Yargıtay Ceza Dairesi Numara 13/1983 Dava No 6/1983 Karar Tarihi 03.06.1983
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 13/1983 Dava No 6/1983 Karar Tarihi 03.06.1983
Numara: 13/1983
Dava No: 6/1983
Taraflar: Hüseyin C. Çakır ile Başsavcılık arasında
Konu: Motorlu araç kullanmaktan men cezası
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 03.06.1983

-D.6/83 Yargıtay/Ceza 13/83
(Dava No.2938/82)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti-: N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay.

İstinaf eden: Hüseyin C. Çakır, Küçük Kaymaklı, (Sanık)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: K.T.F.D. Başsavcısı
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namı-na: Zeki Bayram.
Aleyhine istinaf edilen namına: Necla Şenol.



Motorlu araç kullanmaktan men cezası - Sanığın mesleğini icra edebilmek için ruhsata ihtiyacı olması.



OLAY: Sanık Gönyeli'den Lefkoşa'ya gelirken, iki caddeyi birleştiren kavşakta karşıdan- gelen farları açık bir araba ile karşılaştı ve gözleri kamaşarak virajın karşısındaki toprak kaldırıma çarptı. Daha sonra beton kaldırıma çarpan araba devrildi. İlk Mahkeme sanığı dikkatsiz sürüş davalarından mahkûm etti ve para cezasının yanı sıra sanığı- 45 gün araba kullanmak- tan men etti. Sanık mahkûmiyet ve ceza aleyhine istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme Sanığın şehir içinde 30 mil sürat tahdidi olan bir yerde süratini azaltmamakla ve kavşağa süratli girmekle dikkatsiz davrandığını belirtti. Bu ne-denle mahkûmiyet aleyhindeki istinafı reddetti.
Sanığın sabıkası olmayıp seyyar pazarlamacı olduğunu ve ruhsatına ihtiyacı bulunduğunu gözönünde bulunduran Yüksek Mahkeme, Sanığa verilen 45 gün motorlu araç kullanmaktan men ceza- sını hatalı bularak ipt-al etti.


Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
1- Yargıtay/Ceza 44/78 sayılı Nevzat Hüseyin Karagil ile KTFD Başsavcılığı arasındaki Yüksek Mahkeme kararı.
2- Ioannis Michael Pefkos and Another v. The Republic, (1961) C.L.R. sayfa 352-356-.
____________________


H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: İddia Makamı, aleyhine istinaf edilen, Lefkoşa Kaza Mahkeme- sinde açmış olduğu 2938/82 sayılı dava ile sanık aleyhine 3 dava ikame etmiştir. Sanık 1. dava ile 1974 Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Kanununu-n 3. maddesine aykırı gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeksizin araba kullanma, 2. dava ile 1974 Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Kanununun 7(1) maddesine aykırı araba kullanma ve 3. dava ile de 1974 Motorlu Araç ve Yol Trafik Nizamnamesinin 57(1)(o) ve 71.ma-ddelerine aykırı, kavşak üzerinde başka vasıta dolaşma suçları ile itham olunmuştu. Sanık aleyhine getirilen davaları kabul etmemiş ve duruşma yapıldıktan sonra İlk Mahkeme 1. davadan sanığı suçlu bularak 6000TL para cezasına çarptırmış ve ilâveten 45 gün -motorlu araç kullanmaktan men cezası vermiştir. Sanık aleyhindeki 2 ve 3. davalarda herhangi bir karar verilmemiştir. İstinaf birinci davadaki ceza ve mahkûmiyet kararı aleyhine yapılmıştır. Üzerinde durulan istinaf sebepleri aşağıdaki şekilde özetlenebili-r:

1. Mahkemeye sunulan olgular ışığında ve sanığın lehine sunulan hafif- letici sebepler nazarı itibara alındığında sanığa verilen 6000TL para cezası ve ilâveten 45 gün motorlu araç kullanmaktan men edilmesi alenen fahiş bir cezadır.

2. İddia Makamını-n sunmuş olduğu şahadet tüm olarak incelendiğinde sanığın aleyhine getirilen davadan mahkûm edilmesi için yeterli değildi. Bilhassa gerek İddia Makamı şahidi Hüseyin Ziya Gürtuğun gerekse sanığın gönüllü ifadesinde ileri sürülen hususlar gözönünde tutulduğ-unda kaza anında karşı istikametten gelen bir vasıtanın ışıkları ile sanığın gözünün kamaştığı ve kazanın bu nedenle vuku bulduğu hususunda şahadet mevcut olmasına rağmen Mahkeme bu yönde bulgu yapmamakla hata etmiştir. Her halükârda mevcut olan şüphenin s-anığın lehine kullanılması gerekirdi.

İstinaf sebeplerini ele almadan kazanın vukubuluş şekline özetle değinmek yerinde olur. 29.5.1982 tarihinde sanık, bacanağı bulunan İddia Makamı tanığı No.2 Hüseyin Ziya Gürtuğ ailesi ile birlikte Gönyelide Selçuk Ba-rda yemek yeyip içki içtikten sonra ayrı ayrı arabalarla ardlı önlü Lefkoşa'ya gelmekte idiler. İddia Makamı tanığı No.2 Hüseyin Ziya Gürtuğ yönetimindeki E561 plâkalı araç Bedrettin Demirel Caddesi boyunca Hamit Mobilya Evine yaklaştığı sırada tahminen 45--50 mil süratte seyretmekte idi. Sanık ise D590 plâkalı aracı ile ailesi ile birlikte tanık 2'nin arabsını arkadan takip ediyordu. Bedrettin Demirel Cadddesindeki Hamit Mobilya Evi hizasına gelindiği sırada sanık,önünde giden tanık 2'nin arabasını geçmeye -çalışmış, neticede bu arabayı geçmiş ve geçtikten hemen sonra, çok kısa bir süre, artlı önlü gittikten sonra buz fabrikası diye bilinen şu anda Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesinin kontrolunda bulunan binanın batı ucundaki Ecvet Yusuf Caddesi ile Bedrettin D-emirel caddesi kavşağına çok yaklaştığı bir anda karşıdan farları açık bir araba ile karşılaşmış, sanık gidiş istikametine göre sol banket tarafına geçmeye çalıştığında yoldan çıkmış ve virajın krşısındaki, emare olarak sunulan plânda X diye işaretli olan-, toprak kaldırıma vurduktan sonra toprak kaldırım boyunca 29', daha sonra aynı toprak kaldırımın devamı olan beton kaldırım üzerinde 99' sürüklendikten sonra araba devrilerek ters çevrilmiştir.

Sanığın gönüllü ifadesinde kazanın vukuu ile ilgili izahatı-na göre kavşağa yaklaştığında karşıdan gelen arabanın farlarından gözü kamaşmış ve yoldan çıkarak kontrolü kaybetmiş ve bu kaza vuku bulmuştur. Sanık ifadesinde önde giden tanık 2'nin arabasını geçerken ve geçtikten sonra kavşağa yaklaştığında süratinin no-rmal olduğunu söylemekle beraber kaç mil süratle gittiği hususunda bilgi vermemiş, Mahkemede de ifadesi ile yetinerk şahadet vermemeyi tercih etmiştir. Bu davada tanık No.2'den başka göz şahidi mevcut değildir. Kazaya ışık tutabilecek sadece tahkikatı yürü-ten polisin aldığı ölçüler ve sanığın bacanağı durumunda bulunan E561 numaralı araç sürücüsü Hüseyin Ziya Gürtuğun şahadeti mevcuttur. Bu tanık, şahadetine göre, Bedrettin Demirel Caddesi boyunca tahminen 45-50 mil süratle seyretmekteydi. Ancak aracının mi-limetresi bozuk olduğu için bu süratin tahmini odluğunu söylemektedir. Yine bu tanık şahadetinde süratini düşürmediğini, kendisi bu süratte seyrederken sanığın kendisini geçtiğini, çok kısa bir mesafe gitikten sonra karşıdan farları açık bir araba geldiğin-i ve o anda sanığın kullandığı arabanın bankete çıkarak karşı kaldırıma çarptığını ve ondan sonraki olayı hatırlamadığını şahadetinde söylemiştir.

İstinaf sebeplerine gelince:

Yukarıda özetlenen mahkûmiyet ile ilgili 2. istinaf sebebi ele alındığında -müstenifin avukatı kazanın karşıdan gelen aracın farlarından sanığın gözlerinin kamaştığını ve kazanın bu nedenle vukubulduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca arkadan gelen tanık 2'nin arabasının sanığın arabasına çarpmış olabileceğini ve bu ihtimalin de sanık le-hine alınması gerektiğini halbuki İlk Mahkemenin bu ihtimali sanık lehine almadığını ileri sürmüştür. Müstenif avukatı sanığın ifadesinde görüldüğü gibi sanığın tanık 2'nin arabasını geçerken süratini artırdığını kısa bir süre için tarafını aldığını ve bu -kazanın ondan sonra vuku bulduğunu ileri sürmekte, tahmini olarak süratinin 45-50 mil olduğunu, muhtemelen bunun daha da az olabileceğini iddia etmiştir. Bu hususta gerek sanığın gerekse başka herhangi bir şahidin şahadeti bulunmadığı ancak bu süratin yakl-aşık olarak doğru olduğunun kabul edilmesi halinde dahi gece yarısından sonra bu yolun çok tenha olduğunu ve bu nedenle 40 mil civarındaki süratin bu şartlar altında normal olabileceğini iddia etmiştir.

Müstenif avukatı tarafından üzerinde durulan nokta-ları, mevcut şahadet ile karşılaştırdığımızda tanık 2'nin sürat hakkında verdiği şahadeti tahmini olmkala beraber tekzip edilmediği ve İlk Mahkeme tarafından doğru olarak kabul edildiği, bu hususta aksine herhangi bir şahadet bulunmadığı gibi istinaf sebeb-i de mevcut değildir. Bu süratle seyreden tanık 2'nin arabasını geçmek için sanığın süratini daha da artırdığı, tanık 2'nin süratini azaltmadığı, kısa bir süre de artlı önlü bu süratte Bedrettin Demirel Caddesi ile Ecvet Yusuf kavşağına yaklaştıkları görül-mektedir. Yine sanığın ifadesine göz attığımızda karşıdan gelen arabanın farları ile gözü kamaştıktan sonra süratini daha da artırdığı ve bu artmış süratle kavşağa girdiği gözükmektedir.

Tanık 1 olarak çağırılan polis tahkikat memuru PE 735 Fadıl Ataları-n şahadetinde Buz fabrikası yanındaki Bedrettin Demirel Caddesi ile Ecvet Yusuf kavşağında birçok kazanın vukubulduğunu ve nisbeten tehlikeli bir kavşak olduğuna değinmiştir. Kazadan sonra bu kavşak değiştirilerek şimdi mevcut "roundabout" yapılmış ve kaza-nın vukubulduğu kavşak yerindeki giriş yeri ve yol iptal edilmiştir. Aynı zamanda kazanın vukubulduğu yer Lefkoşa Belediye hudutları içinde olduğuna göre günün her saatinde 30 mil sürat tahdidi olduğu aşikârdır. Bu durumda sanığın böyle tehlikeli bir kavşa-ğa tam tesbit edilmemekle beraber 45-50 milin üstünde bir süratle yaklaşmış olması tehlikeli bir harekettir. Böyle bir kavşağa yaklaşırken sanığın normal bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı gösterdiği söylenemez.

Bu kavşağa gelmezden önce 45-50 mil- süratle seyreden tanık 2'nin arabasını geçmek için kendi arabsını daha da süratlendirdiğini, kavşakta aniden önüne çıkan arabanın farları ile etkilenmiş olduğunu kabul etsek dahi bu süratle seyreden sanığın sık sık trafik kazalarının vuku bulduğu böyle bi-r kavşağa bu süratle girmesi hatalı olduğu gibi gerekli tedbir ve ihtimamı göstermediğini de açıklıkla ortaya koymaktadır. sanığın aleyhine getirilen ve suçlu bulunduğu 1. dava 1974 Motorlu Araç ve Yol Trafik Kanununun 8. maddesi şöyledir:

"Gerekli dikka-t ve ihtimamı göstermeden veya yolu kullanmakta olan öteki şahıslara makul derecede önem vermeden bir yolda motorlu araç kullanan her şahıs, suç işlemiş olur ve bir yıla kadar hapis ve iki yüz liraya kadar para cezası veya bu cezaların her ikisi ile de cez-alandırılır."

Görülebileceği gibi sanığın itham edildiği suç eski yasa Fasıl 332 Section 6'nın aynıdır ve kazaya karşıdan gelen aracın farlarının etkisi olduğunu kabul etsek dahi 30 mil sürat tahdidi olan bu yerde ve yukarıda değindiğimiz gibi tehlikeli -bir kavşağa yaklaşırken Sanığın bu kadar yüksek bir süratle seyretmesi, kavşağa girerken süratini azaltmaması, normal bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı göstermeden bu arabayı konu yerde kullandığı şahadetten açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu nedenlerle- mahkûmiyet aleyhindeki istinafın reddolunması gerekir. Müstenif avukatı arkadan gelmekete olan aracın kaza anında sanığın kullandığı arabaya arkadan vurabileceği ihtimali üstünde durmuştur. Kanımızca bu ihtimal sanığın lehine alınmış olsa dahi, sanığın it-ham edildiği suç gözönünde tutulduğunda, durumu değiştirmemektedir.

Mahkûmiyet aleyhindeki 2. istinaf sebebi reddolunur.

1. istinaf sebebine gelince sanığın mahkûm edilmiş olduğu 1974 Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Kanununun 8. maddesi para ve hapis cez-asını öngörmek- tedir. Aynı Yasanın 19. maddesi davayı gören mahkemeye suçlu bulunan sanık- lara verilecek ceza yanında ek olarak belirli bir süre motorlu araç sürüş ehliyeti sahibi olma veya alma hakkından mahrum etme cezasının verilmesini öngörmek- tedir-. Sanık itham edilirken bu madde davaya eklenmiştir. Bu yetki, bu gibi davalarda suçlu bulunan sanıklara verilecek cezalar yanında sürüş ehliyetinin iptali yetkisi, daima mevcut olmakla beraber ithamnameye eklenmemiş olması bir eksikliktir. Mahkemece sürüş- ehliyetinin iptali yönüne gidilecekse Mahkemelerin bu yetkiyi kullanırken gerekçe vermeleri ve ne sebeple sürüş ehliyetinin iptal edilmesi gerektiğini kararlarında belirtmeleri daha doğru bir yöntemdir.

Önümüzdeki meselede 6000TL para cezasının fahiş bi-r ceza olduğu üzerinde istinaf mevcut olmakla beraber müstenif avukatı ceza aleyhine yaptığı istinafta 6000TL'nın fahiş olduğu üzerinde ısrar etmediğini Mahkemede beyan etmiştir. Ancak 45 gün motorlu araç kullanmaktan sanığın men adilmesi husu- sunda veril-en cezanın sanığın seyyar pazarlamacı olduğu ve ekmek parasını bu yönde kazandığına, ruhsatına ihtiyacı olduğuna, kazadan büyük zarar görerek bir nevi cezasını çekmiş olduğuna ve sanığın ruhsatının iptal edilmesi için birçok tahfif edici sebepler bulunduğu-na değinmiştir. Bu husustaki İlk Mahkeme kararına göz attığımızda sanığın ruhsatını 45 gün iptal ederken bunların gözönünde bulundurulup bulundurulmadığı açıklıkla görülmediği gibi sanığın ruhsatının iptali hususunda herhangi bir gerekçe de İlk Mahkeme kar-arında yer almamaktadır. Bu durumda kanaatımızca sanığın lehine bulunan tahfif edici sebepleri nazarı itibara aldığımızda bilhassa sabıkası olmadığı ve seyyar pazarlamacı olduğu ve ruhsatına muhakkak surtte ihtiyacı olduğu hususlarının lâyıkı ile değerlend-irmeye tabi tutulmadığı gözükmektedir. Bu durumda İlk Mahkemenin sanığın ruhsatının iptali hususunda verdiği karar hatalıdır.

Netice olarak 1. istinaf sebebi kısmen kabul edilir. Sanığın ruhsatının iptali hususunda verilen İlk Mahkeme hükmü iptal edilir.- Sanığın mahkûm olduğu 1. davadan 6000TL para cezası aynen kalır.

Sırası gelmişken bir hususa daha değinmeyi yerinde buluyoruz. Geçmişte bir çok kararlarda belirtildiği gibi sanık aleyhine birden fazla dava getirimesi halinde esas suçtan kabahatli bulunu-p ceza verilen bir sanığa aleyhindeki diğer davalardan suçlu bulunmasına rağmen ceza verilmeyebilir. Ancak bu davalar hakkında hiç bir karar vermemek hatalıdır. Ioannis Michael Pefkos and Another v. The Republic C.L.R. (1961) s.352'de Hakim Zekâ bey bu hus-usta aşağıdaki görüşü belirtmişti.

"Regarding the convictions and sentences imposed by the Court of five other offences, I would like to say that when component parts of an offence constitute other offences of less gravity the correct way is to record co-nvictions on such subsidiary offences but not to pass any sentence otherwise a Court might be taken to have punished twice a person for the same act or omission, a fact which is expressly prohibited by the Criminal law and Constitution."

Yine aynı davad-a Hakim Vassiliades bu hususta sayfa 356'da aşağıdaki görüşe yer vermiştir:

"I would, however, venture the view that although technically, the same set of facts may constitute more than one offences, as a matter of practice, a conviction on the most seri-ous of such offences, renders conviction on the rest, academic; and sentence thereon unnecessary, as no person can be punished twice for the same act of omission. (art. 12.2. of the Const.) Such convictions and sentences are sometimes put on the record, me-rely in order that they be found there, in case the conviction on the more serious counts becomes inoperative."

Yargıtay/Ceza -44/78 Nevzat Hüseyin Karagil ile K.T.F.D. Başsavcılığı arasındaki davada bu görüş benimsenmiş ve daha da genişletilerek ceza verilmesi halinde ne gibi ceza verilmesinin uygun olabileceği hususunda ilk mahkemenin görüş belirtmesinin faydalı olduğuna değinil-miştir. Sayfa 8'de bu hususta şöyle denmektedir:

"Yukarıda söylenenler ışığında bu davada olduğu gibi, aynı olguların birden fazla suç oluşturması ve sanığın hepsinden kabahatlı bulunması halinde, alt mahkemelerin, sanığa esas suçtan ceza verdikten sonr-a diğer daha hafif suç veya suçlardan sadece mahkûmiyeti kaydetmekle kalmayıp, esas suçtan mahkûmiyet aleyhine istinaf edilmesi ve istinafın kabulü ihtimaline karşı, Yargıtayın ceza verilmeyen daha hafif suçlar için ceza saptanmasında daha iyi bir değerlen-dirme yapabilmesi için bunlara ne gibi ceza vermeği düşündüklerini belirtmele- rinde fayda vardır görüşündeyiz."

Bu davada da yukarıdaki görüşleri benimsediğimizi yinelemeyi uygun gördük.


(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) - (Aziz Altay)
Yargıç Yargıç Yargıç

3 Haziran 1983



Full & Egal Universal Law Academy