Yargıtay Ceza Dairesi Numara 10,11/1987 Dava No 8/1988 Karar Tarihi 16.05.1988
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Ceza Dairesi Numara 10,11/1987 Dava No 8/1988 Karar Tarihi 16.05.1988
Numara: 10,11/1987
Dava No: 8/1988
Taraflar: Osman Saadetoğlu vd ile Başsavcılık arasında
Konu: Adam öldürmeye teşebbüs – Yaralama – Öldürme niyeti - Sarhoşluk
Mahkeme: Yargıtay/ceza
Karar Tarihi: 16.05.1988

-D.8/88 Birleştirilmiş
Yargıtay/Ceza 10/87 ve 11/87

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Taner Erginel.

Yargıtay/Ceza 10/87
(Dava No: 1213-/86; Girne)

İstinaf eden: Osman Saadetoğlu, Çamlıbel
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: Başsavcılık
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Menteş Aziz
Aleyhine istinaf edilen namına: Derviş Akter


Yargıta-y/Ceza 11/87
(Ceza No: 1213/86; Girne)

İstinaf eden: Yusuf Akmandor, Çamlıbel
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: Başsavcılık
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Gürsel H. Kadri
Aleyhine istinaf edilen n-amına: Derviş Akter



H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Taner Erginel verecektir.

Taner Erginel: Sanıklar Girne Ağır Ceza Mahkemesinde;

3/62 sayılı yasa ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21, 214(a) ve 3-66'ncı maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'ı başına pala ile 17 defa vurmak sureti ile öldürmeğe teşebbüs etmek;

Fasıl 154 Ceza Yasasının 20, 21 ve 217'nci maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'ı öldürmek için gizlice ittifak yapmak;

Fasıl -145 Ceza Yasasının 20, 21 ve 228(a) maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'ı ağır surette yaralamak;

Fasıl 154 ceza Yasasının 20, 21 ve 231'ci maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'e vahim zarar yapmak;

Fasıl 154 Ceza Yassının 20, 291 ve 292(a-) maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'ı öldürmek niyeti ile pencere camlarını kırmak sureti ile ikâmetgâhına girmek;

Fasıl 154 Ceza Yassının 20 ve 234(1) maddelerine aykırı Çamlıbelli Hüseyin Ahmet'in ikâmetgâhına pencere ve camlarını kırmak suret-i ile 40,000Tl hasar yapmak,

suçlarını işlemekle itham edilerek yargılandılar. Ağır Ceza Mahkemesi Sanıkları 1, 2, 4, 5 ve 6'ıncı davalarda suçlu bularak mahkûm etti. 3'üncü davanın alternatif olduğunu dikkate alan Ağır Ceza Mahkemesi Sanıkları bu davadan- beraat ettirdi. Mahkûmiyet kararından sonra Ağır Ceza Mahkemesi Sanıklarla ilgili hafifletici nedenleri dikkate aldıktan sonra birlikte çekilmek koşuluyla 1. Sanığı 1. davda 8 yıl, 2. davada 6 yıl, 5. davada 2 yıl ve 6. davada 1 yıl hapis cezalarına mahkû-m etti. 2. Sanığı ise 1. davada 6 yıl, 2. davada 5 yıkl, 5. davada 2 yıl, 6. davada 1 yıl hapis cezalarına mahkûm etti. Sanıklar gerek mahkûmiyet kararına gerekse hapis cezalarına karşı birer istinaf dosyaladılar. Duruşma aşa- masında birleştirilen bu isti-naflarda olaylar ana hatları ile şöyledir:

Şikâyetçi Hüseyin Ahmet veya soyadı ile Hüseyin Petekbey 84 yaşında yaşlı bir şahıstır. 44 yaşında bir çoban olan Sanık 1 Yusuf Akmandor Hüseyin Petekbey'in kardeşinin torunudur. 57. yaşında bir çoban olan Sanık- 2 Osman Saadetoğlu ise Hüseyin Petekbey'in kardeşi kızı ile evlidir. Bu durumda Sanık 2 Sanık 1'in eniştesi olmaktadır. Oldukça yakın akraba olan bu üç şahıstan Hüseyin Petekbey ile Yusuf Akmandor'un arası son 2, 3 yıl açıktı ve birbirlerine konuşmuyorlar-dı. Hüseyin Peetkbey ile Osman Saadetoğlu'nun aralarında ise herhangi bir kırgınlık yoktu. Hüseyin petekbey ilerlemiş yaşına rağmen köyde Sanık 1'den söz ederken onunla alay eder ve ona "bortari" yani "kapıcı" diye hitap ederdi. Bu alay veya hakaretler San-ık 1'ı tahminlerin ötesinde rahatsız ediyordu. Sanıklar 16.5.1986 tarihinde Çamlıbel köy kulübünde içki içmeye başladılar. Saat 11.30 civarında kulüpten ayrılıp Sanık 1'in evine gittiler ve satın aldıkları 4, 5 birayı orada içmeye devam ettiler. Biraları i-çerken Sanık 1 Hüseyin Petekbey'den şikâyet etmeye başladı. Sanık 1'in gönüllü ifadesine göre Sanık 1, sanık 2'ye "bu deli Hüseyin kahvede anoferon bana söver. Bortari aşağı, bortari yukarı tuturdu gider" dedi. Türkçesi az olan Sanık 2 ona "na baman no don- ganonissomen" yani "gidelim kendini onaralım" diye cevap verdi. Sanıklar kasap- ların kullandığı bir palayı yanlarına alarak Hüseyin Petekbey'in evine doğru yola çıktılar. Gece saat 1 civarında Hüseyin Petekbey'in evine gelen Sanıklar önce kapıyı zorladıl-aar, fakat demirden yapılmış kapıyı açamadılar. Bunun üzeine Sanıklardan biri pencereyi pala ile kırdı. Sanık 1 elinde pala ile içeriye girip Şikâyetçi ile karşı karşıya geldi. Şikâyetçi, eline aldığı bir nacağı Sanık 1'e doğru savurdu. Bunun üzerine Sanık- 1 pala ile Şikâyetçiye vurdu ve yere düşen Şikâyetçiye vurmaya devam etti. Sanıklar daha sonra olay yerinden uzaklaştılar. Ana hatları ile olayın yukarıda anlatıldığı gibi cereyan ettiğini kabul eden Sanıklar teferruatta birbirlerinden farklı iddialarda b-uludnular. Özellikle Şikâyetçinin evine gitmeti kimin önerdiği, palayı yanlarına almayı kimin önerdiği ve kimin aldığı, pencereyi kimin kırdığı Sanıklar arasında tartışıldı. Sanık 1 bu nokatlarda Sanık 2'nin sorumlu olduğunu yani suçun işlenmesine Sanık 2'-nin daha fazla katkıda bulunduğunu iddia ederken Sanık 2 bunun aksini iddia etti. Diğer taraftan İddia Makamı ile Sanıklar arasında ana olayı yorumlamamıza ışık tutabilecek küçük olaylara ilişkin görüş ayrılıkları çıktı. Bu ayrılıkları bu aaşamada bir tara-fa bırakarak 16.5.1986'yı 17.5.1986'ya bağlıyan gece meydana gelen olaylara dönelim. Sanık 1'in darbelerinden sonra kendini kaybeden Şikâyetçi bir süre sonra kendine geldi ve saat 2 civarında komşusu Ahmet Faslı'nın evine giderek yardım istedi. Şikâyetçiyi- kanlar içnde gören Ahmet Faslı hemen P.M. Enver Taşpınar'ı olaydan haberdar etti Önce Tepebaşındaki Askeri Hastahaneye götürülen Şikâyetçi saat 6 civarında Lefkoşa Devlet Hastahanesi acil servisine getirildi. Şikâyetçiyi muayene eden Dr. Öztürk Ünverdi da-ha sonra Ağır Ceza Mahkemesinde şahadet verirken o geceye ilişkin bulgularını şöyle özetledi:

"Başta çok fazla deri kesikleri vardı; Şuur açıktı; Kesikler ense kısmına, özellikle sol kulak arkasına kadar uzanıyordu. Tam başın tepe kısmında takriben 2 cm2 -lik bir alanda doku kaybı vardı, kemik görünüyordu; Kafa kemiğinde liner kırıklar vardı. Şikâyetçi aşırı derecede kan kaybetmişti."
Dr. Ünverdi şahadetinde devamla 17 kesiğin de 1 cm derinlikte olup kafa kemiğine kadar indiklerini, kafaya yapılan bir vuru-şun kayma neticesi 2-3 kesik meydana getiremiyeceğini, kafa kemiğindeki kırık nedeni ile kanama olmasa bile Şikâyetçinin 3 ay hayati tehlikesi olduğunu, doku kaybı olan kısımdaki yaranın künt bir cisimle, diğer yaraların Emare 20'deki pala gibi kesici bir -aletle meydana gelebileceğini ifade etti. Lefkoşa Devlet Hastahanesi beyin cerrahi servisine yatırılan Şikâyetçi 5.6.1986 tarihinde taburcu edildi.
-
Şikâyetçinin polise verdiği bilgi üzerine Sanık 1 olaydan birkaç saat sonra saat 3.30 da evinde tutuklandı. Önce suçunu inkâr eden Sanık 1 daha sonra polise gönüllü bir ifade verdi. Sanık 1gönüllü ifadesinde özetle şöyle dedi:

"Akşam kulüpte eniştem Osm-an ile oturup içtik. Saat 11.30'a doğru kulüpten ayrılıp benim eve gittik. Eniştem Osman'ın aldığı 4-5 birayı da evde oturup içtik. Biraları içerken eniştem Osman'a 'bu deli Hüseyin tutturdu ban bortarı diye söver gider' dedim; eniştem Osman da bana 'gidel-im onu onaralım' dedi. Gerek içkinin tesiri ile gerekse eniştem Osman'ın bu sözü üzerine ben de 'tamam' dedim. Eniştem 'bir pala al' dedi, ben de mutfakta çekmecede bulduğum bir palayı aldım ve eniştem Osman'a verdim. Beraber deli Hüseyin'in evine gittik, -avluya girdik. Evin giriş kapısını açmak için zorladık ama demir ve sağlam odluğu için açamadık. Geri dönüp dışarı yola çıktık ve bu defa evin batı tarafında bulunan pencereye gittik. Eniştem Osman elinde tuttuğu pala ile pencerenin üstündeki çinkoyu söktü-, pala ile camları ve pancurları kırdı. pencereyi kırarken deli Hüseyin evin içinden 'kimsiniz' diye bize seslendi, ama biz hiç cevap vermedik. Pencere açılınca ben eniştem Osman'ın elindeki palayı aldım ve peencereden evin içerisine atladım. Deli Hüseyin -girdiğim odanın içerisinde ayakta dururdu. Beni görünce odadan diğer odaya gitti ve geri geldi, beni karşısında görünce 'be sen, ne yapmaya geldin' dedi. Tam bu sırada ben de elimde tuttuğum pala ile başına vurdum, deli Hüseyin yere düştü ben başına vurma-ğa devam ettim. Kaç defa vurduğumu saymadım, ama zannederim 5-6 defa başına pala ile vurdum. Deli Hüseyin hareketsiz kaldı, ben öldüğünü zannettim kendimi bıraktım. Döndüm kaçayım eniştem arkamda odanın içinde dururdu, palayı elimden aldı, o heyecanla arad-ım pencereden çıkayım, yüzüstü pencereden dışarı düştüm.. Girdiğimiz odada ışık yanardı, her taraf aydınlıktı.. Ben deli Hüseyin'in öldüğünü zannettiğim için çok korktum ve eniştemi bile beklemeden bu defa Beyitlerin yolundan evime geldim."

Sanık 1'in gö-nüllü ifadesi ışığında bir polis ekibi Sanık 2'yi arayarak kahvehanede buldu. Sanık 2 önce olayla ilgili sorulan soruya Rumca "haberim yoktur" diye cevap verdi. Fakat karakola giderken "suçlu odur ben içeri girmedim" diyerek suça katıldığını kabul etmeye b-aşladı ve biraz sonra "pala da onundur gidelim size vereyim dedi" ve palayı sakladığı yıkıntılar arsından çıkarıp polise teslim etti. Sanık 'nin polise verdiği gönüllü ifade ise özetle şöyledir:

"Sana söyledim suç Yusuf'undur, bacanağımla kulüpte oturduk -bira içtik, sonra evine gittik. Evde hem kahveci Fetin'den aldığımız biralaardan içtik hem de konuştuk. Yusuf deli Hüseyin'in kendisine küfrettiğini, bortari dediğini söyledi, ben de ona polise vermesini söyledim. Yusuf 'olan polis ona ne yapacak, onu öldü-receğim kalk yukarı gidelimm evine' dedi. Ben 'otur olan orda saat kaç şimdi' dedim ona, Yusuf kalktı, bir de pala aldı, getirdi elime verdi. Ben de bu deliye uydum, palayı ondan aldım, korktum da hade gidelim dedim. palayı elimde ben tutardım, evinden çık-tık, zannederim gece yarısını da geçmişti. Birlikte önce Hüseyin'in kapısına gittik. Yusuf kapıyı itti, demirdendi, açıllamazdı. Çıktık, arkadan pencereye gittik, Yusuf palayı elimden aldı, vurdu pencereye camları kırdı, açtı, evin içine atladı. Hüseyin'ı,- Yusuf'un atıldığı odada gördüm, birşeyler söylerdi., fakat anlamadım. Yusuf pala ile başına vurmağa başladı, Hüseyin yere düştü bağırmağa başladı, yerde iken de Yusuf bir süre ona vurdu. ben pence- rede idim, onları iye görebiliyordum. Sonr Hüseyin yerrde- kaldı. Yusuf pencereden palayı uzattı ve bana verdi. Ne zaman dışarı atıldı Yusuf bana 'onu öldürdüm hade kaçalım' dedi ve koşarak yukarı kaçtı. Ben de elimde tuttuğum pala ile evime gittim ve size gösterdiğim yere palayı sakladım. Sebebsiz yere adam öldü-rdük, bütün kabahat Yusuf'undur."

Sanık 1 yazılı dava tebliğinde "davalarımı kabul ederim" cevabını verdi. Sanık 2 de "kabul ederim ben eve girmedim. Palayı da olmaya ki bana vurur diye aldım elime" cevabını verdi.

Davanın Ağır Ceza Mahkemesindeki duru-şmasında Sanıklar suçlarını kabul etmediler ve İddia Makamı başta Şikâyetçi Hüseyin Petekbey olmak üzere 13 tanık dinleterek ithamnamede yer alan suçları isbatlamaya çalıştı.
Şikâyetçi şahadetinde özetle, Sanık 1 ile 2, 3 seneden beri küs olup konuşmadıkl-arını, 17.5.1986 sabahı saat 01.00 civarında evinde yatağında yatarken sesler duyduğunu, seslerin kapıdan geldiğini zannederek kalkıp kapıya gittiğini, geri döndüğünde içerde Sanık 1'ı gördüğünü Sanık 1'e "be kimsin sen ne aran burada" dediğini, Sanık 1'in- de Rumca olarak "geldim seni öldüreyim" dediğini, bunun üzerine Sanık 1'e nacak ile vurduğunu, Sanık 1'in de birşeyle kafasına vurduğunu, gözlerinin kan dolduğunu, Sanık 1'n kendisine ne ile vurduğunu görmediğini, yere düştüğünü, Sanık 1'in istediği kadar- kendisine vurduğunu söyledi.

Savunma sırası Sanıklara geldiği zaman Sanık 1 yeminli şahadet vererek özetle şöyle dedi:

"Hüseyin Petekbey bana bortari diye söverdi, o akşam Sanık 2 ile Petekbey'in evine gittik, evine gitmemizin sebebi onaniçin bana sövd-üğünü ve rezil ettiğini soracak ve evime gidecektim. Palayı kapıyı açmak için almıştık, başka niyetimiz yoktu. Önce kapıya gittik, kapıyı açmasını söyledik, açmadı, pencereye geçtik, Sanık 2, pala ile pencereyi açtı ve ben içeri girdim. Eve girdiğimde elim-de birşey yoktu, Petekbey beni içerde görünce elindeki nacağı çevirerek en kuvveti ile yüzüme vurdu. Bu arada kendimi kaybettim, geri kaçmağa çalışırken pencere içinde duran palayı gördüm ve onu korkutmak için palayı elime aldım. Petekbey başı eğili olarak-, elinde nacak bana doğru geliyordu, ben palayı başının üzerine sağa sola çizerdim, vurmazdım. Petekbey'den kan aktığını gördüm, palayı pencere içerisine bırakarak pencereden atlayıp kaçtım, sonra ne oldu bilmem. Kesinlikle öldürme niyeti ile gitmedim. Pol-is bana dava tebliğ etti ama ne okudular bilmezdim, 29 gün tutuklu idim kendimden geçmiştim, 7 çocuğumun ne olduğunu düşünürdüm, Emare 20'deki pala o gece kullanılan paladır, bu pala ile ben öldürmek niyeti ile vurmadım, bu pala ile öldürmek niyeti ile vu-rulsa insanın beyni ilk vuruşta dağılır, ikinci darbe istemez. Palayı kaç defa Petekbey'in kafasına çektim hatırlamam, zaten Petekbey'in bana vurduğu darbeden kendimde değildim."

Sanık 2 savunmasını olduğu yerden yeminsiz olarak yaptı ve şöyle dedi:

"Yu-suf Vasfi ile kulüpte oturduk içtik, sonra 5 bira aldık ve Yusuf'un evine gittik. Yusuf'un evinde biraları içerken Yusuf, Hüseyin dayının bortari diyerek kendisine küfrettiğini, polise söylediğini ancak polisin kaale almadığını ve Hüseyin dayının küfretmey-e devam ettiğini söyledi; ben de 'Hüseyin dayı bizim akrabamızdır, benimle iyi gider imkânı varsa gideyim sizi barıştırayım' dedim. Yusuf'un 2 katlı olan evinden kalktım ve yola indim, Yusuf beni arkadan yetişti, elinde bir pala tutardı. 'Bu mubarek şeyi n-e yapacak da aldın getirdin' dedim v palayı elinden aldım. Hüseyin dayının evine yaklaştığımızda Yusuf palayı elimden aldı. Hüseyin dayının kapısına gittik. Yusuf pala ile kapıya dokundu, kapı demirden yapılı idi onun için hiç kıpırdamadı. Yusuf pencerenin- oldğu tarafa döndü, pala ile pencereyi açtı ve içeri girdi, içeri girerken palayı pencerenin içinde bıraktı. Hüseyin dayı yataktan kalktı ve Yusuf'un üzerine hücüm etti. Hüseyin dayı nacağı savurarak Yusuf'a vurdu, Yusuf da pencereden palayı aldı ve Hüse-yin dayıya çok hafif olmak üzere vurdu. Hüseyin dayı bağırmaya başladığı zaman Yusuf kaçmak için pencereden çıktı, yolu yürümeye başladık. Ben korktum ve Yusuf'a palayı bana vermesini söyledim. Yusuf palayı bana verdikten sonra önümden kaçtı. ben yalnız ba-şıma oradan yürüdüm ve evime gittim, evimden dışarı palayı attım, evime girip yattım. Sabahkalkıp kahveye gittim, öğleye doğru polis beni çağırdı, polise birlikte gidip palayı onlara teslim ettim, oradan beni karakola götürdüler. Karakola götürdüklerinde i-fademi aldılar. Başka ne söyleyim, ifademde herşey yazılıdır."

Sanık 1'in tanık olarak dinlettiği Kemal Zaim 35 senelik kasap olduğunu, Mahkemeye emare olarak ibraz edilen palanın kemik ve et kesmek için kullanılan büyük palalardan olduğunu, bu pala ile -vurmak suretiyle kuzu ve dana kafalarının bölünebileceğini söyledi. Duruşmadan sonra Ağır Ceza Mahkemesi uzun ve gerekçeli kararında Sanıkları suçlu bularak mahkûm etti. Ağır Ceza Mahkemesi tanıkların inanılırlığına ilişkin şunları söyledi:

"Duruşmada şah-adet verenlerin tümünü şahadetleri esnasında izledik. savcılık tanıkalrının tümü de üzerimizde oldukça iyi bir izlenim bıraktılar; bu tanıkların tümünün de mahkemeye gerçekleri söyleme gayreti içinde olan ve gerçekleri söyleyen tanıklar olarak kabul ederiz-. Yemin tahtında şahadet veren Sanık 1'e gelince üzerimizde oldukça olumsuz bir izlenim bıraktığını hiç tereddüt etmeden belirtiriz."

Bu konuda kararda ayrıca şunlar yer almaktadır:

"Sanık 1'in Hüseyin Petekbey'ı 'onarmak' için Hüseyin Petekbey'in evine -saat 01.00 raddelerinde gittiğini, kırılan pencereden Emare 20'de görülen öldürücü bir pala ile içeri girdiğii, Hüseyin Petekbey'in 'ne aran burda' sorusuna karşılık, 'geldim seni öldüreyim' dediğini, elindeki öldürücü pala ile 17 defa petekbey'in başına v-urduğunu, Petekbey yerde hareketsiz kaldıktan sonra öldüğünü zannederek onu bıraktığını ve Emare 24 yazılı dava tebliğine verdiği cevabı dikkate alıp değerlendirdi- ğimizde Sanık 1'in sadece Petekbey'in öldürme niyetini taşıdığı ve bu niyetle hareket ettiğ-i sonucuna varırız.

Kabul ettiğimiz olgular ışığında Sanık 1'in öldürme niyeti dışında başka herhangi bir niyetle hareket ettiği olasılığı makul olarak görülebilir mi? 'Onarmak' sözcüğünde mutlaka öldürmek anlamı çıkmadığı doğrudur; fakat 'gidelim onu ona-ralım' ifadesi üzerine Sanık 1 ile eniştesi Sanık 2'nin evinden bir de pala alarak ayrıldılaar. Emare 20'de görülen bu pala Sanık 1 tanığının da ifade ettiği gibi kasapların et ve kemik kesmekte kulalndıkları büyük palalardandır, yeni öldürücü, en azından- oldukça tehlikeli bir alettir. Sanık 1 acaba Şikâyetçiyi korkutmak veya sakatlamak veya ağır surette yaralamak niyeti ile mi hareket etti? Sanık 1'in Emare 20'de görülen büyük bir pala kullandığını, 94 yaşındaki Şikâyetçinin ellerine, ayaklarına veya kafa-sı dışında başka bir yerine vurmadığını, tüm darbeleri de kafasına vurduğunu, 17 defa vurduğunu, Şikâyetçi yere düştükten sonra da vazgeçmeyip kafasına vurmağa devam ettiğini ve ancak öldüğünü zannederek onu bıraktığını, Şikâyetçinin kafa kemiğinde bir lin-ner kırık olduğunu, Şikâyetçiye 'geldim seni öldüreyim' dediğini ve yazılı dava tebliğine verdiği cevabı tüm olarak tezekkür ettiğimizde Sanık 1'in öldürme niyeti dışında başka bir niyetle hareket etmiş olmasının olsaı olmadığı sonucuna varırız."

Kararda -Sanık 2 ile ilgili ise şunlar yer alıyor:

"Görüleceği gibi Sanık 1, Sanık 2'ye Şikâyetçi Petekbey'ı kaatederek onu öldüreceğini söyleyerek 'kalk yukarı, gidelim evine' der; Sanık 1 bir pala getirir. Sanık 2 bu palayı alır ve 'hade gidelim' der. sanık 2 ko-rktum da palayı aldım ve halde gidelim demekteyse de Sanık 2'nin Sanık 1'den korkması için ortada herhangi bir enden görülmemektedir. Bu noktada Sanık 2'nin yazılı daba tebliğine verdiği cevapta söylediği hususa da bakmaak gerekir; Sanık 2 yazılı dava tebl-iğine cevabında ".palayı da olmaya ki bana vurur diye aldım elime" demektedir; Bunndan makl oalrak anlaşılan şudur, Sanık 2 nereye niçin gideceklerini bilmektedir, aslında korkusu Şikâyetçidendir. Sanık 2 Şikâyetçiyi öldürmek isteyen Sanık 1'e katılmış, pa-layı ondan akarak en azından olay yerine kadar taşımıştır. Sanık 1'in evine Sanık 1 ile Sanık 2 de müşterek niyetin oluştuğu, bu niyetle Sanık 1'in evinden Şikâyetçinin evine birlikte gidildiği ve olay sonuna kadar Sanık 1 ile Sanık 2'nin bu müşterek niyet-i taşıdıkları görülmektedir. Buna ilâveten Sanık 2 1'e 'hade gidelim' diyerek palayı taşıyarak, sanık 1 ile birlikte Şikâyetçinin evine kadar giderek, Şikâyetçinin kapısının zorlandığı ve pala ile pencerenin kırıldığı esnalarda orada hazır bulunarak herhlu-karda Sanık 1'ı teşvik etmiştir. Fasıl 154 Ceza Yasası madde 20 ve 21 altında Sanık 2 de Sanık 1'in işlemiş odluğu suça, adam öldürmeğe teşebbüs suçuna ortak olmuştur; Sanık 1'in işlemiş olduğu suçtan Sanık 2 de madde 20 ve 21 altında sorumludur."

Sanıkl-ar arasındaki çelişkilere ilişkin Ağır Ceza Mahkemesinin görüşü şöyledir:

"Her iki Sanığın da gönüllü ifadelerini ayrı ayrı sadece kendileri aleyhine aldık. Sanıkalrın gönüllü ifadelerinin büyük ölçüde gerçekleri yansıttığı inancında olduğumuzdan bu ifade-lere değer verdik. Sanık 1 gönüllü ifadesinde 'onu onaralım' diyerek Sanık 2'nin olayda başı çektiğini, Sanık 2'nin Şikâyetçinin kapısını zorladığını pala ile pencereyi kırdığını söylemektedir. Sanık 2 ise gönüllü ifadesinde 'onu öldüreceğini' 'kalk gideli-m' diyerek Sanık 1'in oalyda başı çektiğini, Şikâyetçinin kapısını açmak için zorlayanın ve pencereyi pala ile kıranın Sanık 1 olduğunu söylemektedir. Bunlardan hangisinin tam gerçeği ifade ettiği, olay esnasında hazır olan başka kimse olamdığı ve sadece S-anıklar tarafınndan bilindiği cihetle, karanlıktır; ancak hangisinin tam gerçek olduğu bir fark yaratmamaktadır. Bir sanığın gönüllü ifadesinde diğer sanığı daha fazla suçlayıcı olması görülmemiş bir şey değildir, doğaldır. Sanık 1'in gönüllü ifadesinde be-lirttikleri Sanık 1'ı Sanık 2'nin gönüllü ifadesinde belirttikleri Sanık 2'yi kesinlikle suça bağlayıcıdır. Bu meselede gerek Sanık 1'in gerekse Sanık 2'nin gönüllü ifadelerinde belirttikleri uydurma, gerçek dışı olaylar değildir, her iki ifade de gerçekle-ri içermektedir."

İstinafın duruşmasında Sanıkların avukatları Ağır Ceza Mahkemesi karrını çeşitli yönlerdeen eleştirdiler ve özellikle Mahkemenin öldürme niyetine ilişkin bulgusu üzerinnde durdular. Sanıklar aleyhindeki 1'inci dava "öldürmeye teşebbüs" -davasıdır ve bu davada bir Sanığın mahkûm edilebilmesi için Sanığın öldürme niyeti ile hareket ettiğinin kanıtlanması gerekir. Duruşmada Sanıkların öldürme niyeti ile hareket ettiklerini veya öldürmek için ittifak ettiklerini gösteren ddoğrudan şahadet ibr-az edilememiştir. Ancak bir şahıs hareketlerinin doğal sonucunu istemiş kabul edilir ve bu ilke ışığında Sanıkların niyetlerinin ne olduğunu saptamamız mümkündür. Bunun için de öncelikle Sanıkların hareket- lerinin neler odluğunu aydınlığa kavuşturmamız ge-rekir. Bir davada Sanıkların hareketlerini aydınlığa kavuştururken veya diğer bir deyişle davanın olgularını saptamaya çalışırken tartışmalı olayları mümkün olduğu ölçüde bir tarafa bırakmak ve tartışmasız kabule dilen kesinlik kazanmış gerçekler üzerinde -durmak isabetli bir yöntemdir. Bu davada kesinlik kazanmış en önemli gerçek Sanık 1'in Şikâyetçinin başına 17 kez pala ile vurmasıdır. Bir kişinin aynı hareketi 17 kez yapması için yapmak istediği her neyse bunda çok kararlı olması gerekir. Diğer taraftan -Sanık 1'in elinde tuttuğu pala hayvanları kesmede kullanılan büyük bir pala idi ve böyle bir pala ile Şikâyetçiye bir kez öldürme niyetiyle vurma onun beynini dağıtmaya ve onu öldürmeye yeterliydi. sanık 1'in öldürmek isterse bir darbede öldürebileceği Şik-âyetçiyi 17 kez vurduğu halde öldürmemesini nasıl açıklayabiliriz? İşte olayların bizi karşı karşıya getirdiği çelişki buradadır. Bu çelişkiyi aydınlatmaya çalışırken önce olayları Sanıkların leyhinde yorumlayalım. Bu suçu işleme fikri ilk defa içki içerke-n Sanıkların aklına geldi. Şikâyetçinin haakaret içeren sözleri içki etkisi altında kalan Sanık 1'ı her zamankinden daha fazla rahatsız etmeye başlamıştı. Şikâyetçiyle ihtilâflı olmayan Sanık 2 de Sanık 1'in derdine ortak olup onunla birlikte hareket etme-ye karar verdi. Sanıklar Şikâyetçiyi cezalandırmayı ve onun Sanık 1 ile alay etmesini önlemeyi düşündüler. Sanıkların sert mizaçlı cahil kişiler olmaları ve çok fazla alkol almaları bir korkutma ve cezalandırma olayının korkunç bir seyir takip etmesine ned-en oldu. Sanık 1 Şikâyetçinin alaylarına duyduğu öfke nedeniyle Şikâyetçinin başına tekrar tekrar vurdu. Fakat öldürme niyeti olmadığı için onu kolaylıkla öldürebileceği halde öldürmedi. Sanıkalrın lehinde olan bu yoruma karşı Sanıkalrın öldürme niyetiyle -hareket ettiklerini düşünelim. Sanık 1 Şikâyetçiyi öldürmek istediği halde sarhoş olduğu için öldürücü darbeyi vuramadı.

Bu iki yorumdan birini tercih etmeden veya her ikisinin de muhtemel olup olmadığını tesbit etmeden önce Sanıkların leyhlerinde olan i-ki hususa değinmemiz yerinde olacaktır. Şikâyetçi Hüseyin Petekbey şahadetinde Sanık 1'in kendisine Rumca olarak "seni öldürmeye geldim" dediğini söylemiş ve bu sözlere Ağır Ceza Mahkemesi büyük önem vermiştir. Hüseyin Petekbey Ağır Ceza Mahkemesindeki dur-uşmada istintak edilirken sorulan bir soru üzerine Sanık 1'in bu sözleri kendisine söylediğini iddia etmiştir. "Seni öldürmeye geldim" sözleri şüphe yok ki bir öldürmeye teşebbüs davasında çok önemlidir. Bu kadar önemli bir şahadeti Şikâyetçinin daha önce -polise anlatmaması ve İddia Makamının bu sözleri davanın önemli bir bölümü olabilecek şekilde ortaya koymaması, bu sözlerin ilk defa Şikâyetçinin istintaki aşamasında tesadüfen ortaya çıkamsı, diğer taraftan Şikâyetçinin 94 yaşında hafızası zayıflamış ve k-endi ifadesi ile artık çocuk gibi birisi olması şahadetin bu bölümüne gölge düşürmektedir. Şikâyetçinin emin olduğu ve derhal polise anlattığı olay ilk harketi kendisinin yaptığı ve nacağı Sanık 1'e savurduğudur. İkinci dikkatimizi çeken husus Sanık 1'in k-endi leyhinde olan ve suçunu bir ölçüde hafifletecek olan bu olayı gönüllü ifadesinde belirtmemesidir. Sanık 1daha sonra Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Şikâyetçinin nacağı savurmasına bağlı bir savunma yapmış ve Mahkeme çok haklı olarak Sanık 1'in bu ş-ahadetine inanmamıştır. Ancak Sanık 1'in bu kadar lehine olan bir husus 17.5.1986 tarihli ifadesinde belirtmemesi dikkati çekmektedir. Bu durumu o gece Sanıkların bazı oalyları fark edemeyecek kadar içkili olmaları ile açıklayabiliriz ve başka türlü açıkla-mamıza olanak yoktur. Görüleceği gibi olayları analiz ettikçe Sanıkalrın o gece içkili olmaları gittikçe daha etkili bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda içkili olmanın suça etkileri üzerinde durmamız kaçınılmazdır. Fasıl 154 Ceza Yasasının 13'ünc-ü maddesi sarhoşluğun suça etkisini düzenlemektedir. Tercüme hatalarından korunmak için bu maddenin İngilizce metnini incelememiz yerinde olacaktır.

"13. (1) Subject to sebsections (2) and (3), a person sjall not, on the ground of intoxication be demmed t-o have done any act or made any omission involuntarily, or be exempt from criminal responsibility for anya ct or omission.

(2) A person is not criminally responsible for an act or omission if at the time of doing the act or making the omission he -is in such a state of inntoxication that he is incccapable of understanding what he is doing, or controlling his action, or knowing that the thing which intoxicated him was administered to him without his knowledge or against his will.

(3) When a s-pecific intent is a constitutent element or an offence, intoxication, whether complete or partial, and whether international or unintentional sshall be taken into account for the purpose of ascertaining whether such an intent in fact existed."

Görüleceği- gibi (1) inci paragrafta sarhoşluğun suça etki edemiyeceği genel kuralını koyan madde (2) nci paragrafta sarhoşluğun suça etki edebilmesi için Sanığın ne yaptığını bilmeyecek kadr fasla sarhoş olması veya içkiyi bilmeden veya arzusu hliâfında içmesi gibi -çok ender yerine getirilebilecek şartlar aranmaktadır. Bu yasal düzenlemeye rağmen özel bir niyetin suçun unsurunun oluşturması halinde sarhoşluk değişik bir önem kazanmaktadır. Şöyle ki (3). paragrafa göre, isteyerek içip içmemesine fazla içip içmemesine- bakıl- maksızın özel niyetin oluşup oluşmadığını tebit etmede Sanığın sarhoşluğu dikkate alınmalıdır. Bu olayda Sanıkların sarhoşluğunun derecesini olaydaki temel çelişki ve diğer tüm faktörleri birlikte dikkate aldığımızda Sanıkalrın o gece öldürme niyet-iyle hareket etme ihtimallerinin yanısıra Şikâyetçiyi ağır surette yaralama niyetiyle hareket etme ihtimallerinin de mevcut odluğu sonucuna varıyoruz.

Regina v. Nicos Sanyasan Georgiades, 22 C.L.R. sayfa 128, Pefkos v. The Republic C.L.R.. 1961 sayfa 340- ve diğer bir çok davada belirtildiği gibi öldürmeye teşebbüs gibi özel bir niyetin kanıtlanması gereken suçlarda şahadet o niyetin dışındaki olasılıklara açık olmamalıdır. Eğer şahadetten başka bir niyetin myhtemel olduğunu makul olarak çıkarmak mümkünse -öldürme niyetinin isbatlanmadığı kabul edilemez. Yukarıda anlattığımız gibi bu davada Sanıkalrın öldürme niyetiyle hareket etmeme ihtimalleri vardır. Bu neddenlerle öldürme niyetinin suçun bir unsurunu oluşturduğu 1, 2 ve 5'inci davalarda Sanıkların beraat- etmeleri gerektiği görüşndeyiz.

Sanıkların avukatları İstinafta Sanık 2'nin Türkçe bilmediği halde Ağır Ceza Mahkemesinde tercümandan yeterince yararlanmadığı, ithamnamenin hatalı hazırlandığı gibi iddialar üzerinde durdular. Sanıklar Ağır Ceza Mahkemes-inde avukatları tarafından temsil ediliyırlardı ve bu tür itirazların doğal olarak duruşma aşamasında yapılması gerekirdi. Buna rağmen incelediğimiz zaman Ağır ceza Mahkemesinde tercümanın hazır bulunduğunu ve Sanık 2'nin arzu ettiği ölçüde bu tercümandan -yararlandığını, ithamnamede ise yasanın ardığı tüm hususların belirtildiğini görüyoruz. Bu nedenlerle avukatların bu argümanlarında kabul edilebilir taraf bulmuyoruz. Öldürme niyeti dışımda Ağır Ceza Mahkemesinin kararında yer alan bulgu ve görüşlerinde he-rhangi bir hata görmüyoruz.
Yukarıdaki görüşler ışığında Sanıkları aleyhlerine getirilen 1, 2 ve 5'inci davalardan beraat ettirir, alternatif olan 3'üncü davadan ve ayrıca 4 ve 6'ncı davalardan mahkûm ederiz. Sanıkalra veriecek cezaya gelince; niyet- eksikliği nedeniyle Sanıkları daha hafif suçlardan mahkûm etmemize rağmen olayın dehşet veren kanlı bir olay olduğunu gözden uzak tutamayız. Diğer taraftan Sanık 1'in bakıma muhtaç 7 çocuğu, Sanık 2'nin ise 11 çocuğu vardır. Leyhte ve aleyhte olan tüm hus-usları dikkate aldıktan sonra Sanık 1'e 5 yıl, Sanık 2'ye ise 3 yıl hapis cezası vermeyi uygun görürüz.

Sonuç olarak 1. Sanık aleyhine getirilen 3'üncü davada 5, 2. anık ise 3 yıl hapse mahkûm edilir. Cezalar mahkûmiyet tarihinden başlayacaktır. Diğer da-valar aynı olgulara dayanan daha küçük davalar oldukları için Sanıklara ayrıca ceza verilmez.


(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) (Taner Erginel)
Yargıç Yargıç - Yargıç

16 Mayıs 1988

-

-


13



-


Full & Egal Universal Law Academy