Yargıtay Ceza Dairesi Numara 11,12/1981 Dava No 5/1981 Karar Tarihi 09.03.1981
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 11,12/1981 Dava No 5/1981 Karar Tarihi 09.03.1981
Numara: 11,12/1981
Dava No: 5/1981
Taraflar: Başsavcılık ileAhmet Köroğlu arasında
Konu: Tabanca tasarrufu - Patlayıcı madde tasarrufu - Darp -İspat -Mahkûmiyet aleyhine istinaf -Ceza aleyhine istinaf - Şahadet
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 09.03.1981

-D.5/81

Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 11/81 ve 12/81

Yüksek Mahkeme Huzurunda

Mahkeme Heyeti: Ülfet Emin, Başkan, Salih S. Dayıoğlu, Niyazi F. Korkut.

- Yargıtay/Ceza 11/81
(Dava No: 185/80;Lefkoşa)

İstinaf eden: Kıbrıs Türk Federe Devleti Başsavcılığı

- ile -

Aleyhine istinaf edilen: Ahmet Köroğlu, Gemikonağı

- A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Altan Erdağ.
Aleyhine istinaf edilen namına: İlkay Hikmet

Yargıtay/Ceza 12/81
(Dava No: 185/80; Lefkoşa)

İstinaf eden: Ahmet Köroğlu, Gemikonağ-ı

- ile -

Aleyhine istinaf edilen: Kıbrıs Türk Federe Devleti Başsavcılığı

A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: İlkay Hikmet
Aleyhine istinaf edilen namına: Altan Erdağ


Tabanca tasarrufu -Fasıl 57 Ateşli Si-lahlar Yasasının 2,4(1)(2)(a), 26 ve 27. maddelerine aykırı tabanca tasarrufu.

Patlayıcı madde tasarrufu - Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı patlayıcı madde tasarrufu.

Darp - Fasıl 154 Ceza Yasasının 242. maddesin-e aykırı darbetme.

İspat - İspat külfeti - İddia Makamının suçun tüm unsurlarını şüpheden ari bir şekilde ispat etme zorunluluğu - Sanığın ispat külfetinin ihtimaller dengesine dayanması - İhtimaller dengesine göre Sanığın verdiği izahatın şüphe yaratmas-ı veya doğru olma olasılığının bulunması - İlk Mahkemenin inandığı şahadete İstinaf Mahkemesinin genellikle müdahale etmemesi.

Mahkûmiyet aleyhine istinaf - Sanığın mahkûm edilmesi için yeterli şahadet olmadığına ve Sanığın şüpheden yararlandırılmadığına- ilişkin istinaf.

Ceza aleyhine istinaf - Başsavcılığın Sanığa verilen cezanın suçun vehameti ile orantılı olmadığına ilişkin istinafı.

Şahadet - İlk Mahkemenin şahitlere inanmaması - İlk Mahkemenin şahitlere inanma konusundaki bulgusunu Yargıtayın hata-lı bulması.

OLAY: Sanık tabanca taşıma, mermi taşıma ve Şikâyetçiyi darbetmekle itham edildi. Sanık savunmasında Şikâyetçinin bir gazinoda kendisine küfrettiğini, Şikâyetçinin gazinodan ayrılıp bir süre sonra tekrar geri geldiğini, kendisine küfretmeye de-vam edip tabanca çekmeye teşebbüs ettiğini, kendisinin de tabancayı Şikâyetçinin elinden alarak gazino sahibine verdiğini iddia etti. Şikâyetçi ise Sanığın kendisine yumruk vurduğunu, Sanığın belinde bir tabanca gördüğünü, bu nedenle Sanığa saldırdığını ve- yere düşen tabancayı gazino sahibinin aldığını iddia etti. Gazino sahibi Şikâyetçinin iddialarını teyid etti.

İlk Mahkeme çoğunluk kararında Şikâyetçinin ve diğer İddia Makamı tanıklarının söylediklerine inandı. Sanığın Mahkemedeki şahadeti ile gönüllü i-fadesi arasında çelişkiler bulan İlk Mahkeme Sanığı 4 ay hapse mahkûm etti.

Sanık yeterli şahadet olmadan mahkûmiyet kararı verildiği ve şüpheden yararlandırılmadığı nedenleriyle istinaf etti.

Savcılık ise 4 ay hapis cezasının suçun vehameti ile orantılı- olmadığını iddia ederek ceza aleyhine istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme, ceza davalarında suçun tüm unsurlarının İddia Makamı tarafından makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmesi gerektiğini, bazı durumlarda ispat külfetinin Sanığa yüklendiğini an-cak bu durumlarda Sanığın iddiaları makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmek zorunda olmadığını belirtti.
Yüksek Mahkeme, çoğunluk kararında Sanığın gönüllü ifadesinde belirttiği hususların doğru olup olmadığının polis tarafından araştırılmadığını, Sanık- Şikâyetçinin kendisine tabanca çektiğini iddia ettiği halde tabancada parmak izi tespiti yönüne gidilmediğini, Şikâyetçinin 56 yaşında mide kanaması geçirmiş birisi, Sanığın ise 38 yaşında komando eğitimi görmüş iri cüsseli birisi olduğunun dikkate alınma-dığını belirtti. İddia Makamı tanıklarının şahadetini ise şüpheli bulan çoğunluk kararı Sanığın iddialarının doğru olma olasılığının bulunduğu kanısına vardı ve Sanığı beraat ettirdi.

Azınlık kararı ise İlk Mahkemenin inandığı şahadete İstinaf Mahkemesini-n genellikle müdahale etmediğini, İlk Mahkemenin
şahadete inanma konusundaki bulgusunu bozmak için bu bulgunun doğruluğundan şüphe etmenin yeterli olmadığını, İstinaf Mahkemesinin bulgunun yanlış olduğuna kanaat getirmesi gerektiğini belirtti ve İlk Mahke-me kararının bozulmaması doğrultusunda görüş beyan etti.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
7/68 sayılı Ceza İstinaf.
29/73 sayılı Ceza İstinaf.
Stelios Michael Siomadhiakos v. The Police Cr. App. No.2297 C.L.R. (1961) sayfa 88.
Powell v. Streatham Man-or Nursing Home 1935 A.C.265.

----------------

H Ü K Ü M

Ülfet Emin Başkan: Bu istinafta ilk hükmü sayın Yargıç Niyazi F. Korkut verecektir.

Niyazi F. Korkut: Sanık, 11/59 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 57 Ateşli Silâhlar Yasasının 2, 4(1)82)(a), 2-6 ve 27. maddelerine aykırı olarak 11 Haziran 1980 tarihinde Gemikonağında K.T.F.D. yetkili makamından özel izniğ olmaksızın Erfort marka otomatik bir tabanca taşımakla, Fasıl 54 Patlayıcı Maddeler Yasasının 2, 4(1)(e)(4)(d) maddelerine aykırı olarak 1. da-vada belirtilen tarih ve mahalde KTFD Patlayıcı Maddeler Müfettişliğinden izni olmaksızın tasarrufunda 6 adet canlı tabanca mermisi bulundurmakla, ve Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 242. maddesine aykıı olarak 1. davada belirtilen tarih ve mahalde Gemikonağı sak-inlerinden Sefa Tahsin'i gayrı kanuni olarak darbetmekle itham edilmiştir.

Sanık aleyhine getirilen her üç davayı da kabul etmemiştir.

İddia Makamı davasını isbat için 5 tanık dinletmiştir. Sanık ise savunması ile ilgili olarak bizzat şahadet vermiş -fakat herhangi bir tanık çağırmamışır. Davayı dinleyen Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi çoğunluk kararı ile genellikle İddia Makamı tanıklarına inanarak sanığı, aleyhine getirilen her üç davadan da suçlu bularak 1. davadan 4 ay 2. davadan 2 ay ve 3. davadan 1 a-y hapse mahkûm etmiştir. verilen hüküm üzerine gerek savcılık gerekse sanık istinaf dosyalamışlardır.

Savcılığın istinafı tüm ahval ve şerait tahtında Ağır Ceza Mahkemesinin tabanca taşıma suçuna vermiş olduğu 4 ay hapis cezasının suçun vehameti ile ora-ntılı olmayıp aşikâr surette az olduğuna ilişkindir. Sanığın istinaf sebepleri ise şöyledir:

" 1- Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda yemin tahtında şahadet veren sanığın şahadetine inanmmakla ve/veya bu şahadeti sanık lehine yeterince değerlendir-memekle hata etmiştir;

Muhterem Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda mahkûmiyeti
sağlayacak yeterli şahadet olmadığı ve/veya makul şüpheden
ari bir şekilde ispat edilmediği halde çoğunluk kararı ile
sanığı mahkum etmekle hata etmiştir;

Muhter-em Ağır Ceza Mahkemesi çoğunluk kararında sanığa şüphe
menfaatini tanımamakla hata etmiştir."

Davanın olguları kısaca şöyledir:

10 Haziran 1980 tarihinde geceleyin İddia Makamı tanığı 5 şikâyetçi Safa Tahsin ile İddia Makamı tanığı 3 İbrahim Hüse-yin Gemikonağında iddia makamı 4. tanığı Mahmet Karyağdı'nın gazinosunda oturmakta oldukları sırada sanık, Ökkeş Solak ve Orhan Arıklı isimli iki arkadaşı ile ayni gazinoya gelmişti. Gazinoda şikayetçi ile Ökkeş Solak arasında bir münakaşa olmuş ve orada b-ulunanların yardımı ile olay büyümeden bastırılmıştır.

Sanık 11.6.1980 tarihinde polise vermiş olduğu gönüllü ifadesinde bu olaydan sonra şikayetçinin sanığa hitaben eliyle işaret ederek
-"bütün bu işleri sen yaptın ama senin avradını sikerim" deyip damadı ile gazinodan ayrıldıklarını, şikâyetçinin bir süre sonra yine gazinoya geri gelerek sanığın oturmakta olduğu masanın önüne yaklaşıp sanığa hitaben "senin avradını sikerim" diye 2-3 kez t-ekrarladığını ve bilahare cesur isen çık karşıma bir daha senin avradını sikerim deyip münakaşa ettiğini iddia etmiştir. Gerek şikâyetçi gerekse damadı mahkemede vermiş oldukları şahadette sanığın bu iddiasını kabul etmemişlerdir. Sanık şikâyetçinin kendis-ine yukarıda belirtildiği şekilde sövmesinde hazır olan bazı kişilerin isimlerini de ifadesinde belirtmektedir.
11 Haziran 1980 tarihinde yine şikayetçi ile damadı sabahleyin aynı gazinoya giderek gazinonun girişinde sağda bulunan bir masaya oturup çaylar-ını içtiler. Bir süre sonra sanık da ayni gazinoya geldi. Gazinoda şikayetçi ile sanık arasında bir olay olmuştur. Şikayetçi sanığın yanına yaklaşarak sert bir şekilde kendisine "sen benim avradımı siken" diye konuştuğunu şikayetçinin ise "ben böyle laf sö-ylemem ağzıma yakıştırmam getir yüz olalım" dediğini, bunun üzerine sanığın kendisine bir yumruk vurduğunu ve akabinde gömleğinin altında belinden bir tabanca çektiğini, şikayetçinin tabancayı görünce hemen sanığın üzerine hücum ettiğini, sağ eliyle sanığı-n boğazını sıkıp sol eliyle de sanığın elinde tuttuğu tabancayı almak için onu yumrukladığını, bu mücadele esnasında sanığın arkasına geçerek onu boğazından tutmaya devam ettiğini, bu esnada sanığın sol elinin şikayetçinin sağ eli altından sıkıştığını ve b-u arada gazino sahibinin gelip tabancayı aldığını iddia ederken, sanık da gerek gönüllü ifadesinde gerekse vermiş olduğu şahadette 11.6.1980 tarihinde sabahleyin Karyağdı'nın gazinosuna gittiğini, şikayetçi ile damadının gazinoda, içeride oturduklarını, şi-kayetçiye "günaydın" dediğini, şikayetçinin vermiş olduğu selamı aldığını ve kendisinin de şikayetçiye "ne oldu be arkadaş da akşam bize ana avrat küfrettin" dediğini, şikayetçinin damadının geri çekildiğini ve tam o esnada yine şikayetçinin senin "avradın-ı sikerim" diyerek elini kazağının altına attığını ve tabanca çekmek istediğini bunun üzerine şikayetçinin burnuna bir yumruk vurduğunu, sağ eliyle de tabancaya sarıldığını, tabancayı aldıktan sonra büfeye doğru yürüdüğünü ve Karyağdı'ya "Mehmet dayı tut b-u tabancayı" diyerek verdiğini kendisi büfeye doğru giderken şikayetçinin damadının "kaynatama vuruyorlar" diye bağırarak dışarıya çıktığını iddia etmiştir. Şikayetçinin damadı İbrahim Hüseyin'in polis karakoluna giderek şikayet etmesi üzerine olay yerine -giden PE 1298 Selim Haver gazino sahibinden bir tabanca teslim almıştır. PE gazinonun kapısından çıkmak üzere iken sanık bir landrover ile olay yerine gelmiştir. İddia makamı tanığı 2 PE Selim Haver sanığı ihtar ederek tutuklamak istediğini fakat sanığın i-çeriye girerek büfede olan gazino sahibi ile birşeyler konuştuğunu ve bilahare sanığı tutukladığını iddia etmiş ve bu iddiası gazino sahibinin şahadeti ile desteklenmiştir. Gazino sahibi İddia Makamı tanığı No 4 Mehmet Karyağdı şahadetinde tabancayı sanığı-n elinden aldığını ve sanığın ikinci kez gazinoya gelişinde yanına yaklaşıp tabancayı yerde bulduğunu söylemesini istediğini iddia etmiştir. Sanık ise eve gidip parçalanan gömleğini değiştikten sonra olayı polise anlatmak üzere gazinonun önünden geçerken o-rada İddia Makamı tanığı 2 PE Selim Haver'i görünce durduğunu polisin yanına yaklaştığını polisin kendisine "ne oldu be Ahmet" dediğinde kendisinin de "sana poliste söylerim" dediğini, Selim'in hiç konuşmadığını gazinoya girip Karyağdı ile hiç konuşmadığın-ı polise de hiçbir şekilde "boğazım kurudu girip su içeyim" diye bir konuşma yapmadığını ve kendi arabası ile polise gittiğini iddia etmiştir.
-
İddia Makamı 1. tanığı PÇ Mustafa Yoğurtçuoğlu da şahadetinde aynı gün sabahleyin Safa Tahsinin kendisine yaptığı şikayet üzerine gazinoya gittiğini ve PE Selim Haveri olay yerinde bulduğunu ve bu esnada sanığın bir landrover ile Karyağdının gazinosuna ge-ldiğini ve polis eri ile konuştuğunu, o esnada Karyağdının içeride olduğunu, sanık arabasından indiği an Selim Haver'in sanığı tutukladığını, sanık ile Karyağdının hiçbir şekilde konuşmadıklarını, Karyağdının o esnada içeride olduğunu, tutuklandıktan sonra- da sanığın hiçbir şekilde kahvehaneye girmediğini kesinlikle şahadetinde belirtmiştir.

Şahadetten de görüleceği gibi şikayetçi, sanığın kendisine tabanca çektiğini iddia ederken sanık da şikayetçinin belinden tabancayı çekmek istediğini ve bu esnada kend-isinin tabancayı almak için şikayetçinin üzerine sarıldığını ileri sürdüğü halde PÇ şahadetinde istintak esnasında bu tabanca üzerinde parmak izleri ile ilgili araştırma yapmadıklarını, amirlerinden bu şekilde direktif aldığını belirtmiştir.

Çoğunluk kara-rında mahkeme şahadeti eleştirirken PÇ Mustafa Yoğurtçuoğlu'nun ağır işittiğini ve 11.6.1980 sabahı olay yerinde
gördüklerini yanlış ve hatalı ve iyi hatırlamadığını ve bunları tanığın ileri yaşına ve ağır işitmesine atfederek bu tanığın bu husustaki şaha-detine herhangi bir değer vermemeyi uygun görmüştür. Diğer şahitlerle ilgili olarak da çoğunluk kararında iddia makamı tanıklarının olumlu etki yaptığı ve bu tanıkların doğru söylediklerine inanıldığı belirtilirken sanığın da doğru söyleyen bir tanık olara-k iyi bir intiba bırakmadığı, mahkemedeki şahadeti ile Emare III gönüllü ifadesi arasında bazı çelişkiler bulunduğunu, olaydaki hareketleri ile olaydan sonraki hareketlerinin bağdaşmadığını, ve sanığın şahadetinin huzurlarındaki diğer şahadetle de tekzip e-dildiği gerekçesi ile sanığın şahadetine inanılmamıştır. Çoğunluk kararını veren Yargıçlar daha ileri giderek sanığın Emare III'deki gönüllü ifadesinde belirtilen izahatının şüphe yaratacak nitelikte olmadığını ve bu izahatın doğruluğu ihtimalinin de mevcu-t olmadığı kanaatinde olduklarını belirtmişlerdir.

Ceza davalarında İddia Makamının suçun tüm unsurlarının sanığın tarafından işlendiği hususunu makul şüpheden ari bir şekilde isbat etmesi gerekmektedir. Mahkeme huzurunda olan şahadetin bir suçun işlendiğ-i veya sanık tarafından işlendiği hususunda makul şüphe varsa mahkemenin sanığı beraat ettirmesi gerekir. Ceza davalarında sanık, itham edildiği suçu işlemediğini ispat etmekle yükümlü değildir. Genel ilkeye istisna olarak yasalar bazı hallerde bazı unsurl-arın sanık tarafından ispat edilmesini öngörmektedir. Bu gibi hallerde sanığa yükletilen ispat külfeti iddia makamına yükletilen ispat külfetinden farklıdır. Sanığın ispat etmesi gereken hususları makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmesi gerekmez. Bu kü-lfet ihtimaller dengesi esasına dayanır. Bazı davalarda sanık herhangi bir hususu ispat etmekle yükümlü olmamakla beraber bazı hallerde suçu işlemediğini gösteren ya da yaptığı eylemin suç olmayacağını gösteren bazı izahatlar ileri sürebilir. Bu takdirde s-anık ileri sürdüğü hususların veya izahatın doğru olduğunu ispatlamakla yükümlü değildir. Sanık bu gibi hususların şüphe yaratacak nitelikte ya da bu gibi hususların doğru olduklarını ihtimal dahilinde olduğunu gösterirse sanığın beraat etmesi gerekir. (Gö-r: Ceza İstinaf 29/73).

Sanık gerek gönüllü ifadesinde gerekse Mahkemede verdiği şahadette olaydan bir gün önce geceleyin şikayetçi ile Ökkeş Solak arasında bir portakal meselesi ile ilgili olarak münakaşa olduğunu, bu münakaşadan sonra asabileşen şikayet-çinin gazinoda iki kez kendisine daha önce belirtildiği şekilde sövdüğünü ve kendisini kavgaya davet ettiğini ileri sürerek bu sövmeleri duyan kişilerin isimlerini de gönüllü ifadesinde vermekle beraber Polis bu kişilerden sanığın söylediklerinin doğru olu-p olmadığını hiçbir şekilde araştırmamıştır. Ayrıca sanık tabancayı olay günü öncelikle şikayetçinin kendisine çekmek istediğini ileri sürdüğü halde polis yine sanığın bu iddiasının doğru olup olmadığını araştırma bakımından silah üzerinde parmak izi bulma- çabasına da girmemiştir. Bu gibi hallerde kimin doğru söylediğini kanıtlamak bakımından parmak izi tesbiti en uygun şahadet olmakla beraber iddia makamı tanık 1 amirinden aldığı direktif üzerine bu yöntemi uygulamaya gerek duymadığını şahadetinde belirtmi-ştir. Öte yandan şahadetten de görüleceği gibi şikayetçi 56 yaşlarında, olaydan kısa bir süre önce mide kanaması geçiren birisidir. Sanık ise cüsseli uzun süre askerlik yapmış, komando eğitimi görmüş ve silahtan anlayan 38 yaşında birisidir. Şikayetçi sanı-ğın kendisine tabanca çektiğini ve kendisinin de sanığın üzerine hücum ederek tabancayı elinden aldığını iddia ederken sanık ise şikayetçinin tabanca çekmek istediğini ve kendisinin sol eli ile şikayetçiye yumruk vururken sağ eliyle de belindeki tabancaya -salarak tabancayı aldığını iddia etmiştir. Şikayetçi ile sanığın yaşları, silah kullanmaktan anlama durumları, birisinin askeri eğitim görüp diğerinin hiçbir şekilde böyle bir eğitim gördüğüne dair şahadet olmayışı, birisinin cüsseli ve güçlü ötekinin de m-ide kanamasından yeni çıkmış bir kişi oluşu dikkate alındığında mantıken sanığın iddiasının daha doğru olması ihtimali kuvvet kazanmaktadır. Mahkeme şahadeti değerlendirirken olay günü sanığın iddiasını destekleyecek şahadet veren PÇ'una sağır oluşu nedeni-yle herhangi bir değer vermemiştir. Adı edilen tanığın sağırlığı gözü ile gördüklerini de doğru olarak söylemesine herhangi bir engel teşkil etmemektedir. Bu tanık kesinlikle sanığın arabadan iner inmez polis eri Selim Haver tarafından tutuklandığını gazin-oya kesinlikle girmediğini ve Karyağdı ile konuşmadığını söylemiştir. 28 senelik polis tecrübesi olan bu tanığın gözü ile gördüklerini de doğru olarak söylememesine herhangi bir neden görmüyoruz. Öte yandan Selim Haver'in sanığı gazinoda gördüğünü Karyağdı- ile konuştuğunu ve ondan sonra sanığı tutukladığını iddia ederken Karyağdı da bu tanığın iddialarını destekleyici şahadet vermiş ve sanığın içeri girip kendisine tabancayı yerde bulduğunu söylemesini istediğini iddia etmiştir. Halbuki gerek Karyağdının ve- gerekse PE Selim Haver'in şahadeti incelendiğinde sanığın tutuklanması ve Karyağdı ile konuşması ile ilgili şahadet dışındaki şahadetleri şüpheli şahadettir. PE bu olay dışındaki meselelerle ilgili istintakında genellikle hiçbir şey hatırlamamış ve tüm so-rulara hemen hemen hatırlamam diyerek cevap vermiştir. Karyağdı ise bu olay dışındaki şahadetinde büyük çelişkilere düştüğü gibi silahı sanığın elinde ne zaman gördüğüne ilişkin ilk tahkikattaki ifadesi ile Ağır Cezadaki şahadetinde çelişki vardır. Halbuki- çoğunluk kararı bu çelişkilerin teferruata ait ufak tefek çelişkiler olduğu görüşüne varmıştır. Öte yandan çoğunluk kararını veren yargıçlar sanığın gönüllü ifadesi ile şahadeti arasında bazı çelişkiler olduğunu belirtmekle beraber bu çelişkilerin neler o-lduğunu hükümlerinde belirtmemişlerdir. Sanığın olaydaki hareketi ile olaydan sonraki hareketlerinin de bağdaşmadığını ileri sürerek bunların da neler olduğunu hükümde belirtmemişlerdir. Ayrıca hükümde sanığın şahadeti başka şahadetle tekzip edildiği dikka-te alınırken sanığın şahadetini önemli hususlarla teyit eden iddia makamı şahadeti sudan sebeplerle dikkate almamıştır.

Bir Mahkemenin bulgularına ne gibi hallerde müdahale edileceğine Yargıtay olarak birçok meselelerde değinildi. Bu nedenle bu istinafta -bu ilkeleri yinelemekte yarar görmüyoruz. Bu meselede kanımca çoğunluk kararını veren yargıçlar iddia makamı tanığı 1'in şahadetinin bir kısmına inanmamakla ve keza olayın sanığın söylediği şekilde olabilme ihtimali hususunda şüphe yaratacak bir durum oldu-ğu ve söylediği hususların doğru olma ihtimalinin bulunduğu hususunda bir bulgu yapmamakla ve kesinlikle sanığın izahatını kesip atmakla kanaatimce hataya düşmüştür. Sanığın ilk anda gönüllü ifadesinde şikayetçinin kendisine sövüp saydığını bunu gören tanı-kların olduğunu ertesi gün de şikayetçinin kendisine tabanca çektiğini ve kendisinin tabancayı almak çabası içine girdiğini belirtmiştir. Polis araştırsa idi olaydan bir gece önce şikayetçinin sanığa sövüp sövmediği hususunda isimleri verilen kişilerden öğ-renebilirdi, ve keza silah üzerinde parmak izi hususunda bir araştırma yapabilirdi. Böyle bir araştırma ile sanığın söylediklerinin doğru olup olmadığını ortaya çıkarabilirdi.
İddia Makamı bunları yapmadığına göre de sanığın söylediklerine inanmadık diyere-k bir karara varmak kanımca hatalı olur. Bütün bunlar bir yana daha önce de değindiğim gibi sanığın yaşı, komando eğitimi gören bir kişi oluşu ve şikayetçinin olaydan kısa bir süre önce mide kanaması geçirmiş olduğu dikkate alındığında olayın sanığın söyle-diği şekilde olma ihtimali daha mantıkidir.

Bütün bu nedenlerle şüphenin menfaatini sanık lehine kullanılarak sanığın beraat ettirilmesi gerekirdi. Bu nedenlerle sanığın aleyhine l. ve 2. davalardan verilen mahkumiyetin iptal edilerek sanığın mahkum edild-iği 1 ve 2. davalardan beraat ettirilmesi gerektiği görüşündeyim.

Sanığın aleyhindeki 3. dava ile ilgili olarak da istinaf ettiği görülmekle beraber duruşma sırasında bu davaya hiçbir şekilde değinilmemiştir. Bu bir yana sanığın 3. davadan 28.1.1981 tarih-inde mahkûm edilip bu mahkûmiyet süresi de geçmiştir. Bu nedenle 3. dava ile ilgili karara herhangi bir şekilde müdahale etmememizin uygun olacağı görüşündeyim. Sanığın mahkum edildiği l. davadan beraat etmesi gerektiği görüşüne vardıktan sonra da Savcılığ-ın cezanın az olduğuna ilişkin istinafının da reddedilmesi gerekir.

Salih S. Dayıoğlu: Konsolide edilmiş işbu istinafta sanık mahkumiyet aleyhine savcılık ise hükmolunan cezanın aşikâr surette az olduğu için istinaf etmiş bulunmaktadırlar.

Davanın olgula-rı sayın Yargıç Niyazi F. Korkut tarafından etraflıca anlatıldığı cihetle bunlara benim de betekrar temas etmem gerekmemektedir.

İlkin sanık tarafından mahkumiyet aleyhine yapılan istinafı ele almayı uygun buldum. Sanık tarafından dosyalanan istinaf ihbar-namesi üç sebep içermekle beraber bunları ilk mahkemenin sanık tarafından verilen şahadete inanmayıp iddia makamı tarafından sunulan şahadete inanmakla hata ettiği noktasında toplamak mümkündür.

Bir alt mahkemenin inandığı şahadete bu doğrultuda şahadet v-erildiği sürece Yargıtayın genellikle müdahale etmediği verilen birçok geçmiş içtihat kararlarında görülmektedir. Hiç şüphesiz bunun da esas nedeni şahadeti veren kişilerin İlk Mahkeme huzurunda bizzat şahadet vermeleri ve İlk Mahkemenin bu gibi şahitleri -görüp tavır ve hareketlerini izleme olanağı bulmalarıdır. İlk Mahkemenin inandığı Şahadetin kati olarak yanlış olduğunu kanıtlamak istinaf edene düşer.

Ceza İstinaf 7/68'de zamanın İstinaf Mahkemesi sayfa 66'da şöyle dedi:
"Bir istinaf mahkemesinin alt ka-demedeki bir mahkemenin hangi şahadete inanıp inanmadığı hususunda vardığı herhangi bir kanaatı bozmak için varılan kanaatın doğruluğundan şüphe etmek kâfi olmayıp, varılan kanaatın yanlış olduğuna kanaat getirmesi lâzımdır ve bunun kati olarak yanlış oldu-ğuna dair isbat etmek külfeti, gerek hukuk davaları ve gerekse ceza davaları istinaflarında, istinaf edene düşer."

Ayrıca Stelios Michael Simadhiokos v. The Police Cr. App. No. 2297 C.L.R. 1961 sayfa 88'de şunlar yer almaktadır:

"Secondly, I read the pro-visions of sub-section (3) to mean that this Court on hearing an appeal has the power to review the whole evidence without feeling fettered by determinations on question of fact made by the trial court; but in doing so, the Court should still be guided by -the principles which have grown and developed in the light of practical experience, as to the value of trial- court findings.

Before such findings are distrubed, the appellate Court must- be satisfied to the extent of reaching a decision (un-animous or by majority) that the reasoning behind a finding is unsatisfactory; or that the findirıg is not warranted by the evidence considered as a whole. And the onus, in my opinion, must rest on the- appellant, both in civil and in criminal appeals, to bring this Court to such decision; or else, the trial-court findings remain undisturbed as part of the case.

It should be for the party attacking a finding, or asking the Court to exercise its powers u-nder section 25, to show that the interests of justice in the case under consideration, require the taking of such course."

Keza Powell v. Streatham Manor Nursing H-ome 1935 A.C.265'de şu görüşlere yer verildi:

"Two principles are beyond contraversy. First it is clear that in an appeal of this character, that is from the decision of a trial judge based on his opinion of the trustworthiness of witnesses whom he has se-en, the Court of Appeal "must, in order to reverse, not merely entertain doubts 4vhether the decision below is right, but he convinced that it is wrong." (The Julia, per Lord Kingsdown, cited with approval by Lord Summer). And secondly the Court of Appeal -has no right to ignore what facts the judge has found on his impression of the credibility of the witnesses and proceed to try the case on paper on its own view of the probabilities as if there had been no oral hearing."

Önümüzdeki istinafta Lef-koşa Ağır Ceza Mahkemesinin iki üyesinin hükümlerinde belirttikleri gibi inandıkları şahitlere inanmaları kendi takdirlerine kalmış bir husustur. Bu takdirlerini kullanıp yaptıkları bulguya varabilmeleri için huzurlarında kâfi derecede geçerli şahadet vard-ı. Bu hususta yaptıkları bulgularda hata ettiklerine veya bulgularını yapabilmeleri için ibraz edilen şahadetin tatminkâr olmadığına ikna olunmadım. Bu nedenle mahkûmiyet aleyhine yapılan istinafın reddolunması gerekir, görüşündeyim.

Çoğunluk kararı mahkû-miyet aleyhine yapılan istinafın kabulü gerektiği doğrultusunda olduğu için savcılıkça ceza aleyhine yapılan
istinaf için herhangi bir görüş belirtmeyi fuzuli addederim.

Ülfet Emin, Başkan; Yargıç Niyazi F. Korkut'un hükmünde belirttiği görüşlerle hemfik-irim ve 12/81 sayılı istinafta 1. ve 2. davadaki mahkûmiyet aleyhine yapılan istinafın kabul edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Sonuç olarak 12/81 sayılı istinafta 1. ve 2. davadaki mahkumiyet aleyhine yapılan istinaf oy çokluğu ile kabul edilir, ve tabanca- taşıma ve tasarrufunda patlayıcı madde bulundurma suçlarından l. ve 2. davada sanığın aleyhine verilen mahkûmiyet kararı oy çokluğu ile iptal edilir ve sanık bu suçlardan oy çokluğu ile beraat ettirilir. 3. dava ile ilgili istinaf reddolunur.

Sanık, bera-at ettirildiği cihetle cezanın aşikâr surette az olduğu nedeniyle ceza aleyhine yapılan 11/81 sayılı istinaf da reddolunur.


(Ülfet Emin) (Salih S. Dayıoğlu) (Niyazi F. Korkut)
Başkan Yargıç - Yargıç


9 Mart 1981







Full & Egal Universal Law Academy