Yargıtay Ceza Dairesi Numara 106/2012 Dava No 5/2013 Karar Tarihi 25.06.2013
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 106/2012 Dava No 5/2013 Karar Tarihi 25.06.2013
Numara: 106/2012
Dava No: 5/2013
Taraflar: Halil İbrahim Çakır ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Ceza takdiri - Ölümle neticelenen trafik kazasında ceza takdiri - Ceza aleyhine istinaf - Cezalandırma prensipleri - Cezanın alenen fahis olduğu ve cezalandırma prensiplerinin yeterince değerlendirilmediği gerekeçsiyle istinaf - Yargıtayın istinafı kabul ederek takdir edilen 9 aylık hapislik cezasını 4 aya indirimesi. Cezanın Alt Mahkemenin karar tarihinden itibaren yürürlüğr girmesi.
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 25.06.2013

-D.5/2013 Yargıtay/Ceza 106/2012
(Mağusa Ağır Ceza Dava No: 3314/2012)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti:Narin F. Şefik,Hüseyin Besimoğlu,Mehmet Türker.


İstinaf eden: Halil İbrahim Çakır, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa
- (Sanık)
- ile -

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı- Lefkoşa
(Davayı İkame Eden)

A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına : Avukat Menteş Aziz

Aleyhine is-tinaf edilen namına : Kıdemli Savcı Cevat Rıza


Gazimagusa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Güran, Kıdemli Yargıç Fügen Ulutekin ve Yargıç Ayşen Toroslu'nın 3314/2012 sayılı davada, 22.11.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Sanık tarafından yapılan istin-aftır.


-----------

K A R A R



Narin F. Şefik: İşbu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu okuyacaktır.

Hüseyin Besimoğlu: Bu istinaf, Gazimağusa Ağır Ceza Mahkemesinin 3314/2012 sayılı davada, 22.11.2012 tarihin-de verdiği karara karşı Sanık tarafından yapılmıştır.

25.07.2011 tarihinde Ercan-İskele Anayolu Akova köyü
yol kavşağında, Çavuş Petrol İstasyonu önlerinde, Sanığın yönetimindeki KH 288 plakalı araç ile aynı istikamette seyreden ve müteveffanın kullanım-ındaki BR 713 plakalı aracın sağa tali yola dönmeye çalıştığı esnada çarpışması sonucu bir trafik kazası meydana gelmiştir.

Yapılan tahkikat sonucu, bu trafik kazasından Sanığın sorumlu olduğu kanaatine varılmış ve Sanık aleyhine 3314/2012 sayılı cez-a davası ikame edilmiştir. Sanık, bu dava ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 210. maddesine aykırı tedbirsizlikle veya ağır ihmal teşkil etmeyen aceleci ve dikkatsiz bir eylem sonucu, öldürme kastı olmaksızın Ahmet Bekar'ın ölümüne sebep olma; 48/2005 sayılı Ya-sa ile tadil edilen 21/1974 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 8 ve 19. maddelerine aykırı dikkatsiz ve ihmalkarane araç sürüp trafik kazası yapma; 64/88, 65/02, 19/04 ve 48/05 sayılı Yasalarla tadil edilen 21/74 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol -Trafik Yasası'nın 6(1)(3) ve 19. maddelerine aykırı insan hayatını tehlikeye koyabilecek veya herhangi bir kişiyi veya malı zarar veya ziyana uğratabilecek bir süratte motorlu araç kullanma; 64/88, 65/02, 19/04 ve 48/05 sayılı Yasalarla tadil edilen 21/74 -sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 7(1) ve 19. maddelerine aykırı tehlikeli sürüş yapma; 64/88, 65/02, 19/04 ve 48/05 sayılı Yasalarla tadil edilen 21/74 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 5(2) maddesi ile 389/89 sayılı AE ile tad-il edilen 99/74 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 16(1) ve 77. maddelerine aykırı seyrüsefer ruhsatsız araç kullanma; 48/2005 sayılı Yasa ile tadil edilen 21/74 sayılı Motorlu Araçlar ve Yol Trafik Yasası'nın 5(1) maddesi altında ısdar olunan- 99/1974 sayılı Motorlu Araçlar Yol ve Trafik Tüzüğü'nün 57(1)(o) maddesinde aykırı, kavşakta önde gelen aracı geçmeye çalışmayla itham edildi.

Sanık, itham edildiği suçları kabul etti. Alt Mahkeme İddia Makamının izah ettiği olguları ve Savunmanın beya-nlarını tezekkür ettikten sonra, Sanığı suçlu bulup mahkum etti ve Sanığı 1. davadan 9 ay, 6. davadan 1 ay hapse mahkum etti.
2,3 ve 4. dava, 6. davanın olgularından oluştuğundan bu davalardan sadece mahkumiyet kaydetti ve ceza takdir etmedi.

Sanık, Alt -Mahkemenin 1. dava için takdir ettiği 9 aylık hapislik cezasının alenen fahiş olduğunu iddia etti ve bu istinafı dosyaladı.


İSTİNAF SEBEPLERİ:

Muhterem Bidayet Mahkemesi Sanığa ceza takdir ederken cezalandırma prensiplerini ve/veya Hukuki ilkeleri yanl-ış uyguladığı gibi Sanık lehine olan hususları ve/veya hafifletici sebepleri icap ettiği şekilde ve/veya yeterince ve/veya layıkı ile değerlendirmedi. Keza Sanık aleyhine olan hususlara da lüzumdan fazla ve/veya gereğinden fazla değer ve/veya ehemmiyet ver-mek suretiyle verilecek olan cezanın miktarını saptarken ve/veya tesbit ederken hata etti ve Sanığa davanın tüm ahval ve şeraitini gerektirdiğinden çok daha sert ve/veya ağır aşikar surette yüksek ve/veya fazla (manifestly excessive) bir ceza verdi. Şöyle -ki;

Muhterem Bidayet Mahkemesi Müteveffanın kusurunu ve bu kusurun kazaya olan katkısını Sanığa nazaran daha az olarak değerlendirmiş ve/veya gerektiğinden hafif değerlendirmiş, Sanığa ceza takdir ederken Sanığın kişisel ve ailevi durumunu, Sanığın lehine- olan hususları, kazanın meydana gelmesi ile ilgili tüm faktörleri gerektiği gibi incelememiş ve neticede Sanığa mahvedici ve en yükseği olan 9 aylık süre ile hapislik cezası vermekle Mahkeme hata etmiştir.
Muhterem Mahkeme kazanın gece meydana geldiğini, -müteveffanın arkadan gelen araçları görmesine rağmen dönüş yapmak suretiyle yolu tıkamasına ve dolayısıyle kazanın meydana gelişinde çok büyük katkısal kusurun müteveffada olmasına ve kazanın her insanın başına gelebilecek bir anlık dikkatsizlik sonucu mey-dana gelmesine rağmen bu iddialara itibar etmemekle ve/veya bu iddiaları reddetmekle hatalı hareket etmiştir.
Sanığın Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığında Astsubay olarak görev ifa ettiğini ve 180 gün veya daha fazla süreli hapis cezası alması halinde işini -kaybedebileceği hususu cezalandırmaya etkin olduğu halde Muhterem Mahkeme bu hususu dikkate almayarak Sanığa mahvedici ve en yükseği olan 9 aylık süre ile hapislik cezası vermekle Mahkeme hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, kamu menfaatine gereğinde-n çok ağırlık vermekle ve Sanığın geçmişi ve sosyal durumunu, verilecek cezaya etken olan faktörleri araştırmamakla ve/veya sorgulamamakla ve/veya yeterince dikkate almamakla Sanığa en yükseği olan 9 ay hapis cezası vermekle hatalı hareket etmiştir.
Muhter-em mahkeme, cezalandırmadan güdülen gayenin Sanığı ıslah edip topluma faydalı bir fert olarak kazandırmak olduğu prensibini dikkate almamakla ve tam tersine ona verdiği cezayla onu mahvedici, işini kaybedici bir ceza ve onu en yükseği olan 9 ay hapis cezas-ına çarptırmakla hatalı hareket etmiştir.

Muhterem Mahkemenin vermiş olduğu karar yeterli ve/veya
kabul edilebilir bir gerekçe ihtiva etmediği cihetle
adil olmayıp geçersizdir.

Muhterem Mahkeme Sanığa ağır hapislik cezaları keserken geçmiş içtiha-t kararları kıyaslandığında Sanığa verilen hapislik cezaları alenen fahiştir.

KKTC'de uygulanan ve/veya aynı ve benzeri suç veya suçlardan yargılanıp mahkum olan sanıklara verilen ve/veya kesilen cezalar nazara alındığında Sanığa kesilen ceza aşikar suret-te fazla ve serttir (manifestly excessive). Muhterem Bidayet Mahkemesi Uniformity of Sentence prensiplerini nazara almamıştır.


İSTİNAFA KONU OLGULAR:

Sanık 4.6.89 doğumlu olup Dikmen Lojistik Destek Komutanlığı Levazım Birliğinde Astsubay Kıdemli Çavuş- olarak görev yapmakta idi. Sanık Boğaziçi köyünde ikamet etmektedir ve bekardır.

Sanık, 25.7.2011 tarihinde saat 22.15 raddelerinde, KH 288 plakalı araç ile Ercan-İskele Anayolunda seyir halinde iken, Çavuş Petrol İstasyonu önünde 75 km sürat tahd-idi levhasını 200-220 metre geçtikten sonra, müteveffanın BR713 plakalı araç ile sağ taraftaki Akova köyüne giden tali yola döneceği sırada, KH 288 plakalı aracın ön kısmı BR 713 plakalı aracın sağ orta yan kısmına çarpmak suretiyle bir trafik kazası meyda-na geldi.

KH 288 plakalı araç sürücüsü Sanık göğsündeki ağrılar nedeniyle, Mağusa Devlet Hastahanesinde müşahade altına alındı ve 9.8.2011 tarihinde taburcu edildi.

BR 713 plakalı araç sürücüsü ise Lefkoşa Devlet Hastahanesine sevkedildi ve başından -almış olduğu darbe ve çenesinde kırık nedeniyle ameliyat edildi.

BR 713 plakalı araç sürücüsü Ahmet Bekar 14.8.2011 tarihinde saat 16.15'de kafa travması nedeniyle oluşan parçalı kafa kemiği kırığı, beyin dokusu hasarı ve beyin kanaması ile gelişen komp-likasyon sonucu vefat etti.

Sanığın sabıkası yoktur ve alkollü olmadığı tesbit edildi.
26.7.2011 tarihinde Sanığın usulüne uygun gönüllü ifadesi alındı. Sanık, 15.8.2011 tarihinde, teminatla serbest bırakıldı. Sanığa 5.4.2012 tarihinde yazılı dava tebli-ği yapıldı. Sanık dava tebliğinde aleyhindeki suçlamaları kabul etti.

Sanıkla ilgili Sosyal Tahkikat Raporu tanzim edildi.Sanığın benzer sabıkası yoktur.

Sanık merhumun terekesine 10,000TL ödemede bulundu tereke idare memuru, Sanıktan şikayetçi ol-madığına dair beyanname verdi.




İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ:

İstinaf Eden, 4 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte, tüm istinaf sebepleri Sanığa takdir edilen cezanın alenen fahiş olduğu ile ilgilidir. Bu nedenle tüm istinaf sebeplerini birlikte- ele alıp inceleyeceğiz.

İstinaf Eden, 25.7.2011 tarihinde, Ercan İskele Anayolu Akova köyü yol kavşağında meydana gelen trafik kazasında büyük oranda müteveffanın kusurlu olduğunu, bu hususun Alt Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, kazanın oluşu il-e ilgili İddia Makamının izah ettiği olgular ile Savunmanın izah ettiği olgular arasında büyük oranda farklılık olduğunu, usul hatası yapılarak bunun dikkate alınmadığını, sunulan olgular ışığında kazanın oluşumunda müteveffanın daha fazla kusurlu olduğunu-, bunun dikkate alınmadığını,dikkate alınmış olsa idi Sanığa daha az bir ceza takdir edileceğini, Sanığa takdir edilen 9 aylık hapislik cezasının alenen fahiş olduğunu iddia etmektedir.

Olgulara göre; istinafa konu trafik kazası, 25.7.2011 tarihinde,- saat 22.15'de, Sanığın KH 288 plakalı aracı ile Ercan-İskele Anayolu Akova köy kavşağı, Çavuş Petrol İstasyonu önünde 75km sürat tahdidi levhasını 200-220 metre geçtikten sonra, müteveffanın BR 713 plakalı araç ile Akova köyüne giden tali yola döneceği sı-rada, KH 288 plakalı aracın ön kısmının, BR 713 plakalı aracın sağ orta yan kısmına çarpması suretiyle meydana gelmiştir.

Kaza bölgesi ve yeri konusunda ihtilaf yoktur.Kazanın nasıl meydana geldiği konusu ise ihtilaflıdır. Bu konu ile ilgili İddia Ma-kamının izah ettiği olgular ile Savunmanın izah ettiği olgular farklıdır.

Sanık, 26.7.2011 tarihinde verdiği gönüllü ifadesinde kazanın oluşumunu şu şekilde izah etmiştir:

"Çavuş Petrole gelmeden önce mavi renk bir Suzuki Swift
bir aracı geçtim. Çavuş- Petrolün oradaki virajı hemen aldığımda yolun solundan hemen hemen şeridin tamamen dışına çıkmış, sol sinyali, yanan bir araç olduğunu gördüm. Bu araçla aramızda yaklaşık olarak yüz metre kadar mesafe vardı. Ben de bu arabanın ya lastiği patlamış ya da b-ir arızası vardır diye düşünüp sağ sinyalimi yakıp yolun sağına geçtim. Bu esnada yaklaşık olarak yüz otuz kilometre hizla gitmekteydim. Bir anda geçmekte olduğum araç yolun sağına geçti. Bunu farkettiğim an aracımın frenlerine bastım ancak süratli olduğum- için duramadım."

Kaza mahallinde Tanık No.1, Sanığa, kazanın nasıl olduğunu sorduğunda; Sanık cevaben "aracı fark ettiğimde aramızdaki mesafe yakındı. Ben de süratliydim, fren yaptım ancak duramadım, çarptım" demiştir.

Sanığa suçu izah edilip kısa ih-tarda bulunulduğunda ise Sanık cevaben "bir anda oldu" demiştir.

İddia Makamı, Sanığın aşırı süratte ve ihmalkarane bir şekilde araç kullandığını, müteveffanın BR 713 plakalı araç ile Akova köyüne dönmek için sağ sinyal işaretini verip dönüşe geçtiği s-ırada, Sanığın aracının müteveffanın aracına çarptığını ve bir kaza meydana geldiğini ve bu kaza nedeniyle Sanığın kusurlu olduğunu ileri sürmüştür.

Savunmaya göre, kaza, İddia Makamının izahatında anlatılandan farklı meydana gelmiştir. Bu husus Mavi 18'-de şu şekilde ifade edilmiştir:

"Yine Muhterem Mahkemeye beyan etmek istediğim bir husus
da bu mesele ile ilgili olarak ifadesi mevcut olan Serhan Bulut isimli ve bu kazanın vukuundan önce kaza mahallinde aracı ile GG 293 plaka no'lu aracı ile seyahat e-den Seyhan Bulut'un ifadesi vardır. Ve bu ifadeden de görüleceği üzere, konu tarihte müteveffanın BR 713 plaka no.'lu aracı ile Akova'ya dönmeye çalıştığı bir esnada bu kazanın vuku bulduğunu söyledi. Ve bu kaza vuku bulmadan önce, benim önümde diyor araç -seyrederdi müteveffanın, önümde araç seyrederken müteveffa sağ şeride geçti kaza mahalline gelmeden önce ve yolu bulamayıp dönemeyince tekrar önümü kesti. Bu olay diyor iki kez tekrarlandı. Bunu gören arkada müteveffanın aracının arkasında seyreden Seyhan -Bulut'un ifadesidir. Ve bu olay iki defa yaşandı.Sağ sinyali yanar vaziyette ileride solda durdu. Krokide de gösterir sol tarafta durdu. O esnada boru çalarak BR 713 plakalı aracın sağından geçtim diyor Seyhan Bulut. O esnada sinyali müteveffa söndürdü ve -sola sinyalini yaktı. Sağda Akova'ya dönecek toprak yol bulunmaktaydı ve dikiz aynasından baktığımda geçtikten sonra, BR 713 plakalı araç soldan sağdaki toprak yola dönmek için yola çıktı ve bu kaza meydana geldi."

"Biraz önce belirttiğim üzere ve me-slektaşımın Mahkemeye
sunduğu olgulardan da görüleceği üzere, bu kazanın vuku bulduğu tarih ve saate baktığımız zaman 22.15 raddelerinde hemen hemen gece meydana gelen bir kazadır ve benim bu iddiam bu kaza ile ilgili olarak iddiam müteveffanın bu kazanı-n meydana gelmesinde Sanığa nazaran çok büyük oranda katkısal kusurunun olması neticesinde bu kazanın meydana geldiğidir ve müteveffanın kusuru Sanıktan kat kat fazladır."

"Ve biz iddia ederiz ki, bizim bu kazanın oluşumunda
her insanın başına gelebilec-ek bir kaza olup, bir anlık dikkatsizlik sonucunda bu kaza meydana geldi."

Görüldüğü gibi; savunmaya göre, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın katkısal kusuru Sanığa göre daha çoktur. Savunma, Serhan Bulut isimli kişinin kazadan önce anayolda seyi-r halinde iken, müteveffanın, aracı ile yolun solunda durduğunu, sağ sinyal lambası yanmasına rağmen aracı geçerken sağ sinyal lambasının söndürüp sol sinyal lambası yaktığını gördüğünü iddia etmektedir.İddia makamının olguları ise tamamen farklı olup bu -hususları kabul etmemektedir.

Dava tutanaklarına göre; kazanın meydana gelmesi ile ilgili, Savunmanın yaptığı beyanlara, İddia Makamı itiraz etmiştir.

İddia Makamı, kazanın oluş şekli ile ilgili Savunmanın beyanlarına itirazda bulunmasına rağmen,- itirazın kabul veya reddedildiğine dair, Alt Mahkemenin herhangi bir kararı yoktur. Başka bir ifade ile, Savunmanın ileri sürdüğü olguların İddia Makamının olgularından farklı olmasına ve İddia Makamının itirazına rağmen, Alt Mahkeme suskun kalmış, olumlu- veya olumsuz herhangi bir karar üretmemiş, ancak yapılan beyanlar aynen kayda geçmiştir.

Alt Mahkeme, buna rağmen, istinaf konusu kazanın, Savunmanın izah ettiği gibi Sanığın bir anlık dikkatsizliği sonucu meydana gelmediği, kazanın meydana gelm-esine sebebiyet veren esaslı unsurun, Sanığın aşırı süratli araç kullanmasının olduğu kanaatine varmış, kazanın meydana gelmesinde Sanığın katkısal kusurunun, müteveffanın katkısal kusuruna göre daha fazla olduğundan Sanığa caydırıcı bir ceza vermeyi uygun- bulmuştur.

Alt Mahkeme kararında şu görüşlere yer vermiştir:

"Huzurumdaki davada Sanık dikkatsiz ve teddbirsiz, aceleci
ve aşırı süratli araç kullanması sonucunda kaza meydana gelmiş ve kaza neticesinde BR 713 plakalı araç sürücüsü Ahmet Beka-r hayatını kaybetmiştir. Kroki ve fotoğraf albümü incelendiğinde müteveffanın yolun sağındaki ova yoluna dönüşe geçtiği sırada Sanık yönetimindeki KH 288 plakalı salon aracı kendi gönüllü ifadesinde de teslim ettiği gibi 130km fevkinde aşırı bir süratle ku-llanması sonucunda müteveffanın aracına çarptığı açıkça görülmektedir. Ancak BR 713 plakalı araç sürücüsünün de basiretli bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı göstermeksizin gece vakti geriden gelen araçların ışıklarını görme olanağı varken buna dikka-t etmeden yolun solundan yolu kroslayarak sağdaki tali yola geçmesi bu kazanın oluşumunda onun da katkısal kusuru olduğunu göstermektedir. Ancak Sanık avukatının esas kusurun müteveffada olduğu iddiasına katılmamız da mümkün değildir. Huzurumuzdaki olgu ve- emareleri tezekkür edildiğinde Sanığın aşırı şekilde süratli araç kullanmakta oluşunun bu kazanın meydana gelmesindeki esaslı unsur olduğu kanaatindeyiz.

Dolayısıyla Sanık avukatının da ileri sürdüğü bir anlık dikkatsizlik iddiasına itibar etmemiz mümkün- değildir. Sanık tedbirsiz, dikkatsiz, tehlikeli ve süratli aracını kullanması sonucu kaza yapmış ve Ahmet Bekar'ın ölümüne sebep olmuştur."


Görüldüğü gibi; Alt Mahkeme, olguları, kroki ve fotoğraf albümünü inceledikten sonra, müteveffanının, basire-tli bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı göstermemesini, gece arkadan gelen araçların ışıklarını görme olanağı olmasına rağmen bunu dikkate almamasını, yolun solundan yolu kroslamasını ve sağdaki tali yola geçmesini kazanın meydana gelmesinde katkıs-al kusur olarak değerlendirmiş, ancak Sanığın aşırı süratlı araç kullanmasını kazanın meydana gelmesinde esaslı unsur olarak değerlendirdiğinden, kazanın Sanığın bir anlık dikkatsizliği sonucu meydana geldiği iddiasına ise itibar etmemiştir.

Sanık- gönüllü ifadesinde 130 km süratle araç kullandığını kabul etmektedir.Sanığa göre; müteveffanın aracı yolun sol tarafında sol sinyal lambası yanık olarak dururken, Müteveffanın aracı ile Sanığın aracı arasında, takriben yüz metre mesafe vardı. Sanık, mütev-effanın aracını geçmek için yolun sağını aldığı zaman ve müteveffanın aracını geçmeye çalıştığı sırada, müteveffa, aracı ile yolun solundan, yolun sağına geçmiş, Sanığın aracının önünü tıkamış, ancak Sanık fren yapmış olmasına rağmen kazayı önleyememiştir-. Bu iddialar İddia Makamının izah ettiği olgulardan farklıdır.

Alt Mahkeme, müteveffanın, basiretli bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı göstermediğini kabul etmiştir. Alt Mahkeme, müteveffanın, gece vakti arkadan gelen araçların ışıklarını g-örme olanağı varken yolu kroslamasını ve yolun solundan sağına geçmesini basiretli bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı göstermeme olarak değerlendirmiş ve bu hususu katkısal bir kusur olarak kabul etmiştir. Ancak Sanığın süratli araç kulanmasını kaza-nın meydana gelmesinde esaslı unsur olarak değerlendirdiğinden, müteveffaya nazaran daha çok kusurlu olduğu kanaatine varmış ve Sanığa, müteveffadan daha fazla bir sorumluluk yüklemiştir.

Bir trafik kazası ile ilgili olguların izahında iddia makamı -ile savunmanın izahatları arasında farklılıklar olması halinde alt mahkeme bu konuda ne yapmalıdır? Sunulan olgular ve kroki ile fotoğraflar göre kazanın meydana gelmesinde esas kusurun Sanıkta olduğu ile ilgili Alt Mahkemenin bulgusu doğru mu?

Önce-likle kazanın nasıl meydana geldiği ile ilgili olguları ve Emare No.1 krokiyi inceleyelim:

Emare krokide müteveffanın kaza öncesi yeri, "A" işaretli olarak, yolun solunda gösterilmiştir. Kaza yerinde yolun genişliği 7.10 metredir. Kaza vuruş yeri "X-" olarak gösterilmiştir. 'X'den yolun sağına 1.20 metre, yolun orta çizgisine 1.60 metredir. 'X' den yolun soluna 5.10 metredir. Sanığın gidiş istikameti 'B' olarak işaretlidir. Sanığın KH 288 plakalı aracına ait fren izleri, E ve F olarak gösterilmiştir. -'E' olarak işaretli fren izleri aracın sol lastik fren izleri 'F' olarak işaretli olan aracın sağ fren izleridir. E'den X'e 41.90 metre, F'den X'e 29.20 metredir.
KH 288 plakalı araç ile BR 713 pakalı aracın genişliği 1.60 metredir.

Krokiye göre, he-r iki aracın çarpma noktası Sanığın gidiş istikametine göre yolun tamamen sağında ve Akova köyüne giden yolun tam karşısındadır.

Krokiyi ve krokideki fren izleri ile çarpma noktası ve emare fotoğraflara göre, Sanığın KH 288 plakalı aracın ön kısmının, m-üteveffanın BR 713 plakalı aracının sağ orta yan kısmının çarpmasını ve fren izlerini dikkate aldığımızda kazanın, Sanığın, 130 km süratle araç kullanırken, yolun solunda duran müteveffanın BR 713 plakalı aracını geçmeye çalıştığı bir sırada, müteveffanın- yolu kroslayarak, yolun solundan sağına geçmesiyle ve Sanığın aracının önünü tıkaması sonucu meydana gelmiş olması kuvvetli bir olasılıktır. Savunmanın sunduğu olgular ile Sanığın gönüllü ifadesinde belirtilenler bu hususu desteklemektedir. Ancak İddia Ma-kamı bu iddiaları kabul etmemiştir. Alt Mahkeme de huzurunda, tarafların iddiaları ile ilgili şahadet sunmalarına fırsat vermemiştir.

Herhangi bir araç sürücüsü, gece seyir halinde iken veya dururken,arkadan gelen araçların ışıklarını görme olanağı o-lmasına rağmen bunu dikkate almaması veya durmakta olduğu bir sırada işaret vermeden aniden hareket edip yolu kroslaması, yolun solundan sağına geçmesi bir kazanın meydana gelmesinde sorumluluk bakımından dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Sürat-li araç kullanmanın da kazalara sebebiyet verdiği kabul edilen bir gerçektir. Kaza mahalli, sürat tahdidi olmayan bir yerdir. Ancak Sanık, 130 km süratte gittiğini kabul etmektedir. Alt Mahkeme, huzurundaki olgulara rağmen, Sanığın daha fazla kusurlu oldu-ğunu, aşırı süratli araç sürmesine dayandırmıştır. Müteveffanın ise yolu kroslayıp yolun solundan sağına geçmesine daha az bir kusur atfetmiştir.

Bir trafik kazasında süratli bir araç sürücüsü ile basiretli bir sürücüden beklenen dikkat ve ihtimamı -göstermeden araç süren ve yolu kroslayan sürücü arasındaki sorumluluğu tespit etmek için kaza ile ilgili tüm olgular esaslı bir şekilde değerlendirilmelidir. Alt Mahkeme, İddia Makamının olguları ile Savunmanın olguları arasında farklılığa rağmen, taraflar-ın kazanın oluşu ile ilgili farklı iddialarını ortaya koyacak şahadeti dinlememiş, dolayısıyla bu noktayı gerektiği gibi incelememiştir.

Alt Mahkeme, kazanın meydana gelmesine etken olan
Sanığın aracının sürati ile müteveffanın yolu kroslamasını -gerektiği gibi incelememesine rağmen, İddia Makamının olgularını doğru kabul edip, kazanın meydana gelmesinde Sanığın daha fazla kusurlu olduğuna karar vermesi doğru bir yaklaşım mıdır?

Ölümle sonuçlanan bir trafik kazasında, kazanın nasıl meydana ge-ldiği, kazanın oluşumuna etki eden tüm unsurlar, kaza nedeniyle tarafların kusurları esaslı bir şekilde incelenmelidir.

Bu husus Y/C 99/2006 (D. 4/2007 ) Sayfa 2'de şu şekilde ifade edilmiştir:

"Ölümle sonuçlanan bir trafik kazasında tüm olgular b-üyük
bir titizlikle incelenmeli, kazanın meydana gelmesine neden olan, katkı koyan tüm olgular saptanmalıdır. Sanığa ceza saptama çabasında sanığın ve eğer varsa karşı tarafın kusurları, bu kusurların kazanın meydana gelmesindeki katkıları dikkate alınar-ak değerlendirilmelidir. Ağır Ceza Mahkemesi müteveffanın yaya geçidi olmayan, trafik akışının yoğun olduğu yolu karşıdan karşıya geçmeye çalışmasının kazanın meydana gelmesinde katkısal kusur olduğunu belirtti, ancak, kazanın meydana gelmesinde esas etken-in sanığın dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı olduğu bulgusuna vararak sanığa Ceza Yasasının 210. maddesi altında getirilen davadan 9 ay hapis cezası takdir etti. Ağır Ceza Mahkemesine göre kazanın oluş şekli ve sanığın kazanın meydana gelmesindeki kusur ve -katkısı, sanığa, kamu yararı ilkesinden hareketle, caydırıcı, bu tür kazaları önlemeye yönelik etkisi olacak ceza verilmesini gerekli kılmaktadır."


Alt Mahkeme gerekli incelemeyi yapmış olsa idi, müteveffanın yolun solunda iken, gece vakti, arkadan gelen- araçların ışıklarını farkedebilme olanağına rağmen yolu kroslamasını, yolun solundan sağına geçmesini, büyük bir ihmalkarlık olarak değerlendirme olasılığı vardı. Bu değerlendirme sonucu, kazanın meydana gelmesinde, Sanığın kusurunun müteveffanın kusurun-a nazaran daha az olduğunun ortaya çıkması halinde, Sanığa kusuru oranında bir ceza takdir edecekti.

Alt Mahkeme, Sanığa ceza takdir ederken, kararında şu görüşlere yer vermiştir:
"Kaza sonrası 10 gün süreyle hastanede yatan Sanık 16 aydan
beri- de ehliyetsizdir. Müteveffanın terekesine 10,000 TL
gibi bir para ödenmiş ve tereke idare memuru vasıtası ile Sanıkla ilgili herhangi bir şikayetin olmadığına dair beyanname temin edilmiştir.
Yukarıda serdettiğimiz tüm değerlendirmemiz neticesinde işb-u davaya konu kazanın Sanığın dikkatsiz, tedbirsiz ve aşırı süratle araç kullanması sonucunda meydana geldiği ve bir hayat kaybına sebep olduğu düşünüldüğünde amme menfaatinin ön planda tutularak caydırıcı ve ibret verici bir ceza vermesi gerektiği bunun d-a hapis cezası dışında bir ceza olamayacağı kanaatine vardık."

"Verilecek hapis cezasının süresini takdir ederken
yukarıda belirttiğimiz tüm hususları, kazanın meydana
geliş şeklini, Sanığın kazadaki kusur oranını,kazaya
metalder diğe-r araç sürücüsünün katkısal kusurunu, Sanığın
kişisel ve ailevi durumunu, suçunu kabul ederek adaletin
erken tecellisine katkısını ve özellikle müteveffanın
hayat kaybından dolayı terekesinin tazmin edildiği ve
tereke idare memuru t-arafından Sanıktan şikayeti
olmadığına dair verilen emare 9 belgeyi, sosyal tahkikat
raporu içeriğini, cezalandırma ilke ve prensipleri
tahtında be tekrar dikkate aldıktan sonra Sanığa mahkum
olduğu 1. Davadan 9 ay süre hapis cezası- verilir."

Görüldüğü gibi; Alt Mahkeme, Sanığa ceza takdir ederken, diğer şeyler yanında, Sanığın dikkatsiz, tedbirsiz ve aşırı süratli araç kullanmasını ağırlaştırıcı bir unsur olarak kabul etmiştir.
Müdafaanın olgular konusundaki izahatı ile İddia Maka-mının olgular konusundaki izahatı farklı olduğundan, Alt Mahkeme bu hususu nasıl değerlendirmelidir?

İstinafa konu dava zabıtlarından, İddia Makamının izah ettiği olgular ile Sanık Avukatının izah ettiği olgular arasında farklılık olduğu, İddia Makamı-nın itirazına rağmen
Alt Mahkemenin suskun kaldığı görülmektedir.(Mavi 16,18,19,)

Savunma, olguları, İddia Makamının olgularından farklı
izah etmiştir. İddia Makamının itirazına rağmen, Alt Mahkeme suskun kalmış ve farklı iddiaların kayda geçir-ilmesine izin vermiştir.

Müdafaa, kazanın meydana gelmesi ile ilgili olarak İddia Makamından farklı olgular ileri sürdüğünden, gerek İddia Makamı gerekse Müdafaaya, farklı iddialarda bulundukları olguları ispat etmeleri için şahadet çağırma fırsatı veri-lmelidir.

Bu konuda Criminal Procedure in Cyprus Loizou ve Pikis sayfa 86'da şöyle denmektedir:

-"If, however, there is a conflict between the version of
the prosecution and the version of the defence regarding
the circumstances under which the offence was committed,
not going to plea but merely to some of the facts of the
case, the proper- course for the Judge is to hear evidence
from both sides and resolve the question, always bearing
in mind that it is for the prosecution to prove any
allegations which may tend to aggravate the case with the
necessary certainty required in a cr-iminal case, beyond
reasonable doubt."
-

İddia makamının ve savunmanın mahkemeye sundukları izahatlarda, suçun gerçekleştiği şartlar ile ilgili farklı iddialar yer alması halinde, müdafaanın farklı izahatı, ithama sanık tarafından verilen cevabı etkilemediği takdirde, doğru yöntem, mahkemenin i-htilaflı husus ile ilgili iki taraftan da şahadet dinleyerek, olgular ile ilgili bulgu yaparak sorunu çözmesidir. Bu yapılırken, ceza davalarında iddia makamının olayın ciddiyetini artıran iddiaları makul şüpheden ari ispat külfeti ile sunması gerektiği de- göz ardı edilmemelidir.

Yargıtay-Ceza /İstinaf 21/1972'de çoğunluk kararında, şu görüşlere yer verilmiştir:

"Bidayet Mahkemesi bu davada huzurunda vakalarla
ilgili birbirinden çok farklı beyanatlar olduğu halde şahadet dinlemeksizin İddia Makamının i-zahatını Müdafaanın izahatına tercih etmiştir. Kanaatımca bu yanlıştır ve bu durumda vakaların hakikaten nasıl cereyan ettiğini tesbit etmek için Bidayet Mahkemesinin şahadet dinlemesi gerekirdi. Bu yapılmadığına göre istinaf edene kesilecek cezanın değer-lendirilmesi bakımından bu istinaf maksatları için vakaların istinaf edenin iddia ettiği gibi cereyan ettiğini kabul etmemiz gerekir kanaatındayım. Bidayet Mahkemesi de hükmünde vakanın Müdafaanın ileri sürdüğü gibi cereyan etmişse verilecek cezanın oldukç-a daha hafif olması gerektiğine işaret etmiştir. Bu görüşle ben de hemfikirim. Vakanın istinaf edenin iddia ettiği gibi cereyan ettiği kabul olunduğu zaman, ve davanın bütün ahval ve şeraiti nazarı itibara alındığında, kanaatımca istinaf edene kesilen 2 yı-l hapislik cezası İstinaf Mahkemesinin müdahale etmesini gerektirecek kadar fahiştir ve cezanın 1 yıla tadil edilmesi taraftarıyım."

Görüldüğü gibi Yüksek Mahkeme, vakıalar konusunda farklı beyanlara rağmen, bidayet mahkemesinin şahadet dinletilmeksiz-in iddia makamının izahatını müdafaanın izahatına tercih etmesini yanlış bulmuştur.

İstinaf konusu davada, Müdafaanın İddia Makamının olgularından farklı olgular ileri sürmesine rağmen, Alt Mahkeme suskun kalmıştır. Müdafaanın izah ettiği olguların- İddia Makamının izah ettiği olgulardan farklı olmasına rağmen, Alt Mahkemenin suskun kalması ve taraflara iddialarını kanıtlamak için şahadet sunmalarına fırsat vermemesi ve böyle bir fırsat vermeden İddia Makamının olgularını kabul etmesi hatalı olmuştur-.

Alt Mahkeme, taraflara, iddialarını kanıtlamak için
tanık çağırma fırsatı vermiş olsa idi, tarafların kazanın meydana gelmesindeki kusur oranı ortaya çıkacak ve Alt Mahkeme Sanığa buna uygun bir ceza takdir edebilecekti.

Alt Mahkeme bu konuda c-iddi bir usul hatası yapmıştır. Usul hatası yapıldığı zaman ilk etapta davanın yeniden görüşülmek üzere Alt Mahkemeye iade edilmesi gerekir. Ancak, Sanığın, 22.11.2012 tarihinden beridir hükümlü olduğunu dikkate aldığımızda, bu davanın görüşülmek üzere Al-t Mahkemeye iade edilmesi adil olmayacaktır. Dava dosyasının Alt Mahkemeye iadesi yerine Ceza/İstinaf 2/1972'nin çoğunluk kararında olduğu gibi Müdafaanın olgularının doğru olduğu kabul edilerek, Sanığa takdir edilen cezanın değiştirilmesinin daha adil ola-cağı kanaatine varırız.

Bir sanığa işlediği suçtan ceza takdir etmek, sanığı yargılayıp mahkum eden alt mahkemenin görevidir. Alt mahkeme ciddi bir değerlendirme hatası yapmadıkça, olgulardan cezanın suça ve suçluya uymadığı açıkça görülmedikçe c-ezaya müdahaleyi gerektirecek kadar ağır veya yetersiz olmadıkça, Yargıtay alt mahkemenin ceza takdirine müdahale etmekten kaçınır.

Yukarıda izah edilen olgular ışığında, Alt Mahkeme, tarafından iddialarını ispat etmek için taraflara tanık çağırma fı-rsatı vermemesine rağmen, İddia Makamının olgularını Müdafaanın olgularına tercih ederek, müteveffanın kusurunu ve bu kusurun kazaya olan katkısını gerekenden daha hafif değerlendirmiş, Sanığın kusuruna ise gereğinden fazla değer vermiştir.

Yukarıda izah -edilenler ışığında, Alt Mahkeme; tarafların farklı iddialarına rağmen, şahadet dinlemeden kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarını gerektiği gibi değerlendirmeyip Müdafaanın anlattıklarından çok, İddia Makamının anlattıklarına itibar etmiş ve- Sanığın katkısal kusurunu müteveffanın katkısal kusuruna nazaran daha fazla olduğuna bulgu yapıp, Sanığa 9 ay hapis cezası takdir etmiş ve bunu yapmakla hatalı hareket etmiştir.

Alt Mahkeme neticede ciddi bir değerlendirme hatası yapmıştır.

Tü-m bu gerçekleri dikkate aldığımızda, Sanığa, Ceza Yasası'nın 210. maddesi altında, 1. dava için takdir edilen 9 ay hapislik cezası ağır olmuştur.

Yukarıda izah ettiğimiz gerçekler ışığında, İstinaf Eden 1'inci istinaf sebebinde başarılı olduğu için ist-inafı kabul edilir.

Netice olarak; Alt Mahkemenin Sanığa 1. dava için takdir ettiği 9 aylık hapis cezası, 4 aya indirilir.

Sanığın cezası düşürüldüğüden, diğer istinaf sebeplerini incelemeyi uygun bulmayız.

Sanığın cezası, Alt Mahkemenin karar tarihinde-n itibaren yürürlüğe girecektir.


Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu Mehmet Türker
Yargıç Yargıç Yargıç

25 Haziran, 2013











18






Full & Egal Universal Law Academy