Yargıtay Ceza Dairesi Numara 10/1984 Dava No 9/1984 Karar Tarihi 14.08.1984
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 10/1984 Dava No 9/1984 Karar Tarihi 14.08.1984
Numara: 10/1984
Dava No: 9/1984
Taraflar: Taylân Dersev ileBaşsavcılık arasında
Konu: Uyuşturucu madde tasarrufu –İsbat külfeti –Ceza takdiri –Suç ortaklığı
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 14.08.1984

-D.9/84 Yargıtay/Ceza 10/84
(Ağır Ceza No.2218/83; Lefkoşa)


Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Şakir Sıdkı -İlkay, Başkan, N.Ergin Salâhi, Aziz Altay.

İstinaf eden: Taylân Dersev, Lefkoşa.
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Başsavcılık
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Menteş Aziz ve Gürsel Kadri.
Aleyhi-ne istinaf edilen namına: Altan Erdağ.



Uyuşturucu tasarrufu - 16/77, 54/77 ve 36/82 sayılı Yasalar ile tadil edilen 4/72 sayılı Uyuşturucu Maddeler Yasasının 24(1)(a)(2)(3) ile aynı Yasanın 6 ve 16. maddeleri uyarınca yapılan 63/73 sayılı Nizamname ile -tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 2, 8, 10(1) maddeleri - Uyuşturucu temin etme - Sanığın uyuşturucu müpte- lası kişilere eroin sattığı iddiası.

İsbat külfeti - Ceza davalarında Sanığa düşen isbat külfeti - İhtimaller dengesinin- esas alınması - Sanığın verdiği izahatın makul ve olası olması ve şüphe yaratacak nitelikte olması.

Ceza takdiri - Ceza aleyhine istinaf - Uyuşturucu madde temin etme ve uyuşturucu madde tasarrufu suçlarında ceza takdiri - Ağır Ceza Mahkemesinin Sanığa 5- yıl hapis cezası vermesi - Yüksek Mahkemenin satılan miktarın cüzi olduğunu ve satın alan kişilerin eroin müptelası olduğunu dikkate alarak cezayı 3 yıla indirmesi.

Suç ortaklığı - Suç ortağının şahadetinin diğer bir suç ortağının şahadetini teyid edemem-esi.



OLAY: Alınan bir ihbar üzerine Sanığın kalmakta olduğu apartman dairesine giden polis ekibi yaptığı araştırma sonunda mutfak duvar dolabı üzerinde bir terazi ve onun üzerinde gözle görülebilir toz zerrecikleri buldu. Polis Sanığı tasarrufunda eroin- bulundurmak ve teraziyi eroin tartmak için kullanmakla itham etti. Sanık terazinin babasına ait olduğunu ve fişek doldurmak amacıyle barut tartmak için kullandığını söyledi. Yapılan tahlilde toz zerreciklerinin eroin olduğu saptandı. Sanık aleyhine 100 gr-. ağırlığında diamorfin (eroin) temin etme ve uyuşturucu madde tasarrufu suçlarından dolayı dava getirildi. Sanık, aleyhine getirilen davaları kabul etmedi. İddia Makamı Sanıktan eroin satın aldığını iddia eden iki tanığı dinleterek davayı kanıtlamaya çalı-ştı.
Ağır Ceza Mahkemesi Çoğunluk kararında İddia Makamı tanıklarının şahadetine inandı ve Sanığı mahkum ederek ona 5 yıl hapis cezası verdi.
Sanık, emare terazi üzerindeki uyuşturucu zerreciklerinin sıhhatli bir tahlil için yeterli olmadığını, şüphe-den ari olarak suçun isbat edilmediğini ve 5 yıl hapsin aşikar surette fahiş olduğunu ileri sürerek istinaf etti.

SONUÇ: Yüksek Mahkeme, Sanığın evinde bulunan terazi kutusu ve ağırlıklar üzerinde eroin olduğunun saptandığını belirtti. Sanıktan eroin satı-n aldıkları hususunda şahadet veren iki tanığın şahadetleri konusunda ise, Yüksek Mahkeme bu iki tanığın suç ortağı olduğunu, daha önce uyuşturucu madde alan kişiler oldukları için şahadetlerinde zayıflık olabileceğini ve bir suç ortağının diğer suç ortağı-nın şahadetini teyit ede- miyeceğini belirtti. Buna rağmen tanıkların şahadetlerinde çelişki olmadığını, terazi ve tartılar üzerinde bulunan eroinin tanıkaarın şahadetini teyit ettiğini gözönünde bulunduran Yüksek Mahkeme mahkumiyet kararını onayladı.
Y-üksek Mahkeme Sanığın ticaretini yaptığı miktarın cüzi olduğunu, Sanığın eroin satmış olduğu kişilerin yetişkin ve daha önce eroin müptelası şahıslar olduğunu dikkate aldı ve 5 yıl hapis cezasını fazla bularak 3 yıla indirdi.

Atıfta Bulunulan Yargısal İç-tihatlar:
D.P.P. v Hester (1973) 57 Cr. App. R.212.
D.P.P. v. Kilbourne (1973) 57 Cr. App. R.381, 403, 409, 420 ve 423.
R. v. William Bernard Medcraft 23 Cr. App. R.p.116



-H Ü K Ü M
-
Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sayın Yargıç Ergin Salâhinin biraz sonra okuyacağı hükmü daha önce görmek fırsatını buldum. Mahkûmiyet aleyhine yapılan istinafın reddedilmesi gerektiği hakkında kendisi ile hemfikirim ve bu hususta daha fazla bir şey söylemek i-stemiyorum. Ceza aleyhine yapılan istinaf ile ilgili olarak ise bir kaç söz söylemek istiyorum.

Son zamanlarda mahkemeler önüne gelen meselelerden görüldüğüne göre uyuşturucu maddeler ile ilgili suçlar ülkemizde büyük ölçüde artmıştır ve önlenmeleri için- bu gibi suçlardan kabahatlı bulunanlara ağır cezaların verilmesi kamu yararı gereğidir. Bu böyle olmakla beraber bir sanığa verilecek ceza takdir edilirken işlenen suçun tüm olguları yanında suça konu uyuşturucu maddenin miktarının da göz önünde bulunduru-lması gerekir.

Bu meselede sanığın uyuşturucu madde tasarrufu suçundan eski sayıla- bilecek ve para cezası ile cezalandırılmış olan benzeri bir sabıkası olmakla beraber tasarrufunda bulundurmaktan ve üçüncü şahıslara vermekten kabahatlı bulunduğu suçlara- konu olan uyuşturucu maddenin miktarı sadece 100 gr.'dır. Bunun yanında sanığın bir malûl gazi olduğu ve 100 gr. uyuşturucu maddeyi kendilerine verdiği kişilerin ise eskiden beri esrar kullanan kişiler olduğu gözükmektedir.

Sanığın işlediği suçların yay-gın ve çok ciddi suçlardan olduğu gerçeği yanında konu uyuşturucu maddenin miktarı, sanığın malûl bir gazi olduğu ve kendilerine uyuşturucu maddenin verildiği kişilerin ise eskiden beri esrar kullanan kişiler olduğu göz önünde bulundurulduğunda Ağır Ceza M-ahkeme- sinin sanığa kestiği 5 ve 4 yıl hapis cezaları, kanımca, aşikâr surette çoktur. Bu nedenle ceza aleyhine yapılan istinafın kabul edilmesi ve sanığa beraber çekilmek üzere 1. dava üzerinden kesilen 5 yıl hapis cezasının 3 yıla ve 2. dava üzerinden k-esilen 4 yıl hapis cezasının da 1 yıla indirilmesi gerektiği görüşündeyim.

N. Ergin Salâhi: Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi önünde yargılanan sanık aleyhinde iki dava mevcuttu. 1. dava 16/77, 54/77 ve 36/82 sayılı Yasalar ile tadil edilen 4/72 sayılı Uyuşturu-cu Maddeler Yasasının 24(1)(a)(2)(3) ile aynı Yasanın 6 ve 16. maddeleri uyarınca yapılan 63/73 sayılı nizamname ile tadil edilen 21/73 sayılı Uyuşturucu Maddeler Nizamnamesinin 2, 8, 10(1) maddelerine aykırı 100 gr. ağırlığında diyamorfin (eroin) temin et-me suçu, ikinci dava ise aynı Yasalar ile nizamların ilgili maddeleri ile özellikle 25. maddesine aykırı uyuşturucu madde tasarrufudur.

Sanık, aleyhine getirilen her iki davayı da kabul etmemiş ve Ağır Ceza Mahkemesi önünde yapılan duruşma sonucu çoğunlu-k kararı ile suçlu bulunarak 1. davadan 5, 2. davadan da 4 yıl hapse mahkûm olmuştur.

Sanık bu karardan hem mahkûmiyet hem de ceza aleyhine istinaf etmiş olup, istinaf 17 sebep içermektedir. İstinafın duruşmasında birçok istinaf sebepleri birlikte ele al-ınmıştır. Müstenif avukatının üzerinde durduğu hususlar; suç ortağı durumunda olan tanık No.4 Metin Arifoğlu ile tanık No.5 Remzi Eninanç'ın şahadetine Ağır Ceza Mahkemesi inanmakla hata ettiği bu iki tanığın şahadetinin müstakil veya çevre şahadet ile des-teklenmediği, sanığın bu şahıslara sattığı iddia olunan 100 gr. eroin cinsi madde ile sanık arasında sanığın suçlu bulunmasını yeterli kılacak derecede şahadetle destekleyen kâfi rabıta bulunmadığıdır. Ayrıca sanığın kalmakta olduğu evde bulunan emare tera-zi ve tartılar üzerindeki uyuşturucu madde zerreciklerinin sıhhatli bir tahlil yapmak için yeterli olmadığı, keza bu iddialar ve tüm olgular bir bütün olarak mütalâa edildiğinde sanığın aleyhindeki suçun şüpheden ari olarak ispat edilmediği yönündedir. En -son istinaf ise tüm ahval ve şerait ve benzeri meselelerde kesilen cezalar ve cezaların umumiliği prensibi nazarı itibara alındığında sanığa verilen 5 yıllık hapislik cezasının aşikâr surette fahiş olduğu hususundadır.

Üzerinde durulan istinaf sebeplerin-i ele almadan önce iddia makamı ve müdafaa tarafından sunulan şahadete kısaca değinmek yerinde olur.

İddia makamı tarafından sunulan şahadete göre tanık No.4 Metin Arifoğlu Amerika Birleşik Devletlerinde büyümüş ve 16 yaşında uyuşturucu madde kullanmaya -başlamış bir şahıstır. Fasılalar ile tedavi görmüş, bu tutkudan zaman zaman kurtulmuş ancak yine de uyuşturucu madde kullanan 29 yaşlarında bir gençtir. Bu şahıs 1975-76 yıllarında Kıbrısa geldiği zaman sanık ile tanışmışlar ve arkadaşlık kurmuşlardır. Bir- süre adada kaldıktan sonra geri Amerikaya dönmüş ve tekrar adaya avdet etmiştir. Kıbrısa avdet ettikten sonra bu tanık, tanık No.5 Remzi Eninanç ile arkadaşlık kurmuş bu arada sanık ile buluşarak arkadaşlığa devam etmiştir. Metin Arifoğlu Haziran 1982'de -sanığı dükkânında ziyaret etmiş, onun uyuşturucu kullanmaktan hasta olduğunu öğrenmiş ve bu vesile ile arkadaşlık ilişkilerini sıklaştırmıştır. Aradan bir süre geçtikten sonra Aralık 1982'de tanık No.5 ile bir miktar eroin bulmak için çaba sarfetmişler, ay-nı günlerde Mağusa'dan sanığa telefon etmiş satılık eroini bulunup bulunmadığını sormuş ve sanığa 200,00TL değerinde eroin almak istediğini söylemiştir. Sanık ise cevaben kendisinde mevcut olmadığını ancak başka bir arkadaşında 150 gr. bulunduğunu ve elind-en çıkarmak istediğini, 200,000TL'sına bunu satıp satmayacağını soracağını ve ona iki gün zarfında bildireceğini söylemiştir. Aradan iki gün geçtikten sonra sanığın tanık No.4'e telefon etmesini beklemeden bu tanık sanığa telefon etmiş ve sanığın daveti ü-zerine bir taksiye atlayarak 1-1.30 sularında tanık No.5 Remzi ile beraber sanığın Lefkoşa Yıldız apartmanı No.10'daki evine gelmişlerdir. Eve geldikle- rinde kapıyı sanık açtı, evde sanıktan başka görünürde birisi yoktu. Remzi içeri girince sanık Metin'e -İngilizce olarak Remziye itimat edilip edilemeyeceğini sordu ve cevaben tanık No.4 de İngilizce olarak "kendisine itimat edebilirsin" diye cevap verdi. Beraberce mutfağa girdiler, bu iki tanık mutfakta iken sanık bir ara mutfaktan çıkarak elinde kapalı bir- naylon içerisinde eroin ile geldi. Mutfakta mika bir kutu içerisinde bulunan küçük bir terazi ile bu eroini tarttılar. Metin Arifoğlu sanığın evine gelmezden önce Lefkoşada bir eczaneden şiringa almıştı. Eroinin iyi olup olmadığını denemek için bu eroin t-orbacığını açtılar. Metin bunun içinden bir kaşığa bir miktar eroin koyarak su ile karıştırıp ısıttı ve eroini vücuduna şiringa ederek iyi olup olmadığını denedi. İyi cins olduğunu saptadıktan sonra 200,000TL ödeyerek sanığın çağırdığı bir taksiye atlayıp -dedesinin evine, daha sonra da Mağusa'ya gittiler. Bu iki tanık 200,000TL'sını aralarında nasıl ödediklerini, parayı temin etmek için teyip ve elektrik aletlerini nasıl sattıklarını, eroini nasıl muhafaza ettiklerini ve aralarında nasıl paylaşıp kullandıkl-arını detaylı olarak şahadetlerinde anlatmışlardır. Anlaşıldığı kadarı ile bu eroin aralarında veya arkadaşları arasında paylaşılarak kullanılmıştır.

Alınan bir ihbar üzerine tanık No.2 polis çavuşu Mehmet Özdamar ve iki polis eri 19 Şubat 1983 tarihinde- sanığın Lefkoşada kalmakta olduğu konu apartmana araştırma maksadı ile gitmişler ve yapılan araştırmada mutfakta duvar dolabı üzerinde yeşil renkte tepsi kefeli ve renksiz bir mika kutu içerisinde çeşitli değerlerde gram ve ölçüler ile birlikte bir terazi- bulmuşlardır. Bulunan bu terazi ve tartılar üzerinde tanık No.2'nin şahadetine göre gözle görülür toz zerrecikleri bulunuyordu. Tanık No.2 sanığa aleyhindeki ithamı bildirdiğinde sanık cevaben kendisine iftira edildiğini, bu terazinin babasına ait olduğun-u ve fişek doldurmak için barut tartmakta kullanıldığını söylemiştir. Sanık ileri tahkikat için tutuklanmıştır. Sanığın evinden alınan emare kutu, terazi ve tartılar daha sonra üzerindeki zerrelerin tahlili için Devlet Laboratuvarına götürüldü. Devlet Labo-ratuvarı Kimyageri tanık No.1'in şahadetine göre yapılan tetkikte bu emareler üzerinde çıplak gözle görülebilecek sarımtırak toz zerreleri vardı. Bunlar toplanıp tartıldı ve 0.31 gr. ağırlığında olduğu tespit edildi. Yapılan tahlilde ise bu maddelerin diya-morfin cinsi eroin olduğu saptandı. Sanığa durum bildirilerek ifadesi alındı. Sanık özetle ifadesinde kendisine iftira edildiğini iddia etmiştir.

Sanık Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki şahadetinde özetle; 100 gr. eroin sattığını kabul etmemiş, konu emare -terazi ve tartıların kendisine ait olma- yıp babasına ait olduğunu ve bunun uzun senelerden beri kullanılmadığını eskiden fişenk doldurmak için barut tartılmakta kullanıldığını iddia etmiştir. Ancak sanık, tanık No.4 Metin Arifoğlunu 1975-76 yıllarından be-ri tanıdığını, arkadaşlıkları bulunduğunu, Aralık 1982 tarihlerinde Metin Arifoğlu'nun kendisine Mağusadan 1-2 defa telefon ettiğini parası olmadığı için Amerika'ya telefon etmek üzere telefonunu kullanmak maksadı ile Lefkoşaya gelmek istediğini, bir gün t-anık No.5 Remzi Eninanç ile birlikte evine geldiklerini, Metinin mutfağa su içmek için girdiğini iddia etti ve eve gelişlerinde Metine, Remziye itimat edilip edilemeyeceğini İngilizce olarak sorduğunu kabul etti Sanık Metin veya Remziye 100 gr. veya herha-ngi bir miktar eroin sattığını kesinlikle reddetmektedir. Müdafaa tarafından çağırılan Dr. Salih Ramadan, eroin müptelâsı olan bir kişide eroinin zihinde tahribat yapabileceğini ve bu durumda yalan söyleme, hayal görme, gibi durumların mevcut olabileceğini-, genel olarak ifade etmiştir. Ancak bunun her kişide değişken olduğunu, bünyeye göre değiştiğini muayene etmediği kişiler için kesin bir şey söyleyemeyeceğini de şahadetinde kabul etmektedir. Müdafaa tarafından çağırılan Önol Aktolga emare tartılar üzerin-de bulunan 0.31 gr. maddenin çok küçük bir miktar olduğunu, sıhhatli bir tahlil yapmağa yeterli olmadığını şahadetinde ileri sürmüştür. Ancak yine şahadetine göre kendisi uyuşturucu madde tahlilinde özel bir eğitim görmemiş, sadece tahsili sırasında bir de-fa uyuşturucu madde inceleyip tahlil yapmıştır. Bundan öteye bu sahada bir bilgisi mevcut değildir.

İlk önce istinaf eden sanığın, evindeki kutu ve ağırlıklar üzerinde bulunan 0.31 gr. ağırlığındaki maddenin sıhhatli bir tahlil yapılıp ne olduğunun tespi-t edilemediği hususundaki iddiasını ele aldığımızda İ.M.Ş. 1. Mustafa Gürelin Devlet Laboratuvarında kimyager olarak çalıştığı, 9 ay İngilterede adli kimya ihtisası yaptığı ve sürekli olarak uyuşturucu madde analizleri yapan birisi olduğu görülür. Bu şahid-in şahadetine göre yapmış olduğu analiz neticesinde ağırlıklar üzerinde bulunan zerrelerin diamorfin cinsi eroin olduğu kesinlikle tespit edilmiştir. Müdafaa şahidi Önol Aktolga ise tahlil yapmakla beraber bu sahada pek bilgi ve ihtisas sahibi değildir. Ağ-ır Ceza Mahkemesinin çoğunluk kararının bu husustaki bulgusu şöyledir:


"Şahadeti incelemeye başlarken önce kimyager Mustafa Gürelin şahadeti üzerinde durmamız uygun olur. Devlet laboratuvarında kimya- ger olan bu tanık 9 ay İngilterede adli kimya ihtisa-sı yapmış ve sürekli olarak uyuşturucu madde analizleri yapan birisidir. Bu şahit önce mikroskop altında ve sonra diğer yöntemlerle kutu içinde ve ağırlıklar üzerindeki zerrelerin diamorfin (eroin) olup olmadığını araştırdığını ve kesinlikle eroin olduğunu- saptadığını söylemiştir. Tanığın uyguladığı yöntem bu hususta Avrupada uygulanan en yeni ve sağlıklı yöntemdir. Müdafaa tanığı Önol Aktolga 0.310 mgr. kadar küçük bir madde ile sağlıklı bir sonuç alınamayacağını söylemiştir. Ancak bu tanığın tahsisli biyo-loji tahsilidir ve okuldaki denemesinden sonra hiçbir uyuşturucu madde tahlili yapmamıştır. Mustafa Gürelin 9 aylık ihtisasının yetersiz olduğunu söylemiştir. Ancak kendisinin bu konuda hiç ihtisası yoktur....... Bu nedenlerle Mustafa Gürelin şahadetini gü-venilir bir şahadet olarak kabul ediyoruz ve ağırlıklar üzerinde ve kutu içindeki zerrelerin eroin olduğu hususunda bulgu yaparız."

Ağır Ceza Mahkemesinde azınlık kararı veren yargıç da 0.31 gr. ağırlı- ğındaki maddenin diamorfin benzeri eroin olduğu hus-usundaki şahadeti kabul etmiş ve aynı yönde bulgu yapmıştır.

Kanaatimce ilk mahkemenin bu hususta yanılgıya ve hataya düştüğü söylenemez ve sanığın evinde bulunan kutu ve ağırlıklar üzerindeki maddenin diamorfin (eroin) olduğu hususunda bulgu yapmalarına- yeterli şahadet mevcuttu. Ağır Ceza Mahkemesinin suç ortağı durumunda olan Metin Arifoğlu ve Remzi Eninançın şahadetine inanmakla hata ettiği ve bu iki tanığın şahadetinin müstakil veya çevre şahadetle desteklenmediği hususuna gelince: Çoğunluk kararına g-öz atıldığında bu iki şahidin şahadetini değerlendirmeye tabi tutan Mahkeme heyetinin her iki şahidin de suç ortağı olduğunu ve şahadetlerinin ihtiyatla değerlendirilmesi gerektiği hususunda kendi kendilerini uyarmış oldukları ve ayrıca bu tanıkların daha -önce uyuşturucu madde alan kişiler oldukları ve bu nedenle kişiliklerinde zayıflık olabileceği yönündeki müdafaa tarafından ileri sürülen şahadeti de göz önünde bulundurarak bir yargıya varmış oldukları gözükmektedir. Ağır ceza Mahkemesinin çoğunluk kararı-nı veren heyet üyeleri iki önemli hususta kendi kendilerini uyardıktan sonra Metin Arifoğlu ile Remzi Eninançın şahadetlerinin doğru olduğu bulgusuna varmışlardır. Bu iki şahit her ikisi de 100 gr. ağırlığında eroinin sanık tarafından evinde mutfakta tartı-larak kendilerine 200,000TL'na satıldığını, satılmazdan önce bu eroinin naylon bir paketçik içerisinde bulunduğunu, mutfakta mika bir kutu içerisinde bulunan küçük bir terazide tartıldığını, tartılma işleminden sonra Metin Arifoğlu'nun sanıktan bir kaşık i-steyerek bu paketi orada açarak içinden bir miktar eroin aldığını, ısıtarak şiringaya koyup koluna saldığını söylemişler ve satış işleminden sonra geçen safahatı anlatmışlardır. Bu iki şahidin şahadeti arasında herhangi bir tenakuz mevcut değildir. Tenakuz- olmadığı hususunu azınlık kararı veren yargıç da kabul etmektedir. Kabul edilen hukuk ilkelerine göre bir suç ortağının şahadetinin diğer bir suç ortağının şahadetini teyit (corroborate) edemeyeceği sarihtir. Bak: D.P.P. v. Hester (1973) 57 Cr. App. R. 21-2 ve D.P.P. v. Kilbourne (1973) 57 Cr. App. R. 381, 403, 409, 420 ve 423. Yine yerleşmiş hukuk ilkesine göre Mahkeme, kendi kendisini gerektiği şekilde ikaz ettikten sonra, teyit edilmeyen bir suç ortağının şahadetine dayanarak bu sanığı suçlu bulabilir. B-u meselede ise Ağır Ceza Mahkemesi bu şahitlerin şahadetini ihtiyatla karşılamayı ve çevre şahadetle desteklenip desteklenmediğini araştırmıştır. Bu şahitlerin şahadetlerinin çevre şahadetle desteklenip desteklenmediği hususuna gelince; sanık mevzu bahis g-ünde Metin Arifoğlunun kendisine telefon ettiğini ve parası olmadığı için başka bir yerden telefon edemeyeceğini söylediğini, o da Metin Arifoğlu arkadaşı olduğu ve ona acıdığı için Mağusadan Lefkoşaya gelerek kendi telefonunu kullanmasına müsaade ettiğini- ve Metin Arifoğlunun bu maksat için bir taksiye atlayarak mevzu bahis günde Remzi Eninanç ile beraber Lefkoşa'ya kendi evine geldiklerini, başka herhangi bir maksatları bulunmadığını ve kendisinin bu şahıslara eroin satmadığını iddia etmiştir. Ancak sanık-, Metin Arifoğlu ile birlikte Remzi Eninanç Lefkoşadaki evine geldiği zaman Metine hitaben İngilizce olarak Remzi Eninança itimat edilip edilemeyeceğini de sorduğunu kabul etmiştir. Sanığın bu tavrı hareketi masum ve iyi niyetli bir kişinin tavrı hareketle-ri ile bağdaşmamaktadır. Esas maksat Metin Arifoğlunun Amerikaya telefon etmek için sanığın telefonunu kullanmak idi ise Mağusadan bir hayli para ödeyerek gelip sanığın telefonunu kullanmasına gerek olmadığı gibi eve Remzi Eninançla birlikte tanık No.4 gel-diğinde ona hitaben bu şahsa itimat edilip edilmeyeceği hususunda tevcih ettiği soru hem sanığın verdiği izahat hem de iyi niyetli ve masum bir kişinin tavır ve hareketi ile bağdaşmamakta ve Metin Arifoğlu ile Remzi Eninançın sanığın evine telefon etmek iç-in gitmeyip eroin satın almak gibi yasa dışı bir maksat için gittiklerini bir dereceye kadar göstermektedir. Bazı hallerde sanığın şahadeti ile tavır ve hareketleri ile de suç ortaklarının şahadetinin teyit edilebileceği kabul edilmektedir. Örneğin R. v. W-illiam Bernard Medcraft 23 Cr. App. R. p.116'da şöyle denmektedir:

"There may be corroboration of accomplices in the prisoner's own evidence and in the circumstances of the case, including his own conduct."

Ayrıca s.118'de Avory J. şu görüşe yer vermişt-ir:

"There is evidence corroborating the accomplices in the evidence of the appellant himself. It is admitted that his course of conduct was entirely inconsisten with innocence and was consistent with the story told by the accomplices, and thus materiall-y corroborated them."

Eroinin tartıldığı terazi ve tartılar üzerinde bulunan maddelerin yapılan tahlil neticesinde diamorfin cinsi eroin olduğunun saptanması ile de bu iki şahidin şahadeti teyit (corroborate) edilmektedir.

Bu iki suç ortağının şahadeti-nde sanığa bazı eşyaların satıldığı ifade edilmektedir. Satıldığı iddia edilen saat ve saire sanığın tasarrufunda bulunmuş- tur. Bu eşyanın sanıkta bulunmuş olması eroin satışı hakkındaki şahadetlerini teyit edici şahadet değilse dahi bu şahitlerin sair hu-suslarda da doğru söyledikle- rini göstermektedir.

Suç ortağı olan bu iki şahidin uyuşturucu madde kullandıkları ve kişiliklerinde zayıflık olması nedeni ile hayal görüp yalan söyleyebilecekleri hususundaki iddialara gelince: Müdafaa tarafından çağırılan- doktor Salih Ramadan uyuşturucu madde kullanımının kişilerin zekâsında zamanla tahribat yapabileceğini ancak yapılan tahribatın bünyeye göre değişken olduğunu ifade ederek genel mahiyette bir şahadet vermiş ve bu şahısları muayene edip kontrolü altında tu-tmadığı için bunların durumu hakkında birşey söyleyemeyeceğini ifade etmiştir. Bu durumda uyuşturucu maddenin genel anlamda kullananların kişilikleri üzerinde yapacağı tahribat sadece bir varsayım olarak kalmaktadır. Esasen Ağır Ceza Mahkemesi de bu nedenl-e konu şahidin şahadetine kıymet atfetmemeği uygun görmüştür. Mahkeme önündeki tüm şahadet göz önünde tutulduğunda çoğunluk kararının bu iki suç ortağının şahadetine inanma yönünde vardığı yargının hatalı olduğu söylenemez.

Sanığın adı geçen iki suç orta-ğına sattığı 100 gr. diamorfin (eroin) cinsi madde ile sanık arasında bir rabıta bulunmadığı veya suçlu bulunmasına yeterli derecede şahadet bulunmadığı hususuna gelince: Müdafaa avukatı satıldığı iddia edilen 100 gr. ağırlığındaki diamorfin cinsi uyuşturu-cu maddenin bulunup tahlil edilmediği mahkemeye ibraz edilmediği ve bu nedenle sanığın itham edildiği suçtan suçlu bulunamayacağı iddiasını ileri sürmüştür. Satılan 100 gr. ağırlığındaki maddenin mahkemeye ibraz edilmediği ve tahlil edilmediği şaha- dette -görülmektedir. Ancak, şahadet bir tüm olarak incelendiğinde 100 gr. ağırlığındaki bu maddenin sanık tarafından satışı yapıldıktan sonra polis ihbar alıncaya kadar geçen zaman zarfında kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu 100 gr. ağırlığındaki madd-enin polisin eline geçtiği ve bunun tahlilinin yapılarak mahkemeye ibraz edilmediği hususunda İlk Mahkeme veya İstinaf Mahkemesi önünde bir iddia yapılmış değildir. Suç unsuru emarelerin mahkemeye ibraz edilmesi gereklidir. Ancak bunun mümkün olmaması hali-nde sanığın suçlu olduğu sair yeterli şaahdetle de ispat edilebilir. Önümüzdeki meselede tartılan 100 gr.'lık paketin açıldığı ve içerisinden, tartıldığı yerde kaşıkla bir miktar alındığı ve bu işlem neticesinde terazi ve tartılar üzerinde aynı cins madden-in bulunduğu ve bu maddenin daha sonra tahlil neticesinde diamorfin cinsi eroin olduğu inanılır şahadetle tespit edilmiştir. Bu durumda 100 gr.lık paketteki maddenin de diamorfin (eroin) cinsi uyuşturucu olduğuna dair şüpheden ari olarak bulgu yapabilecek -şahadet ilk mahkeme önünde mevcuttu.

Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda sanığı kabahatlı bulmak için yeterli şahadet mevcuttur ve Mahkeme sanığı kabahatlı bulmakla hata etmiş değildir. Bu nedenle mahkûmiyet aleyhindek-i istinafın reddedilmesi gerekir.

Ceza aleyhine yapılan son istinaf sebebi de ele alındığında toplum sağlığını tehdit eden uyuşturucu madde alışkanlığını önlemek amacı ile özellikle uyuşturucu madde ticareti yapan suçlulara ağır ve etkin cezalar verilmes-inde büyük kamu yararı vardır. Bu itibarla ceza verilirken sanığın kişisel durumu ve benzeri sair hususlar göz önünde tutulması gereken genel hukuk ilkelerinden olmakla beraber bu gibi kamu yararının çok ağır bastığı uyuşturucu madde tasarrufu ve ticareti -gibi ciddi suçlarda üzerinde fazla önemle durulacak tahfif edici sebepler olmadığı görüşündeyim. Ancak bu gibi suçlarda uyuşturucu maddenin miktarı ve türü daima üzerinde durulması ve iyi değerlendirilmesi gereken bir husustur. Tabiatıyle geçmiş davalardak-i miktarlar ile bir orantı kurularak cezanın o yönde takdir edilmesi pek de sağlıklı bir yöntem değildir.

Önümüzdeki meselede sanığın ticaretini yaptığı miktar 100 gr. gibi cüzi bir miktardı. Satmış olduğu kişiler ise yetişkin ve daha önceden eroin müpte-lâsı olan şahıslardır. Sanığın sabıkası olmakla beraber 10 seneden eski bir sabıkadır ve uyuşturucu tasarrufu ile ilgili olup, satmak ile ilgili değildir. Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde sanığa verilen hapislik cezasının aşikâr surette fazla olduğu ka-nısındayım. Meselenin tüm olguları dikkate alındığında sanığa verilecek en uygun cezanın 1. davadan 3 yıl, 2. davadan 1 yıl olması gerektiği görüşündeyim.



Aziz Altay: Sayın Yargıç N. Ergin Salâhinin önceden okumak fırsatını bulduğum hükmünde yer alan ge-rek mahkûmiyet gerekse ceza ile ilgili görüşlerine ve vardığı sonuca katılırım.

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sonuç olarak mahkûmiyet aleyhine yapılan istinaf reddolunur. Ceza aleyhine yapılan istinaf ise kabul edilir ve istinaf edene Ağır Ceza Mahkemesi tar-afından 1. dava üzerinden kesilen 5 yıl hapis cezası 3 yıla, 2. dava üzerinden kesilen 4 yıl hapis cezası da 1 yıla indirilir. Her iki hapis cezası beraber çekilecektir.


(Şakir Sıdkı İlkay) (N. Ergin Salâhi) -(Aziz Altay)
Başkan Yargıç Yargıç

14 Ağustos 1984



Full & Egal Universal Law Academy