Yargıtay Ceza Dairesi Numara 106/2014 Dava No 15/2016 Karar Tarihi 21.07.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 106/2014 Dava No 15/2016 Karar Tarihi 21.07.2016
Numara: 106/2014
Dava No: 15/2016
Taraflar: KKTC Başsavcısı ile Etem Yurtcan arasında
Konu: Beraat kararı aleyhine istinaf - Gönüllü ifade - İkrar - Çevre şahadet - Çevre şahadetin, kanıtlanması gereken olgunun varlığını doğrudan doğruya ortaya koymayan ancak Mahkemenin bu olgunun varlığı hakkında karar verebilmesini sağlayan şahadet olması - Teyit edici şahadet - Yalan beyanın teyit edici şahadet olarak değerlendirilebilmesi - Gizli ittifak.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 21.07.2016

-D.15/2016 Yargıtay/Ceza : 106/2014
(Lefkoşa Ağır Ceza/Güzelyurt Dava No: 2660/2012)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti :Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ

İstinaf eden : KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
-(Davayı İkame Eden) ile

Aleyhine istinaf edilen : Etem Yurtcan, Şht. Adem Kemal Sokak,
No.6, Bostancı.
(Sanık)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Savcı Aliye Özçınar hazır.
Aleyhine is-tinaf edilen namına : Avukat Menteş Aziz hazır.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Melek Esendağlı, Yargıç Alev Ulunay'ın 2660/2012 sayılı davada, 13.11.2014 tarihinde verdiği karara karşı, Başsavcılık tarafından yapılan istin-aftır.


K A R A R

Ahmet Kalkan: Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, 13.11.2014 tarihinde, 2660/2012 sayılı dava altında, aleyhine getirilen tüm davalardan Sanığın beraatine karar vermesi üzerine, İddia Makamı bu istinafı dosyaladı.

Sanık, aleyhine düz-enlenen iddianamede, 1. dava altında, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 315(a) maddelerine aykırı kasten yangın çıkarma, 2. dava altında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. ve 319. maddelerine aykırı bina içerisindeki eşyaları ateşe verme, 3. dava altında Fasıl 15-4 Ceza Yasası'nın 20. ve 371. maddelerine aykırı ağır bir suç işlemek için gizli ittifak kurmak, 4. dava altında 22/89 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 324(1) maddesine aykırı kasti hasar, 5. dava altında 22/89 sayılı Yasa ile t-adil edilen Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20 ve 324(1) maddesine aykırı kasti hasar, 6. dava altında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 331,333(a),334 ve 335. maddelerine aykırı sahte belge düzenleme, 7. dava altında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 335. ve 339. maddelerine a-ykırı sahte belgeyi tedavüle sürme, 8. dava altında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 297,298 ve 366. maddelerine aykırı sahtekarlıkla para temin etmeye teşebbüs, 9. dava altında Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 4,333(a), 299 ve 334. maddelerine aykırı sahte davranışla k-ıymetli bir evrakı icra etmeye teşvik suçları getirilmiştir.

Sanık aleyhine düzenlenen iddianamede suçlamanın esası 1. davada belirtilen kasten yangın çıkarma (kundaklama) suçu üzerine kurulmuştur.

İddianamede yer alan suçun tafsilatına göre, Sanık, 1-6.3.2009 tarihinde Güzelyurt'ta kasten ve kanuna aykırı olarak Namık Kemal Sokak No.4 adresinde bulunan Melek Dermuş'a ait, kirasında bulunan Silver Collection isimli konfeksiyon dükkanını, kimliği tespit edilemeyen erkek bir şahıs ile birlikte benzin dökü-p ateşleyerek yakmak suretiyle, kasten yangın çıkarmakla itham edilmiştir.

Sanık aleyhindeki suçlamaları kabul etmezken, yapılan duruşma sonucunda, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Sanığı, aleyhindeki tüm davalardan beraat ettirdi.


İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGUL-AR:

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinin bulgularına ve ibraz edilen şahadete göre dava ile ilgili olgular özetle şöyledir.

Davaya konu, kundaklanıp ateşe verilen Güzelyurt Namık Kemal Sokak No.4 adresindeki dükkan Melek Dermuş isimli kişinin kayıtlı malıdı-r.

Sanık, Güzelyurt'ta ikamet eden ve konfeksiyon ve sebze meyve alım satımı ile iştigal eden bir kişidir.

Sanık dava konusu dükkanı şikayetçi Melek Dermuş'tan kiralayarak tasarrufuna almış ve Silver Collection unvanı ile konfeksiyon mağazası açmıştı-r.

Sanığın kira mukavelesi 1.11.07-30.11.2008 tarihlerini kapsamakla birlikte, kira mukavelesinin hitamından sonra işini dükkanda sürdürmeye devam etmiştir.

Sanığın Melek Dermuş'tan kiraladığı dükkan 130m2 büyüklüğünde olup, 30m2'lik alanı bir bölmeyle- ayrılan kısımda, Melek Dermuş'a ait buzdolabı, bulaşık makinesi, müzik aleti, kapuçino makineleri muhafaza edilmekteydi.

Sanığın çalıştırdığı Silver Collection ve Silver Shop isimli mağazalarında yürüttüğü işleri dışında, Mehmet Ağaç isimli kişi ile ort-ak olduğu alım-satım işi de vardı.

Sanığın samimi arkadaşı ve ortağı Mehmet Ağaç, dava konusu tarihlerde Halide Selden isimli kadınla evliydi.

Halide Selden, 2007,2008 ve 2009 yıllarında, Lefkoşa'da faaliyet gösteren Wonderland Turizm Anadolu Sigorta Ace-nteliğinde çalışmaktaydı.

Sanık, dükkanı kiraladıktan sonra 19.11.2007 -19.11.2008 tarihlerini kapsayacak şekilde Halide Selden vasıtasıyla Anadolu Sigorta poliçesiyle Silver Collection isimli mağazayı yangın ve hasara karşı 93,000 TL üzerinden sigortalad-ı.

Sigortanın hitamından sonra Sanığı arayan Halide Selden, poliçenin yenilenmesi gerektiğini Sanığa hatırlattı.

Halide Selden'in demirbaşın sigortaya dahil edilmesi halinde primde indirim yapılacağını Sanığa söylemesi üzerine, Sanık dükkanın demirbaş i-çin 20,000 TL, cam kırılması için 3,000 TL üzerinden sigortalanmasını, daha önce 93,000 TL olan sigortalanan malın değerinin 93,000 TL'den 200,000 TL'ye yükseltilmesini istedi.

Karşılıklı görüşmelerin sonucunda sigorta 19.11.2008-19.11.2009 dönemlerini ka-psayacak şekilde toplam 223,000 TL üzerinden yenilendi.

Sanığa ait bir başka dükkan olan Silver Shop'ta çalışan Çiğdem Yeşilhat isimli kadın, yangından 3 hafta önce Sanığın talimatı ile Silver Collection isimli konfeksiyon mağazasının fatura ve makbuzlar-ını Silver Collection'da çalışan Tülay Özyiğit'ten istedi. Çiğdem Yeşilhat aldığı makbuz ve faturaları kendi mağazasının belgeleri ile birlikte muhasebeci Çilem Yeltekin'e verdi. Çilem Yeltekin bu makbuz ve faturaları daha sonra geri getirip iade etti.

Ç-iğdem Yeşilhat Silver Shop'ta çalıştığı dönemde, Sanıktan aylık 1000 TL ücret alıyordu. Yangından 1 ay sonra çalıştığı dükkanın Sanık tarafından devredilmesi nedeniyle işten duran Çiğdem Yeşilhat'ın ücret alacağı olmamakla birlikte, Sanıkla arasında yatırı-lmayan İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta primleri nedeniyle ihtilafı bulunmaktaydı.

Muhasebeci sekreteri olan ve Sanığın hesaplarını deftere işleyen Çilem Yeltekin'e göre Sanığın işletmesi batma derecesinde olacak kadar zararda idi.

Sanığın çalıştırdığ-ı Silver Collection isimli dava konusu mağazada Tülay Özyiğit isimli kişi 2007-2009 yılları arasında aylık 1000 TL ücretle çalışmaktaydı.

Konu dükkanın ön kapısının iki anahtarı vardı ve bunlardan biri Tülay Özyiğit'te, diğeri ise Sanıktaydı.

Dükkanın a-rka kapıları kullanmıyordu ve Tülay Özyiğit'te arka kapı anahtarları yoktu. Bu kapılar sürekli kilitli vaziyette idi.

Tülay Özyiğit, kendi çalışma yöntemine göre topladığı günlük satışları defterine yazar, hasılatı defterin arasında bırakır, Sanık akşam -üzeri veya gece gelip bu hasılatı alırdı.

Tülay Özyiğit'in şahadetine göre, yangından bir hafta önce İzmir'den getirilen kataloğu Sanığın incelemesi için, üzerine not bırakarak dükkana bıraktı; ancak Sanık kataloğu, yangından 3 gün önce aldı.

Sanık ola-yla ilgili tarihlerde, kendisine ait DN 777 plakalı kırmızı renk BMW aracı ve ortağı Mehmet Ağaç ile birlikte sahip olduğu CG 776 plakalı Isuzu Van aracı kullanmaktaydı.

16.3.2009 tarihinde, saat 03:00 raddelerinde, Sanığın kirasında olan Silver Collecti-on isimli mağazada yangın çıktı.

Yangın, Silver Collection isimli mağazanın içinde kasten ve kanunsuz bir şekilde benzin dökülerek çıkarıldı. Isının etkisiyle camların içerden dışarıya doğru patlaması sonucunda yangın büyümüş ve komşu dükkana hasar vermi-ştir.

Yangın söndürüldüğünde Silver Collection isimli mağazanın bulunduğu Melek Dermuş'a ait binada dükkan içerisindeki malzemeler dahil toplam 124,624 TL, alevlerin ulaştığı komşu Fikri Arslan'a ait komşu dükkanda 3,631 TL hasar meydana gelmiştir.

San-ık yangının çıktığı gün polise açık bir ifade verdi (Emare No.5).

Polis, 14.4.2009 tarihinde Sanığın ortağı Mehmet Ağaç'tan temin ettiği ifadede, Sanığın dükkanı, kendisinin Türkiye'de bir akrabasına yaktırdığını söyledi. Bu durum ihtar altında Sanığa sor-ulduğunda, Sanık, 14.4.2009 tarihinde 14.25-14.45 saatleri arasında olayla ilgili gönüllü bir ifade verdi.

Bu ifade itirazsız olarak Emare No.14 olarak ibraz edildi.

Anadolu Sigorta ile Sanık, eksperlerin yaptığı inceleme sonucunda, kıyafetler için 48,-500 TL, demirbaşlar için 10,000 TL olmak üzere toplam 58,500 TL üzerinden mutabakata vardılar.

Bu miktar ödenmemiş olup halen Güzelyurt Kaza Mahkemesinde açılmış olan 363/11 sayılı hukuk davasının konusu olarak, bu davanın neticesi beklenmektedir.

Mevc-ut olgu ve emareleri değerlendiren Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, aşağıda İNCELEME safhasında değineceğimiz nedenlerle, İddia Makamının Sanık aleyhindeki davayı makul şüpheden ari olarak ispatlayamadığı sonucuna ulaşarak, Sanığı aleyhindeki davalardan beraat- ettirdi.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

İddia Makamının dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde 27 istinaf sebebi yer almaktadır. Ancak bu istinaf sebepleri incelendiğinde her dava için ayrı ayrı olacak şekilde ve temelde aynı gerekçelerle Alt Mahkemenin Sanığı beraat- ettirmekle hata ettiğinin ileri sürüldüğü görülmektedir. Buna göre tüm istinaf sebeplerini aşağıdaki tek başlık altında inceleyeceğiz:

"Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi tüm olgular ve
özellikle huzurundaki şahadet, emareler, Sanığın
söylediği -Mahkeme dışı yalanlar, gönüllü ifadesi, sözlü
itirafları dikkate alındığında, Sanığı aleyhindeki
davalardan beraat ettirmekle hata etmiştir."

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:


İddia Makamı istinaftaki hitabında temel argümanlarını
1. davada yer -alan kundaklama suçu üzerinde toplayarak, Sanığın bu suçtan mahkum olması halinde mevcut olguların diğer davalardan da mahkum edilmesi için yeterli olacağını ileri sürmüştür. İddia Makamının iddialarını aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

İddia Makamına g-öre, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi dükkanın kundaklandığına bulgu yapmakla birlikte, bu kundaklamanın Sanık tarafından yapıldığı bulgusuna varamadı. Yine İddia Makamının argümanlarına göre, Alt Mahkemenin bulgusu hatalıdır çünkü; Sanık yangından kısa bir sür-e sonra para temin etmek için Anadolu Sigortaya müracaat etti. Sanığın suç öncesi davranışları, sigorta miktarını yükseltmesi ve sonra para teminine yönelmesi suçu işlediğine ilişkin karine teşkil eder. Sanığın mali durumunun kötü olmasının bu anlamda önem-i yoktur. Suçun işlendiği tarihte dükkanın iki anahtarı vardı. Bunlardan birisi Sanıkta, diğeri Tülay Özyiğit isimli çalışandaydı. Tülay Özyiğit'in yangını çıkarmadığı aşikârken dükkana girebilecek kişi Sanıktır. Sanık olaydan hemen sonra verdiği açık ifad-esinde, dükkan içerisindeki eşyanın mali değeri ile ilgili yalan söyledi. Sanık, arkadaşı ve ortağı Mehmet Ağaç'a dükkanı yaktığını itiraf etmesine rağmen, Alt Mahkeme bu itirafa değer vermedi. Sanık açık ifadesinde "olay günü dükkana saat 19.00'da BMW ara-cımla gittim, defterin arasındaki parayı almak için" demesine rağmen, kameralardan Van aracın dükkan istikametine gittiğinin tesbiti üzerine, Sanık dükkana Van araçla ikinci kez gittiğini çünkü Tülay Özyiğit'in bıraktığı kataloğu alacağını söyledi. İddia M-akamına göre, Sanığın olay günü bir kez dükkana gittiğinin yalan olduğu ortaya çıktığı gibi, ikinci kez katalog almak için gittiğine ilişkin iddianın yalan olduğu da Tülay Özyiğit'in şahadeti ile ortaya çıkmış oldu. İddia Makamı Sanığın "benzin aldım" ded-iği kamerasız bir benzin istasyonunun varlığı, Şükrü Hilmi Seçkiner isimli bir eniştesi olduğu ve motor evinin varlığı ispat edilmesine rağmen, mevcut olgular ve Sanığın yalanlarının suçu işlediğini ortaya koyduğunu, yangının Sanık tarafından kimliği sapta-nmayan bir kişiyle çıkarıldığını ve bu yangından mali menfaat sağlamaya çalıştığının makul şüpheden ari olarak ispatlandığını ve Sanığın mahkum edilmesi gerektiğini ileri sürdü.

Sanık Avukatı, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde hata olmadığını, mevcut şahade-t ile Sanığın mahkum edilemeyeceğini, Ceza davalarında ispat yükümlülüğünün tamamıyla İddia Makamında olduğunu, ispat külfetinin yozlaştırılamayacağını, kameradan arabanın plakası alınmak ve Van aracın varlığı ispatlanmakla ispat külfetinin yerine getirile-meyeceğini, İddia Makamının Sanığın aleyhindeki davaları makul şüpheden ari olarak ispatlayamadığını ileri sürerek kısa hitabını tamamladı.


İNCELEME:

İstinaf sebepleri, tarafların iddia ve argümanları, Alt Mahkeme huzuruna sunulan şahadeti ve emareleri- inceleyip değerlendirdik.

"Muhterem Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi, tüm olgular ve
özellikle huzurundaki şahadet, emareler, Sanığın
söylediği Mahkeme dışı yalanlar, gönüllü ifadesi, sözlü
itirafları dikkate alındığında, Sanığı aleyhi-ndeki
davalardan beraat ettirmekle hata etmiştir."

Sanık, aleyhine getirilen 1. davaya konu kundakçılık (kasten yangın çıkarma) suçundan mahkum edilebilmesi için Alt Mahkemenin de kararında doğru bir şekilde ifade ettiği gibi:

Tamamlanmış veya ta-mamlanmamış herhangi bir bina veya yapıyı;
Kasten veya kanunsuz olarak ateşe verdiğinin makul şüpheden ari bir şekilde ispatı gerekmektedir.

2. davadaki unsurlar bakımından yegane fark, bina içerisindeki eşyaların yakılmasıdır.

İddia Makamı, dava konusu- dükkanın kimliği tespit edilemeyen bir kişi ile birlikte Sanık tarafından yakıldığını iddia ettiğinden, Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 20. maddesi kapsamında Sanığın asli suçlulardan biri olduğunu makul şüpheden ari olarak ispatlamakla yükümlüdür.

Huzurumuzda-ki istinafta Alt Mahkeme, özellikle 1. ve 2. davalara konu suçlarda, Güzelyurt'ta Namık Kemal Sokak No.4'te kain dükkanın birileri tarafından içindeki eşyaları ile birlikte içeriden benzin dökülmek suretiyle yakıldığına, bunu yapanların ateşe verme fiilin-i kasten ve kanunsuz olarak gerçekleştirdiklerine bulgu yapmıştır.

Taraflar Alt Mahkemenin bu bulgusunu istinaf konusu yapmadılar.

Buradan çıkan sonuca göre, İddia Makamı, yangının birileri tarafından kasten ve kanunsuz olarak, kundaklama sonucu çıkarıl-dığını 1. ve 2. davalar bakımından makul şüpheden ari olarak ispatlamış bulunmaktadır.

Huzurumuzdaki istinaf bakımından temel sorun, bu suçu işleyenler arasında Sanığın bulunup bulunmadığı, yardım edip etmediğidir.

Ceza Yasamızın 20. maddesine göre; bi-r suç işlendiğinde, suçu oluşturan fiili fiilen işleyen veya fiilen ihmalde bulunan, başka bir kişinin bir suç işlemesini mümkün kılmak veya işlemesine yardım etmek amacıyla herhangi bir fiil işleyen veya herhangi bir fiili yapmayı ihmal eden; bir suçun iş-lenmesinde başka bir kişiye yardımcı olan veya onu teşvik eden; başka herhangi bir kişiye bir suç işlemesi için akıl veren veya yol gösteren veya suç işlemeyi yaptıran herkes asli suçlu sayılır.

İstinaf bu çerçevede inceleneceğinden, Alt Mahkemenin hangi- gerekçe ile beraat kararına ulaştığı bu istinafın esası bakımından büyük önem arz etmektedir.

Alt Mahkeme kararında, Sanığın suçlu olup olmadığını incelerken, öncelikle Sanığın iş ortağı ve samimi arkadaşı, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a yaptığı -sözlü itirafı inceledi. Alt Mahkeme huzurundaki şahadetle birlike konuyu değerlendirirken, Sanığın polise verdiği Emare No.14 gönüllü ifadesine değinerek, Sanığın dükkanı kendisinin yaktırdığına dair beyanı, ortağı ve arkadaşı Mehmet Ağaç'ı rahatlatmak içi-n söylediğini, Emare No.14 ifadenin suçu kabul eden gönüllü ifade olmadığını, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a yapılan beyanın Emare No.14 ifade ile desteklendiğinin kabul edilemeyeceğini, Sanığın beyanında belirttiği Türkiye'de yaşayan bir akrabası -olduğunun ispatlanamadığını, Türkiye'den gelen bir kişinin tespit edilemediğini Tahkikat Memurunun da kabul ettiğini, Sanığın benzin aldığını gören olmadığını, Sanığın eniştesi veya bu kişiye ait motor evinin olduğuna dair şahadet olmadığını, Emare No.3 CD- görüntüleri ve bu görüntülerden alınan Emare No.4 fotoğraflardaki araçların 19.24 ve gece 23.43'te dükkana doğru geçtikleri görülmekle beraber, bu araçların Sanığa ait olduğunun ispatlanamadığını (Mavi 172), dükkan mahallinde bulunan çorbacıdan Sanığı vey-a aracını tanıyan birinin bulunamadığını belirttikten sonra, Tanık No.7 Mehmet Ağaç'a söylenenlerin şahadet ile desteklenmediği sonucuna varmıştır.

Daha sonra huzurundaki çevre şahadeti inceleyen Alt Mahkeme, Sanığın sigorta poliçesindeki hasar miktarının- 93,000 TL'den 223,000 TL'ye yükseltildiğinin doğru olduğunu, bunun Sanığın ortağı Mehmet Ağaç'ın o tarihte eşi olan Halide Selden'in teşviki ile yapıldığını, yangından sonra Sigorta ile 58,500 TL üzerinden mutabakata varıldığını, bu nedenle sigorta poliçe-sinin değiştirilmesinin Sanığa bir fayda getirmediğini, Sanığın 17.3.2009 tarihinde Emare No.21 talep yazısını Sigortaya göndermesinin makul olduğunu, Sanığın olay gecesinden birkaç gece önce dükkanından birtakım malları arabasına koyarken görüldüğü iddias-ının şahadetle desteklenmediğini, Sanığın yeminsiz beyanında arabasına mal koyduğunu kabul etmiş olmasına rağmen, köylere elden mal satan biri olması nedeniyle bunun mal kaçırma sayılmayacağını, Sanığın mali durumunun kötü olduğunun ispatlanamadığını belir-ttikten sonra, Sanıkta dükkanın anahtarı olduğunu dikkate alarak, Sanıktan başka birinin konu dükkanı açma ihtimali olduğuna dair ispat edilmiş herhangi bir şahadet bulunmadığından, Sanığın konu kundaklama ile bağlantısı olabileceğinin ihtimal dahilinde ol-duğu sonucuna ulaşmıştır (Mavi 179).

Alt Mahkeme, çevre şahadetten sonra, Sanığın Mahkeme dışı yalanları üzerinde durarak, Sanığın dükkanı açtığı tarih ve yurt dışı giriş çıkışları ile ilgili yalan söylemediğini, Sanığın Emare No.5 açık ifadesinde dükkan-da yanan ve zarara uğrayan emtia hakkında doğru olmayan beyanda bulunduğunu, daha sonra bunun izahını yapamadığını, bu yalanın dava açısından önem arz ettiğini, Sanığın Girne'de, Mutlu Bostancı isimli kişiden mal aldığının doğru olduğunu, Sanığın fatura ve- defterinin yangında yandığını söylemesine rağmen Tanık No.11 Tülay Özyiğit'in faturaların dükkanda olmadığını ileri sürdüğünü, bu faturaların bulunmamış olması nedeniyle Mahkeme dışı yalandan bahsedilmeyeceğini, Emare No.3 CD'deki görüntülerin Sanığın ken-disine ait olduğunu kabul etmediğini, konu araçların Sanığın kullandığı araçların benzeri olabileceğini belirttikten sonra, neticeyi şöyle belirlemiştir:

"İddia Makamı, Sanığın suç ile olan bağlantısını makul
şüpheden ari olarak ispatla yükümlüdür. Bun-a karşılık
İddia Makamının huzurumuzda ortaya koyabildiği tek
şahadet Sanığın bu suç ile bağlantılı olabileceğine dair
ihtimaldir. Sanığın dükkan içerisine girebilecek konumda
olması ve dükkanda meydana gelen zarar-ziyanla ilgili
Mahkeme dış-ı yalan beyanda bulunması birlikte
değerlendirildiğinde Sanığın yangını başlatan kişi ile
birlikte 20. madde tahtında sorumlu olması için yeterli
değildir kanaatindeyiz. Bir diğer deyişle tüm yukarıda
sayılan ve Sanığın suça bağlanması ile ilgi-li İddia
Makamı tarafından yapılan iddialara dair incelediğimiz
hususlarda Sanığın bir bağının kurulmamasının Sanığın
suçla ilgisi olmadığına dair makul bir şüphe yarattığı
kanaatindeyiz (Mavi 183)."

Alt Mahkemenin kararından iktibas ettiğimiz- sonuca göre, Sanığı yangını başlatan kişi ile birlikte 20. madde tahtında sorumlu tutmayı yeterli kılacak şahadet bulunmadığından, Sanığın suçla ilgisi olmadığına dair makul şüphe oluşmuş ve bu nedenle Sanık beraat ettirilmiştir.

Alt Mahkemenin ulaştığı -bu sonucun hatalı olup olmadığını incelerken, yangını başlatan kimliği belirsiz kişiye Sanığın 20. madde altında yardım edip etmediğini, birlikte fiili gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini incelememiz gerekmektedir.

Bu nedenle, Alt Mahkemenin kararını- incelerken, doğru sonuca ulaşabilmek için, aynı değerlendirme sırasını takip ederek, Alt Mahkemenin bulgularında hata yapıp yapmadığını inceleyeceğiz. Buna göre, önce Sanığın yaptığı beyanları, sonra çevre şahadeti ve en son olarak da Mahkeme dışı söylene-n yalanları ele alarak, tümünü birleştirdiğimizde, Alt Mahkemenin ulaştığı sonucun hatalı olup olmadığını saptayacağız.

Bu meselede Sanık, olayın olduğu 16.3.2009 tarihinde, polise Emare No.5 açık ifadeyi verdi.

Olaydan takriben bir ay sonra Sanığın, seb-ze-meyve ticaretindeki ortağı İddia Makamı Tanığı Mehmet Ağaç'ın başka bir meseleden dolayı birlikte tutuklu oldukları bir sırada, Mehmet Ağaç'ın, bu meselenin Tahkikat Memuru İddia Makamı Tanığı No.3 İbrahim Şensoy'a Sanığın olaydan 4 gün sonra her şeyi k-endisine itiraf ettiğini söylemesi üzerine, Mehmet Ağaç isimli kişiden 13.4.2009 tarihinde ifade temin edildi.

İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın şahadetine göre, Sanık, dükkanı kendisinin yaktırdığını, Türkiye'de bir akrabası olduğunu ve onun aracıl-ığıyla bir adam getirtip yaktırdığını ve adamı da ertesi gün Türkiye'ye gönderdiğini, 5 tane 5 litrelik benzin bidonu ile yakıldığını, 2-3 ay önce bu işi planladığını ve Gönyeli çıkışındaki benzinciden benzini alıp Kumköy'deki Şükrü isimli eniştesinin moto-r evinde sakladığını, dükkanı yakacağı gece adamı Terminalden aldığını, adamla benzini erkenden içeriye koyduğunu, benzini Van araç ile götürdüğünü, adamı erken götürme sebebinin oradaki çorbacının gece 2'ye kadar iş yapan bir yer olması olduğunu, yakacak -olan adamı da gece 9-10 civarlarında erkenden götürdüğünü söyledi.

İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a göre, Sanık bu beyanı, olaydan 4 gün sonra Girne'ye gittikleri bir sırada arabada yaptı.

Olgulara göre Sanık, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç i-le birlikte başka bir meseleden tutuklu olduğu bir sırada, Tanık No.7'nin ifadesi üzerine, Emare No.14 gönüllü ifadeyi verdi.

Sanık itirazsız olarak ibraz edilen Emare No.14 gönüllü ifadesinde bu olay ile ilgili şunları söyledi:

"............Benim bu kon-feksiyon dükkanım 16.3.2009 tarihinde sabaha yakın yanmıştır. Bu olaydan aşağı yukarı 3 gün sonra iş ortağım olan Mehmet Ağaç ile ya Lefkoşa'ya yada Girne'ye mal götürürken Mehmet'i tedirgin hissettim benim bu dükkanın yanmasından dolayı, ayrıca ben kendi -kendime herhalde Mehmet benim düşmanım var ve bana zarar yapar ve o da yanımda olduğu için zarar görür düşündüğünü tahmin ettim ve Mehmet'i rahatlatmak için kendisine "korkma bir şey olmaz, dükkanı ben yaktırdım" dedim. Mehmet de bana nasıl yani diye sorun-ca ben de kendisine "Benim Türkiye'de yeğenim var ona telefon açtım da, o adam yolladı" dedim. Sordu bana adam nerden buldu dükkanı da gitti. Ben de dedim, kendine Isuzuynan terminalin ordan aldım adamı gece on, on buçuk gibi aldım ve dükkana götürdüm" ded-im.


Sanık duruşmada yerinden beyanda bulundu ve Mehmet Ağaç'a söyledikleri ile ilgili aşağıdaki beyanda bulundu:


"......sonra dışarıya çıktığımda Mehmet ile bir gün konuşurduk, bir kaç günün içinde yani. Ben gece ki gidip katalog almıştım unuttum ilk -anda söyleyim polise. Sabah dört buçuktan o stresten şeyden ilk anda aklıma gelmedi. Yani ben gece gittim, katalog aldım, internete girdim, ilk anda söylemedim. Mehmet'e dedim akşam, o gece işte on bir gibi gittim katalog aldım da polis görürse kamera kayı-tlarından çünkü bilirdim kamera kayıtlarını araştırırlar, başım belaya girecek yani Mehmet ile öyle bir konuşmamız oldu. Ondan işte üç, dört gün sonra Mehmet'i hep tedirgin hissederdim, zaten dükkan yandı bir gelir yok. Bahçe için de üç, dört gün işlemedik-. Mehmet'e derdim mesela mandalinamız vardı, portakalımız vardı gidelim keselim derdim, İşçi yollayalım derdi, sıkıntı olur, yani bir saatlik işe boşuna para verirdik. Birkaç kere öyle korkulu hissettim. Dedim bu vaz geçecek galiba ortaklıktan, bu iş bozul-acak. Bir gün öyle şakasına yolda giderken dedim ben yaktırdım falan filan ama bir ciddiyeti yoktu yani korkusunu gidermek için söyledim....."


Sanık, ortağı ve arkadaşı Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü beyanı reddetmediği gibi, açık ve gönüllü ifadesinin şaha-det olarak dikkate alınmaması veya kabul edilmemesi için itiraz etmemiş, özellikle Emare No. 5 açık ifade ve Emare No.14 gönüllü ifade itirazsız olarak Alt Mahkemeye sunulmuştur.

Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 78/2015 ve 81/2015 (D.4/2016) sayılı Erdal Küp-eli ve Başsavcılık davasının kararında, huzurumuzdaki davaya çok benzer nitelikteki 1986, 2 CLR Demos Fournides V. R davasından atıfla, sanıktan veya herhangi bir tanıktan şüpheli koşullar altında alınmış bir beyanı veya ifadeyi reddetmekte mahkemenin geni-ş takdir hakkı olduğunu, böyle bir beyan ve ifadenin gönüllülüğünün test edilmek suretiyle saptanabileceğini, gönüllü bir beyan, ifade veya itiraftan bahsedilmesi için bunun kişinin serbest iradesinin ürünü olması gerektiğini, bunun neticesi olarak avantaj- beklentisi, korku altında, önyargılı veya birisinin otoritesi altında ve bu otoriteden beklenti içerisinde yapılan bayanların serbest irade ile yapılmış gönüllü beyanlar olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştik. Bu konuda ayrıca R.v Watson 1980 2 AII E.R-.293 davasına atıfta bulunuruz.

Bir beyanın şahadet olarak kabul edilebilir olmasının temel kriteri gönüllü olması ve yapanın iradesini yansıtması olduğuna göre, itirazsız sunulan Emare No.5 açık ifade ve Emare No.14 gönüllü ifadenin şahadet olarak kabul-ünde ve değerlendirilmesinde hata bulunmamaktadır. Bu konuda Adjodha v.State 1981, 2 All ER p.53 ve Azinas and other v police 1981, 2 CLR.9 davalarına atıfta bulunuruz. (The criterion of admissibility is voluntariness and in the absence of objection to its- admission in evidence, the Court had no reason to direct an issue for the determination of the admssibility of the statement.)

İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın Sanığın kendisine bazı itiraflarda bulunduğuna ilişkin beyanı, olaydan yaklaşık 1 ay s-onra başka bir suçtan tutukluyken yaptığını dikkate aldığımızda, bu sözleri polisin yönlendirmesiyle ve otoritesi altında, bir çıkar elde etmek için yapmış olabileceği akla gelebilir. Ancak Sanık Avukatının bu yönde bir iddiası olmadığı gibi, Sanık, Mehmet- Ağaç'a olaydan 3 gün sonra dükkanı kendisinin yaktırdığına dair beyanı yaptığını kabul etmiş, sadece içeriğinin gerçeği yansıtmadığını ve onu rahatlatmak için söylediğini iddia etmiştir. Sanık olaydan 3 gün sonra böyle bir beyanda bulunduğunu söylemesine -rağmen, mevcut olgulara göre 3'üncü günden sonra Mehmet Ağaç'la tekrar işe gitmeye başlamış, 4'üncü gün Girne'ye gitmişlerdir. Dolayısıyla, Mehmet Ağaç'ın söylediği gibi Sanık, 4'üncü gün bu sözleri söylemiştir.

Bir itirafın ikrar sayılabilmesi için ya-pan kişinin ithamnamedeki suçu işlediğini göstermesi veya böyle bir sonucun çıkması gerekir (a confession as an admission made by a person charged with a crime stating or suggesting the inference that he committed that crime, Phipson on Evidence, 13th ed. -para 22-01, 1986, 2 CLR, Fournides V/R p.88).

Alt Mahkeme, Sanığın Tanık No.7 Mehmet Ağaç'a yaptığı beyanların sözlü itiraf olduğu ve şahadet ile teyit edildiği iddialarını incelemeden önce, Yargıtay/Ceza Dağıtım 2/2008, Yargıtay/Ceza D.10/2008 ve Ceza/İ-stinaf 5/74 sayılı içtihat kararlarında değinilen prensiplere temas etmiştir.

Bu içtihatlarda değinilen prensiplere çok özet olarak değinecek olursak: İtirafın gönüllü olduğuna karar verilip şahadet olarak kabul edilmesinden sonra bu şahadetin tanıklar t-arafından verilmiş diğer şahadetten bir farkı kalmaz. Mahkeme itirafın bir kısmına inanabilir, bir kısmına inanmayabilir. Sanığın, kendine özgü nedenlerle itirafında bazı noktalarda doğruyu aktarmaması, itirafın diğer kısmında ifade edilenlerin de doğru ol-madığının kesin göstergesi değildir. Mahkemenin itirafın doğruyu yansıttığı hakkında tatmin olması, bunun için de bazı testler uygulaması gerekir. Makuliyet testi olarak ifade edilen bu testlerden çok bilinenleri sırasıyla şöyledir: Acaba ifadenin doğruluğ-unu gösteren ifade dışında herhangi bir şahadet mevcut mudur? İfadede söylenenler, başka şahadet tarafından teyit edilmekte midir? İfadede olgularla ilgili söylenenler imkân nispetinde çek olunabilen hallerde çek edilip doğruluğu meydana çıktı mı? Suç ile -itham olunan şahsın suçu işlemesine fırsat ve imkan var mıydı? Yaptığı ifade olanaklı mı? İfadede belirtilenler, ifade dışında verilen şahadetle tutarlı mıdır?

Alt Mahkeme bu prensipleri doğru olarak kararına aktarmasına rağmen, öncelikle İddia Makamı Ta-nık No.7'ye yapılan sözlü beyanın gönüllü bir itiraf olup olmadığını salim bir şekilde saptayabilmek için, yukarıda belirtilen prensiplerdeki hususların ispatlanmış şahadetle desteklenip desteklenmediğinin araştırılması gerektiğine kanaat getirerek, İddia -Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın şahadetini incelemeye başlamıştır (Mavi 169).

Sanık, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a, dükkanı kendisinin yaktırdığını söylediğini kabul etmiştir. Sanığın dükkanı kendisinin yaktırdığını söylemesi, yalın hali ile -kendi başına bir itiraf niteliğindedir. Dolayısıyla Sanığın sözlü itirafının, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın şahadeti dahil diğer tüm şahadetle test edilmesi gerekir. İtirafı yapan, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç değil, Sanık'tır. Doğal olar-ak, bu gibi durumlarda, Sanığın böyle bir beyanı yapıp yapmadığına, beyanın gönüllü olup olmadığına karar verilmesi; sonra da bu beyanın, sair şahadetle desteklenip desteklenmediğinin araştırılması ve sözlü beyanın gerçekte bir itiraf mı, yoksa Sanığın id-dia ettiği gibi ortağının rahatlatılması için söylenen şaka nitelikli bir söylem mi olduğuna karar verilmesi gerekir.


Sanık, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın şahadetinde söylediği sözleri söylediğini kabul ettiğine göre, sözlerin şahadet olarak k-abul edilebilirliğinin temel kriteri olan gönüllülük yerine getirilmiş sayılır. Buna göre, makuliyet testine tabi tutulması gereken husus Sanığın Emare No.5 açık ifadesi, Emare No.14 gönüllü ifadesi ve Sanığın İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a dükkanı- kendisinin yaktırdığına dair yaptığı sözlü beyanıdır.

Bu sonuçtan hareketle, Alt Mahkemenin önce, İddia Makamı Tanığı No.7'ye yapılan sözlü beyanın gönüllü olduğuna karar vermesi ve daha sonra da bu kararını makuliyet testine tabi tutması gerekirdi. Alt- Mahkeme, beyanın gönüllü yapıldığına bulgu yapmadan, Tanık No.7'nin şahadeti üzerinden sözlü beyanı makuliyet testine tabi tutmakla hata etmiştir.

Sanığın dükkanı yaktığını veya dükkanı açarak girdiğini gören bağımsız tanık olmadığına göre, çevre şahadet- Mahkeme dışı yalanlar ve Sanığın şahadet niteliğindeki Emare No.5 açık ifadesi, Emare No.14 gönüllü ifadesi, ortağı Mehmet Ağaç'a söylediği sözler ve yerinden yaptığı beyan bir bütün olarak incelenecektir.

Alt Mahkemenin Sanığın İddia Makamı Tanığı No.-7 Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü beyana ve Emare No.14 gönüllü ifadelerine değer vermemesi ile ilgili bulgularını teker teker ele alacak olursak:


Alt Mahkeme; Sanığın, iş arkadaşı ve ortağı Mehmet Ağaç'ı rahatlatmak için bu beyanı yaptığı sonucuna varırke-n, Sanığın beyanında söylediği gibi, Türkiye'den gelen bir kişinin tespit edilemediğini, Türkiye'de yaşayan bir akrabası olduğunun ispatlanamadığını belirtmiştir.

Meselenin olguları incelendiğinde, Emare No.14 gönüllü ifadesinden de görülebileceği gibi,- Sanığın dükkanı kendisinin yaktırdığını ortağı Mehmet Ağaç'ın sorusuna muhatap olmadan kendiliğinden söylediği, Mehmet Ağaç'ın "nasıl yani" sorusuna ise Türkiye'deki "yeğeni" mizanseni altında kimliği belirsiz bir kişi üzerinden olayı anlattığı ve senaryo-nun tamamıyla Sanığın ürünü olduğu görülmektedir.

Burada unutulmaması gereken temel olgu, dükkanın belirtilen tarihte birileri tarafından kundaklanarak yandığının Alt Mahkeme tarafından saptandığı ve Sanığın ortağı Mehmet Ağaç'a bu yönde söylemde bulunurk-en suçu bir başkasına atmak gayesini gütmediği, dükkanı kendisinin yaktırdığını söylemesidir. Sanığın 1. ve 2. davalar ile bağlantısını tespit ederken, dükkanı yaktırdığını iddia ettiği kişinin kimliğinin tespit edilememesi suçun ortaya çıkarılmasına ve Sa-nığın yangından sorumlu tutulmasına engel değildir. Neticede, böyle birisinin varlığı saptanmış ancak kimliği tespit edilememiştir. Sanık kutusunda olmayan ve iddianamede kimliği belirsiz olarak tanımlanan birisinin kimliğinin belirlenememesine istinaden, -Sanığın beraatine karar verilemez. Önemli olan Sanığın yangın ile olan bağlantısıdır.

Alt Mahkeme, Sanığın beyanı ve yazılı ifadelerine makuliyet testi uygularken, Sanığın Şükrü isminde eniştesi ve bu kişiye ait motor evinin olduğunun ispatlanamadığını -belirtmiştir. Halbuki Sanığın Şükrü Seçkiner isimli bir eniştesi olduğu ve Dallas diye bilinen bölgede kuru narenciye bahçesinde motor evi bulunduğu Tahkikat Memuru tarafından söylenmiş ve Sanık Avukatı da bu olguyu reddetmemiştir. Alt Mahkemenin huzurund-a, Sanığın Şükrü Seçkiner isimli bir eniştesi olduğuna ve bu şahısa ait motor evinin bulunduğuna ilişkin şahadet bulunmasına ve bu olgu reddedilmemesine rağmen, Alt Mahkemenin bu konuda bulgu yapmaması hatalıdır. Bununla birlikte, içerisinde mazot veya ben-zin bulunması hayatın olağan akışı içerisinde normal olan bir motor evinin varlığı ile Sanığın suçlu bulunması doğal olarak beklenemez. Neticede aynı Tahkikat Memuru, Sanığın motor evine gidip gitmediğini tespit edemediklerini açıkça söylemiştir. Ancak bur-ada dikkatten kaçmaması gereken iki husus vardır. Birincisi, Sanığın sözlü beyanında belirttiği yerlerin mevcut olması ve Sanığın dükkanın benzin ile yakıldığını, henüz raporların çıkmadığı bir tarihte veya sadece polisin bilgisinde olduğu bir zamanda, ol-aydan 4 gün sonra Mehmet Ağaç'a söylemesidir.

Bu noktada, Sanığın sözlü beyanını teyit niteliğindeki olgu, dükkanın içerden benzinle yakılması ve Sanığın bunu önceden bilmesidir.

Benzinin nerede muhafaza edildiğinin veya alındığının bu anlamda birincil -önemi olmamasına karşın, Sanığın sözlü beyanında söylediği gibi, Şükrü isimli bir eniştesi olduğu, bu kişinin narenciye bahçesinde motor evi bulunduğunun doğru olduğu ortaya çıkmıştır.

Sanık, Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü beyanında, benzini Gönyeli çıkışınd-a kamerası olmayan bir istasyondan aldığını söylemiştir. Gönyeli çıkışında Hacı Ali Petrol isimli petrol istasyonunun, 15.1.2009 tarihinde açıldığı, kameralarının olaydan sonra Mayıs 2009'da takıldığı konusunda şahadet ibraz edilmiş, bu iddia tekzip edilm-emiştir.

Sanığın konu benzin istasyonundan bidonla benzin aldığını ortaya koyan şahadet olmamasına rağmen, beyanında belirttiği gibi, kamerası olmayan benzin istasyonunun varlığı şahadetle ortaya konmuştur. Kamerası olmayan bir benzin istasyonu çalışanlar-ından bidon ile benzin alanları birey olarak tanımasını veya hatırlamasını beklemek makul bir beklenti değildir. Bu nedenle Sanığın bu istasyondan benzin aldığı yönünde şahadet olmaması lehine makul şüphe yaratacak bir eksiklik olarak değerlendirilemez. Ne-ticede benzin istasyonunun konumunu ve kamerası olmadığını söyleyen Sanığın kendisi olup, belirtilen yerde ve nitelikte benzin istasyonunun bulunduğu saptanmıştır.

Alt Mahkeme bu olguları değerlendirmeyip dikkate almamıştır. Bu meselede kendisini gizleme-k için kamerası olmayan bir istasyondan benzin aldığını söyleyen Sanık olduğuna göre, yapılan beyanın doğruluğu test edilirken, ispatlanan olguların dikkate alınması gerekirdi. Mevcut olgular, Sanığın söylediğini yapmasına imkanı olduğunu açıkça ortaya koy-maktadır.

Sanığın elinde dükkanın anahtarı olduğu ve istediği zaman dükkana girebileceği Alt Mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Alt Mahkemenin dükkanın içeriye girilerek yakıldığı, herhangi bir zorlama veya başka yöntemle yakıldığına dair şahadet bulu-nmadığı ve Sanığın kundaklama ile ilgisi olabileceği ihtimaline dair bulguları bulunmaktadır (Mavi 179). Mevcut olgulara göre dükkanın içerden yakılmış olması ve kapının kırılmamış olması, Sekreter dışında başka bir kişide dükkanın anahtarının olmaması, or-tağına yaptığı beyanlar sonrasında Sanığı, dükkanı kundaklayan kişi ile hareket ettiği konusunda en önemli şüpheli konumuna sokmaktadır.

Alt Mahkemenin Sanık tarafından yapılan sözlü beyanı itiraf olarak kabul etmemesinin bir diğer gerekçesi, Emare No.3- CD görüntüleri ve görüntülerden alınan Emare No.4 fotoğraftaki araçların, akşam 19:24 ve gece 23:43'te dükkana doğru geçtikleri görülmekle beraber, bu araçların Sanığa ait olduğunun ispatlanamadığıdır.


Sanık, gerek Emare No.14 gönüllü ifadesinde gerek-se yerinden yaptığı beyanında, 15.3.2009 tarihinde, önce saat 19:30 civarında kırmızı renk BMW aracı ile dükkana gidip günlük hasılatı aldığını; daha sonra 23:30 raddelerinde Isuzu Van araç ile dükkana gidip kataloğu aldığını kabul etmektedir.

Sanığın k-abul ettiği hususları kamera görüntüleri ile karşılaştırdığımızda, o saatlerde Sanığın anlattığı marka ve nitelikteki araçların dükkan istikametine gittiği görülmektedir. Sanığın beyanı ile uyumlu olan kamera görüntüleri Sanığın söylediklerini teyit edici -nitelikte olduğundan, bu görüntülere değer verilmemesi hatalıdır.

Alt Mahkeme, Sanığın Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü beyanını reddederken, söylenenlerin gerçekten ortağı ve arkadaşı Mehmet Ağaç'ı rahatlatacak nitelikte olup olmadığını değerlendirmemiştir.
-
Huzurumuzdaki meselenin zabıtlarında, Sanığın gerçekte düşmanları olduğu ve kimliği belirsiz kişiler tarafından bu dükkanın yakıldığı müdafaası yapılmadığı gibi, Sanık Avukatı Tahkikat Memuruna, dükkanı Sanığın değil, Mehmet Ağaç'ın karısı Halide Selden'-in yaktığını ileri sürdü (Mavi 61). Daha sonra bu iddia, İddia Makamı Tanığı No.13 Halide Selden'e yapılmadı.

Hâl böyleyken Sanığın, yangının ortağında korku yarattığını ve ortaklıktan vazgeçeceğini düşünerek bu korkuyu ortadan kaldırmak için söylediğin-i iddia ettiği sözlerin, gerçekte böyle bir rahatlatmayı sağlayacak şaka nitelikli sözler olup olmadığının incelenmesi gerekir.

Sanığın bu sözleri söylemesinden önce, ortağının bu olaydan rahatsızlık duyduğu ve ortaklıklarını sorguladıkları hususunda ara-larında bir konuşma olmadığını, buna rağmen ortağını o gün keyifsiz görmesine istinaden Sanığın bu sözleri söylediğini gözden kaçırmamak gerekir. Mehmet Ağaç'ın keyifsiz görünmesi Sanığın bu sözleri söylemesinin makul izah olarak kabul edebilir mi? Bu soru-nun cevabının aranması gerekmektedir.

Sanık yangından bir gün sonra, 17.3.2009 tarihinde, Emare No.21 talep yazısını Sigortaya göndererek, yangın nedeniyle talepte bulunmuştur. İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'ın karısı İddia Makamı Tanığı No.13 Hal-ide Selden, Sanığın hasar sigortasını yapan kişidir. Bu gerçeğe göre Sanık, ortağı Mehmet Ağaç'a, karısının yaptığı sigortaya konu olan yangın nedeniyle tazminat almak için başvuru yaptığı bir tarihten sonra yangını kendisinin çıkardığını söylemiştir.

Kar-ısı dava konusu sigortayı yapan ve ilgili Sigorta Şirketinde çalışan Mehmet Ağaç'ın ailesini de yangın olayına dahil edecek böyle bir beyandan değil rahatlamak aksine tedirgin olacağı aşikardır. Nitekim İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç şahadetinde, San-ığın daha sonra bir gün 58,500 TL'ye sigorta ile anlaştığını, polise bu işi bahsetmemesini bahsederse "karın sigortacıdır beraber ikiniz bir olup prim almak için sigorta yaptırdınız" diyeceğini söylediğini belirtmiştir.

Sanık Avukatı İddia Makamı Tanığı -No.7 Mehmet Ağaç'a Sanığın böyle bir söylemde bulunmadığını ileri sürmediği gibi, Sanık Avukatı Tanığa, eşinin kendi aklıyla, sırf prim alsın diye bu sigortaları yaptığını ileri sürmüştür (Mavi 94).

Sanık ile ortağı Mehmet Ağaç'ın konuşmalarında, hiç bir- zaman İddia Makamı Tanığı No.13 Halide Selden hazır bulunmadığı gibi, Halide Selden'in maaşı dışında prim almadığı şahadetle ispatlanmıştır.


Mevcut olgular ile Sanığın Mehmet Ağaç'a yaptığı açıklamaların onu rahatlatmak gayesi ile söylenen şaka nitelik-li sözler olduğuna bulgu yapılması imkanı olmadığı gibi, Türkiye'den adam getirerek dükkanı yaktırdığını ve suçu işlediğini söyleyen birisinin, birlikte çalışmak istediği kişiyi böyle bir beyanla rahatlatması anlaşılabilir değildir.

Dolayısıyla, Alt Mah-kemenin, Sanığın bu sözleri ortağını rahatlatmak gayesiyle söylediğine ilişkin bulgusu ispatlanmış olgulardan istihraç edilebilecek, gerçek olma ihtimali olan bir olgu değildir.

Tüm yukarıdakiler ışığında, Alt Mahkeme Sanığın Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü- beyanı ortağını rahatlatmak için söylenen sözler olarak kabul etmek ve Emare No.14 gönüllü ifadesi ile birlikte suça bağlayıcı nitelikte şahadet olarak değerlendirmemekle hata etmiştir.

Sanığın yazılı ve sözlü ifadelerine verilecek değeri tespit ettikten- sonra, çevre şahadetin incelenmesi gerekmektedir.

İspatlanması gereken olgunun varlığını doğrudan ortaya koymamakla beraber, mahkemenin, bir olgunun varlığı hakkında karar verebilmesini sağlayan şahadet, çevre şahadettir. Çevre şahadet parça parça alınd-ığında, hiçbir parça sanığın suçlu olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymaya yeterli değilse de tüm parçalar yerlerine yerleştirilip şahadet bir bütün olarak değerlendirildiğinde, parçaların tümü sanığın suçlu olduğunu kuvvetle ortaya koymaktadır (Bu husu-sta Bkz. Yargıtay/Ceza 14/1998 D.1/2000 Başsavcılık V Hacı Mevlut).


Çevre şahadetin önemli olduğu ve bu meseledeki gibi doğrudan şahadetin bulunmadığı durumlarda, mahkemenin çok dikkatli davranması ve sonuca ulaşırken toplanan şahadetin bütününün sanığı-n suçluluğunu göstermekle kalmayıp, bu şahadetin rasyonel başka bir sonuçla da bağdaşmayacak nitelikte olduğunu göstermesi gerekir (Bu hususta Bkz.Bir.Yargıtay/Ceza 40,41,42,46,47,48/2008 Başsavcılık V Osman Bayır ve diğerleri).

Benimsediğimiz bu prensip-ler aşağıdaki kaynağın tercümesi niteliğindedir:


"Guided by Cyprus and English precedent, they noted that
circumstantial evidence, like other species of evidence, must be judged on its merits. There is indeed, no judicial predisposition against circu-mstantial evidence. The feature that though distinguishes it from direct evidence is that individual parts of it are not in them selves conclusive of the guilt of the accused, this may be the cumulative effect of pieces of circumstantial evidence strung to-gether; provided always its causative effect is incompatible with any basis other than that of guilt of the accused. (Polycarpou and Another V.R (1967) 2 CLR 198, wills on Circumstancial Evidence, p 19, Best of Evidence, 12th ed.p.267)"


Bunun yanında çe-vre şahadet, inandırıcı, ikna edici olmalı ve bu husus vurgulanmalıdır. Çevre şahadet insan hatası üzerine kurulmuş bir mahkumiyet olasılığını ortadan kaldıracak şekilde, sanığın suçluluğunu gösterecek temelde olmalıdır (Where cogent, it must be stressed, -circumstantial evidence may provide a basis for the conviction of the accused that eliminates the possibility of a conviction founded on human error (Bkz.Fournides V.R CLR, 97).


Mevcut olgulara göre Sanık, dükkan içerisindeki sermaye ve demirbaş karşılığ-ı olarak Sigorta ile 58,500 TL üzerinden mutabık kalmıştır.

Alt Mahkeme, bu olguyu, sigortanın değiştirilerek miktarının 93,000 TL'den 223,000 TL'ye yükseltilmesinin Sanığa bir fayda getirmediğini hatta ilk sigorta poliçesinin altında bir miktar olduğunu- belirterek, bu sonucu Sanık lehinde değerlendirmiştir. Ancak burada önemli olan Sanığın yangından önceki konumu ve sigorta eksperinin saptadığı değeri hangi koşullarda kabul ettiğidir.

Ceza davalarında çevre şahadet ile ilgili olguların, teker teker San-ığı suça bağlamadığını, tüm parçalar birleştirildikten sonra ortaya çıkacak tablonun önemli olduğunu daha önce belirtmiştik.

Dolayısıyla, diğer şahadet ve olgular, Sanığın bu uzlaşmayı yapmasında, suçu örten bir menfaati olduğunu gösterirse, Sanığın yang-ın ile olan bağlantısını kurmak için ciddi bir sebep teşkil edecektir. Bu olguyu diğer şahadet ve olgularla karşılaştırmadan değerlendiren Alt Mahkemenin, sigorta poliçesinin değerinin Sanık tarafından özel olarak yükseltilmediği bulgusunda hata olmamasın-a rağmen, Sigortayla 58,500 TL'ye mutabakata varmakla fayda sağlamadığı bulgusu tek başına Sanık lehine alınabilecek bir faktör değildir.

Burada önemli olan, Sanığın olaydan hemen sonra verdiği açık ifadesinde, dükkanın içerisindeki mal değerini doğru s-öylememesidir. Emare No.5 açık ifadede Sanık, yangından önceki seneden kalan kıyafetlerin değerinin 55,000 TL, iç çamaşırların ve çorapların 25,000 TL, kemerlerin 2000 TL, raflarda satışa sunulan malın geriye kalanının 90,000 TL olduğunu ve tümünün yandığı-nı söylemiştir. Aleyhine soruşturma başlatıldıktan sonra değişen koşullarda sigorta eksperlerinin tespit ettiği değeri kabul etmesi, Sanık lehinde değerlendirilecek bir faktör olmadığı gibi, Alt Mahkemenin bulgu yaptığı şekilde Sanık açık ifadedeki beyanın-ın izahını yapmada da başarısız olmuştur. Dolayısıyla Sanığın vardığı mutabakat, kasıtlı yalanların aleyhteki olumsuz etkisini ortadan kaldırmamaktadır.

Alt Mahkeme, huzurundaki şahadete göre, dükkanı Sanıktan başka birisinin açıp girme ihtimâline dair i-spat edilmiş olgu veya şahadet bulunmadığından, Sanığın konu kundaklama ile bağlantısının ihtimal dahilinde olduğu sonucuna varmıştır. Alt Mahkemenin bu bulgusunda hata olmadığı gibi, böyle bir ihtimalin varlığının Sanığın mahkumiyeti bakımından yeterli ol-mayacağı da doğrudur. Ancak bu ihtimalin şahadet değeri, Sanığın suçu işlemeye fırsat ve zamanının olduğu olgusunu aksi çürütülebilir karine olarak Mahkeme huzuruna getirmesinde yatmaktadır. Bu nedenle, bu ihtimale verilecek değer, tüm şahadet bir bütün ha-line getirildiğinde Sanığın suçlu olduğunu kuvvetle ortaya koyması ile mümkün olacaktır (Bkz. Yargıtay/Ceza 14/98 D.1/2000). Aksi halde, böyle bir ihtimalin varlığı ceza davası bakımından Sanık aleyhine kullanılamaz.

Alt Mahkemenin Sanık lehindeki öneml-i bir bulgusu da, Sanığın dükkanından mal kaçırdığı yönündeki iddiaların makul şüpheden ari olarak ispat edilmediğidir.

Alt Mahkeme bu bulguya varmadan önce, Sanığın dükkanında tezgahtar olarak çalışan Tanık No.11 Tülay Özyiğit'in dükkandaki malların aza-ldığını söylediğini kabul etmiş, bunun yanı sıra, Sanığın yerinden yaptığı beyanda, dükkandan arabasına mal koyduğunu kabul ettiğini, köylerde elden malını satan birisi olduğunu ve geceleri malı dükkandan alarak götürdüğünü söylediğini tespit etmiştir (Ma-vi 176).

Alt Mahkeme devamla, eşyaların azaldığına dair şahadet olmasına rağmen bunun ne kadar olduğunun belirlenememesini, Sanığın tasarrufunda kaçırılmış mal bulunmamasını Sanık lehinde değerlendirmiştir. Yine Alt Mahkeme Sanığın elden mal satışı yaptır-dığına dair iddiasının İddia Makamı tanıklarına sorulmadığını ve Sanığın iddialarını destekleyen şahadet sunulmadığını kabul etmesine rağmen, bu sefer bir dükkan sahibinin zaman zaman dükkanından mal almasını olağan bir davranış biçimi kabul ederek, Sanığı-n dükkandan mal kaçırdığı iddiasının ispatlanamadığına bulgu yapmıştır.

Bir dükkan sahibinin dükkanından mal almasının çok doğal olduğu tartışmasızdır. Ancak ortada bir yangın soruşturması varsa ve olaydan kısa zaman önce Sanık dükkanından geceleri mal a-ldığını kabul etmiş ve dükkanı çalıştıran çalışanı dükkandan mal eksildiğini şahadet olarak söylemiş ise Sanığın hareketleri yangın ile bağlantılı olarak incelenmeli ve normal tüccar davranışı olup olmadığına karar verilmelidir.

Bu meselede Alt Mahkeme y-angından önce Sanığın dükkanından mal eksildiğini, Sanığın geceleri dükkandan mal çıkardığını kabul etmesine ve bu malların birisi vasıtasıyla satıldığı olgusunun Savunma tarafından İddia Makamı tanıklarına sorulmadığını ve bu iddianın şahadetle desteklenm-ediğini kabul etmesine rağmen, belirsizlikle dolu bir beyanı, sadece tasarrufunda mal bulunmaması ve Sanığı mal çıkarırken gören olmaması nedeniyle, Sanığın davranışlarını bir dükkan sahibinin doğal davranışı olarak kabul etmesi bir eksikliktir.

Bunun dı-şında, Alt Mahkeme, Sanığın olaydan hemen sonra verdiği açık ifadesinde dükkanındaki malların değeri ile ilgili doğru söylemediğini ve bunu izah edemediğini belirtmiştir.

Hal böyleyken, olaydan sonra yanan malların değerini doğru söylemeyen, her gece dış-arıya mal çıkardığını söyleyen Sanığın bu beyanını kabul eden ve dükkandan malların eksildiğini ortaya koyan şahadeti değerlendirmeyen Alt Mahkemenin, Sanığın davranışlarını tüm şahadetle karşılaştırmadan normal dükkan sahibinin davranışı olarak kabul etme-si, şahadeti hatalı değerlendirdiğini göstermektedir.

Çevre şahadet bakımından Alt Mahkemenin en önemli bulgularından biri, Sanığın mali durumunun kötü olduğunun ispatlanamadığıdır.

Çevre şahadete dayanan davalarda, Sanığın itham edildiği suçu işlemeye- sebebi olup olmadığı ve böyle bir sebebin yaratacağı motivasyonun eylemi gerçekleştirmesine sebep olup olmadığı büyük önem arz etmektedir.

Sanığın eylemi gerçekleştirmeye sevk eden neden (motivasyon) kendi başına sanığın aleyhindeki suçlamayı destekler n-itelikte olmamakla birlikte,bunun öneminden şüphe edilmeyeceğinden, bu husus teyit edici değeri haiz temel şahadet olarak kabul edilir (Bkz. Bir.Yargıtay/Ceza 78/2015 ve 81/2015 D.4/2016 Başsavcı V. Erdal Küpeli davası, Vrakas and another V R, 1973 2 CLR, -139 ve Fournides V.R. davası).

Yukarıda referansı verilen davalarda bir kişiyi bir eyleme sevk eden neden (motive) suçun unsuru olmamakla beraber, kişinin niyeti ile alakalı çevre şahadet olarak kullanılabileceği, sanığı suç işlemeye sevk eden nedenin Fas-ıl 154 Ceza Yasası'nın 9. maddesi kapsamındaki cezai sorumluluk bakımından önemsiz olduğu, ancak kabul edilen çevre şahadet içerisinde motivasyonu gösterecek olgu olması ve böyle bir motivasyonla davranılması için ikna edici olguların bulunması hususları b-irleştirildiğinde, motivasyonu teyit edici çevresel şahadet olarak dikkate alınabileceği ifade edilmiştir (Bu hususta ayrıca Bkz.Cross on Evidence 4th ed.p.34-35 ve Anastassiades V.R 1977,2 CLR 1997 davası).

Bu esasları dikkate aldığımızda Sanığın mali d-urumu ile işlerinin durumunun büyük önem arz edeceği aşikârdır.

Mevcut olgulara göre, olay tarihinde Sanığın yanan Silver Collection isimli mağazasının yanı sıra, Güzelyurt'ta yanan dükkanın 50 metre yanında Silver Shop isimli bir dükkanı daha vardı.

-Mevcut şahadete göre, sadece yanan dükkan sigortalı idi.

Silver Shop isimli dükkan, yangından 1 ay sonra Sanık tarafından devredildi. Buranın çalışanı olan İddia Makamı Tanığı No.14 Çiğdem Yeşilhat'ın şahadetine göre aylık 1000 TL'ye çalışmaktaydı ve 1-.5 yıldan beri İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta primleri yatırılmamaktaydı.

Yanan Silver Collection isimli mağazada çalışan İddia Makamı Tanığı No.11 Tülay Özyiğit ise 2007-2009 tarihleri arasında orada çalıştığını, aylık 1000 TL geliri olduğunu, İhti-yat Sandığı ve Sosyal Sigortasının ilkten yatırılmadığını talep ettiğinde Sanığın "Müsait değilim" dediğini, ancak yangından sonra primlerini yatırdığını, dükkanın bazen aylık 400 TL ciro, bazen daha çok ciro yaptığını, Sanığa niçin az ciro yapıldığını sor-madığını söyledi.

Sanığın her iki dükkanın defterlerini tutan İddia Makamı Tanığı No.9 Çilem Yeltekin, defterlere göre dükkanın zararda olduğunu ve böyle gitmesi halinde batacağını söyledi.

Sanık ise vergi maksatlı gelirinin düşük gösterildiğini, aslın-da daha fazla geliri olduğunu ve mali durumunun kötü olmadığını söyledi.

Huzurundaki şahadeti değerlendiren Alt Mahkeme, alış veriş işlemlerinin tümünün fatura ve makbuz tahtında belgeli olduğu iddiasının yapılmaması ve Sanığın Emare No.5 açık ifadesinde -belirttiği hesaplara bakılmaması nedeniyle, Sanığın mali durumunun kötü olduğunun makul şüpheden ari olarak ispatlanamadığı sonucuna ulaşmıştır.

Yangına konu dükkandaki işlerin iyi gitmediği ve batma derecesinde az ciro ile çalıştığı, Sanığın yanında çal-ışan ve defterlerini tutan kişiler tarafından açık surette anlatılmıştır. İddia Makamı Tanığı olarak şahadet veren Tanık No.9 Çilem Yeltekin, Tanık No.11 Tülay Özyiğit ve Tanık No.14 Çiğdem Yeşilhat'a vergi maksatlı hesaplarda oynama yapılıp yapılmadığı hu-susunda herhangi bir soru sorulmadığından, Alt Mahkemenin tüm satışların faturalı veya makbuzlu olup olmadığının sorulmamasını eksiklik olarak kabul etmesi hatadır.

Bunun dışında Alt Mahkeme, Sanığın Emare No.5 açık ifadesinde, çek hesaplarını verdiğini- belirterek, İddia Makamının bu çek hesaplarının borçlu olup olmadığını ispatlamak için Mahkemeye sunmamasını eksiklik olarak saptamıştır.

Sanığın mali durumu ile ilgili herhangi bir şahadet sunulmasaydı, mali durumu hakkında çek hesaplarının sunulmaması- belki bir eksiklik olarak kabul edilebilirdi.

Ancak çek hesapları ibraz edilse ve Sanığın borçlu olduğu görülse bile, bu durum Sanığın mali durumunun kötü olduğunu tek başına göstermeyeceği gibi, hesapların alacakta olması, çek hesabının niteliği gereği- mali durumun iyi olduğunu göstermemektedir. Çek hesabı, niteliği gereği piyasaya verilen çeklerin miktarı ile orantılı olarak iyi veya kötüdür. Dolayısıyla, çek hesabı mali durumun iyi olduğunun göstergesi değildir.

Bu nedenle Sanığa ait çek hesabını su-nmayan İddia Makamının, Sanık lehindeki bir emareyi gizlediğini ve Sanığı mahkum ettirme çabası içerisine girdiğini söyleyemeyiz. Keza, konu edilen, Sanığın kendi çek hesaplarıdır ve Sanığın bunların içeriği ile ilgili, para miktarını Mahkemeye sunma veya -söylemesi fırsatı varken bunu yapmamıştır.

İddia Makamı tarafından sunulan doğrudan şahadet ile Sanığın yangına konu iş yerindeki işlerin iyi gitmediği, kendi işleri dışında Mehmet Ağaç'la olan ortaklığındaki işlerin de iyi olmadığı, diğer dükkanını yang-ından hemen sonra devrettiği ortadayken, Alt Mahkemenin "Sanığın mali durumunun kötü olduğuna bulgu yapılması olanaksızdır" şeklinde ulaştığı sonuç hatalıdır. Mevcut şahadete göre, Sanığın mali durumuna bağlı olarak işlerinin iyi gitmediği açık surette or-tada olduğundan, Alt Mahkemenin bu yönde bulgu yapması gerekirdi.

Kundaklanan dükkanın bulunduğu yerin konumuna gelince... Yangının çıkarıldığı dükkanın yanında gece saat 02.00'ye kadar çalışan bir çorbacı olduğu ve bu çorbacı nedeniyle saat 02.00'ye kad-ar bölgenin tenha olmadığı, yangının dükkanın kapatıldığı bir saatten sonra 03.00 raddelerinde, normal kapıdan herhangi bir zorlama olmadan girilerek içerden benzin dökülmek suretiyle yakıldığı şahadetle ispatlanmıştır.

Son olarak, tüm şahadeti bir bütün- olarak değerlendirmek için, Sanığın Mahkeme dışı yalanlarına değinmemiz gerekir.

Alt Mahkeme kararında, Yargıtay/Ceza 14/1998 D.1/2000 Başsavcılık v Hacı Mevlût davasına atıfla mahkeme dışı prensiplere değinmiş ve bu konudaki prensipleri kararına aktarmı-ştır.

Bu prensibi tekrarlamak gerekirse:


"Sanığın Mahkeme dışı söylediği yalanlar Sanığın suçlu
olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Sanığın Mahkeme dışı söylediği yalanların Sanığın suçlu olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilm-esi için aşağıdaki konuların dikkate alınması gerekir.

Yalan kasıtlı olarak söylenmiş olmalı,
Yalan davada önem taşıyan bir konuda söylenmiş olmalı,
Yalan masum kabul edilebilecek bir maksatla söylenmiş olmamalı, yalanın arkasında yatan maksat."

Bunun ya-nı sıra Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 34-37/2013 (D.9/2015) sayılı Mohammad Gholizadeh ve diğeri v. KKTC Başsavcısı davasında, yalan olduğu ispatlanan beyanların teyit edici şahadet olarak değerlendirileceği ile ilgili şöyle denmiştir:

"Bir Sanığın polise- yaptığı ve sahte/yalan olduğu
ispatlanan veya kabul edilen olgular belirli şartlar
dahilinde teyit edici olabilir.
Bu husus R.v.Lucas (Court of Appeal - Criminal Division), 29th April, 19th May 1981-[1981] 2 All E.R, s.1011'de şu şekilde ifade -edilmektedir:
"Statements made out of court, for example statements to the police, which are proved or admitted to be false may in certain circumstances amount to corroboration."

Yukarıdaki tanımlamaya giren yalanların söylendiğinin kanıtlanması halinde-, bundan tam olarak suçluluk çıkarımı yapılabilir.Bu prensip İngiltere'de Mawary v Reginam (I All ER 80) davasında benimsendikten sonra yalana başvurmak suçluluğa götürür (the recourse to falsehood leads fairly to an inference of guilt) şeklinde kabul görd-ü. Aynı şekilde bu prensip Philotas V.R (1967) 2 CLR 13. davasında benimsendi ve kasıtlı yalanlardan yegane çıkarımın sanığın itham edildiği suçtan suçlu olduğudur şeklinde sonuca ulaşıldı (Deliberate lies in relation to material aspects of the case lead, -according to the judgement of the Supreme Court ..to one and only inference, that he is guilty of the offence charged).

Görülebileceği gibi Yargıtayın benimsediği prensip mehaz İngiltere'de ve aynı sistemin uygulandığı Güney Kıbrıs'ta uygulanmakta ve cez-a davalarında kasıtlı yalanların sanığı mahkumiyete götürebileceği belirtilmektedir.

Alt Mahkeme kararında, Sanığın Sigorta ile hasarın 58,500 TL olduğu konusunda anlaştığını belirttikten sonra Emare No.5 açık ifadesinde Sanığın dükkanda yanan ve zarara -uğradığı emtia hakkında doğru olmayan bir beyanda bulunduğunu, davanın kundaklama olması ve dükkan içerisindeki malların kıymetinin neticeye tesir edebilecek nitelikte olması nedeniyle dava ile alakalı ve önemli olduğunu kabul ederek, Sanığın bu yöndeki be-yanını neden doğru yapmadığına dair makul izahatı olmadığını kabul etmiştir (Mavi 181).

Alt Mahkemenin kararında temas etmediği önemli bir olgu, Sanığın Emare No.5 açık ifadesinde dükkana 15.3.2009 tarihinde saat 19:00 raddelerinde gittiğini söylemesidir.- Sanık, İddia Makamı Tanığı No.7 Mehmet Ağaç'a yaptığı itiraf üzerine polise verdiği Emare No.14 gönüllü ifadesinde, gece on-on buçuk gibi adamı Isuzu ile terminalden alıp dükkana getirdiğini söyledi. Sanığa göre gönüllü ifadede söyledikleri, ortağı ve ark-adaşı Mehmet Ağaç'ı rahatlatmak için söylediği uydurma bir hikaye idi.

Ancak Sanık bununla yetinmedi, Mahkemede yerinden yaptığı beyanında kendi senaryosuna göre dükkana ikinci gidişini şöyle izah etti:

"Ben gece gidip katalog almıştım unuttum ilk anda- söyleyim
Polise. Sabah dört buçuktan o stresten şeyden ilk anda aklıma gelmedi. Yani ben gece gittim, katalog aldım, internete girdim, ilk anda söylemedim. Mehmet'e dedim akşam, o gece işte on bir gibi gittim katalog aldım da polis görürse kamera kayıtl-arından çünkü bilirdim kamera kayıtlarını araştırırlar, başım belaya girecek. Yani Mehmet ile ilk öyle bir konuşmam oldu. ...(Mavi 148 B).

"... ne için andilla gibi açık bir vanda adam götüreyim.
Yani öyle bir şey düşünsem açık vanın içinde adam mı ta-şırım. Yani kapalı BMW arabam var. Koyarım arkasına koltuğun üstüne adamı götürürüm. Öyle bir şey yok (Mavi 149)."


Yukarıda kısa özetini verdiğimiz Sanığın beyanlarının sürekli değiştiği görülmektedir.

Sanık önce, olay günü sadece akşam üzeri hasılatı- almak için dükkana gittiğini söyledi, bilâhare ortağı Mehmet Ağaç'a söyledikleri ortaya çıkınca söylenenleri inkar edemedi, bu sefer katalog almaya gittiğini söyledi. Sanığın müstahdemi, İddia Makamı Tanığı No.11 Tülay Özyiğit şahadetinde, kataloğun 3 gün- evvelden alındığını söylediğinden, olay günü katalog olmadığı ortaya çıktı. Sanık görüntülerinin kamera kayıtlarında olabileceğini düşünerek, katalog alma fikrini ortaya attığını söyledi ve durumunu yine yalanla temizlemeye çalıştı. Dükkanı kendisinin get-irttiği bir adam ile yaktırdığını söyleyen ve bu beyanı arkadaşını rahatlatmak için söylediğini iddia eden Sanık, ortaya çıkan görüntüler karşısında durumunu, arabaların tip ve özellikleri ile izah etmeye çalışarak, daha önce söylemediği şekilde adam götü-recek olsaydı, arka camları siyah BMW aracı dururken kendi deyimi ile andilla gibi açık Van araçla mı gideceğini söylemek suretiyle dükkana Van araçla gidişini Mehmet Ağaç'a yaptığı beyandan soyutlamaya çalıştı. Bunlar dışında, Müstahdemlerinin ve muhasebe- kayıtlarını tutan Tanıkların düşük ciro ile ilgili iddialarına karşı, vergi maksatları için kasten düşük gelir gösterdiğini, gerçekte durumunun iyi olduğunu söyleyerek, kendi durumunu vergi makamlarını kandırmaya yönelik başka bir yalanla kurtarmaya çalış-tı.

Mevcut şahadet ve ispatlanmış olgular, Sanığın, olayın başlangıcından itibaren kendini masum çıkarmaya yönelik yalanlar söylediğini, bunu kasıtlı ve gerçek amacını gizleyerek yaptığını açık surette ortaya koymaktadır.

Durum böyle olmakla birlikte, -Alt Mahkeme bu hususları hiç dikkate almayarak, yalanların önemsiz olduğu sonucuna ulaşmakla hata etmiştir.

İspatlanmış olguları, Sanığın ortağı ve arkadaşı Mehmet Ağaç'a yaptığı sözlü beyanı, Sanığın olaydan sonra verdiği Emare No.5 açık ve Emare No.14- gönüllü ifadeyi, tespit edilen kasıtlı yalanlarını bu safhada bir bütün haline getirdiğimizde karşımıza çıkan tablo şöyledir:

Sanık, şikayetçi Melek Dermuş'a ait dükkanı kiraladıktan sonra Silver Collection adı altında konfeksiyon mağazası açtı.

Bu dük-kanı, sebze-meyve ticaretinden ortağı ve yakın arkadaşı Mehmet Ağaç'ın karısı Halide Selden vasıtasıyla, Anadolu Sigortadan 93,000 TL üzerinden yangın ve hasara karşı sigortaladı. Bu sigorta 19.11.2007 - 19.11.2008 tarihlerini kapsayacak şekilde düzenlendi-.

Sigortanın hitamından sonra, Halide Selden'in teklifi ile 23,000 TL demirbaş, 200,000 TL dükkan içerisindeki malların değeri olarak toplam 223,000 TL üzerinden sigorta yenilendi. Yenilenen sigorta, 19.11.2008 - 19.11.2009 dönemlerini kapsamaktaydı.

O-laydan önce Sanığın işlerinin iyi gitmediği ve muhasebecisinin aksi olmayan şahadetine göre batacak denli zararda olduğu, dükkanda çalışan Tülay Özyiğit'in olaydan önce dükkandan malların eksildiğini fark ettiği, Sanığın ise kabul edilebilir izahını yapama-dığı şekilde geceleri dükkandan mal çıkardığını kabul ettiği bir döneme denk gelen 15.3.2009 tarihinde, Sanığın önce saat 19:23 sıralarında DN 777 plakalı kırmızı BMW arabasıyla dükkana geldiği, daha sonra 23:45 sıralarında Isuzu marka Van araçla ikinci ke-z geldiği, Sanığın 23:45'deki gelişinden takriben 3 saat sonra, 16.3.2009 tarihinde saat 03.00 raddelerinde dükkanın normal kapısından zorlanmadan giren kimliği meçhul birisi veya birileri tarafından, içerden benzin dökülmek suretiyle kasten ve kanunsuz ol-arak yakıldığı tespit edilmiştir.

Dükkanın yandığı saatlerde bölgede bulunan ve sabah 02.00'ye kadar açık olan çorbacı o esnada kapalıydı.

Yangın söndürüldükten sonra, 16.3.2009 tarihinde Sanık Emare No.5 açık ifadeyi verdi. Sanık bu açık ifadesinde, d-ükkandaki mallarının değerini yukarıda belirttiğimiz gibi gerçek değerinden yüksek gösterdi, 15.3.2009 tarihinde saat 19:00 raddelerinde bir kez dükkana gittiğini ve herhangi birinden şüphe etmediğini söyledi.

Sanık 17.3.2009 tarihinde Sigortaya yangın i-le ilgili talep yazısı gönderdi.

Olaydan 4 gün sonra sebze-meyve ticaretinden ortağı olan ve o günlerde işleri iyi gitmeyen Mehmet Ağaç'a bir beyanda bulunarak, dükkanı kendisinin Türkiye'den getirdiği bir kişiye benzin ile yaktırdığını söyledi.

Dükkanı-n benzin ile yakıldığı Devlet Laboratuvarının 23.3.2009 tarihli raporu ile tespit edildi.

Sanık, Emare No.14 gönüllü ifadesinde ve duruşmada yerinden yaptığı beyanında, gece dükkana gidip katalog aldığını söyledi. Dükkanda katalog olmadığı, bu beyanın ya-lan olduğunun saptandığı bu meselede, Sanığın Mehmet Ağaç'a söylediklerinin ortaya çıkmasından önce polise söylemeyip gizlediği dükkana ikinci gidişinde dükkanın içerisine girdiği, kendi beyanı ile ortaya çıkmıştır.

Alt Mahkemenin bulgusuna göre, dükkan-ın içten yanması, dükkan içerisine giren bir kimse tarafından gerçekleştirilmesini mümkün hale getirmektedir. Sanıktan başka birinin konu dükkanı açma ihtimaline dair ispat edilmiş herhangi bir şahadet bulunmamaktadır (Mavi 179).

Buraya kadar sıralanan o-lgulara göre, Sanığın dükkana gece yarısı, normalde kullandığı BMW araç dışında iş arabası Isuzu Van ile gittiği ve dükkana girdiği, bu girişten 3 saat sonra bölgedeki tüm dükkanların kapalı olduğu bir zamanda yangının içerden benzin dökülerek başlatıldığı- ortaya çıktı.

Sanığın hiçbir düşmanın olmadığı, başka herhangi bir sebepten veya ihmalden yanmadığı anlaşılan dükkanın kundaklanmasından istifade edecek olan tek kişinin Sigortadan tazminat olacak olan Sanık olduğu ortadayken, Sanığın yardımı olmadan bu- suçun işlenmesinin mümkün olmadığı, bir gerçek olarak Mahkeme huzurunda durmaktadır.

Sanığın işlerini ve mali durumunun iyi gitmediği bir ortamda, bir anda toplu para alabileceği yegane seçenek olan dükkanın yanması ile elde edeceği toplu para, sigorta -poliçesinin varlığı ile mümkün hale gelmiştir. Bu olgu, işleri iyi gitmeyen birine yangın için motivasyon sağlayacak bir nedendir ve tüm çevre şahadet ışığında göz ardı edilmesi mümkün değildir.

Bütün bu koşullar altında işlerinin ve mali durumunun iyi o-lduğunu söyleyen Sanık, ortağı işten ayrılmasın diye veya portakal kesmeye adam tutmak için para ödenmesine mani olmak için, ortağını rahatlatmak maksadıyla, dükkanı, Türkiye'den getirttiği adam vasıtasıyla kendisinin yaktırdığını söylemiştir. Bu beyanın, -rahatlatma gayesi ile söylenmiş olma ihtimalinin, mevcut şahadetle ihtimal dahilinde olmadığını daha önce belirtmiştik. Ancak burada belirtmemiz gereken husus, Sanığın, rahatlatmak amacıyla, şaka olarak söylediğini iddia ettiği beyanın, esaslı konularda ge-rçekleri ihtiva ettiğinin ortaya çıkmış olmasıdır.

Dükkanın Sanığın söylediği tarihte, kapısından girilerek içerden benzin dökülmek suretiyle kundaklandığı, Sanığın Şükrü isminde eniştesi ve bu şahsa ait motor evi olduğu, Gönyeli çıkışında kamerasız benz-in istasyonu bulunduğu hususlarının uydurulmuş olmadığı ortaya çıkmıştır. Sanığın kendi tarafından hazırlanan senaryoda benzinin nerede saklandığının, motor evine gidip gitmediğinin veya kimliği belirsiz şahsın Türkiye'den gelip gelmediğinin ispatlanmamas-ı söylediklerinin tümünü değersiz hale getirmez.

İspatlanmış olgular ışığında, olaydan sonra ortağı Mehmet Ağaç'a dükkanı kendisinin yaktırdığını söyleyen ve bu sözleri ortağını rahatlatmak maksadıyla söylemediği ortaya çıkan, birçok esaslı konuda kasten- yalan söyleyen, kendini masum çıkarmaya yönelik yalan beyanlarda bulunan, yangının çıktığı saatten 3 saat önce gece yarısında dükkana neden gittiğini doğru şekilde izah edemeyen, yanan malların değeri hakkında polise doğruyu söylemeyen ve 17.3.2009 tarihi-nde Sigortaya talep yazısı gönderen Sanığın, işlerinin kötü gitmesinin yarattığı motivasyon ile sigortalı olan ve toplu para elde edebileceği tek seçenek olan Silver Collection isimli dükkanın, bölge itibarıyla en uygun zaman olan 03.00 raddelerinde kundak-lanmasını sağladığı, mevcut olguların başka rasyonel sonuçla bağdaşmayan makul şüpheden ari neticesidir. Buna göre Sanığın aleyhindeki 1. ve 2. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilmesi gerekirdi. Alt Mahkeme Sanığı aleyhindeki 1. ve 2. davalardan beraat -ettirmekle hata etmiştir.

Bu safhada Sanık aleyhine getirilen diğer davaları incelememiz gerekmektedir.

3.Dava:

Alt Mahkemenin kararında belirttiği gibi Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 371. maddesine göre, ağır bir suç işlemek için başka bir kişi ile ittifa-k yapan herhangi bir kişi, ağır bir suç işlemiş olur.

Bu meselede Sanığın 1. ve 2. davalara konu kundaklama suçundan mahkum edilerek yangından sorumlu tutulması, kendiliğinden gizli ittifak suçundan mahkumiyet için yeterli değildir.

Gizli ittifak en az- iki kişinin gayriyasal bir amaç için anlaşarak bir araya gelmesini gerektirir. Böyle durumlarda ikinci kişi bilinen bir kişi olabileceği gibi, bilinmeyen bir kişi de olabilir. Gizli ittifak suçunda ikinci kişi bulunamamış, kimliği saptanamamış ise tespit -edilen kişi bu suçtan tek başına itham edilebilir(Bkz.Criminal Law and Procedure, Marston Garsia, 12.ed. p.28).

Huzurumuzdaki meselede Sanığın, bilinmeyen bir kişi ile anlaşma yaptığı ve yangının bu anlaşmaya bağlı olarak gerçekleştirildiğini ve anlaşman-ın ne olduğunu gösteren kabul edilebilir şahadet bulunmadığı gibi, Ceza Yasası'nın 20. maddesi altında başka bir suçtan asli suçlu olmak kendiliğinden gizli ittifak fiilini oluşturmaz. Bir suçun iki kişi tarafından işlendiğinin ispatlanması, gizli ittifak -suçundan mahkumiyet için yeterli değildir. Mahkumiyet için her iki kişinin aynı yasa dışı anlaşmanın tarafları ve ögeleri olarak hareket ettiklerinin ispatlanması gerekmektedir(the fact that the parties were members of the same conspiracy). Bu sonuçtan har-eket ettiğimizde, mevcut olgular ile Sanık ve bilinmeyen kişinin yasa dışı gizli anlaşmasının ne olduğu konusunda bulgu yapılamayacağından, Sanığın 3. davadan beraat ettirilmesinde hata yoktur.

4. ve 5. Davalar:

Ceza Yasası'nın 20. ve 324(1) maddesine a-ykırı kasti hasar suçunu içeren 4. ve 5. davalar, Sanık 1. ve 2. davalardaki kundaklama suçundan mahkum olduğu ve Sanığın bu hareketi ile dükkan sahibi Melek Dermuş ile komşu binanın sahibi Fikri Arslan'ın dükkanına maddi hasar verdiği ispatlandığından, Al-t Mahkeme Sanığı aleyhindeki 4. ve 5. davalardan beraat ettirmekle hata etti.

İspatlanan olgular ışığında Sanığın aleyhindeki 4. ve 5. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilmesi gerekir.


6,7,8, ve 9. Davalar:

Sanık, kendisinin kasten ve kanunsuz bir -şekilde sebebiyet verdiği yangın neticesinde, dükkana ait sigorta poliçesini tedavüle sürerek para temin etmeye çalıştığı makul şüpheden ari olarak ispatlandığından, aleyhindeki sırasıyla 8. davaya konu sahtekarlıkla para temin etmeye teşebbüs davasından b-eraat ettirilmesi hatalıdır.

Sanığın ispatlanan olgular ışığında aleyhindeki 8. davadan suçlu bulunarak mahkum edilmesi gerekir.

6, 7 ve 9. davalara konu olabilecek sahte belgenin varlığı ispatlanmadığından, Sanığın 6,7 ve 9. davalardan beraat ettiril-mesinde hata yoktur.

Tüm yukarıdakiler ışığında, İddia Makamı 3,6,7 ve 9. dava ile ilgili İstinafı hariç, diğer istinaf sebeplerinde başarılı olmuştur.


Netice itibarıyla:

Alt Mahkemenin Sanığı 1,2,4,5 ve 8. davalardan beraat ettiren kararı iptal edi-lir.
Sanık aleyhindeki 1,2,4,5 ve 8. davalardan suçlu bulunarak mahkum edilir.

Savcı Aliye Özçınar: ................................
Avukat Menteş Aziz : ................................

CEZA:

Kasten ve kanunsuz olarak bir binayı içerisindeki eşyalar-la birlikte yakmak suçu, Ceza Yasamızda ömür boyu ve 14 yıla kadar hapislik ile cezalandırmayı öngören en ağır suçlardandır.

Kundaklama suçu her zaman korku yaratan, öngörülmeyen yıkıcı sonuçları, öngörülebilenden çok daha fazla olabilecek, bir kentin büt-ününe, masum insanlara ve mallarına zarar verebilecek nitelikte ağır bir suçtur.

Halk her zaman kundaklama suçlarına karşı öfke ve endişe ile bakmış, kamu vicdanı bu tür suçları işleyenlere verilen cezalar ile adaletin tecellisini ölçmüştür. Bu nedenle, -verilecek cezanın kamu menfaatini korur ve caydırıcı nitelikte olmasına özen gösterilmelidir.

Ceza yargılanmasında ceza tayin edilirken sadece suçun ağırlığı dikkate alınmaz, sanığın kişisel durumu, suçun fiili sonuçları, diğer hafifletici sebepler değer-lendirilir ve o şekilde bir sonuca ulaşılır.

Sanık kasten ve kanunsuz bir şekilde yangın çıkarılmasını sağlarken, mal sahibine, çevrede yaşayan insanlara vereceği zararı hesaplamamış, sadece maddi menfaatini düşünmüştür.

Sanığın bu davranışı affedilir -değildir. Sanığın fiili sonucunda kirasında olan dükkan tamamen yanmış, yangın yan tarafta bulunan dükkana kısmen sirayet ettikten sonra söndürülmüştür.

Bu meselede yangının daha fazla büyümeden söndürülmesi, can kaybına yol açmaması sadece maddi zarar i-le son bulması ceza tayininde dikkate alınması gereken faktörler arasındadır.

Bu mesele bakımından önemli bir başka husus, olayın meydana geldiği tarih ile dava sürecinin başladığı ve kesin olarak neticelendiği bugünkü tarih arasında uzun bir zaman dilim-inin olmasıdır. Adaletin tecellisi bakımından suçun ciddiyetine binaen ağır ceza verilmesi ne kadar önemli ise soruşturma ve kovuşturma safhalarının uzamaması da adaletin tecellisi bakımından o kadar önemlidir. Bu olguyu ceza tayininde dikkate alacağız.

-Sanığın evli, kendi bakım ve himayesine muhtaç 5 yaşında bir çocuğu olduğunu, eşinin çalıştırdığı küçük bir dükkan ile hayatını idame ettirdiğini, herhangi bir sabıkasının olmadığını ceza takdirinde hafifletici sebep olarak dikkate aldık.

Tüm hususları d-ikkate aldıktan sonra Sanığa verilecek cezanın hapislik cezası olması gerektiği sonucuna ulaşmış bulunuyoruz.

Suçun sonuçlarını, olayın üzerinden uzun bir zaman geçtiğini, Sanığın kişisel durumunu, yukarıda belirtilen hususları ve Sanığın içerisine düştü-ğü maddi sıkıntı sonucunda bu suçu işlediğini dikkate aldıktan sonra,

SONUÇ :

Sanığa suçlu bulup mahkum ettiğimiz;

1. davadan 2 yıl,
2. davadan 1 yıl,
4. davadan mahkumiyet kaydedilir ceza verilmez.
5. davadan mahkumiyet kaydedilir ceza verilmez.
8. d-avadan 1 yıl müddetle hapislik cezası verilir.
Hapislik cezaları bugünden itibaren ve birlikte çekilecektir.
3,6,7, ve 9. davalar ile ilgili istinaf reddedilir.





Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç - Yargıç Yargıç


21 Temmuz, 2016














46






Full & Egal Universal Law Academy