Yargıtay Ceza Dairesi Numara 11,12,13,14/1986 Dava No 7/1986 Karar Tarihi 22.10.1986
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 11,12,13,14/1986 Dava No 7/1986 Karar Tarihi 22.10.1986
Numara: 11,12,13,14/1986
Dava No: 7/1986
Taraflar: Mehmet Yeter vd ile Başsavcılık arasında
Konu: Cürüm işlemek maksadı ile ikametgâha kırıp girme –Irza geçmeye teşebbüs –Edebe mugayyir darp etme –Şahadet –Cezaya karşı istinaf –
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 22.10.1986

-
D.7/86 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 11/86, 12/86, 13/86 ve 14/86
(Dava No.2027/85; Mağusa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Aziz Altay, Hamdi Atalay


Yargıtay/C-eza 11/86


İstinaf eden: Mehmet Yeter, Mağusa
(Sanık)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı
A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Nesrin A-talay.
Aleyhine istinaf edilen namına: Hakkı Önen.


Yargıtay/Ceza 12/86

İstinaf eden: Engin Özminnoş, Lefkoşa
(Sanık)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı
- A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Gürsel Kadri
Aleyhine istinaf edilen namına: Hakkı Önen.

Yargıtay/Ceza 13/86

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Mehmet Yeter, Mağusa
- (Sanık)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Hakkı Önen.
Aleyhine istinaf edilen namına: Nesrin Atalay.


Yargıtay/Ceza 14/86

İstinaf eden: KKTC Başsav-cısı, Lefkoşa
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Engin Özminnoş
(Sanık)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Hakkı Önen.
Aleyhine istinaf edilen -namına: Gürsel Kadri.




Cürüm işlemek maksadı ile ikametgâha kırıp girme - Fasıl 154 Ceza Yasa- sı - Yasanın 20, 291 ve 292 (a) maddelerine aykırı bir cürüm işlemek maksadıyle ikametgâha kırıp girme.

Irza geçemeye teşebbüs - Fasıl 154 Ceza Yasasının 146-. madesine aykırı cinsi münasebette bulunmağa teşebbüs.

Edebe mugayyir darp etme - Müstehcen tecavüz - Ceza Yasasının 152. maddesi - Suçun oluşması için tecavüzün Sanığın isteği hilâfına gerçekleşmesi ve tecavüzün müstehcen olması gereği.

Şahadet - Şahad-etin değerlendirilmesi - İddia Makamının sunduğu şahadette tenakuzlar olması - Bir Mahkemeyi şüpheye düşürecek tenakuzun ciddi, tutarlı ve esasa ilişkin olması gereği - İlk Mahkemenin yapmış olduğu bulguya varması için yeterli şahadet bulunması halinde Yük-sek Mahkemenin bu bulguya müdahale etmemesi.

Cezaya karşı istinaf - İkametgâha kırıp girme ve ırza geçmeye teşebbüs suçlarında ceza takdiri - Sanık 1'in 16 yaşında, sabıkası olmayan cahil bir genç olması Yüksek Mahkemenin 3 yıl hapis cezasını fazla bulara-k 18 ay hapse indirmesi.



OLAY: Bir köyde yalnız yaşayan 66 yaşında bir kadının evini zorla açıp içeri giren iki Sanık kadınla tek tek cinsel ilişki teşebbüsünde buludnular. Kadının karşı koyması üzerine muvaffak olamayan Sanıklar suni bir şekilde elle d-oyuma ulaşmalarını sağlaması için kadını tehdit ettiler. Müşteki bu tehdide boyun eğdi ve onların doyuma ulaşmalarını sağladı. Müştekinin polise yaptığı şikâyet üzerine Sanıklar aleyhine, 1) Cürüm işlemek maksadı ile ikâmetgaha kırıp girme, 2) Müştekinin -ırzına geçmeye teşebbüs etme, 3) Müştekiyi edebe mugayyir darp etme davaları getirildi. Sanıklar suçlarını kabul etmediler. Duruşma sonunda Sanıkları suçlu bulan Ağır Ceza Mahkemesi Sanıklara 1. davdan 18'er ay, 2. davadan 3'er yıl hapis cezası verdi. Sanı-klar İddia Makamı şahitlerine inanıp inanmama hususunda ve isbat külfeti konusunda Ağır Ceza Mahkemesinin hata ettiğini ileri sürerek mahkûmiyet aleyhine istinaf ettiler. Sanık 1 ayrıca 3 yıl hapsin aşikâr surette çok olduğunu iddia ederek istinaf etti. Ba-şsavcılık ise cezaların aşikâr surette az olduğunu ileri sürerek karşı istinaf dosyaladı.

SONUÇ: Yargıtay, Sanıkların şahadetlerinde tenakuzlar bulunduğunu, ancak tenakuzlar nedeniyle Mahkemenin makul şüpheye düşmesi için tenakuzun ciddi ve esasa ilişkin -olması gerektiğini belirtti. Bu davada çelişkilerin esasa ilişkin olmadığını ve şahitlere inanıp inanmama konusunda ilk etapta karar verme yetkisinin İlk Mahkemede olduğunu vurgulayan Yüksek Mahkeme Sanıklar aleyhine getirilen davaların makul şüpheden ari -olarak isbat edildiği sonucuna vardı. Yargıtay, Sanık 1'in 16 yaşında, sabıkası olmayan, cahil ve kalabalık aileden gelen bir genç olduğunu dikkate aldı ve 3yıl hapis cezasını fazla bularak cezayı 18 ay hapse indirdi.



H Ü K Ü M

Salih S. Dayıoğlu: Birle-ştirilerek dinlenen işbu istinaflarda Yargıtay/Ceza 11/86 ve Yargıtay/Ceza 12/86 ile istinaf edenler (bundan sonra sırası ile 1. sanık ve 2. sanık olarak anılacaktır) Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinin onları aleyhlerine getirilen davalardan mahk(m edip birlikt-e çekilmek üzere çarptırıldıkları 1. davadan 18'er ay ve 2. davadan da 3'er yıl hapis cezasından yapmış bulunmak- tadırlar.

İlk Mahkemenin bulgularına göre olay özetle şu şekilde oldu. Müşteki 66 yaşında olup bütün ilgili zamanlarda Mağusa kazasına bağlı- Balalan köyünde kocasından ayrı olarak yalnız başına evinde yaşamakta idi. 16 Şubat 1985 tarihinde geceleyin sanıklar diğer arkadaşları ile birlikte köy kahvehanesinde içki içtiler. Gece saat 10.00'a doğru kahvehane kapandıkan sonra sanıklar ile İddia Mak-amı tanığı İsmail Çakara birlikte içkili oldukları halde başka maksatlar için köyün dışına çıkmaya koyuldularsa da müştekinin evinin önünden geçerlerken 1. sanık müştekinin evine girmelerini ve onunla cinsi münasebette bulunmalarını teklif etti. Bu teklifi- 2. sanık kabu ettiyse de İddia Makamı tanığı İsmail Çakara bunu reddetti. Bunun üzerine sanıklar müştekinin kapısını zorladıktan sonra onu açmaya muvaffak oldular ve içeri girdiler. Kapının zorlanması esnasında uyanan müşteki kalkıp ışıkları yaktı ve bu e-snada içeri giren sanıkları tanıdı. Müştekiye niyetlerini söyleyen sanıklar müştekiden olumlu bir cevap almamaları üzerine onu yatağa götürdüler. Sanık 2'nin elinde bir bıçak vardı. Müştekiye göre ve İlk Mahkemenin kabul ettiği gibi sanıklar teker teker mü-şteki ile cinsi münasebette bulunmaya teşebbüs etmişlerse de her ikisi de bunda muvaffak olamadılar. Bunun üzerine sanıklar suni bir şekilde doyuma varabilmeleri için müştekiyi zorladılar, müşteki de onların isteklerine boyun eğdi ve eli ile sanıkların doy-uma varmalarını sağladı. Daha sonra kimseye birşey söylemeyeceğine yemin ettikten sonra sanıklar müştekiyi bırakıp oradan uzaklaştılar. Hemen akabinde kız kardeşinin evine giden müşteki olayı ona anlattı ve kızkardeşinin oğlu kemal'i alıp 1. sanığın evine -gitti ve olanaları 1. sanığın babasına ve daha sonra da muhtara anlattı. Akabinde polise haber vermesi için kızını gönderdi. Polisin kendisini doktora göndermek istemesi üzerine ise utandığından doktora gitmedi. 17.2.1985 tarihinde erken saatlerde köye gel-en polis 2. sanığı evinde buldu ve ona suçunu bildirdiği zaman 2. sanık "haberim yok" dedi. Daha sonra ihdar altında tutuklandığı zaman 2. sanığın cevabı "gittik ama ben o eve girmedim" oldu. Daha sonra 1. sanığın evine gidildi ve kendisine isnat edilen su-ç bildirildiği zaman "bilmem" dedi. Tutuklanıp kanuni ihtar yapıldıktan sonra ise 1. sanığın cevabı "sarhoştum ne yaptığımı bilmezdim" oldu. Her iki sanık derdest edildi ve Ziyamet Karakolunda hücreye kondu. 17.2.1985 tarihinde saat 14.40'da polise verdiği- gönüllü bir ifadede 2. sanık müştekinin evine girdiğini, müştekiyi yatırdığını, onunla cinsi münasebette bulunmaya teşebbüs ettiğini ancak muvaffak olamadığını isteği üzerine müştekinin eliyle ona suni bir şekilde doyum yaptığını, kimseye birşey söylememe-si için onu yemin ettirdiğini ve olay yerinden kaçtığını, İsmail Çakara'nın ise bidayette beraber olmakla birlikte eve girme hususunda kendilerine katılmadığını ve olay yerinden önceden uzaklaştığını söyledi. Aynı tarihte saat 15.45'de polise gönüllü bir i-fade veren 1. sanık da benzeri bir ifade verdi ve o da müştekinin evine girdiğini kabul etti.

Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi yukarıda özeti verilen olay doğrultusunda şahadet veren müşteki ve İddia Makamı tanıklarının şahadetini doğru olarak kabul etti ve sa-nıkları, aleyhlerine getirilen özetle;

1. Cürüm işlemek maksadı ile ikametg(hı zorla kırıp içeri girmek;

2. Müştekinin rızası hil(fına ve zor kullanmak suretiyle ırzına geçmeye teşebbüs etmek;

3. Müştekiyi edebe mugayir olarak darbetme;

suçlarından -mahk(m etti ve her iki sanığı 1. suçtan 18'er ay ve 2. suçtan 3'er yıl hapis cezasına çarptırdı. 3. dava ise alternatif olduğu için onun üzerinden onlara herhangi bir ceza kesmedi.

Sanıklar ayrı ayrı dosyaladıkları istinaf ihbarnameleri ile mahk(miyet al-eyhine istinaf ettiler. Ayrıca sanık 1 kendisine kesilen 3 yıl hapis cezasının aşik(r surette çok olduğu iddiası ile istinaf etti. Başsavcılık 13/86 ve 14/86 sayılı istinaflarla sanıklara kesilen cezanın aşik(r surette az olduğunu ileri sürdü.

Sanıkların- istinaf ihbarnameleri mahk(miyet konusunda ayrı ayrı sebepler içermekle birlikte bunları genel olarak iki başlık altında toplamak mümkündür. Şöyle ki:

1. Ağır Ceza Mahkemesi İddia Makamı şahitlerine her türlü makul şüpheden ari olarak inanmakla ve bunun- neticesi sanıkları mahk(m etmekle hatta etti.

2. Ağır Ceza Mahkemesinin İddia Makamı şahitlerine inanıp inanmamak konusunda isbat külfetini yanlış olarak değerlendirdi.

İlkin 1. istinaf sebebini ele almayı uygun bulduk. Ayrı ayrı avukatlar tarafından -temsil edilen sanıklar, Ağır Ceza Mahkemesinin İddia Makamı şahitlerinin vermiş olduğu tutarsız ve tenakuzlar ile dolu şahadetlerine inanmakla hata ettiğini ileri sürdüler. Bunu göstermek için de zabıtların muhtelif yerlerinden şahitlerin gerek kendi şahad-etleri içerisinde gerekse diğer şahitlerin şahadetlerinin tetkiki sonucu ortaya çıkan tenakuzları Mahkeme önüne sergilemeye çalıştılar. Gerçekten de her iki avukatın tebaruz ettirmeye çalıştığı gibi dosyanın tetkikinden İddia Makamının şahitlerinin şahadet-lerinin bir takım tenakuzlar içerdiği görülmektedir. Ancak bu tenakuzların esasa ilişkin tenakuzlar olduğunu göstermek gerekir. Aksi halde esasa ilişkin olmayan önemsiz bir takım tenakuzların mevcudiyeti ile esas sorun gözden kaçabilir. Bir Mahkemeyi makul- şüpheye düşürecek tenakuzun ciddi, tutarlı ve esasa ilişkin türden olması gerekir. Sanıkların avukatlarının Mahkemeye ilettiği tenakuzların esasa ilişkin ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararını ters çevirebilecek nitelikte tenakuz olduğu görülmemektedir. Saniy-en tahminen 500 daktilo sayfası tutan ve yaklaşık iki hafta süren bir duruşmada çok sıkı bir istintaka tabi tutulan şahitlerin şahadetlerinde önemli olmayan tenakuz bulunması normaldir. Bundan maada geçmişte ve birçok kararımızda söylediğimiz gibi şahitler-e inanıp inanmaması konusunda ilk etapta en yetkili Mahkeme ilk mahkemelerdir. Bir istinaf mahkemesinin alt mahkemenin yapmış olduğu bulgulara müdahale etmekte ne kadar çekingen davrandığı da bilinen bir gerçektir. İstinaf mahkemesinin bu gibi konulara yak-laşımı alt mahkemelerin vermiş oldukları bulgulara varabilmeleri için önlerinde yeterince ve inanılabilir şahadet var olup olmadığıdır. Önümüzdeki meselede fazla detaya girmeden rahatlıkla denilebilir ki Ağır Ceza Mahkemesinin İddia Makamı şahitlerine inan-ması için huzurunda yeterli ve inanılabilir şahadet mevcuttu. Bu nedenle bu istinaf sebebinin reddolunması gerekir.

2. istinaf sebebine gelince; bu istinaf sebebi altında Ağır Ceza Mahkeme- sinin İddia Makamı ve müdafaa tarafından serdedilen şahadeti değ-erlendirirken ölçü olarak hangi tarafın daha doğru şahadet vermesi ihtimalinin olduğundan hareket ettiği için hatalı davrandığını ve bu yüzden mahk(miyetin iptal edilmesi gerektiği ileri sürüldü. Gerçekten de zabıtların 431. sayfasında yer alan hükmün bir -yerinde şu görüşler yer almaktadır:

"Huzurumuzda şahadet veren tüm tanıkları şahadetleri esnasında iyice müşahade altında bulundurduk, şahadetlerini titizlikle inceledik. Bunun sonucu biz müşteki Fatma Akif'in başından geçen olayı gayet açık bir şekilde -mahkemeye izah ettiğini, şahadetinin tutarlı olduğu ve istintakı esnasında sarsılmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle Müşteki Fatma Akif'in şahadetini doğru bir şahadet olarak kabul ederiz. Buna mukabil huzurumuzda şahadet veren sanıkların ve tanıklarının şaha-detlerinin sanıkların içki içtikleri hariç, doğru ve inandırıcı olmadığı inancındayız. Bu nedenle müştekinin şahadetini sanıkların şahadetine tercih ederiz."

İlk nazarda Ağır Ceza Mahkemesinin özellikle yukarıda yapılan alıntının son cümlesi Mahkemenin ş-ahadeti değerlendirirken müştekinin şahadetini ihtimaller dengesi açısından değerlendirmeye tabi tuttuğunu ve tercih ettiği anlamı çıkabilir. Ağır Ceza Mahkemesi sadece bu ibareyi kullanmakla yetinmiş olsaydı sanıkların bu ikinci iddialarında bir haklılık -durumu söz konusu olabilirdi. Ancak hüküm bir bütün olarak okunduğunda görülecektir ki hükmün çeşitli yerlerinde Ağır Ceza Mahkemesinin sanıkların aleyhine getirilen davaları ve şahadeti incelerken isbat külfeti açısından yaklaşımının İddia Makamının sanık-- ların aleyhine getirilen davaları "her türlü makul şüpheden ari olarak" isbat etmesi gerektiği doğrultusunda olduğu açıklıkla gözükmektedir. Nitekim Ağır Ceza Mahkemesinin müştekinin şahadetinin kabul edilmesi için teyit edici şahadet aramış ve bu teyit -edici şahadeti bir bir belirtmiştir. Sanıklar sözü edilen ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından belirlenen teyit edici şahadetin niteliğini istinaf konusu yapmış değillerdir. Keza zabıtların 437 ve 438. sayfalarında İddia Makamının sanıklar aleyhine getirdiği -davaların "makul şüpheden ari olarak isbat edildiği" kaydedilmektedir. Bütün bunlar dikkate alındıktan sonra sanıklar tarafından iddia edildiği gibi Ağır Ceza Mahkemesinin isbat külfetini yanlış uyguladığı hususunda kesin bir şekilde ikna edildiğimizi söyl-eyemeyiz. Bu nedenle bu istinaf sebebinin de reddolunması gerekir.

Geriye sanık 1 ve İddia Makamı tarafından ceza aleyhine yapılan istinaflar kalır. Hemen söylemekte yarar vardır ki İddia Makamı tarafından ceza aleyhine yapılan istinaflarda herhangi bir -mesnet görmüyoruz. Sanıklara verilen 1. davadan 18'er ay ve 2. davadan 3'er yıl hapis cezaları müdahalemizi gerektirecek kadar az olmadığı inancındayız. Öte yandan sanık 1 tarafından ceza aleyhine yapılan istinaf bizi hayli düşündürmüştür. Suçun işlendiği -tarihte 1. sanık 16 yaşında idi. Olay gecesi hayli sarhoş olduğu da kabul edilen bir gerçektir. Her ne kadar da sarhoşluk bir müdafaa teşkil etmiyorsa da bu kadar genç yaşta bir çocuğun normalden de fazla olarak alkol tesiri altında kalması ve bir yerde ke-ndinden büyük olanlara kendini, kendi anlayışına göre, isbat etmesi gibi garip bir düşünceye saplanması söz konusu olabilir. Hiçbir vukuatı olmayan ve hakkında düzenlenen sosyal tahkikat raporuna göre cahil ve çok kalabalık bir aileden gelen sanık, yaşı it-ibarı ile," sağlıksız arkadaş çevresinden olumsuz yönde etkilenebilecek" bir yaştadır. Hayat tecrübesi hemen hemen hiç olmayan 1. sanığa böylesine gencecik bir yaşta ilk defasından üç yıl gibi uzun bir süre hapis cezası verilmesi ilerideki hayatını son de-rece olumsuz yönde etkileyeceği büyük bir olasılıktır. Bu düşüncelerden hareket ederek ona işlediği suçun vehametini idrak ettirecek bir ceza verilmesi ve bu cezanın daha kısa süeli bir hapis cezası olması gerekir. Bu durumda kanaatımızca 1. sanığa 1. dava-dan verilecek en uygun ceza 12 ay ve 2. davadan verilebilecek en uygun ceza 18 ay hapis cezasıdır.

Sonuç olarak 12/86 sayılı istinaf kabul edilir ve Ağır Ceza Mahkemesinin 1. sanık hakkında hükmetmiş olduğu 1. dava üzerinden 18 ay ve 2. dava üzerinden 3 -yıl hapis cezaları iptal edilerek mahk(miyet tarihinden başlamak üzere sırasıyle 12 ay ve 18 ay olarak değiştirilir. Sair istinaflar reddolnur.


(Salih S. Dayıoğlu) (Aziz Altay) (Hamdi Atalay)
Yargıç - Yargıç Yargıç

22 Ekim 1986



1


296






Full & Egal Universal Law Academy