamı Ağır Ceza Mahkemesinin kararını, kahveci olan tanık 1'in şahadetine inanmamakla hata -ettiğini ileri sürdü ve istinaf etti.

SONUÇ: Yargıtay, sözkonusu kahvecinin şahadetinin tutarsız olduğunu ve davada tanıklık eden kahvecinin Sanık ile birlikte aynı esrarı tasarruf etmek suçu ile itham edilip davasının mahkemede beklemekte olduğunu belirt-ti. Yargıtayın Mahkemeler Yasasına göre, İlk Mahkemenin olgularla ilgili bulgu ve kararları ile bağlı olmadığını ve bütün tanıkları gözden geçirmeye kendi istidlâllerini yapmaya yetkileri bulunduğunu vurguladı.
Yüksek Mahkeme, bu davanın kaderini tayin -edecek olan tanık No.1 Kahvecinin şahadetini İlk Mahkemenin lâyıkı ile değerlendirdiğini ve çelişkilerle dolu olan bu şahadete haklı olarak inanmadığını gözönünde bulunduran Yüksek Mahkeme bu şahidin şahadetini teyit edecek elle tutulur herhangi bir şahade-tin de mevcut olmadığıni dikkate alarak istinafı reddetti.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
1- Philippos Charalambous v. Sotiries Demetriou (1961) C.L.R. p.14 at p.18.
2- Vassos Lambrou v. The Republic (1962) 22 C.L.R. p.295 at p.297.

A-tıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
1- The Courts of Justice Law (1960) Sec.25(3).
____________________




-H Ü K Ü M
-
N. Ergin Salâhi: Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi önünde yargılanan sanık 12.10.1982 tarihinde Yeni Tuzla köyünde 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasasının 3, 24(1)(a) (2) (3) maddelerine ve aynı Yasanın 6 ve 16. maddeleri tahtında yapılan 63/73 sayılı Nizamat- ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 3, 5 ve 25. maddelerine aykırı uyuşturucu madde tasarrufu ve yine aynı tarih ve mahalde aynı Yasa ve Nizamların 3 ve 4(1) maddelerine aykırı uyuşturucu madde tedariki veya temin suçları ile -itham edilmişti. Sanık aleyhine getirilen davayı kabul etmemiş ve davayı dinleyen Ağır Ceza Mahkemesi sanığı itham olunduğu her iki suçtan da beraat ettirmiştir.

İstinaf bu beraat kararına karşı yapılmış olup özellikle Ağır Ceza Mahkemesinin iddia makamı- tanığı Süleyman Hızlıoğlunun diğer yan şahadetle teyit edilen şahadetine inanmamak ve sanığı beraat ettirmekle hata ettiği hususundadır. İddia Makamı tarafından sunulan olgular özetle şöyledir:

12.10.1982 tarihinde sabahleyin Tuzla köyünde kahvecilikle -iştigal eden Süleyman Hızlıoğlunun kahvesinde Yusuf ve Yıldıray isimli iki müşterinin bira içmekte olduğu bir sırada sanık elinde bir naylon torba içerisinde bitta şeklinde uyuşturucu bir madde ile gelmiş ve bunu Süleyman Hızlıoğluna yarım saatlığına emane-t vermek istemiş, Süleyman Hızlıoğlu da bunu kabul etmek istememiş ve sanık da kahvenin avlusuna çıkarak bunu tekne içerisine koyup oradan ayrılmıştır. Sanık ayrıldıktan 3-5 dakika gibi kısa bir süre sonra polis ekipleri konu kahvehaneye baskın yapmışlar v-e bira içmekte olan kişileri araştırdıkla- rında üzerlerinde uyuşturucu madde bulmuşlar ve kahvehanede veya avluda uyuşturucu madde bulmamışlar ancak yandaki evin bahçesi araştırıldığında orada 51.62gr. ağırlığında hint keneviri bulmuşlardır. Bu meselede t-anık No.1 ve aynı zamanda suç ortağı bulunan ve aleyhine başka bir dava getirilen Süleyman Hızlıoğlu bulunan bu hint kenevirinin sanık tarafından izah edildiği şekilde kendisine geti- rildiğini ve bırakıldığını, bırakıldıktan sonra sanık tarafından bir mik-tar kesilerek alındığını ve kısa bir süre sonra da polislerin buraya baskın yapması neticesi kendisinin bunu kahvenin yanındaki evin avlusuna attığını, kendisinin bir suçu olmadığını beyan ederek sanık aleyhine şahadet vermiştir. Sanık ise kesinlikle bu hu-susu inkâr etmiş Süleyman Hızlıoğlunun kendi arkadaşı olmasına rağmen polis baskınında sanığın parmağı olduğundan şüphelenerek bu iftiranın bu nedenle kendisine yapıldığını ileri sürmüştür. Suç ortağı duruşmada bulunan Süleyman Hızlıoğlunun şahadetini dest-ekleyecek başka herhangi bir görgü tanığı yoktur. Mevzu bahis günde kahvede bulunan Yusuf ve Yıldıray sanığın kahveye geldiğini teyit etmekle beraber Süleyman Hızlıoğluna herhangi bir şey verdiği hususunda şahadet vermiş değillerdir. Şahadeti değerlendiren- Ağır Ceza mahkemesi ise suç ortağı durumunda bulunan tanık No.1 Süleyman Hızlıoğlunun şahadetine inanmayarak şu görüşlere yer vermiştir:

"Bu davanın kaderi 1'inci tanık Süleyman Hızlıoğlunun şahadetine mahkemenin inanıp inanmamasına bağlıdır. Süleyman H-ızlıoğlu sanık ile birlikte aynı esrara tasarruf etmek suçu ile itham edilip davası mahkemede beklemekte olan bir şahıstır. Yani, sanığın suç ortağıdır. Bir suç ortağının şahadeti değerlendirilirken mahkemenin ihtiyatlı olması ve kendi kendini ikaz etmesi -gerekmektedir. Mahkeme, içtihatların öngördüğü ikazı yaptıktan sonra Süleyman Hızlıoğlunun şahadetini incelemeye başladığımızda, büyük tutarsızlıklarla karşı karşıya kalırız. Her şeyden önce, esrar yasa bir maddedir ve bir kimse çok güvendiği bir kişiye on-unla anlaştıktan sonra esrarı emanet olarak bıraka- bilir. Bu olayda Süleyman Hızlıoğlunun iddiasına göre, kendisi kabul etmediği halde sanık ısrarla esrarı kendisine vermek istemiş ve sonra avludaki bir tekneye bırakarak üstünü bezle örterek ayrılmıştır. -Sanık niçin kabul etmeyen bir kişiye ısrarla yarım saatliğine emanet olarak esrarı birakmak istesin? Niçin herkese açık bir kahvenin avlusundaki bir tekneye esrar bırakarak ayrılsın? Bu sorulara makul bir yanıt vermemize olanak yoktur. Bir an sanığın kendi-sinin takip ediliyor veya üzeri aranacak endişesi içerisinde esrardan kurtulma amacıyle getirip kahveye bıraktığını düşünsek bile, olayı daha yakından incelediğimizde bunun ihtimal dışı olduğunu görürüz. Çünkü Süleyman Hızlıoğlunun şahadetine göre sanık üz-erindeki tüm esrarı kahvede bırakmamıştır. Sanık esrarın bir parçasını keserek cebine koymuş ve geri kalanı tekneye bıraktıktan sonra kaçmıştır. Emare esrar fazla büyük olmayıp cepte taşınabilecek büyüklüktedir. Bu durumda sanığın kestiği bir parça esrarı -üzerine alırken geriye kalan esrarı kahvede bırakmak istemesinin herhangi bir anlamı yoktur.

Süleyman Hızlıoğlunun ikinci tutarsızlığı ise, kahve avlusunda tekneye bırakılan esrarı saklamakta gösterdiği çabalar da görülmektedir. Eğer Süleyman Hızlıoğlu e-srarı arzusu hilâfına tasarrufuna geçirmiş ise niçin gizleme gereğini duydu ve niçin polislerin bulmaması için esrarı komşunun avlusuna fırlattı? Niçin esrar bulunduktan sonra inkâr etmeye devam etti? Bu nedenler Süleyman Hızlıoğlunun şahadetine inanmamızı- önlemektedir."

9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 37(3) maddesi altında Yargıtayın, İlk Mahkemenin olgularla ilgili bulgu ve kararları ile bağlı olmadığı ve bütün tanıklığı gözden geçirmeye, kendi istidlallerini yapmaya yetkili bulunduğu görülmektedir. An-cak bu maddenin muadili bulunan The Courts of Justice Law (1960) Sec. 25(3) Philippos Charalambous v. Sotiris Demetriou (1961) C.L.R. p.14 at p.18'de eleştirilerek şu görüşe yer verilmiştir.

"The Courts of Justice Law, 1960, by section 25(3) has given wi-der powers to the High Court in its appellate jurisdiction which powers the former Supreme Court did not possess. section 25(3) of the said law reads:-

'Notwithstanding anything contained in the Criminal Procedure Law or in any other Law or in any Rules- of Court and in addition to any powers conferred thereby the High Court on hearing and determining any appeal either in a civil or criminal case, shall not be bound by any determinations on questions of fact made by the trial court and shall have power to- review the whole evidence, draw its own inferences, hear or receive further evidence and, where the circumstances of the case so require, re- hear any witnesses already heard by the trial court, and may give any judgment or make any order which the circum-stances of the case may justify.'

A finding of the trial court based on the credibility of a witness save in exceptional instances according to English authorities which were followed hitherto in this Island cannot be disturbed by an appellate court. The- recent authorities dealing with such exceptions are given in the following cases: Powell and another v. Streatham Manor Nursing- Home (1935) 3 A.C.243, Yuill v. Yuill (1945) P.15, and Watt v. Thomas (1947) A.C.484."

Yukarıda alıntısı yapılan karardan görülebileceği gibi ilk mahkemenin, şahitlere inanmasına dayanan bulgulara, istisnai haller dışında, müdahale etmemesi ilke olarak -kabul edilmektedir. Yine Vassos Lambrou v. The Republic (1962) 22 C.L.R. p.295 at p.297'de şu görüşe yer verilmiştir.

"Dealing with the second ground first, we may say again, what has been said on many previous occasions, that this Court will not upset t-he findings of the trial court, unless it can be shown on the record, that such findings could not be made on the evidence. In this case, we take unanimously the view that on the evidence before them, it was open to the trial court to make the findings of -facts upon which they convicted the appellant. This disposes of the second ground which rests on the facts."

Yukarıdaki kararl-arda olduğu gibi birçok Yüksek Mahkeme kararında da defaten değinildiği gibi, ilk mahkemelerin, şahitlere inanıp inanmama hususundaki kararlarına kolaylıkla istinaf mahkemelerinin müdahale etmeyeceği vurgulanmıştır.

İlk Mahkeme kararına göz atıldığında v-e özellikle yukarıdaki alıntıdan görülebilceği gibi ilk mahkeme bu davanın kaderini tayin edecek olan tanık No.1 Süleyman Hızlıoğlunun şahadetini lâyıkı ile değerlendirmiş ve çelişkilerle dolu olduğu kanaatına vararak haklı olarak bu şahide inanmamıştır. B-u şahidin şahadeti inanılır bir şahadet olmadığına göre buna ek olarak teyid edici şahadet aramak yersizdir. Kaldı ki bu şahidin şahadetini teyid edecek elle tutulur herhangi bir şahadet de mevcut değildir. Bu durumda istinafın reddolunması gerekir.

Neti-ce olarak istinaf reddolunur.



(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay)
Yargıç Yargıç Yargıç

12 Haziran 1984

-


Full & Egal Universal Law Academy