Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 2016/6
Karar No: 2016/6
Karar Tarihi: 13.05.2016
Büyük Genel Kurulu 2016/6 E. , 2016/6 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu İlk Derece Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasında yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca;
“Davacı vekili yargısal faaliyet nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesine dayanarak tazminat isteminde bulunmuştur.
Davacı ... vekili 20/01/2014 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; “… kendisini haksız şekilde azleden müvekkili ....... aleyhine Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/10122 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, iş bu takibin kesinleşmesini müteakip, takip borçlusu tarafından davacı avukat aleyhine menfi tespit davası açıldığını, Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/456 E. sayılı dosyası ile yürütülen yargılama sonucunda; azlin haksız olduğuna ve davacı avukatın vekâlet ücreti alacağının 3.675 TL olduğuna karar verildiğini, mahkeme kararının usul ve esas açısından yerinde olmaması nedeni ile temyiz yoluna başvurulduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkeme kararın onandığını, karar düzeltme başvurusu üzerine de yine aynı Daire tarafından ve yine hiçbir gerekçe gösterilmeksizin karar düzeltme isteğinin reddedildiğini iddia ederek 22.500 TL USD' nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili ise; HMK 46 maddesi şartları oluşmadığını, hakimlerin takdir hakkı ile ilgili olduğunu, süresinde açılmadığını, doğmuş bir zarar bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesi istemiştir.
Dava dilekçesinin esasa kayıt edilmesini takiben dosya 05.02.2014 tarihinde gündeme alınmış, yapılan görüşmeler sonunda naip üye tayin edilmiş ve dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra 6100 sayılı HMK 138. maddesi gereğince dosya üzerinden dava şartları incelenmiş ve dava şartları bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 116. maddesindeki ilk itirazlar ileri sürülmediği için herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK’nun 48. maddesi gereğince dava, dava konusu yargısal faaliyette imzası bulunan Daire Başkanına, üyelerine ve mahkeme hakimine ihbar edilmiştir.
Taraflar 6100 sayılı HMK 139. ve 147. maddeleri gereğince meşruhatlı davetiye ile ön inceleme duruşmasına, aynı Kanun’un 140. maddesi gereğince de ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra tahkikat duruşmasına davet edilmişlerdir.
Ön inceleme aşamasında, dava dilekçesinde belirtilen ancak henüz ibraz edilmeyen mahkeme dosyalarının asılları ilgili mahkemelerden istenilmiş ve dosya içine alınmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda işin esası hakkında yapılan görüşmelere geçilmeden önce, dava konusu dosyanın aşamaları hakkında kısaca bilgi verilmesi gereklidir;
Alacaklı ..., borçlu ....... aleyhine İstanbul 8. İcra Müdürlüğü 2003/9399 Esas sayılı dosyasında 25.06.2002 vadeli 150.000 USD lik emre muharrer senede dayalı olarak 10.07.2003 tarihinde icra takibi başlatmıştır.
22.07.2003 tarihinde ......., Avukat ...’ı vekil tayin etmiştir.
Borçlu vekili avukat ..., 29.07.2003 tarihinde icra müdürlüğüne verdiği dilekçe ile senet aslının icra kasasında olup olmadığını sormuş, senet aslının icra kasasında olmadığı, takip yapılırken alacaklıya imza karşılığı verildiği bildirilmiştir.
Davacı ....... vekili avukat ... senedin kasada olmaması halini şikâyet etmiş; İstanbul 5. İcra Tetkik Merciinin, 14.08.2003 gün ve 2003/1201 Esas, 2003/1183 sayılı kararı ile şikâyet istemi kabul edilerek ödeme emri iptal edilmiş, kararda vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
....... vekili olarak Avukat ..., icraya konulan senetleri sahte düzenledikleri iddiası ile şüpheliler ...... ve arkadaşları hakkında 29.07.2003 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur. Davacı avukat, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2003/32920 Hazırlık nolu dosyasına kayıtlı dosyaya 04/08/2003, 07/08/2003, 01/10/2003, 13/01/2004, 14/01/2004 ve 05/04/2004 tarihlerinde de dilekçeler vermiştir.
İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi 2005/322 esas sırasında açılan kamu davasına katılan ....... vekili olarak esasa dair çeşitli tarihlerde dilekçeler vermiştir. Davacı ... katılan vekili olarak duruşmalara katılmıştır. Yapılan yargılama sonunda sanıklar (......, Kadir Bayrak, Naciye ...) ceza almışlardır. Katılan vekili olarak ... lehine 1000 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Resmi evrakta sahtekârlık iddiası nedeni ile davacı avukatın, müvekkili ....... adına İstanbul Barosu ve TBB nezdinde bir takım başvurularda bulunduğu da sabittir.
Ayrıca ... (....... vekili olarak) “nüfus cüzdanı sahteciliği” iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştur. İstanbul C. Başsavcılığının 2006/16616 Esas sayılı dosyasının akıbeti hakkında dosya içinde bilgi bulunmamaktadır.
Bu arada, ....Yüksel, 08.01.2007 tarihinde “gördüğü lüzum üzerine” avukat ...’ı vekillikten azletmiştir.
Bunun üzerine davacı Avukat ..., müvekkili .......’e 15.01.2007 tarihinde ihtarname çekmiş Avukatlık Kanunu 164.maddesi ve İstanbul Barosu asgari ücret çizelgesi gereğince İstanbul 8. İcra Müdürlüğü 2003/9399 Esas sayılı dosyası için 30.000 USD+KDV, İstanbul 5. İcra Tetkik Merciinin 2003/1201 Esas sayılı dosyası için 2200 TL +KDV, İstanbul Barosu ve TBB nezdinde yapılan başvurular için 5500 TL + KDV, İstanbul C. Başsavcılığının 2003/32920 Esas sayılı dosyası için 3300 TL +KDV, İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi 2005/322 Esas sayılı dosyası için 3000 TL +KDV, İstanbul C. Başsavcılığının 2006/16616 Esas sayılı dosyası için 1100 TL +KDV vekalet ücretinin ödenmesini istemiştir.
Avukatlık ücretini ödenmemesi üzerine alacaklı davacı ... tarafından ....... aleyhine 17.06.2008 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/10122 E. sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde 65.053,16 YTL avukatlık ücreti alacağının ödenmesi istenmiştir.
Bu arada dava dışı ....... vekili İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçede, davalı ...’ın İstanbul Barosunda avukat olup davacının önceki vekili olduğunu, davacının eniştesinin davacı tarafından verilmiş boş senedi icraya koyması üzerine davalıya vekalet verildiğini, davalının bu üçüncü kişi hakkında şikayette bulunduğu gibi icra hukuku kapsamında muameleler de yaptığını ve fakat davaların müracaata kalmasına ve açılmamış sayılmasına neden olduğunu, bunun üzerine kendisinin azledildiğini, davalının Kadıköy 5 İcra Müdürlüğünün 2008/10122 E sayılı dosyasında takip yaparak 65.053,16 TL ücreti vekalet alacağında bulunduğunu, tebligatın usulsüz yapılması karşısında takibin kesinleştiğini, bu miktar kadar borçlu olmadığının tespitine, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; “… taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmaması; Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yazılı nispetlerin uygulanabileceği bir avukatlık hizmetinin olmadığı, avukatlık ücretinin muaccel olduğu azil tarihinde (08.01.2008) yürürlükte olan Asgari Ücret Tarifesinin uygulanmasının gerektiği; buna göre hesaplanan asgari avukatlık ücretinin 1.225,- TL olduğu ve bunun 3 kat artırılarak 3.675,- TL olarak kabulünün uygun olacağı, davacının 3.675,- TL dan fazla bir avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı” görüşü bildirilmiştir.
İtiraz üzerine alınan 06.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda ise; "ilk bilirkişi raporunda ortaya konulan şekilde davalı avukatın maktu Avukatlık Ücretine ve sayın mahkemenizin takdirleri doğrultusunda Avukatlık Kanununun 169. hükmünün kıyasen uygulanması sonucunda davalı avukatın maktu ücretin üç katına hak kazandığı, söz konusu hukuki görüşün teknik açıdan kanunun gereği olduğu, ancak yukarıda arz edilen gerekçeler uyarınca Sayın Mahkeme'ce ortada hüküm içi boşluk bulunduğu kanaatine erişilirse, bu durumda davalı Avukatın hak ettiği ücretin Avukatlık Kanununun 164/4 hükmünde değeri parayla ölçülebilen işler için öngörülen hesap yönteminin hiç olmazsa alt sınırı tutarında Avukatlık Ücreti tahakkuk ettirilebileceği” görüşü bildirilmiştir.
İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.09.2011 gün ve 2009/456 E. - 2011/393 K. sayılı kararında;
“Somut olayda, şikayet prosedürü davalı tarafından davacı lehine sonuçlandırıldıktan sonra özellikle davalının özenle yürüttüğü ceza kovuşturmaları marifeti ile davacının muhataplarının başka hukuki girişimlere muhatap olmasının önüne geçildiği anlaşılmıştır.
Ancak, Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesindeki hüküm gereğince avukatlık ücretinin hesaplanmasında, bu hususu gözetilmemekte, doğrudan doğruya objektif olarak işin öznel koşullarından soyut olarak yürütülen hizmetin değerinin para ile ölçülebilir olup olmamasına önem atfetmektedir.
Burada da temel ölçü, bir çok başka kıstasın yanı sıra şikayet prosedürü sırasında alınan kararın takip alacaklısının maddi hakkına yöneliktir. İcra Hukuk Mahkemesinde yürütülen şikayet prosedürü hakkın özünü etkilemeyen bununla birlikte takibe konu senet aslının icra dosyasına alınmasından ötürü takibin iptalini sağlayan bir prosedür olup, alacaklının her zaman zaman aşımı ile sınırlı takip yapma olanağı mevcuttur.
Yapılan işlemin değeri para ile ölçülemeyen hizmet kapsamında bulunduğu, işin esası hakkında açılmış bir dava olmadığı, icra prosedürüne göre şikayette bulunulduğu ve yapılan işin de para ile ölçülemeyen nitelikte bulunması sebebi ile takibin miktarı esas alınarak avukatlık ücreti verilmesine olanak bulunmadığı, yasanın açık hükmü karşısında borçluluğun da söz konusu olmadığı, bu sebeple ilk bilirkişi raporundaki hesap tarzının benimsenmesi gerektiği sonucuna varılmış, ceza davasındaki mesaisi gözetilerek Avukatlık Yasası'nın 169, tarifenin 3. maddesi gereğince 3 kat tutar üzerinden hesaplanan 3.675,00 TL ücreti vekaletten davacının sorumlu bulunduğuna, faizin ihtarnamenin tebliğ tarihine göre hesaplanması gerektiğine ve takip yapmakta kötü niyet açıkça anlaşılamadığından kötü niyet tazminatı isteğinin de reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile; mahkemece ilk bilirkişi raporu benimsenmek sureti ile Kadıköy 5. İcra Müdürlüğünün 2008/10122 E. Sayılı dosyasında takipteki asıl alacağın 3.675 TL olarak tespiti ile bu miktarın dışında kalan tutardan davacının sorumlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine;
“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davalı avukatın İstanbul 8. İcra Müdürlüğüne, dosyanın takibi için değil, İstanbul 5. İcra Tetkik Merciinde "ödeme emrinin iptali" talebiyle şikayet yoluyla açacağı davadan önce "senet aslının kasada bulunup bulunmadığı" konusunda bilgi almak amacıyla vekaletname ibraz ettiğinin anlaşılmasına, dolayısıyla söz konusu icra dosyası için vekalet ücreti talebinde bulunamayacağının kabulü gerektiğine göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiş, karar düzeltme istemi ise reddedilmiştir.
Görüldüğü üzere Özel Daire vekalet ücretine yönelik temyiz istemini de karşılamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 48. maddesindeki tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığının bildirilmesi zorunluluğu karşısında davacı ihbar edilen hakimlerin HMK 46/1-(c) maddesine aykırı davrandığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK 46 maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK 46. maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Davacının dayandığı hukuki sorumluluk nedeni olan HMK 46. maddesinin (c) bendine göre hakimin sorumlu tutulabilmesi için;
HMK 46/-(c) bendinde, sübjektif bir unsura yer verilmemiş, fakat açıkça kanuna aykırılık şartı aranmıştır. Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle hakim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak